Tumgik
#Atanmış
korkutkalkan · 1 year
Text
Atanmış başkandan ‘pes’ dedirten torpil! Kimler yok ki
Atanmış başkandan ‘pes’ dedirten torpil! Kimler yok ki
Dönemin AKP’li Ceylanpınar Belediye Başkanı Abdulkadir Aksak’ın, göreve başlamadan önce silah bulundurmak suçundan sabıkası olduğu gerekçesiyle seçildikten 9 ay sonra görevden alınmasının ardından, Ceylanpınar Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan Feyyaz Soylu, belediyeye 11 sözleşmeli memur alınmasını kararlaştırdı. Karar’a Ceylanpınar Belediye Meclisi’nin 20 AKP’li üyesinin çoğunluk oyuyla kabul…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
fersude · 1 month
Text
kendimi o kadar yetersiz hissediyorum ki.
üniversite sınavında iyi bir derecem vardı, istemediğim halde tıp fakültesi yazdık. yapamadım bıraktım döndüm. doktor olmak istemiyordum. istediğim mesleği seçtim. ciddi bir mahalle baskısına maruz kaldım. yüksek lisansımı güzel bir tez yazarak bitirdim. sonra çalışmak istemiyorum diye linçlendim. evlenmek istemiyorum diye linçlendim. çalışmaya başladım, az gün ve az maaşa çalışıyorum diye laf yiyorum şimdi de. hayat böyledir işte.
nerden çıktı derseniz, ortöğretim mezunu hemşire gelinimiz atanmış bugün. baya iyi bir maaş alacakmış, Allah bereket versin. ondan işte. yani ne yapalım ya biz de yanlış yolda yürümüşüz işte. olmayınca olmuyor.
bir hafta önce yazıp taslaklara kaydetmiştim. şimdi hem yetersiz hem işsizim ahahha. fersudenin işleri böyledir bir ileri bir geri. elhamdülillah:)
28 notes · View notes
sillagen · 20 hours
Text
Tumblr media Tumblr media
İlk tören sonrası 23 Nisan fotografım. Babam atanırken Fizik bölümü okuduğu için Fizik hocası olarak değil. Ortaokula Fen bilgisi öğretmeni olarak atanmış. Hâlâ da matematik ve kimya gibi derslere girebilir ama kendi branşına Fizikçi haricinde giremez. İlk atandığı yerde 23 Nisan törenine götürmüş ve öğrenciler benimle fotoğraf çekilmiş. Kızlar ortaokullu bize göre büyük duruyorlar. Boğa burcu olarak ise elimde her daim ya bir yiyecek, içecek vardır. Elimin boş olduğu fotoğraf çok az. :)) Ve elimin ayy tatlım biraz mesafe lütfen der gibi havaya kaldırışım :D Aldıkları takım o kadar büyük ki 3,5 4 yaşına geldiğimde tam oluyor ve onunla bir daha fotoğraf cektiriyorlar. Gülümse demediği için fotoğrafçı öyle direkt fotoğraf cekilmisim :D annem hâlâ botumdaki çamura ve fotoğrafçının gulumse demeden çekmesine kurulur :D ama benim bu ciddi duruşum çok güldürüyor
23 notes · View notes
sadecedoruk · 3 months
Text
Haberleri okuyorken gözüme çarptı. Adana'da iki genel ev'e kayyum atanmış.🙄
Aklıma takılan nokta kayyumun atandığı kuruma eş, dost, akraba yerleştirme geleneği bu alanda da devam eder mi?
