Tumgik
#hayat geldi aldattı beni
duygudandenemeler · 2 years
Text
Dik Durmak
O kadar yolu nasıl yürüdüm de kendimi birden bu kapının önünde buldum bilmiyorum. Aynı hışımla girdim içeri, hemen oturup bir şeyler içmeye o kadar çabuk başlamak istiyordum ki masalarda kendime yer bile bakmadan direkt bara, barmenin olduğu tarafa yöneldim, tabureyi çekip kendimi bırakırken hemen bir bomonti filtresiz bir tekila siparişi verdim.
Sesimi ilk o an duydum, ne kadar acınasıyım. Elimle yüzümü gözümü bi sildim, ıslaklığı ötelemeye çalıştım, sırılsıklamım. Etrafta ayna arayıp göremeyince rahatladım, kendimi görmeye hiç hazır değilim. Burnumu çekerken biram ve tekila geldi, anında ikinci tekilayı isteyip geleni içtim, limonu yalarken yüzüm ekşimedi bile, bu ilk kez olduğu için dikkatimi çekti, sanırım artık hissizim. Düşünme, düşünme duygu düşünme diye kendimi telkin ediyorken sadece biraya odaklanmaya çalıştım. Bilmem kaç bira, kaç tekila, kaç burun çekmesi sonra yanımdan biri bana mendil uzattı.
- Teşekkürler - Ne demek - Ben de hep böyle derim - Anlamadım - Yani ben de bana teşekkür edene ne demek derim
Burnumu sümkürdüm, hiç utanmadan, sonra baktım yanımdakine ben yaşlarda benden daha uzun ve zayıf saçları sıkı sıkı toplanmış makyajsız bir kadındı. Merakla bana bakıyordu.
- Canınız yanmış
Kafamı salladım sadece, yani sadece kafamı sallayabildim. Kafa sallamak evet demek değildir ya aslında, onaylamaktır sadece. Ağlayarak kafa sallamak nedir peki? Aaah bilmiyorum, ama asıl tanımlayabilirdim ki içinde bulunduğum durumu. Ne diyeyim ki sana yeni tanıştığım kadın, nasıl anlatayım dünyamın başıma yıkıldığını, ama en çok da kendime kızdığımı. Bağımsız güçlü bir kadındım ben, bu durum karşısında güçlü kalamadığımı ve yıkıldığımı, gerçekten içimde birilerini öldürme - belki de kendimi öldürme dürtüsünün şu anda çok aktif olduğunu nasıl söylerim. Ah be kızım ben düşünmemek için burdayım sen neden aklıma getiriyorsun bir bir.
- Yıllarca mindfullness konusunda kendimi geliştirmeye çalıştırdım ben biliyo musun? - Efendim - Şu anda çok moda olan mindfullness konusu var ya ilk eğitimimi 2022de almıştım ben biliyo musun, öncesinde kendi kendime de çalışıyodum da ilk gerçek eğitimim taa o zamandan, sonra hiç bırakmadım peşini hep ya kendim yada bi toplulukla üzerinde çalıştım durdum. Artık hayat benim için böyle güzel böyle huzurlu beni hiçbir şey kıramaz - yıkamak ben esnek yapıdayım diye düşünüyordum. - Eee - Orospunun evladı sikti attı herşeyi.
Biramı kafama diktikten sonra kadına baktığımda gülümsüyordu.
- Demek ki o esnek yapıda yalnız başına değilmişsin, demek ki birilerine daha bağlamışsın kendini, koşullandırmışsın.
Yine kafa salladım ve daha çok ağlamaya başladım. Başımı eğip bacaklarım üzerinde yukarıya doğru açık ellerime bakıp içimi çekerken 2 bira daha istedi yeni tanıştığım kadın.
