Tumgik
#Karakterinin
arbrenu · 10 months
Note
Aşık olmadıysan bütün karakterinin aşkını nasıl bu kadar güzel yazıya döktün?
Aşk yazdığımı düşünmüyorum ben aşk benim yazdığım gibi bir şey olmamalı ahahjaksks
150 notes · View notes
shockwawe · 30 days
Text
Yanına yakıştırdığın insanlar beni şaşırtmadı, karakterinin yansıması buydu, her insan da olduğu gibi.
34 notes · View notes
laviniapricity · 2 years
Text
Gerçekten sevdiğim pek az insan var; hele saygı duyduğum daha az insan var. Dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyor...
Tumblr media Tumblr media
Gurur ve Önyargı
506 notes · View notes
kopuk-55 · 9 months
Text
Tipin Önde Gidiyor Olabilir Ama
Karakterinin Adım Atacak Hali Kalmamış...
Tumblr media
136 notes · View notes
bungoustraydogs-tr · 9 months
Text
Bungou Stray Dogs'da Neden Kahveci ve Karısı En İyi Ship?
Son zamanlarda kahveci karısının kim olduğuna dair mesajlar alıyorum. Açıkçası serinin romantizmini taşıyan en iyi iki karakterinin bilinmemesi beni üzdü ama sonunda artan ilgiden de memnunum.
1. Serideki En Normal Karakterler Oldukları İçin
Tumblr media
Kahveci ve karısı Ajansın en alt katında bulunan Uzumaki Kafe'nin sahibi ve aynı zamanda çalışanlarıdır. Üst katlarında kaplana dönüşen Atsushi dahil pek çok yetenek kullanıcısı, cinayet ve diğer polisiye vakalarıyla uğraşmalarına rağmen ikisi de delirmeden normal kalmaya devam ediyor.
...
2. Kafe Sahibi ve Karısı Güler Yüzlü Olduğu Kadar İyi Kapli, İlişkileri Toksik Değil
Tumblr media
Kahveci daima güler yüzlü, kibar ve zarif birisi. Kahveyi de güzel demliyor. Karısı da neşeli birisi.
Tumblr media
...
3. Tehdit Edildiğinde Dahi Ajansı Korudular ve Parmakları Kesilse de Suçlulara Teslim Olmadılar
Tumblr media
Suçlu Çetesi, Ajansı tehdit etmek için Kafeye saldırdığı sırada Kafe Sahibi, tırnakları etlerinden koparılsa dahi Ajans üyelerinin yerini suçlulara söylemedi.
4. Lonca'da Eski Bir Suçlu Olmasına Rağmen Lucy'i Kanatları Altına Aldılar ve Av Köpekleri Tutuklamak İçin Geldiğinde Lucy'i Korumak İçin Orduya Yalan Söylediler
Tumblr media Tumblr media
Ayrıca Kahveci,karısını korumak için saklanması söyledi ve kendisi Av Köpekleriyle tek başına yüzleşti.
97 notes · View notes
remainingkenobi · 4 months
Text
The Way Back
Tumblr media
"The Way Back" filmi, 2020 yapımı bir Amerikan spor drama filmidir. Gavin O'Connor tarafından yönetilen filmde, başrolde Ben Affleck yer almaktadır. Film, eski bir lise basketbol oyuncusu olan Jack Cunningham'ı takip eder. Jack, alkol bağımlılığıyla mücadele ederken, eski okuluna basketbol takımını koçluk yapmak üzere geri döner.
Film, genellikle Ben Affleck'in performansını ve karakterinin derinliğini öven eleştiriler almıştır. Affleck'in kişisel hayatındaki mücadelelerle benzerlik gösteren karakter, filmi daha etkileyici kılan bir unsurdur. Film, alkol bağımlılığı, ikinci şanslar ve kişisel mücadeleler gibi temaları ele alır.
Eleştirmenler, filmdeki spor sahnelerinin gerçekçiliğini ve duygusal yoğunluğunu takdir etmişlerdir. Ancak, bazı eleştirmenler filmi sıradan bir spor drama filmi olarak değerlendirmiş ve hikayenin bazı klişeliklere düştüğünü belirtmişlerdir.
Sonuç olarak, "The Way Back" filmi genel olarak olumlu eleştiriler almış ve Ben Affleck'in performansı özellikle övgü kazanmıştır. Ancak, bireysel tercihlere ve beklentilere bağlı olarak, bazı izleyiciler filmi daha eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirebilirler.
