Tumgik
#sinemalar
huseyinozdemirerk · 1 year
Video
youtube
The Objective Film (Trailer)
‘’Six Special Ops Reservists in Afghanistan find themselves faced with an enemy that none of them could ever have imagined. A gripping story of a Middle Eastern Bermuda Triangle of ancient evil. ‘‘
‘’Afganistan'daki altı Özel Operasyon Yedeği, kendilerini hiçbirinin hayal bile edemeyeceği bir düşmanla karşı karşıya bulur. Orta Doğu Bermuda Şeytan Üçgeni'nin sürükleyici hikayesi.’’
1 note · View note
soxyencadi · 2 years
Text
2019 Yılından Bu Yana Vizyona Giren ve İzleyenlerin Tüylerini Ürperten En Düzgün Gizem Dolu Cinayet Sinemaları
2019 Yılından Bu Yana Vizyona Giren ve İzleyenlerin Tüylerini Ürperten En Düzgün Gizem Dolu Cinayet Sinemaları
Gizemli cinayet sinemaları birçok kişi tarafından izlenilmesi tercih edilen sinemalar ortasındadır. Merak uyandırması, bir olayın çözülmesi ve katilin bulunması üzere izlerken canlı tutan birçok ögesi olan bu sinemaları izlemesi de heyecanlı ve keyiflidir.  Gizem içeren cinayet sinemalarını seviyorsanız içerisinde Ritüel, Altın Eldiven, Fotoğraftaki Kız üzere birçok sinemanın de bulunduğu…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
efk21 · 3 months
Text
instagram
0 notes
filmizleri · 2 years
Text
Müjde
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
doriangray1789 · 3 months
Text
FENERBAHÇE AŞKI
taşın da kalbi yoktur ama onu da bir yosun sarar” …aslında bir futbol takımını hiç karşılıksız sevebilecek kadar hep 13 yaşında kalabilmiş biz de; fenerbahçe’yi entel sanat galerisindeki bir resmi, nadide bir kaliteli şarabı sever gibi değil, her gün tartıştığın ağır depresif bunalımdaki arabesk sevgiliyi, okulda hep kavga edip 7 zayıf getiren hayta oğlunu ya da –belki en önemlisi- bütün umutsuzlukları, başarısızlıkları, para kazanamamışlıkları, tutmayan planlar, uymayan hesaplarıyla kendi hayatımızı, yani kendimizi, diyet dinlemeyen, spor nedir bilmeyen, ödemeleri hep 90+5’e bırakan kendimizi sever gibi, yüzyıllık yalnızlığımızı sever gibi seviyoruz. “5 istediler 6 attık, 10 istediler zaman yetmedi”
dünyadaki en güzel sevgidir, gerçek bir fenerbahçe'li bilir bu sevgiyi , maçlarda yaptığı tezahürat , yolda yürürken içinden söylediği fenerbahçe marşları , ya da boş vakitlerinde önünde bulunan boş kağıtlara hayalindeki 11'i yazmak…lise yıllarında okula gitmeyip maça gitmek olsa gerek bu sevgi, 2 hafta boyunca biriktirilen okul harçlıkları sayesinde alınan bilet ile bir galibiyet yaşamak olsa gerek…maç günü sadece 1 simit ile 8 saat geçirmek..şu anda bile bu satırları yazarken heyecanlanmak olsa gerek fenerbahçe sevgisi, içimde her gün artan ve kendini katlayan bir sevgidir fenerbahçe.
islam cupi'nin kaleminden şöyle anlatılır; türkiye'de, fenerbahçe cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. esnafın yüzü güler, parakendeci ve toptancıların tezgahında mal kalmaz. tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur. stadlar türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, i…ler diye uğurlanmasına rağmen. fenerbahçe cumhuriyeti ortalıkta yoksa, türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz… "
Sevmek bir ömür
fenerbahçe pendikspora yenilirken de aşıktım, chealsea ile çeyrek final oynarken de. sen beni seviyorsun diye sevmiyorum seni. ya da katıksız aşk çocuğu değilim. sen ne yaparsan yap, ne söylersen söyle aşkıma çizik atamazsın. benim skorla işim yok. aşığım ben. böyle acılı fantezi bir durumdur benim aşklarım. sen sevmesen de sevdiğimi bil yeter diyecek kadar olmadım delikanlılığımdan ama özü budur işin. sen sövsen de, sen yersen de ya da sen mutlu etsen de, aşık olsan da konunun seninle ilgisi yok. herhangi birinin aptallığı ya da zekası, çekici bulup bulmamamla da alakası yok. bunun benimle de ilgisi yok. allah koydu gönlüme anlam vermem gerekmiyor o yüzden.