- Koşullandırdığımı süşünmezdim asla biliyo musun? Hep derim mutlu olmak bir olay veya insana bağlı değildir, insan kendisi ya mutlu ya mutsuzdur. Ama o o kadar bendendi ki, o kadar bendi ki sanki, düşünemediğimden beni... aah beni... yani olacakları düşünemediğimden sanırım onu hiç ayrı düşünemediğimden. - Ben de aldatıldım. Senin de aldatıldığını görür görmez anladım. Tabii bilmiyorum hayatındaki erkek mi aldattı yoksa çok güvendiğin bir insan güvenini mi kırdı ama aldatılmak aldatılmaktır, ve artık sen de tanıyacaksın aldatılanı.
Ellerimi tuttu, masanın üzerine koydu, bu benim biraz daha dik durmamı sağladı. Ne kadar zamandır o kadar kötü bi pozisyonda oturuyordum bilmiyorum ama sırtımda bir rahatlama hissettim dikleşince, daha da dikleştim sandalyede konumlandım.
- Bak görüyo musun, minicik bir yardımdır insanın kendisini düzeltmesine ön ayak olan, minicik bir etkileşim. İnsan doğru poziyonu bulmaya evrimlenmiştir, kendini daha da kötü bi hale getirip orada bırakmaya değil. İçmek mi istiyorsun şu anda iç, ama bil ki sonsuza kadar içersen sadece uyuşuk bi şekilde yaşayabileceksin, kafanı şu masaya mı vurmak istiyosun vur ama bil ki kafanda bir acıyla yaşayacaksın, başına geleni düşünmeye mi çalışıyorsun düşün ama bil ki sen onu düşünmeye devam ettikçe içindeki boşluğu besleyeceksin sadece. Bırak bi kendini, bi bak gerçekten içmek istiyor musun şu anda yoksa başa çıkamayacağından korktuğun için mi burdasın. - Devam edememekten çok korkuyorum. - Devam etme o zaman, dur bir süre. Sen zannediyor musun ki sürekli devam etmek zorundayız? - Durup napıcam - Ahahhahha hiçbir şey, duran insan bir şey yapmaz ki, kendine en büyük iyiliği yapmış olur sadece. Geçmişi değiştiremezsin, bunu biliyosun. Her ne yaşadıysan yaşandı, bunu sürekli düşünmenin, insanlara anlatıp rahatlamak bahanesiyle tekrar tekrar yaşayıp o duyguya girerek kendini zehirlemenin veya kendini aciz zavallı görmenin sana bir faydası yok, olmaz. Bak bir saat daha otursan deminki gibi ne olacaktı, belin daha çok ağrıyacaktı, peki bir saat daha bir saat daha, bir noktada dikleşmeyecak miydin? Mecbursun dikleşmeye, bu içindeki acıyı da atlatmaya mecbursun, senin mecburiyetin değil bu evrim böyle :) Acıya ne kadar zaman ayırırsan kurtulması da o kadar sürer, o kadar şey yaptım dedin anlatmadılar mı bunları hocaların. - Sen nereden biliyorsun bunları? - Ehehe ben bilmem o dediğini, ama öğretmenim, o kadar çok insan o kadar çok çocuk o kadar çok veli tanıdım, onlara dokunmak zorunda kaldım ki, çok büyük acıların da bir gün geçtiğini gördüm hep. Bugün arkadaşım beni ekince tam kalkıyodum seni gördüm, sende kendi boşluğumu gördüm, yenip içimden attığım boşluğumu. Belki de sıra bende yardım etmek için dedim. - Nasıl yendin boşluğunu peki, nasıl attın içinden? - Onu kabul ederek. Önce kabul edeceksin, yargılamadan. Ben bu hale nasıl düştüm çok egoist bir söz, ben buna nasıl dayanamam da acılı olmaktan daha acınası. Önce kabul et bu senin başına geldi ve seni yerle bir etti, belki hayatım düzenin her şeyin alt - üst oldu, kabul et. Öyle mi bırakacaksın hayatını, alt-üst haliyle mi, elbette hayır zaten bırakamazsın. Kısa süreli sana yetebilecek halini hemen yeniden oluştur, ne lazım ki insana zaten? Mindfull fln onlara takmışsın, tipinden de belli okumuş işi gücü olan bi insansın, işini yapabileceğin minimum hayatı sağla kendine önce, yalnız kendine ama. Bak sonra göreceksin tek noktaya dokunmak neler değiştirecek hayatında.
