Tumgik
#elif gibi sevmek
ruhumq · 3 months
Text
Tumblr media
18 notes · View notes
1vaveyla · 1 year
Text
Tumblr media
28 notes · View notes
eliifdicle · 7 months
Text
"Öyle bir yerdeyim ki... Sanki artık hiç kimse beni üzemez ama hiç kimse de mutlu edemezmiş gibi."
3 notes · View notes
eminedemirboga · 9 months
Text
Elif gibi Sevmek yalnız sevmektir, dikeni bırakmadan, sağa sola bakmadan, yalansız riyasız, yüreğine kül ettiğin tek bir heceye ömür boyu talip olmaktır...
Zamanın ve mekânın dışında sonsuzu sevmek, ne olursa olsun sevda yolunda eğilmeden, bükülmeden vazgeçmeden sevmektir, cennetin kapısından girince ilk onu istemeye yemin etmektir...
Kimselerin bilemeyeceği, anlayamayacağı gibi sevmektir, dimdik sevebilmektir, hiç vazgeçmeden...
Tıpkı yazılıp okunmadığı yerlerdeki gibi, bazen de içinden derin ve sessiz sevmektir, sevdiğini ateşten korumak için ona yaklaşmamak, yalnız başına kuru odunlar gibi yanmaktır Elif gibi Sevmek...
Yalnızlığı sevmektir, içten içe yanmayı sevmektir. Martıları dost edinmektir, hasret kokan gece yıldızlarını gözlerine benzetmektir..
2 notes · View notes
aynodndr · 10 months
Text
Eskiden sevdalar daha mı tutkuluydu, hasretler daha mı derin?
Sevgilinin saçının bir teline ne şiirler yazılırdı hani.
Bir kez görmekle ne kadar çok sevilirdi insan.
Kapı aralığından uzanan bir baş, perde arkasında bir kadın gölgesi, belli belirsiz bir tebessüm, gözbebeklerinde saklı ateş ve har.
Uzaktan da sevilirdi yar. Mümkündü.
Hem mümkün hem imkânsızdı aşk.
Hayatın bir parçasıydı dokunmadan sevmek. Yaklaşmadan.
Aşk bugün var yarın kaçtı kaçacak bir ada tavşanıydı sanki. Öylesine ürkek.
Kimse yüzde yüz emin olamazdı aşka "sahip" olduğundan.
Mülkü yok, tapusu yoktu.
Daha mı anarşistti eskiden aşklar?
Sahi "yârim" ne güzel kelimeydi. Ağızda akide şekeri.
“Yârim" der, sonra bir es verir, gayriihtiyari susardın. Söyleyecek söz kalmazdı ardından.
Tek başına kaç cümleye bedeldi kelimeler.
Eskiden harfler daha mı kıymetliydi?
Bir mektup yeterdi aylar süren ayrılıkların sessizliğini kapatmaya.
Tek bir yemin yeterdi aradaki mesafeleri azaltmaya.
Artık hiçbir şey o kıvamda değil. İbre şaştı, ayar bozuldu sanki.
El titredi, akort bozuldu sanki. İlişkilerimizin ahengi eskisi gibi değil. Kelime cömerdi, duygu cimrisi bugünün insanı. Konuşmaya gelince açıyor ağzını, duygulanmaya gelince tutuyor kendini.
Zaman yok ya, hep bir telaş halindeyiz ya, bunca koşuşturma arasında kimsenin durup da duygulanmaya vakti yok.
"Bütün meslekler insan ruhunu kemirir durur.
Bir tanesi hariç: Şairlik." Böyle demişti Charles Baudelaire.
Artık bu durum da değişti.
Şimdilerde şairlik dahil bütün meslekler ruhumuzu kemirip duruyor, inceden inceden.
Makyajla kapatıyoruz kemirilen yerlerin üstünü, ruhumuzdaki gedikleri, benliğimizdeki oyukları.
Meşguliyetle, sosyallikle, unvanla, kariyerle, şan şöhretle kapatıyoruz.
Ama alttan alta birçoğumuz aynı dertten mustaribiz:
Tamamlayamadığımız bir eksiklik duygusunu, azalmayan bir bezginliği sırtımızda un çuvalı gibi taşıyoruz.
Monoton bir değirmen taşı günlerin akışı.
Dönüyor kendi ritmiyle.
Bizi o çarkın dışına çıkaracak bir aşk arıyoruz.
Sıradışı bir sevda.
Ama gel gör ki ne Ferhat'ız dağları delecek, ne Simurg kuşlarıyız mavilikte kanat çırpacak.
Hem gizliden gizliye masalsı ve destansı bir sevda arıyor hem de masalları ve destanları hayatımızdan satır satır siliyoruz.!
