Tumgik
#dostlukların son günü
yorgunherakles · 7 months
Text
benim hiçbir şeyim yok, yalnızlıktan başka hiçbir şeyim.
selim ileri - her gece bodrum
47 notes · View notes
yagmurrsn · 7 years
Text
her şeyin gizleneceği, saklanacağı, hasıraltı edileceği bir arkadaşlık. bütün duygularımın. yavaş yavaş susmayı, kendimi anlatmamayı öğreniyorum. o da içine dönük öbürlerine, ötekilere, başkalarına benzemiyor. eskiden tanıdıklarıma, dost bildiklerime. sessizliği, suskunluğu yaşıyoruz birlikte. hem hiç yakınmadan. biterse yaşayamam sanki. karmakarışık duygular.
19 notes · View notes
alticizilen · 7 years
Text
Dostlukların Son Günü‘nden Notlar
Dostlukların Son Günü - Selim İleri *Notlar
Updated Apr 19, 2013
Tumblr media
Yarın Ağlayacağım
Her şeyin gizleyeceği, saklanacağı, hasır altı edileceği bir arkadaşlık. Bütün duygularımın. Yavaş yavaş susmayı, kendimi anlatmamayı öğreniyorum. O da içine dönük. Öbürlerine, ötekilere, başkalarına benzemiyor. Eskiden tanıdıklarıma, dost bildiklerime. Sessizliği, suskunluğu yaşıyoruz birlikte. Hem hiç yakınmadan. Biterse yaşayamam sanki. Karmakarışık duygular.
Böyle kötü gecelerde, böyle kancık, böyle acımasız, iğrenç gecelerde kimlerle konuşmazdım ki… Ertesi günü, hatırlandığında unutulacak, nefret edilecek kaç kişiyle! Ardımdan neler dediklerini, nasıl atıp tuttuklarını bile bile. Kenan da onlardan biriydi. Arkadaş denirse, arkadaşımdı.
Sevgiyle, bağışlamayla gülümsedi. Seçebilir mi? Kana kana anlatsam, boşalsam… Öyle ihtiyacım var ki! Sevgilerin nefrete dönüşmesi kolaydır ama.
Sizinle İğrenç
Anlayamayacağım sözler söylüyordu yengem. Başımı göğsüne dayanmak istiyorum. “Yapma, yapma” diyor içimdeki kötü ben. Kötü beni dinliyorum. Sarılmak istiyorum, yapamıyorum, kavuşamıyorum.
Aşk mıydı bu? Özlemek, hiç unutmamak, yıllar sonra bir içsel sızıya dolup taşmak… Aşk mıydı?
Bir sokaktaymışız yengemle ikimiz. Giysilerimiz yokmuş üstümüzde. Ben çok utanıyormuşum. Ellerimi önüme kapatıyormuşum. “Utanma” diyormuş yengem, “onlar utansın”. Çevremizdekileri gösteriyormuş. Karşı kıyıda bir vapur iskelesi varmış. Ada vapurları kalkıyormuş oradan. Amcam o iskeleden bize bakıyormuş. Yengem belindeki altın bileziği çıkarıp karşı kıyıdaki amcamın boynuna geçiriyormuş. Ama benim boynumda beliriyormuş çürükler, morartılar. Babanem komşumuz Meliha Hanım'ın kızı Peride'yi Sedat Amcama itekliyormuş. Peride hiç utanmadan eteklerini açıp bacak arasını gösteriyormuş amcama. Amcam boynundaki altın bileziği çıkarıp Peride'ınn çıplak beline takıyormuş. Annemle babam bir fotoğrafçıyı kolundan sürüklüyorlarmış. Fotoğrafçı körüklü kutusunu kurup amcamla Peride'nin resmini çekiyormuş. Peride'ınn gelinliği saydammış; ama yine de kadınlığı, kadıncalığı hissedilmiyormuş. Yengemle kaçıyormuşuz biz. Artık bir türlü önümü kapatamıyormuşum. Yengem kucaklıyormuş beni. “Seni seviyorum” diyormuş. Çevremizdeki insanlar birden tramvaya biniyorlarmış. Bir vapur düdüğü nü çala çala üstümüze geliyormuş. Bir jet uçağı bombalar atmaya başlıyormuş. Babanem köşeden karşımıza çıkıp bana, “Mahşer günüdür, herkes yollara uğradı, sevdiğini arıyor” diyormuş. Öyle çırılçıplak, anadan doğma yengemi arıyor, bir türlü bulamıyormuşum. Ama sesini işitiyormuşum, “Seni seviyorum” diyormuş.
Elbise Haritaları
Funda abla sanki bir ermiş ( Kurban edilmiş her yaşlı kız bir ermiş. İyi biliyorum.)
SUSMAYACAKTIN. YUVA KURMAK İSTEYEN, YALNIZ OLAMAYAN BİR KIZI ÖLDÜRÜYORLARDI. YAŞAMAK HAKKIDIR FUNDA'NIN, DİYECEKTİN. SON NEFESİNE KADAR HAYKIRMALISIN ARTIK.
Yarın Olsun
Önder karşı çıkmıyor. Yapamayacağım şeyler için zorlamaz beni. Ne küçümser gereksiz yüreklendirmelere başvurur. (Uzun süredir, tanıştığımızdan beri bir bakıma, tekdüzeliğini koruyan arkadaşlıklardan bizimkisi. Yazışmadan, birbirimizden tek satır haber almasak bile yeniden görüştüğümüzde yabancılık çekmeyeceğiz. Benzer sınavlardan çok geçtik.)
‘Kırmalısın Kemal bu yalnızlık çemberini’
Hangi yalnızlık çemberi; düpedüz kısırdöngü.