Gülümsedim, henüz daha gözümdeki yaş kurumamışken gülümsedim. Sildim gözümü, bi saçımı açıp geri topladım şöyle bi etrafa baktım sonra yeni tanıştığım kadına döndüm, haklsıın dedim. Yine kafa sallıyordum ama bu sefer gözüm yaşsız.
- Aah şu bağımlılıklar. - Aah şu bağımlılıklar. - Sormayacak mısın peki başıma ne geldiğini? - Hayır, geçmişi konuşmanın kimseye yaramadığını öğrendim :) - Peki arkadaşlarıma ne dicem? Millet umrumda değil de arkadaşlarıma nasıl anlatıcam? - Arkadaşlarına aldığın kararları söyle sadece, arkadaşım dediğin kimse senin canını acıtmak istemez, anlar halinden, hee noldu noldu diye zorlayanlar olursa tam zamanı onları da tut kolundan sallayıver :D Tutma öylelerini etrafında.
Gülüştük karşılıklı, hayatta hiç derdi olmayan iki kişi gibi gülüştük, son gelen biralar da bitmişti bu esnada. Cüzdanını çıkardı yeni tanıştığım kadın
- Eee haydi bana yol o zaman otobüsü kaçırmiyayım - Saat kaç ki - Geç :) - Teşekkür ederim. - Ne için? Biz sadece sohbet ettik, bu teşekkür gerektiren bir şey değildir. - Olsun, yine de sağol, burada olduğun için. - Onu sen Esraya söyle, o gelebilseydi bu muhabbet olamazdı. - Aaa senin adın ne? - Duygu
Bir anda donakaldım, benim de dedim, kafamı sallayarak. Sessizce gülümsedi, hesabı ödeyip gitti. Ne garip diye düşündüm arkasından, şu anda sanki hiç var olmamış gibi, ama benliğimde etkisi o kadar var olduğunu hissettiriyor ki.
Hesabı ödedim ben de, soğuk sokağa attım kendimi. Rüzgarın iyi geldiğini hissettim, kafamda çok minik kararlar almaya başladım, her kararla daha bir dik durmaya başladığımı hissettim.
1 note · View note
kiymetakgun-blog · 5 years
Text
Hayat
Hayat bazen kimimizin yüzüne güler, kimimizi hayattan sogutur. Beni hayattan soğutmaya devam ederken bir prensle tanıştım. O beni çok seviyor, ben de onu. Bazen arada kavga etsek de ikimiz de birbirimizden ayrılamayiz. Çünkü birbirimizi çok seviyoruz. İnşallah hiç ayrılmayız. O benim can parçam. Belki bazılarımiz şu anda aşk acısı çekiyor, ama onlara söylüyorum yakında hepsi bitecek! Belki sevdiğinize kavusacak bazılarınız, bazılarınız kavusamayacak. Kavusamasaniz bile belki bunda bir hayır vardır deyip önünüzdeki yolu yurumelisiniz. Bu ilk gönderimde bu konuya değinmek istedim. Kendimden örnekler vererek açıklamaya çalışacağım. Ben de ilk başta acı çektim. Ağladım. Geldi Özür Diledi. Affettim. Yine yaptı. O suçluydu belki ben de suçluydum. Ama ben Nerede yaptığımı bilmiyordum. O biliyordu. Ve aynı hatayi bir daha yaptı. Bu sefer affedemezdim. Çünkü beni aldattı. Belki çok seviyorum deyip affedebilirdim ama bu hatalarını kapatmaz, tersine daha da arttırır. Sonra ben sevgili yapınca ooo mekanın sahibi geri geldi egosuyla gelince bu sefer affetmedim yine. Sonra benim biricigim ,mucizemi buldum. Şans eseriydi. Mucize gibi buldum. Ve benim ex ten daha iyiydi. Size son sözüm ex den next olmaz. En azından benim için durum böyle.
