Tumgik
karadenizolay · 7 years
Video
youtube
(https://www.youtube.com/watch?v=GanXBzPP5NY gönderdi)
1 note · View note
karadenizolay · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
http://www.karadenizolay.com/gezigozlem/asker-ogluma-bir-balon-aldim-h406.html
0 notes
karadenizolay · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
araklı /trabzon
0 notes
karadenizolay · 7 years
Link
0 notes
karadenizolay · 7 years
Link
0 notes
karadenizolay · 7 years
Link
0 notes
karadenizolay · 7 years
Link
0 notes
karadenizolay · 8 years
Text
seçme ökülerden
On yavrulu bir anne! İstanbul’dan dönerken çocuklarının anne ve babasına verilmek üzere bana verdikleri telefon hatlarını tam gece yarısı teslim etmek için zile bastığımda amcam henüz yatmıştı. Kapıyı yengem açtı, selam kelamdan sonra , “sizin çaylıkta bir domuz yavrulamış, ..........yazının devamı için tıklayınız ----------- Kervan Yolu’ndan Bayburt’a İstanbul’dan izinli gelmiş ve zaman kaybetmeksizin de Bayburt’a gidip, dönecek kayınbiraderim Zekeriya, anne ve babasını da birlikte götürmek istiyor. Ama iki oğlu Fatih ve Onur Melih’e, “Siz gelmiyor musunuz?” dediğin de,  bu geziye gönüllü değillermiş gibi ayak sürüp “Bizi aşar” cevabını...yazının tamamı için tıklayınız ----------- Horoz mağarası ve Pontus Hazinesi! “Umut fakirin ekmeği” derler ya, her halde bu lafın en çok uyduğu alandır Define arayışları. Bir çok kez dinlemişsinizdir ya da duymuşsunuzdur mutlaka, “Şurada define varmış!”, “Şuradan define çıkmış” ya insanların kolay kolay ulaşamayacağı yerler için de hep o umut sözcüğü “define” dile getirilir....yazının devamı için tıklayınız ---- Hanifta, cennet meyvesi! Ama onlara biz Karadenizliler, “yabani ot” muamelesi yapmayız. Onlar, yani Haniftalar, Allah’ın insanlara baharla birlikte sunduğu ilk meyvedir......yazının devamı için tıklayın Dağlardaki su deposu; Horoz gagası Mallık ve tosunluk, birbirlerine kur yapan sevgililer gibi sesleniyorlar ama birbirlerine ne dediklerini açıkçası anlayamıyoruz! Hava biraz değişiyor, rüzgar çıkıyor. Biz araçtan daha küçük tüpümüzü çıkarmadan hava şartlarının burada çay içmemize izin vermeyeceğini anlıyoruz ve bu fikrimizden vazgeçiyoruz .............yazının devamı için tıklayın Ağaran, şelaleden de öte Dünya’nın en ünlü şelaleleri Brezilya ve Arjantin arasındaki İguazu şelalesi, Zimbabwe ve Zambiya sınırındaki Viktoria şelalesi, Amerika’daki Niagara Şelalesi, Venezuela’daki Salto angel şelalesi, Güney Amerika’da Guyana’daki Kieteur Şelalesi, Kuzey Etiyopya’daki Mavi Nil Şelalesi, Çin ve Vietnam sınırındaki Detian Şelalesi, İzlanda’daki Gullfoss (Altın Şelale) sırasıyla aklımda geçişler yaptı. Ağaran Şelalesini benzerlik bakımından Niagara şelalesinin belki minyatürü gibi dedim. Bin metrelik bir rakım belki fazla yüksek sayılmaz