Kuşları sevdiğim için hikayesini pek sevmezdim öğrenciyken ama bunu hesaplayacak zekaya olan hayranlığım yıllardır her önünden geçişimde tazelenir.. birde o saf öğrencilik telaşlarımı hatırlatır, zamanın içinde güzel yoğrulduğumu düşündürür hep.. iyiki öyle kalmamışımlar, iyiki tanımışımlar, sıkı sıkı sarıldıklarımla sonsuz kalalımlar,ah onunla dünyada cennet yaşanırlar, napiyim benim de imtihanım onlar olsunlar, minişimin kafamda uçuşan bunca balonu biranda patlatması ile kendime gelişlerim😄😄hasılı buralar bana kendimi hep iyi hissettirir ve bu yüzden kendimi buralarda dolaşırken çok şükrederken bulurum.. :)
4 notes
·
View notes
Yazgı Meseli
Bir yazgı kabilinden cerahatin ta kendisine rehin edilmiş ülke, sanki hemen her şey rutin haldeymiş gibi canhıraş savunma halleriyle örtbas edilmek istenir. Müştereklerinin tümü yerle bir edilmiş, artık değme normatif hali bırakılmamış, her gününe apayrı karanlıkların denk getirildiği bir zeminde olmakta olanın fecaat hali, yazgıymış gibi sunulur. Budur işte haliniz diye geçiştirilmek istenir. Haber bülteni görünümlü devri sabık iktidarın alenen ve açık propagandasını var eden bir sunumun dahlinde, kıyıdan köşeden çürümüş olan yerin sureti temsili, korku için yeniden türetilir. Cinayetler, gasplar, talanlar, birbiri ardına dizili kavgalar, dövüşler, rantiye savaşları ve nicesi ile o korkutan / teslimiyeti vaaz eden akımı sürekli öne süren bir fasit döngü bina olunur. Kimsenin acından ölmediği zikredilen yerde bir ülke olmanın en küçük halini var eden ol karın tokluğunun dahi çok görüldüğü bir yer mesel edilmesin isteniyor. Bindirme kıtaların, haber bültenlerinde görece iyimserlik halini sürekli zikrederken cukka doğrultmaya devam ettikleri yerde, doların / euronun evrilip bir aşağı bir yukarı yapmasında sıfırlanmaya doğru yollanan bir halk göz ardı edilir. Bir yazı, yazgıymış gibi bunlar gelip geçici sınavlar olarak zikredilir, oysa hayatın bu sahnede ne tek bir sınavı biter, ne her güne daha beterin ilave edilmesi gayretinin önü alınır. Hayatın o pamuk ipliğine rehineliğinin aralıksız kılındığı bir cerahat sarmalı mütemadiyen çabalar ile birlikte güncellenir.
Birleşik, bütünleşik bir halde dönüşümün yıkımlara denk getirildiği bir zamanın tanıklığı sürdürülmeye devam olunuyor. Bir yazgıymış gibi sunulan / pay edilenlerin yekununda ol cerahatli yıkıcılık / kıyım haline dönüşür. Bütünüyle, doğrudan ve hemen hiç kesintisiz bir halde ak parti ve beraberindekilerin elinde bir oyun sahnesine dönüştürülmüş gerçekle bağlarını toptan koparmış olagelen yerin hazin temsili var edilir. Maksat durmak yok, hiç arasız fasılasız yola devam! Herkese eşit, adil, ortak bir ülke tahayyülünün kenara terk-i diyar olunduğu bir zeminde, neoliberlizmin göndere çekildiği, yıkıcı / kıyıcı / ezici bir yer kelimesi kelimesine bedene yönelik kastın sürekli kılındığı bir cendere / sarmal gerçekliği mevzu edilesidir. Bu kadarıyla dahi bir normatifi bırakılmamış olan yerin haleti ruhiyesini anlamlandırmak mümkündür, görebilene. Mezopotamya Ajansından aktaralım: “İktidarın ekonomi politikasının seçime endeksli hareket ettiğini ve peş peşe hatalar yaptığını belirten İktisatçı Mahfi Eğilmez, “İlk kez bir iktidar kendi kendine enkaz devretmiş oldu” dedi.
Dolar kurunda yükseliş devam ediyor. 14 Mayıs seçimlerinden önce 19,57 lira, 28 Mayıs'taki Cumhurbaşkanlığı Seçimi ikinci turundan önce ise 19,97 lira olan ABD Doları, 28 Mayıs seçimlerinin ardından gelen 8 işlem gününde 2,5 liradan fazla arttı. Dün itibariyle tarihi zirveyi gören Dolar, bugün de yükselmeye devam etti. Piyasanın kapalı olduğu saatlerde 22,20'ye çıkan dolar, bugün 23 TL’yi geçti. İktisatçı Mahfi Eğilmez, bloğunda yayınladığı “Ne Oldu da Dolar Kuru Uçtu” yazısı ile dolar kurundaki artışın nedenlerini değerlendirdi.
