Tumgik
#ara azar
hypnogaja · 2 years
Text
umarım kalktığımda müzik konusunda manyak bilgi bi müzisyen olurum. olamam da. umarım.
5 notes · View notes
petr1chorr · 7 months
Text
Bir yanım əksik qalıb sanki. Bu əskiklik yanımda yox, içimdədir. Ruhumun lap dərinliklərindədir. Zaman keçdikcə, xatirələr yaddaşıma həkk olunduqca, yaraları içimdə sirr olaraq saxladıqca başa düşürəm ki, sonsuz bir döngünün ortasında bitib-tükənmişəm. Canım yanır, ağrı çəkirəm, qanayan yaralarım var. İzlər ən dərinlərimdədir və yaralarım əsla qapanmır. Artıq yorğun ruhumu gizlədə bilməyəcək haldayam. Hər zaman izdihamın içərisində ağlamaqdan qaçınan mən, artıq bunu belə önəmsəyə bilmirəm. Göz yaşlarım sözümə baxmır. İstəmsizcə ən xırda şeyə belə təsirlənirəm və bu vəziyyət artıq çox canımı sıxır. Nə ara bu qədər dibə endim bilmirəm. Ən pisi isə odur ki, sanki bu dibin sonu yoxdur. Endikcə enirəm ən dərinlərə. Hər şey məni dibə çəkir. Ən yaxınlarımla ünsiyyət belə sıxır məni, heç bir şeydən zövq ala bilmirəm. Yavaş-yavaş, azar-azar tükənirəm. Deyəsən, heç zaman həyat bu qədər ağır gəlməmişdi mənə...
67 notes · View notes
1sairbisikletle · 3 days
Text
Meursault'la Konuşmalar 38
Yine uzun bir ara oldu. Her gün yazmak aklıma geliyor aslında ama erteliyorum. Büyük oranda keyifsizliğimden. Geçen hafta seansım vardı. Doktora buraya döndüğümden bahsettim, çok iyi yapmışsın dedi. Hissettiklerimizi karşımızdakine anlatamıyorsak ya da anlattığımız halde anlaşılmıyorsak onu başka bir şekilde dışarı atmak her zaman tavsiye ettiğimiz bir şeydir, yazmak bunun en sağlıklı yollarından biri dedi ardından da. Yazalım bakalım.
Değişen pek bir şey yok. Mutsuzum genel olarak. Sık sık gereksiz tartışmalara giriyoruz evde. Ablam patlamaya hazır bomba gibi. Teze sadece bir gün baktım, o da seanstan önceki gündü. Doktorda da her gün 1-1,5 saat bakma kararı almıştık ama bir kere bile uygulamadım. Gitmiyor elim. Zorunlu işler dışında hiçbir şeye gitmiyor. Zorunluları da hızla halledip kurtulma dürtüsüyle yapıyorum. Bugün de geceye kadar bitirmem gereken bir son okuma var ama onu yapabilirim sanırım, bugün biraz daha iyiyim.
Bu hafta pazar sırası bende. Sonrasında dışarı çıkıp çalışmak için pazara erken gittim, nispeten daha az kalabalıktı. Pazarda ışkın buldum, reyhan aldım falan. Neredeyse eski Erva gibi. Uzaktaki bir dosta selam eder miktarda çok hafif mutluluğumsu bir his verdi. O gazla pazar alışverişini hızlı hızlı değil olabildiği kadar aheste yapabilmeyi denedim, biraz oldu. Daha önce de söylemiştim, eskiden hayata tutunduğum bir daldı pazar alışverişleri çünkü keyif alıyordum, yapmayınca azar işitmiyor laf yemiyordum vs. vs. Zaten hayata tutunma isteğim de kalmadı bu süreçte. Zorunlu olduğum için yapıyorum iki haftada bir. Geçen yıl düşüp burnumu kırana kadar nefret ede ede her hafta yapıyordum bir de. Hatırlamak bile sinirimi bozuyor.
Pazardan aldığım reyhandan fidelik kırdım, geçen sefer fesleğeni yapmıştım hatırlarsanız, bayramdan döndüğümde köklenmiş buldum, anneannemden getirdiğim çileklerle birlikte ektim. İnşallah tutar hepsi. Şimdi sırada nane ve reyhan var. İnşallah güzel köklenirler.
Tumblr media
Dün her şeyi bırakıp 1,5 aydır tahrir yapmamı bekleyen tabağımı tahrirledim. Elim yabancılaştığı için çok hatalı oldu, sinirlerim bozuldu. Kenarlarını yapmadan tahrirledim o yüzden. Belki de hiç yapmam kenar süsünü. Oysa bu bir reprodüksiyon, tam olması gerekir. Neyse.
Tumblr media Tumblr media
Şimdi kalkıp abdest alıp hazırlanacak ve dışarı çıkacak gücü bulmam lazım kendimde ki geçen her dakika yapmayacakmışım hissi daha çok artıyor. Direnebilecek miyim göreceğiz.
Update
On dk daha oyalanıp hazırlandım ve evden çıktım. Son okumanın ilk ve en önemli aşamasını hallettim, tekrarlayan hataları düzeltmeyi bitirdim. Şimdi okumayı bitireceğim, onun da 100 sayfası falan var, gerçi toplamda 140 sayfa zaten ama olsun. Çok güzel bir meyveli ıslak kek yedim bu da bonus. Hadi bakalım.
Update 2
İlk updatei yazıp okumaya başladıktan beş dk sonra annem aradı. Eve gelebilirsin artık dedi. Öyle olunca 2-3 sayfa daha okuyup eve gittim. Yemekte bir türlü yiyemedim, çorbadan sonra kalktım koltuğa uzandım güya iki dk uzanıp kalkıp yemek yiyecektim ama kaldım orada. Sonra anneannemler aradık günlük görüntülü görüşmemizi yaptık ben biraz daha koltukta yatar vaziyette telefonda takıldım sonra saate bi baktım 21.46. Benim geceye bitmesi gereken bir okumam ve 100 sayfam var ben hayırdır ben aklımı mı yitirdim diye düşünerek fırladım ve bilgisayarı kaptım. Yaparken sürekli “bu kesin gece yarısını geçecek, tam da uyku düzenim oluşuyor gibiydi” şeklinde düşüncelerle doluydum ama ilginç bir şekilde 23.30’da bitti. Ki aralarda sürekli whatsapp yazışması yapmam da gerekti. Ama bu işi yayıncı arkadaşımın işi görülsün, darda kalmasın düşüncesiyle almıştım, herhalde o niyetimin bereketini gördüm. Neyse çok şükür ki mazeret bildirmeme gerek kalmadan vaktinden de önce bitirdim.
