Tumgik
#üç fidan
deniz-mehtap · 1 year
Text
"Önemli olan çok yaşamak değil... Yaşadığın süre içerisinde çok şey yapabilmektir..."
93 notes · View notes
yurekbali · 1 year
Text
Tumblr media
Meclis, 11 Mart 1972’de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için toplanmıştı. Günün sloganı “3’e 3”tü. Adalet Partisi (AP) sıralarından “3’e 3” sesleri yükselirken Süleyman Demirel şevkle ve heyecanla en ön safta yerini almıştı. “3’e 3”le kastedilen; Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu'nun idamlarının rövanşı olarak Deniz Gezmiş’in, Yusuf Aslan’ın ve Hüseyin İnan’ın canlarının alınmasıydı. Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk askerî darbesi olan 27 Mayıs Darbesi (1960) sonrasında yargılanarak asılmıştı. Askerden intikam alınamıyordu. Askerden hesap sorulamıyordu. Bu üç idamın sancısı 1972 yılında ellerinde kan olmayan üç çocuktan çıkarılıyordu. Mecliste Süleyman Demirel’in gözleri kendi grubunun üzerinde dolaşıyordu. Meclis oylamasında Demirel önce bir elini, arkadaki sıralarda bir tereddüt hissedince de iki elini birden kaldırmıştı. İki eliyle birden Deniz Gezmiş’lerin idamını istiyordu. İdam için havaya kalkan eller yeter sayıyı veriyor ve “zafer” Demirel’in yüzünde bir tebessüme dönüşüyordu. * * * Dönemin tanıklarından gazeteci Altan Öymen, idamların oylandığı günkü meclisi şöyle anlatmıştı: “Süleyman Demirel, Mobilya Yolsuzluğu'ndan yargılanan yeğeni Yahya Demirel'le ilgili olarak '25 yaşında çocukla uğraşıyorlar' diyor. 6 Mayıs 1972'de ise idam edilen Deniz, Yusuf, Hüseyin'in idam kararları oylanıyordu. Süleyman Bey ise AP Grubu'nun en önünde oturuyordu. Elini 'İdama evet' için kaldırdığında arkasına dönüp baktı, herkesin kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu. Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü. İdamlar kabul edilmişti. Deniz ve Yusuf da 25 yaşındaydı. Süleyman Bey onlar için hiç '25 yaşında çocuklar' demedi. İdam edilmelerini istedi. İsteğine ulaştı da...” * * * Deniz Gezmiş ve arkadaşları ise yargılandıkları Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) davasında verdikleri savunmada Demirel için şunları söylemişti: “İddianame'de bizim Anayasa'yı cebren ilgaya teşebbüs ettiğimiz ileri sürülmektedir. Öteden beri arzetmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasa'yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa'yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa'nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasa'yı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. Ve yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler. Bile bile iddia makamı bizim Anayasa'yı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir. İddia makamı bizim vermekte olduğumuz Bağımsızlık Savaşı'na karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na karşı, reformlara karşı ve bu nedenle bizim Anayasa'yı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir. Çünkü Süleyman Demirel hâlâ ortada gezmektedir. Kudreti yetiyorsa Süleyman Demirel hakkında aynı şekilde dava açın, onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır. Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dâhil sizlersiniz. Çünkü Amerika sizin döneminiz sırasında Türkiye'ye girdi ve hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız. Ve Demokrat Parti iktidarına 10 yıl ses çıkarmadınız. Ta ki 38 yurtsever subay ses çıkarana kadar ve onları devirene kadar. Ve bugün aynı savcılar bu şahıslar hakkında da idam kararı istemektedir. Süleyman Demirel'in Anayasa'yı ihlaline ve despotizmine ve ülkeyi Amerika'ya satmasına ses çıkarılmadı.” * * * 6 Mayıs 1972’de canları elinden alınan Deniz Gezmiş’in, Yusuf Aslan’ın, Hüseyin İnan’ın anılarına ve yüreklerindeki “Bağımsız Türkiye” aşkına saygıyla...
16 notes · View notes
saniyence · 3 months
Text
Bir komutan şöyle yazmış;
Siz oğlu şehit olan aileye acı haber vermeye gittiniz mi hiç?
Hayır mı? Dinleyin o halde;
Sabah daha mesaiye başlamadan yazılı bir emir düşer önünüze Yukarı köyden Ahmet oğlu Mehmet şehit düşmüştür. Yarrabim dersin, dağa çıksam üç gün aç susuz kalsam da şu haberi vermesem.. Ama giyersin tören üniformanı, birkaç Mehmetçikle birlikte, hastaneden gelen ambulansı alırsın arkana, düşersin yola. Vatandaş da öğrenmiştir artık, önde bir askeri araç, arkada bir ambulans ile geliyorsa bir eve ateşin düştüğünü... Yaklaştığın her kasaba veya köyün buz kesildiğini hissedersin içinden geçip gittiğin her yer rahatlar.. Neyse varırsın köye. Askerde evladı olan her haneden inceden bir sızının yükseldiğini, "aman bizim eve doğru gelmesin" diye dua edildiğini duyar gibi olursun.. Bütün köy donmuştur adeta.. Herkes büyülenmiş gibi izler seni hangi eve gidilecek diye ıstıraplı bir merak sarar ortalığı.. Şehidin evine doğru yaklaşmaya başladığında, bahçedeki ihtiyarın büyülenmiş gibi sana baktığını, bacaklarının titrediğini, elindeki bastondan güç alarak zar zor ayakta durmaya çalıştığını görürsün. Ayakların geri geri gider. Pencerelerde bir hareketlilik başlar ve kapının önüne telaşla bir anne çıkar, bir sana, bir arkanda yere bakan Mehmetçiklere, bir de ambulansa bakar. Sonra atar kendini yere. Oğlu daha toprak altına girmeden o ana düşer toprağa.. Öyle bir vurur ki yere, zelzele oluyor sanırsın.. Konu komşu yığılır, bin feryat bin figana karışır, dersin ki kıyamet budur.. Kimi ana önce sana doğru koşar, ellerine sarılır, son bir umutla yüzüne bakar, "Yaralı değil mi komutan?" der; Başını öne eğer, hiçbir şey diyemezsin. Dizlerinin bağı çözülür, çökersin anayla birlikte yere, o ağlar sen ağlarsın.. Hemşire elinin titremesinden, gözünün yaşını silmekten sakinleştirici iğneyi yapamaz bile.. Baba.. Fidan gibi evlatlarını vatana feda eden o babalar.