Hayattan bu rengi alın geri neyi kalır Kİ
AMAÇ TARAFTAR TARTIŞMASI AÇMAK DEĞİLDİR… BİR AŞKIN CANDAN DELİL BULMASIDIR
Tumblr media
7 notes · View notes
aynodndr · 7 months
Text
Tumblr media
Ne güzel şehirdin sen,
Ahh! Güzel İstanbul..
Bölüne bölüşe,
Kalmadı ne 7 Tepelerin..
Ne yandan Çarklı Vapurların, Martılarla bölüştüğüm simitlerim..
Neylersin ki..
Adına manzumeler düzen,
Sana tutkulu, sevdalı şairlerin,
Bir Hoş Seda.. Nağmelerde gezen
İlham mı..
Kanalın Sızılı Suların'da,
Vurgun yedi, yediveren...
Ben bir ceviz ağacıydım
Ya hanii
Gülhane parkın'da..
Pera-İstiklal de..
Kibar Hanımlar- beyler
Zerafetle yürürdü kolkola,
Eğlencenin kalbi Sıraselviler..
Arnavut kaldırımlı
Taş sokakların...
Cumbalı evlerin..
Çengelköy'de bostanların..
Sen ne güzel şehirdin..
Sinemalar..
Matine - Suare,
Kapalı gişe oynar.
Tiyatrolar.. Seyirciyle şenlenirdi..
Gazinolar..
Sahnelerinde, Ünlü Ses'ler inletirdi.
Çingeneler
Ne mutluydu
Bir çalıp üç söylerdi..
Ahh !.. İstanbul..
Kara Sevdam..
Candan öte Toprağım..
Avrasya Anavatanım..
Yine..
Rucü eder miyiz
Bir gün aslımıza !..
Bülbülderesin'de,
Şakır mı kuşlar ?..
Yahya Kemal ve Kanlıca...
Sahilinde dinlenip, seyre dalıp,
Yoğurtu kaşıklar mı İhtiyarlar..
Çocuk olsam ya !..
Geri dönsem
Anam'dan..
Bir daha doğsam..
Bakırköy'deki Çamlıca Mahallemde,
Top sektire sektire
Seksek oynasam..
Kavak ağacına
Yine kargalar konsa..
Cehaletten
Uğursuz diye kovsa
Elleri Kınalı Annem..
Sahil boyun da
Yürüsem
Salacak'da..
Alibeyköy mısır yesem..
T. Fikret'in Aşiyan'ında
Dolunayı seyretsem,
Mehtap uyanmasa..
Amma ben..
Hafız Burhan'ın muhteşem Ezan'ıyla
Üsküdar'da uyansam,
Ertesi sabaha..
Ahh, Ahhh.....
Alıntı
6 notes · View notes
yesilcamevi · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İnek İnek Şaban - Kemal Sunal, Defne Yalnız - 1978 https://eskiyesilcam.com/inek-saban-kemal-sunal-defne-1978/ :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: Künye Yönetmen: Osman F. Seden Senaryo: Osman F. Seden, Berrin Giz Yapımcı: Kemal Sunal, Fatma Girik Görüntü Yönetmeni: Cahit Engin Vizyona Giriş Tarihi: 01 Şubat 1979 Süre: 83 dk Tür: Aile, Duygusal, Komedi, Macera Özellikler: 35 mm, Renkli Ülke: Türkiye :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: İMDB: https://www.imdb.com/title/tt0253143/ Wikipedia: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nek_%C5%9Eaban_(film) Sinemalar: https://www.sinemalar.com/film/3925/inek-saban Sinematurk: https://www.sinematurk.com/film/3962-inek-saban Beyazperde: https://www.beyazperde.com/filmler/film-274060/ :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: Konusu: Birbirlerine benzeyen bir futbolcu ile bir karpuzcunun güldürüsü.
kemalsunal #yeşilçam eskiyesilcam.com #yeşilçamfilmleri #inekşaban
2 notes · View notes
mutereddit · 2 years
Text
>Uzuunca bir aradan sonra tekrar merhabalar. O süre zarfında hâlâ tanıdık ya da beni hatırlayan birileri kaldıysa tabii.