Kendimi aldatamam. Yeteneklerin nereye kadar süreceğini, nerede duraksayacağını, hatta tersine döneceğini biliyorum.
Her kara gecede değişmeye yemin ediyorum. İmkansızlık ağır basıyor.
“Hep böyleydin Kemal. Ne tam bize benzerden, ne de kendi sınıfınla olabilirdin."
"Ortalıkta kaldım” diye gülmeye çabalıyorum. Alaya aldığım bir şey değil bu. Devamlı önemsediğim, tedirginliğini duyduğum bir yalnızlık.
Büyük duyarlılıklar, büyük sevinçler ve kederler yaşamayı özlemiştim. Her şeyin cücesinde, eciş bücüşüyle karşılaştım. Ama hayatı seviyorum; hayata ve doğayla göbek bağını koparmamış her şeye saygı duyuyorum.
Yarın olsun bu insanları sevmiyorum. Hiç sevmiyorum. Herkes birbirine düşman. Bilemezsin nefret ediyorum. Hepsi geçecek, değil mi? Hepsi geçecek, yarın olsun daha dürüst şeyler yaşayacağım. Yarın olsun, duyarlığı çarpıtman kötüleyin ne varsa öldürebilmeliyim. Sen anlarsın diye söyledim. Susmak, temelli susmak belki doğrusu.
Kaç hayatı birarada yaşıyoruz. Her an bir başkası gibiyim.
Kırlangıç Fırtınası
Seviyorlardı ekrem'i. Gündelik,  sade, girdisi çıktısı olmayan bir sevgiydi bu. İçin için kıskandırdım. Öyle ya, insanları düpedüz sevmeyi bile öğrenememiştim ben.
Bir Gönül Gurbetinde
Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda.
Dostlukların Son Günü
Bıktık senin burjuva yalnızlıklarından.
Şimdi bitti. Her şey. Bütün bunları bir Ønur çıkmazı yapmalıyım. Yüreğimin suskunluğuna, sinsice karşı koyuşuna aldırmayacağım. Yalnızlığın alfabesini sökeli yıllar oldu.
Pazar günü kimsenin evine gitme, demişti annem; 'bir gün kovulacaksın.“ Bir türlü büyüyemediğimi, aklımı başıma toplamam gerektiğini yinelemişti ardından da. İşitmezlikten geldim. Odamın duvarları üstüme üstüme yürüyorlar. Yatağın kenarına asılmış bir oyuncak adıyla yetinemem. İnsanlara, arkadaşlıklara, alabildiğine ihtiyaç duyduğumuz zayıflık anları.
Son sığınakta dostluklar.
Kuşlar Mı Konar
İyi insanlar özlemiştim.
"Başka bir insan olmak isterdim. Kalabalığa karışmış insanlardan. Her gün öldüğümü hissediyorum.”
“Gereksiz bir duyarlık.”
“Belki… Katı olmaya çalışma ama. Bazı sözler, söylendiğinde bayala��ır. 'Her gün ölmek’ bayağı bir şey işte, biliyorum. Ama öyle.”
İnsan unutuyor; başkalarına, başka birilerine sürükleniyor. Kopuk kopuk ipliklerden bir yumak: biri başlıyor, sonra öteki, o da bitiyor; hep böyle sürüp gidecek bu… Ama son tutamak Mehmet.
Ben hepsini aşkla sevdim. Tek tek hepsini aşkla… Bütün sevgilerimi isteyerek, bilerek aşka dönüştürdüm.
Ayla'yı aşkla sevdim. Zeki'yi aşkla. Sevinç'i aşkla.
Arkadaşlarımızın, aşkla arkadaşlarımın da diyebilirim, böylesine geçici, unutkan oluşu… Dayanılır gibi değil.
Bir zamanlar onlar için çarptı yüreğim. Bir sağanak gibi aydınlıkları yağdı, bütün bir dünyayı onların gözleriyle görmeye çalışmıştım.
“Sen aşkla arkadaşlığı karıştırıyorsun” dedi Sevinç.
“Her şeyi seninle paylaşamayız” dedi Zeki.
“İstersen yarın akşam görüşelim” dedi ayla.
İyi kötü bir evleri vardı. Yorgun argın çalışıp didiniyorlardı. Başbaşa kalmak ya da tek başına kalmak hakları değil miydi? Bütün karı kocalar bir yatağı paylaşacklardı. Çıkıp gitmeni, evime dönmemi bekliyorlardı.
İlk gençlik. Aşkla arkadaşlığı koparan, aşkı cinsel kıpırdanışlarla besleyen ilk gençlik. Sonsuz bir nefret. Cinsele dönük her şeyden tiksiniyorum.
Ben hepsini aşkla sevmiştim.
Aşkla mı?!
Hayır, hiç kimse bu anı paylaşamadığımızı söyleyemez.
“Kışın daha zor görüşeceğiz; Zeki de, ben de her gün çalışıyoruz” dedi Sevinç.
“Bu kadar yürekten çağırma bizi” dedi Zeki.
“Benim eski halim gibisin” dedi Ayla
“Sevilmek isteyen çocuk” dedi Zeki gülerek.
“Seni anlıyorum ama kurtulmalısın” dedi Ayla
“Paylaşılamayan bir tek aşktır.” Dedi Sevinç.
Söyle Kalbim
Bencil sevgilerimden söz ediyorlar… yönünü şaşırmış, köreltilmesi gerekli sevgilerimden… inanmıyorum… dost benim sevgilerim… çocukça… niçin… niçin… çünkü olmaz denmişti… içimdeki bütün zenginliklere olmaz denmişti…
“Yanlış birikimler” diye nitelendirdiğim sevgilerimi başkalaştırmaya çabaladım. Evlenmeyi düşündüm. (…) Bundan daha iğrenç, daha köpeksi bir yaşama biçimi var mı Can?