26 notes · View notes
mesut-sems · 1 year
Text
Üç yürek, üç fidan, üç güzel insan 🌹🌹🌹Kabirleri Ala Nur Olsun 🌹🌹🌹
37 notes · View notes
maho0326 · 1 year
Text
youtube
Tumblr media
“Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum.“
Deniz Gezmiş
“Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım!”
Hüseyin İnan
“Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler, bizi asanlar, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz! Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm!”
Yusuf Aslan
Dar ağacında üç fidan, üç genç, üç devrimci ve üç bağımsızlığın sembolü; hepsi Türkiye’nin bağımsızlığı ve halkın özgürlüğü için kendilerini bizim geleceğimiz için feda ettiler. Onları saygı, minnet ve sevgiyle anıyorum. Ruhları şadolsun...
11 notes · View notes
Text
Sessiz Müzik
Zamanın bir kez daha usturaya vurulmuş sessizliğinde saçlarından tarumar kifayetsiz bir kader içiriyor susuzluğuma; en doğal suyu... Şifalı, tılsımlı, zamansız içten yanmaların susuzluğunu giderecek gibi. Şarkıların haddinden usanış ve susuş zaferlerine dikiyorum yaraları; hepsi kapanmasa da mütemadiyen en zararsız yanından göz kırpıyor farkına varış.
Kaç düğüm, düğme ilikler gibi ilikleniyor; birbirinde çözümleniyor.
Ben, soytarısı cebinde yaşayan aşkın bulunmaz fütüristiyim. Sazımdan ağlamaklı teller koparken, sözümden kinayeli gitmeler dökülüyor.
Şiddetli sonbaharların aşığı değildim, ne ara sonbahara yenilir oldum?
Sevmek ise sevmek, sadece sevmek için sevmek. Izdırabı tükeniş kahvesinin kafein bağımlılığında sona eren... Gündüze yorulmayan ve beklenmeyen. İki gözünün yaşını silmemek terapisinden çıkıp aşka üç buçuk attıran zafer tirajı... Gazetelerde yazılıp çizilmeyen aşk cinayetlerince...
Veda busemi alnıma kondurup yeni günün sevmek yozluğundan cesaret cüppemi giyip yobaz beklentilere kapattım sayfaları. El yazım gönül yazımdan güzel değil.
Değişti, yonttu beni sevda aritmetiğinin Türkçeye yenilen vedası. Ezberimde sevmemin nedensiz güneşin ellerinde cetvelle dövülüp ağlamayan gururu var.
Sevmek yüzünden. Tarakla tarayıp kaderi, senin yüzünden demek zahmetinde bulunmama kararı. Figan sokaklarında biçilmez fidan sarılmaları...
Kader, yine makas atar; şarampolde aşk parçaları...
Sadece sevmek kaldı, elimin imkanında. Onu da almam kendimden.
Kalp, otağından misafir yaşamak düşler. Severek ölelim; sevgisiz gitmekten yeğdir.
Öksürdüm, aşk uyandı.
Kaptım susuşumu; uslan artık deli gönül hacminde yer kaplayamayan ufacık bir ümidin sağ koluyum.
Sevmek için yaratıldık. Sevdaya nispet, gidişe hasret, sevişe bedel; omletinde yumurtanın kabuğu kalmış gibi bir bulantım var. Sevdanın iştahı kapandı, bu gece de yemez yârin şükür bendinde yeşeren benli mutluluklarını...