Bitirdikten sonra kalktım tenekeden bal doldurdum. Annem bir haftadır söylüyor ben de her seferinde ona iki sağlıklı insan gerekiyor tek yapamam diyorum. Asla müsait anlarımız denk düşmüyor ama ben sürekli laf yemeye devam ediyorum. Çay sofrasında da aynı muhabbet oldu, 10 sayfam kaldı bitsin beraber dolduralım dedim. Bitince kalktım anneme haber verip tenekenin yanına geçtim. Teneke dediğim en büyük boy, 5 lt değil yani. Bekledim gelmedi. Mecbur kaldırdım tenekeyi dolduruyorum ama belim boynum bacaklarım bitti. İkinci kabı tenekenin altına o vaziyette geçirmem imkansız. Seslendim içeri. Kendi gelmek yerine ablamı gönderdi. Sadece bir kabı alıp diğerini koydu parmağının ucuyla bile destek vermedi tenekeye tabii ki. Sonra da tenekeyi iyi sil diye talimat verip gitti. Harika. Neyse en azından laf yemeyeceğim daha fazla.
Tatil dönüşü kardeşimin gözü enfeksiyon kapmıştı, gözleri şişti, aktı, korkunçtu. Sonra ablam oldu ama o evdeki ilaçları kullandığı İçin hafif atlattı. Şimdi de annemin gözü olmuş ve benim de gözüm kaşınıyor. İnşallah benimki alerjiden kaşınıyordur. Yüzümü bu düşüncelerle temizledim, kremlerimi sürdüm. Temizlik+krem rutinini buraya ilk yazdığım günden beri hiç kırmadım hamdolsun. İnşallah devamında da kırmam ve bu rutine yeni adımlar ekleyebilirim. Ve şimdi inşallah güzel bir uyku çekebilirim.
5 notes · View notes
mell-ow-world · 2 months
Text
Aslında doğum günüme şuan 7 dakika kaldı ve bugün çok değişikti benim için sanırım değişiyorum hiç bir fikrim yok yada yalnızlaşıyorum hiç bilmiyorum ama farklı hissediyorum bu biraz ucundan yalnızlık biraz üzüntü biraz farklılık. Hepsinden azar azar var sanki
Kendimi anlayamıyorum bilmiyorum değişik benim için bu içimdeki hisin ne demek olduğunu bilmiyorum ve korkuyor gibiyim âmâ bu korkunun boşuna olduğunu da hissediyorum gerçekten beni anlamaya çalışmayın şuân çünkü ben bile kendimi hiç anlayamıyorum ara sıra ve şuân o anlardayım biliyorum çok uzattım zaten paylaşmam sanırım büyük ihtimalle âmâ bir delilik yapıp paylaşadabilirim çünkü benden her şeyi bekleyin
Ah.. neyse artık baya uzattım
İyi ki doğdun küçük mel
Seni seviyorum
2 notes · View notes
wuwuggukie · 10 months
Text
Kilo vermek ve zayıflamak!
Tumblr media
Öncelikli olarak kendimizi aç bırakmak ve de bir öğünde çok yediğimiz için diğer öğünü atlamak hiç sağlıklı değildir dostlarım. Bunlar kendi yaptığım hatalardı ilk başlarda fakat hep bir tatlı veya açlık krizi geçirip önüme geleni yerdim. Zira kan şekerimiz fazla açlık durumunda düşüp beynimiz doğal olarak bizi önümüze gelen her şeyi yemeye ve öncelikli enerji kaynağımız olan glikoz (karbonhidrat) yapılı maddelere yönlendirir. Işte bunu yaşamamak ve hedefimizde başarılı olmak için öncelikle kaç öğün yediğimize göz atalım, ardından da ne sıklıkla fast food, paket gıda tükettiğimize bakalım ve en sonunda hayatımızdaki rafine şeker oranına göz atalım.
- Öğünler
Öğünler arası saat farkı ve yenilen yemek farkı artt��kça metabolizma hızımızda düşüşler gerçekleşebilir bu yüzden tek öğün yerine çift veyahut da 2 öğün yerine 3 öğün yemek daha avantajlıdır. Ayriyetten de bu ana öğün dediğimiz 3 öğün dışında 2 ara öğün yapmamız da en iyi verimi sağlayabilir.
- Fast food & paket gıda!
Fast food veya paketli gıdalar herkesçe bilinirler ve de yemekten pek vazgeçilesi değillerdir çoğu kişiye göre ve yine bunların zararları hemen hemen herkesçe bilinmektedir: kimisi çok yağlı kimisi çok tuzlu veya şekerlidir. Bu yüzden çok tüketimi insanlarda bazı sorunlara sebep olur, bunun başında metabolik bozulmalar, yağlanma ve peşi sıra gelen kilo alma durumu söz konusudur. Işte bu yüzden en az şekilde tüketmek daha sağlıklıdır. Elbette bunu sıfırlamayacağız ama azaltacağız: örneğin haftada 3 kere yiyorsak 2 sefere ve de alıştıkça canınızın hiç istemediğine kadar varacak bu tutumunuz.
- Gelelim başımızın çakma "tatlı belasına" !
Rafine şeker hayatımızın her yerinde bulunuyor, yediğimiz hamur işlerinde, bazı yemeklerde, paket gıdalarda ve de içtiğimiz içeceklerde gerek kendi isteğimizle gerek de o içeceğin içerisinde bulunur: işte bu yüzden şeker hayatımızın "vazgeçilmez" bir parçası gibi gelebilir sizlere. Fakat bu yanlış! Rafine şeker günümüzde ve ülkemizde genellikle pancar yerine kamıştan elde edilir, bu da tatlandırıcı ve katkı maddelerinin fazla olması demektir. "Bu yüzden rafine şekeri tüketmemeliyiz" gibisinden bir söylemim olmayacak ama bunu da azaltmanızı isteyeceğim zira öğünlerimdeki ve hayatımdaki rafine şekeri azaltmak benim için çok faydalı oldu. Tabii bir anda sıfırlayamayız bunu o yüzden yavaştan, azar azar yapacağız bunu.
En önemlisi de kendinizi acele kilo vermeye itmeyin. Acele etmek benlik algınıza zarar verebilir, işte bu yüzden sakince ve de nazikçe sonuçları bekleyin. Başarılı olacağınıza inanıyorum ve inanıyoruz!!