Uzun bir mektup oldu bu, sonuna kadar okuyacağını, okuyabileceğini pek sanmıyorum.
Can, annemi dünyanın kötülüklerinden sorumlu tutmakla nasıl yanılmışım! Annemi, babamı, bir dolu küçük basit, önemsiz insanı… Gelişen, büyüyen kötülük nereden kaynaklanıyor? Neden gelip bana çarpıyor, sana çarpıyor, bir başkasına çarpıyor?
Çok mu sıkıcıyım, çok mu tatsız tuzsuz bir insanım? Tekdüze biri olmamak için ne çok uğraştım… Hani her görüştüğümüzde yeni bir şeyler anlatan, çeken, sürükleyen, ilgi uyandıran, tepeden tırnağa albenili insanlar vardır. Tanırsın. Onlar gibi olmak isterdim. Kaygısız, şenlikli, arkadaşlık etmesini bilen.
Ben biliyorum. Can,  sen, başklaları, arkadaşların, arkadaşlarımız, tanıdığımızda tiksinmediğimiz herkes sevse beni, sanki bütün bunlar geçecek o zaman. Bana gelince, giderek yemeden içmeden güç bulamayan biri gibiyim; nedenleri açık, yanlış birikimli sevgilerle dolup taşıyorum. Herkes sevse beni, sanki direnip bir şeyler yapacağım. Böyle edilgin, böyle uyuşuk, böyle çirkin olmayacağım.
Yanlış birikimli sevgilerimle baş başa mı kalacağım sonunda?
Rüzgarla Gitti
Yazdıklarıma orasından burasından, mutlaka aralık bırakılmış bir kapıdan sızan bekleyiş, özlemin de sona ermediğini anımsatıp duruyor. Anmaktan ve özlemekten hiç yılmadım da, diyebilirim.
Hikayelerimle dünyaya gerçekten bir şeyler söylediğime inanacak kadar saflaşır, çocuklaşırdım.
Kurumsallıktan kaçışımız, öyle sanıyorum ki, çoğu kez tek başımıza her şeyi yeni baştan keşfettiğimi sanmamızla noktalanıyor.
Sözcükler, bölümleri arasında bir türlü dile getirilmemiş fısıltılar, iç ezgiler, inandırılamamış aşklar duyar gibiyim hala.
* Hediye eden, Göktuğ Düzgün'e kocaman sevgiler…
** Bir de yorum yapmak, elbet bana düşmez de… Başkalarına göre eziklik, ayıp, eksiklik görülebilecek bir çok şeyi ego kılıfından sıyrılıp yazabilmiş bir insan…
0 notes
cheeryoats-blog · 5 years
Text
Chat
Chat
İnsanları, hayvanlardan ayıran belli başlı şeylerden biri vicdan diğeri ise konuşma kabiliyetidir. İnsanların diğer insanlarla konuşmak için kurdukları dil, aslında muhabbet etmeye ve dertlerini anlatmaya duydukları ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Günümüze bakıldığında insanlar telefonlarına ve evlerine hapsolmakta ve sohbet etme ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Geçmişten günümüze bakıldığında ev hanımlarının altın günü yapması, erkekler kahvehanelere gitmelerinin hepsinin ana sebebinin sohbet etme ihtiyacı olduğu anlaşılmaktadır. İnsanlar hayatları boyunca sohbet etmeye ihtiyaç duymuşlardır.
Tumblr media
Sohbet Etme İhtiyacı
Sitemiz 2003 yılında, sohbet etmek isteyen insanları bir arada toplayarak, chat yapmalarını sağlamak amacıyla kurulmuştur. Canlı sohbet odalarına sahip sitemize sadece rumuz ve şifre girerek dahil olabilir ve sınırsız chat yapmanın keyfini çıkartabilirsiniz. Tamamen ücretsiz olan üyeliğimizin altında, insanların temel ihtiyacı olan muhabbete doyumun yardımcısıyız. Farklı tarzlarda chat odaları olan sitemizde, keyfinize göre oyun oynayabilir ya da chat yaparken radyo dinleyebilirsiniz.
Sohbet odaları sayesinde, Türkiye’nin her yerinden insanları buluşturuyoruz. Farklı insanlarla sohbet etmek ve dertlerini dinleyerek yoldaş olmak istiyorsanız ya da sadece oyunlar oynayarak eğlenmek istiyorsanız sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Chat sitemize günün her saati ve yılın her günü bağlanabilirsiniz. Geliştirdiğimiz alt yapı sayesinde ister telefonunuzdan ister bilgisayarınızdan bağlanabileceksiniz. Bilgisayar başında oturarak ya da koltuğunuzda telefonunuzdan sistemimize giriş yaparak kaliteli arkadaşlıklarınız ile eğlenceli chat yapabilirsiniz.
Tumblr media
Herkes Sohbet Etsin Diye
Gelişmiş teknolojilerin insanların hayatını olumsuz yönde etkilemesinden dolayı, sohbet etmeyi sevmeyen inşalar olduk. Bu durumu kabul edemeyen ve muhabbet etme isteğini içinde tutmak istemeyen herkesi sitemize bekliyoruz. Sadece oluşturulacak bir nick ile giriş sağlanan sitemizde, kişisel bilgilerinizi özenle saklamaktayız. İsterseniz iki kişilik chat odaları kullanarak arkadaşlarınız ile muhabbet edebilir, isterseniz gruplara katılarak ortak bir chat gerçekleştirebilirsiniz.