25 notes · View notes
sillagen · 3 months
Text
Pavyon kültürü neden meşhur oldu. Dilber karakterinin ünlü olmasını saçma buluyorum kusura bakmayın. Sahnede iki kıvırma değil bu hayat ordaki kızların hayatı, hayali, geleceği,bedeni tükeniyor. Mal gibi muamelede bulunuyorlar. Bizimkiler de çıkmış bunun reelsini yapalım hiç komik değil vallahi hemen geçiyorum hemen. Örnek teşkil eden bir olay da yok
31 notes · View notes
nesirov · 2 years
Text
Bu bir soru-cevap postudur. Sorularınızı alayım.
1-) Kendinde değiştirebileceğin herhangi bir şey olsaydı bu ne olurdu?
2-) Diyelim ki bir ormanda akşam üstü trafik kazası geçirdin ve tek başınasın. Hattın çekmiyor ve ormanın içinde şehre giden bir tabela gördün. Günün aymasını mı beklerdin yoksa tabelayı o sıra takip edip şehre mi giderdin?
3-) Yaşadığın en kötü olay yaşanmasaydı sence ne olurdu?
4-) En son ne zaman ağladın?
5-) Söylediğin en büyük yalan neydi?
6-) Ailenden sakladığın bir sırrın var mı?
7-) Giyim tarzın nasıl?
8-) Tumblrda en son kiminde konuştun?
9-) Hiç birinin numarasını duvara yazdın mı?
10-) Kendi kendine konuşur musun?
11-) Sence insan hangi durumda evlenmeli?
12-) Bana 3 tane dizi önerir misin?
13-) En son dinlediğin 3 şarkı?
14-) Yabancı müzikler mi yerli mi?
15-) Bir türlü sevemediğin oyuncu?
16-) Eşcinseller hakkında ne düşünüyorsun?
17-) Sen türkiyenin başına geçecek olsaydın ilk neyi değiştirirdin?
18-) Eski sevgilinin en sevmediğin özelliği?
19-) Piyano mu keman mı?
20-) Resim çizebiliyor musun?
21-) Hangi yeteneğe sahip olmak isterdin?
22-) Yeniden doğma şansın olsaydı nasıl bir ailede doğmak isterdin?
23-) Hiç kendi cinsinden hoşlandın mı?
24-) Yakın arkadaşına söylediğin bir yalan oldu mu? Olduysa ne ?
25-) Kendin ile arkadaş olmak ister miydin?
26-) En son izlediğin dizi?
27-) Hiç ölmek ile alakalı yazı yazdın mı?
28-) Hiç ölmek istediğini birine söyledin mi?
29-) En sevdiğin öğretmeninin en sevdiği öğrencisi olduğunu öğrensen tepkin ne olurd u?
30-) Hiç okuldan kaçtın mı?
31-) Hiç disipline gittin mi?
32-) En son kime değerli olduğunu söyledin?
33-) Kendini seviyor musun?
34-) Yanında olup sarılmak isteyeceğin kişi?
35-) Tumblrdan en değer verdiğin 3 kişi?
36-) Hiç tumblrdan biriyle tartıştın mı?
37-) Dişlerin güzel mi? Fotosu var mı?
38-) Bir yeteneğe sahip misin?
39-) Sence bir travma atlattın mı?
40-) Karşı cinsten olan sevgilinin aslında karşı cinsten olmadığını öğrensen tepkin ne olurdu?
41-) Google geçmişini buraya atar mısın?
42-) Youtube geçmişini buraya atar mısın?
43-) Tumblrda engellediğin ilk kişi kim?
44-) Sana aşık olan kaç kişi var?
45-) Erkeklerde neye düşersin?
46-) Kızlarda neye düşersin?
47-) Hiç ölmek istedin mi?
48-) Hiç ölmeyi denedin mi?
49-) Buzdolabının önüne gözün kapalı git, gözün kapalı rastgele bir şey al ve aldığın şeyin fotosunu buraya at.
50-) Tumblrda hiç birine blogun kötü diyerek anonim oldun mu?
51-) Tumblrdan bazı insanlarla sırf ayıp olmasın diye konuşuyor musun?
52-) En son hangi hayalin seni yarı yolda bıraktı?
53-) Hiç aşık oldun mu?
54-) Sence insanlara gerçek kendini gösteriyor musun?
55-) Sana yakın bir kitabı al, son sayfasındaki son cümleyi buraya yaz.
56-) En sevmediğin ve en sevdiğin dizi isimleri?
57-) birini öldürecek olsan kimden başlardın?
58-) Hangi dizideki hangi karakterin hayatı senin hayatın olsun isterdin?
