Tumgik
#derethil and the wandersail
lazifyre · 3 years
Text
Tumblr media
Day 9: Illusory
234 notes · View notes
imaginaryroshar · 7 years
Photo
Tumblr media
Wondersail - Way of Kings Stormlight Archives by 8-bitpunch
The Way of Kings Chapter 57 - Wandersail
He [Derethil] named the vessel the Wandersail and gathered a crew of the bravest of sailors. Then, on a day when a highstorm brewed, this ship cast off. Riding out into the ocean, the sail hung wide, like arms open to the stormwinds…
314 notes · View notes
rezn0r · 7 years
Text
“Bu hikâye,” dedi Hoid, “Derethil ve Wandersail hakkında.”
Çalmaya başladı. Notalar daha önce çaldıklarından daha hızlı, daha keskindi. Birinci olmak için yarışan çocuklar gibi koşarak flütten fırlarken, neredeyse birbirlerinin üstüne devrilirmiş gibi çıkıyorlardı, Güzel ve canlıydılar, dokuma bir halı gibi incelikli olan nota dizileri yükselip alçalıyordu.
Kaladin kendini yerinde mıhlanmış buldu. Melodi güçlüydü, neredeyse talepkârdı. Sanki her nota Kaladin’in üstüne fırlatılarak onun kaçmasını önlemek için etine saplanan bir kancaydı.
Hoid beklenmedik bir şekilde durdu ama notaları uçurumda yankılanmaya devam ediyor, o konuşurken geri geliyorlardı. “Derethil bazı memleketlerde iyi bilinir ama burada Doğu’da ondan bahsedildiğini daha az duydum. O gölgegünler sırasında, hatırlanmayan çağlarda bir kraldı. Güçlü bir adam. Binlerce kişinin komutanı, on binlerce kişinin lideri. Uzun boylu, heybetliydi; açık tenle ve daha açıkgözlerle kutsanmıştı. Kıskanılacak bir adamdı.”
Tam fondaki notalar solarken Hoid tekrar çalmaya başlayarak ritmi yakaladı. Tam da yankılanan notalar neredeyse duyulmaz hale geldiği anda devam etmeye başlamıştı, sanki müzikte hiç kesinti olmamış gibi. Notalar eşlikçileri ile birlikte sarayında yürüyen bir kralı işaret eder gibi daha da akıcı hale geldi, Hoid gözleri kapalı çalmaya devam ederken ateşe doğru eğildi. Flütün üstünden üflediği hava dumana karışarak çalkalandı.
Müzik yumuşak bir hale geldi. Duman fırıl fırıl döndü ve Kaladin dumanın desenleri arasında sivri çeneli ve elmacık kemikleri yüksek bir adamın yüzünü seçebildiğini fark etti. Gerçekten de orada değildi elbette. Sadece hayal gücü. Ama akla takılan şarkı ve dönen duman hayal gücünü körüklüyormuş gibiydi.
“Derethil, Elçilerin ve Parlayanlar’ın zamanında Yokelçilerle savaştı,” dedi Hoid gözleri halâ kapalı, flüt hemen dudaklarının altındaydı ve uçurumdan yankılanan şarkı sözlerine eşlik ediyordu. “En sonunda barış olduğu zaman, Derethil mutlu olmadığını gördü. Gözleri her zaman batıya, büyük açık denize doğru dönermiş gibiydi. İnsanoğlunun gördüğü en iyi gemiyi yaptırdı, daha önce hiç kimsenin yapmaya cesaret edemediği şeyi yapmak için planlanan görkemli bir araç. Bir yücefırtına sırasında denizlere açılacaktı.”
Yankılar gitgide azaldı ve Hoid sanki görünmez bir ortakla birlikte karşılıklı çalıyorlarmış gibi tekrar başladı. Duman havaya yükseldi ve Hoid’in nefesiyle fır döndü. Ve Kaladin bir tersanede duran, oka benzeyen bir gövdeye tutturulmuş, yelkeni bir bina kadar büyük, devasa bir gemiyi neredeyse görebildiğini düşündü. Melodi sanki çekiçlerin vuruşları ve testerelerin kesişlerini taklit ediyormuş gibi kızlı ve kesikli hale geldi.