Prosedürler
Kaliteli arkadaşlıkların ve dostlukların garanti edildiği sitemizde, uygunsuz ve yanlış harekette bulunan kişilerin üyeliklerine son verilmektedir. Site huzuru için gerekli prosedürler uygulanmaktadır. Canlı sohbet ederken, gerçekleşen bir aksiliği ya da durumu bize bildirdiğiniz zaman, gerekli işlemleri yapmakta, sizin ve diğer üyelerimizin kişilik haklarını koruma altına almaktayız.
youtube
1 note · View note
ssunshineflowers · 2 years
Quote
Kargaşalık ağır basıyor yaşayışımızda. Hep birbirimizi suçluyoruz.
Dostlukların Son Günü, Selim İleri
1 note · View note
ramazanserdar · 4 years
Text
HATIRLAMAK İSTEDİĞİM ŞEHİR…
 Ünlü bir film yönetmeni, okuduğum bir röportajında son yaptığı filmden bahsederken, “hatırlamak istedim şehrimi” diyordu.
O çektiği filmlerle hatırlıyordu şehrini…
Ben ara sıra yazdığım nostaljik yazılarımla…
 Yazılarımın anılarımızla bir bağ kurmamıza aracı olmasını umuyorum.
Hatırlamamızı…
Ve hatırladıklarımızı da anlatıp birbirimizle paylaşmamamızı istiyorum.
 Bir defasında, eski günlerden bahsettiğim bir yazıma yapılan yorumda şöyle bir soru sorulmuştu:
“Geçmişten bahsedince neden mutlu oluyoruz?”
Gerçekten de öyle değil mi.
En çok yorum yapılan, en çok beğenilen yazılarım hep geçmişten bahsettiğim yazılar oluyordu.
Bana göre nedeni, o yazılarımda herkesin kendinden bir şeyler bulmasıydı.
Çünkü aynı sokaklarda gezmiştik…
Çünkü aynı ağacın gölgesinde serinlemiştik…
Çünkü aynı okulun bahçesinde dolaşmış, duvarına yaslanmıştık…  
 Bu şehrin içinde hatıralarım var.
 Bazen siyah – beyaz bir fotoğraf geçiyor eskilerden elime…
Bazen bir şarkı çalınıyor kulağıma…
Bazen bir dost geliyor eskilerden…
Bazen bir sohbet açılıyor geçmiş günlerden…
Anılar canlanıyor…
Geçmişin tadı, kokusu, sıcaklığı, hafızamın derinliklerinden çıkıp onlarca detayıyla birlikte geliveriyor önüme…
Mesela…
Fotoğrafın çekildiği günü yaşıyorum özlemle…
Sevdiğim şarkıyı tekrar dinlemek için kalemi kasete takıp çevirdiğim günler geliyor aklıma…
Hesapsızca yaşadığımız dostlukların değerini fark ediyorum bir anda.
Murat 131’in içinde 6 arkadaş, fonda Ümit Besen’in şarkılarıyla, gece yarıları sokaklarda saatlerce dolaşıp, nasıl da mutlu olduğumuzu hatırlıyorum.
Ve tüm bunları…
Her birinin hatırlattıklarını, hatırlayabildiklerimi, Susurluk’un bende bıraktığı izleri işte o zaman yazmak istiyorum.
Hatırlamak istiyorum şehrimi…
 Bilmiyorum bunlar da olmasa geçmişimizi nasıl yâd edeceğiz…
Size bir şey söyleyeyim mi?
Her şeyin sahtesinin,
He şeyin çakmasının, GDO’lusunun çıktığı bir dünyada…
Her şeyin parayla ölçüldüğü bir düzende…
Geçmiş günlerin o bozulmamış doğallığının, o basit yaşanan hayatın değerini ne yazık ki hala anlamış değiliz.
Ve inanın, anladığımızda her şey için çok geç olacak…
Ramazan S.TOPRAKTEPE
0 notes
sahafyurdu · 5 years
Photo
Tumblr media
DOSTLUKLARIN SON GÜNÜ SELİM İLERİ 1976 Saat Faik Hikaye Ödülü *176 sayfa *Temiz Mezat Açılış :10 ₺ Cuma saat 22 de biter Dostlukların Son Günü, Selim İleri'nin ilk olarak 1975 Aralık ayında Bilgi Yayınevi tarafından yayımlanan hikâye kitabı. Önce Yeni Dergide yayımlanan öyküler daha sonra kitap hâline getirilmiş ve 1976 yılında Sait Faik Hikâye Armağanını kazanmıştır https://www.instagram.com/p/Br5sWyLFXy_/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=zw876wwlxzg0
0 notes
espedal · 6 years
Text
3 Aralık engeliler günü bisiklet korteji etkinliği ve basın bildirisi /İzmir
youtube
Bu sene ikincisini düzenlemiş olduğumuz 3 Aralık Dünya Engelliler Günü Bisiklet Korteji yine oldukça yüksek bir katılım ile gerçekleşti. Türkiye’nin birçok şehrinde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen kortej ulusal boyutta büyük ses getirdi. İzmir’in en işlek sokakları sloganlarımızla yankılandı. İyi bir farkındalık sağlayarak bu güne anlam kattık.
Saat 14’de Üçkuyular Vapur İskelesi’nde toplanarak sahil yolundan Cumhuriyet Meydanı’na kadar yaklaşık 150 bisikletli ile gerçekleştirmiş olduğumuz sürüş saat 15’de Elif Ünver arkadaşımızın braille alfabesi ile yazılı (kabartma yazı) basın bildirimizi okuması ile son buldu. Basın bildirimizin hemen ardından meydanda sloganlar atarak sesimizi duyurduk. Eşit, erişilebilir ve engelsiz bir hayat için sadece engelliler için değil bisikletliler için de düzenlemelerin gerektiğine vurgu yaptık. Çünkü biz engelli bisikletçiler olarak her iki alanda çalışmaların takipçisi oluyoruz ve farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Böylece engelliliğe ve bisikletliliğe ilişkin sloganların iç içe geçtiği ve birbirlerini tamamladığına burada bir kez daha tanık olduk.
