Namaz'ını kılmayan ve Nefsani arzuların peşinde koşanları ,
ALLAH c.c. Meryem Suresi 59'da apaçık ikaz ediyor,
Ölüm Meleği gelmeden ,
kendimize çeki düzen vermek için daha ne bekliyoruz ?
Yorum yok ...
herkes kendi yorumunu kendi iç Dünya'sın da yapsın..
SELAM ve Dua
Yazmayım diyorum, lakin yapamıyorum! Yahu bu milletin aklımı yok, fikrimi yok. Neyi var neyi yok sayfalarda... Bunların hiçmi özeli olmayacak? Ne ar kalmış ne edep!
Gavsımızın (k.s.) vefatı gönlümüzde nasıl tarifi imkansız bir yara açtı ise Şeyh Seyyid Muhammed Fettah El-Hüseyni Hazretlerinin varlığıda bir o kadar tesellimiz oldu elhamdülillah.
Şeyh Seyyid Muhammed Fettah El-Hüseyni Hazretleri buyurdular:
"İntisap edecekler Allah için yapsınlar. Fitne için yapanlar imanından korkabilirler. Çünkü bu yola zarar vermiş olurlar. Binlerce sahabe vardı hizmet için çöllere, yollara düştüler kimse kimseyi kırmadı, kimse kimsenin aleyhinde konuşmadı.
Hepsi kardeş oldular. Hepimiz kardeş olalım. Hizmetlerimizi büyütelim. Bu hizmetlere zarar vermek isteyenlerden Allah hesabını sorar. Bunun hesabı da çok ağır olur."
İmam Mâlik Hârûnu'r-Reşid'in zamanındaymış.
Hârûnu'r-Reşid;
"Yâ imam! Duyduğuma göre hadis kitabı yazıyormuşsun."
"Evet, yazıyorum."
"Hadi bize de oku da o hadislerin okunmasından biz de şereflenelim." demiş.
"Peygamber Efendimiz; ilmi ayağınıza getirmeyin, siz ilme gidin." buyurdu. Onun için hadisi burada okumayayım, gelin benim evimde okuyalım." demiş.
İlim çok kıymetli bir sey. Sen ilmin ayağına gideceksin; attığın her adımda ecir, sevap var.
"Peki! Olur, yürüyerek gidelim." demiş.
Halife, imam, adamları yürüye yürüye gitmişler.
Imam Mâlik'in evine gelince halife geçmiş baş köşeye şiltelerin, minderlerin üstüne kurulmuş.
"Efendim, bu ilimdir. Şöyle edeb ve tevazu ile hürmetkâr bir dekilde diz çöküp okumak, dinlemek lazım. Peygamber Efendimiz'in hadisidir, oyuncak değil. Şöyle buyursanız, rahlenin önüne diz çökseniz daha iyi olur." demiş.
Abbasî halifesi ona da "Peki!" demiş, önünde diz çökmüs, okumuş. Sonra çok memnun kalmış, "Allah senden razı olsun yâ imam, adını ne koydun?" demiş.
"Efendim, başından beri dikkat ediyorum, o kadar yumuşak davrandınız ki. Ne dersem 'peki, öyle olsun.' dediniz. Sizin bu yumuşaklığınızın hâtırasına bu kitabın adını Kitâbu'l-Muvatta koydum; "çiğnenmiş, yumuşamış, ezik, mütevâzı" mânasına." demiş.