🤔🤪
23 notes · View notes
mezardibindekicicek · 2 months
Text
Allah'ım nolur gelecek sene bu zamanlar atanmış olmayı nasip et
Allah'ım nolur gelecek sene bu zamanlar atanmış olmayı nasip et
Allah'ım nolur gelecek sene bu zamanlar atanmış olmayı nasip et
Allah'ım nolur gelecek sene bu zamanlar atanmış olmayı nasip et
4 notes · View notes
musfika-hanim · 1 year
Text
çok sevdiğim iki kız kardeşimin ataması olmuş sağlık personeli olarak. bekliyorlardı ihtiyaçları vardı işe güce. kendi evladım atanmış kadar sevindim. Allah bekleyiş içinde olan tüm gençlere hayırlı iş hayırlı izdivaç hayırlı bir gelecek nasip etsin. elhamdülillah
31 notes · View notes
serennaad · 7 months
Text
kpss'den 61 alan dayım atanmış... allah'ım bana da nasip et kapatma şu bölümün önünü
12 notes · View notes
urlesizgariban · 7 months
Text
Seneye bu zamanlar 2+1 ev bir kedi birde atanmış olmak Allah'ım çokça aminnn
6 notes · View notes
mmartineden · 2 months
Text
inşallah diloş üniversiteye giderken ben de atanmış olurum dayanamam çünkü evde tek kslmaya
2 notes · View notes
umudsuzumud-official · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media
ANADOLU'NUN İLK KADIN İSYANI:
“TARAK YAĞMASI”
Tarih 13 Mart 1908, günlerden Cuma. Uşak merkez ve çevre köylerinden 1500 kadın Ulu Cami ile Burma Cami arasındaki İplik Pazarı’nda toplandılar.
Yanlarında çocukları ile birlikte çıkrık ve kirmanları da vardı.
Yüzleri asık ve öfkeliydiler.
1870’lerden itibaren Avrupa ve ABD'den Şark kökenli halılara büyük bir hızla yükselen talep neticesinde Batı Anadolu’da halı-kilim dokuma büyük bir ticari sektör haline gelmiş,
yalnız Uşak’ta 1885’ten sonraki 10 yıl içinde dokunan halı 75.000 metrekareden 250.000 metrekareye çıkmıştı.
Batının bu müthiş talebi karşısında, Anadolu halılarını dünyaya pazarlayan yabancı firmaların birleşip kurdukları O.C.M adlı şirket, tekel oluşturarak Uşak, Kula, Gördes ve Demirci gibi geleneksel halıcılık merkezlerinde 17 halı fabrikası açmıştı.
Bu fabrikalarda halı ipliği üretilmeye, ip ithal edilerek el emeği devre dışı bırakılmaya, elle yün temizleme, yün eğirme ve boyama işi yapan onbinlerce işçi-emekçi kadının işi elinden alınmaya, küçük üretime dayalı Anadolu yerli sanayii çökmeye başladı.
İşsiz kalan ve gittikçe yoksullaşan öfkeli kadınlar yürüyüşe geçerek İngiliz sermayesi tarafından kurulan Tiridoğlu, Yılancıoğlu ve Bacakoğlu halı fabrikalarını bastılar, yağmaladılar, makinalarını kırıp yerle bir ettiler, ardından fabrika binalarını ateşe verdiler.
Olaylar üç gün sürdü.
Şehre yeni atanmış olan Kaymakam Tevfik Bey, isyanı bastırmak için 14 kadını tutukladı.
Kadınlar bu kez tutuklanan arkadaşlarının serbest bırakılması için kaymakamlığa yürüdüler. İsyanı bastıramayan, tutukluları serbest bırakmak zorunda kalan Uşak Kaymakamı görevden alındı.(O tarihte Uşak ilçe idi ve Kütahya iline bağlıydı.)
İsyandan büyük zarar gören yabancı şirketler Osmanlı Sarayı’na şikayette bulundular.
Saray, olayın soruşturulması için Anadolu Valisi Ahmet İzzet Paşayı görevlendirdi. Ahmet İzzet Paşa da ilk iş olarak Bursa'dan müfettiş Daniş Bey'i Uşak’a gönderdi.
Daniş Bey uzun çabalar sonunda isyancılarla fabrika sahiplerini barıştırdı. Ancak olaylar yatıştıktan sonra da fabrikaların açılması durumunda halkın tekrar isyan edeceğini rapor ettiği için Osmanlı devleti, halkın tekrar ayaklanacağı korkusuyla fabrikaların yeniden açılmasını 10 yıl geciktirdi.
Uşaklı kadın işçilerin bu eylemi Osmanlı kadın emek tarihine “Tarak Yağması” olarak geçti.
Bu olay, kadının isyan ettiği zaman ne kadar kararlı ve güçlü olduğunun belgesidir.