>Evlenen kişiler artık arkadaş grubunun ortak mizahına eşlik edemiyor, kurumsal bir hayata gark oluyorlar her anlamda. Birebir muhabbet de etkileniyor bundan ayrıca. Kimse alınmasın ama acayip sıkıcı insanlar oluyorlar ya...
>Havalar da soğumuşken, sahaftan kitaplar alıp han ve pasajlarda ense yakan ufolar altında okuyup, alternatif sinemalar izlediğim ve gelip buraya denemeler yazdığım günlerin özlemi çöktü üzerime. Ama yalnızca özlemi güzel. Eskiden yaptığım ve özlediğim şeyler yapamayacak ve buna tahammül edemeyecek kadar içime dönemiyorum. En azından bunun farkındalığı var ne diyelim. >İzlediğim ve okuduğum şeylerin yarısını benim dünyamda bir karşılığı olmadan tüketmiş olduğumu fark ediyorum. Ne olmuş deyip geçemiyorum da, benim dünyamda bir karşılık yaratması için uğraşmış olmak, saçma sapan tahribatlar bırakmış bende. Bunu kabullenmek daha zordu mesela.
>Korelilerin aşırı teknolojik ev videoları düşüyor mu sizin de önünüze? Hani her şey için o kadar aşırı detaylı garip garip aparat ve cihazlarla donatılmış evler. İzlerken aa ne güzelmiş harbiden deyip, bir süre sonra düşündüğümde memnun edilmiş bir mahkumiyet hayatı diye düşünüyorum. Yani videodaki hanım/bey belli ki bir orta sınıf beyaz yakalı, Kore'deki hayat şartlarını vs de düşünürsek bu insanlar ayrıcalıklı olduklarını sanmaları ve düşünmemeleri için de bu kadar şeyle meşgul olmaları lazım diyerek bir "donatılma" marketingi var sanki. Amaan öyle işte.
>Buyrun musiki: https://open.spotify.com/track/6qRRWAS0O5nVozv6zswETq?si=8fe73d7be47e4410
40 notes · View notes
lancelotsir · 1 year
Text
Patlamış mısırı tuzsuz yapan sinemalar vatan hainidir.
15 notes · View notes
wehuzunngeldi · 2 years
Text
kanlı bir sarışınla şanghay trenindeyim takma kirpiklerinde hülyalı dumanlar yabancılar lejyonu'nda fransız teğmeniyim belki harp divanından idamım çıkar bitmiyor nedense başlayan hiçbir film ne yapsam içimde o eski sinemalar
23 notes · View notes
cehennemindibindeki · 2 years
Text
Öyle sinemalar yaşadım gülüp geçtiğim
6 notes · View notes
soxyencadi · 2 years
Text
Bu Listede Hakkı Yenmiş Sinemalar Var! Sinemaseverlerin Kesinlikle İzlemesi Gereken 21. Yüzyılın En Uygun Sinemaları
Bu Listede Hakkı Yenmiş Sinemalar Var! Sinemaseverlerin Kesinlikle İzlemesi Gereken 21. Yüzyılın En Uygun Sinemaları
Pek çok en uygun sinemalar listesi olsa da çabucak hemen hepsinde misal sinemalar yer alıyor. Elbette ‘Esaretin Bedeli’ ya da ‘Schindler’in Listesi’ üzere kült mertebesine erişmiş sinemaların başarısı tartışmaya gerek yok. Ancak bu yüksek başarılı sinemaların gölgesinde kalmış, az bilinen ve bu sebeple de haksızlığa uğramış sinemaların sayısı da hiç de az değil. Biz de bugün IMDb ve Rotten…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
futbolpenceresi · 2 months
Text
LACIVERT BUYU
FUTBOL'UN PSİKODİNAMİKLERİ
”Türkiye'de, Fenerbahçe Cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. Esnafın yüzü güler, perakendeci ve toptancıların tezgahında mal kalmaz. Tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur. Stadlar Türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. Fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, i...ler diye uğurlanmasına rağmen.
Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... "
İslam ÇUPİ, 19 Eylül 1985
“Hürriyet Gazetesi, Türkiye’de son dönem seçim araştırmalarının en başarılı ismi Adil Gür yönetimindeki A&G Araştırma Şirketi’ne oldukça kapsamlı ve ilginç sonuçlar elde edilen bir futbol araştırması yaptırdı. Ortaya en ateşli, en çok taraftara sahip, en çok kızılan, en çok para harcayan, en erkek taraftarı olan takımlar çıktı.
En çok taraftar yüzde 33.8 ile Galatasaray’ın. Ardından yüzde 26.6 ile Fenerbahçe geliyor. Beşiktaş 18.4 ile üçüncü. Yüzde 10.1 ile dördüncü Trabzonspor’u yüzde 2.9 oranla Bursaspor izliyor. En ateşli taraftar yüzde 44.8 ile Çarşı taraftarı. Bunu Fenerbahçe, Galatasaray ve Bursaspor takip ediyor. Takımına en bağlı taraftar Cimbombom’un. Aynı şekilde en sıkı seyirci ve izleyici kitlesi de sarı-kırmızılı. Futbol için en çok taraftarı bulunan Galatasaraylılar futbola en çok vakti de harcıyor. Ama iş paraya gelince cimriler. En az harcamayı onlar yapıyor. Fenerbahçe taraftarı spora en çok parayı harcıyor. “
“Türkiye'de Fenerbahçe Amerika'dır,öbür kulüpler bütün dünya...Bütün dünyada darbeler bir kelle düşürüp yerine başka kelle koyabilir, sosyalizm, komünizm beklenmeyen yumuşama resitalinin tuşlarına doğru parmak uzatabilir, utanç duvarı, özgürlük kuleleri, yıldızı tek ve kırmızı saraylar yerle bir edilebilir, dünya döner, yaşam bir başka biçimde çığlıklar atar sabahlara...Ama paranın tek sahibi giderse, hayat biter. O zaman dünya rekabeti değil, dünya mezarlığı kurulur bu yaşı başı belirsiz yuvarlak kürede...” İslam ÇUPİ, 05-09-2000
http://www.galatasaray.org/index.php
“Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... "   İslam ÇUPİ
”According to Kant, the world outside ourselves causes only the matter of our sensation. Our brains order this matter and supply the concepts of which we understand experience”.
"Kant'a göre dışımızdaki dünya yalnızca duyumlarımızın maddesine neden olur. Beynimiz bu maddeyi düzenler ve deneyimden anladığımız kavramları sağlar." Systems Thinking, Systems Practice, Peter Checkland, Wiley
 “Doğa yasalarını andıran ona sığmayan birtakım sanılardan oluşan çerçevelere paradigma denir.”
 “Mayıs: Galatasaray, UEFA Kupası’nı kazandı 2000 yılı Mayıs ayında Galatasaray, UEFA kupasını kazanan ilk Türk takımı oldu.”
 “Yalnız, aykırı tek bir örnekten ötürü paradigma yanlışlandı diye kenara bırakılamaz.”