~
Elif Şafak, Firarperest
5 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Text
AFORİZMALAR
Cemal Süreya: Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa./
İlhan Berk: İlk izlenim çok önemlidir. İlk iki dakika kocaman bir yüreği var sanırsın. Sonra bir ömür o yürekte, ilk iki dakikayı ararsın./
👉Meğer susmak; İnsanın içiyle konuşmasıymış, geç farkettim" ./ Uyumak tatlı geliyor; ama sen öldüğünün farkında bile değilsin / Başka anlamlar aramaya gerek yok! Katlandığım kadar seviyorum seni👈
Tolstoy: Kimseyi küçümseyecek kadar büyük değilsin. Çünkü gün gelir; Küçümsediğin her şey için önemsediğin bir bedel ödersin ./
Gorki: Bir sürü dostum içinde elbet düşmanım olacak; ama nerden bilebilirdim ki onca düşmanım içinde beni dostum vuracak./
Freud: Garip değil mi ? Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde, İlk vazgeçeceği kişi siz olursunuz ./
Elif Şafak: Belki de aşk sevgiliyi kazanmayı değil de, Onda kendini kaybetmeyi gerektirir ./
Can Yücel: Bi hayli kırgınım.. Kime olduğunu, neden olduğunu bilmeden.. Belki hayata, belki kendime, belkide dilimden düşmeyen keşke'lere ./
L. Aragon: "Gitmeden önce düşün; çünkü döndüğünde bulduğunla, giderken bıraktığın asla aynı olmayacak"./ M. Kundera: "Erkek hoşlandıktan sonra tanır, Kadın tanıdıkça hoşlanır" /
E. Cansever: Bazen diyorum ki onu kafama takmamalıyım. Sonra da diyorum ki; önce kalbimden atmalıyım /
Rene Descartes: Yalnızlık, bir daha kırılmayacağın ve üzülmeyeceğin bir mutluluktur. Onu çekilmez yapan tek şey ise 'yenilmişlik' duygusudur./
Nazım Hikmet Ran: Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim. ...Ne güzel de darma duman ediyorsun beni.."/
Nazım Hikmet Ran: Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma. çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında../
Can Yücel: Bilinmedik bir hüzün var içimde, bir gariplik.. anladım ki, ya ben fazlayım bu şehirde ya da biri eksik..!/
Sunay Akın "Ne yani, Papatyada bir yaprak daha olsaydı beni sevecek miydin" ? Dostoyevski Hayatta hep mutlu olursam, hayalini kuracak neyim kalır .
Can Yücel Ve şimdi aşk; Yaz'ın ortasında bir kar tanesiyle tanışmak gibi.
Özdemir Asaf Sana bir şiirler olmuş sevgilim.Yüzün, gözün söz içinde. Hangi imla kitabına baksam, "ben" den ayrı yazılıyorsun.
Küçük İskender İki kadın olsun hayatımda, biri; Eve girdiğimde 'Hoşgeldin' Diyen, Diğeri ise eve girdiğimde " İngaa " diyen.
P. Neruda "İnsanlarla yüzyüze konuşarak her sorunu halledebilirsin; ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin".
Murathan MUNGAN ... Artık daha az seviyorum seni.. Unutur gibi..ölür gibi daha az.. Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın öğretemediğini.. ...Kolay değildi.. Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben.. Kaç acı birden imtihan etti beni.. Bir tek gece vardır insanın hayatında.. Ömür boyu sürer nöbeti.. Bu da öyleydi.. İyi ol.. Sağ ol.. Uzak ol.. Ama bir daha görme beni...
Donnie Brasco Tahterevallinin diğer ucuna oturarak sayemde yükselen insanlara; canımın sıkıldığında kalkabileceğimi söyleyin . [Anonim] Hani dünyaya Haykırsam Aşkımı DerLer ya; Önce qiT Sevdiqini kuLaqına Haykır Aşkını DaHa çok SeviLirsin! Aziz Nesin 'Aşığım sana' cümlesinin sonundaki 'a' harfi terk etti seni. O da üzülmüyor gittiğine, Sen hala 'Aşığım San' beni ..
Çehov İnsanlara ne kadar değer veriyorsan o kadar tepene biniyorlar. Hele bir de verdiğin değeri onlara belli ettiğinde..
[Anonim] Yarın bizi beraber görenler "kimdi o yanındaki" diye sorarlarsa beni detaylı anlatma. Kısaca; "ömrümün geri kalanı" dersin . Murathan Mungan Bir gün gelir, dünyanın bir yerinde yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine bütün hayatını anlatmak istersin .
