Ne zaman rezene içsem aklıma okul yıllarım geliyor. Çantamdan hiç eksik etmezdim. Her sabah çantama iki üç tane atardım. Buna rağmen okulda içtiğimi hiç hatırlamıyorum çünkü arkadaşlarımdan biri kendini azıcık kötü hissetse içmek isteyip istemediğini sorardım. İçmek isterse kantinden sıcak su alır ikram ederdim. İstemezse de daha sonra içmesi için bir iki paket verirdim. Rezenenin iyileştirmesinden çok güzel hissettiren bir yanı olduğunu düşünüyorum. İçince beni gülümsetiyor, rahatlatıyor. Bence mutsuz hissettiğinizde rezene içmelisiniz.
dün özbek bir arkadaşımla şikayet etmek üzerine sohbet ederken türkiye’de insanların çözüm aramaktan ziyade ilk olarak şikayet etmeye başvurduklarına değinmişti. ve dört yıldır burada yaşayan biri olarak kendisi de bu durumdan nemalanmış. (!) bunu fark etmesi ise küçük bir rusya ziyaretinde arkadaşlarının onun sözlerini şaşkınlıkla karşılayıp “sen ne zaman böylesine olumsuz ve şikayetçi biri oldun?!” diye sitem etmeleri sonucu olmuş.
bugün ise ben, okumakta olduğum kitabın bir sayfasında şu sözlerle karşılaşıyorum: bence her bir vatandaşın çözüm üretmek yerine şikayetle harcadığı her dakika, her an da damlayan musluk gibi bir israftır. o nedenle karşımdaki kişi sorunu anlayıp çözüm üretme değil, bir şikayet tavrı içerisindeyse derin bir nefes alıp yutkunuyorum. o kişi hayatını israf ettiğinin farkında değil. ne yazık ki farkında olmadığının bile farkında değil.
her birimizin ve her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu, bunu görmek için günlerce ve aylarca doğa gözlemi yapmaya ya da nirvanaya ulaşmaya gerek olmadığını söylerken kast ettiğim buydu. ufak kesişmelerde bile bu sihir görünebilir. bunu keşfettikten sonra ise içinizi şükür duygusuyla doldurmanızı tavsiye ederim. “ben”den “biz”e giden yolda oluşturduğumuz dev organizmamsı tekliğimiz, ben sen ayrımını yok edip şairin “ne olursan ol yine gel” dediği noktayı anlamaya yardımcı olabilir. fark edene gönderilen hediyeler de cabası...
Ich bin wütend. Ich verabscheue mich und ich hasse euch dafür. Eure Stimmen sind zu meiner geworden. Eine laute und destruktive Stimme, die das, was wir so sehr hassen, zerstören will. Nämlich mich, diesen Körper. Wie soll ich irgendwem glauben nach all den Jahren? Immer wieder habt ihr gesagt und mir auch gezeigt, dass ich zu viel bin. Und ich habe versucht, es zu ändern. Mein lebenlang drehte es sich darum. Ich habe versucht nichts zu essen. Ich habe versucht zu kotzen. Ich habe versucht, den Ekel, den ich bei euch auslöse, wegzuschneiden. Und ich bin gescheitert, immer wieder. Wie soll ich euch glauben, wenn euren Worten widersprüchliche Taten folgen? Ihr lacht und spottet über andere Mehrgewichtige Personen. Und merkt nicht einmal, wie sehr ihr mir damit weh tut. Nehmt doch das nächste Mal einfach direkt ein Messer und rammt es mir in die Brust. Der Schmerz wäre kleiner. Ihr sagt, dass ihr mich schön findet und im nächsten Atemzug beschwert ihr euch darüber, wie fett ihr seid. Glaubt ihr wirklich, dass ich mich dann nicht verarscht fühle? Wenn ihr als normalgewichtige Person "fett" seid, was bin dann ich? Das ekelhafteste, was ihr je gesehen habt? Warum lügt ihr mich dann an? Wie könnt ihr es wagen zu sagen, dass ihr meinen Schmerz kennt, nur weil ihr unzufrieden mit euch seid? Ihr werdet als normschön wahrgenommen. "Fett" ist nicht das erste, was Leute bei euch denken. Ihr bekommt nicht sofort diesen Stempel aufgedrückt. Ich bin wütend. Ich hasse mich. Und ich hasse euch.
"Fat Girl walks into the world and says, 'World, it hurts to exist like this.' World says, 'So stop existing like that'." - Rachel Wiley