Tumgik
#edebiyat blog
yorgunherakles · 2 years
Quote
yokluğun birilerinin varlığına tesir etmesi gerekir. etmiyorsa, kimse için önemli olmamışsın, kimsenin hayatında boşluğu hissedilecek bir yer doldurmamışsın demektir bu. uçsuz bucaksız bir yalnızlığın orta yerinde yaşamışsın demektir.
hüseyin rahmi gürpınar - kuyruklu yıldız altında izdivaç
93 notes · View notes
kitapkokansevgili · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
27 notes · View notes
haziransblog · 23 days
Text
Aaa ben
Tumblr media
556 notes · View notes
endibewurdum · 2 months
Text
Tumblr media
709 notes · View notes
tuhafbirkimse · 1 month
Text
Birisinin ailesi olmak ne kadar güzel bir şey, birisinin evi olmak ve onu sevginle ısıtabilmek. Yaşasın Sevgi!
174 notes · View notes
birumutsuzunnefesi · 19 days
Text
Çevremdeki herkese Acun Ilıcalı gibi sormak istiyorum :
Abi siz ne istiyorsunuz ?
112 notes · View notes
gecedensozler · 3 months
Text
Tumblr media
117 notes · View notes
halilbstug · 5 months
Text
Siz karanlığı, ışığı kapatmak zannediyorsunuz.
156 notes · View notes
feelingoodthings · 7 months
Text
Tumblr media
245 notes · View notes
donedonemevlana · 3 months
Text
Tumblr media
En haklı yorum
109 notes · View notes
deryaauria · 8 days
Text
“Olur sandım, olan bana oldu.”
Tumblr media
69 notes · View notes
anka-khann · 8 months
Text
Özlüyor musun onu?
+ Bilmem özlemeli miyim?
- Seviyordun
+ Seviyordum..
- Sevmeyi mi bıraktın?
+ Hayır sadece onun beni sevme ihtimali olmadığını anladım.. ✒️📖
Tumblr media
213 notes · View notes
anlatmeto · 1 year
Text
Özlüyorum ama geri gelsin istemiyorum. Konuşmak istiyorum ama yazmak istemiyorum. Umrumda değil ama aklıma geldiğinde üzülüyorum. Seviyor muyum? Unutuyor muyum? bilmiyorum. Yürümeye ikna edip yol ortasında öylece bıraktığınız herkesin gölgesi başka yerlerde önünüze düşecek umarım zaman sana hayatın boyunca yanında olmasına ihtiyaç duyacağın kişiyi geçmişinde nasıl yok ettiğini gösterir...
Tumblr media
541 notes · View notes
muhammetseyfullah · 2 months
Text
“İnsan hayatı,” dedi kafasını yukarı aşağı sallayarak, “Bu kadar ucuz olmamalı.”
Tüm sabahlardan bir sabahtı. Tanımadığım onlarca insanla burun buruna yaptığım otobüs yolculuğu nihayet bitmişti. Hava renksiz, griydi. Otobüsten inen yığınla birlikte koşarak minibüs durağına gitmiştim. Onlardan biri babamdı. Benden 40 yaş büyük babam, Hasan, hayatın tüm pisliklerine karşı tecrübeli olduğunu kanıtlarcasına yönlendiriyordu beni 28 yıldır. Tüm pislikleri iyi bilirdi. Çünkü bembeyaz kağıttaki en ufak nokta nasıl göze çarparsa, babam da bu dünyanın tüm kirlerini öyle gösteriyordu devasa cüssesinde. İyi biriydi. Bu dünya için fazla iyiydi. Bembeyazdı. Ve bembeyaz kağıda damlayan tüm kirler göze çarpardı.
O sabah yine koşuyorduk babamla mesai için. 9 vardiyasına yetişmemiz lazımdı. Otobüsten inip minibüs durağına gittik koşar adımlarla. Durakta yine insan yığını… İşe yetişmek için birbirini ezenler, boyu kısa ve vücudu sıska olsa da kurnazlığıyla insanların arasından minibüse binmeyi beceren tilkiler, ne olup bittiğini anlamaya çalışan genç kadınlar, sabahın köründe neden dışarıda olduklarını kendileri de anlayamayan yaşlılar… herkes minibüse binmek için uğraşıyordu. Bir de kalabalığın fotoğrafını çekip, “Bakın bu yüzden geç kaldım, lütfen kovmayın!” diye patronuna gösterecek olan şirket çocukları… Küçükçekmece’deki tekstil atölyesinde bedava denecek kadar az paraya çalışan zenciler de tuhaf ama sevimli aksanlarıyla hangi minibüse binlemeleri gerektiğini öğrenmeye çalışıyorlardı. Avazları çıktığı kadar bağırarak semt isimlerini peş peşe sıralayan ve söyledikleri asla anlaşılmayan minibüs kahyaları da minibüsçülerden aldıkları bahşişleri cebe indirip plastik bardaklarındaki çayı yudumluyor, hususi soru soran yolcuları rastgele bir araca bindiriyordu. Nasıl olsa yolda araç değiştirip doğru minibüse binerlerdi…
Bir an babamın durduğunu, acelesinin son bulduğunu ve o cendereden beni ve kendisini uzak tuttuğunu fark ettim. Girmemiştik kalabalığa. Evet, işe yetişmemiz gerekiyordu. Acelemiz vardı ama babamın yüzünde, çocukluğumdan beri bana ve abime aşıladığı, o entelektüel birikimi yüksek, okuyan ve yazan insanlara has eda vardı. Gözlerini kısmıştı, duyduğu rahatsızlığı tüm hüznüyle belli ederek. Dudaklarını büktü, kalabalığa doğru baktı. Ben de babama bakıyordum. “İnsan hayatı,” dedi kafasını yukarı aşağı sallayarak, “Bu kadar ucuz olmamalı.” Yüzü kalabalığa, kısık gözleri bana dönüktü.
Uzun, rengi solmuş siyah paltosunun cebine ellerini sokmuştu. Boynundaki atkıyı çapraz bağlamıştı yine. Kır saçları geriye doğru taranmıştı. Gözlükleri buğuluydu. Başı dik, kafası dumanlıydı. Babaydı. Tüm şehrin ceremesini çekip sefasını süremeyen babalar gibiydi. Tek farkı, zirveyi gördüğü halde bugün buralarda, Yenibosna’da minibüs kalabalığına girmek zorunda kalmasıydı. Bir gün bile yüzündeki hava değişmedi. Onu tanıdım tanıyalı aynı adamdı.
87 notes · View notes
kumsal-thingss · 6 months
Text
Tumblr media
O duvardayım bende. Birilerinin hayatında bir anlık neşe, olağanüstü tat, görülmesi gerekli bir gösteri, eşine az rastlanır bir duygu olarak gelip geçiyorum...
150 notes · View notes
goguntekyildizi · 27 days
Text
Sevgili kendim; ayağa kalk, tekrar başlıyoruz.
91 notes · View notes