5 notes · View notes
aykutiltertr · 4 days
Video
youtube
Gecenin Matemini - Muazzez Ersoy ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Hüzzam...  Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/O7qjKBVDwvw Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Gecenin Matemini - Muazzez Ersoy ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Hüzzam - Curcuna - TSM KORO) Beste: Selahattin Pınar Güfte: Mustafa Nafiz Irmak Makam: Hüzzam Usûl: Curcuna Seslendiren: Elif Güreşçi, Muazzez Ersoy Gecenin, matemini Aşkıma örtüp, sarayım Gittin artık ah, seni ben Nerde bulup yalvarayım Gittin artık, seni ben Nerde bulup, yalvarayım Şimdi ben tıpkı şifâsız Kanayan bir yarayım Şimdi ben tıpkı şifâsız, ah, ah Kanayan bir yarayım Gittin artık, seni ben Nerde bulup yalvarayım Gittin artık, seni ben Nerde bulup, yalvarayım CURCUNA USÜLÜ Curcuna Usulü Curcuna: Bu usul on zamanlıdır. 3 tane 10 zamanlı usul vardır. Bunların vuruşları aynı, yürüklükleri farklıdır. Curcuna usulünün 10/16’lık mertebesi vardır. Ancak 10/8’lik olarak da yazılır. Şarkılarda, türkülerde, ilahilerde, oyun havalarında ve saz semailerinin dördüncü hanelerinde kullanılmıştır. Acaba şen misin kederin var mı (Hicaz) Açmazsan eğer kalbime sen yâre-i hicran (Hicaz) Akşam olunca yârelerim sızlar (Muhayyerkürdî) Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek (Hicaz) Anlatılmaz bin dert ile geçiyor çileli ömrüm (Hicaz) Aşkınla sürünsem yine aşkınla delirsem (Hüzzam) Bahar geldi gül açıldı aşka geldi bülbül şimdi (Hicazkâr) Beni ateşlere salan o kapkara siyah gözler (Şehnaz) Bir güneş bahtıma bir gün doğacaktır sanırım (Uşşak) Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un (Kürdilihicazkâr) Derdimi anlatırdım ıssız geceler aya (Uşşak) Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım (Hüzzam) Geçti ömrüm yine hâlâ ben o bin dert ileyim (Nihavent) Göze mi geldim sen mi unuttun (Nihavent) Hançer-i aşkınla ey yâr gönlüm üzre vurma hiç (Hicaz) İçime hep hüzün doluyor (Rast) Kimseye etmem şikâyet ağlarım ben hâlime (Nihavent) Ne müşkülmüş seni sevmek sana yâr olmak (Suzinâk) Senelerce aşkı anmış mahzun kalpler hep aldanmış (Hicazkâr) Selahattin Pınar (22 Ocak 1902, Denizli - 6 Şubat 1960, İstanbul), klasik Türk müziği bestecisi, udi ve tanburidir. Eserleri genelde melankolik bir havaya sahiptir. Hayatı Aslen Denizli'nin, Çal ilçesinden olup, babası Denizli Mebusu Sadık Bey'in görevi nedeniyle henüz 3 yaşındayken Denizli'lerin yoğun olarak yaşadığı İstanbul'un Altunizade semtine taşınmışlardır. Babasının karşı çıkmasına rağmen 12 yaşında ud çalarak musikiye başladı. Dönemin önemli bestekârlarından ders alan Selahattin Pınar ileriki yıllarda tanbur sazına geçti. "Üsküdar Musıkî Cemiyeti" adını alacak olan "Darü'l-Feyz-i Mûsıkî"nin kurucuları arasında bulundu. Burada Telgrafçı Ata Bey, Udî Sami Bey, Tanburî Cemil Bey'in öğrencilerinden Kadıköylü Fuad Bey gibi kimselerle ciddi çalışmalar yapılırdı. Üsküdar Mûsıkî Cemiyeti olduktan sonra bu çalışmalara Necati Tokyay, Emin Ongan, Şükrü Tunar, Hâfız Burhan ve daha nice isim yapmış ve yapacak olan sanatkârlar katılmıştı. Bestenigâr Ziya Bey, Mızıkalı Celâl Bey, Udî Sami Bey, Hanende Hüsameddin Bey, Kâzım Uz ve Ali Rifat Çağatay hoca olarak görev yapıyordu. Selâhaddin Pınar bütün bu hocaların çeşitli yönlerinden yararlandı. Selahattin Pınar Doğum 1902 Çal, Denizli, Osmanlı İmparatorluğu Ölüm 6 Şubat 1960 (58 yaşında) Kadıköy, İstanbul, Türkiye Ölüm sebebi Kalp krizi Milliyet Türk Meslek Bestekâr Etkin yıllar 1923-1960 Evlilik Afife Jale (e. 1929; b. 1935) Seyyare Atıfet Pınar (?) Hatice Yıldız Levent ya da sahne adıyla Muazzez Ersoy (d. 9 Ağustos 1958; Uzunköprü, Edirne) klasik Türk müziği sanatçısıdır. 33. Türkiye Hükûmetinde Kültür Bakanlığının tavsiyesiyle verilmeye başlanan Devlet Sanatçısı ünvanına 1998'de[1] layık görülen sanatçı, seslendirdiği nostaljik şarkılardaki başarısından dolayı "Nostalji Kraliçesi"[2] olarak da[3] bilinir. Sanatçı 2006 yılında Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütünün “iyi niyet elçisi”[4] seçilmiştir.[5] Hayatı Çocukluğu ve gençlik yılları İstanbul'un Kasımpaşa semtinde geçen[6] sanatçının müzikle ilgilenmesinde en büyük etken, annesinin müziğe olan ilgi ve sevgisi oldu. Annesinin bu tutkusu sanatçıyı gençlik yıllarında etkisi altına aldı ve ortaokulu bitirdikten sonra öğrenimini müzik dersleri alarak sürdürmeye karar verdi. İrfan Özbakır ve Baki Duyarlar gibi müzik hocalarından dersler aldı. Sanatçı "tezgâhtarlık" yaparak[7][8] kazandığı birikimlerini müzik dersleri için harcadı. 1974 yılında küçük yaşta evlendi ve iki yıl evli kaldı. Bu evlilikten Ender isminde bir oğlu oldu. Eşinden ayrıldıktan sonra müzik dersleri almaya devam etti. HÜZZAM هزّام Türk mûsikisinde bir birleşik makam. Müellif: İSMAİL HAKKI ÖZKAN Dizisi, yerindeki hüzzam beşlisine eviç perdesinde bir hicaz dörtlüsünün eklenmesinden meydana gelmiştir: Yukarıdaki dizide aynı zamanda nevâ perdesi üzerinde bir hicaz dörtlüsünün de mevcudiyeti dikkati çekmektedir.