“Derethil’in amacı Yokelçilerin kökenini, ortaya çıktıkları yeri aramaktı,��� dedi Hoid duraklayarak. “Pek çok kişi ona aptal dedi ancak o kendisine engel olamıyordu. Aracın adını Wandersail koydu ve en cesur denizcilerden bir mürettebat topladı. Sonra, bir yücefırtınanın yaklaşmakta olduğu bir günde, bu gemi denize açıldı. Yelkenini fırtına rüzgârlarına doğru açılmış kollar gibi kocaman açarak okyanusa doğru gitti…”
Bir an sonra flüt Hoid’in dudaklarındaydı ve bir kayafilizi kabuğu parçasını tekmeleyerek ateşi karıştırdı. Havaya alev kıvılcımları yükseldi ve Hoid başını sallayarak aşağı indirerek flütün deliklerini ateşe doğru çevirirken dumanlar dönerek pufladı. Şarkı vahşi ve hırçın bir hale geldi, notalar beklenmedik bir şekilde alçalıyor ve hızlı dalgalanmalarla titriyordu. Ritimler dalgalanarak tiz notalara dönüşüyor ve uçarı bir şekilde feryat ediyorlardı.
Ve görüntü Kaladin’in aklında canlandı. Devasa gemi bir yücefırtınanın korkunç gücünün karşısında bir anda minicik kalmıştı. Savrularak sonsuz denize doğru sürüklendi. Bu Derethil ne bulmayı ummuş ya da beklemişti ki? Karada bir yücefırtına yeteri kadar korkunçtu. Ama denizin üstüne?
Sesler aşağıdaki duvarlardan yankılandı. Kaladin kendini kayalara çökerek, girdap gibi dönen dumanı ve yükselen alevleri izlerken buldu. Minik gemiyi öfkeli yücefırtınaya yakalanmış ve içinde esir düşmüş olarak görüyordu.
Sonunda, Hoid’in müziği yavaşladı ve şiddetli yankılar soldu ve çok daha hafif bir melodiye dönüştü. Sahildeki dalgaların sesi gibi.
“Wandersail karaya oturdu ve neredeyse yok oluyordu ama Derethil ve denizcilerinin çoğu sağ kurtulmuştu. Kendilerini okyanusun tükendiği yer olduğu söylenen devasa bir girdap tarafından çevrelenmiş, küçük adalardan oluşmuş bir halkada bulmuşlardı. Derethil ve adamları tek bir renkte cübbeler giyen ve saçlarında Roshar üstünde yetişen hiçbir şeye benzemeyen kabuklar olan, uzun ve kıvrak vücutlu garip bir halk tarafından karşılandı.
“Bu halk kurtulanları kabul etti, onları besledi ve tekrar sağlıklarına kavuşmalarına yardım etti. İyileşmekte olduğu haftalar boyunca Derethil kendilerine Uvara, Büyük Tamu’nun Halkı, diyen bu garip insanları inceledi. Garip hayatlar sürüyorlardı. Roshar’daki sürekli tartışan insanların aksine, Uvaralar her zaman aynı fikirdeymiş gibi görünüyordu. Çocukluktan itibaren hiç soru sormuyorlardı. Her bir insan kendi görevini yapıyordu.”
Hoid dumana herhangi bir etkide bulunmadan yükselmesine izin vererek tekrar müziğe başladı. Kaladin dumanın içinde gayretli, her zaman çalışan bir halk görebildiğini düşündü. Aralarından penceresinde onları izleyen bir şeklin olduğu bir bina yükseliyordu: Derethil. Müzik sakinleştirici, tuhaftı.
“Bir gün, Derethil ve adamları güçlerini geri kazanmak için antrenman yaparlarken genç bir hizmetçi bizonlara içecek getirdi,” dedi Hoid. “Ayağı bir taşa takıldı ve kadehleri yere düşürerek kırdı. Bir anda, diğer Uvaralar bahtsız çocuğun üstüne atıldılar ve onu vahşi bir şekilde katlettiler. Derethil ve adamları o kadar afallamışlardı ki onlar olan bitenin farkına varana kadar çocuk ölmüştü. Derethil kızgınlıkla haksız cinayetin sebebini öğrenmek istedi. Yerlilerden birisi açıklama yaptı. ‘İmparatorumuz başarısızlığa tahammül etmez.’”
Müzik kederli bir şekilde tekrar başladı ve Kaladin titredi. Kızın taşlarla ezilerek öldürülüşüne ve Derethil’in mağrur şeklinin yerdeki cesedinin üstüne eğildiğine şahit oldu.
Kaladin bu kederi biliyordu. Başarısızlığın, bir şeyler yapabilmiş olması gerekirken birilerinin ölmesine seyirci kalmanın kederi. Onun da sevmiş olduğu o kadar çok kişi ölmüştü ki.
Şimdi bunun için bir sebebi vardı, Elçiler’in ve Yaradan’ın öfkesini üstüne çekmişti. Böyle olmak zorundaydı, değil miydi?
Köprü Dört’e geri dönmesi gerektiğinin farkındaydı. Ama kendini kurtaramıyordu. Hikayecinin sözlerine takılıp kalmıştı.
