The Cherry Tree, Berthe Morisot, 1891
841 notes
·
View notes
“Until we have seen someone’s darkness, we don’t really know who they are. Until we have forgiven someone’s darkness, we don’t really know what love is.”
— Marianne Williamson
9K notes
·
View notes
Every lake belongs to the quietness desired by the swans.
ig credit: gossipstyle.
7K notes
·
View notes
“Ama nasıl hissediyorum biliyor musun? Şimdi böyle insanın hayatta güvendiği bazı şeyler vardır ya hani, başı sıkışınca falan... Ne bileyim. Mesela 155. Bir şey olursa polis gelir. Nedir, işte itfaiye. Yangın çıkınca ararsın. Bilirsin ki gelecek. Asansörde kaldın diyafon var. Basarsın birisiyle konuşursun. Ne bileyim. O seni rahatlatır. Panik butonları vardır. Bir yerde kaldığın zaman basarsın. Polis gelir ya da birisi seninle konuşur. Ne bileyim, rahatlatır en azından seni.
Şimdi Nevra, bunların hiçbirinin çalışmadığını düşünsene. Bir şey geliyor başına 155’i arıyorsun bakan yok. Yangın çıkmış itfaiyeyi arıyorsun, gelen yok. Asansörde diyafona basıyorsun birisi seni duysun diye. Panik butonu mesela orada duruyor öyle. Basıyorsun “Kimse yok mu kimse yok mu? Duyuyor musunuz beni?” diye bağırıyorsun ama hiç çıt yok.
Ya diyorsun ki arkadaş buna bir şey mi oldu ya, böyle bakıyorsun... Açıyorsun duvardan bir ayırıyorsun onu. Aaa, ananı avradını! Bağlantısı yok Nevra. Kablo yok. O duvarda öyle duran bir şeymiş. Senin hayatın ona güvenmekle, inanmakla geçmiş. Halbuki seni kazıklamak için koymuşlar onu oraya. Sen ona güven diye. Sen ona güven, başını kaldırmadan, soru sormadan, işine gücüne bak diye koymuşlar. Sen de ona öyle salak gibi güvenmişsin. Aslında güveneceğin hiçbir şey yokmuş. İşte kendimi şimdi öyle hissediyorum. Bir şeylere öyle haybeye inanmışım. O da çok boktan bir durum. O yüzden şimdi ne yapacağımı hiç bilmiyorum.”
148 notes
·
View notes