0 notes
haytaogluyunus · 1 month
Text
Tumblr media
ANMA
BUGÜN 15 MART (1995)
TÜRK KÜLTÜRÜNE, TÜRK EDEBİYATINA HİZMETLER VERMİŞ YAZAR, ŞAİR
MUSTAFA NECATİ KARAER’İN ÖLÜMÜNÜN YIL DÖNÜMÜ RAHMETLE ANIYORUM.
Mustafa Necati Karaer (d. 1929 Kayseri - ö. 15 Mart 1995), Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Türk yazar, şair, otobiyografici, eleştirmen. Hisarcılar akımının kurucusu. Hisar şiirinin önde gelen temsilcisi.
Karaer, Kayseri Etiler İlkokulunu bitirdikten sonra, Kayseri Lisesi orta kısmından mezun oldu. Konya Askerî Lisesi (1947) ile Kara Harp Okulu’nu bitirdi (1949). Yurdun çeşitli yerlerinde İstihkâm subayı olarak görev yaptı. 1961 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1969'da kendi isteği ile ordudan ayrılıp sivil hayâta geçti. Basın-İlân Kurumu Genel Müdürlüğü’nde memur olarak çalıştı. 1978'de aynı kurumun Genel Müdür Yardımcılığını yürüttü.
Edebî hayatı
Mustafa Necati Karaer Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, edebiyatçı ve şairlerindendir. 1938'den beri şiir yazmaktadır. İlk şiiri "Yurdumun Dağlarına" 1942 yılında Çınaraltı dergisinde çıkmıştır. Şiirlerini Çınaraltı, Erciyes, Bayrak, Nilüfer, Kaynak, Pınarbaşı, Doğu, Yedigün, Şadırvan, Türk Yurdu, Varlık, Türk Dili, Elif, Çağrı ve Hisar gibi sanat dergilerinde yayımladı. 1950 yılında “Garip Şiir Akımı’na karşı doğan Hisar Grubu, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu, İlhan Geçer gibi isimlerle birlikte Hisar dergisini çıkarmaya başladılar.” Titiz şairlerdendir. Yaşayan Türkçe ile millî kültürle beslenmiş, iç yapısı sağlam şiirler söylemiştir. Karaer, şiirde bütünlük fikrine ve ahenge dikkat etmiştir. Hemen her şiirinde dil-şekil-vezin-âhenk endişesini duyan şair, konuya da önem vermiştir. Hece ölçüsünü ve serbest ölçüyü kullanmıştır.
Eserleri
• Sevmek Varken (Hisar Yayınları, Dizgi: Gül Matbaası Baskı: Kardeş Matbaası İstanbul - 1972)
• Güvercin Uçurmak (Hisar Yayınları No: 27, Dizgi ve Baskı: Baha Matbaası İstanbul - 1977)
• Kuşlar ve İnsanlar (Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Yonca Matbaası Ankara - 1983)
• Karacaoğlan (Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara - 1988)
• Karacaoğlan (Otobiyografi, Dergah Yayınları, İstanbul - 1992)
• Karacaoğlan (Tercüman, İstanbul - 1992)
• Kerem ile Aslı (Destan, Dergah Yayınları, Emek Matbaacılık İstanbul - 1985)
• Ses Mimarlarımızdan (Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, 1996)
• Bütün Şiirleri (Dergah Yayınevi, İstanbul - 2005)
• Karacaoğlan Hayatı Ve Bütün Şiirleri (Dergah Yayınevi, İstanbul - 2008)
0 notes
Text
YIKTIM GEÇTİM.
