“A society grows great when old men plant trees, the shade of which they know they will never sit in.”
49 notes
·
View notes
(…) Bir dilenci ve onu es geçmeyen ıslanmış takım elbisesiyle bir adam… ‘Korkuyor musun?’ 'Yağmurdaki bir kedi kadar…’ 'Yağmurdaki kedi neden korkar ahbap?’ 'Işıklardan.’ 'Işıklar?’ 'Göz alan şu ışıklar yok mu… Onlar işte. Yağmurda raks eden.’ 'Arabaları mı diyorsun?’ 'Araba mı dersiniz onlara.’ 'Sen ne dersin?’ 'Kedileri ezen ışıklar, derim.’ 'Hadi, evine git.’ 'Evim burası.’ 'Üşüyorsun.’ 'Hayır, ölüyorum sadece.’ 'Ama…’ 'Merak etme, ilk değil bu… Her gece ölürüm ben. Bak! Bir kediyi daha yuttu ışıklar…’ 'Arabalar.’ 'Telaşlı ışıklar, yağmurla dans eden. Yağmuru çiğneyen… Ah! Tanrım! Kedileri çiğneyen! İlkbaharda ölüm… Kedilerin kahvaltı zili; kuş sesleri, her sabah boşa çalıyor…’ 'Ölüyor musun?’ 'Baharda, yağmurun altında can çekişen bir kedi kadar… Işıkları kapatır mısın? Ölümü bile korkutan, kedileri öldüren, şu ışıkları bayım!’ 'Ağlama…’ 'Ağlamıyorum. Yağmur. Bozukluğuna ihtiyacım yok!’ ’…’ 'Işıkları kapat, ölüm korkuyor…’
1 note
·
View note
Doktor: Sana bir hikaye anlatmamı ister misin? Bir imparator varmış. Çobanın oğluna sormuş, 'Sonsuzlukta kaç saniye vardır?' diye. Çobanın oğlu da demiş ki, 'Saf elmastan yapılmış bir dağ var. Tırmanmak bir saat, etrafından dolaşmak bir saat alır. Her yüzyılda bir küçük bir kuş gelir ve gagasını elmas dağda biler. Ve bütün dağ oyulup gittiğinde sonsuzluğun ilk saniyesi geçmiş olur.' Bunun acayip uzun bir zaman olduğunu düşünüyor olmalısın. Şahsen, bence bu çok acayip bir kuş.
Doctor Who
1 note
·
View note