1 note · View note
yantekerlek · 5 years
Note
Mevzu çok değer verdiğim birinden haksızlığa uğradım ihanet yalan hepsi ayrıyetten hayal kırıklığı ben kendimi değerli samışım bir tokat gibi yüzüme çarptı umursamazlığı ve sürekli uyardığım bir kişiyle beni aldattı yani konuştu bana karşı dolduruşa geldi bunların hepsi sınav dönemimde oldu mezuna kaldım affedemiyorum ya daha doğrusu affetmem lazım kendim için ama hala pişman olacak diye hırsımdan kendime zarar veriyorum herkes hata yapar biliyorum ki her kulda değerlidir ama çok ağırıma gitti
bu konularda fikir verebilecek bir geçmişe sahip değilim. senin için lise dönemime indim. ben o dönemde ne yapıyordum diye bi gittim. namaz kılmak için abdestimi tutmakla (dışarıda abdest almaktan hoşlanmıyordum) tenefüslerde voleybol oynamakla, ödev varsa onu yapmakla, test çözmekle, baharatlı çubuk krakerle, limonlu maden suyuyla, içine ketçap sıkılan turşu da olsun hasan abi denilen hamburger ekmeği arası tavuk dönerle geçmiş. entrikalar dönerdi okulda, sınıfta. kızlar ağlardı. erkekler topa vururdu. kavgalar olurdu. dövüşler olurdu. ama bunların çok çok dışındaydım. üniversite dönemim de bunlardan çok uzaktı. meslek hayatımda da uzak duruyorum. değerimi kimse belirlemiyor. değerimi ben belirliyorum. insanlar çok önemli, insanlar çok önemsiz. insanlar çok merkezde, insanlar çok kıyıda. insanları anlıyorum, insanları anlamıyorum.
hayat öyle o bana ne dedi, ben ona ne dedimle tüketilecek bir şey değil bana göre. o sebeple bu konu üzerinde seninle konuşup akıllar (?) veremem. bak şöyle yap diyemem. bana çok yabancı.
6 notes · View notes
Text
AYÇA – HERŞEYIN BAŞLANGICI (4)
http://sekshikayelerinioku.wordpress.com/Ayça odasına dönünce bir süre televizyon izlemeye çalıştı. Aklını olanlardan başka şeylere yöneltmeye çalışıyordu. Sonra Piraye’nin odasında bu gece neler olduğunu merak etti. Televizyonu kapayıp balkona çıktı. Yavaşça ilerledi ve dün gece saklandığı yerden Piraye’nin odasına baktı. Hiç ışık yoktu. Biraz daha yaklaşıp daha dikkatli baktı. Oda tamamen boştu.
Yeniden odasının önüne döndü. Bir sigara yakıp uzaktan tatlı tatlı yankılanan denizin sesini dinledi. Sigarası bitince odasına döndü. Yatağının ucuna oturdu ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Sinirleri bozulmuştu. Şu son bir haftada yaşadıkları tüm dengesini altüst etmişti. 1-2 ay öncesine kadar çoğu kişinin gıpta edeceği bir hayatı vardı. Mutlu bir evliliği vardı Tolga’yla. İş hayatı gayet iyi gidiyordu. Artık bir bebek sahibi olmayı düşünüyorlardı ciddi ciddi. Şimdi ise herşey berbat olmuştu.
Kendini acınacak halde görüyordu Ayça. Kocası onu aldatmış, evliliği sona ermeye yüz tutmuştu. Haftalardır cep telefonunu ya hiç açmıyor, ya da Tolga’nın aramalarına cevap vermiyordu.