biyolojik annemi yıkıp geçtiğimi anlıyorum. Onun hatalarını yapmamak için direndim. En azından bir 10 yıllık periyoda baktığımda bazı konularda annem gibi olmak istemediğim şeylerde yıkmışım evet ama bundan daha fazlası var. Mesela bir süreçliğine ilkokul öğretmeni olduğumda meslek gereği öğrencilere bağırmak gerektiğinde bile annem gibi mi oluyorum içimde biyolojik bir şeyler mi var bunlar olmamalı bunların üstesinden gelmeliyim diye çok ağladım çok sorguladım kendimi. Annem olmamak için çok direndim. Beni acıtan şeyleri ben de başka çocuklara bilmeden yapmaktan korktum her gece uyumadan tek tek öğrencilerimi düşündüm kendimi de yargıladım başka çareler bulmaya çalıştım. Yeri geldi sustum tahtaya yazdım yeri geldi bağırmak yerine olduğu gibi her şeyi konuşmaktan, öğrencilerime dürüst olmaktan onlar için direnmekten sesim kısıldı, bazen inatla nazik anlayışlı oldum. Ama onlara hiç şiddet acımasızlık yapmadım hep onları anladım çok sevdim. Belki de benim biyolojik annem beni sevmiyor sadece kontrol etmek istiyor bunu kendisine itiraf edemeyecek, böyle bir şeyle yüzleşilmesi gerektiğini, böyle bir şeyin var olduğunu düşünemeyecek kadar kalbinin gözleri kendine kör yoksa olanlar böyle olmaz. Imm neyse ne diyordum işte bu sabah düşündüm 10 yılda neler yaptım öncelikle şunu söyleyeyim gelişenler değişenler kadar bazı şeylerin değişmemesi de güzel. Mesela kalbim hep aynı. Yani kimseye kıyamıyorum herkes hakkında hep iyi düşünüyorum çok derin bakıyorum saf temiz duru pamuk gibi kaldım. Bebek gibi bir yüzle ışıl ışıl bakan gözlerle tatlı bir gülümsemeyle renkli bir çocuk ruhuyla her şeye rağmen cıvıl cıvıl bir sesle neşeyle aynıyım. Her zaman Elif gibi dimdik durabildim diyebildiğim için sol işaret parmağıma raptiyelerle kazıdım en güzel imgeyi. Üstelik arap kültüründen ve arapçadan oldum olası nefret edip tiksinmeme rağmen bir tek bir harfin bu kadar her şeyi tek bir çizgiyle anlatabilmesine tutuldum. Her şeyin anahtarı olmasına, güneşin ışıklarının şekli olmasına, ah derken ilk ruhu güzel canım harfin yazılmasına ve daha pek çok güzel anlamı var. Konu nerelere geldi :) İşte sonuç olarak kendimin seçemediği ama hep sevip anladığım o beni anlamasa da dinlemeyi duymayı bilmese de ben ona ve çocuklara onun bana yaptıklarını yapmamak için direndiğim biyolojik annemi çoktan yıkıp geçmişim. Çünkü sevmek sadece sevdiğini sevmek değil aileni de hedeflerini hayallerini de sevmek hayatı haksızlıkları yalanları yüzünden sevmesen de yaratılan tabiatı sevmek. O zaman insan severek de direnebiliyor. Hatta sevdikleri acıtsa da direnebiliyor. Sevinç gözyaşları içinde ağlıyorum. Hayır bu defa huzursuzluktan, boşluktan, iç burukluğundan değil, eksiklik hissinden değil. İçimde sarıldıklarımın var olduğu için şükrümden. Yanlarında olmasam da onların hissi, varlığı, anlamlarıyla, ruhuyla dünyaya sarılmak, tutunmak şimdilik yeterli. İçimde boşluk yok o yüzden. Eksik yarım hissetmiyorum. iç burukluğu, hüzünler de hasretin hüznünden olur bazen ara ara. Onu da kabullendim. Ama inancım, umudum, ümidim var. Yakın zamanda güzel haberler bekliyorum sabırlı uzun zamandır çabalarımdan sonra ama dün şöyle dua ettim tanrıya. Allahım başarılı olursam mutlu olursam bunu en temiz şekilde yaşayayım beni kibirden koru diyorum. Güzellikleri doya doya yaşamayı çooook istiyorum ama insan kalarak yaşamak istiyorum, bunları kibirle kendimi insanları unutarak, başka insanları görmezden gelerek değil. Yani hatta hak ediyorsam uygunsa benim için benim kendiliğinden kalbimden gelen bir ifadeyle melek kalarak. Mutluluğumu, sevincimi en saf en temiz şekilde asilce zarifçe yaşamak istiyorum. Evet çok acımasız bir süreçte çalıştım hep rağmenler yaşandı ama güzel şeyler öğrendim sonuçları da güzel olsun dilerim ki. Ve güzel olduğundan ben melekliğimi yitirmeden yaşayayım sevincimi dileğim budur. Kimsenin üstüne basmak istemiyorum. Ben bu değilim. Ben sadece yüzleşmeleri, dürüstlükler ve sarılmalar istedim sen kalbimi biliyorsun Allahım yalansızlıktan ve huzurdan başka bir şey istemedim.
1 note · View note
1vaveyla · 2 years
Text
Kelimeler hasretinden yorgun düşüyor bazen..
Ey nuru gözüne boyanan can özüm, kalem bile çekemiyor bu acıyı..
30 notes · View notes
eliifdicle · 7 months
Text
Beddua etmek istemem ama inşallah bana ihanet ettiğin gibi o da sana ihanet eder
4 notes · View notes
jas-mineee · 9 months
Text
"Kitaplardan başını kaldırma ufaklık, dünya kötü bir yer... Her yer ayrılık kokuyor, ve bunu hiç bir zaman unutma; en kalıcı ayrılık kokusunu en sevdiklerin sıkar."