“KADIKÖY'DEKİ MAÇLAR
Fenerbahçe ile Galatasaray'ın Kadıköy'de yaptığı son 11 resmi maç şöyle:
Tarih Organizasyon Sonuç (FB-GS) ---------- -------------- ------------- 07.02.2001 Türkiye Kupası 4 – 4 06.05.2001 Lig 2 – 1 16.02.2002 Lig 1 – 0 06.11.2002 Lig 6 – 0 29.02.2004 Lig 2 – 1 22.05.2005 Lig 1 – 0 08.03.2006 Türkiye Kupası 2 – 1 22.04.2006 Lig 4 – 0 03.12.2006 Lig 2 – 1 08.12.2007 Lig 2 - 0 
1. juninho fenerbahçe türkiyenin en büyük kulübü ve galatasarayayla kadiköyde yaptığı maçlara bakınca çoğunu fenerbahçe yenmiş yani bu haber fenerbahçe için çok önemli değil fenerbahçe her zaman galatasaraydan üztündür
http://magazinhaberi.com/magazin-haberleri/37961/buyu-bozuldu
http://yeni.beykent.edu.tr/WebProjects/Uploads/METIN%20INCEOGLU_Tutum-algi-iletisim.pdf
Üç büyük klübümüz arasında Fenerbahçe, medya ve kitle iletişim araçları arasında, uzun zamandan beri, yönetici, yazar, muhabir düzeyinde en çok temsile sahip olanıdır. Bu yüzden kitle iletişim araçları, gazete, televizyon, radyo ve dergilerin yayınlarında Fenerbahçe haberleri daha ağırlıklı yer tutar, Fenerbahçe daha başarılı ve büyük bir takım olarak tanıtılır. Sürekli olarak bu mesajlara (propagandalara) maruz kalan Fenerbahçe taraftarı, spor yazarı, yöneticisinin zihninde Fenerbahçe’nin gerçekten en büyük takım olduğuna ilişkin kalıplar, yargılar oluşur. Bu kalıp ve yargılar ise dış dünyadan gelen uyarılardan bağımsız bir algılama yaratarak bu büyüklük inancını ve kalıplarını besler. Üç büyük klüp arasında (bugüne kadar) sportif alandaki başarılar açısından büyük bir fark olmamasına rağmen Fenerbahçe camiasının üyeleri arasında kendilerinin en başarılı, en büyük, en çok taraftarı olan klüp olduğu inancı yaygındır.
Bu inancın oluşması ise mesleklerinin zirvesinde yer alan bazı Fenerbahçe taraftarlarının medya içinde önemli mevkilere tırmanması, kendi benliklerine ilişkin özgüven, başarı ve mükemmellik duygularıyla inançlarını seçtikleri varlıklara atfetmeleri, kendi benliklerinden pay alan kusursuz ve en büyük Fenerbahçe kalıbının oluşması, ellerindeki medya gücüyle bu doğrultuda yapılan yoğun bir “EN Büyük Fenerbahçe” bombardımanına girişmeleri ve Muzaffer Şerif’in grup içi uyum mekanizmalarına ilişkin deneylerinde elde ettiği bulgulara uygun olarak diğer Fenerbahçe taraftarlarının da grup içinde ağırlığı olan bu ağır abilerin oluşturduğu grup ortalamasına uymasıyla gerçekleşmiştir.
 Bu süreç sonunda Fenerbahçe taraftarlarının zihinlerinde “Büyük Fenerbahçe” kalıbı oluşmuş, dış dünyadan alınan duyu verileri bu kalıbın süzgecinden geçtikten sonra bilince ulaşır hale gelmiş ve Fenerbahçe taraftarları, zihinlerinde bulunanı dış dünyada da bulur olmuşlardır. Zihinlerindeki kalıba uyan veriler abartılmış, uymayanlar ise ego ve savunma mekanizmalarıyla rasyonalizasyon süzgeçlerinden geçirilerek elenmiş, önemsiz hale getirilmiştir. Bu sanal büyüklük inancı fazlasıyla abartılmış, yazılara, tavırlara, davranışlara yansıyan kibir halesi yaygınlaşmıştır. Bu kabından taşan kibirli hal ve davranışlara karşı gösterilen tepkiler de yine aynı mekanizmalar sonucunda Fenerbahçe’nin büyüklüğü inancını beslemiş, Fenerbahçe camiasi, kendi kendini onaylayan, dış dünyadaki tepkileri de onaylama vesilesine dönüştüren kapalı bir inanç grubuna dönüşmüştür.