3 notes · View notes
ervasimdineoldi · 8 months
Text
ben ne olursa olsun aileme kendini anlatmayı başaramamışlardan sadece biriyim hani ne istediğne değer verilmeyip arkasında durulmayanlardanım sakin olmaya çalıştığım 3 ay boyunca duygusallığımın zirvesini yaşadım benim sakin ve sessiz kalmam pek hayırlı değildir o sürede o kadar çok şey biriktirmiş olurum ki mesela edilmiş bir sözden tut havanın sıcak olmasına kadar basit şeylerede sinirlenen biri olmam ve aşırı ağır şeylere gülmem 3 ay boyunca en sonunda benim patlamama neden oldu iyi değildim kendimi zehirliyordum hani hem fiziksel hemde mental ailem beni hiç ciddiye almadı kimse beni duymuyor görmüyordu bunun tek suçlusu bendim herkeze çabuk değer veriyordum ailesinden bile değer görmeyen bi kız için fazlaydı dışarda arkadaşlarından ailesinden çevresinden değer görmeyen biriydim derdimi anlatmanın her yolunu denedim ciddi konuştum şaka sandılar sakin oldum dalga geçtiler haykırdım bağırdım sinirlendim deli dediler zaten her konuda baskıyla yetişen bi bireydim onların istediği bir çocuk olmak içib bu sene çok çabaladım ders çalıştım başarılı oldum dereceler yaptım okulumda övgüyle bahsedildi arkadaş çevremi hayatımı değiştirdim hayatımı düzene sokmuştum en azından ve düşüncek bişeyim yoktu sonra lgs oldu bitti başarısız oldum ve bunun tek sebebi stres yapmamdı herşeyi konuları soru tiplerini herşeyi biliyordum ama işte olmadı tatil geldi istediğim okul olmadı yapıcak işim yoktu arkadaş desen yoktu sadece azar işitiyodum he şey diyebilirsiniz kıyamam yia ailesi kızmışmı bilmediğniz çok şey varda işte ailem çok iyi bir aile gibi gözüküyor aslında ama dışardan hele babam dışardan tatlı nazik iyi aile babası babam 60 yaşında dışarda kızına çok değer veriyor gibi gözüksede öfke problemleri onunda var sanmayın bağırıyor her fırsatta keşek bağırsa neyse o konuya girmiycem ama herkezin sorunları var ailesiyle ve bunu çözmek için benden ayrılıyorlar ilk vazgeçtikleri kişi benim ne gerçek dostluğum var nede ilişkim ne de düzenli bir hayatım uyku ve öfke problemleri olan biriyim hayalet gibi hissediyorum herkez biliyor ama kimse görmüyor arada buraya yazıyor içimi döküyorum pek kimse okumuyor o yüzden daha rahatım ama herkez dertsiz ve neşeli biri olduğumu sanıyor ama kimseye anlatamadığım tokat gibi gerçekler varya işte onlarla ben yüzleşmekten bıktım hani anlatıyorum anlamıyorlar dinlemiyorlar ya işte ben bu durumdan bıktım anlatmıycam diyorum güvenmiycem diyorum işte ama olmuyor unuttum diyorum olmuyor uyuyamıyorum ayık kalamıyorum kendimi zehirliyorum şu an bunu yazarken bile yazıları okuyamıyorum çünkü ağlamaktan gözlerim şişti ama sizin sandığnız gibi tatlış gözyaşları dökmüyorum maalesef hep sessiz sakin biri olmak istemişimdir ama annem gebermemi içten dilekleriyle yüzüme karşı haykırarak binlerce kez söyliyince taş kalbim acı çekiyor o an çaresizce sadece hani sövüyorum bağırıyorum kızgın ve taş kalpli kişiliğmi süürdürmeye çalışıyorum ama sesim gözlerim pek bana uymuyor insanın en büyük destekçisi normalde annesi olur ama bizde en büyüğü bırak destekleyen biri bile yok her konuda o kadar yalnızım ki hani beni özetleyen tek kelime yalnızlık kendimden nefret ediyorum iyi değilimşu an bunları kimse okumaz diye öylesine yazıom işte ama ben ne ara bu hale geldim hani sülalem nefret ediyor benden tüm akrabağlarım tabi şaşırmazsınız annesinin sevmediğni onlar niye sevsin elimden geleni yaptım olmadı ama milletin erva sana söyleyemedim ama annemle babam ayri o yüzden bay bay ne alaka amk neyse herkezin ben ta amınakoyim sikik orospu hepsi bende öfkem le yalnız kaldım belki unutmuşum gibi 2 ay sonra fln gülebilirim ama yok beniö için aslında en zoru sabahları yapıcak bi işim olmuyor ve sabahları dahada bi zor geceleri de zor zor yani zorlanıyorum herşeyde her şey cok zor geliyor yemek yemek su içmek kolay olan ne ben anlayamıyorum bide kuzenim yok arkadaşım yok dostum yok yalnızım ben çok yalnızım
3 notes · View notes
bilaldemirkr · 1 month
Text
Nefis İçli Köfte Tanımı ️
New Post has been published on https://bilaldemirkr.com.tr/nefis-icli-kofte-tanimi-%ef%b8%8f/
Nefis İçli Köfte Tanımı ️
Tumblr media
Nefis İçli Köfte Tanımı ️ İçin Malzemeler
Dışı için ;
1,5 su bardağı ince köftelik bulgur
1 çay bardağı irmik
1 tatlı kaşığı toz kırmızı biber
1 tatlı kaşığı biber salçası
1su bardağından biraz az un
1 çay kaşığı tuz
1 su bardağı soğuk su
İçi için;
2 yemek kaşığı sıvı yağ
300 gram kıyma
3 orta uzunluk soğan
Yarım tatlı kaşığı salça
Yarım demet maydanoz
Tuz
Pul biber
Karabiber
Kızartmak için;
Sıvı yağ
Nefis İçli Köfte Tanımı ️ Nasıl Yapılır?
Not EkleTarifi Yazdır
Soğanları ince ince doğrayın. Tavaya sıvı yağ alınıp soğanları ekleyin ve pembeleşinceye kadar kavurup.
Kavurduğumuz soğanlara kıyma ekleyip suyunu çekinceye kadar kısık ateşte kavurun.
Daha sonra salça ekleyip 3 dk daha kavurun. Biraz su ekleyip tekrar yapın(yumuşak kalması gerekiyor kuru olmamalı).
Baharatlar, tuz, ceviz ve ince kıyılmış maydanoz eklenip ocağın altı kapatılır. Soğumaya bırakılır.
İnce bulgur 1 bardak soğuk su ile kısır yapar üzere ıslatılır.
Suyu çekilince irmik salça baharatlar tuz eklenip 15 dk boyunca azar azar suyu eklenip güzelce yoğurulur.
Daha sonra un eklenir 5 dk daha yoğurulur. Ele alınıp yuvarlandığında dağılmıyorsa yapmışsınız. Ele yapışabilir. Eller güzelce yıkanır tekrar hamur ele alındığında yapışmaz.
Cevizden biraz daha büyük kesimler alınıp baş parmak ile orta ara su alınarak içi ince bir formda açılır. İç koyulur ve üst hakikat limon formunda uzatılır. Hepsine tıpkı süreç uygulanır. Basamakları çekemedim zira ellerim hamurlu iken fotoğraf makinesini tutamadım.
Biten içli köfteler kızgın 1 bardak sıvı yağda kızartılır. Bu ölçüden ortalama 18 adet çıkıyor. Yenilecek kısmı kızartılabilir, kalanı saklama kabı içerisinde derin dondurucuda saklanabilir.
Haşlamak istiyorsanız bir tencerede kaynayan sıcak suya 2-3 kesim küçük limon tuzu ve 1 tatlı kaşığı tuz ekleyin. İçli köfteleri içine bırakın. Haşlanan içli köfte üste çıkacaktır.Afiyet olsun ????.