-Elif Gibi Sevmek, Hikmet Anıl Öztekin
0 notes
benigoturama · 1 year
Text
nasıl başlayacağımı bilemiyorum tıpkı sana da nasıl bağlandığımı bilemediğim gibi.
uzakta olmak benim için hiçbir zaman sorun değildi hatta gelecek günlerin hayalini kurmak için güzel bi köprüydü.
ilk gittiğinde buna o kadar da takılmamıştım aslında ama aslında takılmadığımı sanıyormuşum.bunu benle konuşmayı kestikten sonraki sene terapiye gittiğimde anladım.
motivasyon kaynağım sendin uyanırken sen de uyanıyorsun diye uyanıyordum bir şeyleri yapamadığımda sana bak yaptım başardım demek için çalışıyordum sana iyi olduğumu göstermek sana yetişmek için çabalıyordum ve bu benim için inanılmaz keyifliydi.
gideceğini hiç düşünmemiştim çünkü her şey çok normaldi ama bir gün baktım ki yoksun.
o zamanlar bir insan seni gözden çıkarmışsa bir daha ne yaparsan yap bunun düzelmeyeceğini bilmiyordum.
her yerden mesaj atmıştım aramıştım hiçbirine bakmamana rağmen kötü olduğumda yine ilk sana koşmuştum.
sonra bir şeyler düzelsin diye yine çabalarken baktım ki boşa kürek çekmek deyiminin boş kısmı olduğunu anlamıştım ve daha fazla zorlamaya gerek yoktu.
son bir şans dedim belki bir şeyler düzelir diye doğum gününü beklemiştim 00 da kutlamak için.
o gün düğündeydik ve sürekli olaylar oluyorken telefonun başında 00 ı bekledim ama bunu yaparken senin için koşullar aynı olsa yapmayacağını bile bile yine de bekledim.
evet gereken ilgiyi göremiyordum ama attığın o samimiyetsiz mesajı gerçekten hiç tahmin etmemiştim.sonra da zaten seni hayatımdan çıkarma kararı aldım.
ve aylar geçti
bir şeyleri yapamadığımda aklıma sen geliyordun ya da aklıma sen geldiğinde hiçbir şeyde iyi değilmişim gibi hissetmeye başlamıştım.
aklıma geldiğin zaman sadece ağlayabiliyordum içimdeki acı geçmiyordu.tabii bu zamanlar seni önceden hayatımın merkezine koyduğumdan bi haber neden bu kadar acı çektiğimi düşünüyordum.
seni düşündüğüm her zaman diliminde kendimi çok değersiz hissettim sen başardığın ben başaramadığım için.oysaki birlikte başarıp gidecektik.
sonuçlar açıklandığı zaman zaten beklediğim gibi gelmişti hiçbir şey hissetmemiştim ama sen sonucunu söylediğinde bi anda hem kalbimden hem sırtımdan bıçaklanmışım gibi hissettim.
o gün sadece oturdum düşündüm düşündüm düşündüm ağladım.hayatımda yediğim ilk kazıktı bu.ve kazık yemenin ne demek olduğunu böylelikle ben de tatmış oldum.
kendim için ne kadar üzüldüysem senin için bu başarıya o kadar mutlu olmuştum.normalde bu cümleyi de çok duyar ama gerçekten de böyle hissediyorlar mı diye düşünürdüm anladım ki insan düşünüyormuş.
ve tekrar aylar geçti
o gün tek başımaydım saat hiç akmıyordu ve aklıma geldikçe geliyordun.kendime dedim ki evet istemiyor ama ara ve öğren nedenini.belki öğrenirsen acısını geçirmek daha kolay olur.
beni rehberinden silmişsin.ben ağladığım için kesik kesik konuşurken sen bana elif sen miydin tanıyamadım ya dedin.ama beni değersizleşmeye alıştırdığın için çok takılmadan hala nedenini öğrenmeye çabaladım ve asla söylemedin.
seni aramak kötü bi fikirdi.
konuştuktan sonra beni tekrar rehberine eklemen takdire şayandı bunu söylemeden geçemeyeceğim.
aradan bu sefer biraz daha zaman geçti.
artık terapiye gittiğim için nedenini anlamıştım ve ağlamamın aslında büyük bi nedeni seninle değil benim seni koyduğum yerle ilgiliydi.
bunu fark ettiğim gün kuş gibi hafifledim.ama yine de seni sevmek hoşuma gidiyordu çünkü sen tam da hayalini kurduğum kişiydin.
bu yaşlarda arkadaşlıkların geçici olduğunu ya da hayallerin o kadar uzun zaman sürmediğini biliyordum ama olumsuz bir şey olmadıktan sonra birbirimizi niye bırakalım ki diye düşünüyordum.gerçekten çok beklemediğim bi zamanda gitmiştin.
terapiden sonra artık acı çekmekten kurtulmuştum ama bir sıkıntı vardı ki seninle konuşmak istemekten kendimi tutamıyordum.
