Tumgik
#günün Karesi
starfallblog · 3 days
Text
Tumblr media
Günün karesi
159 notes · View notes
furkanonallll · 1 year
Text
ben hep kaçmak istedim kendimden. bulunduğum yerden. olduğum kişiden. belki korktum. belki çekindim. ama hep kaçmak istedim. bir yere bağlı kalamadım hiçbir zaman. bir noktada sabit kalmak, orada nefes alıp vermek bana göre değildi. garip bir şey bu; yani içinde bulunduğum durum. kötüyüm. iyi değilim. uzun zamandır iyi hissetmiyorum. hissetmekten uzağım, bir eylemi hissetmek adı altında yaşıyorum. hissetmek nedir unuttum. paramparça bir haldeyim. darmadağın olmuş duygularım var. elimde tutamadığım zamanlarım ve yarım kalmış birkaç hayalim var, ceplerimde. ben iyi değilim. iyi olmaktan kilometrelerce uzakta bir yerlerdeyim. yolların getirdiği hüzünle savruluyorum. kendimi toplamaktan bıktım. koleksiyon olarak kendimi topluyorum. hiç beklenmedik yerlerde bir parçamı buluyorum. nasıl kaybettiğimi hatırlamaya çalışıyorum. olmuyor; hatırlayamıyorum, yapamıyorum. kaybetmekten usandım. hem de fazlasıyla. defalarca yenilmekten; yara almaktan bıktım. bu yaralar çok ağır taşıyamıyorum. bazıları çok fazla acı veriyor. derinlerde. saklıyorum herkesten. bazen ben bile unutuyorum. sonra bir şarkı çalıyor veya bir fotoğraf karesi canlanıyor aklımın kuytularında; yaram aklıma geliyor, acı veriyor. iğrenç bir durum bu. katlanamıyorum. intiharlar biriktiriyorum. kayboluyorlar. üzülüyorum. ben günün belli saatleri fazlasıyla hüzünlü oluyorum. genelde gece yarısından sonra. hüzün büyüyor. kocaman oluyor. bazen karşıma oturuyor. bazen içimde bir yerlerde kördüğüm oluyor. anlam veremiyorum. hüznüm benim mirasım. ben gömleğimi hüznüme asarım. bazen hüznümü gökyüzüne ısmarlıyorum. griye çalıyor gökyüzü. gri gökyüzünün hüzünlü yüzüdür. süreyya’dan bir dize okuyorum, gökyüzünün hüzünlü yüzüne makyaj niyetine. canım acıyor. yine de yapıyorum bunu. her satırı farklı bir anıya çıkıyor. bir şiir okuyorum sana, olmadık yerimden vuruyor beni. şiire inanırım ben. hem de fazlasıyla. iyi değilim ben. hiç olamadım. iyi olmak nedir bilmiyorum. belki yolculuklar iyi hissettiriyordur. bilmiyorum. kedere rastlıyorum, sana gelirken. yakamı bırakmıyor. kurtulamıyorum. mecbur yoluma yoldaş yapıyorum onu da. sen ve gözlerin çok güzelsiniz. araya girme dur. bazen düşünüyorum bu saatlerin mutlulukta bir derdi mi var diye? ne zaman mutlu olsam saatler olması gerektiğinde daha hızlı akıyor. ne zaman mutsuz olsam, saatler, günler, haftalar, aylar hiç geçmiyor. hele geceleri bastırıyor kasvet. bir şarkı çalıyorum. pencereyi açıyorum. rüzgâr vuruyor şakaklarıma. rahatlıyorum. bunu sık sık yapıyorum. elimden fazlası gelmiyor. yazmak güzel eylem. yazıyorum. düzenli olarak yazıyorum. sürekli yazıyorum. yoksa öleceğim. biliyorum. sen bana bakma. ben yine sahipsiz acıların dilinden birkaç satır karalıyorum. onların dilinden anlamak gerek. anlıyor musun? emin değilim. rüyalarım gitgide yok oluyor. fark ediyorum. kâbuslarım artıyor. bu hiç iyi değil. karanlığa karışıyorum. kendime yurt edinmişim karanlığı. kimseler yok burada. yalnızlıktan yutkunamıyorum. kesik kesik nefes alıyorum. Gecenin kör karanlığına doğru ölümün sesi yankılanıyor. içim ürperiyor. ses iyice artıyor. bir süre sonra sese eşlik ediyorum. yoruluyorum. oturuyorum bir kenara. bekliyorum. beklemeye devam ediyorum. saatler geçiyor. insanlar geçiyor. bekliyorum. her şey değişiyor. ben kalıyorum. ben bir kenara oturmuş bekliyorum. bilmiyorum. ben yine hiçbir şey bilmiyorum. sadece bekliyorum.
50 notes · View notes
sayiklamalarim · 1 year
Text
“Susarak anlattım bütün gizliyi Sakladım duygumu ben konuşarak”
Günün, sessizliğin ev sahipliğinde geçen geç saatlerinde, bırak sayfalarca susmayı veya konuşmayı iki kelimeyi yan yana getirip bir cümle inşasına girişme konusunda bile ilkokul terk beceriksizlikler yaşarım bazen. Bir deprem başlar ruhumun yedi kat derininde. Dilim tutulur ve göğsümün sol yanında kısa süreli sancılar meydana gelip damarlarımdaki kan akışı kesilir gibi olur. Fakat yine de en çok bu anları severim. Kalbimin sesi, bir müzik kutusunun tatlı melodilerine dönüşür ve gözlerim, karanlığın okyanusunda perdenin izin verdiği ölçüde pencere kenarından sızan sokak lambasının zayıf ışığının yardımıyla tavanda belli belirsiz şekiller görmeye başlar.
İşte tam da bu vakitlerde hayal dünyamın perdesi açılır renklerin kaçıştığı yokluk sahnesinde. Gözlerimi kapatır beynimin içinde süregiden savaşları, barışları, yenilgileri, galibiyetleri, ayrılıkları ve kavuşmaları izlerim. Kahramanlarım korkusuz, ejderhalarım merhametli, insanlarım becerikli ve şehirlerim şefkatlidir. Ne muazzam bir cümbüştür bu. Böyle geçer zaman. Bazen. Gece ve karanlık. Derin.
Keşke yanımda olsan da şahit olsan kafamın içindekilere. Ne çok isterdim sana susmayı satırlarca ve ardından yine sana konuşmayı sayfalarca. Ses tellerinden çıkan titreşimlerin, kafesinden kaçmayı başarıp mutluluğa kanat çırpan bir kuş gibi dudaklarından ayrılıp kulaklarıma varmasına ve kafamın içinde yeni masallar başlatmasına ne çok sevinirdim her defasında. Ceplerimde biriktirdiğim taze heyecanları bırakırdım avuçlarına ve bu sayede ellerinden taşıp parmaklarının arasından damla damla dökülen yaşamak arzusuna dikkat kesilirdim hevesle. Ne güzel.
“En iyi anlatış artık susmaktır Anladım bunu ben seni bilince”
Zaman dedim, suyunun akış hızını ayarlayabileceğimiz, içinde milyarlarca galaksisiyle evreni ihtiva eden, lakin insanların genelde farkında olmadığı bir ırmak gibidir. Gözlerini başka yöne çevirdiğinde ve başka şeylere dikkat kesilip hızlı yaşamların peşine düştüğünde deli gibi akar. Günlerin ve yılların nasıl geçtiğini bilmezsin. Fakat duraksayıp onu seyretmeye başladığında öyle yavaşlar ki, ağır çekim film karesi gibi her ayrıntıyı gözlerinin önüne serer.
Beklemek işiyle meşgul olurken böyle bir ağır çekim hissi yaşıyorum. Muhteşem bir tabloya ilham kaynağı olacak kadar güzel renklere ev sahipliği yapan karşı bahçedeki yapraklar, dalından ayrılarak yeryüzüyle buluşmanın gönülsüzlüğüyle yer çekimine direnerek, düşüş mecburiyetini en iyi sabır ustasının bile dayanamayacağı kadar uzatıyor. Beyaz tül perdeyi ve yüksek binanın üst katındaki dairenin balkon demirine bağlanmış bez afişi hareketlendiren kışın habercisi kuvvetli rüzgar hafif yaz meltemine benzemeye başlıyor. Duvar saatindeki kırmızı renkli saniye kadranı, yorulmuş karıncalar gibi bir sonraki saniyeye tırmanıyor yavaşça ve evlerin üstünde havalanan serçeler uçmaya yetecek en az kanat çırpışının sınırlarını bulmak için rekor denemeleri yapıyor.
Sayısız kez, beklemek bunaltıcı bir kısır döngüyle kartopu aceleciliğinde büyüyüp taşınamayacak denli ağırlaşan yük gibi düşer omuzlarımın üstüne. Öylesi anlarda akreple yelkovan hızlansın ve bu delicesine dönen girdap beni zaman ırmağının içinde kaybetsin isterim. Göz kapaklarımı kapatıp derinlere daldığımda "eski bir yüzyıla uyanmak" çok sıkılınca yüzeye çıkıp bu anda var olmak isterim.
Gözlerimi kapattım şimdi. Kulaklığımdan gelen anlamadığım dildeki hüzünlü şarkıyı dinledim bir süre hiçbir şey yazmadan. Ben kımıldamadan böylece dururken zaman akıyor, insanın insana eziyeti devam ediyor, şehirlerarası yollarda araçlar süratle ilerliyor, dünya sonsuz boşlukta kendi etrafında dönmeye devam ediyor ve uzayın derinlerinde yıldızlar ölüyordu.
Kim bilir şimdi nerede ne yapıyorsun? Söylemekten imtina ettin fakat ben hep merak ettim gündelik hayatını. Bu mail dijital evrende yol alıp gözlerinle buluştuğunda iyi gelecek miyim sana, kelimelerimin kudreti yetecek mi acaba bir an olsun sevinmene? Ve okumayı bitirdiğinde düşüncelerin ne olacak. Sorular, belirsizliğin ve tedirginliğin içinde çoğalıp dururken ben yazmanı bekleyecek, bir kaç cümleyle geçiştireceğin cevabını bile hasretle bekleyeceğim .. Ve zaman yavaşlayıp durağanlaşacak yine.
Evet, ruhumun yorgunluğu geçsin diye yazıyorum sana. Evet, geçer gibi biraz acılarım. Fakat bedenim yoruldu şimdi. Uyumalıyım. Uykunun koynunda sessiz dehlizlerde yol almalı sabaha ulaşmalıyım yine.
Gün olağan koşturmalarla başlayacak, her şey her zaman olduğu gibi devam edecek ve ben, üstümde takım elbisem kalbimi ve içindeki büyük acıları gizlemenin telaşına kapılacağım.Ama neden olmasın, belki yağmurdan önce gelir sözlerin. Belki bir gün isimsiz bir tepede geniş düzlüğü seyrederken sana dokunurum. Yazmayı bırakıp konuşuruz. Neden olmasın.
Olur ya, dirilir bir gün ruhum, iyileşir kalbim ve ben kalkıp yürürüm tekrar.. Belki sen de.. Neden olmasın..
10 notes · View notes
mesutbahtiyarolacak · 2 years
Text
Tumblr media
15-
Ayaklarımı yere bastığım andan sonrasını pek hatırlamazdım.
Kendiliğinden bir yol belirir, kendiliğinden adımlanırdı yollar.
Öyle rahattım ki aslında. Her şey olacağına varıyor olmasının hafifliği.
- İşte… dedim, işte bu yüzden yaptıklarımdan sorumlu değilim. Sizin kanunlarınızda yeri de var üstelik. Aklî melekeleri ile hareket etmeyenlere, cezaî müeyyide uygulanamaz. Yani, ha delisiniz, ha sarhoş. Akıl karışmıyorsa bir işe, ceza uygulanmaz.
Karşımdaki tebessüm ederdi bunu duysaydı diye düşündüm. Önceden aklıma gelseydi söylerdim ama yarına kesin unuturdum. Olsun bu bile bir gelişmeydi benim için. Yıllar öncesinin kalın kitaplarından bir cümle gelivermişti işte aklıma. Korktum. Aklım başıma mı geliyordu yoksa!!!
Yok yok, çoktan terketti, ruhum gibi o da…
Adımlamaya devam ettim. Sahiden ben nasıl çıkıyordum o kişinin yanından. Böyle serbestçe, hiç izin almadan, canım istediğinde girip, canım istediğinde ayrılıyordum. Öyle bir film karesi gibi, bir tiyatro sahnesi gibi.
Hayır bunu sorgulayamazsın diye mırıldandım bu sefer. Sanki gerçek olduğunu kendime inandırmak istercesine. Ama ya değilse. Ya bu da hayallerin bir oyunuysa bana. Yo yo, ya gerçekse, ya sahiden benim hakkımda bir hüküm verilecekse…
Ne kadar zor olduğunu tahmin edemezsiniz. Öyle bir çizgi ki, hangi tarafta olduğunuzu bir türlü bilemediğiniz bir çizgi. Geçmiş ile gelecek arasındaki an kadar ince bir çizgi.
Aklımın ruhumla birlikte beni terkettiği günün arefesine kadar herşeyi hatırlardım. Her şeyi.
Çocukluğumu, kahkahalarımı, planlar, gelecekle ilgili düşünceler, ne istediğim, ne düşündüğüm, ne hissettiğim, ne hissetmek istediğim ne varsa hepsi.
Ta ki o güne kadar.
O gün herşeyin beni terkettiğini, en son da aklımla ruhumun arkasından baktığımı hatırlıyorum.
İnsan unutmayı öğrenir mi? İster mi? Bilinçli olarak o yetiyi kazanır mı? Evet ben yaptım. Bilerek ve isteyerek.
Bir kimliği, bir umudu, bir olayı, bir hissi, bir yüzü unuttum.
Unutmasam yaşayamazdım. Unutmasam nefes alamazdım. Unutmasam ölürdüm.
Yaşamayı seçtim bende. Yaşamayı. Ölü bir bedene hapsolmuş bir şekilde beklemeye mahkum edildim. Bir odada gibi karanlık ve yapayalnız.
İnsanların bana karşı beslediği her kelime yüreğime ulaşmadan önce o bedende önce kaybolup, oradaki karanlıktan süzülerek yüreğime ulaşıyor ve kelimelerin üstündeki tüm yapmacık, sahte süsler arınarak kalbime ulaşıyordu. Bunun İçin yıllarımı vermiştim işte. Kim sahte, kim gerçek, kim hangi maskeyi takıyor, maskenin altındaki yüz nasıl, bir süzgeç gibi bana ulaştırıyordu. Böylelikle yavaş yavaş insanlara inancımı kaybederek yalnızlığa doğru bir bir adımladım yolları.
O gün ne olduğunu hatırlamadığımdan burada bulunuyor olmalıydım. Elbet suçluya suçu söylenirdi. Elbet hüküm cezalının yüzüne tebliğ edilirdi. O zamana kadar anlaşılmak İçin elimden geleni yapmalıydım. En azından bir nebze, bir damla.
Herşeyin üzerinde bu kadar durmamın sebebi buydu işte. Aradaki boşluklar elbet doldurulur, araya olaylar, heyecanlar, soru işaretleri konurdu. Benim zamanım yoktu. Ben her şeyi gerekirse iki kere söylemeli, gerekirse kendimi tekrar etmeliydim. Hikayeyi başkası zaten yazardı.
Ölü bir bedenin içerisinde yolları adımlarken, kendinizi uzaktan izlemenin keyfini yaşamalısınız siz de. Dünyanın sizin etrafınızda döndüğünü hisseder, herşeyin size muhtaç olduğunu düşünür, tüm ipleri elinizde toplamak istersiniz. Öyle bir güce sahipsinizdir ki artık, sevgiye, aşka, acıya, yalnızlığa hükmedebilir, istediğiniz zaman ölebiliceğinizi bile düşünürsünüz.
Ta ki ölü bedeninizin derisi ayaklarınıza dolanıp diz üstü düşünceye değin.
Elleriniz yerdeki çamurdan bir parça koparırken gözünüzden damlamaya çalışan birkaç damlanın size yalvaran gözlerle baktığının farkına varıncaya kadar. Üstelik tüm bunları yaşarken herkesin yanınızdan hiç umursamadan, görmemezlikten gelerek gelip geçmelerini izlemek zorunda kalırsınız.
Bu dünyada yalnızdınız ve yalnız ölecektiniz.
Nereye hapsolduğunuz size kalmış.
Karanlığın çöküşünü severdim. Ne yürüdüğüm yollar kalırdı geride, ne ulaşmaya çalıştığım yer. Herşey birden yok olur, bir boşlukta süzülür gibi adımlardım yolları. Üstüme son zamanlarda pelerin misali bir palto bile almıştım. Yakasını kaldırır yüzümü gizler böylece tanınmaz bir şekilde karanlıkta tamamen kaybolurdum.
Odama, yalnızlığımın odasına varıncaya değin o karanlığın kollarında bilinçsiz bir şekilde zaman doldururdum.
Oraya varınca her şey birden belirmeye başlardı.
Burada her şey vücut bulurdu. Anılar, acılar, sevgi, aşk, yalnızlığım…
Not: buradan sonraki bölümler önceki paylaşımlarından derlenerek hazırlanacaktır. Ayrıca yeniden yazmaya lüzüm görülmedi.
Saygılarımla.
29 notes · View notes
ghostmansblog · 1 year
Text
Tumblr media
Günün en güzel karesi..🐞💙
4 notes · View notes
booncukhollywood · 3 months
Text
Günlük Burç Yorumuna Göre 27 Ocak Cumartesi Günün Nasıl Geçecek?
Günlük Burç Yorumuna Göre 27 Ocak Cumartesi Günün Nasıl Geçecek? Dikkat! Güneş Jüpiter Karesi bugün çoğumuzu finansal konularda hatalara karşı uyarıyor. Merkür Mars Kavuşumu ise kişiliğinizin sivri yönlerini ortaya çıkarabilir. Peki, 27 Ocak Cumartesi günü burçları neler bekliyor? Burç yorumlarına göre bugün nasıl geçecek? Bugünün en kazançlı burcu hangisi? Bugünün en şanslı burcu hangisi? On iki…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yayayaysys-blog · 6 months
Text
ben hep kaçmak istedim kendimden. bulunduğum yerden. olduğum kişiden. belki korktum. belki çekindim. ama hep kaçmak istedim. bir yere bağlı kalamadım hiçbir zaman. bir noktada sabit kalmak, orada nefes alıp vermek bana göre değildi. garip bir şey bu; yani içinde bulunduğum durum. kötüyüm. iyi değilim. uzun zamandır iyi hissetmiyorum. hissetmekten uzağım, bir eylemi hissetmek adı altında yaşıyorum. hissetmek nedir unuttum. paramparça bir haldeyim. darmadağın olmuş duygularım var. elimde tutamadığım zamanlarım ve yarım kalmış birkaç hayalim var, ceplerimde. ben iyi değilim. iyi olmaktan kilometrelerce uzakta bir yerlerdeyim. yolların getirdiği hüzünle savruluyorum. kendimi toplamaktan bıktım. koleksiyon olarak kendimi topluyorum. hiç beklenmedik yerlerde bir parçamı buluyorum. nasıl kaybettiğimi hatırlamaya çalışıyorum. olmuyor; hatırlayamıyorum, yapamıyorum. kaybetmekten usandım. hem de fazlasıyla. defalarca yenilmekten; yara almaktan bıktım. bu yaralar çok ağır taşıyamıyorum. bazıları çok fazla acı veriyor. derinlerde. saklıyorum herkesten. bazen ben bile unutuyorum. sonra bir şarkı çalıyor veya bir fotoğraf karesi canlanıyor aklımın kuytularında; yaram aklıma geliyor, acı veriyor. iğrenç bir durum bu. katlanamıyorum. intiharlar biriktiriyorum. kayboluyorlar. üzülüyorum. ben günün belli saatleri fazlasıyla hüzünlü oluyorum. genelde gece yarısından sonra. hüzün büyüyor. kocaman oluyor. bazen karşıma oturuyor. bazen içimde bir yerlerde kördüğüm oluyor. anlam veremiyorum. hüznüm benim mirasım
0 notes
pusancatholic · 2 years
Text
Zelzele nedeniyle geceyi dışarıda geçirenler günün birinci ışıklarıyla konutlarına döndü
Zelzele nedeniyle geceyi dışarıda geçirenler günün birinci ışıklarıyla konutlarına döndü
Balıkesir’in Karesi ilçesi gece yarısından sonra arka arda 2 zelzeleyle sallandı. Afet ve Acil Durum İdaresi Başkanlığı’nın (AFAD) bilgilerine nazaran saat 01.13’te 4.1 büyüklüğünde sarsıntı meydana geldi. Bu zelzeleden 45 dakika sonra, saat 01.58’de ilçe bu sefer de 4.7 büyüklüğünde sarsıntıyla sallandı. Sarsıntı, Balıkesir merkez ve ilçelerinin yanı sıra Çanakkale, Bursa ve İstanbul’da da…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
okuryazarlar · 3 years
Text
Tumblr media
47 notes · View notes
stnblmavi · 3 years
Text
Tumblr media
"Sizin evde kuş var mı
Bizde de yok
Ama şu ağaçtaki serçe
Her sabah böyle ötüyor
Yarısı size
Yarısı bize."
'Metin Eloğlu'
@stnblmavi
12 notes · View notes
3m1d · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Burası Ankara; onun sana sundukları kadar, senin orada kurdukların ile sevilen şehir.
5 notes · View notes
qlsme · 3 years
Text
28 Ocak 2021
Tumblr media
0 notes
booncukhollywood · 3 months
Text
26 Ocak İkizler Burcu Günlük Burç Yorumu
26 Ocak İkizler Burcu Günlük Burç Yorumu Merkür Chiron Karesi iletişim kazalarını neden olabilir! Siz sessizce fırsatları yakalamaya odaklanın. Peki, 26 Ocak Cuma gününde ikizler ve yükselen ikizler burcunu neler bekliyor? Günlük burç yorumlarına göre günün nasıl geçecek? Sizin için ikizler ve yükselen ikizler burçlarının bugünkü aşk, para, sağlık ve kariyer fırsatlarını yorumladık: Bakalım…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
telliturna82 · 2 years
Text
bir giysi örtüsünde yedi bülbül yavrusu
yedi satır, yedi renk, gökkuşağı iğrisi...
Günün güzellik karesi
Tumblr media
16 notes · View notes