Nefis İçli Köfte Tanımı ️ Fotoğraflı Yapılışı
Tumblr media Tumblr media
0 notes
bloggernotacom · 2 months
Text
0 notes
personeld · 11 months
Text
Ne Müşteriyi Memnun Edebiliyorsun , Ne de Patronu !!!
Personelin dünyasında en çok sıkıntı yaşanan sektör açık ara farkla hizmet sektörüdür. Öyleki sabahtan akşama kadar çalışırsın hizmet ettiğin müşterinin gözünde parasının karşılığını alamamış , patronunun gözünde ise verememiş olursun 🤷‍♂️ Bu sektör çok acımasızdır … Yeri gelir 3 kuruş para üstü için müşteri nezdinde hırsız muamelesi görür , yeri gelir açığınız çıktı diye patrondan azar…
View On WordPress
0 notes
kkbrsblog · 1 year
Text
Kim derdi ki bazı şeyler değişecek, ne sen o eski küçük kız kalacaksın ne de olmak istediğin kadın olacaksın.
Hayat bizi öyle ya da böyle istediğimiz şeylerle ya da istemediğimiz şeylerle sınıyor işte.
İstediğimiz şeyi yaşadığımız da başımıza gelenler yaşayamadığımızda başımıza gelenler hangisi doğru peki neye yöneliyoruz
ya da ne bekliyoruz? Gerçekten dönüp sadece bir geriye bakıyorum aylar, yıllar, günler saliseler geçmiş peki ben ne kazandım?
Bazen çok boş geliyor baktığımda ne ara bu zaman geçti neler yaşandı bunları yapan gerçekten ben miydim ya da yapamayan vazgeçen kaçan bilemiyorum. . Kendime yabancılaştığım bir dönem seziyorum kendimle bile konuşamadığım bir dönem.
Bazen sonbaharda bir parka geçip öylece ağaçtan düşen o yaprağa bakardım izlerdim düşüşünü soluşunu bazen ise ilk baharda yeni yeşeren canlanan o güzel çiçeklere yapraklara yeniden doğmaya hevesli açmaya niyetli o güzel görüntülere içimden geçirdiğim ise yine son bahar olacak,dökülecek, solacak derdim ve hep son bahar daha da gerçekçi gelirdi bana bir yıldır şahit olduğunu dönemi tamamlar ve en sonunda yaprak dökerlerdi. Belki böyle anlatınca kulağa nahoş geliyor ancak benim için anlamı zaman geçtikçe daha da çoğalıyor..
Mesela o yaprak döken ağacın nelere şahit olduğunu düşünürdüm bazen, hayatı belki de yok oluşumuzla var oluşumuzu. Mesela bazen baktığım başka bir ağacın altında küçükken nası koştuğumu ya da bu yoldan hiç geçmemiş oluşumu doğru zamanda doğru yerde miydik her zaman?
Yaşadıklarımız ya bu kadar mühim değilse? Kimse kimseden üstün değil kimsenin acısı kimsenin acısıyla boy ölçüşemezse saygı ve sevgi gerektiriyor bu hayat peki biz ne kadar farkındayız? Bazen sadece kendi duyduğumuza gördüğümüze yaşadığımıza fazla kaptırmıyor muyuz kendimizi yani herkesin acısı da sevinci de kendisine göre az ya da çok insanlarla konuşurken bile küçümsemiyor muyuz bazen olanları onlara ne kattığını nereye getirdiğini ya da nereye götüreceğini bilmeden fazla yargılıyoruz sanki ha?
Bu bana bir şeyi hatırlatıyor ;
Sabah nefes almaya çıkmış bankta oturuyordum karşı bankta ise bir kadın var idi.
Yanına biraz yaşını almış park temizliği yapan bir abla oturduğunda yüzünün ifadesi değişen kadının bakışları ve sonrasında ki sözleri geliyor aklıma çok ter kokuyorsunuz sizinle şu güzel havamı paylaşıp bu bankta sizin kokunuzu çekmeye mecbur muyum diye bağıran kadını hatırlatıyor bana. Belki de senin o çöplerini yere atıp mahvettiğin parkı o abla temizlerken senin para kazanmak için yaptığın bir işi o da yaparken kendi dünyasında üstelik kendi temizlediği parkta otururken bile azar işitmesi ne kadar doğruydu. Sadece izledim kadın kusura bakmayın düşünemedim bu gün hava biraz daha sıcaktı dedi ve kalkacakken sen otur dinlen ben giderim diyip fırladıktan sonra ablanın o gözlerinin doluşunu kafasını yere eğişini unutamıyorum ben. Teselli edecekmişim gibi duruşumun onu daha da çağresiz hissettireceğini düşünerek sadece şunu diyebildim, kendi pislettiği dünyayı sizler temizliyorsunuz diye kan kusuyor galiba düşünceli kadın kolay gelsin diyip kalkmıştım ablada bir gülümseme meydana gelmişti.
Bazen o kadar farkında değiliz ki insanları ne konuma düşürdüğümüzü, neler hissettirdiğini bana bu olayı hatırlatıyor dedim çünkü;
Hepimiz her an son nefesimizi alıyor olabilecekken bu kadar kindar bu kadar öfkeli bu kadar merhametsiz neden olabiliyoruz nasıl olunabiliyor?
😂😂 Eski küçük kız değilim evet istediğim kadın da olamadım olamayacağım da belki ama benim hedefim bu değildi zaten huzur idi.
Huzurun kendi gördüğümüz istediğimiz ya da istemediğimiz hayatlarda olup olmadığını nereden biliyoruz?
Olmak istediğimiz insan ya da olmak istemediğimiz konum cidden neden bu kadar önemli neler kattığımız bir insan olarak kendimiz de nerelere geldiğimiz daha mühim değil midir sahi?
Çizgilerimiz isteklerimiz kararlarımız başarılarımız hayallerimiz istemediğimiz şeyler tabi ki olmalı ama bunları yaşarken kendimize soyut kalıyor hayatı insanları hayvanları hatta bir papatyayı bile görmüyor streslerle yaşama odaklanırken doğru düzgün dolu dolu bir nefes alamıyoruz bile.
Duvarlar kaleler görüntüler çekmişiz ve kendimizi kapatmışız sanki insan olmaya. "Kendim" İdealim" Hayalim" derken kimseyi görmez olmuşuz ya da olamadıklarımızın altında başkalarının bizi ezmesini izler olmuşuz bir gün daha içsel huzurla ince bir bakış açısıyla hepimizin bakması umuduyla..