Fatma Zehra Köseley
Balıkesir 24 SAAT.COM
6 notes · View notes
sillagen · 8 months
Text
İstanbul'da bir kız ile tanışmıştım. Kız felsefe öğretmenliğinden atanmış bir an konuşurken ufak bir şive yaptı. O sıra direkt Doğulu musun? Dedim evett Nerdesi diyince Muş dedi. Muş'ta neresi falan muhabbet ilerledi. Kız diyor ki kimse beni anlamıyordu çok çabuk anladın ya dedi. Sonra instagram'dan takipleşelim mi oldu takipleştik. Jxjejxjıfjdd
13 notes · View notes
yasamaksarkisi · 11 months
Text
bir hocamızın tanıdığı buraya atanmış, konuşmak için telefonumu iletmiş kiza vs. kiz cok tatli cok hevesli, diyor ki eşyalı ev tutacağım ki yaza da muhtemelen evlenirim. arkadaşlar... yani Allah sonumuzu benzetmesin dememek için zor tuttum kendimi. benim yaptığım ve yıkılan planlarimi kimse yaşamasın. bütün gece dua edicem bunun için.
ben gidiyim de akşam yemeği yiyim acıma ara verip. hayattt hayat işte
7 notes · View notes
serhatnigiz · 5 months
Text
Devletin Teminatının Olmadığı yerde Milletin Teminatı Olur mu?
Tumblr media
Yürütmenin yargıya tepeden atamış olduğu memurlar (kendi adamları) ile yürütmedeki ve yasamadaki memurlar karşı karşıya gelmiş durumda. Ne de olsa bugüne kadar tüm kirli işlerini bu yargıya yaptırdılar.
Bahçeli sistem krizi yok dese de, sadece sistem krizi de yok! Sistem krizi ile iç içe girmiş yapısal bir kriz var. Yasama, yargı ve yürütme klikleri arasındaki gerilimin asıl nedeni de bu.
Düne kadar emir ve talimat ile AYM'ye karar aldıran Bahçeli (Jülistokratik MHP çetesi) ne oldu da şimdi AYM'yi "kapatmakla" tehdit eder hale geldi.
Bahçeli ve adamlarında AYM'yi kapatabilecek cesaretin zerresi yok!
İyisi mi yürütmenin (kendisini milletten üstün gören yetki diktatörlüğünün) son kalesi olan yürütme-yargısı AYM'yi ve diğer sözde yargı kurumlarını Bahçeli'yi beklemeden millet topyekün kapatsın!
Bu kurumların bugüne kadar millete bir faydası da görülmedi. Bu kurumlar ülke tarihi boyunca kendisini milletin üstünde gören bir avuç memur kastına çalıştı. Bu memur kastları da milletin devlete sunduğu olanakları kullanarak kendi kafalarına göre bir "kapitalist düzen" yarattı. Ama bu nasıl bir kapitalizm ise ortaya çıka çıka kapitalizmin ne evrensel ne de yerel normlarına dahi oturmayan feoktokratik ve müphem bir çete-kapitalizmi ortaya çıktı.
Bu çeteleri AYM gibi yürütme-yargısı değil, yargılasa yargılasa denetim usul/muhakeme kanunları ve denetim mahkemeleri yargılar!
Öyle yalandan tehditleri geçeceksin önce icraat görelim. Hadi paçan yiyorsa Bahçeli AYM'yi kapatta görelim! Sende o yürek var mı Bahçeli?
Yıllarca "devletin bekası" söyleminin arkasına saklanıp milletin temel haklarına çökme döneminiz artık bitti. Yaptığınız onca katliamlar, işkenceler, zulümler yanınıza kar mı kalacak sandınız!
"Devlet" diye isim mi olur? Gerçek ismini kullanmayan adamdan milliyetçi mi olur?
Milliyet-çiliği bile ayaklar altına alıp milleti tanımayanlar tabii ki anayasada tanımaz, kanunda tanımaz, her haltı yer. Bu nasıl bir milliyet-çilik ise Türklüğü/üniter kimliği mahkemeleştirmek için 15 Temmuz senaryosunu çevirir!
Millet niye bu temsiliyetist-memuriyetist zorbalığı tanımaya devam etsin ki? Teminatı olmayan devlet çete devletinden başka da bir şey değildir.
Çeteyseniz açıkça çıkıp "biz çeteyiz" diyin olsun bitsin. Öyle yalandan cumhuriyet gibi demokrasi gibi kavramların arkasına saklanmaya devam etmeyin.
O da olmuyorsa çıkın açıklayın "biz devlet değiliz" diyin, biz anayasa ile kanun ile kural ile yönetilmiyoruz, bu devleti bir avuç memur kastı idare ediyor diye millete beyan edin!