59-) Anlat bakalım, neden tumblr?
60-) Eğer tumblr’ın kurucusu olsaydın ilk ne yapardın?
61-) En son ileti attığın kişi kim?
62-) Engellediğin son kişiyi buraya etiketler misin?
63-) Sana 1000 lira verseler çiğköfte dondurma ve sütü acı biber ile yer miydin?
64-) Gözlerin ne renk?
65-) Kilon ve boyun kaç?
66-) Dünya dışında hangi gezegende olmak isterdin?
67-) Ablan, abin veya kardeşin var mı?
68-) Blogunun sesi açık olan blogları buraya etiketler misin?
69-) Bu ilk blogun mu?
70-) Dünyaya yeniden gelecek olsaydın, nasıl bir görünüşün olsun isterdin?
71-) Dün gece kaçta Uyudun?
72-) Oturduğun şehir?
73-) Oturmak istediğin şehir?
74-) En son kimi özledin?
75-) 75 yaşında geldiğinde sence nasıl biri olursun?
76-) Profil fotoğrafı olarak neden bunu seçtin?
77-) İnsanlar sana anonim olunca ne hissediyorsun?
78-) Kendini anlatmaya çalıştığında hangi özelliğini vurguluyorsun?
79-) Sence dünya daha iyi bir hal alacak mı?
80-) Niye insanlar bu halde?
81-) Bir anime karakterinin gerçek olmasını isteseydin bu hangisi olurdu?
82-) Anonimden birine hakaret ettin mi?
83-) En son çekindiğin 2 fotoyu buraya at.
84-) Yazı yazıyorsan, en son yazdığın yazıyı buraya at.
587 notes · View notes
master1wayne · 8 months
Text
Gençlik Öfkesi S1 - B3
Uyarı bu bölüm genel olarak Derya karakterinin bakış açısından yazılmıştır. Bunu dikkate alarak okuyun. -İyi Okumalar-
BÖLÜM 3 [YANIYOR]
A: Yok abla, hatta ben gideyim!
Nereye?
A:...
O an Aras'a ne oldu bilmiyordum. Gömleğini ve ceketini alıp kapıyı açtı sonra da sertçe çarparak çıktı.
Hemen arkasından kapıya koştum ama çoktan aşağıya inmişti.
Saat gece 1.42 bu saatte nasıl taksi bulacaktı, hem dışarıda dolu yağar gibi yağan yağmur'a çıkarsa ıslanarak ağır bir şekilde hasta olabilirdi.
Hemen salona gittim ve perdeyi çekip aşağı bakmaya başladım. Daha Aras'ı dışarıda göremiyordum. Belki de çoktan gitmişti.
Biraz daha bekledim. Tam perdeyi kapatıp içeri dönecekken, Aras yolun karşısına doğru yoğun yağmurun altında yürüyordu.
Kaldırıma çıktı ve bir sağına bir soluna bakarak bir taksi'nin gelmesini bekliyordu, yağmur bir mermi gibi vücuduna düşüyordu.
Ayriyeten buradan gördüğüm kadarıyla bir şey onu etkilemiş olmalı ki, huzursuz görüntüsü iyice artmıştı.
Bir an kafasını yukarı doğru kaldırdı ve pencereden onu izleyen bana doğru, baktı.
Sonra da Aras bildiğin etrafında bir deli gibi dönmeye ve dengesiz hareketler etmeye başlamıştı.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken, gözlerimin önünde tam o esnada yere çivi gibi çakıldı.
Hemen, anahtarımı aldım ve hızlıca merdivenlerden koşarak indim.
Kapıyı açtığımda, yağmur daha fazla şiddetlenmiş yol bildiğin sulama kanalı gibi olmuştu.
Fakat, buna aldırış etmeden ayaklarım suyun içine gire çıka karşı kaldırıma koştum. Kaldırıma geldiğimde Aras'ı sırtüstü çevirdim ve ilk baş nefes alıyor mu diye kontrol ettim.
Çok şükür! Bir sorun yoktu hemen telefonumu açıp ambulansı arayacakken bir anda Aras elini koluma attı.
-----
Aras:
Birisi'nin yağmur suyuna çarparak çıkan, karışık adım atma seslerini duymuştum, beni sırtüstü çevirdi.
Kim olduğuna bakmak istiyordum ancak içimdeki o şey benim gücümü emmişti gözümü bile açamıyordum.
Bir anda tuş seslerini duymamla ne kadar zorlansam bile elimi ona attım ağzımdan tek çıkan şey o an "bir şey yok sadece beni evime gitmek istiyorum lütfen" diyebilmiştim.