Oysa zihinlerdeki büyük Fenerbahçe ile fani dünyadaki kanlı canlı Fenerbahçe arasında dağlar kadar fark vardır. Zihinlerdeki Fenerbahçe’nin büyüklüğü camia mensuplarında beklentilerin de yüksek olması sonucunu doğurur. Beklentilerle doğru orantılı başarı olmadığı için de klüp yöneticileri, teknik direktörler, oyuncular sürekli değiştirilir. Sürekli transfer yapılır, sürekli hoca değiştirilir, sürekli yönetimler değişir. Bu yüzden, klüp yönetimine yıllarca kaos ve kargaşa hakim olmuştur.
Fenerbahçe taraftarı, Fenerbahçe söz konusu olduğunda rüyalar aleminde uçuşa geçer, çünkü zihninde bir masal dünyası yaratmıştır. Bu masal dünyasının sırça köşkü ise kitle iletişim araçlarının yoğun bombardımanı sonucunda inşa edilmiştir. Aynı taraftar, gerçekliğin başka herhangi bir alanı söz konusu olduğunda her fani gibi, her fani kadar nesnel, tarafsız olabilmektedir.
Türk futbol dünyasının, yaklaşık yüz yıllık tarihinde, üç büyük klüp arasında maddi ve manevi açıdan büyük farklar olmamıştır. Buna karşılık Fenerbahçe’de, camia üyeleri arasında var olan yüksek beklentiler nedeniyle oluşan kaos, kargaşa ve istikrarsızlık diğer iki büyük klübe göre daha fazla yer tutmuştur. İmkanların eşit, yönetim ve istikrarsızlığın dengesiz olduğu bu koşullarda diğer iki büyük takımın Fenerbahçe’ye göre az da olsa daha başarılı olması gerekirken her üç klübün de başarı açısından kabaca aynı düzeylerde bulunması futbol dünyamızın loş kalmış köşelerinin ağırlıklı olarak sarı lacivert renklerle bezenmiş olmasıyla açıklanabilir ancak.
Fenerbahçe ve diğer iki büyük klüp arasındaki arzu, istek ve beklenti farkı klüplerin başarı çizgisinden de izlenebilir. Galatasaray ve Beşiktaş takımları 14-15 yıl gibi uzun süreler şampiyonluk hasreti çekmişken bu süre Fenerbahçe camiasında 5-6 yıldan öteye gitmemiştir. Beşiktaş ve Galatasaray takımları istikrarlı şampiyonluk serilerini daha kolay yakalarken, Fenerbahçe aynı istikrarı yakalayamamıştır. Beşiktaş ve Galatasaray daha huzurlu ve sakin yönetilirken Fenerbahçe bir türlü kargaşadan kurtulamamıştır.
Fenerbahçe taraftarlarının zihninde yaratılan büyük Fenerbahçe imgesinin altı yıllarca doldurulamamıştır. İslam Çupi’nin, “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz... " ibaresinde görüldüğü gibi zihinlerde ve gönüllerde olan büyüklük bir türlü tanımlanamamaktadır çünkü dış dünyada bu imgeye tekabül eden bir büyüklük bulunmamaktadır.
Galatasaray’ın 2000 yılının Mayıs ayında UEFA kupasını alması ise Fenerbahçe taraftarlarının gerçek dünyadaki sıradan Fenerbahçe gerçeği ile kendi zihinlerindeki büyük Fenerbahçe sanrısı arasında ördükleri kalın zırhta derin bir delik açarak büyük bir travmaya yol açmıştır. Zihinlerde ve gönüllerde Fenerbahçe en büyüktür ama dış dünyada büyüklüğün en somut göstergesi olan Avrupa başarılarında Galatasaray öndedir. Egoları sarsan, gururları ayaklar altına alan bu gerçeği silmenin yolu olan daha büyük bir başarıyı kısa vadede yakalamak ise hayaldir. Bu durumda zihinlerdeki büyük Fenerbahçe imgesini korumak için , dış dünyadaki büyüğü, en azından kendi evinde sürekli yenmek, yaraları sarmanın en kolay yolu haline gelir.