@kkbrsblog yazmıştır
2022 Ocak
1 note · View note
aitsizim · 1 year
Text
13.03.23
Ne kadar önemliymiş. Her şey. Hiç bir şey bir şey. Her gün kalkar misiniz sizde hiç bir şey yapmak istemeyip de yapar mısınız yine ve yine? Sırf yaranmak mutlu etmek iyi gözükmek yük olmamak için kendi evinizde yapar mısınız üstlenir misiniz her şeyi? Bir de üstüne azar yer misiniz yoksa tsk mu alırsınız ara sıra da olsa? Bazen çok ağrıma gidiyor en ufacık bir bağırma bile. Abartıyor oluyorum ama aslında o abartma değil birikmislik oluyor genelde hep. İçim her gecen gün az az da olsa bilmiyorum eriyor sanki bir şeyler eksiliyor ama anlayamıyorum hiç bir şey yapmak istemiyorum. Eriyormusum gibi geliyor sadece, sıcaktan değil ama. Bir an da her şey siliniveriliyor. Tüm suç sizin oluyor. Birdenbire dünyanın en iğrenç kişisi gibi hissediyorum kendimi katlanamıyorum buna bu birdenbireler beni öldürüyor..
1 note · View note
ke-be-lek · 1 year
Note
Neresi ayıp ya ticaretin ayıbı olmazmış böyle yapıp yapıp girişimci gençlerin önünü kesiyosunuz begejdmfkf Gayette gözüküyo bi ara anlatırım
ama hani benim fotom ya ahahah azar da işittim
0 notes
seslimeram · 2 years
Text
Hayat Sansürlenirken!
Tumblr media
Çürüten bir ülke tezahürü dört bir yanı sarmalıyor. Hayatın hep olduğu gibi var edilmeye çalışılan bir döngünün / mesel olmasının yerle bir edilmesi haline eklenenlerle birlikte ol çürüme nesnel kılınıyor. Cerahat var edilirken, iktidar ve payandalar, muhalefet denilenle yancıları birlikte / beraberce cürmün istikametini bina ediyor. Çürüme bir hakikatin özünü teşkil ediyor. Umudun zayi olunduğu yerde hayatın abecesi çalınırken var edilenler bu hal şu çürüme meselesini manidar bir hakikat bahsine lehim ediyor artık. Bütün var edilenleri bir kerede tek bir güne sığdırılan halleri / taarruzları göz önüne getirdiğimiz vakit alenen var edilmiş çürümenin nasıl savunulan bir mesele dönüştürüldüğü kendiliğinden ortaya saçılıyor. Yirmi birinci yılını idrak eden iktidar tahayyülünün var ettiği daraltma hallerini bütünüyle zorbalıkla biçimlendirilen köşeye kıstırıp tüketme halini, içten içe var edilmiş o demokrasiyi hiç kılma çabasını birlikte ele aldığınızda memleketten geriye de hiçbir bahsi açmak söz konusu olmuyor. Dönüp dolaşıp varacağınız yer tastamam çürümenin, çürüten hallerin yekununda debelenen bir ülke oluyor.
Dezenformasyon yasası nam yasa tasarısının yürürlüğe her gün kademe kademe azar azar girdiği bir zeminde mutlak itaat adına çürüten / öğüten ve yerip durdukça daha beterlerine zemini yoklayan bir iktidar pratiği hayatı kuşatır. Bodoslamadan atılan manşetler tümüyle doğrudan müdahaleler, ekranların neredeyse yüzde doksanı, yazılı basının ise handiyse ol yüzde seksenini elinde tutan bir makam, yapı, mekanizma dahasına çaba sarf eder. Sözün önüne yepyeni setler çekilir. İletişim Başkanlığı nam yapının bir dezenformasyon bülteni titriyle yayına başlayacağı duyurulur. Orwell’in 1984’ünü bir kılavuz gibi ismi yeni diye anılan bu sahnede mot-a-mot kullanmanın bir başka tezahürü var edilir. Yalanın hakikate dönüştüğü, hakikatin yalan ve yanlışlardan devşirildiği bir zemin çabasına düşülendir. Hiç eksik gedik olmaksızın, kalmadan kuralın kaidenin hiç edildiği bir zemin var edilir. Bütün mesele o çürüten / yutan / yok edene dair hiçbir sorgu var edilemesin diye var edilenlerin yekunudur işte hamle, işte çaba. Durmak yok yola devamın figüratif yansısı bu taarruz hal ve istemini sürekli kılmaktır. Çürütme bu bahislerin ortasında bir aşamadır. Peyderpey var edilmiş olan cürümle bütünleşik gayretler, yasa görünümlü kanunları ezerek, biçerek, tahakkümü aralıksız imal ederek, rıza üretimini ters köşelerden var ederek kurumsallaştırılır.
Bir hak arama menzili olan meclisin bugünkü halini Mezopotamya Ajansından aktaralım, bir örnek olarak. “HDP Parlamento Grubu, milletvekilleri Habip Eksik ve Sait Dede’nin uğradığı polis şiddetini Meclis Genel Kurulu’nda protesto etti. Meclis Başkanvekili Haydar Akar, saldırıyı kınamak yerine Genel Kurul’a ara verdi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parlamento Grubu, Iğdır Milletvekili Habip Eksik ve Hakkari Millletvekili Sait Dede’ye yönelik polis saldırısını Meclis Genel Kurulu’nda protesto etti. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki, seçilmişlere yönelik iktidar eliyle teşvik edilerek sistematik hale gelen kolluk şiddetinin, kurumsallaşmış hesap sorulamazlık pratiğinin önüne geçilmesi, etkin bir soruşturma ve kovuşturma mekanizmasının sağlanması amacıyla Meclis Araştırması açılması için önerge verdi.
Tiryaki, kürsüye Habip Eksik’in hastane fotoğrafının yer aldığı dövizle çıktı.
Dövizlerle Protesto
Tiryaki’nin konuşmasının sonunda HDP’li vekiller de ellerindeki dövizlerle kürsüye geldi. Konuşmasını sürdüren Tiryaki, “Ali Kenanoğlu İstanbul’da polis şiddetine maruz bırakıldı. Hüseyin Kaçmaz vekilimizin polis şiddetinde parmağı kırıldı. Son olarak Habip Eksik’in bacağı kırıldı. Kimse buradan bir söz söylemedi. Neden? Çünkü polis şiddetinin arkasındaydı siyasi iktidar. Tersine bu iktidarın atadığı vali, ‘bu milletvekili kendini yere attı’ dedi. Bir milletvekilinin bacağını kıranlar hakkında soruşturma başlatmak yerine, milletvekilimizi suçladı. Milletvekilimiz burada Ankara’da şehir Hastanesi’nde yatıyor. Tek bir taneniz milletvekilimize geçmiş olsun dediniz mi? Aynısı size yapılsaydı buradan tepki gösterirdik” dedi.
Meclis Başkanvekili Ara Verdi
Bu sırada Meclis Başkanvekili Haydar Akar, saldırıyı kınamak yerine HDP’li vekillerin protestosunu engellemek için Genel Kurula ara verdi. Milletvekilleri de, “Susmak onaylamaktır”, “Meclisi duyarlılığa çağırıyoruz”, “Polis devletine hep birlikte hayır diyelim”, “Milyonların iradesiyle seçilmiş vekillere saldırı, halka saldırıdır, sessiz kalmak onaylamaktır. Sesinizi yükseltmiyorsanız onay veriyorsunuz” diyerek, susan vekillere tepki gösterdi.