Çok yorgun ve umutsuz bir halde yatıyordum. Belki gelen kişi bir soyguncu ya da öylesine geçen biri olabilir.
Belki bana yardım bile etmeyebilirdi ama yüzünü görmediğim için ne amaçla gelebilir düşünemiyordum.
Güzel bir ses kafamın içinde "Aras haydi kalk canım lütfen" diyordu.
Rüya gibiydi aslında her şey. Fakat, fakat? Evet bu sesi yine duydum!
Ve tekrar daha duydum. Birisi beni kaldırmaya çalışınca gözlerim bütün ağırlığa rağmen açılabilmişti ve gördüğüm tek şey Derya abla'nın güzelliğiydi...
-----
Derya:
Aras Canım lütfen birazcık bile kendini hareket ettirebilsen gerisi kolay haydi canım.
Birazcık adım atabilse onu evime götürebilirdim. Aras bir dakika ardından biraz da olsa kendine geldi ve benden destek alarak kısa adımlar atmaya başladı.
O an nasıl oldu bilmiyorum ama ağır olmasına rağmen ona destek olabiliyordum. Ayaklarımız yolda suya bata çıka karşıya geçiyorduk.
Ara sıra, Aras'ın ayakları sendeliyordu.
Sonunda iki adım daha attık ve apartmanın kapısından içeri girdik.
Aras'a baktığımda gözleri yarım açık halde bana bakıyordu "Hadi biraz daha adım atalım çok az kaldı şu merdivenleri de hallettik mi evdeyiz" dedim.
[5 dakika sonra]
Oh sonunda! Vardık Aras geldik evimize canım!
Kapıyı açmamla beraber Aras ile birlikte yere yıkıldık. İkimizde derin derin nefes alıyorduk.
Bir an Arasın yüzüne baktığımda hafif hafif gülüyordu.
O gülünce, ben de deliler gibi gülmeye başladım.
Bir süre güldükten sonra Aras'ın tekrar kalkmasını sağlayıp banyo'ya doğru götürdüm. Aras yine gözleri kapanacak gibi olduğu için üstünü ben çıkarıyordum, kendisi de itiraz etmiyordu.
Üstünü çıkarmıştım fakat altı kalmıştı. Ya çıkaracaktım ya da böyle ona su tutacaktım.
Aslında çıkarsam sorun olmazdı, daha önce eski sevgililerimin vücudunu görmüştüm Aras benim kardeşim gibiydi ne sorun olabilir di?
Aras ilk baş pantalonuna el atınca ellerimi bileklerinden tuttu.
Ben de ona "Merak etme yıkanman lazım çok ıslaksın hasta olabilirsin" demiştim.
Yavaşça ellerini bileklerimden çekti. Altını da çıkarınca sadece boxer ile kaldı. Sıcak suyu açtım ve Aras'ı küvete soktum.
[10 dk sonra]
Aras'ı yıkarken bir nebze olsa bile kendine gelmişti, duş aldırdıktan sonra yavaştan ellerimden destek almıştı. Hâlâ gücünü toplayamamıştı.
Ayağa kalkınca istemsizce gözüm aletine takılmıştı, hemen gözlerimi o taraftan çekip, kendi kendime başka bir tarafa bakıp öylece duruyordum.
Aras bir ara seslenmişti fakat kafamda hâlâ kendimle çatışıyordum.
Bir an eliyle bana dokununca kendime gelmiş ve hafifçe irkilmiştim.
A: Abla iyi misin?
!... İyiyim, iyiyim sadece bir an daldım kardeşim. Sen iyi misin?
A: Abla iyiyim ama, ş-şey boxer var mı fazlalık?
Ben yine bir aptal gibi sanki az önce görmemiş ve bilmiyormuş gibi yine altına doğru baktım.
Aras'ın cinsel organı hala ayaktaydı ve hafifçe boxer'ı delecek gibi hareket edince hemen elimi saçıma attım ve birazcık kaşıdım.
A: Abla var mı yok mu?
E-evet var özür dilerim düşünüyordum.
Hemen getiriyorum 1 dakika bekler misin canım?
A: Tamam Abla'm bekliyorum.
Hemen kapıdan çıktım ve arkamdan da kapattım. Hızlı adımlarla giderken içimde bir gariplik hissettim. Tatlı bir ateş vücudumu ısıtıyor ve zevk veriyordu.
Odama varınca hemen babamın eski eşyalarına baktım ve çekmecede 3 tane boxer buldum.
Aldığım gibi tanesini aldım ve hızlıca banyo'ya döndüm.