İktidarın Peş Peşe Yaptığı Yanlışlar
2021 yılının Eylül ayına girildiğinde enflasyonun da Merkez Bankası faizinin de yüzde 19 olduğuna dikkat çeken Eğilmez, “Enflasyonda yükselme eğilimleri vardı. Doğru para politikası faizi 1 veya 2 puan artırarak bu yukarı gidişi durdurmaya yönelecek politikaydı. Daha az doğrusu faize hiç dokunmamak şeklinde bir uygulamaydı. TCMB tam tersini yaptı ve faizi düşürmeye başladı. Bu yanlışa iki yıla yakın bir süre devam etti ve faizi yüzde 8,5’e kadar indirdi. Bu yanlış yaklaşımın sonucu olarak enflasyon yüzde 70’lere yükseldi. Hükümet, zaman içinde, bu yanlıştan dönmek yerine peş peşe yeni yanlışlar yaptı: Fiyatlara müdahale etmeye ve enflasyonu o yolla denetlenmeye çalıştı. Piyasa ekonomisi içinde kalarak bunu yapmanın imkânsız olduğunu göremedi. İki yüz yıl öncesinin trampa ekonomisi mantığıyla ekonomi politikası uygulamaya çalıştı. Başlangıçta olumlu sonuç alınır gibi oldu. Hep böyle olur zaten. Enflasyon, önceleri baz etkisiyle sonra da fiyatlara, piyasaya ve kurlara yapılan baskılarla inişe geçti. Bunun sürdürülebilir olmadığını da defalarca anlatmaya çalıştık. Yanlıştan dönmek yerine başka yanlışlar art arda geldi. Kuru tutmak için kur korumalı mevduat adı altında aslında döviz olan ama TL gibi görünen yüksek faizli bir mevduat uygulaması devreye sokuldu. Milyarlarca dolarlık bir maliyete ulaştı. Nasıl çözüleceği bilinmiyor ve sorun ertelenerek zamana terk ediliyor. Bir yandan da bankalara baskı yapılmaya döviz alım satımı denetlenmeye başlandı. Bir süre de böyle idare edildi”
‘Ekonomi Politikası Seçime Endeksli Yürütüldü’
Eğilmez, yazısında şu ifadelerle sürdürdü: “Benim yanlış diye yorumladığım bu ekonomi politikası bazı başka yorumculara göre bilerek istenerek seçim kazanmaya yönelik uygulanan bir politikaydı. Bu yorumu yapanların haklı olduğunu düşünüyorum. Ekonomi politikası yaklaşık iki yıldır tümüyle seçime endeksli olarak yürütüldü ve ekonominin ağır yara almasına aldırış edilmedi. Enkaz Başlıklı 5 Mayıs tarihli yazımda şöyle yazmıştım: ‘Siyasal iktidar, çeşitli hamlelerle bu feci enkazı seçime kadar gizlemeyi başardı. Pek çok kişi durumun iyi olduğunu sanıyor. Eğer iktidar el değiştirirse yeni gelenler bu feci tabloyu devralacak. Ve eğer bu durumu halka anlatmayı başaramazlarsa enkazı onların yarattığı sanılacak. Eğer iktidar değişmezse, tarihimizde ilk kez bir siyasal iktidar kendi kendisine büyük bir enkaz devretmiş olacak.
‘İlk Kez Bir İktidar Kendisine Enkaz Devretti’
Bugün gelinen aşamada, zembereğin boşalmasıyla birlikte, dolar kuru, normal düzeyine geldi. Buradaki kritik mesele bugün gelinen aşamanın gelinmesi gereken aşama olup olmadığı meselesi. Eğer ekonomi politikası ne pahasına olursa olsun seçim kazanmak amacıyla bu şekilde popülist yaklaşımlarla yürütülmeseydi ne enflasyon ne de kur böyle bir oynaklık içinde olmayacaktı. Bu yanlış ama popülist olduğu için oy getirici siyasetle seçim kazanıldı ama tarihte belki de ilk kez bir iktidar kendi kendine enkaz devretmiş oldu.”
Bir yazgı kabilinden var edilmiş cerahat ile menzil kuşatılmaya devam olunandır. Dibine ta en dibine kadar çürümenin yollarını arşınlayan dahası tek bir iyi gün ibaresi / düşüncesi ve eylemine müsamaha gösterilmeyen bir zeminde doların oynaklığı hayatlarımızın da her nasıl pamuk ipliğine rehin edildiğini bildirir. Ekonominin ağır biçimde hasar almasına mahal verilen bir zeminde, sıradan insanların hayat haklarının hiç sayılmasının acayipliği çıkagelir. Tümden ezber edilmiş aynı gemi tiradı zikredilirken, batışın çoktan var edildiği mevzu edilemesin diye süslü cümleler bina olunur. Mehmet Şimşek efendi, binbir türlü naz niyaz, belki de zaten başa getirilecek fecaati bildiğinden çekinerekten yeniden bakan koltuğuna yerleşirken plan tıkır tıkır işliyordu. Bir fecaat kabilinden öne sürülenlerle bunlar gerekli şimdi değilse ne zaman denilerek uygun görülenlerin birleşiminde toptan, keskin bir kıyım işlenir. İşlevsellik kazandırılan hızarla, zam üstüne zammın yağdırıldığı bir yerin hakikati karşımıza çıkartılır. Gündelik yaşamda var olmak bir emek mücadelesi ile birlikte psikolojik baskılamaya karşı durabilmeyi, aralıksız bütün tahakküm aparatları ve uygulamalarından bir şekilde sıyrılma çevikliğini ve her tuzağa görerek, bilerek hemen düşmemeyi öğrenebilmeyi vaz eder. Sıradanın gerçekliği artık bunlarla biçimlendirilir. Bu kadar.
