Mecnun yollara düştü, aşk oldu, Yakub yollara düştü hasret oldu. Veysel yollara düştü, îmân oldu. Herkesin nasibine bir yol veren hayat bana da yürümeye üşenilen, kestirmesi sorulan o dik yol olmayı uygun gördü.
Bunu idrak etmem bir hayli zaman aldı, o güne dek ’’ Yol yakınken dön dedikleri ’’’ her yolun ortasında kaldım. Ne geriye dönebildim ne de bir yere çıkarttı beni adımlarım. Ve nihayet varmaktan ziyâde yolda olmayı sevdiğimi fark ettim, hiçbir yere çıkmasa da o yol. Zaten yol herhangi bir yere çıksaydı ne yapardım onu da bilemiyorum. Tek bildiğim yabancılık çekeceğim. Aitliğim yola ve muallak kalmaya sanırım. Acısını çekiyor yabancılığını çekmiyorum..
Zamanın kudretli Padişahı IV. Murad demiş ya hani;
’’ Bağdat’ı almaya çalışmak Bağdat’ın kendisinden güzel ’’ diye, işte tam olarak böyle.
Bazen yolda fark ediyorum;
Her şeyi görebilecek gözlerim var fakat görmeye değer bir şeyim yok.
Her şeyi ifade edebilecek sözlerim var fakat konuşacak kimsem yok. Her yere gidebilecek ayaklarım var fakat gidecek bir yerim yok. Özgürlük diye bir yalnızlık var elimde, onu da gökyüzü zannıyla bir kafeste uçuruyorum.
Bazen yol diye kuyuda olduğumu fark ettiğim de oluyor. Üstelik kuyuya hem kendimi atıyorum hem de kendime ağlıyorum. Yani bir yanım Yakub bir yanım Yusuf oluveriyor. Nasıl olmasın ki, ne dualarımın tesiri var üzerime ne de gözyaşlarımın teskin ediciliği..
Bu yolda en son kimi ve neyi özledim hatırlamıyorum. Sanırım özlemeyi unuttum! En sevdiğim park neresiydi, çocukluğum nerede geçti anımsamıyorum. Karış karış bildiğim şehri de unuttum.. Bana kim iyi gelirdi, içimi kime dökerdim bilmiyorum. Geçtiğim yerlere bi parça acımı bırakıyorum, belki tanıyan, hisseden olur da beni bulur diye fakat bunun da nafile bir çaba olduğunu anlamak çok sürmüyor.
Şair beyhude söylememiş hani;
Her doğan günün bir dert olduğunu insan bu yaşa gelince anlarmış, diye.
Velhasıl yolun yarısını yola çıkmadan geçtim, diğer yarısı ise benden..
Şimdi, keçiyi yârdan uçuran bi tutam ot, insanı hayatta tutan bi parça umut diye terennüm ediyorum. Bu yol ya yârdan uçuracak beni ya da bi parça umuda tutunduracak.
"Saklambaç oynarken çok iyi ya da çok açık bir şekilde saklanmamalısın. Çok açık bir şekilde saklanıp sıkıcı hale getirmek istemezsin. Ve onun bulamayacağı kadar zor bir yere de saklanmamalısın, yoksa sıkıcı olur.
Ondan kaçınmak için tek başıma sessiz bir yere sakladığımda, aynı anda farklı iki duygu yaşardım: Bulunmak istemedim ve beni bulmalarını istedim.
Bulunmak istemedim ve beni bulmalarını istedim, birbirine zıt duygular gibi görünüyorlar ama benim gerçekten umduğum tek bir şey vardı: eskisi gibi konuşamasak da hala iyi arkadaş olduğumuzu bilmek istedim.
Şu anda ne istediğimi merak ediyorum. Kendimi ondan uzaklaştırmak istiyorum ama aynı zamanda ona yaklaşmak da istiyorum. Bu ikisi birbirine zıt duygular gibi görünebilir. Kesin olan şu ki, anlamaya çalıştığım bu sayısız şeyin hepsi bu kişiyle ilgili.."