Dilara AKSOY
11 notes · View notes
srdnm · 1 year
Text
Severmişim Meğer
Yıl 62 Mart 28 Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım akşam oluyor dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen ben sürmedim Platonik biricik sevdam da buymuş meğer. meğer ırmağı severmişim ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde doruklarına şatolar kondurulmuş Avrupa tepelerinin ister uzasın göz alabildiğine dümdüz bilirim aynı ırmakta yıkanılmaz bir kere bile bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremeyeceksin bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa bilirim benden önce duyulmuş bu keder benden sonra da duyulacak benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere benden sonra da söylenecek gökyüzünü severmişim meğer kapalı olsun açık olsun Borodino savaş alanında Andırey’in sırtüstü seyrettiği gök kubbe hapiste Türkçeye çevirdim iki cildini Savaşla Barış’ın kulağıma sesler geliyor gök kubbeden değil meydan yerinden gardiyanlar birini dövüyor yine ağaçları severmişim meğer çırılçıplak kayınlar Moskova dolaylarında Peredelkino’da kışın çıkarlar karşıma alçakgönüllü kibar kayınlar Rus sayılıyor kavakları Türk saydığımız gibi İzmir’in kavakları dökülür yaprakları bize de Çakıcı derler yar fidan boylum yakarız konakları Ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına ucu işlemeli yolları severmişim meğer asfaltını da Vera direksiyonda Moskova’dan Kırım’a gidiyoruz Koktebel’e asıl adı Göktepe ili bir kapalı kutuda ikimiz dünya akıyor iki yandan dışarda dilsiz uzak hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım eşkiyalar çıktı karşıma Bolu’dan inerken Gerede’ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz yaylıda canımdan gayri alacakları eşyam da yok ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır bunu bir kere daha yazdımdı çamurlu karanlık sokakta bata çıka Karagöz’e gidiyorum Ramazan gecesi önde körüklü kaat fener belki böyle bir şey olmadı …. çiçekler geldi aklıma her nedense gelincikler kaktüsler fulyalar İstanbul’da Kadıköy’de Fulya tarlasında öptüm Marika’yı ağzı acıbadem kokuyoryaşım on yedi kolan vurdu yüreğim salıncak buluklara girdi çıktı çiçekleri severmişim meğer üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948 yıldızları hatırladım … severmişim meğer gözümün önüne kar yağışı geliyor ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de meğer kar yağışını severmişim güneşi severmişim meğer şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile güneş İstanbul’da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar ama onun resmini sen öyle yapmayacaksın meğer denizi severmişim hem de nasıl ama Ayvazofki’nin denizleri bir yana bulutları severmişim meğer ister altlarında olayım ister üstlerinde ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara ayışığı geliyor aklıma en aygın baygın en yalancısı en küçük burjuvası severmişim yağmuru severmişim meğer ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın içinde ve çıkar yolculuğa hartada çizilmemiş bir memlekete gider yağmuru severmişim meğer ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları Prag-Berlin treninde yanında pencerenin altıncı cıgaramı yaktığımdan mı bir eski ölümdür benim için Moskova’da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye saçları saman sarısı kirpikleri mavi zifiri karanlıkta gidiyor tren zifiri karanlığı severmişim meğer kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften kıvılcımları severmişim meğer meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek NÂZIM HİKMET 19 Nisan 1962
2 notes · View notes
mire-bilikan · 2 years
Text
Hıdırellez şafağında.... Hızır Ilyas'ın kurtarmaya yetişemediği üç fidan...
#DenizGezmiş
#Hüseyinİnan
#YusufAslan
6Mayıs1972
9 notes · View notes
morkedisblog · 4 months
Text
Yeni mucizeler diledik 2024 yılına çok görevler yükledik her ülke halkının istekleri hem aynı hem farklı ,ortak noktamız:barış/refah/sağlık/para/mutluluk biz en çok;adalet/eşitlik/huzur /fikir özgürlüğü diledik diğerlerinden farklı olarak,her yoksul Türk vatandaşı gibi girdim yeniyıla ptt(pijama-terlik-televizyon)Belkıs Akkale beni mutlu yıllarıma götürdü o güzel Türküleri beraber dinlediğim sevdiklerimden tek Babam kaldı yanımda😢Maya şarkı-Türkülere eşlik edip bizi güldürdü "her güzelin kahrı çekilmez imiş" maya "her mayanın kahrı çekilmez imiş"olarak söyledi Jara Çimen çok beğendim henüz 13 yaşında sesi-yorumu-keman çalışı mükemnel geleceği parlak Onur Akın "selam söyle Tarık akan"derken hepimiz duygulandık Türkan Saylan/Üç fidan(Deniz-Hüseyin-Yusuf)Uğur Mumcu/Ruhi Su/ve kaybettiğimiz değerli insanlar anıldı ama en sonunda "GAZİ MUSTAFA KEMAL"deyince dağıldık😍
instagram
0 notes
yurekbali · 2 years
Text
Tumblr media
6 Mayıs 1972 Darağacında üç fidan! Gezmiş! İnanmış! Aslan gibi kükremiş! ✌️✌️✌️ * * * Görsel: Gürbüz Doğan Ekşioğlu
26 notes · View notes
politiciansstuff · 4 months
Text
Tumblr media
Bir həftəyə sülh sazişi imzalana bilər, Başkənd məsələsi isə... - Kritik gəlişmə
Ana Vətən Partiyasının sədri, Milli Məclisin deputatı Fəzail Ağamalı Teleqraf.com-un suallarını cavablandırıb.
Onunla müsahibəni təqdim edirik:
- Fəzail müəllim, İrəvan rəsmi şəkildə Mosvanın təşəbbüsü ilə reallaşan bütün proseslərdən imtina edir. Ermənistanın anti-Rusiya ritorikasının necə nəticələnəcəyi ilə bağlı suallar var...
- Nikol Paşinyan Rusiya ilə bütün bağlantıları qırmağa çalışır. Əsas diqqəti KTMT-yə yönəldib. Təşkilatın bütün görüşlərində imtina edir. Beləliklə Paşinyan Moskvadan tamamilə uzaqlaşmaq niyyətini ortaya qoyur. Bunun Ermənistana necə başa gələcəyi ilə ilə bağlı suallar açıq qalır. Yaxın aylarda ola bilsin bununla bağlı müəyyən dəqiqləşmələr olsun.
- Ermənistanın Moskva platformasında imtinası Azərbaycanla aparılan danışıqlara necə təsir edə bilər?