Geleneksel hale getirmeye çalıştığımız bu farkındalık korteji bisikletçi dostlarımızın destekleri ile karşılık bularak gittikçe büyüyor. Diğer yandan birçok şehirde faaliyete geçen Eşpedal ekipleri ile birlikte yurda yayılıyor. Daha çok bisikletçi dostumuz ile görme engelli dostumuzu tandem bisiklet üzerinde buluşturmamıza vesile oluyor. Özellikle engelli bireylerin yaşadığı şehrin kent yaşamını, doğasını, kültürel değerlerini tanıması; şehirlerarası yolculuklar yaparak başka şehirlerin de doğası ile kültürel değerlerini keşfetmesi ve bunun yanı sıra daha fazla insanla etkileşimde bulunarak sosyal hayata aktif biçimde katılım göstermesine vesile oluyoruz. Daha çok kişinin engellilik konusunda bilinç kazanması ve hassasiyet sonucu gelişen tutum farklılıklarının yerini gerçek dostlukların alması ile birlikte bu dostlukların tüm topluma örnek teşkil etmesini hedefliyoruz. Bu tür geniş katılımlı kortejler ile sesimizi daha çok kişiye duyurarak bu amaçlarımıza her geçen gün biraz daha yaklaşmış olduğumuzu hissediyoruz.
Zihinlerdeki tüm ön yargılara karşın, algılardaki engellilik ile engelsiz bir yaşam arasındaki mesafeyi pedaladık. Çünkü biliyoruz ki, önyargı en büyük engeldir ve engeller takılmak için değil, aşılmak içindir.
Eşit, erişilebilir, özgür bir yaşam için, önce algılarınızı sonra pedallarımızı çevirdik!
Fotoğraf ve videoları ile turumuzu ölümsüzleştiren Ersin Çek, Mesut Duygun, TC Senay Kiper, Özgün Araz , Tanju Taşçılar, Uğur Kabaağaç ve Vecihi Fatih Özdemir‘e teşekkürler.
Kortejimizin sürüş güvenliğini sağlayan trafik denetleme şube müdürlüğü emniyet personellerine çok teşekkür ederiz.
Turumuza katılarak pedalımıza güç katan, sesimize ses olan, bu anlamlı günde desteklerini hissettirerek korteje anlam katan tüm bisikletçi dostlarımıza sonsuz teşekkürler! İyi ki varsınız. Seneye 3 Aralıkta tekrar buluşmak dileğiyle!
0 notes
oakinci70tr · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
Osmanlı Akıncı Bülent -(OAKINCI70TR)- -(GÖNÜLDOSTLARI)- Selamûnaleykûm Merhabalar Sevgili Gönüldostlarımız Sevgili Kardeşlerimiz...... "Kurban Bayramınız kutlu olsun…..." Bayramlar;  Umuttur, ümittir, berekettir  Özlemdir, özlemektir, özlenmektir Sevgidir, sevmektir, sevilmektir  Gelecek yarınlara niyettir Kalpten kalbe birlikteliktir…. Milli ve dini olarak önemli sayılan gün veya günlerin sevinç ve neşe içinde kutlanmasına bayram denilmektedir. Gerek değişik anlamlar yüklenmesi ve gerekse de kutlanma şekli bakımından birbirinden farklı görünse de bayramlarda verilen mesajlar ve temenniler büyük benzerlik gösterir. Bayramların huzur, mutluluk ve sevinç kaynağı olarak algılandığı toplumda; saygı, sevgi, barış, kardeşlik, hoşgörü, yardımlaşma, paylaşma ve dayanışma gibi birçok kavramın “ortak” paydada buluşması ve toplumun her kesimi tarafından benimsenmesi istenir. Dünyanın birçok yerinde değişik şekillerde kutlanan çok sayıda bayram bulunmaktadır. Sosyal, kültürel, dinsel, tarihsel, psikolojik, ekonomik ve çevresel vs. gibi bir veya birden fazla faktörün etkileşimi sonucu ortaya çıkan bayramların birçoğu bugün gelenekselleşerek kutlanmaktadır. Bayram sevinç ve toplanma günü anlamına gelir. Milli ve dini birliği sağladığı için hemen her toplum var olan bayramlarına büyük önem vermişler ve bir takım yeni bayramlar ihdas etmişlerdir.  İslam dini de Müslümanlara iki bayram armağan etmiştir. Bildiğiniz gibi bunlar Ramazan ve Kurban bayramlarıdır. İşte anlamına ve amacına uygun olarak; dargınlık ve kırgınlıkların yerini dostluk ve güven duygularının aldığı, dayanışma ruhu içerisinde insanların birbirine daha da yakınlaştığı müstesna günlerden birisi olan Kurban Bayram’ını kutlamanın hazırlıklarını, mutluluk ve heyecanını yaşıyoruz bu gün.… Ama siz; “Aaah nerede o eski bayramlar” demeye başlamışsanız bilin ki yaşlandığınızın resmidir. Gün be gün bir takım değerlerimizi küreselleşme denen kültür bombardımanına kurban verdiğimiz de ayrı bir gerçek. İnsanlık, cemaat ve toplum okyanusundan hızla bireysel yaşamın ıssız sahillerine doğru sürükleniyor. Bayramlar, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulanıp sergilendiği, bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir.... Milli birlik ve beraberliğimizin güçlendiği, tarihsel ve kültürel zenginliklerimizin özenle yaşatıldığı, sevgi, saygı, hoşgörü ve vefa duygularının atmosferinde huzur ve kardeşliğin hâkim olduğu bayram günleri, toplumsal yaşamımızda vazgeçilmez bir öneme sahiptir…. İnsanlığın üzerinde uzlaştığı bu güzel değerlerin sadece bayramlarda değil, her zaman aynı coşkuyla yaşanmasına katkıda bulunmanın ortak amaçları olması gerektiğini düşünmekteyim. Bayramlar o kadar büyülüdür ki, gelişi bütün bir yıl beklenir ve gidişindeki keder de ancak böyle bir ikinci geliş ümidiyle hafifler; tasa iken sevinç olur, hüzün iken beklenen bir neşeye dönüşür.  