“Derethil daha fazla dikkat etmeye başladığı zaman, diğer cinayetleri de gördü,“ dedi Hoid; müziği yumuşak bir şekilde ona eşlik ediyordu. “Bu Uvaralar, bu Büyük Tamu’nun Halkı, hayret verici bir şekilde zalimliğe meyilliydi. Eğer aralarından birisi yanlış bir şey yaparsa, azıcık münasebetsiz ya da olumsuz bir şey olsa, diğerleri onu katlediyordu. Her sorduğunda, Derethil’e bakıcısı aynı cevabı veriyordu. ‘İmparatorumuz başarısızlığa tahammül etmez.’”
Yankılanan müzik soldu ama bir kere daha Hoid tam yankılar duyulamayacak kadar hafif hale gelirken flütünü kaldırdı. Melodi ağırlaştı. Yumuşak, sessiz, sanki ölmüş olan birisi için yakılan ağıt gibi. Ama bir yandan gizemlerle de çevriliydi; arada bir sırlara işaret eden hızlı patlamalar yapıyordu.
Kaladin duman dönerek, kule gibi görünen bir şeye dönüşürken izledi. Uzun, inceydi ve tepesinde açık bir alan vardı.
“Derethil keşfetti ki imparator, Uvara’nın doğu kıyısındaki en büyük adanın üstündeki kulede ikamet ediyordu.”
Kaladin bir ürperme hissetti. Dumandaki görüntüler sadece onun hayal gücünden kaynaklanıyor, hikayeye katkıda bulunuyordu, değil mi? Gerçekten de Hoid bahsetmeden önce mi bir kule görmüştü?
“Derethil bu zalim imparatorla yüzleşmesi gerektiğine karar verdi. Ne çeşit bir canavar böylesine barışçıl olan bir halkın bu kadar sık ve korkunç bir şekilde öldürmesini talep ederdi ki? Derethil kahraman bir grup olan denizcilerini topladı ve silahlandılar. Uvaralar onları durdurmaya çalışmadı ama yabancılar imparatorun kulesine hücum ederken korkuyla izlediler.”
Hoid -sessizleşti ve flütüne de geri dönmedi. Bunun yerine müziğin uçurumdan yankılanmasına izin verdi. Bu sefer yankılar oyalanıyormuş gibiydi. Uzun, meşum notalar.
“Derethil ve adamları kısa bir süre sonra kuleden dışarı çıktılar, güzel cübbeler ve mücevherler içindeki kurumuş bir cesedi taşıyorlardı. ‘İmparatorunuz bu mu?’ diye hesap sordu Derethil, ‘Onu en üstteki odada, yalnız başına bulduk.’ Görünüşe göre adam yıllar önce ölmüştü ama hiç kimse kulesine girmeye cüret edememişti. Ondan fazlasıyla korkuyorlardı.
“Uvaralara vücudu gösterdiği zaman, ağlamaya ve feryat etmeye başladılar. Uvaralar evleri yakmaya, ayaklanmaya ya da ıstırap içinde dizlerinin üstüne düşmeye başlarken bütün ada kargaşaya gömüldü. Afallamış ve kafaları karışmış olarak, Derethil ve adamları Wandersail’in tamir edilmekte olduğu Uvara tersanelerine yöneldiler. Kılavuzları ve bakıcıları da onlara katıldı ve kaçarken onlara katılmalarına izin vermeleri için yalvardılar. İşte Nafti böylece mürettebata katılmıştı.
“Derethil ve adamları yelken açtılar ve her ne kadar rüzgârlar hafif olsa da Wandersail’i girdabın etrafından dolaştırarak momentumun onları döne döne adalardan uzaklaştırmasını sağladı. Ayrılmalarından uzun zaman sonra bile, görünüşte barışçıl olan diyarlardan yükselen dumanı görebiliyorlardı. Güvertede toplanarak izlediler ve Derethil Nafti’ye korkunç ayaklanmaların sebebini sordu.”
Hoid sessizleşerek sözlerinin de garip dumanla birlikte yükselip gecenin içinde kaybolmasına izin verdi.
“Ee?” diye hesap sordu Kaladin. “Onun cevabı neydi?”
“Sırtına bir battaniye almış, rahatsız gözleriyle boş boş vatanına bakarken kız cevap verdi, ‘Görmüyor musun, gezgin kişi? Eğer imparator ölmüşse ve bütün bu yıllar boyunca da ölü idiyse, o zaman işlediğimiz cinayetler onun sorumluluğunda değildi. Bizimdi.’"
Brandon Sanderson - Kralların Yolu Fırtına Işığı Arşivi Serisi
Böyle çok uzun oldu ama Hoid'in müziğini duymanızı isterim.
1 note · View note