akşam müsait olduğunda arar mısın demiştim ve sabah bana arıyorum diye mesaj atıp beni unuttun.15 dakika içerisinde beni unuttun mu gerçekten.
dediğin onca şeye rağmen hala düzel isterken tuvalete girince unuttum diye saçma bir şey söyledin.
bir kere daha değersizleştirilmiştim.yine de ses etmedim bana yardım et dedim dedim ki ben de başarabileyim.
ama tamam dedikten sonra beni engelledin
bu aslında başında arkadaş, flört, platonik aşk ve en sonunda takıntı haline geldi.
dışarıdan arkadaşlarıma anlattığımda beni değersizleştiğinin farkında olmama rağmen içimden gitmiyordun.
artık sen de benim seni takıntı haline getirdiğimi fark ettiğin için beni engellediğini biliyorum ki haklısın da.
buna artık dur demenin vakti geldi aslında çok önceden gelmişti ama işte mantığımla değil kalbimle hareket etmek istedim ki söylemediğim ya da yapmadığım hiçbir şey için pişmanlık duymayayım.
bundan sonra da geri dönüşü olmaz büyük ihtimalle ama yine de bu senenin sonunda başarıp seninle istanbulda karşılaşmak istiyorum.
hissettiğim şeylerin öyle abartılacak bi tarafı yok ya da benim hissettiğim gibi acı çekecek bi tarafı da yok. sınav stresiyle birleşince böyle oldu galiba bilemiyorum ama hissettiğim acı gereğinden fazla gibi görünse de kalbe söz geçirmek kolay olmuyor.
insan her düşündüğünü uygulayabiliyor mu doğrusunu bildiğin her şeyin doğrusunu yapabiliyor musun.
bu hayatta keşkelerim az olsun istedim.
18 yaşındaki kendimle sesleniyorum
Yaptığım şeylerde artık mantık aramıyorum sadece kalbimin sesini dinliyorum ve sana yazmak seninle konuşmak hayatımın en değersiz anları olsa bile asla keşke demeyeceğim çünkü seni sen böylelikle bitirdin bana bir şey bırakmadın.
seni hala seviyorum ama kalbimi çok kırdın ve bunu düzeltmek gibi bir çaban hiç olmadı olmayacak da.bu yüzden artık kendimi daha fazla değersizleştirmeyeceğim.
ben de senin gibi bi sonuç elde etmek istiyorum ama galiba olmayacak beni sen yorarken bi de sana yetişemeyeceğimi bilmek de yoruyor ama yapacak hiçbir şey yok.
yine de
her şey için teşekkür ederim.
youtube
0 notes
pdfsayar · 1 year
Text
Eyvallah 2
10 sonuç Boyut Önizleme İndirme Yazar Hakkında – Static.destekdukkan.comHenüz 26 yaşındayken çıkarttığı “Elif Gibi Sevmek” kitapları 1 milyon baskıyı geçti. Ardından Eyvallah, Eyvallah-2 ve Fesleğen kitaplarını çıkarttı. Son kitabı Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa ile birlikte tüm kitapları toplam 2,5 milyon adedi geçti. Youtube ve Instagram’da milyonlarca üyesi olan bir aile ile üretmeye,…
View On WordPress
0 notes
aykutiltertr · 10 days
Video
youtube
Tövbeler Olsun - İbrahim Tatlıses ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Arabesk)  Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/1K1GkPEQC4c Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Tövbeler Olsun - İbrahim Tatlıses ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Arabesk) Düştüm senin aşkına Döndüm bak bir şaşkına Düştüm senin aşkına Döndüm bak bir şaşkına Bir daha sevmek mi Tövbeler,tövbeler Ahhh tövbeler olsun Bir daha sevmek mi Tövbeler,tövbeler Ahhh tövbeler olsun *İ*N*T*R*O* Aşkı böyle bilmezdim Bilseydim hiç sevmezdim Aşkı böyle bilmezdim Bilseydim hiç sevmezdim Bir daha sevmek mi Tövbeler,tövbeler Ahhh tövbeler olsun Bir daha sevmek mi Tövbeler,tövbeler Ahhh tövbeler olsun İbrahim Tatlıses Genç Parti toplantısında, 2007 Genel bilgiler Doğum adı İbrahim Tatlı Doğum 1 Ocak 1952 (72 yaşında) Şanlıurfa, Türkiye Tarzlar Türk Halk Müziği · Arabesk müzik Meslekler Şarkıcı · besteci · söz yazarı oyuncu · yönetmen · albüm-film yapımcısı · sunucu · iş insanı Etkin yıllar 1968-günümüz M��zik şirketi Yalçın · Uzelli · Sönmez · Urfa Emektaroğlu · Türküola · Star · Bayar · İdobay · Emre · Raks · S Müzik · Erol Köse · Poll