Çok fazla sayıda anlam yüklenmesinden olsa gerek çoğu zaman gerçekleşmez arzulanan güzellik ve iyi niyetler. Nerde o eski bayramlar” hayıflanması bunun en tipik belirtisidir. Bu yıl da güzel bir hayatın en belirgin göstergeleri olarak kabul edilen neşe ve sevinçler yine gölgede kaldı kara bulutlu, kara havalı bir bayrama giriyor bir çok İslam Ülkesi.. Daha ne olsun ki....  Dini Bayramlar; birlik, beraberlik, sevgi ve saygının güzel örneklerinin sergilendiği, toplumun bütün kesimlerinin birbiriyle kaynaştığı dostlukların pekiştiği, dargınlıkların bittiği, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulandığı bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği paylaşma ve dayanışma günleridir. Dilerim bayram sonu İslâm ülkelerinde ve ülkemizde gerçek bir bayram sonu olur. Herkes birbiriyle kucaklaşır, her türlü acılar, üzüntüler geride kalır. Yurdumuza, ülkemize, İslâm âlemine hepimizin dilediği huzurlu ve güzel günlerin gelmesi için dua edelim. Bizler bayramı kutlarken Vatanımızdaki, Afrika’daki ve birçok ülkede açlıkla, hastalıkla mücadele eden, ya da hırslar yüzünden her gün bir sürü çocuğun öldüğü drama da duyarsız kalınmaması gerektiğini düşünüyorum…. Filizlenmesi yasaklanmış çiçekler gibi ya hiç görünmediler ya da fark edilmediler göründüklerinde onlar. Hâlbuki onların varlığında günler özel anlamlar kazanıp bayrama dönüşüyordu. Çünkü tek başına ortaya çıkamıyordu bu kavramlar onların varlık sebebi olan mutluluk olmadan.  Oysaki mutlulukların paylaşılması değimliydi bayramlar?  Mutluluk değimliydi gönülleri neşe ve sevinçle dolduran aydınlık bayram günlerinde. Mutlu mu oldu şimdi kendini güç sanan bazı şişirilmiş güç odakları.. İnsan ve toplumları bir arada tutan en etkili bağı oluşturan olgular ortak matem ve sevinç günleridir ve ancak bütünleşmiş toplumlar bayram ve matem günlerini ortak bir şekilde kutlama becerisine nail olmaktadır. Bu ortak paydanın gerçekleşmesi insanı “insanlık kimliği” içinde birbirine yaklaştıracaktır. Toplumun bir bütün olması ise zorunluluktan değil ancak gönül birliğiyle sağlanması ile mümkündür. Göstermecilikten sakınarak gerçek anlamda duyguların paylaşıldığı ortamlarda gerçek dayanışma ve birliktelik, karşılıklı saygı ve sevgi birbirini besleyerek işlevsellik kazanacaktır. Bunu sağlamanın yegâne yolu ise kullanılan kavramların sözde değil, özde yani uygulamaya geçirmekle mümkün olacaktır. Sevinç ve neşenin daim olması gerektiği, insan ve toplumsal dayanışmayı hoşgörüyü ortak üstün değer sayılarak kutlanması gerekir Bayramların. Bayramların gücü ve etkinliği insanlar arasında birlik ve beraberlik oluşturacak güçte iken tebrik ve temennilerin sınırlandırılarak belli kesimlere gönderilmesi sevinçlerin kitleselleşmesini engellemektedir. Hoşgörü ortamında saygı ve sevginin oluşmadığı ve kendilerinden olmayanın farklılaştırıldığı durumlarda bayramları bütünleştirici işlevinin giderek zayıflamasına neden olmaktadır. Hâlbuki temel işlevi kutlandığı toplumun ortak üstün değerlerine yakınlaştırıcı ve birleştirici etki yaratması beklenir bayramların.  Her seferinde samimi duygularla kutlanılması gerektiği telkinlerine rağmen, ya teknolojinin hayatımıza gereğinden fazla yerleşmesinden ya da yapmacık ve şekilciliğin her geçen gün pirim yapmasından dolayı sanal duygular daha fazla hâkim olmuştur toplumda.  Bayram Arefesinden önce başladı telefonuma bayram mesajları gelmeye. Şudur budur, yapış yapış kafiyeler, bundan yıllarca önce, yani cep telefonunun ülkemizde yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı günlerden beri değişmeden atılan, hâlâ aynı formatta yazılan, her bayram noktasına bile dokunmadan atılan mesajlar gelmeye başladı. Armut piş ağzıma düş zihniyeti de bir yere kadar canım! Kaç kişi bayram tebriki için kart atıyor artık? Bakınız kutlama değil, tebriktir onun adı. Tebriktir çünkü kutlama dediğin törenle birlikte vuku bulur ve umumiyetle resmi makamlar tarafından icra edilir. Bayram dediğin tebrik edilir.  