Döndüğümde Aras ayakta beni bekliyordu ve elini bana uzattı bir an öyle durdum sonra Aras'a bakınca boxer'ı istediğini anladım.
Eline bıraktığım gibi, bornozu da makine'nin üstüne bıraktım ve sonra da odama geçtim.
Yatağın üstüne oturunca son 5 dakika içerisinde sanki 5 dakika'dan daha fazla fazla şeyler yaşamış gibiydim.
Kendi kendime soru sorar hale gelmiştim "acaba oraya baktığımı gördü mü? -Yok canım ne görmesi zaten farketmeyecek kadar yorgun ve halsiz." bunu tekrar tekrar kendime diyerek, sadece kendimi avuttum.
Dışarıdan Aras bana "abla nereye geçeyim?" dedi.
Aras, sesime doğru gel balım.
[Kapıyı tıklatır]
Girebilirsin canım, gel içeri!
Otur bakalım temiz kıyafetler ayarladım sana. Saç kurutma makinesi de burada!
A: Teşekkür ederim abla. Yani nasıl oldu bilmiyorum ama kendimi çok kötü hissettim ve son gördüğüm şey senin suratındı.
Şu an biraz iyi gibisin canım! İyi ki seni yukarıdan izliyordum yoksa bakmasam belki orada başkası seni ya görecek ya da üstünde ne varsa alıp kaçabilirdi.
A: Haklısın abla...
Hem Aras neden gitmek istedin, sana kalma dedim mi ki ben? (sinirli)
A:...
Nasıl yağmur yağıyor saat kaç ıslanıp hasta olabilirsin bunu da mı görmüyorsun, düşünmüyorsun canım? (sinirli)
A: Ne desem şu an o kadar saçma gelir ki abla. Yani neden bilmiyorum kendimi iyi hissedemedim ve çıktım gittim.
Neyse, neyse ne olur ne olmaz sana ben bir çorba yapayım. Sen giyin hapta vereyim sana yemekten sonra ne olur, ne olmaz.
(KAMU SPOTU: SADECE DOKTOR KONTROLÜNDE İLAÇ KULLANINIZ)
Odadan çıktım ve mutfağa gidip hemen bir tarhana çorbası yapmaya başladım.
-----
Aras:
Derya abla odadan çıkınca giyinmeye başladım üzerimde bitmeyen büyük bir yorgunluk ayriyeten de sanki koca bir ağırlık var gibiydi.
Kendi kendime yaptığım şey aklıma geliyor gözlerimi açıp kapattığımda aklıma Derya abla'nın külotunun kokladığım geliyordu.
Giyinirken bile verdiği kıyafetlere de acaba bu koku bulaşmış mı diye hepsini bir köpek gibi kokluyordum.
Ama o güzel ve azdırıcı koku sadece onun külotunda olmalıydı...
Üstümü giydim ve ümitsiz bir şekilde saç kurutmayı fişine takıp saçlarımı 5 dakika boyunca fönleyip kuruttum.
Haydi kalabalık olmasın da şu saç kurutma makinesini yerine koyayım...
Kalktım ve etrafıma baktım bir sürü çekmece yoktu aslında sadece bir dolap vardı, yani bu oda'nın içinde.
O zaman dolabına koyayım sorun olmaz galiba?
Kapağı açtığım da bir sürü eşya vardı küçücük saç kurutma makinesini nereye koyabilirdim ki?
Dolapların bazılarında çekmece bölümü olur normalde, evet bunda da var ama ağzına kadar tişörle dolu.
Acaba şu kapı neyin nesi?
Denemekten zarar gelmez bir oraya bakayım...
[Kapıyı açar ve...]
(yutkunma sesi)
... Bu b-bu ne böyle be. Oğf fena bir sürü fantazi iç giyim malzemesi!
Koca bir oda bunlarla doluydu.
Hayır Derya abla'nın böyle fantezileri olamaz ki? Yıllardır beraberiz azgın biri gibi görünmezdi yani evet ateşliydi ama böyle bir kafa yapısı ve ruhu yok gibiydi???
Misal bunlar ne yani?
Çıt çıtlı transparan badi, jartiyer takımları, vücudu saran külotlu çoraplar.
Küçük aralıklı fileli çoraplar ve daha fazlası. En güzelleri de dantelli külotlar. Yani aklım almıyor ki?
Ayrıca bunlar Derya Abla'nın götüne nasıl oturuyor acaba? Aklım almıyor?
