Tumgik
#ay savaşçısı
ruyaolmali-bu · 2 years
Text
Sen, duydun mu sustuklarımı?
263 notes · View notes
yantekerlek · 4 months
Note
Yante şimdi özel bi okulda öğretmenim. Çok fazla diğer meslektaşlarımla iletişim kurmuyorum. Kendi odam var oradan çıkmıyorum denilebilir. Öğretmenler odasına sadece işim oldukça gidiyorum. Neyse bir hoca vardı tarihçi komik bi tip onuda daha yeni öğretmenler günü yemeğinde anladım neyse bi gün otobüste denk geldik sıcak kanlı bi insan anladığım kadarıyla sanki uzun zamandır tanışıyormuşuz gibi muhabbet ettik ertesi hafta da odama falan geldi bölümümle alakalı bi şeyler sordu falan oturdu konuştu sonraki teneffüslerde de geldi 2 kere ahaha anlatınca ne komik diyorum kendime. Neyse demek ki şuan duygusal boşluktayım sanırım onun yakın davranışlarını ilgi zannettim bi beklentiye falan girdim okula giderken ne giydiğime dikkat etmem dikkat etmeye falan başladım işte böyle bi şey yaşadım yorumunu bekliyorum
öncelikle bir odanızın oluşu beni çatlattı. ortadan ikiye yarıldım. dilerseniz yarımımı alabilirsiniz. daha işime yaramaz o. napim ben onu daha yani. benim odam yok ama öğretmenler odasında takılmıyorum ben de. sınıflarda takılıyorum. bi kere hocalardan biri şok oldu hocam siz mi geldiniz dedi. lan? nerdeydim ki ben dedim kendi kendime. hocam ben bu hafta hep okuldaydım dedim. heheh yok öğretmenler odasına gelmişsiniz şaşırdım dedi. odam yok yani benim. sizin ne güzel odanız varmış maşallah. neyse konuya geçelim.
ilişki uzmanı asla değilim. insanları incelemeyi severim. uzanın sizi inceleyeyim hanımefendi. tamamen sallıyorum. akıl vermek, duygu tespiti yapmak gibi bir iddiam asla yok. let's go:
birine bi şey, bi yakınlık, bi sempati, bi merak hissetmek, ilgi duymak için ille de duygusal boşlukta olmak gerekmiyor bence. duygusal bir hazıroluş söz konusu da olabilir. karşınızdaki kişinin dili, tavrı, duruşu, hassasiyetleri aklınıza yatmış olabilir, hafiften kalbinize de yaklaştırmış olabilirsiniz. bunlar olabilir şeyler. daha önce karşı cinsten birileriyle iş dışında birebir iletişim kurmadıysanız, tekrarlayan bu birebir iletişimleri ilgi sanmanız da olası. benimle sohbet etti galiba bana aşık, vakaları görülebilir böyle durumlarda. eğer böyle bir durum varsa kalbinizi çok sıkmadan sakin olmasını tavsiye edebilirsiniz. çünkü karşınızdaki kişi sizin insanlarla etkileşim tipinize benzer bi etkileşim tipinde olmayabilir. bu tip konuşmaları gün içinde birçok kişiyle yapıyor olabilir. tanımadığı herhangi biriyle şakk diye iletişim kurabilen... ııığmmmm sosyal kelebek mi diyler ha oğa? ondan olabilir. onun için çok sıradan bir şey de olabilir size gelip alanınızla ilgili bir şeyler sorması. kişinin etkileşim tipini kabataslak yorumlayabilirseniz sizinle kurulan iletişimin ilgi olup olmadığını da tespit etme imkanı doğabilir. kesin sonuç verir demiyorum ama belirsizliği bir tık da olsa ortadan kaldırabilir.