- Azərbaycan-Rusiya və Ermənistanın yaratmış olduğu birgə platformadan da Paşinyan faktiki olaraq imtina etməkdədir. Bu Azərbaycan üçün heç bir təsirə malik deyil. Ölkəmiz ikitərəfli görüşlərlə məsələləri həll etmək mövqeyini ortaya qoyub. Amma Ermənistan daha çox Avropa platformasında danışıqlara üstünlük verir.
- İrəvanın Avropa məkanında müzakirələrə meyl etməsi nə ilə bağlıdır?
- Ermənistanın məhz bu platformalardan Azərbaycana qarşı mümkün qədər təzyiqlər etmək niyyəti var. Onlar sülh sazişində müəyyən üstünlüklər qazanmaq istəyir. Amma Azərbaycan dövlətinin iradəsi ortadadır. Biz qalib dövlətik Ermənistanın bu kimi niyyətləri baş tutmayacaq.
- Ermənistanın üçtərəfli anlaşmalardan çıxa biləcəyi ilə bağlı ehtimallar səslənir. İrəvanın bu razılaşmadan çıxması necə bir situasiya yarada bilər?
- Paşinyan Moskva platformasında aparılan danışıqlardan imtina etmək niyyətindədir. Onun bu niyyəti ardıcıl xarakter daşıyır. İndiki halda erməni tərəfi sülh sazişini Azərbaycanla razılaşdırıldığını və təklifləri Bakıya göndərdiklərini açıqlayır. Öz növbəsində Azərbaycan Xarici İşlər nazirliyi Ermənistanın bu təklifləri üzərində iş getdiyini qeyd edib.
- Sizcə, son razılaşmalar fonunda sülhün qısa zamanda əldə edilməsi nə dərəcədə realdır?
- Azərbaycan tərəfi Ermənistanın təklifləri ilə razılaşsa üç günə, bir həftəyə sülh sazişi imzalana bilər. Təkliflərdən erməni tərəfinin hansı fikirləri ortaya qoyduğu məlum deyil. Amma birmənalı olaraq Qazağın 7, Naxçıvanın 1 kəndi Ermənistan tərəfindən Azərbaycana təhvil verilməlidir. Görünən odur ki, bu kəndlərin geri qaytarılması müzakirə mövzusu deyil. Erməni tərəfi gülünc bəhanələrlə bundan yayınmağa çalışır. Gədəbəy rayonu ərazisində olan Başkənd məsələsi gündəmə gətirilir. Amma bu ərazinin Ermənistana heç bir aidiyyatı yoxdur. Başkənd tarixi Azərbaycan ərazisidir. Ötən əsrin 50-ci illərdə bu ərazilərdən ermənilər örüş sahəsi kimi istifadə edib. 70-ci illərin sonunda isə erməni tərəfi bu ərazi ilə bağlı müvafiq “qərar” verib. Amma dövrə qədər ərazi Azərbaycanın olub. Ona görə də, Başkəndə məsələsi müzakirə predmeti ola bilməz.
- Türkiyə-Ermənistan sərhədlərin açılması və münasibətlərin normallaşması ilə bağlı nə kimi gözləntilər var?
- Ötən gün qardaş Türkiyənin Xarici işlər naziri Hakan Fidan Bakıda səfərdə olarkən bir daha açıq mətnlə Azərbaycanla münasibətləri normallaşdırmadan Türkiyə ilə Ermənistan arasında hər hansı formada sərhədlərin açılmasından və digər məsələlərdən danışmağın mümkünsüzlüyünü dilə gətirdi. Bu bir daha qardaş Türkiyənin sona qədər Azərbaycanın yanında olduğunun bariz nümunəsidir.
"Teleqraf.com" saytı
Tapdıq Qurbanlı
16 dekabr 2023-cü il
https://teleqraf.com/news/siyaset/400881.html
Bir həftəyə sülh sazişi imzalana bilər, Başkənd məsələsi isə... -
0 notes
iahaber · 6 months
Text
Binlerce meşe ağacı, tavuk çiftliği kurbanı
Elazığ Merkeze bağlı bin 100 nüfuslu  Sütlüce Köyü’nde bir arazi sahibinin tavuk çiftliği kurmak için binlerce meşe ağacını iş makinalarıyla kestiğini belirten köylüler, yerleşim yerine yakın alanda olan mevcut çiftliklerin yaydığı kötü kokudan dolayı rahatsız olduklarını, buna çözüm bulamadan yeni bir çiftlik için ağaçların kesiminin yapılması ve köylülere danışılmamasına tepki gösterdi. “YEŞİL ALANLARIMIZ KATLEDİLİYOR” Sütlüce köyünde yeşil alanın bol olduğunu ancak korunması gerekirken bu yeşil alanların katledildiğimi belirten  Sütlüce köyü muhtarı Ali Kaya, şunları söyledi: “Sütlüce Köyü olarak, yeşil bir alana sahibiz. Ancak gördüğünüz gibi yeşil alanımız katlediliyor. Bir firma veya özel şahıslar tarla satın alıyorlar. Aldıkları bu tarlalarda tarım yapacaklarını iddia edip, ağaçları kesiyorlar. Daha sonra tarım da yapmıyorlar. Çiftlik yapıyorlar. Bu çiftliklerin köyümüze çok ciddi zararları var. Kokusu olsun, yaban hayatı olsun, yeraltı sularımız olsun, bunlar tarımımızı, köyümüzü bitirme noktasına geldi. Artık tarım yapamaz hale geldik. Burada çiftçilik