[1.68 boy, ela göz, hafif buğday ten, beline uzanan ince tel saçları, ince beli, orta boy memeler, lana rhoades gibi bir kalça yapısına ve ince ama şekilli bacaklara, küçük ayakları vardı]
Abi bu ne böyle?
Şaka mı bu elektrikli dildo, pembe kırbaç bile vardı. A-acaba Derya abla kendine mi yoksa varsa birilerine mi vuruyordu ya da vurdurtuyordu?
Daha baksam mı yoksa farketmeden çıksam mı? Ne yapsam bilmiyorum ki.
Şu an Derya abla kafamda çok değişti, annesi'nin olabilir mi demek istemiyorum zaten annesi öldü?
Yani bazıları neredeyse sıfır gibi zaten bu sebeple bunlar annesine ait olması imkansız.
-----
Derya:
Kolum koptu be sonunda pişti.
Hemen tabağını koyayım Aras'ın.
Limon ve ekmekte keseyim az bir şey.
Tamamdır hazır.
(Bağırarak) Arasss! Arasss? Arasss?
Hayda uyudu mu acaba?
Bir bakayım.
Kordiorda yürürken acaba uyudu mu düşüncesi vardı içimde umarım uyumamıştır o kadar çorba yaptım hem haplarını da içmedi.
Kapıyı açtım...
Aras?
A: E-evet abla?
Sana seslendim duymadın mı?
A: Dalmışım abla kusura bakma bunları nereye koyacağız dolaba baktım bir an ama yer bulamadım şu kapı'nın olduğu tarafta koyacak bir yer var mı?
Bir an hızlıca kapıya yönelince hemen aklıma kendi fantazi giyimlerim olduğunu hatırladım.
Durr!
Orası değil sen bırak ben koyarım sonra ablacım.
A: Neden abla'm burasıysa elimdeyken koyayım yerine!
Ya sen bırak ben hallederim!
A: Tamam ablacığım.
Aras yavaşça odadan çıktı ben de hemen kapıyı açtım, göz ucuyla baktım her şey aynı ve yerindeydi.
Her şey öyle duruyorsa, demek ki görmemişti!
Hem görmemesine sevindim ama ayriyeten de neden bilmiyorum ama içimde kendimce bir gariplik hissettim yeniden.
Aras'ın yanına döndüğümde koyduğum çorbayı afiyetle içiyordu.
Yanına geldim ve saçlarını okşamaya başladım ben okşarken ağzını sildi ve elimi öpmeye başladı.
Elimi her öptüğünde sanki o sıcak öpücükler başka yerlerime dokunuyor ve bana anlayamadığım bir haz veriyordu.
Ama buna rağmen, araya sınır koymak zorundaydım.
Elimi yavaşça çektim ve Aras'ın yanına eğildim. Sonra küçük bir ödül verir gibi hemen dudağının bitimine bir öpücük kondurdum.
Aras'a baktığımda gözleri parlamıştı bana tatlı tatlı bakıyordu, hafif bir gülücük vardı suratı'nda ama ayriyeten de bekliyordu. Evet belki devamı olur mu diye ya da sadece teşekkür amaçlı bekliyordu.
Çorbasını bitirince kalktı hemen temizlemeye kalktı ancak kendisine "ben temizlerim" demiştim.
Elinde duran tabağı yavaşça aldım ve sonra da yıkamaya başladım.
Ben deterjanı sünger döktüm ve köpürtüp tabağa sürtmeye başladım.
O esnada Aras arkamdan bana yaslandı memelerimi kollarıyla kapladı, kafasını omzuma attı, boynuma sıcak öpücükler konduruyordu.
Ablam, iyi ki varsın diyor, öpmeye devam ediyordu. Vücudu tenime daha fazla değmeye başlamıştı.
Aramızda artık boşluk kalmamış Aras bütün ağırlığını bana vermiş, tezgâha yapışmış halde duruyordum.
Elimde tuttuğum tabağı yıkamaya devam ederken, yanaklarım kızarıyor, nefes alış verişlerim gittikçe artıyor.
Yüzümdeki gülümseme, içimdeki o ateş ve terlemeye başlayan vücudum, kendimi kontrol etmekte zorlanıyorum.
Neden bilmiyorum kalçalarımı hiç anlamadığım kadar istekli ve ateşle Aras'ın önüne bastırıyordum.
Kendimi artık onun vücuduna bırakıyordum.
Ancak kafamda bir taraf bana "dur" demeye başladı, içimde ki bir yerde, daha doğrusu uzak bir yerde bir şey bana "dur o Aras, o senin tek kardeşin" diyordu.
O an sanki gözlerim rüyâdan açılmış gibi oldum ve kendimi dizginledim.
