Ve ay tüm ihtişamıyla yeniden karşıladığında bizi; sen yine harmanı acı olan kahveni yudumlayacaksın ben ise en keyifli tütünümü sarıp gözlerine yeniden karışma şerefine nail olacağım.
Bağırda, sönmeyen ateş bırakan felaket ne söylesem ne hissetsem eksik kalacak biliyorum. Ama bu facia bu bedende ne hissettirdi diye sorarsam kendime korku ve endişe dışında pür acizlik diyebilirim.Bu sorunun karşısına hangi duygumu oturtsam hepsi yarım ve tamamlanmamış kalacak gibi hissediyorum.Deprem bölgesinde olan birkaç fotoğraftan bahsedeceğim; tam olarak toz olmamış, sağa doğru yatmış bir yapının uzaktan çekilmiş olduğu birkaç fotoğraftan. Yeşil renkli koltuk takımı, üzerinde yıkık tavan parçaları. Bir başka fotoğraf; genç bir kızın odası, sevdiği insanların fayda yahut zarar düşüncesi gütmeden hevesle astığı, bazısının kendini yere bıraktığı posterleri. Öbür oda, çocuk odası; barbie etiketli bir çocuk odası. Oyuncaklar için planlanmış birkaç düzenleyici, çocuk yahut çocuk kahkahasına dair zerre iz yok. Ve son fotoğraf, sanırım “işte hayat” dediğim o fotoğraf ise şuydu; bir buzdolabı, içerisi neredeyse boş denilecek kadar az, ne derler; ‘tam takır, kuru bakır’. Kuvvetle ihtimal, yarın alışveriş yapılacak. Kim bilir belki evin sahibi maaş gününü bekliyor, belki emekli, belki yardım? Dolabın iç kısmında yemek tenceresi, çok yapmış bölgenin can insanı, hep öyle değil midir zaten? Bir tabak, bir kaşık ve çatal fazladır hep soframızda. Ekşime olmazsa yarın öğlende yenilebilecek o günün taze sıcak yemeği, düşünüyorum; hiç aklından geçmiş midir ki gece vakti yakalanacağı deprem? Sanmam, kim yarın yiyeceği bugünün yemeğini buzdolabına koyarken düşünür ki ölümü? Kim yakıştırır ki ölüm meleğini bir evlat yanına, anneye babaya? İçi gider, yüreği sızlar, bir başka olur ya insan; öyle işte. Bu duyguyu acizlik olarak adlandırmam mübalağa durmaz diye umuyorum; elden ne gelir? Şimdilik geriye kalan insanlar ve kendim için yeni bir buzdolabı aldım, adını mecburi bir istikametle ‘metanet’ koydum. İçine şimdilik alabildiğince yetim çocuk kahkahası, eli eşinin mezar taşına değmiş birkaç yurdum insanı sığdırabileceğim. Geriye kalan insanlar ve kendim için yeni bir yemek pişireceğim, üstelik yeteri kadar, yarına bırakmadan ve oldukça lezzetli. Ve şimdilik geriye kalan insanlar ve kendim için bir iman ateşi yakacağım, adını sevgi ve kurtuluş koyacağım, biliyorum ki; hakkını verebilirsem bu ateş bizleri ruh enkazımızdan kurtaracak o ateştir ve umuyorum ki; bu ağzımdan ateş diye çıkan dava aşkı; nice milletin gördüğü ibrahim peygamberin gül bahçesi olacak.