yapıyoruz, hayvancılık yapıyoruz. Bu durum artık köylümüzün bir şey yapamaz hale gelmesi demektir. Köyü terk etmek zorunda kalıyor köylümüz. Bununla ilgili ilgili kurumlara müracaatlarımızı yaptık. Büyüklerimize bildirdik. Ancak herhangi bir neticeye ulaşamadık. Bundan dolayı köyümüz çok şikayetçi. Biz şikayetçiyiz. Sorunların çözülmesini istiyoruz. Bizim çözüm bekleyen bir sorunumuz zaten vardı. Taş ocağımız var. Taş ocağı çevremize zarar veriyor, patlatma yapıyor ve evler çatlıyor. O yetmezmiş gibi, bir de ağaç katliamı başladı. Tarla katliamı başladı. Bunlar bize çok sıkıntı yaşatıyor. Bununla ilgili yetkilerimizden çözüm bekliyoruz. Gerekli mercilere bildirdik. Bir an önce çözülmesini istiyoruz. İki üç gün içerisinde binlerce ağacımız kesildi, yeşillik alanımız telef oldu, mahvoldu gitti. Köy gitgide çoraklaşmaya doğru gidiyor. Telef olup gidiyor. Bu ağaçlar Orman Bölge Müdürlüğü’nün bilgisi dahilinde kesiliyor. Burası adamların tapulu arazisi. Orman Bölge Müdürlüğü izin veriyor. ‘Ben bu ağaçları kesmek istiyorum' diyor. Tarım arazisi olarak kullanmak istiyor ama devleti de kandırıyor işin doğrusu. Kullanmıyor. Çiftlik yapıyorlar sonra. 2-3 yıl içerisinde 8-10 tane çiftlik yapıldı.” “YERLEŞİM YERLERİNE 1 KİLOMETRE UZAKLIKTA  OLMALI” Köyde yerleşim yerlerinde yakın kurulan tavuk çiftliklerinden dolayı köyde durulamayacak duruma gelindiğini belirten köy sakinlerinden İbrahim Aktalın şöyle konuştu: “Ben tarımla yapıyorum, bu çiftliklerin yapılması gün geçtikçe artıyor. Bunlar arttıkça, biz burada tarım yapamaz hale geldik. Burada çalışmaların başlaması iki üç  gün oldu. Onlar binlerce ağacımızı katlettiler. Bunların geri dönüşümü yok. Bunlar ormandan izin aldıkları zaman yerine tekrar tarım arazisi olarak kullanamıyorlar. Bu orman ağaçları söküldüğü zaman, yerine yeni baştan fidan veya benzer ağaçlar dikildiği zaman biz buna yine varız. Ama çiftliğe döndüğü zaman burası bir inşaat alanına döndü. Biz köyümüzü hiçbir şekilde kullanamıyoruz. Bunlar koku olarak bizim yaşamımıza ciddi sorunlar veriyor. Burada ne köyümüzde oturabiliyoruz, ne yaşayabiliyoruz, ne de yediğimiz yemekten bir şey anlayabiliyoruz. Çok kötü bir kokusu var, sağlığımızı etkiliyor. Köyümüzün nüfusu bin 200. 450 hanemiz var. Ama burada ciddi bir sıkıntı içerisinde yaşıyoruz, bunlar çözülmüyor. Bu tavuk çiftliklerinin önüne geçilmesini istiyoruz. Buraya daha öncesinde bir çiftlik yapıldığı zaman, halkımız bu çiftliğin nasıl bir ciddi sorunlara yol açtığını bilmediği için buna müsaade edildi. Bu yapıldıktan sonra çiftlikten örnek alınarak devam edildi, sayısı arttı. Çiftlik yapıldığı zaman biz şikâyette bulunduk. Dönüp bize;' Tırnaklı hayvanlar ile kanatlı hayvanlar arasında 1 kilometre olması gerekir' derken,  şu anda 10 metre, 50 metre,100 metre baz alınıyor. Ve bunlar kurtarmıyor. Bunların göz önünde bulundurulmasını istiyoruz. Tabii ki kokuyu da görünce bunların mesafesi olmuyor. Rüzgarın önüne geçilmiyor çünkü. Bu yüzden mahalle içerisinde biz çiftliklerin yapılmasını…
0 notes
gundembuca · 7 months
Text
AK Parti Buca Belediye Başkan A Adayı Hakan Kalfaoğlu Seçim Çalışmalarına Hızlı Başladı
Tumblr media
Hakan Kalfaoğlu İzmir’deki ilk Seçim Koordinasyon Ofisini açtı Üç yıllık görev süresince Buca’ya Cumhuriyet tarihinin en büyük hizmetlerinin gelmesinde katkısı olan AK Parti  önceki dönem Buca İlçe Başkanı, Buca Belediye Başkan A. Adayı Avukat Hakan Kalfaoğlu, 2024 yılının mart ayında yapılması planlanan yerel seçimler için hızlı bir başlangıç yaptı. AK Parti Buca Belediye Başkan A. Adayı Hakan Kalfaoğlu, ilçedeki ilk Seçim Koordinasyon Ofisi’ni açılışını gerçekleştirdi. Açılışa AK Parti Buca Belediye Meclis Üyeleri Ziya Aksu, Abdurrahman Ertaş, Mehmet Adıyaman, Memduh Kaymaz, Mustafa Solmaz, Cumhur İttifakı ortağı MHP Buca İlçe Başkanı Bahadır Altınkeser, önceki dönem AK Parti Buca İlçe Başkanı Neşat Arslan, mahalle başkanları, il, ilçe yöneticileri ile çok sayıda partili katıldı.