Kutlama yapanlar ki; bunlar iki lafın belini kırdıkları ilk fırsatta da “nerede o eski bayramlar” cümlesini kuruverirler. Yahu sen o zaman kaç yaşındaydın, artık bak; kaç yaşındasın, o vakitler başka şehirdeki akrabandan veya senden ona bayram tebriki atılırdı kartlarla, artık SMS ile hallediyorsun meseleyi tüm “samimiyetinle”, e-posta ile bitiriyorsun tüm etkileyici cümlelerinle. Bari bir telefon ediver ondan sonra sağda solda söyle “nerede eski bayramlar” diye. Nerede olduğunu tam olarak bilemiyorum ama nerede olmadığına adım gibi eminim, o eski bayramların. Üç günlük bayramı fırsat bilip, bir iki gün daha ilave ederek yaklaşık bir haftaya çıkardığın izin gününde gittiğin tatil beldesinde veya turla gittiğin kampanyalı otelde değil. O meşhur eski bayramlar geyiğini bırakıp samimi olmaya başladığın gün, o eski bayramı da bulacaksın inancındayım. Ne demişti ünlü mütefekkir (şaka şaka şair) “Biz büyüdük ve kirlendi dünya!” Bir bekleyiştir bayramlar. O günden ziyade, o günün beklentileridir heyecan veren. Çoğu anlamını içinde hissetmez ama bir semboldür, adı konulmamış bir sembol..  Ya da dillerden dillere uzanan yıllanmış deyimlerden öteye gitmez anlamı.... Çocuklar için bayramda alınacak üst başın, ayakkabının beklenmesidir heyecanla. Kaç kez yalvarmışlardır belki de annelerine babalarına aldırabilmek için ya sevdiği ayakkabıyı, ya oyuncağı ya da bir kazağı. Böyle başlar belki de onların dünyasında bayramların anlamı. İstediklerine kavuşmak için beklemeleri gereken o malum zaman... Bir de bayramda cebine dolduracakları harçlıkları vardır yine aynı heyecanla bekledikleri. Belki de en çok çocuklar karlı çıkar bayramdan. Kendisinden bir şey talep eden olmadan, hep bir şeyleri talep etmek onlar içindir ne de olsa. Bayramlar en çok çocuklar içindir.... Çoğu genç içinse, iple çekilen bir kavuşma anının son notalarıdır. İki bayram arası düğün dernek kurulmaz diye bekletilirler ya, bir anda geçmesini bekledikleri o malum zamanı. İlk bayramın ardından artan bir heyecanla sayarlar günleri.... Çoğu miskin için de, bayramlar özeldir. Bir kaç ay kala, ellerine alırlar takvimi. Haftanın ortasından başlayıp, hafta sonu tatilini de içine alması duasıyla hesaplarlar, keyifle yatacağı günlerin hesabını.  Birçokları için, bayramdan bayrama gördüğü ailesine, dostuna kavuşmaktır.  Kimileri için bayramdan bayrama midesine adam akıllı bir şeyler koymaktır.  Bayramlar herkes için bir şeyler vadeder.... Yalnızlar, evsiz-barksızlar, terk edilmişler hariç.... Bir bayram sabahı en yakınlarını, canından bir parçalarını kaybedenler hariç. Hep bir yanı eksik olmasına rağmen, bayramlarda o eksikliğin tüm çıplaklığıyla kendisini kuşattıkları hariç.... Bayramlar keşke eski tadında olsa... Sevdiklerimiz yanımızda olsa.. Çok eskiden garibime giderdi insanların bayramlarda kabir ziyareti yapması.. Şimdi bakıyorum da gördüğüm şu; kabir dışında kalan sevdiklerimiz eksilmekte...En yakının bile çil yavrusu gibi kendini tatil yörelerine ışınlamakta.. Hani dedim ya mobil telefon ve msn icad oldu Bayramlar bozuldu.. Bırakın yanımızda olmayı, ayak üzeri bir ziyareti, bir mesaj veya alo demeyi, o bile yok artık.. Yani o bile kayboldu.. Ve beklersin boş gözlerle kulağın kapı tıkırtısında.. Ama hüzünle atan kalbinin tıkırtısından başka ses yoktur.. Ve bir daha düşünürsün kabirde seni yalnız bırakmayan sevdiklerini.. Boş ver be yaşlı çınar; kimin kalbi, nerede bir atıyorsa, bayramı orada olsun. Onlarında de kalplerinin bir attığı, bayram gibi bayramı olsun.... Ay gibidir bayramlar. Hilal olur kimilerinin umutları harekete geçer, kimilerinin yüreğini sıkıştıran kasveti, hasreti. Ay gibidir, bir yüzü dolunay olur ihtişamla parlar gökyüzünde, getirir beklenenleri; karanlıkta kalan kısmı ise yakar diğerlerini.... "Bekleyen ile bekleyemeyenin", bekleme hakkını yitirmiş olanların hazin bir buluşmasıdır bayramlar. Kimileri enva-i çeşit baharatın, şekerin, kıyafetin satıldığı çarşılarda telaşla yetiştirmeye çalışır listesindekileri. Birileri içindeki mahşeri kalabalıktan kaçmaya çalışır. Geçmişin kokularından, tatlarından deli gibi kaçmaya çalışır.... Neyse dostlar ben bunları derken, bir bayram daha geçer, ağız tadıyla, gönül hoşluğuyla... Bir bayram daha geçer hatırlanılmış acılarıyla.. İyisiyle, kötüsüyle, doğrusuyla, yanlışıyla bir bayramı daha geride bırakırız..  Bir sonraki bayrama kadar kim öle, kim kala!.. Her şeyin hayırlısı!.... Ben en iyisi birkaç kutu şeker ve çikolatayla, birkaç hediyeyle Huzur evinin yolunu tutayım.. Bende sevineyim, sevdiler sevindiler diye.. Oradan da kabirde, sevdiklerime ziyarete.. Biraz hasbıhal, biraz hayatın götürdüklerini heybemden çıkarıp konuşmaya....  