Eşikler aşıp, yeni bir yüzyılın başlangıcında olduğu zikredilen yerde hayatiyet ayak altına alınalı çok olmuştur. Gündelik yaşamı var eden temel asgari bir insanlık gereksinimi olan her şey artık ulaşılamaz ilan edilir. Bir gün ekmekten, bir başka gün sütten, beriki gün bu katran karanlığında ulaşılabilen yegane legal zehir sigaradan, başka bir gün deterjandan bir başkasında içkiden, her gün ama her gün bir şeylerin eksik alındığı / temin edilemediği bir zemin gerçeğe ulaştırılır. Bir maaşın kira giderini karşılamaya dahi kafi gelmediği zeminde hangi iyi gün var edilebilirdi ki sahiden? Ele geçen ücretin ancak eksik kılınmış temel gıdaya, çok keskin bir kısmının eğitim / sağlığa gittiği kalanının da tamamının kiraya yönlendirildiği bir zeminde bırakın sahiplenmeyi, hayal kurabilmenin dahi önünün alınmasının karşısında kim nasıl dur diyecektir, sahiden düşünüyor musunuz tek bir an olsun sorguluyor musunuz?
Nitelikleri dönüştürmekten ziyade teslimiyet üstünden bina edilmiş, güven oyunu bize bu halk verdi diye böbürlenen muktedirin kendi kendisine yükseltip durduğu enkaz ülkenin hakikati iç kıyıcı bir karanlığın bizleri kuşattığını da örnekler. “Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2022 yılına ilişkin "hane halkı tüketim harcaması" istatistiklerini yayımladı. Verilere göre, Türkiye genelinde hane halklarının tüketim amaçlı yaptığı harcamalarda en yüksek payı yüzde 22,8 ile gıda ve alkolsüz içecekler aldı. İkinci sırada yüzde 22,4 ile konut ve kira, üçüncü sırada ise yüzde 21,3 ile ulaştırma harcamaları sıralandı.” Belirgin bir mahvetme retoriği, bu da sizin yazgınız denilerek her alanda olduğu gibi gündelik ol emeğin karşılığıyla yepyeni sınamalar olarak sıradana paylaştırılır. Bugün baktığımız odak, görebildiğimiz ülke şeması, binbir türlü lafa gereksinim bırakmayan bir cerahatin ta kendisine dönüştürülendir. Mutlak iktidarın suna geldiği seçeneksizlik, asgari ücretin dahi kör topal bir düzenlemeye tabi tutulacağının zikri sonrasında çıkagelen zamansız değil her daim zamanlı zam furyasıyla birlikte, sıfıra sıfır elde var sıfır yeniden takdim edilir. Yaparsa bunu da akparti yapardı, yaptı!.
Bir yazgı kabilinden cerahatin ta kendisine rehin edilmiş ülke, sanki hemen her şey rutin haldeymiş gibi canhıraş savunma halleriyle örtbas edilmek istenir. Kalkınıp, eşikler aşan, yurttaşına gülücükler dağıtıp, x, y, z partilerine de oy vermiş olan geniş kesimleri birlikte kucakladığını zikreden iktidarın 28 Mayıs sonrası yapa geldiği her şey bu kötürüm pratiği bildirir. Birbirinden bağımsız düşünülemeyecek bir zengin zümre yaratımı ile onlara yeni eklemelerin var edildiği, iç kulislerin, brokerlara yönelik doğrudan tüyoların havalarda uçuştuğu, zenginin daha da zengin, o eşikte duranın hemencecik yeni varsıl ilan edildiği, kılındığı bir zeminde, bir tas yemek, bir temiz giysi, barınılabilecek bir küçük ev / yerin dahi çok görüldüğü, her şeyin alenen yağmalandığı, bu hal size yeter, daha bunlar en iyi günleriniz diye takdim edildiği yerde itiraz ne zaman var edilecektir. Düpedüz her günün bir cehenneme dönüştürüldüğü, şen şakrak paylaşımlar arasında olan bitenin yoksunluk, dipsiz bir yoksulluk halinin var edilmesi karşısında müştereken bir itiraz ne zamandır, sahi ne zaman?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Onur DOĞMAN – Sopa Images – Lightrocket �� Getty Images v/CNBC
0 notes