Tumblr media
Törende kısa bir konuşma yapan Hakan Kalfaoğlu, Buca’da mevcut CHP zihniyetindeki yerel yönetimin olmadığı yerde AK Parti ’nin hizmetleriyle vatandaşlara ulaştıklarını söyledi. AK Parti Buca İlçe Başkanlığını 3 yıl süreyle başarılı bir şekilde tamamladığının altını çizen Hakan Kalfaoğlu, “Bucamıza daha iyi hizmet edebilmek için aday adaylığı sürecimizi başlatarak ilçe başkanlığı görevinden ayrıldık. Biz Bucamızın Çözülemez denilen sorunlarını 3 yıl içinde çözdük. Halkımıza inanılmaz hizmetlerde bulunduk. Bunda tabii ki Cumhur İttifakı  ortağımız  MHP Buca ilçe başkanı  Sayın Bahadır Altınkeser Başkanımızında katkısı var birlik ve beraberlik içinde çalışmamımız etkili oldu..Birlikte Buca Cezaevini kaldırdık. Modern Hastanemizi yaptık. Yeni kaymakamlık binamız ortada. Onlarca yeni okul yaptık. On binlerce fidan diktik yeşile önem verdik. Buca’mıza nefes olduk. CHP’li  yerel yönetimin belediye başkanının olmadığı yerde AK Parti vardı, Cumhur İttifakı vardı. Bucamıza tarihinin en büyük hizmetlerini yaptık. En büyük yatırımların gelmesi için çalıştık ve tarihi yatırımlar getirdik. Bundan sonraki süreçte hep birlikte Bucamızın kötü yerel yönetim  kaderini değiştireceğiz. Bucamızı hak ettiği yere getirip sorunlarını çözmeye devam edeceğiz. Burası da bizim ilk seçim koordinasyon Ofisimiz. Hepimize hayırlı olsun. Şimdi  Birlikte Çalışacağız ve Buca ‘nın Kaderini Değiştireceğiz. ” diye konuştu. https://www.youtube.com/watch?v=6pnpKgU43wI&t=225s
Tumblr media
Read the full article
0 notes
deliklicinar · 1 year
Text
AŞK OLSUN SANA ÇOCUK AŞK OLSUN
Tumblr media
Haksın ve Hakkın varlığı Aydınlat bu karanlığı Zalime göster darlığı Yetiş ya Bozatlı Hızır Kainatı yaradanın aşkına Resulullah Muhammed’in aşkına Kerbela’da inleyenler aşkına Yardım eyle himmet eyle Ya Hızır. Bugün 6 mayıs . İki önemi var 6 Mayısın ANADOLU BOZKIRINDA. Birincisi Hıdrellez Türk dünyasında baharın gelişini müjdeleyen bayram olarak kabul edilen Hıdırellez sadece ülkemizde değil, Asya ve Balkan ülkelerinde de kutlanan Hıdırellez’in kökeni Hızır peygambere kadar uzanmaktadır. Bilindiği üzere Hz. Hızır zor durumda olanın imdadına yetişir, bereket ve şans getirir. Bu nedenle de kendisine karaların peygamberi denilmektedir. Denizlerin peygamberi olarak kabul edilen Hz. İlyas ile buluştuğu güne ise Hıdırellez denir. Yani karaların ve denizlerin peygamberinin buluşması binlerce yıldır baharın müjdesi, umudun ışığı, zorlukların üstelerinden gelmelerini için müjde olarak kabul edilir. Hikayeye göre Hızır ve İlyas kardeşler abu hayat suyunu bulmaları için Kral tarafında görevlendirilmişler. Kral kendilerini eğer bana abu hayat suyunu bulup getirmezseniz ikinizi de öldürürüm diye uyarmış, Hızır ve İlyas dağ, taş ve ovaları adım adım günlerce dolaşmışlar ve yorgun düşmüşler. Karanlık çökünce, bir yerde durup bir şeyler yemişler ve uyumaya başlamışlar. Gece uyurlarken Hızır abu hayat suyunun nerde olduğunu rüyasında görür. Bir coşkuyla, uykusunda uyanır. İki kardeş, gece karanlıkta, abu hayat suyun olduğu yere giderler. Hızır ve İlyas abu hayat suyunu bulurlar, ama suyu bulduklarında krala götürme yerine. Düşünürler ki, Kral bu suyu içerse ölümsüz olacak ve insanlara hep zülüm edecektir. Daha sonra abu hayat suyunu kendileri içerek insanlığa hizmete dönüştürmüşlerdir. “Hızır , bir ilaç yapar ve bunu bir saksağana verir der ki, - Bu ilacı götürüp insanların üstüne serpiştir ki, artık uzun ömürlü olsunlar, çok erken yaşlanmasınlar! Saksağan gelip bir çam ağacına konar. Ve Hızır’ın sözünde durmayarak ilacı onun kulları yerine kendi başına serper. Bu arada ilaç ortalığa saçıldığından, bundan hem çam ağacı ve hem de ağacın altında bulunan bir yılan nasibini alır. Bu nedenle insanların ömrü kısadır. Ama saksağanın, çam ağacının ve yılanın ömrü bir hayli uzundur.” Hızır bereketin simgesi, "Hızır uğrasın" en sık kullanılan bereket umududur. Hacı Bektaş’ta bereket örneğine çokça rastlanır. Hacı Bektaş’a kalabalık bir topluluk ziyarete gelir. Kadıncık Ana evde hiç un bulunmadığını bildirir. Hacı Bektaş bütün un çuvallarını silktirir. Biriken bir avuç unu yoğurup "Hızır uğrasın" der ve üstünü örter. Ekmek pişirmeye başlarlar. Ama hamur bitmez, köyün bütün gelinleri ve kızları gelir pişirirler günlerce bitmez. Ancak örtüyü açmak suretiyle hamuru bitirirler. Hızır hayattır. Diriliğin tazeliğin simgesidir. Yarınların umududur. Gittiği yerde ölümü kovar, her şeye can verir umut aşılar. Her yıl altı mayısta kardeşi İlyas’la buluşarak doğaya can verir. Anadolu’daki tüm insanlarda, Kızılbaş Aleviler'de Hızır, özlem ve umudun atlısıdır. Türkiye’nin dört bir köşesinde Hıdrellez ateşi gelenekselleşmiştir. İKİNCİ ÖNEMLİ OLAY Aşk olsun aşk olsun aşk olsun çocuk sana aşk olsun Acıyorsam sana anam avradım olsun Elbette Türkiye’de en uzun koşuysa devrim Onun en güzel yüz metresini yüz metresini koştu. İkinci önemli olay ise darağacına kurban ettiğimiz 3 fidan. Gençliğinin baharında bir ip ile hayatları çalınan üç önder kişi. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan. Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm! Diyerek dar ağacına giden üç insan. Atatürk’ün kurduğu nice kanlar dökerek elde edilen ülkenin Emperyalist ülkeler tarafından göz göre göre işgal edilmesine ve ekonomik yönden bağımlı hale gelmesine tahammül edememe gayesiyle giriştiği eylemler sonucunda sonu darağacında biten bu yiğit devrimciler. Türkiye bu kuşağa minnet borçlu tarihte bu kuşağın aklanması gerek çektikleri işkencelerinin karşılıklarının verilmesi gerek., Deniz Gezmiş babasına yazdığı son mektupta şunları dile getiriyor.’, Baba mektup elinize geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halkının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara’da 1969’da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul’a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım. Oğlun Deniz Gezmiş. Merkez Cezaevi Sana ben her zaman için müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni… Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla büyüdüm. Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Baba, biz Türkiye’nin ikinci Kurtuluş savaşçılarıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da… Tıpkı Birinci Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi… Ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları… Düşün baba; Bugün hükümet işini, gücünü bırakmış bizimle uğraşıyor. Çünkü bizden başka gerçek muhalefet kalmamış durumda. Ve hepsi Kemalist çizgiden sapmışlar. Ve tarih önünde hüküm giymiş durumdadırlar. Biz çoktan onları tarihin çöplüğüne atmış durumdayız. Size sesleniyorum ki bu Türkiye’de ben ve benim gibilerin olacağına ve bizim izimizde tam bağımsız Türkiye için çalışacaklarına var gönlümle inanıyor. Ve şimdi öldürdüklerini zannedenler arkalarına bir baktıklarında yüz binlerce Deniz Yusuf ve Hüseyin gördüler… Bir öldüler bin geldiler… Ezilip un geldiler, bizi vurmak kurtuluş mu ifadesini haykırdı geride kalanlar…. Ve Türkiye'deki insanlar hala eğitime muhtaç, aç açıkta hala çağdaş uygarlığa adım atamamış.! Ve Türkiye’ de hala insanlar Tam Bağımsız Türkiye diye haykırmakta! Ve Türkiye’deki halk diyor ki vatan onu parsel parsel satanların değil uğrunda ölenlerin darağacına gidenlerin sürgünler yatanların vatanıdır. Ve günümüz Türkiyesi sadakaya razı olmayan halk, hırsızlığa arsızlığa boyun eğmemiş halk din ile dil ile ırk ile kandırılmamış halk hala onurlu bir şekilde yaşamakta ve hala Tam bağımsız Türkiye sevdasında olsun diyelim bizimde duamız bu olsun bugün! Ayşegül ODABAŞIOĞLU Read the full article
0 notes
Text
Fidancılar ve Peyzajcılar Sitesi Yönetiminden Başkan Gürkan’a ziyaret
Tumblr media
Fidancılar ve Peyzajcılar Sitesi Yönetiminden Başkan Gürkan’a teşekkür ziyareti FİDANCILAR SİTESİNİN YAPILMASIYLA BİRLİKTE TÜRKİYE’DE FİDAN ÜRETİMİNDE 4. SIRAYA YÜKSELDİK  
Fidancılar ve Peyzajcılar Sitesi Kooperatif Başkanı Abuzer Yumrutepe ve yönetim kurulu üyeleri, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’a teşekkür ziyaretinde bulundular. 
Yumrutepe: Malatya fidan üretiminde Türkiye’de 4. Sıraya yükselmiştir Fidancılar Sitesinin yapımından dolayı Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’a teşekkür eden Fidancılar ve Peyzajcılar Sitesi Kooperatif Başkanı Abuzer Yumrutepe, “Malatya’ya yakışanı biz yaptık. Sitemizde gereken çalışmalar yapıldı ve bir eksik bırakılmadı ama bunun en büyük adımını bizim için Selahattin Gürkan başkanımız attı. Biz özellikle başkanımıza teşekkür ediyoruz. Ne sorunumuz olursa olsun söylediğimiz zaman hemen çözülüyor. Şuan Malatya’da fidancılarımız sitemizin kurulmasıyla da Türkiye’de fidan üretiminde 4’üncü sırayı almıştır. Daha önceki dönemlerde 16’ncı sıradaydık. Fidancılar sitemizin yapılmasıyla birlikte fidancılarımız arasında bir rekabet başladı ve buda kaliteyi yakalattı ve bunun sonucunda da üretim anlamında sıralamamız yukarılara çıktı. Buda Malatya için güzel bir şeydir. Bizim bir sıkıntımız bir derdimiz yok teşekkür etmek için başkanımızı ziyaret ettik” dedi. 