Akp’li Aydemir’den ‘Bireysel Vaka’ Savunması
Genel Kurul, verilen ara ardından devam ediyor. AKP’li Pakize Mutlu Aydemir, şiddeti kabul etmediklerini söyledi. HDP’li vekillerin polis şiddetine uğramasını ise Aydemir, “bireysel vaka” olarak değerlendirdi. Aydemir, PKK’nin eylemlerini sıralayarak, polis şiddetini savundu.
Oluç: Akp Şiddetin Arkasında Duruyor
Söz alan HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Mersin’e karşılık polis Habip Eksik’in bacağını kırdı, bizde arkasındayız diyorsunuz. Kolluğun vekile şiddet uygulamasını savunuyor sizin grup. Bir milletvekiline saldırıyı savunmak, yarın öldürülmesini de kabul etmektir. Bu meselenin ne ‘Diyarbakır Anneleri’ ne de Mersin ile alakalıdır. Kınarsanız demokratik siyaseti savunursunuz, kınamazsanız şiddeti savunursunuz. AKP şiddetin arkasında duruyor. Biz bunu anladık, Kürt halkı da anladı” diyerek tepki gösterdi.
Genel Kurul devam ediyor.” Çürüten bir ülkenin tezahürü anlık var ediliyor artık. Ne sual ne sorguya yer bırakılıyor. Altı milyonun üstündeki insanın irade beyanı ile meclise taşınan Halkların Demokratik Partisi vekillerine yönelik şiddet pratikleri artık günbegün bir işkence halini ihtiva ederek sokağa taşınıyor. Sokağın var ettiği seslenişi, irade beyanı ve beraberindeki demokratik ülke tahayyüllerine kulaklarını çoktandır kapatmış bir erkanı devletlinin suna geldiği yegane şey, sözünü savunmak isteyenlere karşı linç olarak çıka geliyor artık. Vekil tartaklanması, itilip kakılmasının üstüne bir de linç etmeler, bir defa daha sokağa inmiş işkenceye rehin kılmalarla bir ülkede adalet / eşitlik / hürriyet bahisleri ve kavramları çöpe basılır. Hayatiyet arz edene, meşrutiyet ilanındaki gibi göreceli bir hal demokrasi, halkın birbirini nihayet duyabilmesi gailesinin temelleri atıldığı bir toprağın her ne şekilde olursa olsun o tahayyülün dahi kıyısına bir daha varamadığı yerin gerçekliği meseledir. Kavramlar çöp kılınırken, asırlık demokratik ülke pratiğinin de aslen hiç var edilemediği bir yerin simgesel değil doğrudan aksi yansır. Bir kere daha bir vekilin / bir irade temsilinin hedef kılındığı, bunun da üstünün alenen örtbas edilmeye çalışıldığı zeminde demokrasi kenar süsü olarak dahi var edilemeyendir, farkında mıyız!
Bianet’ten Hikmet Adal’ın haberini aktaralım: “İktidarın ‘dezenformasyon yasası’ olarak adlandırdığı, kamuoyunda ise ‘sansür yasası’ olarak bilinen 40 maddelik kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’ndan AKP-MHP oylarıyla geçti.
Gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının hayatlarını büyük oranda değiştirecek yasa iki bölüme ayrılıyor. İlk bölümünde internet haber sitelerinin süreli yayın olarak tanımlanması, basın kartı ile ilgili düzenlemeler ve gazetecilerin özlük hakları var.
İkinci kısımda ise “yalan haber” ve “dezenformasyonla mücadele” gerekçesiyle Türk Ceza Kanunu’na “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığıyla yeni bir suç ekleniyor. Bu ekleme dezenformasyona 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası öngörüyor.
İnternet haber siteleri artık 'resmi birer gazete'
İlk 28 maddeyle internet haber siteleriyle, basın kartına ilişkin hususlar 5187 sayılı Basın Kanunu'nun kapsamına alındı. İnternet haber siteleri de süreli yayın sayıldı.
Basın kartı, basın kartı verilecek medya mensupları ve enformasyon görevlileri, basın kartı düzenleyecek olan İletişim Başkanlığı ve basın kartı başvurularını değerlendirecek olan komisyon yeniden tanımlandı.
Basın Kartı Komisyonu 19 üyeden oluşacak. Komisyonda sadece meslek örgütlerini temsilen iki temsilci olacak. Basın kartları İletişim Başkanlığınca iptal edilebilecek. Ayrıca basın kartı sahibinin, basın ahlak esaslarına aykırı davranışlarda bulunması halinde Basın Kartı Komisyonu kararıyla kart iptal edilebilecek.
Haberdeki değişiklikler gösterilecek
İnternet haber sitelerinin iletişim bilgilerini kolaylıkla erişilebilir bir biçimde paylaşması da zorunlu hale getirildi. İnternet haber sitelerinde bir içeriğin ilk kez sunulmaya başlandığı tarih ile sonraki güncelleme tarihleri, her erişildiğinde değişmeyecek şekilde içeriğin üzerinde belirtilecek.
Yayım durdurma cezası internet haber siteleri tarafından uygulanmayacak. Cumhuriyet Başsavcılığı 2 hafta içinde eksikliğin giderilmesini veya gerçeğe aykırı bilgilerin düzeltilmesini internet haber sitesinden isteyebilecek. İstemin 2 hafta içinde yerine getirilmemesi durumunda Cumhuriyet Başsavcılığı internet haber sitesi vasfının kazanılmadığının tespiti amacıyla asliye ceza mahkemesine başvuracak. Başvurunun kabul edilmesi halinde internet haber siteleri için sağlanacak resmi ilan ve reklam ile çalışanlarının basın kartına ilişkin hakları ortadan kalkacak.
Haberler 2 yıl saklanacak
İnternet haber sitesinde yayımlanan içerikler, gerektiğinde talep eden Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmek üzere doğruluğu ve bütünlüğü sağlanmış şekilde 2 yıl süre ile muhafaza edilecek.
Haber siteleri için de ‘tekzip’ süreci başlayacak. Tekzip yazıları değiştirmeden yayımlamak zorunda olacak. Tekzip metinleri ilk 24 saati ana sayfada olmak üzere bir hafta süreyle yayımlanacak.
Bunun yanında Basın İlan Kurumu internet haber sitelerine resmi ilan ve reklamlar verebilecek.
Dezenformasyon artık suç
Yasayla TCK'ye “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığıyla yeni bir suç eklendi. Ancak madde kapsamı muğlak bırakıldı.
Halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak suç sayıldı. Aynı şekilde ülkenin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini, genel sağlığını ve kamu barışını bozmak da artık suç. Gerçeğe aykırı bir bilgiyi bu şekilde yayan kişi 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak.