bence sizin çizginiz çok tatlı bi çizgi. öğretmenlerle sınırlı iletişim her zaman çok iyidir. ben de bunu sürdürüyorum Allah daim etsin. kafa rahat, ruh rahat. kadın erkek fark etmez topuklama kendi kendime kalma sistemi aktif bende de. işimize bakalım. siz de işinize bakın. islami hassasiyetiniz varsa kadın erkek arası mesafeyi zaten iyi bir şekilde ayarlarsınız. odanıza sohbet muhabbete geldiğinde derhal ay savaşçısı gibi dönüşerek yoğun insan görünümüne geçersiniz. hatta oda dışında bir şeyi halletmeniz gerektiğini hissettirirsiniz ve afdersiniz benim şu şu öğrencilere ulaşmam lazım filan dersiniz. okul sürekli öğrenciye ulaşmaya çalıştığımız bi yer zaten. böylelikle sizin kontrol edemediğiniz, sizin seçiminizi, kalbinizin kararını atıl bırakan, kafanızda soru işareti oluşturan, kafanızı bulandıran bir şekilde hayatınıza dahil olamaz. karşınızdaki kişinin de islami hassasiyeti varsa ve varsa size karşı gerçekten bi ilgisi, bunu netleştirir. bunun için hassasiyetinizi görünür kılmanız gerekiyor.
ya da direkt şey deyin ya evlenmeyeceksek konuşmayalım.
3 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 years
Text
"Mezarlık ıslıkçıları ve “küçük adamlar”
“İnsan bir kere onurunu yitirmesin, hiçbir yalan utandırmaz artık, hiçbir düşkünlük yüzünü kızartmaz, hiçbir rezillik küçük düşürmez…” diyor “Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya” adlı kitabında Şükrü Erbaş.
Güç etrafında birikerek, kendisi gibilerin içinde tek başına olmadığını gören onursuzluk, en büyük erdemlerin sahibiymiş gibi davranmanın bir kural olduğunu çok hızlı kavrar. Olmadığı her şeyi üstüne giymekten asla çekinmez.
“Rezillik küçük düşürmez”, aksine onu besler, baş edilemez bir “savaşçı” haline getirir. Yalanın ve sırtını dayadığı gücün yılmaz bir savaşçısı olarak giyindiği zırhı her gün parlatıp, “kahramanlık” nutukları atarak, sahibinin önünde çakı gibi selama durur ve bağırarak künyesini okur.
Öyle ya, onursuzlukta ustalaşmak, kendisi ile aynı kulvarda yarışanlara depar atmayı gerektirir. Biraz geride kalırsa gözden düşebilir, biraz topallarsa artık bir işe yaramayacağını gören sahibi tarafından çöpe atılabilir. Onursuzluğun en büyük derdi gözden düşmektir çünkü.
Yorucudur bu, huzursuz edicidir ve en kötüsü gücün suçlarını gönüllü üstlenmiş olmanın korkusu hep tetikleyicidir. Bu yüzden bir tetikçinin en büyük kabusu yine kendisidir. Tam da bu nedenle korkusunu başkalarına bulaştırmak için çırpınır. “Devran dönsün hepimizi alacaklar”, “Biz Avrupa’ya çıksak kimse bizi sahiplenmez, geri iade ederler”, “Hepimizi hücrelere dolduracaklar” diyerek kullandığı “hepimiz” sözü, çıkar amaçlı suç örgütünü bir bütün tutmanın hinliğidir.
Direnmenin onuruna sahip olanlara dilini uzatarak, tıslayarak, tehdit ederek, isim isim işaretleyerek, gücün korkusuyla, kendisinin korkusunu aynı cephede toplamaya çalışması boşuna değildir.
“Hepimizi” diyerek çaktığı aydınlatma fişeği, dönmenin yolunu arayanları, aradan sıyrılmaya çalışanları, değişimin kokusunu alıp gelecek olan müstakbel iktidara yanlayanların saklandıkları yerleri ifşa etmeyi hedeflemekte ve böylece “hepimiz aynı onursuzluk gemisindeyiz” diyerek, köşe bucak olanları korku ortaklığında bir araya getirmeye çalışmaktadır.
Tetikçi, gözcülüğünü yaptığı güçten artık şüphe etmektedir. Arsızlığın kapkaççılığı işleri artık fena halde karışıktır. Fırıldaklığına üfleyen nefeslerin gün be gün azaldığını hissetmekte, “ya devran dönerse” duygusu, kâbuslara evrilmektedir.
Mezarlığın ıslıkçılarıdır artık onlar. İşledikleri haysiyet cinayetlerinin arasından geçerken, hakikatinin birdenbire karşılarına çıkabileceği duygusu, kendi nefeslerini kendi enselerinde hissetmelerine neden olur. İnsanın kendi korkusunun nefesi, celladıdır çünkü.