Tumblr media
Kılıç: Kayısıya sahip çıkan Başkanımız Selahattin Gürkan’a teşekkür ediyoruz Fidancılar ve Peyzajcılar Sitesi Kooperatifi Yönetim Kurulu Üyesi Kasım Kılıç ise, “Özellikle kayısıya sahip çıktığı için başkanımıza teşekkür ediyoruz. Başkanımız Şire pazarını, fidancılar sitemizi, lisanslı depoyu öyle bir konuma koydu ki AB standartlarının çok daha üstünde oldu. Ben özellikle bunun için teşekkür ediyorum. Malatya kayısısına başkanımız gerçekten sahip çıktı. Biz, fidancılar olarak çekirdekten gelmeyiz. Biz fidanları ekip çiftçimize sunuyoruz başkanımız daha ötesine bunu taşıdı” şeklinde konuştu. Turhan: Kurumsallaşmayla birlikte yurt dışına fidan üretimi yapacağız Fidancılar olarak Malatya’da kurumsallaşmaya doğru gidildiğini söyleyen Türkiye Fidan Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Turhan’da, “Fidancılar sitesinin kurulmasıyla beraber kurumsallaşmanın temellerini atmaya başladık. Sitemizin kurulmasıyla birlikte Türkiye’de fidan üretiminde artık ilk 5 içerisindeyiz. Malatya’da Türkiye Fidancılar Birliğine üye olan 50 fidancımız var. Bu ciddi bir rakam ve ciddi rakamlarda fidan üretimi yapıyoruz. Bu fidan üretiminin ’i kayısı. Malatya’nın yöresel kayısılarını üretiyoruz.  Onun dışında ’da Türkiye’de üretilen fidanları üretiyoruz. Bademinden, elmasından, armudundan kestanesine kadar her türlü fidan üretimini şu an Malatya’da gerçekleştiriyoruz. Standartların üzerinde bir fidan yetiştiriyoruz, çünkü Malatya’nın bir özelliği var korunmuş bölge. Malatya Türkiye’de üç tane ilden bir tanesi. Şanlıurfa, Elazığ ve Malatya şarka virüsünden korunmuş üç il. Biz sağlıklı sertifikalı fidan üretimi yapıyoruz. İnşallah bu kurumsallaşmayla beraber artık yurt dışına fidan üretimi yapacağız, ihracat yapacağız” ifadelerini kullandı. Gürkan: Fidancılar bizim olmazsa olmaz paydaşlarımızdan bir tanesidir Fidancılar ve Peyzajcılar Sitesi Kooperatif Başkanı ve yönetimini ağırlamaktan dolayı mutlu olduğunu ifade eden Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, “Bizler şehrimizi yönetirken katılımcı belediyecilik temel ilkesi içerisinde şehrimizin sorunlarını, problemlerini masaya yatırırken o problemlerin belirlenmesinde ve çözüm önerileriyle ilgili oluşumda muhakkak yerel anlamdaki paydaşlarımızın problemlerin çözümüne katkıda bulunmaları için fikirlerini alırız. Bu anlamda da Malatya’da fidancılarımız hakikaten farklı yerlerde çok izbe mekânlarda kendilerini rahatsız eden ve rahatsız edilen bir konumdan kurtarılmak için onlara yakışır bir fidancılar sitesi yapılması gerektiğini gördük. Çünkü bir taraftan vatandaş onları şikâyet ediyor bir taraftan da onlar vatandaşları rahatsız ettikleri düşüncesi içerisinde rahatsızlık yaşıyorlardı. Dolayısıyla hem onların çalışma mekânlarının insanlara uygun fiziki bir yapıya ulaşması noktasında hem de kimseyi rahatsız etmemeleri noktasında yeni bir düzenleme yapılması gerekiyordu. Bu nedenle fidancı ve peyzajcı esnaflarımızın kendi ticaretlerini en güzel şekilde yapmaları için ilgili arkadaşlarımıza gerekli talimatları vermiştik. Arkadaşlarımız da çok kısa süre içerisinde yoğun bir çalışma örneği gösterdiler. Türkiye’de hiçbir yerde olmayan fidancılar sitesi bugün Malatya’mızda görülmüş. İnşallah önümüzdeki yılda Malatya’da dünya kayısı ticaret merkezini de açacağız. Daha sonrasında sanayi sitelerini de açacağız. Yani Malatya artık kendi kabuğuna sığmayacak mazisine layık istikbale hazırlanacak. Ben gösterdikleri incelik için kooperatif başkanımıza ve yönetim kurulundaki arkadaşlara teşekkür ediyorum. Neticede marifet iltifata tabidir, müşterisi olmayan mal zayidir derler. Tabi yapılan işlerin takdir edilmesi yapan kişiye aynı zamanda teşvik amacına matuftur. Fidancılar sitemizle her zaman onur duyduk duymaya da devam edeceğiz. Fidancılarımız bizim olmazsa olmaz paydaşlarımızdan bir tanesidir” diye konuştu.   Read the full article
0 notes