“Onu ellerimle Mirey’e itiyorum” diye düşündü. Kariyeri de son 1 haftada inanılmaz zarar görmüştü. Neredeyse hiç tanımadığı iki bayinin tecavüzüne uğramış, onların seks kölesi olmuştu. Belki de Sadık ve Mahmut olanları çarpıtarak, allandıra ballandıra her yerde Ayça’yı nasıl becerdiklerini anlatıyorlardı. Bunlar Erman bey’in kulağına giderse işini kaybederdi.
“İnsanların yüzüne nasıl bakarım” diye düşündü. “İstanbul’a döndüğümde belki herkes herşeyi biliyor olacak. Bana bir fahişe gözüyle bakacaklar. Tanrım!” Ve yeniden hıçkırıklara boğuldu.
Yarım saat kadar sonra kendine geldi. Gidip yüzünü yıkadı. Uyumak için yatağa uzandı. Fakat bu sefer de aklı akşam olanlara takıldı. Piraye sanki kendisiyle alay ediyormuş gibi gelmeye başlamıştı. Aptal durumuna düşüyordu.
“Ne biçim arkadaşım var, herkesin önünde beni zora sokuyor” diye düşünmeden edemedi. “Yarın Piraye’yle konuşacağım. Benim düşüncelerime, hayat tarzıma karışmasın. Kendi istediğini yapabilir ama benimle uğraşmasın!” Aklına Tamer geldi.
“Az kalsın, işleri daha da berbat edecektim. Herşey Tolga beni aldattı diye başladı. Şimdi benim yaptığıma bak.” Birden yataktan doğruldu. Tolga’ya telefon etmeye karar verdi. Onu affettiğini söyleyecekti. “Yarın İstanbul’a dönerim” diye düşündü, “Birlikte tatile çıkarız. Herşey yoluna girer.”
Santrali aradı ve İstanbul’daki evinin numarasını verdi. Saat çok geç olmuştu ama sabahı bekleyemiyordu. Çocuk gibi heyecanlanmıştı. Ne yazık ki, bu heyecan kısa sürdü. Santraldeki görevli numaranın yanıt vermediğini bildirdi.
“Nerede olabilir bu saatte. Allah Allah! Dur bir de cepten arayayım.” Günlerdir açmadığı cebini açtı ve Tolga’nın numarasını çevirdi. Telefon kapalıydı.
“Belki santraldeki kız yeterince çaldırmamıştır, Tolga’nın uykusu ağırdır” diyerek evi bir kez de cepten aradı. Defalarca çaldırmasına karşın telefon açılmadı.
Ayça birden büyük bir mutsuzluğa kapıldı. İçini Tolga’nın Mirey’le veya başka bir kadınla birlikte olduğu düşüncesi kemiriyordu. Kendini koca dünyada yapayalnız hissediyordu. Yapayalnız ve mutsuz. Kendi haline sinirlendi sonra.
“Ne yapıyorum ben?” diye düşündü, “Herkes keyfine bakıyor, benim halimse ortada. Ben miyim sanki tüm olanların sorumlusu?” Tolga’ya karşı büyük bir öfke duydu. “Beyefendi kimbilir nerede, kimlerle… Ben de oturmuş ağlıyorum. Hayır böyle devam edemem.”
Yataktan kalktı, yeniden balkona çıkıp temiz hava aldı. Sonra kararlı bir şekilde içeri girdi. Ayakkabılarını giydi ve kapıya yöneldi. Tamer oda kapısının çalınmasıyla uyandı.
– “Ne oluyoruz yahu bu saatte?” diyerek doğruldu, saatine baktı. Saat 3’ü geçiyordu. Çarşafı çıplak vücuduna sarıp kapıyı açmaya gitti. Kapıyı aralığından dışarı bakınca gözlerine inanamadı. Kapıdaki Ayça’ydı.
– “Aaa. Ayça! Hoşgeldin. Bişey mi oldu?”