Ne güzel demiş Şair-Yazar Zekeriya Efiloğlu dost: “Selam vermeyi ihmal etmediğimiz ve güzellikleri paylaşmaktan çekinmediğimiz, acıları gidermek için çırpındığımız müddetçe, mutluluğun borusu hala ötüyor olacaktır....” Bu bayram vesilesi ve bu duygu, düşünceyle; başta Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşları ile yüce milletimizin birlik, beraberliği, halkımızın huzur ve güvenliği, vatanımızın bölünmez bütünlüğü için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi, hayatta olan, ebediyete intikal eden kahraman gazilerimizi, ebediyete intikal etmiş ama kalemi, eserleri ile kalbimizde yaşayan tüm ustaları rahmet ve minnetle anıyorum….  Vatanımda ve yurt dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın, İslam aleminin, bu güne dek dostluğu, sevgiyi, sevinci ve geleceği.. Aşımızı, ekmeğimizi, soframızı.. Hüznümüzü, acımızı, yalnızlığımızı, gözyaşımızı.. Kahkahamızı, sevinçlerimizi, duygularımızı paylaştığımız dostlarımın, arkadaşlarımın, akrabalarımın, sevdiklerimin sevenlerimin, sizlerin; birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde hissedeceğimiz Kurban Bayram’ını en içten dileklerimle kutluyor; her ilkbaharda gelinciklerin en güzel başlangıçları müjdelemesi gibi, bu bayramın da herkese, size, ailenize, sevdiklerinize başarı, mutluluk, neşe, huzur, sağlık ve esenlikler getirmesini diliyorum....  Bizleri bayram günlerine kavuşturan ve bayram sevincini yaşama fırsatı veren Yüce Rabbimize hamdü sena, Resul-i Ekrem Efendimize salatü selam olsun..... Amiiiiiin....... İnşâ'ALLAH sevgili Gönüldostları Teşekkürler....  İyi bayramlar, Kurban Bayramınız kutlu ve mutlu olsun!.... Sevgi ve saygımla saygılarımızla hayırlı bayramlar diliyoruz sevgili Gönüldostları teşekkürler. -(14 Ekim 2013)- -«(Ömer Sabri Kurşun)»- Osmanlı Akıncı Bülent -(OAKINCI70TR)- -(GÖNÜLDOSTLARI)-
0 notes
bodrumagazin-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
🔊 Evet... Krallığımızda elbette sizede yer var! Bodrum'da en çok konuşulan bir dostluk hikayesine daha tanıktık ediyoruz. Aylin Oktay, Doğa Düzgün ve Ayşe Sarı! 3'lü facianın tanışmasına vesile, ve dostluklarının başlangıç yeri olan BMTAL harikalar yaratmaya devam ediyor. Ayşe Sarı'yı içine kapanık ve yerine göre konuşan biri olarak tanıyoruz, Doğa Düzgün'ü ise yaratıcı fikirleri ve esprili halleriyle tanıyoruz. Son olarak Aylin Oktay'ıda kendine has tavırları ve naifliğiyle tanıyoruz. BMTAL 'de tanışan 3'lü kısa sürede iyi ilişkiler kurarak geleceğe emin adımlarla yürüyorlar. Birbirlerine olan saygıları ve sevgileri gittikçe artan 3'lü iyi ve kötü günlerini birlikte yaşıyorlar. Ayşe Sarı'nının yakında olacak olan doğum günü için hazırlık yapmaya başlayan Aylin ve Doğa arkadaşlarına güze bir sürpriz hazırlamayı düşünüyorlar. Bodrum'da dostlukların ön planda tutulduğunu biliyoruz. Ve bu 3'lüde Bodrum'da örnek dostlar arasında yerlerini alıyorlar. @bodrumagazin Ekibi olarak bizlerde Ayşe Sarı'nın doğum gününü kutluyor ve nice sağlıklı, mutlu, başarılı, huzurlu yıllar diliyoruz. Evet... Aylin Oktay, Doğa Düzgün ve Ayşe Sarı ilk ve tek sadece @bodrumagazin 'de! 🇹🇷 (Bizim Dünyamız, Bizim Krallığımız) #bodrum #bodrumagazin (Bodrum, Muğla)
0 notes
yorgunherakles · 6 months
Text
sizi düşlerimde görmemek, istanbul’un ışıklı varlığını düşünmemek için okurdum aralıksız.
selim ileri - istanbul hatıralar kolonyası
15 notes · View notes
bilalante · 7 years
Text
Dostlukların Son Günü
Gölge Konuşuyor:
Para. Konaktaki konken partisi öncesindeki telaşe. İş güç, hır gür, dedi kodu. Hanımefendisi, misafiri, hizmetçisi, yaşlı, genç. Erkek hiç yok. Adı var sadece. Anlatıcı erkek değilse eğer. Onun bilincinin akışında var oluyor her şey.
Yarın Ağlayacağım.Boşuna demiyorum onun bu ülkenin en iyi romancılarından biri olduğu. İlk defa öykülerini okuyorum Selim İleri’nin. Selim İleri…
View On WordPress
0 notes
Text
Ama bir gün kahvaltıdan sonra gelmezsen, bir gün seni bir aynadan belki başkasına bakarken görürsem, telefon boş odanda boyuna çınlar, çınlarsa, o zaman, anlatılmaz bir acıdan sonra, o zaman -çünkü insan yüreğinin çılgınlığına son yok- başka bir sen ararım, başka bir sen bulurum.
0 notes
Text
“Kalkıyoruz. Yine çok az konuştuk. Yine hiçbir şey anlatmadım. Yine suskunluğu yeğledik. Sessizliğin dilini mi çözdük, nedir... “
2 notes · View notes