Ne kadar dalmışsam aslında tabağı temizlemiş, hatta su boşa akıyor elimde kirli bir bez duruyordu.
Elimdeki bezi sıktım, sonra da yıkadım ve hemen kendimi Aras'tan kopardım.
Aras'ın yüzü bir an şaşkın şaşkın yüzüme bakıyor. Bana "Şimdi ne oldu da kendini benden uzaklaştırdı?" der gibi bir hâl almıştı.
Sesim titreyerek Aras'a "Haydi artık uyuman lazım" demiştim. Yatağını zaten lavabo'da dururken hazırlamıştım.
Hemen salona boynu bükükler gibi geçerek, gitti ve sertçe gece lambasının kablosunu çekip kapattı.
Ben ne kadar bir şey demek istesem de ağzımı açsam da kelimeler ağzıma gelmiyor bir şey söyleyemiyordum.
Belki de böylesi uygun du, ama bir yandan kafamda kendimle itişiyor "cidden uygun mu? Belki de sen artık güvendiğin birinin kollarına kendini bırakmalısın." diyordum.
Ama her ne kadar az önce kendimi kaptırıp o ateşi az bile olsa yaksam da içimde bir yer Aras'ın benim hayatımdaki yerini sorgulamamı tembihliyordu.
Ben de ışıkları kapattım ve odama doğru gitmeye başladım ama her iki adım attığımda kalbim parça parça oluyordu.
Ancak neden böyle oluyordu, az önce olanlar mı buna sebep oldu yoksa ben cidden mi Aras'a karşı farklı bir şey mi hissediyordum.
Tekrar yürümeye başladım. Odama girdiğimde ışığı açtım ilk baş yatağa oturdum ve öylece durdum sadece durdum. Ne düşündüm ne de bir şey yaptım.
Yere baktım iç çekerek. Kafamı ellerimin arasına aldım. Derin bir nefes aldım bütün oksijeni çiğerlerime doldurur gibi koca bir nefes.
Kafamı kaldırdım elimi lambaya attım, sonra da ışığı kapattım ve ben de yattım...
-İYİ OKUMALAR AMINA KOYAYIM-
28 notes · View notes
varliksancisi · 7 months
Text
“Dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyor.”
Jane Austen
Tumblr media
39 notes · View notes
maksurat · 3 months
Text
Tumblr media
Jane Eyre- Charlotte Bronte
Jane Eyre karakterinin sağlamlığı, gönlüne rağmen aklına ve yasalara olan bağlılığı çok hoşuma gitti. Bu dışardan dikte edilerek yapılabilecek bir şey değil. İnsanın nefsini kendi hür iradesiyle terbiye edip bütün arzularını kontrol altına alması ve hevasının prangasından özgürleşebilmesiyle mümkün.
"Kendimi umursuyorum. Ben ne kadar yalnız ne kadar kimsesiz ne kadar kolsuz kanatsız kalırsam kendi kendimi o kadar sayacağım. Tanrının buyurduğu, insanoğlunun kitaba yazdığı yasalara boyun eğeceğim. Aklım başımdayken öğrendiğim kurallara bağlı kalacağım. Şu anki duygularım, düşüncelerim sayılmaz çünkü aklım başımda değil, deliyim. Yasalar, kurallar da tehlikesiz zamanlar için değildirler ki! İnsanın şeytana uymak üzere olduğu, ruhuyla bedeni ile bu kurallara başkaldırdığı zamanlar içindir. Sert, katı da olsalar boyun eğeceğim onlara. Her önüne gelen kendi kişisel durumuna göre bu yasaları kuralları bozmaya kalkarsa ne yararları kalır."
Jane Eyre, zamanın (19.yy) cemiyet kadınlarının züppeliğinden, ayak takımının ise bayağılığından sıyrılmış bir karakter.
Yazarımızın kadına bakışı ise şöyle:
Erkekler gibi onlar da zekalarını yeteneklerini işletmek için bir uğraş eylem alanına gereksinme duyarlar. Üzerlerindeki baskı pek ağır, sürdükleri yaşam pek durgun olursa acı duyarlar bundan, zarar görürler. Onlardan daha ayrıcalıklı olan erkeklerin, 'kadınlar yemek pişirip çorap örmekle, piyano çalışıp nakış işlemekle yetinsin' demeleri dar kafalıktı. Bir kadın genelde geleneklerin kendisi için yeterli saydığı şeylerden daha fazlasını yapmak öğrenmek isterse onu kınamak, alaya almak düşüncesizliktir.