– “Hayır, endişelenme. Uyku tutmadı. Belki biraz konuşuruz dedim.” Gözleri Tamer’in yarı çıplak vücuduna takılmıştı.
– “Uygun değilsen gideyim.”
– “Hayır hayır. Ne münasebet! Sadece biraz şaşırdım da. Gelsene içeri. Kusura bakma, oda biraz dağınık.”
– “Boşver dağınıklığı. Tatildeyiz.”
Ayça doğruca balkona yöneldi.
– “Senin odanın manzarası çok güzelmiş. Hem denizi görüyor, hem dağları. Kıskandım seni.”
– “Şey evet. Pek manzarayla ilgilenmedim ama…”
– “İçecek bişeylerin var mı? Keşke odadan getirseydim bişeyler.”
– “Alkollü bişey yok. Oda servisi unutmuş bu sabah. Kola var. İçer misin?”
– “Ok. Kola iyi gelir.”
Böylece gecenin üçünde Tamer’in yatağının kenarına oturup kola içmeye başladılar.
– “Söylesene Tamer, neden evlenmedin? Yanılmıyorsam 36 yaşındasın.”
– “Bilmem. Fırsat olmadı sanırım veya uygun birini bulamadım. Neden sordun?”
– “Yakışıklı bir erkeksin. Bekar olmanın cazibesi ne merak ettim.”
– “Bu işler şans işte. Ne bileyim. Senin gibi biri karşıma çıksa belki çoktan evlenirdim.”
– “Beni bu kadar beğeniyor musun?”
– “Evet. Hem de çok. Bu sabah seni plajda gördüğümde, ‘tamam’ dedim, ‘işte aradığım kız.”
– “Bana bu gece benden hoşlandığını söylemiştin ya…”
– “Evet. Bu seni kızdırdı mı?”
– “Hayır. Neden kızdırsın ki? Beğenilmek tüm kadınların hoşuna gider. Bilmeni istiyorum ki, ben de senden hoşlandım.”
– …..
– “Düşündüm de, hayat kısa ve birkaç gün sonra tatilimiz bitecek. Neden kendimizi rahat bırakmayalım? Birbirimizi mutlu edebiliriz.”
– “Demek beni mutlu edeceksin. Bunu nasıl yapmayı planlıyorsun?”
– “Şortunu çıkarmaya ne dersin?”
Bu teklife karşı koymak imkansızdı Tamer için. Bir çırpıda şortunu çıkardı. Penisi şimdiden sertleşmeye başlamıştı. Sırtüstü uzandı. Karşısına çıkan fırsata inanamıyordu. Ayça ağır hareketlerle bluzunu, pantolonunu ve ayakkabılarını çıkardı. Yatakta çırılçıplak yatan ve an be an penisi büyüyüp dikilen Tamer’in karşısında iç çamaşırlarıyla durdu. Tamer’le gözgözeydiler.
Yavaşça ilerledi, yatağın kenarına oturdu ve ağır hareketlerle Tamer’in penisini avucunun içine aldı. Tamer titredi ve kasıldı. İnanılmaz zevk aldığı belliydi. Ayça yumuşak hareketlerle Tamer’e mastürbasyon yaptırmaya başlamıştı. Tamer Ayça’nın saçlarını okşuyor, onu soyunmaya ikna etmek istiyordu.
– “Harikasın Ayça. Nefis! Okşa onu, evet. Devam et!”
Ayça birden avucundaki canavarı bırakınca Tamer’den bir hayalkırıklığı nidası yükseldi.
– “Neden durdun? Ne olur, devam et.”
Ayça’nın niyeti durmak değildi. Kısa bir süre yarattığı canavara baktıktan sonra ellerini sırtına götürdü ve sütyeninin klipsini açtı. Az sonra iri göğüsleri tüm ihtişamıyla Tamer’in karşısındaydı. Bu gece Tamer’e bişey yaptırmamaya niyetliydi herhalde ki, Tamer’in kucağına tırmandı ve göğüslerini emzirmek istercesine ağzına dayadı. İlk karşılaştıkları andan beri çıplak hayal ettiği göğüsleri dudaklarına sunulurken bulan Tamer, biberon isteyen bir bebek gibi saldırdı. İki eliyle yanlardan kavradı ve çılgınca emmeye başladı.