Yine futbol dünyamızın loş sarı lacivert köşelerinde kalan bir seri sonucunda bir Saraçoğlu efsanesi yaratılmıştır. Dış dünyada en başarılı, en büyük Galatasaray’dır, ama zihinlerdeki en büyük Fenerbahçe, en büyüğü sürekli yenmektedir. Yaralar sarılmış, ego tamir edilmiş, kırılan gurur ayağa kaldırılmıştır. Yaşar Kemal’in “Dağın öte Yüzü” üçlemesinde anlattığı yoksul ve çaresiz köylülerin yaşama tutunmak için ürettiği ermiş köylü Taşbaş efsanesi gibi Saraçoğlu Efsanesi yaratılmış ve ona tutunulmuştur.
İttire, kaktıra yaratılan Saraçoğlu efsanesi giderek kendine doğrulayan bir kehanete dönüşmüş, her iki camianın, oyuncusundan yöneticisine kadar bütün mensuplarının kendilerine biçilen rolleri kanıksamaları ve o rollere (gardiyan ve mahkum) uygun kişilik ve tavırlar sergilemesiyle sonuçlanmıştır. Böylece çok ciddi sonuçlara yol açabilecek bir travma hasarsız olarak atlatılmıştır.
Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanması ise benzer tutum, davranış ve tepkilerin Galatasaray camiası mensuplarında da ortaya çıkmasıyla sonuçlanmış, taraftarların zihninde az da olsa maddi bir temeli olan “Büyük Galatasaray” imgesi doğmuştur. Fenerbahçe’nin yıllarca içinde kıvrandığı ortama bu defa Galatasaray yuvarlanmış, istikrarsızlık, sürekli transfer ve hoca değişiklikleri olağan uygulamalar haline gelmiştir. UEFA kupası yolunda, içine düşülen borç tuzağı, yükselen beklentilerle beslenen transferlere, istikrarsız yönetimlere yol açmış ve sonunda takımın ve klübün dibe vurmasıyla sonuçlanmıştır. UEFA kupasıyla başlayan ve Saraçoğlu efsanesiyle sonuçlanan travmanın nedeni olan dış dünyadaki “Büyük Galatasaray” imgesi yerle bir olmuş, Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım yönetimindeki uzun istikrarlı yönetiminde yapılan alt yapı hamleleri en azından futbol dışındaki dallarda meyvelerini vermeye başlamış, gerek Türkiye gerek Avrupa seviyesinde şampiyonluklar teker teker kayıtlara geçmeye başlamış, böylece “Büyük Fenerbahçe” imgesi yeniden kurulmuş, işlevini, var oluş nedenini yitiren Saraçoğlu efsanesinin Saraçoğlu’nun çimlerine gömülmesi bir çıkmayan kırmızı kart hatasına bakmıştır.
0 notes
filmizleri · 2 years
Text
Şimdi Yandık
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
doriangray1789 · 7 months
Text
Demokratik Alman Cumhuriyetinde anlatılan eski bir fıkra: Bir Alman işçisi Sibirya'da iş bulur. Mektupların sansürcüler tarafından okunacağını bildiğinden arkadaşlarına şöyle der: "Aramızda gizli bir haberleşme sistemi belirleyelim, benden aldığınız mektup sıradan mavi mürekkeple yazılmışsa doğrudur, kırmızı mürekkeple yazılmışsa yanlıştır."
Bir ay sonra arkadaşları ilk mektubu alırlar, mektup mavi mürekkeple yazılmıştır. "Burada her şey harika, dükkânlar mal dolu. Yiyecek bol. Apartman daireleri geniş ve güzel ısınıyor. Sinemalar batının filmlerini gösteriyor. Kızlarla dolu. Burada tek bulunmayan şey kırmızı mürekkep!" Bugünkü durumumuz da böyle değil mi?
İstenen tüm özgürlüklere sahibiz, tek eksiğimiz ise kırmızı mürekkep.
Kırmızı mürekkebin yokluğu ne anlama gelir? Bugün, etrafımızı saran çatışmayı tanımlamak için kullandığımız kavramların hepsi -"teröre karşı savaş", "demokrasi ve özgürlük", "insan hakları"- yanlıştır. Bu durum bize bunu düşünmek için izin vermek yerine bizim anlamamızı güçleştiriyor.