Sahip olduğu, hep kazandırdığına inandığı ve gönüllüsü olduğu düşkünlük, artık boynundan hiç çıkmayan bir tasmadan ibarettir. Tasma kendine yeni efendiler arayacak ama kimse onu sahiplenmek istemeyecektir. Kullanışlılığın da bir limiti vardır çünkü.
Yapabileceğinin artık son sınırındadır.
Elindeki onursuzluk silahını rastgele ateşleyerek bütün mermisini tüketmiştir ve yeni güç sahiplerine kendini kanıtlamak isteyen suç ortaklarının hançeri, ay ışığı altında parlamaktadır. Yüzler tanıdıktır, eller tanıdıktır, sözler tanıdıktır, ıslıklar tanıdıktır ve elbette sırtındaki hançer kendi hançeridir.
Özetle;
Tehdit bir zorbalık kanunudur ve güce sırtını dayayanlar bu kanunun kendileri için yazıldığı sanısına kapılırlar hep. Bu kanun, gücü elinde tutanın tetikçilerine dağıttığı bir illüzyondan ibarettir. Pis işlerini, kötülüklerini, zalimliklerini tetiği çekmeye gönüllü olanlara yıkarak aradan sıyrılmanın politikasıdır bu.
“Küçük adamlar” gönüllüsü oldukları bu işlerin, en leş, en rezil, en haysiyetsiz savunucularıdırlar ve devran hiç dönmeyecekmiş gibi yaşadıkları illüzyon dağılmaya başladığında, hakikatin sarsıcılığını hissederler ve “bize ne olacak” sorusu tüm bedeni avucun içine alarak sıkmaya başlar.
Sürgüne gönderdiklerinin vicdanı rahattır, hücrelere doldurdukları muhaliflerin inancı huzurludur, özgürlüklerini yok ettikleri insanların duyguları hürdür ve güce tebaa etmemenin, onurunu korumanın en şahane yanı, gerçeği biliyor olmanın saadetini yaşamalarıdır.
DİRENİŞ
(Akın Olgun-https://ilerihaber.org/icerik/mezarlik-islikcilari-ve-kucuk-adamlar-143285.html)
9 notes · View notes
irtifuck · 7 months
Text
Bir yerlerde sipariş üzerine hikaye yazıyorum. Yani, hissetmediğim, sevmediğim, ilgimi çekmeyen; fakat çok popüler karakterler üzerine hikayeler yazıyorum, etkileşim alıyorum... bunu misal olarak vericem, Sen Çal Kapımı dizisindeki Eda Serkan kitlesi gibi bikitle.....
Bundan yıllar önce kafası böyle cinliklere çalışan birinden almıştım bitavsiye, "Kendi özgün hikayelerimi internette okuyan bitek Allah'ın kulu bulunmaz... ama başkarakterleri dünyanın en ünlü çiftlerinden biri yaparsam (Ay Savaşçısı Usagi Mamoru gibi) o zaman onların fan kitlelerine hitap ederim..."
Böyle bir işe kalkışacağıma kimse inanamazdı. Bir gece yarısı ilham geldi. Hafif cesareti, içkili olduğum için bulmuştum. "Dur şu hikayenin kahramanları olan X ile Y'yi Eda ile Serkan yapayım da, okunsunlar internette gariplerim..." diye çılgınca bir idea...
Çünkü WattPadin yazıya önem vermemesinden sıkıldım. WattPadde emojiler kullanmamız, müzik linkleri paylaşmamız, imajlar ve videolar gömmemiz yazılarımızın içine, onları klasik yazınsal sanattan uzaklaştırıyor... E ben de tam bir sanatseverim... halen ne işim var WattPadde di mi? Tabii ki diğerleri gibi keşfedilmek için!!!
Eskiden çok bozulurdum bu fikre. Yani WattPadde birilerinin beğenmesi için yorum altlarında yalvarmak falan... bana göre değildi ama inanın bana sıfırdan bir kitap bastırmak da bombok bir süreçmiş. bunu fark ettim.
Wattyciler olarak kendimizi küçümsememeliyiz. Evet, cringy bir site ve cringy de olsa yorum yapmamız lazım arkadaşlarımıza... desteklememiz lazım onları... ki yarın bi' gün bir yayınevine gittiklerinde, emeklerini çok af'edersiniz sikmesinler.....