Romandaki karakter analizleri de çok hoştu:
Gönlünün toprağında kendiliğinden bitmiş hiçbir çiçek açmıyor, hiçbir dal zorlamadan meyve vermiyordu.
Jane Eyre'in 'Sevgili Okuyucu' diye hitap ettiği kısımlarda gönlüm eridi resmen. Kendimi, onun okuyucusu olduğum için şanslı ve bahtiyar hissediyorum. Buna vesile olan @deneyselseyler e de teşekkürlerimi tekrar ileteyim ^^
15 notes · View notes
dolunay66 · 1 year
Text
Dostoyevski'nin hayatını değiştiren olay neydi biliyor musunuz?
Kendi idam sahnesi…
Çar'ın baskı döneminde, arkadaşlarıyla bir sohbet grubu kurmuştu. Yakalandı. 28 yaşında idam isteğiyle yargılandı.
Mahkemenin sonucunu beklediği gece hücresinden alındı. Ölüm kararı yüzüne karşı okundu. Papaz günah çıkarttırdı. Gözleri kapalı olarak bir direğe bağlanıp, müfreze karşısına geçirildi.
"Ateş" emrini beklerken gerçek karar bildirildi kendisine…
Aslında mahkeme 8 yıl hapis vermiş, Çar bunu 4 yıla indirmişti; ama ona ders olsun diye böyle bir gösteri planlanmıştı.
Böylece "ölüm"le tanıştı; oysa bu sefil oyunda asıl keşfettiği şey, "yaşam"dı.
Stefan Zweig'a göre 4 yıl sonra yaralı parmaklarından zincirleri çıkardıkları zaman sağlığı bozulmuş, şöhreti uçup gitmişti, ama kırık dökük bedeninden her zamankinden daha parlak fışkıran tek bir şey vardı.
Yaşama sevinci…
Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağamın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse; o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir.
Bu sözler Dostoyevski'nin Suç ve Ceza kitabında Raskolnikov karakterinin sarf etmiş olduğu sözlerdir.
Aslında Dostoyevski'nin idam anında yaşamış olduğu tecrübelerin aktarıldığı bir metindir.
Durumu en iyi anlatan cümle Nietzsche'nindir;
"Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar."
Tumblr media
53 notes · View notes
bensarikaranfil · 1 month
Text
O herkese baş kaldırdığı karakterinin altında,her gece ağlayan küçücük bir kız çocuğu var...
13 notes · View notes
nnyksss · 1 year
Text
ben özgüvenimi kazanırımda sen kaybettiğin karakterinin zor bulursun
51 notes · View notes
bungoustraydogs-tr · 7 months
Note
5. Sezon final bölüm spoiler!!!
ARKADAŞLAR Bİ ŞEY FARK ETTİM aslında o kadar büyük bi şey değil de ilk defa beynimi kullanınca kendimi bi şey sanıyorum... Neyse neyse..
Fyodor ölürken 'tanrım, tanrım niye benden vazgeçtin ' gibi bi şey söyledi ve bu İsa'dan bir alıntı. Ama Ace'i öldürdüğü bölümden biliyoruz ki Fyodor tanrıya inanmıyo ve tanrı kompleksi olan bi karakter, ölürken böyle dini bir figürün "tanrım" dediği bi sözü alıntılaması aşırı saçma, karakterine uygun değil. Ayrıca yeteneği konusunda pek bir fikrimiz yok. İşlediği 'suç'ların 'ceza'sı sonsuz yaşam gibi bi şey de olabilirmiş gibi geliyo. Yani öldüğünü düşünmüyorum.
Fav karakterinin ölümünü kaldıramayınca kızlar .d
Söylediklerim mantıksız olabilir aklıma geldiği gibi buraya yazdım. Bu kdar...
Fyodor çok fazla alıntı yapıyor, konuşmalarında Tanrı kelimesini en çok kullanan karakterlerden. Keşke ölmeden önce nedenini de gösterselerdi.
21 notes · View notes
yinedemeliha · 10 months
Text
Schopenhauer, bir insanın karakterinin asla değiştirilemeyeceğini söyler.Bu yüzden " Bir insanın kötü bir karakter özelliğini unutmak, güçlükle kazanılmış parayı sokağa atmak gibidir." der. Bu büyük filozofa göre kişi, sonradan ne kadar değiştiğini , artık eskisi gibi olmadığını söylese de inanmamalı, ona Ralph Waldo Emerson'un şu sözlerini söylemeliyiz: "Kim olduğun öyle bir haykırıyor ki, ne dediğini duyamıyorum."
35 notes · View notes