Tumgik
maniklavanta · 3 years
Text
-
O değil de. Biz biraz da yerçekimsiz bir ortamda yaşadığımız için bu boşluk hissine sahip değil miyiz?
5 notes · View notes
maniklavanta · 4 years
Text
Hayata karşı sabrımı meğersem maruz kaldığım Türk dizileri tüketmiş.
1 note · View note
maniklavanta · 4 years
Text
Adımın hikayesi değil de, adlarımın bana yarattığı hikayeyi anlatabilirim. Ablamın "erkek olsun ama Ayşe olsun" hevesiyle Ayşe; annemin teyzesinin o zamanki komşusunun sevecen ve yardımsever kızının ismi olmasıyla Sena: Ayşe Sena. Daha iyi senaryolara ihtiyacımız var. Böyle hepimiz yaşıyoruz. Kafamın içinde bazı anlık kazalar görüntülüyorum. Saniyelik canlanan şeyler bazen çok canımı yakıyor. Top oynarken ters bir düşüş, yürürken sert bir bilek burkma, kenarından köşesinden dönülen kazaların birkaç saniyelik devam sahneleri, izlediğim bir videoda birine zarar veren bir adama yarattığım saniyelik senaryolar... zihnimin içindeki eski bir fırında dünyayı bile yakabilirim. Ayşe: rahatlık, bolluk, huzur ve mutluluk içinde yaşayan demek. Sena: Övgü, şükür, ışık parıltısı, şimşek. Şimdi, ben bu iki ismimin arasında kalan tüm hücrelerimin üzüldüğünü, üzdüğünü, hayalkırıklığına uğradığını ve uğrattığını vs anlatsam size? Çünkü insanlar, isimlerinin enerji ve anlamlarını taşırlar diye düşünürüm. Ben; Sena'nın şükürcülüğü ve parlamalarıyla o kadar oyalandım ki Ayşe'nin tarafına geçemedim asla. Ve bu durum için bile yine de Senalar olsun. Adım bana bir ikililik yarattı. (Suçlayacak bir şey arıyorken bulmak ne de kolay.) Kafama göre yaradana sığınamacağımı tekrarladı sürekli. Ben de kafamın içinde bir yerlere sığındım. Günün hangi saatleri kendime insaflı davranmam gerektiğini hala çözemedim. Bu yüzden bazı geceler cenazeler çıkarıyorum odamın penceresinden bazı gecelerde sadece yakılmış bir yeşil kokusu. Bu yüzden de gündüz yarasası işte, bazen de gece.
1 note · View note
maniklavanta · 4 years
Photo
Tumblr media
Erkek: Kimisinin hayal gücünün gidebildiği son noktayı aşağıladım, kimisinin de ideolojilerini…  
Kadın: Her şeyi en iyi ben biliyorum.  
Erkek ve Kadın (1 kişi):
34 yaşında. Birçok ülkeyi gezmiş. Sağlıklı görünümde ama genelde omuzlar olması gerektiği konumda değil. Zevkli ama aynı zamanda salaş takılıyor. İçimizde  var olduğu için net bir dış görünüş yok, hepimiz gibi işte; biraz biraz. Beyaz yakalı olarak 3-4 kere iş değiştirmiş, büyük ihtimalle sosyal bir bölümün sektöründe çalışıyor; insanlarla fazla iletişime geçilen cinsten.
İş ve birliktelik deneyimleri, onu daha fazla yalnız hissetmesinden ve herhangi bir şeye bağlı hissetmemesinden farklı bir öteye götürememiş. Denemiş, hala deniyor da iş mevzularını. Yalnız gezmeyi deniyor. Daha önce de denedi. Ama bu sefer başka his ve sorgulamalarla deniyor. Diğer mevzudan da şikayetçi. Başka bir seviyede tutup yalnızlığı, başka bir hisle sorguluyor. Yalnız. Çünkü her denemesinde başka bir hayalkırıklığı. Hayallerin kırıldığı yerden toparlanmak zordur. Belki de en büyük hatası, o yerlerden asla toparlanılmayacağını öğrenememek. Bu yüzden her denemenin sonunda, başa çıkamadığı başka sorular var. Sorular azalmıyor, soruları katlanırken sorunları derinleşiyor. Bir kapı kolunun arayışında, giderken tişörtünün takılıp onu durduracağı. Gitmek kaçmak değil zaten ya da. O yüzden onu tutan kapılar yok, sarılacak ve durduracak kolları da. Görünüşten uzaklaşıp fikirlere bulaşmak istediğinde de -ki bir insanı etkileyen en önemli zehir zihindir- eksikliklerine takılıyor.
