Yaşamak istediğimiz hayatı ne kadar az yaşarsak yaşadığımız hayat bize o kadar büyük bir mahkûmiyetmiş gibi gelir. Zamanla gerçeğe alışırız, kabulleniriz, hatta bir zamanlar arzu ettiğimiz hayatı unuturuz. Ama kalbimizde hiç geçmeyen bir buruk acı kalır.
Bir ilişkiyi arkada bırakmanın zorluklarından biri, nihayetinde, o kişiyi arkada bırakmak değildir – zaten artık o an, onu bırakmaya hazırsındır. Zor olan şey; onunla paylaştığın, kurduğun hayallerden vazgeçmektir. Şundan eminsindir – ileride kimlerle tanışacak olursan ol ya da ne çeşit mutlulukları tadacak olursan ol – o özgül tonlamalar ve renklendirmelerle dolu, o özgül hayalleri bir daha kuramayacaksın. Vazgeçmek yeniden ve farklı hayaller kurmaya zemin oluşturduğundan, bu özelliğiyle, kederin hoş ve güçlü bir biçimi haline gelir.
“İki insan birbirlerini tanıdıkça, aralarında konuştukları dil sözlüklerde karşılığı bulunan sözcükleri aşar. Samimiyetle yeni bir dil doğar, iki aşığın birlikte işledikleri ve başkalarınca hemen anlaşılamayacak öyküye göndermelerde bulunan bir özel dildir bu. Onların paylaşılmış deneyimlerini ima eden bu dil, ilişkinin tarihini barındırır içinde, sevgiliyle konuşmayı başkalarıyla konuşmaktan ayıran da budur.”
İnsan neyin doymamışıysa en çok onun teşhircisi oluyor. Nerede zaafı varsa onun çığırtkanlığını yapıyor. Neye karşı çok açlık çekmişse o sofranın oburu oluyor. Neyi duymaya muhtaçsa o ağızın kölesi oluyor. Nerede görmezden gelinmişse o sahneden asla inmiyor.
Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu; Toprağı rüzgârı denizi göğü
O her zaman bir insanla anlamlı
Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
Ve ucuz korkuların kör kuyularına
Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.
Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize. Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
Unuttunuz başkalarının acısını duymayı
Küçük çıkarların büyük kurnazları
Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
Dışa vurmayı duygularınızı Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.
Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim -Ki bu en büyük kötülüktür size- Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz. Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde İnsanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim Koşaradım Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde.
"Hayal ile gerçeklik arasındaki fark, ikisinin birbirine uymaması değildir - gerçeklik ne ise odur: ne uygun ne aykırı -, asıl fark, hayallerin kendilerini gerçeklere uyduramamalarındadır."