ama o kestane, şimşir meşeleri içinden gelen suyun oyuk oyuk yaptığı, birbirlerinden farklı 9 gölcüğün hepsine girerek, buz gibi sularda önce serinledim. O patika yolu çıkarken terlemiştim.....yazının tamamı için tıklayın Pileki mağarası, Sarnıç’a dönmüş! Bilegi, hani bir dönemler, şehirler de yeni yapılan binaların balkonlarına iliştirilen Şömine ya da barbekü modası vardı ya, siz o şömine veya Barbekü’nün bir evin içindeki dev boyutunu düşünün, işte o da karadeniz evlerinin “Ocakbaşı” adını verdiğimiz yerdir. Tüm evlerde Ocaklarda da bu Pileki taşı vardır. Mısır ekmeği başta olmak üzere, ekmek, hamsi, balık ve türlü türlü yemeklerin kolayca ve çabucak pişirildiği yerdir. Annem bunu, “Bilegi’yı kızdırır, hamsileri dikleme yapar, iki dekke de yer kakarduk ayağa” dediği, kısaca köy evlerinin pratik ocağıdır......yazının devamı için tıklayın Trabzon Ekmeği, sarı gelinin marifeti! Yoksulluk vardı ve Çarşı ekmeği, O dönemler lüks yiyeceklerden kabul edilirdi! Bakmayın şimdi Samsun’dan Sarp’a kadar Karadeniz sahil yolu boyunca serpilmiş kocaman tabelalarla ve renkli led ışıklarla süslenmiş Taş fırınlar ve Ekmek saraylarının her birerinin raflarında yer alan birbirinden güzel Trabzon ekmeklerinin bolluğuna, her birerinin kalitesi tatbiki birbirini tutmuyor. yazının devamı için tıklayın İspir pekmezli Rize Simidi Rizeliler, süslü, püslü, albenisi güzel olanı değil her şeyin sade ve doğal olanını sever, doğallığı sever. Tıpkı Kastamonulular gibi. Rize simidi de doğal bir üründür. Katıksız ve sadedir. Nitekim Rize simidi Kastamonu ve İstanbul’da da Sarıyer ve Üsküdar gibi Rizelilerin fazla olduğu yerlerde vardır. Rize simidini tanıyan ya da ilk kez yiyenler için Rize Simidi,.............yazının devamı için tıklayın Of’un tarihi Keler camisi Rizelilerin oldu Nasılsa namaz geçmez diye Hüseyinhoca köyüne indik. Orada vinçle yeni yerine taşınmış bir ahşap camiden söz edildiğini duymuştum. Onlarla birlikte bende ilk kez camiye gitmiş olacaktım ve öyle de yaptık. Hüseyinhoca Köprübaşı camiine vardığımız da cemaat dağılıyordu. Bir beton minare vardı ama cami yoktu bitişiğinde ama iyi bakıldığında zaten ahşap olan cami görülüyordu. Biz de girdik ve akşam namazını cemaatle eda ettik, ardından da caminin manevi havasını soluklayıp...........yazının devamı için tıklayın Humurgan’ın AĞA Konakları Otuz yıl kadar öncesiydi 99 penceresi ile bilinen Haşım Ağa Konağı’na ilk gidişim, o zaman yıkıldı yıkılacak bir harabeydi. İçini gezmiş ve büyülenmiştik, 100 yıl öncesinin yaşam tarzı hakkında bilgi veren önemli bir hazineydi. Buraya tekrar gitmek istediğim de yolu bulabilir miyim kaygısı taşıyordum ............yazının devamı için tıklayın
0 notes
karadenizolay · 9 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Pileki mağarası, Sarnıç’a dönmüş!