Ne de olsa devlet bile beyan esasına göre kurulur.
Bu ülkede devletin teminatı yok! Bir ülkede devletin teminatı yoksa o ülkede milletinde teminatı yok demektir.
Milletin teminatının olmadığı bir ülkede kurtuluşun tek yolu vardır; o da yasamada, yargıda ve yürütmede gerçekleşecek olan kurumsal denetimist devrimlerdir.
Ancak millet bu şekilde kendi temel hakları için ister seçilmiş olsun ister atanmış olsun temsiliyetizmden ve memuriyetizmden hesap sorabilir.
Temsiliyetizm ve memuriyetizm var oldu olalı devlet her zaman var olmuştur. Devletin-kitleselleşebilmesinin ve kitlelerin-devletleşebilmesinin yolu denetimle mümkündür. Aksi takdirde; ister cumhuriyet denilsin ister demokrasi denilsin tüm rejimler son çözümlemede bir memur kastları diktatörlüğünden başka da bir şey değildir.
Bir avuç bürokrasi mi hayatınızı nasıl yaşacağınıza karar verecek yoksa siz kendi hayatınızın yönetiminde söz ve hak sahibi mi olacaksınız?
Denetim mücadelesi ne sağ ne de sol meselesidir. Denetim meselesi siyaset üstü politik bir toplumsal proje meselesidir. Bir kişiye hak olan şey herkese de hak olmalıdır ki, toplum kendi deneylerinden dersler çıkararak denetimi tabandan tavana kadar yaşamın her alanına yayabilsin. Bu sayede de insan kurtarıcı aramayı bırakıp, kendi hayatının öznesi haline dönüşebilsin.
Kendi temel hakları için mücadele etmesini bilmeyen bir insan, ne işçiler adına, ne emekçiler adına, ne ezilenler adına, ne kadınlar adına, ne de gençler adına mücadele falan yürütemez. Yürütüyormuş gibi yapar ama farkında olsun ya da olmasın aslında temsiliyetizme ve memuriyetizme hizmet etmekten öteye de geçemez. Bu yüzden de kafasında ya kişileri kutsallaştırır ya partileri kutsallaştırır ya da devletleri kutsallaştırır. Bu da kendi özgür iradesinin ortadan kalkıp yerine kendisinden daha üstün olduğunu düşündüğü bir iradenin boyunduruğu altına girmesi sonucunu doğurur.
Halbuki her insan önce "ben" olduğu müddetçe "biz" olabilir ve kendi temel haklarına paralel olarak toplumsal haklar içinde mücadele edebilir. Ancak hayatın her alanında denetimist olmayı başarabilen bir insan tüm insanlığın global hak ve özgürlük mücadelesine yol gösterebilir. Emeğin emek, insanın insan üzerindeki tahakkümüne ve baskısına ancak denetimist yoldan son verilebilir! [1]
Dipnot
[1] AYM'nin Avrupa Konseyi ve AİHM-AİHS ile sözleşmesi/protokolü yok. Bu durumda AYM "seçilmenin seçimlerde teminatı yok" diyip seçilmeni (uluslararası hukuk açısından) AİHM'ne de gönderemiyor. AYM yürütmenin emrini yerine getirmek adına (yerel hukuktan) Can Atalay parodisi üzerinden sözüm ona sorunu çözmeye kalktı. Ama bu durumda da AYM hükümetin istediği kararı alamıyor. Yargı aslında hep yürütmenin-yasamanın yargısı/personeli idi. AYM'de ki memurlara onca kararı aldırıp sonrada aldırdıkları kararları, kanunları ve anayasayı tanımayanlarda yürütmedeki ve yasamadaki memur kastları. AYM'ye karar aldır sonrada AYM'yi terör yuvası olmakla suçla ne güzel di mi? AYM de adam olsun "seçilmenin seçimlerde teminatı yoktur" kararı ile birlikte Cumhurbaşkanının kanun olmayan 14 Mayıs CK'sını iptal ederek hükümeti düşürsün! Ne yani bu memur ilahları Allah'tan büyük mü? Devletten ve milletten daha mı büyükler? Bahçeli kim oluyor? Gerçek ismini kullanmayan adamdan ülkücü mü olur!