SORGULAMA: İnsanı insandan en çok zihinler uzaklaştırır. HAZIRLIK: Yakın bir zihin aramak. Sonrasında hisleri çağırmak. Hislerin gelmemesi. GİTMEK: Başka yerde aramak. Geldi zannetmek. YALNIZLIK: Farklı farklı yerlerde, duvara ya da aynaya bakan tek kişilik masada, tek başına yenilen 2 öğün.  SÜREÇ: Hislerin gelmemesi.  RED ETME: Yeni bir dolu kadeh.  İHTİMAL: Birinin gelmesi. Keşfetmek ve sonrasında onu iterek yeniden yalnızlık. ALIŞMA: O’na sarılmak. ÇIKMAZ SOKAK: Hiçbir gelenin ya da gittiğinin içindeki eksikliği, doldurmak şöyle dursun görememesi bile. Ve aynı sokakta hep gitmeyi planlamak.
O - 3. tekil kişi: Çünkü hep uzakta hem de yalnız. Kendisin sıkılgan, huysuz ve köksüz yapan şeye bile mesafeli. Çünkü on aşamasında da, kendisini bırakmaya isteği kendi düğümlerinde çözülmedi. Yalnızlık, ona en iyi tek başına bilmeyi öğretti. Başka birinin “daha” olması, var olmasından çok daha imkansız geldi. Bu yüzden en iyi kendi biliyor. Gitmeyi de çok bildiğinden değil, kendini asla hayalkırıklığına uğratmamasından denemeye devam ediyor.
0 notes
maniklavanta · 4 years
Text
Bugün çatıya çıktım.  Bir kuş bana ne kadar kusursuz olduğunu gösterdi. Başımı biraz aşağı indirdim, iki kedinin havalandırmanın üstünde ne kadar da sorunsuz dengede kalabildiklerini gördüm.  Tamamen yere doğru baktığımdaysa, çok çit vardı bahçeler arasında; uzunca. 
0 notes
maniklavanta · 4 years
Text
Bardağın şu kadarcık kısmı doluyken de bakmak istemiyorum artık ya. En fazla shot yapabilirim.
1 note · View note
maniklavanta · 4 years
Note
Hey yo maşa !
Eyvah! Canı sıkılmış bir tanıdık gelmiş. Hoş gelmiş. Kendin keşfet, buranın rehberi olacak kadar ciddili değil burası.
3 notes · View notes
maniklavanta · 4 years
Text
Tüm olumsuzluklara rağmen mutlak değer maskesiyle yaşayalım mı?
7 notes · View notes
maniklavanta · 4 years
Photo
Tumblr media
Einstein'ın dediği gibi: "Her şey boşluktur, şekil yoğunlaştırılmış boşluktur." - Ben-sen ya da ben-şey.
5 notes · View notes
maniklavanta · 5 years
Quote
Kendi sesimizi taklit edemediğimiz gibi kendi sarılışımızı da taklit edemeyiz.
İçimizde Bir Yer
4 notes · View notes
maniklavanta · 5 years
Note
Kaç kişiyi yaraladı bu güzelliğin? Kaçı öldü benim gibi. Bir silahın namlusu gibi bakışların. Öldürecek beni fakat alamıyorum da gözlerimi. Ah birde aşağıları var ölümün.Özlendiler.
Havaya sıkmışım da kaza kurşununa gitmişsin gibi bu durum. O kadar bilmiyorum yani kimsin.
0 notes
maniklavanta · 5 years
Note
Çok isterdim sandığın kişi olmayı. Esasında beni sanmanı daha çok isterdim. Güzel sözlerle doldurmak istiyorum buraları. Ama kederim izin vermiyor. İsmin nerede geçse gözüm dalıyor. Ya sen? Anımsıyor musun adımı? Belki bir harfini?
Tahmin edebileceğim birisin muhtemelen ama çok zaman geçmiş ve girmiş araya. Aklımda onlarca harf var. Kendini belli edecek bir şey söyleyebilirsin belki.
0 notes
maniklavanta · 6 years
Text
Bazen istediğin şeyden yeterince yoktur ve olanın da hakkı sana ait değildir. Sadece bu kadar.
1 note · View note
maniklavanta · 6 years
Quote
hı?
N’apacaksın birine ait bi’ kedi olup? 
1 note · View note
maniklavanta · 6 years
Text
*
Sürekli gitmeyi istemek yoruyor.
Akşamın ‘bu şarkıdan daha güzel sözler barındıran şarkı varsa onu açalım’ övmesini alan şarkı:
Bülent Ortaçgil’den Acıtır.
3 notes · View notes
maniklavanta · 6 years
Text
Bukalemunlar yalan söylüyor.
1 note · View note
maniklavanta · 6 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
Ankara’dan hızlı trenle vardım İstanbul’a.
Omuzlarımda değil de sırtımda bir ağrı hissediyorum.
Bugün, dahil olmayarak ama zamanında şahit olduğum birkaç şeyin bambaşka açıları, bana inancımı kaybettiğim şeylere tekrar tutunmam gerektiğini söyledi. Bu yüzden bir adama kararsız bir teşekkür öpücüğü verdim. Karışmış ağzımın tadını, köpek gibi öksürten sigarayla kaçırdım ve sonra çikolatalı süt ile algılarımı kandırdım. Bu kez ben yaptım.