Bilgi anonim olarak dolaşıma sokulmuşsa ve bir örgütün faaliyeti çerçevesinde yayınlanmışsa ceza yarı oranda arttırılacak. Cezalar temyiz edilebilecek.
Sosyal medya şirketleri tüm bilgileri verecek
Sosyal ağ sağlayıcının Türkiye’deki temsilcileri TCK’de yer alan, ‘çocukların cinsel istismarı’, ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’, ‘devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma’, ‘anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar’, ‘devlet sırlarına karşı suçlar’ ve ‘casusluk’ suçlarına konu internet içeriklerini oluşturanlar veya yayanların bilgilerini mahkemelerce talep edilmesi halinde adli makamlara verecek.
Sosyal medya platformları yargı mercilerinin bilgi taleplerine süresinde ve doğrudan cevap verecek. İstenilen bilgileri zamanında vermeyen platformlara ceza kesilecek.
Sosyal ağ sağlayıcı, ‘kişilerin can ve mal güvenliğini tehlikeye sokan içeriklere’ karşı içeriği oluşturana ilişkin bilgileri kolluk birimleriyle paylaşacak.
Whatsapp, Telegram, Signal gibi anlık mesajlaşma uygulamaları Türkiye’de şirket kuracak. Ayrıca Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), sosyal ağ sağlayıcısından kurumsal yapı, bilişim sistemleri, algoritmalar, veri işleme mekanizmaları ve ticari tutumlar dahil her türlü açıklamayı talep edebilecek.
Sosyal ağ sağlayıcıları Türkiye’deki aktif bireysel ve kurumsal kullanıcı sayısını, sesli arama sayısı ve süresini, görüntülü görüşme sayısı ve süresini, anlık mesaj sayısını belirlenecek periyotlarla BTK’ye bildirmekle yükümlü olacak.
Şirketler uymazsa engellenecek
Düzenlemelerde öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyen veya yetkilendirilmeksizin hizmet sunanlara 1 milyon TL’den 30 milyon TL’ye kadar idari para cezası kesilecek.
İdari para cezasını süresinde ödemeyen ve kendisine yapılan bildirimden itibaren altı ay içerisinde öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcılarının internet trafiği bant genişliği yüzde 95’e kadar daraltılacak.”
Provokatif bir söylem yığını içinde devlet / devletli kendi abecesini yeniden bina ediyor. O mutlak, kati, kesin iktidar için elzem olan, öncelikli kıldığı teslimiyet adına her gün bir hal, biteviye cerahat yinelenirken, cürüm istikamet belirteci kılınıyor. Yol da, yordam da, çözüm de toptan zayi ediliyor. Naylon demokrasi tahayyülü, pembe hayat imgesinin nasıl da boşa düştüğü bulunmasın, bilinmesin istenir. Hayatın bu sahnedeki tahayyül ve bütün o pratikleri bu yansıyan, temellendirilen engellemelerle, göz dağı uygulamalarıyla adı ve sanıyla linç edilmek istenir. Durum içler acısıdır. Tümden yerleşik kılınmış bir olgu ile ol dezenformasyon titrinin ardına sığınarak, zaten kötürüm olan demokrasinin artık seçimler veyahut da herhangi bir olay öne sürülerek sessizliğin daim kılınması çabasının her neresi elle tutulabilir bir hamledir ki? Goebbels’in izlerini takip eden, süreğen kılınmış yalanları öne sürerek, yeniden imal ederek, kitleleri maniple edip, en olmadık riyayı var ederken bir yandan, öte yandan hakikati hep tersinden işleyerek hangi gün söz konusu olabilir ki. O gün her nasıl iyi olabilir, her nasıl bu ülkede demokrasi, adalet, hayat hakkı, eşitlik ve daha açık tanımıyla müşterek bir hürriyet tahayyülüne yer bırakılabilir ki! Var edilenlerin utanç vesikalarına her gün yeni eklemeler var edilirken, toplumun sessizliğe biat etmesini temin etmek adına yepyeni taarruzlar bina ediliyor, kesin bilgi.
Çürüten bir ülke tezahürü dört bir yanı sarıyor. Yönlendirme, işaret ve işaretleyici hamle ve kanun görünümlü uyaranlarla birlikte bir ülkedeki müşterek söz hakkı talan ediliyor. Ne bir derde dair bahis açmak mümkün kılınıyor. Ne hangi mesel için hangi cümlenin ya da cümlelerin var edildiğinin bir önemi kalıyor. Geriye töz kalmasın diye usa saldıran bir zorbalık, her şeyi inkar eden meşum devlet aklının bir başkası çıkageliyor. Aralıksız artık gizlemeye hacet olmadan, madun siyasetin son yirmi bir yılını şekillendiren akıl, toptancı bir zihniyetle, konuşmanın, düşünmenin, düşlemenin, itiraz etmenin ve bir dolu şeyin daha önünü almaya çalışıyor. Daha önceki internet kısıtlamaları, filtrelemeler, kelimelerin önüne kurulan setler, yepyeni aşılmaz güvenlik duvarları, engellemeler, nihayetinde daha da belirgin hamleler silsilesi kafi görülmediğinden, geldiğimiz “dezenformasyon” yasası ile söz bir kere daha sekteye uğratılmak isteniyor. Böyle bir girdabın içinde sadece ve salt bir biçimde devletlinin uygun gördüğü dayatmaların “ortak görüş” olduğu yanılsamasına devam olunuyor. Bir bu talep olunuyor. Ezerek, biçerek, sınırlandırarak, sonsuz bir baskı iklimini her gün yeniden “demokrasi var” bu ülkede bahsinin ardına saklanarak kuragelen bir iktidar tahayyülü elinde söz hiç edilmek isteniyor. Kaçıncıdır bu taarruz. Dahası ilerisi hepten karanlık kılınmak istenen bir eylem çabasının / kanun / nizam belirtecinin varlığı söz konusuyken, hayatın meseli ne olacaktır? Böyle bir toplamda, bunca yok saymalar ve sürekli inkarla, her şey yalan, kolpa, iddia denilerek hangi yara örtülebilir ki, yara, bere her yanı sarıp sarmalamışken, sahiden? Gündelik dertlerin yekununa eklenmiş olagelen her yeni edim ile nefes almak zorlaşıyor. Buna da alışacak mısınız, iyi midir böyle bir hal bu katran karanlığı, sorgular mısınız? Hayat sansürlenirken, var olan kıyım dört bir yanı, her günü zapturapt altına alırken, demokrasi hiç, söz naçar, kelam lal kılınmaya bir hışım çabalanırken, o karanlığı sorgular mısınız?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: Gazeteci Eyleminden Bir Kesit – Türkiye İşçi Partisi
0 notes
tarifkonservesi · 2 years
Text
Tumblr media
Karışık Pide Çeşitleri (Ev Yapımı) Tarifi İçin Malzemeler
5 su bardağı un
2 silme tatlı kaşığı tuz
2-2,5 su bardağı ılık su
1 paket instant maya
Yarım çay bardağı sıvı yağ
2 silme tatlı kaşığı şeker
Kıymalı İç Harcı İçin:
Bir parça kıyma
1 adet rendelenmiş küçük soğan
1 adet yeşil biber
1 adet kırmızı biber
Tuz
Karabiber
Kırmızı toz biber
Ispanaklı İç Harcı İçin:
Ispanak
Tuz
Kırmızı toz biber
Karabiber
Diğer İç Harç Malzemeler:
Kaşar Peyniri
Lor ve Kaşar Peyniri Karışımı
Sucuk dilimleri
Üzeri için:
Yumurta sarısı
Hazırlanışı:
Pidelerimizin hamuru için uygun bir yoğurma kabına un ve tuzu alarak orta kısmını çukurlaştıralım. Eğer tatlı kaşıklarınız çok büyükse 2 çay kaşığı olarak da kullanabilirsiniz.