Eş Adalet Durak (boşandı) Perihan Savaş (e. 1979; b. 1982) Ayşegül Yıldız (e. 2011; b. 2013) Çocukları Ahmet Salim Tatlı Gülşen Sara Tatlı Gülden Ferrah Tatlı Melek Zübeyde Tatlı Dilan Çıtak İdo Tatlıses Elif Ada Tatlı İbrahim Tatlıses (doğum adı İbrahim Tatlı), 1 Ocak 1952 Şanlıurfa doğumlu Türk şarkıcı, yapımcı, oyuncu, yönetmen, televizyon programcısı ve iş insanı. Ayağında Kundura türküsü ile ünlenen İbrahim Tatlıses, günümüze kadar otuzdan fazla albüm çıkarmış, birçok filmde oyuncu ve yönetmen olarak görev almıştır. Türkiye'nin yanı sıra Yunanistan ile Orta Doğu'da da tanınmaktadır. Türkiye'de lakabı İmparator'dur.[1] Tatlıses'in sanatçılığın dışında gıda, turizm, inşaat, iletişim (TV kanalı, radyo istasyonu), ulaşım gibi birçok alanda da yatırımı bulunmaktadır. Tatlıses 14 Mart 2011 tarihinde program çıkışı uğradığı silahlı saldırıdan ağır yaralı olarak kurtulmuştur. Suikast girişiminden dokuz sene sonra Tatlıses, 14 Kasım 2020 - 18 Mayıs 2022 tarihleri arasında tekrar Star TV’de yayımlanan ve 43 bölüm süren İbo Show programını sundu. Reytinglerinin düşük olduğu sebebiyle bir süre boyunca yayıncı kanal bulamadığı iddia edilen programın 2023 itibarıyla Tatlıses TV'de yayımlanacağı açıklandı.[2][3] Çocukluğu ve sesinin keşfedilişi 1952'de Urfa'da -kendi tabiriyle bir mağarada- ciğerci Ahmet Tatlı’yla karısı Leyla’nın yedi çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya geldi.[4][5] İbrahim Tatlıses'in babası Arap,[6] annesi Kürt kökenlidir. Zaman zaman etnik kimliği ilgili olarak kendisi farklı açıklamalarda bulunmuştur.[7] İbrahim Tatlıses, Kanal D'de yayınlanan bir programda kendinizi ne olarak ifade ediyorsunuz sorusuna "Babam Arap, anam Kürt, ben ise Türk'üm." diye cevap vermiştir. 2005 yılında Erbil konserinde ise Tatlıses "Babam Türk, annem Kürt, ben Türk oğlu Türk'üm. Size Türkiye'den selam getirdim." diyerek izleyenleri selamlamıştır.[8] Tatlıses doğduğunda babası cezaevinde bulunmaktaydı.[5] Hiçbir zaman okula gitmemiştir. Daha sonra neden okuyamadığı sorulduğunda "Urfa'da sanki Oxford vardı da biz mi gitmedik?" yanıtını vermiştir.[9] Çocuk yaşlarda çalışmaya başlamış, su satmış, çığırtkanlık yapmıştır. Çocuktum. 20 kuruş fazla kazanmak için sinemalarda 'Haydi buz gibi su' diye bağırarak su satıyordum. Bir gün koltukta oturan bir adam birden yerinden kalktı. 'Sus ulan eşek, seni mi dinleyeceğiz' diye suratıma 4 tokat attı. Ve o yediğim tokatlar beni buralara kadar getirdi.[10] İnşaatlarda soğuk demir ustalığı yapmıştır. İnşaatta türkü söylerken Adanalı bir sinemacı tarafından keşfedildi. İlk başlarda Adana'da daha sonra Ankara'ya gelerek burada gazinolarda, pavyonlarda sahne aldı.[12] 1974'te Ankara'daki Kınalı Pavyon'da söylediği "Ayağında Kundura" ile ünlenerek önce Ankara Radyosu'na, sonra da bir yılbaşı gecesi televizyona çıktı.[4][10] 70'li yılların ortalarına doğru İstanbul'a geçerek burada sahne almaya başlamıştır. Burada, kendisine soyadını veren müzisyen Yılmaz Tatlıses ile tanıştı. Müzik kariyeri "Kara Kız" ve "Beni Yakma Gel Sevdiğim" adlarını taşıyan 45'liklerle müzik dünyasına girdi. 30 Haziran 1976 tarihinde dışarıdan bitirdiği ilkokulun diplomasını Kilis'teki Kartalbey İlkokulu'ndan almıştır.[4] 1978 yılında Ayağında Kundura-Ceylan filmiyle sinema sektörüne giriş yaptı. 1979 yılında Kara Yazma filminde Perihan Savaş ile rol almıştır. 1983'te Derya Tuna ile Günah filminde oynadı. İbrahim Tatlıses 1984 yılında İzmir Fuarı'nda Ekici Över Gazinosu'nda dönemin ünlü starları Gülden Karaböcek, Barış Manço, Belkıs Akkale, Arif Sağ, Sezer Güvenirgil, Beş Yıl Önce On Yıl Sonra Grubu ve Atilla Arcan ile birlikte aynı sahneyi paylaştı. 1985 yılında İbrahim Tatlıses yönetmenliğini üstlendiği, "Mavi Mavi" adlı sinema filminde Hülya Avşar
0 notes