24.11.2023
Serhat Nigiz
2 notes · View notes
beyazmantoluu · 7 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
e. ile buluştuğumdan beri henüz zihnimde bir şeyleri toparlayamadım. istediğim o arınma haline de ulaşamadım. aksine sırtıma sanki daha fazla yük almışım gibi. beni tehdit eden dengesiz evlenmiş ve eşine şiddet uyguluyormuş. korktuğum ve beklediğim bir şeydi. ne düşünmem gerektiğini ise bilmiyorum sadece kız için dua ediyorum. o dönemlerde lisede ve üniversitede arkadaşım(!) olan beni sürekli zorbalayan biri vardı. zorbalıklarını anlatmayacağım fakat hâlâ aynıymış. biz lisedeyken ailem kolay kolay dışarıya izin vermezdi. (ilk çocuk olma sorunsalı. kilitler sonradan açılıyor :d) bu yüzden "kocaman olduk hâlâ ailen nasıl karışabiliyor" derdi. (kocaman dediği daha 9.sınıf skdkdm) antalya'ya atanmış, sevgilisiyle birlikte yaşıyormuş. ama tesettürü ailesinin baskısından dolayı bırakamamış. 26 yaşında, kendi hayatını kurmuş ve ailesinden uzak olmasına rağmen. buna şaşırmıyorum insan bazen o sınırdan çıkamıyor maalesef. eleştirmiyorum da. fakat lisedeyken dışarıya fazla izin alamadığım için onca laf söyleyen kızın ailesinin sözünden hâlâ çıkamamış olmasına üzüldüm mü yoksa başka bir şey mi hissettim, bilmiyorum. gerçekten bu hissin adını koyamıyorum. kinli bir insan değilim ama iyi dileklerde de bulanamıyorum bunca şeyden sonra. bu hisler de beni yoruyor. mesela dün de önceden bizim oturduğumuz, şimdi de ananemgilin oturduğu eve gittik. çocukluğumun büyük bir kısmının birlikte geçtiği f. evlenmiş ve o katta oturuyormuş yine. her gün kavga dövüş oluyormuş, hem de tüm komşuları ayaklandıracak kadar. kalbim sıkıştı. aynı çemberin içine sıkışıp kalmış ve üstelik mutsuzmuş. bu konuda da düşünmekten kaçtım. hâlâ kaçıyorum. çünkü bir şeyleri düşündüğümde o kişinin tüm duygularını benim sanıyorum. ve sanki o hayatı ben yaşıyormuşum gibi kamburlaşıyor sırtım. neyse. e. diğer kişilerin de neler yaptıklarını anlattı. herkes belli bir düzen kurmuş gibi görünüyor. işleri, evlilikleri, çocukları. ben hiç kendimi o noktada göremiyorum. ek olarak kendimi çok sabit hissediyorum. ama durup düşününce değilim. ben de başka bir şehirde yaşıyorum ve psikoloji okumaya başladım. olduğum konumu neden hep aşağı görüyorum ki? bundan vazgeçmeliyim. e. nin yaşamına ise özenmedim desem yalan olur. evliliği mis gibi, tam hayal ettiğim gibi. bir fanusun içinde sadece karı-koca ilişkisi gibi değil de yeri geldiğinde arkadaş gibi olan bir çift anladığım kadarıyla. ve çok güzel geziyorlar. çok paraları olduğundan değil, buna özen gösterdiklerinden. meğer böyle bir evlilik de mümkünmüş. onun adına aşırı sevindim. bunun yanında ben yine pek konuşamadım. çok fazla kabuğuma çekiliyorum, karşımdaki en rahat ettiğim kişi bile olsa bu değişmiyor. bu durumun beni hâlâ üzüyor olmasına şaşırıyorum. her neyse. yeni bir kitaba başladım. sanki kendimi okuyorum gibi. daha önce hiç böylesine rastlamamıştım. adam resmen ben, her sayfasını şoka girerek okuyorum skdndn okumaya başladığımdan beri ben de onun gibi kendi hayatımı kendi kendime seslendiriyorum. endişelipsikologun tavsiyesini bu şekilde şekillendirsem nasıl olur acaba. bunu denemeyi çok istiyorum. yani günlerimi bu romandaki gibi yazmayı. bunu düşünmek bile heyecanlandırıyor. umarım yazarım.
4 notes · View notes