Orta kısma su, maya, sıvı yağ ve şekeri alalım ve hamurumuzu yoğuralım. Hamurumuz yumuşak bir hamur olacak. Ara ara ellerinizi ıslatırsanız hamuru toparlamanız daha kolay olacaktır. Hafif ele yapışması gerekir.
Hamuru toparladıktan sonra üzerini streçleyelim, üzerini bir bez ile örterek 40 dakika kadar mayalanmaya bırakalım.
Pidelerimizin iç harcı için her şeyden azar azar hazırlayacağım, evde ne varsa onları kullanacağım. Siz malzemeleri kendinize göre ayarlayabilirsiniz. Kıymalı iç harç için uygun bir kap içerisine aldığımız kıymanın üzerine rendelediğimiz soğanı, ince ince doğradığımız kırmızı ve yeşil biberi, tuz, karabiber, kırmızı toz biberi ekleyerek elimizle karıştıralım.
Ispanaklı iç harcımız için ıspanakların üzerine tuz, kırmızı toz biber ve karabiberi ekleyerek karıştıralım. Bunların yanında iç harç olarak kaşar peyniri rendesi, lor ve kaşar peyniri karışımı ve sucuk dilimleri kullanacağım, siz dilediğiniz farklı malzemeleri de kullanabilirsiniz.
Mayası gelen hamurumuzun üzerini açalım ve havasını alalım, daha sonra unladığımız tezgaha alarak elimizle toparlayalım.
Daha sonra hamurumuzu 8 eşit parçaya ayıralım. Parçalarımızı beze haline getirelim. Bezelerimizi pişirme kağıdı serdiğimiz fırın tepsisine alarak üzerine kurumaması için temiz bir bez örtelim.
Daha sonra bezelerimizi teker teker uzunlamasına açalım. Açtığımız ilk 2 hamuru pişirme kağıdı serdiğimiz fırın tepsisine yerleştirelim. Burada kullanılan pişirme kağıdı pidelerinizin tepsiye yapışmasını engelleyecek, bu sayede de tepsiniz kirlenmemiş olacak.
Orta kısmına kıymalı iç harcımızdan yerleştirerek, hamurun kenar kısımlarını içe doğru katlayarak kapatalım.
Kenarlarının güzel bir şekilde kızarması için yumurta sarısı sürerek önceden 230°C de ısıttığımız fırında güzelce kızarana kadar pişirelim.
Diğer bezelerimizi de aynı şekilde uzunlamasına açalım. Açtığımız hamurları tepsiye alalım, ıspanaklı iç harcından yerleştirerek kenar kısımlarını içe doğru kapatalım.
Pidelerimizin üzerine sucuk dilimlerini yerleştirerek, kenar kısımlarına yumurta sarısı sürelim ve fırına verelim. Diğer hamurlarımızı da kaşar peyniri ve lor peyniri ile hazırlayalım. Ben kaşar peynirli pidemin üzerine de sucuk dilimleri yerleştirdim. Diğerlerinde olduğu gibi bunların da kenarlarını katlayarak yumurta sarısı sürelim ve fırına verelim.
Son 2 hamurumuzu da kıymalı harç ile hazırlayalım, birinin üzerine kaşar peynirlerinden serpiştirelim.
Yine kenarlarını katlayarak yumurta sarısı sürelim ve kalan yumurta sarısını da kıymalı pidemizin üzerine dökelim.
Pidelerimizi sırasıyla fırında pişirelim. Pişen pidelerimizi fırından aldıktan sonra kenarlarına tereyağı sürerek temiz bir bez arasına alalım. Bu şekilde pideleriniz daha yumuşak olacaktır. Deneyeceklere şimdiden afiyet olsun.
Not: Kapalı pide şeklinde yapılırsa daha kolay oluyor.
Pideleriniz piştikten sonra kenarlarını yağlarsanız ve sonrasında da temiz bir örtü arasında bekletirseniz daha yumuşak olacaktır.
0 notes
bilaldemirkr · 2 months
Text
Magnolia
New Post has been published on https://bilaldemirkr.com.tr/magnolia-5/
Magnolia
Tumblr media
Magnolia Tanımı İçin Malzemeler
1 litre süt
2,5 yemek kaşığı nişasta
2 yemek kaşığı un
1 adet yumurta sarısı (Ekleseniz de olur eklemeseniz de olur)
1 su bardağı şeker
1 paket vanilya
1 paket sıvı krema
200g bebe bisküvisi
1 çay bardağı fındık
Çilek ya da kivi çok bekletmeden tüketilecekse muz da olabilir
Magnolia Tanımı Nasıl Yapılır?
Not EkleTarifi Yazdır
Ben tüm materyalleri 2 katına çıkartarak yaptım anca yetti. Tanımı büşra atalar’ın tanımından deneyip yaptım ve nitekim bağımlılık yapıyor.
Vanilya ve krema hariç tüm gereçleri tencereye ekleyip uygunca karıştıralım.
Karıştırarak pişirmeye devam edelim ben pişirirken olağan kıvamdan biraz daha cıvık yapıyorum dolapta bekledikçe de yoğunlaşıyor kıvam aldıktan sonra ocağı söndürüp soğumaya bırakalım orta ara karıştıralım.
Kabuk bağlamasın soğuduktan sonra vanilya ve kremayı da ekleyip güzelce mikser ile çırpalım.
Önceden blendırdan çektiğimiz cici bebe ve fındığı kuplara azar azar ekleyelim doğradığımız çilekleri etrafına dizelim ve muhallebimizden ekleyelim.
Sonra tekrar cici bebe döküp muhallebi ekleyelim.
En son kata tekrar cici bebe döküp hepsini bu formda yaptıktan sonra buzdolabında bekletin. Mümkünse 1 gece bekletin. Daha da hoş oluyor vaktiniz yoksa da soğuduktan sonra servis edebilirsiniz.
Magnolia Tanımı Fotoğraflı Yapılışı
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes