Tumgik
#emrah serbes
endergelisenataklar · 1 month
Text
sen gittin ve herkes ölmeye başladı. önce saniye teyze öldü sonra dedem sonra babaannem sonra yengem sonra eniştem. sonra eniştemin ölüm haberini bana veren bakkalı bıçakladılar eniştemin yedisinin okunduğu akşam. sonra sedat amca öldü sonra babam sonra öbür dedem bir de büyük deprem. otuzuma basmadan otuz tabut kaldırdım musalladan. babamdan öncekileri babamla beraber kaldırdık. ama ilk ölen hep babammış gibi geldi bana yıllarca. sanki oydu bu ahret furyasını başlatan. öyle değilmiş yeni anladım.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
zaten kim tam anlamıyla sağ kaldığını iddia edebilir ki bu kadar mevtanın ardından kim biraz zombileşmek istemez. daha kırılgan daha dikenli ve daha fukuyamacı olmaz. dedem ziraat mühendisiydi ama pek çok doktordan daha ilginç tıbbi hatıraları oldu.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizmesi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin hâlâ soğuk biralar oluyor güzel kızlar oluyor. yağmurdan sonra saçlarını havluyla kurulaman gibi olmuyor tabii o kalibrede sevda görmedim. öptüm ama içime çekmedim.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
şimdi dilediğim sayfadan başlayabileceğim bir kitap öner bana. başsız sonsuz ve ortasız bir hikâye öner. bir üstat öner dergi kurmuş olmasın. ne çok utandık mazideki yaralardan her adımda ele geçirilme korkusundan. ismet özel mi metin altıok mu yoksa hiç mi ortak arkadaşımız kalmadı.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
elinden bir şey gelmemenin acısını iniş takımları olmayan melekler bilir. bir arabanın farlarına kilitlenip kalmış sincaplar bilir. suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. matkapla göğsünün ortasına açılmış bir pencere düşün. perdeyi aralayıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. eskisi gibi acımıyor ve de asıl bu acıtıyor.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
love story tadında başlayan bir filmi potemkin zırhlısına çevirmeye ne hakkın var. çok şükür yaşıyoruz çok şükür yazıyoruz diyorum ama niye anlatıyorum bunları. belleğin unutuşa karşı mücadelesi mi sadece. ne münasebet bu benim senkronize yalnızlığım.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
birleşince kısa devre yapan parmak uçlarımız öldü önce. sonra yeşil öldü benim için sonra kahverengi. sonra ilk öpüştüğümüz yeri kalbinden bıçakladılar. on iki yıl geçti susmak ne kısaymış. sen böyle ne güzel sonsuza kadar susalım diyorsun. sonsuzluk bir gün herkesle konuşur sevgilim bunu da biliyorsun.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
70 notes · View notes
yorgunherakles · 6 days
Text
geleceğin yenilgiye yazgılı olduğun bir karmaşanın içinde bulunmaktan ibaret.
cioran - çürümenin kitabı
13 notes · View notes
mesutbahtiyarolacak · 9 months
Text
Tumblr media
Unutmanın acısı, ayrılığın acısından daha farklı. Ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. Birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. O kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. Belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum; sadece üzülüyorum…
38 notes · View notes
izbirakin · 9 months
Text
Tumblr media
"Karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır: Yaşayanlar bir sigara yakar."
-- Emrah Serbes
24 notes · View notes
dilbaz · 2 years
Text
Yoksa kız kardeşim hariç her insanın mayasında bir parça kepazelik vardır, mühim olan, o kepazeliği ortaya çıkaracak işlerden uzak durmaktır.
Örneğin; baktın manavlık seni kepaze ediyor, çünkü domates tartarken araya iki tane çürük domates sokuşturmadan edemiyorsun, o zaman neden böyle bir şey yapıyorum diye sormalısın kendine. Derin bir nefes alıp o iki tane kodumun çürük domatesini araya sokuşturmadan niçin duramadığını düşünmelisin. O iki tane çürük domatesi ara sokuşturamayınca kendini çok mu çaresiz hissediyorsun? Uykuların mı kaçıyor, boğulacak gibi mi oluyorsun, tükenmişlik sendromuna mı giriyorsun? O iki tane çürük domates araya sokuşmayınca? Bütün dünyayı önüne de serseler o iki tane çürük domatesi araya sokuşturamadıktan sonra bir anlamı yok mu? "Yeter artık bu dünyanın kahrını cefasını çektiğin,al sana gidiş-dönüş uçak bileti, 6500 dolar da nakit, Singapur'daki bütün kerhaneleri gez gel" deseler, yine de o iki tane çürük domatesi araya sokuşturmanın verdiği zevki hiçbir şeye değişmez misin? Dünya yerinden oynasa,taş üstünde taş kalmasa,kıyamet kopsa,uzaylılar gelse bütün sülalene tecavüz etse, yok arkadaş, ben o iki tane çürük domatesi ilk fırsatta araya sokuşturmaya yine de devam ederim mi diyorsun?
Herkesin bu hayatta iyi kötü bir pusulası vardır, hedefi olmasa bile bir tarzı, duruşu, şekli şemali vardır, senin de bu hayattaki pusulan, hedefin, tarzın, duruşun, şeklin şemalin o iki tane çürük domatesi araya sokuşturmak mı? Yarın öbür gün torun sahibi olup bir köşeye çekilip emekliliğin keyfini sürmeye başladığında, geçmişi özlemle yad ettiğin anlarda, aklına gelecek ilk şey o araya sokuşturuverdiğin iki tane kodumun çürük domatesi mi olacak OÇ! Merhametsiz şerefsiz! Al o zaman bu yazıyı manav dükkanının girişine as, sonra da dükkanı başkasına devredip siktir ol git! Başka bir iş bul kendine. Ne bileyim, git veznedar ol! Uçaksavar bataryası teknisyeni ol! Ne olursan ol siktir git onu ol, ama artık manavlık yapma! Yapma manavlık! Belki de veznedar olursan şu paralardan birazını da cebime sokuşturayım demezsin de, seni kepaze eden şeyin o araya sokuşturduğun iki tane çürük domates olduğunu anlarsın. Belki de uçaksavar bataryası teknisyeni olursan, şuradan cebime iki tane uçaksavar mermisi sokuşturayım demezsin de, seni kepaze eden şeyin o iki tane çürük domatesin araya sokuşması olduğunu anlarsın. İt herife bak ya! Zibidiye bak! Dangoza bak! Elim ayağım titredi yemin ediyorum sinirden.İçim daraldı. Her neyse,unutalım... Offf! Hayvanoğluhayvan!!
145 notes · View notes
hayatimyokusta · 4 months
Text
“beni boş ver. konu ben değilim ki. hiçbir zaman da olmadım. asıl sen kimsin? senin heyecanların neler, tutkuların neler, hayal kırıklıkların neler? şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? seni karşılıksız seven insan kimdir, ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatrını sor bu vesileyle. yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında, ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin. çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum, tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim. istersen sonra yine araşalım, daha 64 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü.”
7 notes · View notes
iosonoturco · 1 year
Text
insanın içinde kaç çift kişilik var. biri hayattan yana, diğeri ölümden. biri güneşin doğuşuna sevinir, diğeri akşamın karanlığına. biri huzuru arar, diğeri kaosun içinde kaybolur. belki de insanın en büyük sınavı, bu iç hesaplaşmayı yapabilmek. hangi yarıya ağırlık vereceğine karar vermek.
20 notes · View notes
theafordusa · 1 year
Text
bir sefer mutfakta tencere tava arasında ağlarken görmüştüm onu. alakasız yerlerde ıstırap çekmek ıstırabı ikiye katlar. bir mezar taşında ağlamak çok daha makuldür, kimse neden diye sormaz.
25 notes · View notes
ruhumokyanus · 2 years
Text
Tumblr media
73 notes · View notes
sessizharfler · 2 years
Text
Tumblr media
Duvarda yerinden indirilmiş bir tablonun izi. Çivi çiviyi söker dediler bütün hayatımızı söktüler. Sağır edici suskunluklardan sonra ucuz düşlerin ağır bedeli. Uzaktan uzağa ve içimde bir yerde seni işitiyorum. Birlikte ne kadar yapayalnızız.
135 notes · View notes
birmeczupbeyefendi · 2 years
Text
Onu kurtaracağımı düşünüyordu.Ama kim kimi kurtarabilmişti şimdiye kadar? Beni kim kurtaracaktı? "Kurtuluş" dedim, Ankara'da bir mahalle.Fazlası değil.
147 notes · View notes
yorgunherakles · 2 years
Quote
insanların sevgisi olmadan da yaşanır. bu beklentiden vazgeçeli çok oldu.
jean louis fournier - widow
111 notes · View notes
aslininaslii · 10 months
Text
'Öne çıktım.
"Göz yaşartıcı gaz sıkmanıza gerek yok" dedim.
Arkadaşlar yeterince duygusal insanlar.'
Emrah Serbes
Tumblr media
12 notes · View notes
plaklarim · 2 years
Text
rastgele bir numara çevirdim, genç bir kız açtı.
“pardon devlet memuru musunuz?”
“sapık mısın?”
“hayır. memur musunuz?”
“değilim.”
“güzel. ben sapık değilim siz de memur değilsiniz. peki o zaman bu şehrin en işlek caddesi neresi acaba? herkesin bir gün mutlaka geçeceği cadde.”
“ne bileyim, istiklal caddesi herhalde. sen kimsin?”
“bu hayatta rastgele çevirdiği telefon numaralarında karşısına çıkan seslerden başka kimsesi kalmamış biriyim. belki de ben senin şuuraltınım.”
“kaç yaşındasın sen?”
“beni boş ver. konu ben değilim ki. hiçbir zaman da olmadım. asıl sen kimsin? senin heyecanların neler, tutkuların neler, hayal kırıklıkların neler? şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? seni karşılıksız seven insan kimdir, ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatrını sor bu vesileyle. yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında, ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin. çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum, tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim. istersen sonra yine araşalım, daha 64 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü.”
37 notes · View notes
hayatimyokusta · 7 months
Text
sen benim babaannemin basortusune yapisik sakizdin. sen benim alisveris yapmadigim halde selam verdigim bakkal amcaydin,sen caldigim ilk yuzuktun,kirdigim ilk bardaktin,takimi bozdugum icin annemden yedigim ilk dayaktin. sen doksan birinci dakikada yedigim goldun, kendimden gizli gizli ictigim biraydin. sigaralari yarim attigim sokaktin,korktugum kirmizi arabaydin,takip ettigine inandigim sestin. bir cenaze evindeki kalabalik,mezardaki yalnizliktin. sana geldim,kalbim kirikti.
11 notes · View notes
emrahserbes · 2 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Çekiç ve Gül: Bir Behzat Ç. Hikayesi yakında.
21 notes · View notes