1 note · View note
karadenizolay · 9 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Trabzon Hurması ya da olgunlaştığında özellikle yaşlıların rahatlıkla yiyebileceği bir meyve oluşundan belki de bir diğer adıyla Cennet meyvesini yeterince tanımıyoruz. Ya da tanıyoruz ama hani olgunlaşmamış olanını elma gibi yemeğe kalktığımızda ağzımızı buruşturmuş ve bir daha da tarafına bakmamışız. Yani zamansız tattığımız da bizde olumsuz bir etki bırakmış ve mesafeli kalmaya devam etmişiz. Trabzon Hurması (Diospyros kaki) tam da bir kış mevsimi meyvesi. Hem taze ve olgunlaşmış hali ve hem de kurutulmuş haliyle adeta bir insan sobası! Adını Osmanlılar zamanın da Trabzon Eyaleti ki, Batum’u da kapsayan geniş coğrafya’ da yetişmesinden alan Trabzon Hurması, Almanya’da: Kakibaum, Sharon, Honigapfel, Persimone, İngiltere’de: Korean Mango, Asian Persimmon, Kaki, Sharon Fruit, Japanese Persimmon, İspanya’da: Kaki, Fransa’da: Plaqueminier, Kaki, italya’da: Diospiro, Loto, Diospero, Kaki, Caco, Cachi, Hollanda’da: Kaki, Sharonfruit Japonya’da: カキノキ, Norveç’te: Kakiplomme, Polonya’da: Persymona, Kaki, Hurma, Hebanowiec İsveç’de: Kinesisk Persimon, Japansk Persimon, Kakiplommon, Sharon, Tay dilinde : พลับญี่ปุ่น şeklinde adlandırılıyor.
3 notes · View notes
karadenizolay · 10 years
Text
Batum'un güzel camisi
Tumblr media
Birileri kalkar “çirkin cami mi var” diyebilir haklı olarak, ben o anlam da güzellik ya da çirkinlik anlamındaki güzelliği kastetmiyorum zaten, güzel dediğim daha çok benim kuşağım ve üzerinin anlayabileceği bir ruhani kavram anlamındaki güzellik! Bizim ülkemiz de şöyle 40 ya da 50 yıl öncesinin camilerini bilenleri kastediyorum. Hani içine girdiğiniz de sizi kaplayan bir ruh hali olurdu ya, mana âlemine sizi görsel anlamda bile taşıyabilen bir büyülenmişlik hali, biraz hayranlık biraz da o mabedin inşaasından bugüne gelişine tanıklık ettiği insanların bıraktığı buruk bir havası. İşte Batum’daki camiye girdiğimde aynı duyguları yaşadım. Yıllar öncesine gittim. 
  Sanki yabancıymışız gibi bir başka ülkenin insanlarıymışız gibi, sanki Batum’da yaşayanlar, bizden çok da farklı insanlarmış gibi kendini dev aynasında görmenin alemi yok. Birileri Batum’a giden insanlar, sadece kadın, fuhuş, kumar, içki veya benzin ve mazot için gidiyormuş gibi, Sarp sınır kapısındaki kimlikle geçişlerdeki önce bir liralık ücretlerin on beş liraya çıkarılmış olmasını bile az bularak, gençlerin uyuşturucu ve kötü alışkanlıkları edinmek için buraya gidişinin önüne geçilmesi gerektiğini ileri sürüyor. Şimdiler de “paralel yapı” diye isimlendirilen çevrelerin yayın organlarında Batum, tu-ka-ka ilan edilebiliyor. Oysa Batum, bugünün fiziki şartlarıyla ve argümanları ile değerlendirilecek bir şehir değil, bunu bize en güzel anlatan yer, Batum merkez camisidir.Batum Valide Sultan Camii de denilen Merkez orta Camii’nin (Hamşioğlu) Aslan Bey'in iki Laz ustaya 1866 yılında yaptırdığı özellikle ahşap iç mekanları ile büyüleyici bir mekan. 
  Batum, günümüzde Türkiye’de sanki sadece kumar, fuhuş, içki ve ucuz akaryakıt için gidilen bir yermiş gibi lanse edilerek, bir çok senaryolarla kara propagandaya alet ediliyor. Sanki o coğrafyadaki insanlar, gerçekten o kara propagandaları hak edecek derece de kültürsüz insanların yaşadığı bir yer. Kültür farklılığı olabilir, Dünya’ya bakış açısı farklı olabilir ama oradaki tüm insanlar da en az bizim kadar inançlı insanlar. İnanç farklılığı var diye birkaç kötü örnek vererek Batum ve Acara’yı tümden yermek, sadece oradaki insanlara değil Dünya’ya at gözlüğü ile bakan insanların işi olabilir. Bırakın Dünya’nın sayılı Arberetum parkını (Botanik bahçesi), bırakın Batum teleferiğini, bırakın geçmiş tüm medeniyetlerin mimari kültürünü Batum’a gitmek için sadece Batum'un sembollerinden Khimshiashvili (Hamşioğlu) Aslan Bey'in İki Laz ustaya yaptırdığı camii Batum Orta Camii görmek bile Batum’a gitmeye değer. Avlusundan, mihrabına, Minberi, son cemaat yeri, medresesi ve işlemeleri her bireri apayrı birer sanat şaheseri gibi. Sade, abartısız ve otantik. 
  Birkaç kez gittiğim halde Batum’un orta camisine gidememiştim ve içimde bir................yazının devamı için tıklayınız
1 note · View note
karadenizolay · 10 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ordu'da akşam vakti
0 notes
karadenizolay · 10 years
Link
Oysa Batum, bugünün fiziki şartlarıyla ve argümanları ile değerlendirilecek bir şehir değil, bunu bize en güzel anlatan yer, Batum merkez camisidir. Batum Valide Sultan Camii de denilen Merkez orta Camii’nin (Hamşioğlu) Aslan Bey'in iki Laz ustaya 1866 yılında yaptırdığı özellikle ahşap iç mekanları ile büyüleyici bir mekan.
0 notes
karadenizolay · 10 years
Link
Mert ve arkadaşları, “Abi, ne işiniz var Batum’da oradaki aynıları burada, Kemalpaşa ve Hopa’da da var, boşuna gitmeyin, Karşı tarafta sadece kumar, fuhuş ve akaryakıt, eğlence bizde de var”diye sanki Batum’a her geçenin
0 notes
karadenizolay · 10 years
Link
SEKAM tarafından gerçekleştirilen ‘Türkiye Gençlik Raporu: Gençliğin Özellikleri, Sorunları, Kimlikleri ve Beklentileri’ adlı çalışma 30 Kasım 2013 Cumartesi günü İTO Üniversitesi Eminönü Yerleşkesi'nde yapılan bir sunumla kamuoyuna açıklandı.Araştırmada kendilerini “İslamcı, Ülkücü, Muhafazakâr, Liberal, Sosyal demokrat, Milliyetçi, Sosyalist, Atatürkçü, Dindar, Müslüman, Komünist, Ateist, Kemalist, Laik, Devrimci, Demokrat, Feminist, İlerici” olarak tanımlayan gruplara yöneltilen çeşitli sorulara cevaplar arandı
0 notes
karadenizolay · 10 years
Link
Tabi evlerde yayılmış “Domuz ve yavruları” haberi kısa sürede yayılmış ama biz “köpek ve yavruları” diye düzeltince de hemen köpek ve yavruları mahallenin ilgisini çekmişti. Annem, “Bu Ramazan günü açtır o hayvan” diyerek, yarı kambur halde, yıllarca önce bizim evde biz yokken bir köpeğimiz varmış ve annem oradan kalma bilgisi ile hemen bir köpek yalı hazırlayıp, tencereyi elimize tutuşturdu
http://www.karadenizolay.com/arinuk-haber/on-yavrulu-bir-anne-h335.html
0 notes
karadenizolay · 10 years
Link
İstanbul’dan izinli gelmiş ve zaman kaybetmeksizin de Bayburt’a gidip, dönecek kayınbiraderim Zekeriya, anne ve babasını da birlikte götürmek istiyor. Ama iki oğlu Fatih ve Onur Melih’e, “Siz gelmiyor musunuz?” dediğin de,  bu geziye gönüllü değillermiş gibi ayak sürüp “Bizi aşar” cevabını veriyorlardı. Tepem atıverdi, sırf dede ve nineleri ile belki eski dost ve akraba ziyaretine “burun kırma” gibi algıladım, “Tamam, bırak onları ben geleyim bari” deyiverdim.  Yola koyulduğumuz da, öğlen ezanları henüz okunmamış, gökyüzü çok bulutlu, tepelerde sis gözüküyor ve zaten yer yer de yaz yağmuru serpiliyordu.
