Tumgik
recentdash · 2 years
Text
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
...
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun
...
Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var.
4 notes · View notes
recentdash · 2 years
Text
Seninle güzeleşiyorum ben. Kaybettiğim kimliğimi buluyorum kokunda. Baharlar buluyorum, sebepler buluyorum, yarınlar buluyorum.
1 note · View note
recentdash · 3 years
Text
"Ben artık çekip gitmeyeceğim bir yer bulmak istiyorum" diye fısıldadım. Gittiğim her yerde eğreti durmak istemiyorum. Bir yeri ev gibi sevmek, oraya alışmak istiyorum.
2 notes · View notes
recentdash · 3 years
Text
Çok güzelsin ama bu, yüzünle alakalı bir mevzu değil. Kurduğun ve yazdığın cümlelerle, ses tonunla veya saçının uzunluk ölçüsüyle alakalı. Ya da retinanın etrafındaki o koyu çemberle ve elmacık kemiklerinle. Ama kesinlikle yüzünle alakalı değil. Sen parça parça güzelsin. Bütünken ise diyecek kelime bulamıyor insan...
1 note · View note
recentdash · 3 years
Text
Hissiz, kaybolmuş ve biraz dalgın. Bizim için artık hava bulutlu ve karanlık. İnancımız soluk. Bizim gibiler için artık hayat bunlardan ibaret.
0 notes
recentdash · 3 years
Text
Saçma bulacaksın, ama değil! Bak; “En çok seni seviyorum” diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki, “Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla” dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki.
0 notes
recentdash · 3 years
Text
Sarmaşıklar ağaç ölene kadar sarılmaya devam ederler. Her yerini kapatıp nefessiz bırakana kadar... Vuslatı ölümdür sarmaşığın.
0 notes
recentdash · 3 years
Text
+kafam hiçbir şey almıyor.
-aklıma başka bir şey gelmiyor.
+aklıma senden başka bir şey gelmiyor.
1 note · View note
recentdash · 3 years
Text
biz olsak ya seninle,
rüyalarda buluşsak bedensiz.
otuz sene kırk sene geçsin üstünden.
görünce bir tebessüm edelim bedelsiz.
kimse bilmesin, sormasın hâlimizi
sensedim, desin gözlerimiz, sessiz.
biliyorum söylemesen de,
ne ben sensiz ne sen bensiz...
0 notes
recentdash · 3 years
Text
sanki güzel olan her şey senden bir parçaymış gibi. mesela dünya aydınlıksa senin yüzündendir. güneş bu kadar parlıyorsa, sebebi ışıl ışıl gözlerindir. bulutlar bu kadar yumuşaksa, pamuk kalbindendir. eğer ellerim ısınıyorsa, sen ellerinle sardığın içindir. böyle işte, dünyamda güzel olan ne varsa bir şekilde seninle ilişkilendirilmiştir. çünkü seni sevmek biraz da böyledir, deli işi.
1 note · View note
recentdash · 3 years
Text
Dünya bale sahnesi, tüm balerinlerin zarif bir dengede dans ettiği.
1 note · View note
recentdash · 3 years
Text
—en güçlü ışığım için.
karanlık bir yola, siyah bir tuvalin içine hapsoldu düşüncelerimiz. aydınlanmak için güneşi beklerken, güneşin batışına, yıldızların sönüşüne şahit oldu gözlerimiz. karanlıkta kalan ruhumuzu esir almıştı hislerimiz ve kurtulmak için çare yoktu sebepsiz.
dümdüz ilerlerken, sonunu dahi bilmediğimiz bir yolun esiri olmuştuk. başka seçeneğimiz yoktu bu yoldan. bir kutuya hapsolmuş, aynı kutunun içinde dört dönüyordu bedenlerimiz.
karanlığın ortasında kalmış, aydınlığını bulamamıştık. bir ışık yoktu yolu renklendiren. sokak lambaları bile küsmüştü sanki bize, ikimize.
o an bir ateş böceği geçti kıyımdan. minicik bedeni aydınlatmaya yetmişti düşüncelerimi. yolum, solum boyanmıştı siyahtan kırmızıya, turuncuya, mora, beyaza.
tuvalimin üstünde minik ışıklar belirivermişti. yıldız değildi bunlar, ateş böcekleriydi.
yolun sonu hâlâ belirsiz, hangi uçurumlarla karşılaşıp hangi köprüleri geçeceğimiz bilinmez. fakat bu yolda ilerlemek bizim tercihimiz. ateş böceklerini yoldaş bilip ilerlemeliyiz; istekli, isteksiz.
ve o an anlarız, içimizdeki bu karanlığa hapsoluşumuzda bir yıldıza, aya, sokak lambasına ihtiyacımız yok. bir yanıp, bir sönen ateş böceği bile aydınlatır yüreğimizi.
ve o karanlık, aslında hiçliğin ta kendisi.
1 note · View note
recentdash · 3 years
Text
Ben kafayı yedim, başkası yerime devam etsin
288 notes · View notes
recentdash · 3 years
Text
-Gözlerin kızarmış, nefesin yine sigara kokuyor. Ne zaman bitecek bu işkence?
-Bu benim merhemim, işkencem değil!