Senaryolardan uzak bir vazgeçme anısı, hikayesi değil. Şimdi arada kalıyorum. Anlatarak uzun süre muhafaza edilmiş ve kutsal görülen bir şeye ne kadar zarar veririm. (Bu cümlede zarar vereceğimden eminim.) Anlatmayarak bir şeyleri çalmak bir insandan, buna ne kadar hakkım var? Bugün belki de bir tık daha büyümem gereken bir gün. Polyannacılığı bırakıp kutsalı kutsayarak zarar vermemeyi düşünmeliyim. Cümlelerimi değiştireceğim. Bilmesi gerekenden çok daha azını bilecek. Çünkü anlattıktan sonra hem yaşanılanların tılsımına hem de dostumun sonsuz ümidini kesişine zarar vereceğim. Buna hakkım yok. İzlerken bu tarz filmleri bunlara kızmaz mıydım? Ama bunu bilmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecek. “Sona dair.” Ama kendini iyi de hisedebilir.
- Ne kadar iradeliyim? - O adamdan daha az. - Ona saygısızlık. - Dozunu düşür. - İkisine da saygı duyduğun kadar.
Bu tamamen kendin olmaktan vazgeçip kendileyin yola çıkma hikayesi. -Sağ omzum daha aşağıda.-
Sol çaprazımda oturan orta yaşlı çift fazla yaşlı geliyor. Ben böyle enerjimi kaybetmek ve gözlerimi söndürmek istemiyorum. İlişki kadını fazla yormuş ve takıntılaştırmış gibi. Oturuşu bile rahat değil, özensiz. Vazgeçmiş gibi oturuyor. İnsanlar ne kadar da farklı şeylerden vazgeçiyor. İnsan eşine, kolu yanlışla değdi diye ondan özür diler gibi bakar mı? Mesela hiç aynı yöne baktıklarını da görmedim. Gençken umarım dolu dolu yaşadıkları vakitleri olmuştur. -Dinlediklerine tutun. Hikaye değildi.- Adam hep karşısındakini umursamayan aptal bir laçkalıkta açık tutuyor ağızını. Başkalarına bakıyor adam ama kadın zamanında ‘varmış’. Kurtarmaya çalışmış bir şeyleri olmadığı renkte saç boyasıyla. Tek ortak noktaları sessiz ve tatsız akşam yemeği şişkinlikleri. -Göztepedeyim.-
-Sağ kolumu eşit seviyeye getirdim diğeriyle.- Adamın alnına düşen saçları kıvırcık. Kadının boyun hizasında, sahte sarı.
Bugün kaç tane şeye üzüldüm bilemem. -Ünalan’dan beraber indik. Yalandan kol kola girdiler. Kadın kolunu bol tutuyor. Hava o kadar da sıcak değil aslında.- Bir şeylerin ‘gerçek’ olduğuna da deli gibi sevindim ama.
Şurayı yazmayı bıraktığımda dinlediklerim gerçek değilmiş gibi geliyor. -Ünalan durağında indim metrobüse yürüdüm.-
Bir çift el ele tutuşuyor önümde yürürlerken. Adam önden önden gidiyor; kadının kamburu çıkmış, sağ kolu uzun, kıyafeti paspal. Adam göbeğini tekmeleyerek hızlı hızlı yürümeye çalışıyor. - Duyduklarını hatırla. İnsanlar kulaç atarken dahi yan yana olabilirler. El ele tutuşurken de kimsenin sürüklemesi gerekmediğini hatırla.-
-Metrobüse yürüdüm.- Gerçek sıkışıklıktayım. Burnumu hissetmek istemediğim metrobüs anları. Ama nefes aldırmayan içimdeki. Bir adam çocuğuna kızıp önündeki saçlarını avucunda sıkıp çekerek kızgınlığını gösteriyor. Sırf yanlışlıkla birinin ayağına bastığı için. -Sakarlıkları hatırla. Duygu sakarlıklarını. Affedilebilir olduğunu.- Sonunu tahmin edemeyeceğimiz sakarlıklar yapıyoruz. Ama henüz hiçbirinin ucunda ölüm yoktu. Ölüme yanaştıran ama asla yaklaştırmayan cinsten. -Tekrarla. Hüzün gerçek bir şey değildir. Öyle olsa yaşayamazdık. İkna olana kadar tekrarla.-
Bir şarkı açtım. Telefonun şarjı daha hızlı bitebilir. Bitsin. - Nothing but thieves - Lover, pleasa stay with me.- En güzel şarkılar camdan aşağılara düşüyor. Aşağılık bir hal alıyor. Camdan düşen her şeyin yerinde olmak isteği…
Şarkı: https://youtu.be/i1A0G1d8Kzw
9 notes · View notes