Kendimizi özgür hissediyoruz çünkü "özgür olmayışımız"ı ifade edecek o dilden yoksunuz.
Slavoj Zizek
6 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
HEY GİDİ GÜNLER HEY
Müzik kutuları vardı eskiden...
İçinde her saatbaşı çıkıp öten kuşlar bulunan guguklu saatler vardı... Arkası kuşlu aynalar vardı...
Pirinç başlı karyolalar... Kanaviçeli karyola örtüleri... İşlemeli saten yorganlar... Çamaşır çekmecelerinde lavanta keseleri... Bir yastıkta kocamalar...
Kitaplıklı çekyatlar... Oymalı büfeler... Vitrinler... Ansiklopediler... Danteller... Duvarlarda siyah-beyaz dede, aile fotoğrafları... Küpeli arap kızları... Ağlayan erkek çocuk resmi... İğnelikler... Şahmaranlar... Altınvarak taş aynalar... Saatli maarif takvimleri... Makrameler... Komşular... Toplaşıp yaprak saran kadınlar... Annem biraz tuz istiyor'lar... Evdeyseniz akşam size geleceğiz'ler...
Misafir odaları... Misafir kolonyaları.... Misafir şekerleri... Misafir tepsileri... Misafir sigaraları... Başköşeler... Berjer koltuklar.... Aslanayaklı masalar... Televizyon örtüleri... Likör bardakları... Bardağın üzerine ters koyunca artık içmeyeceğim demek olan çay kaşıkları... Devetabanları... Aşksarmaşıkları... Zigon sehpalar... Pembe tüyden ponponlu nişanlı kız terlikleri..Misafir terlikleri... Gramofonlar... Eski yeşil lambalı radyolar... Pikaplar... Plâklar... Kasetler... Ümit Tokcan... Samime Sanay... Badem şekerleri... Horoz şekerleri... İki bisküvi arası lokumlar... Leblebi tozları... Cıncık da dediğimiz rengarenk cam misketler... Topaçlar... Yakantoplar... Bahçelerde dut ziyafetleri... Ballı hanımeli çiçekleri... Ihlamurlar... Asmalar... Akşamsefaları... Kasımpatılar... At arabaları.... Faytonlar... Yoğurtçular... Bayramlık kırmızı ayakkabılar... Bayram harçlıkları... Ev baklavaları... Kuzine sobaları.... Közde pişmiş patatesler... Sobaların üzerinde kestaneler, portakal, elma kabukları... Köstekli saatler... Kumaş mendiller... Basma entariler... Espadriller... Tokyo terlikler... Arkadaş olabilir miyiz'ler... Manitalar... Karasevdalar... Karasevdadan ince hastalıklar... İncelikler... Sonuna rujlu dudaklarla öpücük kondurulan, gözyaşlarıyla mürekkebi dağılmış aşk mektupları... Sevgiliye 'siz' denilen günler... Gül kokan güller... İçi gülen gözler... Kızaran yüzler... Hatıra defterleri... Sepet sepet yumurta, sakın beni unutma'lar... Unutmabeni çiçekleri... Kitapların arasında kurutulan hatıra çiçekler... Tebrik kartları... Kartpostal koleksiyonları... Pul defterleri... Çiçekli çinko tabaklar... Çivit mavisi çaydanlıklar... Semaverler... İnce belli bardaklar... Tavşankanı çaylar... Anne kekleri... Gelincik sigaraları... Çizgi romanlar... Parmağını kesip kankardeşi olmalar... Fotoromanlar... Gırgır... Doğan Kardeş... Yazlık sinemalar... Uçurtmalar... Zillere basıp kaçan çocuklar... Bayramlarda şeker toplayan çocuklar... Seksek oynayan çocuklar... Çöpçü olmayı hayal eden çocuklar... Masalcı neneler... Bilge dedeler... Defterlerde kenar süsleri... İyilik perileri... "Göğe bakma durakları"... "Geyikli geceler"... İkinci Yeni... Haydarpaşa'da trenler... Tahta bavullar... Azıklar... Kavuşmalar... Gidenin ardından sallanan eller vardı eskiden...
14 notes · View notes