-Ben ne zaman merhem olabileceğim sana, izin verecek misin?
-Merhemler kullanıldıkça biter. Sen bitme, gitme...
0 notes
recentdash · 3 years
Text
bazı bedenler birbirine yasaktır. bazı gözyaşları sadece insanın kendisi görebileceği kadardır ve bazı aşklar sadece bir kişiyi yakacak kadar ateşe sahiptir.
sen giden olmayı seçiyorsan eğer, ben kalıp yanan olmaya razıyım. yandığım da sensin, kandığım da... en acısı da insanın kendi gözyaşı kalbindeki ateşi söndürmüyor. bu kadar suyun içinde böylesine yanmayı becerebiliyorum da seni kendime saklamaya beceremiyorum...
kalbim kırılmış olabilir.
bunu lütfen umursama...
çünkü ilk kez olmuyor, son da olmayacak.
sana mutluluklar dilemiyorum. benim dileyeceğim bir mutluluğa ihtiyacın yok ama yine de mutlu ol. olabilirsin umarım.
ben tadı olmayan bir kentin çocuğuyum artık. sessizlik kimine göre büyütülecek bir şey değil ama ben her şeyden önce seni büyütmüşüm içimde. insan birini içinde büyüttüğünde zaman zaman nefes bile alamıyor.
kalp, içinde bir aşkı taşıyacak kadar güçlü, ama ben âşık olduğum insanı hiç tanımadığım ellere teslim edecek kadar güçlü değilim.
gitme desem faydası yok. yine içime kapanıyorum. suskunluklarım, konuşacak bir şeyimin olmadığından değil. konuşsam faydası olmacağından. umarım sensizlik denen şeyin öldürücü bir yan etkisi yoktur. umarım en kısa zamanda dönersin. söyleyeceklerim senin için çok önemli şeyler değil. ben özet geçeyim en iyisi.
seviyorum.
2 notes · View notes
recentdash · 3 years
Text
elindeki fırçayı siyah boyaya hiddetle bulaştırdı kadın. umursamadı gözyaşlarını. umursamadı ellerinin titrediğini. önündeki tuvale kırmızı gözlerle bakıyordu sadece. düşünmeden gezdirdi fırçayı tuvalin üstünde. neydi ki bu hiddeti? neydi bu siniri? kime kızmıştı bu kadar? siyaha boyadı tamamiyle resmi. fırçayı bıraktı sakince ve derin bir nefes aldı. silmedi yine gözyaşlarını. kapattı özenle baktığı boyalarını. temizledi fırçalarını. ve o siyah boş tuvali duvarına astı.
o kadın benim. o fırça benim fırçam. o tuval benim tuvalim. o gözler benim gözlerim. o tuval benim hislerim. ben hislerimi, hayatımı siyaha boyadım. kırmızı gözlerimle kendi ellerimle. kendimeydi sinirim, kendimeydi hiddettim. arkada bıraktıklarım, bırakmak zorunda olduklarım ve vazgeçmek istemediklerimeydi kırgınlığım. ve ben o tuvali evimin, yüreğimin ta orta yerine astım. silmedim gözyaşlarımı. kalsınlar orada, kurur kalır da hatırlarım yine acısını.
1 note · View note
recentdash · 4 years
Text
birlikte yürüdüğümüz sokaklar, aynı karede bulunduğumuz fotoğraflar, kokunu hissederek uyuduğum her gece, ne güzelmiş seni sevmek. ne güzelmiş bizi yan yana görebilmek.
—sen, diyerek uzandı yıldızlara.
sen oradaki parlayan ışıksın. sen o parlayan, yolumu aydınlatansın.
hayır, ben bir enkazım. kimsenin uğramadığı kalbime, seni mühürlemiş bir yıkıntıyım. en acısı da sen başka kapılarda gülümserken, bu en enkazın daha da çöküşü. yok oluşu.
sesimin titreyişini, seni özleyişimi, gözlerimden akan damlaları, yüreğimin acısını gördün mü?
"unutulmaması gereken birkaç şey var." dedi genç kadın.
"hiçbir sorunun olmadığını söylediğin bir günün eve dönüş yolunda yalnız başına ağlayarak yaptığın yürüyüş.
ihtiyaç duyduğun cevapların karşısında, bağırsan sesinin yankılanacağı kadar büyük olan o boşluk.
ve sen yıkılan o köprüdeyken, karşıya geçebilmek için elini uzatıp dört gözle yardım beklediğin o vakitte elinin havada kalışı ve köprünün yıkılışı. bunları unutmadığında şu anın kıymetini de unutamazsın zaten."
sen unutulmayacak izler bıraktın bende. sen o boşluğu oluşturdun yüreğimde.
benim ruhum bir kasırga, sen de buna seyirci kaldın. onun orada tutarken ellerini, onunla alabilirken nefes, nefessiz kalışıma hayran kaldın.
beni bıraktın, en çok beni kalbinden çıkardın. belki de oraya hiç almadın.
sen beni kırdın, yok olmuş kalbimi daha da parçaladın.
ve ne kadar inkar etsende sen sevmedin, sevmeyi de hiç bilmedin.
3 notes · View notes