  Kayınpederim yola çıktığımız da aracın ön tarafındaydı ama bir süre sonra “sen fotoğraf çekiyorsun” diyerek yerini bana bırakıp, arka koltuğa kayınvalidemin yanına oturdu. Kayınvalidemin, Allah’ın hikmeti, okur yazar değildir ama sezgi ve öngörüsü, mantık ve Dünya’yı algısı her zaman takdire değerdir.O yüzden de bu tür gezilerde onların sözünü önemserim. Gülerek bana, hani ‘kızım sana diyorum gelinim sen anla’ dercesine laf attı. ”Her zaman gittiğimiz yoldan gitmeyelim, değişik yerden gidelim haa” deyince hemen anladım, ne de olsa copilotum ya, Kara Dere’den yukarıya giderken “Zeki, dal şu köprüden Dulköy’e” diyerek rotayı kafamda çizdim. Zekeriya, önce biraz tedirgin olduysa da, “vardır bir bildiği” dercesine gülerek, “Peki ağabeyciğim, sen ne dersen öyle gideriz” dedi ve saptı Dulköy’e. İlk defa gidiyorum ben de bu yollardan. Yıldızlıdan Küçük Dere köprüsüne inip, oradan Sürmene, Köprübaşı, Beşköy, Yılmazlar güzergâhına geçtik.
  Benim amacım, 22 yıl önce rahmetli Adnan Kahveci’nin Maliye ve Gümrük bakanlığı döneminde birlikte çıktığımız Kahvedüzü’nden geçmekti. O güzergâh, hem daha bakir bir bölge, daha farklı bir yayla gidişi olurdu. Nitekim tam Köprübaşı’na girmeden “Kahvedüzü” tabelası ile bir yönlendirme vardı ama biz oradan gitmemiştik. Beşköy Beldesi üzerinden Yılmazlar köyünden geçerek gittik. Yolun acemisi olunca biraz zorlandık, o zorlanma da aracın yol ile kavgası tabi. Kervan Yoluna çıkarken yer yer beton olmasına rağmen yukarılara çıktıkça toprak yol, biraz da yük araçlarının tahribi ile kasisler, bizim Zekeriya’yı azcık sinirlendiriyor. O da haliyle içten içe, “Nasıl girdim ben bu yollara, nasıl uydum sana” demiyor ama adım gibi bunu hissediyorum tabi. Kayınpederimin sol bacağı o sıra biraz sakat o nedenle yol boyunca sık sık molalar verebiliyoruz ve bende bol bol fotoğraf çekebiliyorum. Avulot hanları ile  Kahvedüzü arasından bağlanıyoruz Kervan Yolu’na. Kahvedüzüne vardığımız da gereksiz yere yolu uzattığımızı öğreniyoruz. Meğer, Küçük Dere’den yukarıya hem daha düzgün yoldan ve kısa mesafeden çıkabilirmişiz. Sanki biraz yolu uzattık diye ‘üzülme’ numarası yapıp, aslında iyi ki de farklı bir güzergâhtan gidişimize seviniyorum. Yol boyunca gördüğümüz ağaçlar, konaklar, köy evleri ve manzaraları yolun uzamasına fazlasıyla değerdi!
  Hey had, Kahvedüzü Hanlarındaki sohbette uyanıyorum, yol boyunca dikilmiş “Kervan yolu” yazılı tabelaların ne demek istediğini. Araklı-Sürmene-Köprübaşı Kaymakamlıkları ile Belediyeleri el ele verip tarihi kervan yolunu günümüze taşımak istiyorlar. Araklı –Sürmene- Köprübaşı – Ağaçbaşı - Madur Dağı –Aydıntepe- Bayburt arasında bulunan mevcut antik kervan yolunun tanınır kılınarak eko turizme kazandırılması için Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği tarafından hazırlanıyor "KERVAN YOLU" projesi. Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz’in danışmanlığında ki  bu projeye Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) destek veriyor. Projenin interaktif web haritaları ise K.T.Ü. GISLab Ar-Ge Laboratuvarın da hazırlanıyor. (TR90/11/K0A01/104) numara ile .........yazının devamı için tıklayınız
0 notes