Bir çok insan yaşları ilerledikçe yaşamın güzelliklerinin tadına varmak yerine
Yaşlandıklarını düşünerek, kendilerine sınırlar koyarlar.
Bu sınırlardan birisi “Yaşıma Yakışmaz” inancıdır.
Bu inanç bilinç altına yerleşir ve yaşamdan ellerini ayaklarını çekerek ölümü beklerler.
UNUTMA
Zihninle yüreğini dengeleyip, her şeye sevgi ile yaklaşırsan, yaşamın sana getirdiği güzelliklere rahatlıkla adapte olur, kolaylıkla uyum sağlayabilirsin.
İşte bu uyumu sağlandığı zaman yaşlanmak diye bir şey olmaz.
Fark etmiyor musun?
Bedenin ne kadar harap, yıpranmış ya da hasta olsa bile ruhun her zaman çocuktur.
SEN
Her durum ve koşulda, ruhunun oynamasına dans etmesine izin ver.
Birileri ”bana güler” diye endişe etme..
Bırak gülsünler.
Eğer sen birilerini güldürmeyi başarmış san bu acı çeken dünyada, onlara en büyük iyiliği yapmışsın demektir.
SEN
Bugüne kadar sana öğretilen kör inançları değil, yaşın kaç olursa olsun içindeki çocuğun dinle.
O sana yaşam verir.
Yaşamdaki yerini al
Yaşamı iliklerine kadar hisset.
BEN
Daima seninleyim.
Ne kadar küçük olursa olsun, ilk adımı isteyerek at.
Senin bıkmadan açıp dinlediĝin,okuduĝun bir şiir var mı?
Aydınlık tenhalarda seninle ağladım yaşayanlar için, karanlık mezarlıklarda seninle söyledim en güzel şarkıları, çünkü bu yılın ölüleri en aşık yaşayanlardı.*
Ellerini ver bana, tanıdık ellerimle ellerin... Ey, geç bulunmuş! Seninle konuşuyorum, bulutun tufanla, otun ovayla, yağmurun denizle, kuşun baharla, ağacın ormanla konuştuğu gibi, köklerini anladım senin,
Geçen kış işimden çıkarıldım. Geçimimi sağlamak için gazete dağıtımcısı olarak geçici bir işe girmek zorunda kaldım. Dağıttığım evlerden birinin posta kutusu mühürlenmişti, bu yüzden kapıyı çalmak zorunda kaldım. Dengesiz adımlarla yaşlı bir adam olan Bay Xu, yavaşça kapıyı açtı. "Efendim, posta kutusunu neden mühürlediniz?" diye sordum.
"Bunu bilerek mühürledim" diye cevap verdi.
Garip bir şekilde gülümsedi ve devam etti: "Seninle bir konuyu tartışmak istiyorum. Her gün gazeteyi bana teslim ederken lütfen kapıyı çal ya da zili çal ve bizzat bana ver."
"Elbette ama bu ikimiz için de sakıncalı ve zaman kaybı" diye cevap verdim. Bu düzenleme beni şaşırttı.
O, "Sorun değil, her gün evdeyim. Buna ne dersin... Kapıyı çalma ücreti olarak sana her ay fazladan 500 yuan vereceğim" dedi.
Yalvaran bir ifadeyle ekledi: "Eğer bir gün kapıyı çalarsanız ve benden haber alamazsanız lütfen polisi arayın!"
Şok oldum ve "Neden?" diye sordum.
"Eşim vefat etti, oğlum yurt dışında, ben burada tek başıma yaşıyorum, kim bilir benim zamanım ne zaman gelir?" diye cevap verdi.
O anda yaşlı adamın buğulu, nemli gözlerini gördüm.
"Gazeteye okumak için abone olmuyor musun?" diye sordum.
"Hiç gazete okumam... Kapı sesi için abone oluyorum!" diye cevap verdi.
Ellerini kavuşturdu ve şöyle dedi: "Genç adam, lütfen bana bir iyilik yap! İşte oğlumun yurt dışı telefon numarası. Bir gün kapıyı çalarsan ve benden haber alamazsan lütfen oğlumu ara ve ona haber ver.. "
Bunu okuduktan sonra arkadaş çevremizde yalnız, yalnız yaşlıların da olduğuna inanıyorum. Bazen, yaşlılıklarında neden hala çalışıyorlarmış gibi sabah ve akşam selamlarını veya WhatsApp üzerinden mesaj gönderdiklerini merak edebilirsiniz.
Aslında bu sabah ve akşam selamlarının anlamı, kapı zilini çalmak veya çalmak gibidir; bu, birbirimize güvenlik dilemenin ve özen göstermenin bir yoludur.
Günümüzde WhatsApp çok kullanışlı ve artık gazetelere abone olmamıza gerek yok. Vaktiniz varsa yaşlı aile üyelerinize WhatsApp'ı nasıl kullanacaklarını öğretin!
Bir gün onların sabah selamlarını ya da paylaştığı yazıları elinize almazsanız hasta olabilirler ya da başlarına bir şey gelmiş olabilir.
Lütfen arkadaşlarınıza ve ailenize iyi bakın, sabah selamlarımızın birbirimiz için önemini anlayın.