Yayınevlerinin bu kadar şerefsiz olduğunu bilmezdim. Dünyalar kadar para kopartıyorlar fakat yazılarınızı okudukları yok.Sadece bir göz atıyorlar.....İnanın burası bile daha vefakar yazılarımıza karşı...
O yüzden yazalım, birbirimizi destekleyelim, yarın bi' gün bastırıcaksak eğer yazdıklarımızı, gidelim en bilinen, en tepedeki yayınevlerinden başlayalım...Gözümüzü en yükseklere dikelim...Sikik sokuk yayınevlerinde, aylarca, belki yıllarca üzerinde çalıştığımız projelerimizi kurban etmeyelim... Paramızı da kaptırmayalım tabi'... Para mühim mevzu bu devirde.
Bu konuda daha çirkefçe şeyler yazıcaktım ama belli ki vazgeçmişim... N'apabilirim ki... Hayır n'apılabilir yani Allah'ın 26 Aralık'ında... Ben de böyleyim... Canım sıkılıyor, buraya geliyorum; keşfedilmediğime sinirleniyorum, yine de sıkıcı olan bu siteyi sevmekten vazgeçemiyorum, bi' iki öğüt bırakıp çekip gidiyorum . . . . .
0 notes
muc-kaz · 11 months
Text
#LOL - League of Legends
#şampiyon ipuçları: #DİANA
DİANA ATIN HİDDETİ
Diana, elindeki hilâl şeklindeki Ay bıçağıyla, Targon Dağı ve civarında yasaklanmış bir inanç olan Lunari'nin savaşçısı olarak mücadele ediyor. Karın, soğuk kış geceleri aldığı renkteki ışıl ışıl zırhıyla adeta gümüş Ay'ın gücünün vücut bulmuş hali. Targon'un bulutları delip geçen zirvesinin ötesinden bir Suret'in özüyle bütünleşen Diana, artık tam anlamıyla insan değil ve bu dünyadaki gücüyle amacını anlamak çabalıyor.
YETENEKLER:
Tumblr media
PASİF: Gümüşay Bıçağı Her üç saldırıdan biri yakındaki rakipleri biçerek fazladan büyü hasarı verir. Diana bir yetenek kullandıktan sonraki 3 saldırısı boyunca saldırı hızı kazanır.
Tumblr media
Q: Hilal Saldırısı Ortaya çıkan Ay enerjisi bir alana büyü hasarı verir. Ay Işığı'yla vurulmuş rakipleri etkileyerek gizlenmiş halde değillerse onları 3 saniyeliğine açığa çıkarır.
Tumblr media
W: Solgun Kamer Diana'nın oluşturduğu üç küre, etrafında döner ve rakiplere temas ettiğinde patlayarak alan etkili hasar verir. Ayrıca Diana hasarı emen geçici bir kalkan elde eder. Üçüncü küre de patlarsa, kalkan ilave güç kazanır.
Tumblr media
E: Ay Koşusu Ay'ın intikamcı yüzünün canlı sureti haline gelerek bir rakibin üstüne atılır ve büyü hasarı verir. Ay Işığı'ndan etkilenmiş bir rakibe atılmak için kullanıldığında, Ay Koşusu'nun bekleme süresi olmaz. Ay Koşusu'nun hedefi olsun veya olmasın, diğer tüm rakiplerin üzerindeki Ay Işığı zayıflatması kalkar.
Tumblr media
R: Ay Düşüşü Diana yakındaki bütün rakipleri açığa çıkarıp kendine çekerek yavaşlatır. Eğer Diana bir veya daha fazla rakip şampiyonu çekerse, ay ışığı kısa bir gecikme sonrasında üstüne çökerek etrafındaki alana büyü hasarı verir. Verilen hasar ilkinden sonra çekilen her bir hedef için artar.
Daha çok bilgi ve ipucu için takipte kalın.
#KAYNAKÇA:
1 note · View note
merveilleux-try · 3 years
Photo
Tumblr media
( instagram: merveilleux_try )
93 notes · View notes
1wonderlandd · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
My Childhood Sailor Moon 🌙
307 notes · View notes
m-o-o-n-a-r-t · 2 years
Text
Ay Savaşçısı Sailor Moon 🌙
Tumblr media
5 notes · View notes
minikponyo · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
nakitaku naru you na moonlight
denwa mo dekinai midnight 🎶
27 notes · View notes
Text
Tumblr media
everyone has secrets.
44 notes · View notes
bodangob · 5 years
Text
Tumblr media
Gece gece mest olmaca......
2 notes · View notes
birgaripaskbestesii · 6 years
Photo
Tumblr media
Koca bir nesil okuldan koşarak gelip bu çizgi filmi izlerdi. Anlayamazsınız..
74 notes · View notes
sincabaiyibakilsin · 6 years
Photo
Tumblr media
Asla eskimeyecek. Çocukluğum, bugünüm ve geleceğim. Seni her unuttuğum seferde yeniden hatırlayacağım.
4 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Sailor Moon Beni Güçlü Yapıyor
Sailor Moon’un çok özel bir yanı var. Bu sanırım pek çok animede olan bir şey. İnsanlar animeleri bu yüzden çok seviyor. Sailor Moon ise benim bildiğim birkaç animeden birisi ve benim için en özel olanı.
Bir kere sadece kızlardan oluşan bu ekibin ruhu bambaşka. İlk sezonu 40 bölüme kadar uzatırken onlarla birleşiyorsunuz. küçük mutlulukları, hayal kurmayı, aşık olup acı çekmeyi ve bununla mücadele etmek için arkadaşlara sığınmayı. Kötü insanları görürken küçük şeylerle mutlu olabilen insanları görebiliyorsunuz. Hata yapmayı ve hayatın hatalarla bazen yalnızlıklara da güzel olduğunu görüyorsunuz.
Ve her seferinde Usagi sizi büyüleyecektir. Aşkını yaşamının ötesine taşıyan uğruna defalarca kez ölebileceği biricik aşkı kollarının önünde ölü dururken arkadaşları bir kere bile sevdiklerini öpemeden öldüler diye kollarının arasındaki sevgilisine gözyaşları içinde son bir kez veda öpücüğü bile atmayan Usagi’yi hâlâ unutamıyorum. “Bu mutluluğu tek başıma yaşayamam.”
Herkesin ölmesini istediği tüm insanlığın ölmezse yok olacağını bildiği bir genç kızı içinde hâlâ iyi biri yaşadığına inandığı için öldürmeyen, tüm insanlığın ve Dünya’nın kaderi için onu kurban etmeyi reddeden ve kalbinin gücüyle bunu başaran Usagi’yi… Kalbi nefret ve yalnızlıkla buz tutmuş sadece herkesin acı çektiğini görmek isteyen bir cadıya dönüp onu öldürmek yerine empati yaparak yaşadıklarının ne kadar korkunç olduğunu anlayabildiğini söyleyen, bugün olsa Dünyadaki en iyi insanın bile insanlık ve yaşam adına hiç düşünmeden öldürebileceği o cadıya kalbini açan ve yaralarını sarmak isteyen Usagi’yi…
Yok hayır! Tüm bunların birer anime olduğunu o derece hasta ruhlu insanların Dünya’da karşısında Usagi gibi biri olmayacak demeyin. Mesaj bu değildi. Hasta ruhlu, akli dengesini kaybetmiş katillerden bahsetmiyoruz. Sevgisiz kalmış insanlardan bahsediyoruz. Korkunç belki de çok büyük hatalar yapmış insanları o hatalarla yaşamaya mahkum ediyoruz. Hatalarını onlara birer etiketmiş gibi yapıştırıyoruz. Yalnızlaştırıyor ve dışlıyoruz sonra insan haklarından bahsediyoruz. İnsanlara hatalarından ötürü kötü muamele yaparak onları nefrete itiyoruz. Oysa sevgi her kalbin ilacıdır. Usagi gibi bazen hatalara rağmen insanları hep sevebilmeyi öğrenmeliyiz. Ne yaparlarsa ne derlerse desinler onlara da sevgiyi öğretebileceğimizi unutmamalıyız.
O yüzden bugün beni sevin. Sizi seviyorum
2 notes · View notes
lovelyyuki · 7 years
Photo
Tumblr media
She is drinking green tea :)
3 notes · View notes
cutepoison-s · 2 years
Text
Soloya bak ölüyorum
27 notes · View notes