Ayça’nın gırtlağından bir zevk iniltisi yükseldi. Tamer sımsıkı tuttuğu göğüsleri iştahla yaladı, irileşmiş uçlarını emip-kemirdi, yumuşak etleri tatlı tatlı ısırdı, arzuyla yüzüne sürttü. Yaklaşık 5 dakika süren bu göğüslere tapınma seremonisinden sonra Ayça da iyice tahrik olmuş, her şeyi yapabilecek kıvama gelmişti.
Göğüslerini Tamer’in dudaklarından ve ellerinden kurtardı ve erkeğinin dudaklarına yapıştı. Çılgınca bir arzuyla ve müthiş bir açlıkla öpüşmeye başladılar. Birkaç saat önceki tutkulu öpüşmeleri bunun yanında solda sıfır kalırdı. Öpüşmüyorlar, adeta birbirlerini yiyorlar, içiyorlardı.
Artık kimin olduğu iyice karışan diller dans ediyor, genç çift dilleri yardımıyla birbirlerinin ağzının her noktasını keşfediyordu. Öpüşmenin şiddetinden çenelere kadar her yerleri, tükürük ve salya içinde kalmıştı. Nice sonra nefes nefese kalıp ayrıldıklarında Tamer,
– “Seni seviyorum Ayça. Daha önce böyle öpüşen bir kadın görmemiştim” dedi.
– “Ben de daha önce hiç kimseyle böyle öpüşmemiştim.”
– “Hadi Ayça, biraz önceki gibi küçük Tamer’le ilgilen. Ama bu sefer dudaklarınla.”
Oral sekse çok da meraklı olmayan Ayça bir an tereddüt ettiyse de kararını verdi ve Tamer’in bacaklarının arasına kaydı. Bu gece tüm sınırlarını aşacaktı. Kan basıncıyla kazık gibi ve başı kocaman olmuş penisin önce başını öpmeye başladı. Dudaklarının temasıyla Tamer kendine engel olamadı:
– “Ohh! Hadi sevgilim, em onu, yala! İyice hakkını ver!”
Ayça bu gece partnerinin bir dediğini iki etmemeye azimliydi. Hem şu an önünde nabız gibi atan ve gayet temiz, traşlı bu penise daha önce hiç kimseninkine istemediği kadar oral seks yapmak istiyordu. Yumuşak hareketlerle penisin iyice kızarmış başını dudaklarının arasına aldı ve emmeye başladı.
Ağzı alıştıkça gitgide daha büyük bir kısmını ağzının içine alıyordu. Arada bir emmeyi kesiyor, kayganlaşması için dilini penisin gövdesinde dolaştırıyor, uzun uzun yalıyordu. Böylece kısa sürede Tamer’in penisinin büyük bir kısmını rahatlıkla ağzına sokmaya başladı.
Ayça’nın ağzının nemli sıcaklığı, dilinin kaygan teması Tamer’i kendinden geçirmişti. İki eliyle birden Ayça’nın başına bastırıyor, kendi belirlediği ritimle emdirmek istiyordu. Ayça’yı dudaklarıyla kendine mastürbasyon yapmaya zorluyordu. Bu şekilde biraz daha devam ederlerse, Ayça’nın bir türlü aklından çıkaramadığı yüzüne boşalması an meselesiydi.
– “Devam et canım, devam et. Sakın ritmini bozma. Ohh! Kasıklarım patlayacak.”
Bu son sözlerle Ayça bir an durakladı. Tamer her an ağzına boşalabilirdi. Bu alışık olmadığı ve istemediği bir şeydi.
– “Neden durdun? Lütfen, lütfen emmeye devam et. Ağzınla boşalt beni.”
– “Tamer, buna emin değilim. Pek yapmadım da.”
– “Senin de hoşuna gidecek. Bunda çekinecek bişey yok ki! Gayet sağlıklı bişey.”
– “Bilmiyorum. Bu çok mu önemli?”
– “Evet! Çok istiyorum. Bak gör, senin de hoşuna gitmezse bir daha asla yapmayız. Hem beğenmezsen tükürürsün. Hadi şimdi devam et.”
Ve Ayça devam etti. Hem de bir an önce sonuca ulaşmak için bir yandan müthiş bir istekle emerken, eliyle de Tamer’in taşaklarını okşamaya, sıkıştırmaya başladı. Derken dilinde hafif bir acılık hissetti. Bu, Tamer’in önden kaçıveren sperm sıvılarıydı.
Penisin başını yalayarak iyice tadına baktı ve hiç te kötü olmadığını düşündü. Bunun üzerine Tamer’in penisini gitgide hızlanan bir tempoyla somurmaya başladı. Neredeyse gırtlağına kadar sokuyor, bir an durup, ağzının içinde pıt pıt atan penisi hissediyor, sonra yeniden emmeye devam ediyordu. Penisle dudakları ve dili arasında tükürükten köprüler, baloncuklar oluşuyordu.
– “Geliyorum Ayça. Geliyorum. Ağzına geliyorum, ohhhh!”
Tamer’in tüm vücudu elektriğe kapılmış gibi kasılmaya, zangır zangır titremeye başladı. Hareketleri kontrolünden çıkmıştı. Ayça hiç ara vermeden emmeyi sürdürdü. Birden ilk sperm dalgası gırtlağına kadar çarptı. Bir an boş bulunup durakladı. Tamer yalvaran gözlerle devam etmesini istedi. Zevkten sesi çıkmıyordu.
Bu ilk sperm dalgasını bir anda yutan ve tadı hoşuna giden Ayça, emmeye devam etti. Tamer önce katı katı, ardından fışkırırcasına boşaldı. Kaç zamandır biriktirdiği tüm spermlerini Ayça’nın sıcacık ağzına gönderdi. Ayça hiç ara vermeden, hem emiyor, hem yutuyordu. Tamer’in orgazmı yaklaşık 20 saniye sürdü ve sonunda Ayça ağzındaki penisi çıkardığında, ortada tek bir damla bile sperm yoktu. Penis, pırıl pırıl ve tertemizdi. Tamer minnettar gözlerle Ayça’ya baktı.
– “Teşekkür ederim Ayça. Bana hayatımın orgazmını yaşattın. Ben de altta kalmak istemem. Göreceksin seni uçuracağım.”
– “Buna hiç şüphem yok. Ama bana bu gecelik bu kadarı yetti. Neredeyse sabah oluyor. Biraz uyumalıyız. Yoksa yarın sersem gibi oluruz. Daha yapacak çok işimiz var.”
Ve erkeğinin penisinin başına ve ardından dudaklarına küçük birer öpücük kondurarak yatağa yüzükoyun uzandı. Gözlerini kapattı. Ağzından daha önceleri müthiş iğrendiği sperm tadı vardı. Ama artık iğrenmiyordu. Aksine yaptıkları çok hoşuna gitmişti.
“Daha hayatta öğreneceğim neler var kimbilir” diye düşündü. Az sonra iki sevgili derin bir uykuya dalmışlardı.
İki sevgili sabah kapının ısrarlı çalınmasıyla uyandılar. Şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Tamer beline çarşafı dolayıp kapıyı açmaya gitti.
– “Nerdesin ya! Merak ettik. Saat 11 oldu. Kahvaltıya inmedin. Ayça da yok ortalıkta. Odasında da değil.”
Sinan ve Piraye’nin seslerini duyan Ayça bir an panikledi. Tamer’in yatağında ve çırılçıplaktı. Bu inanılmaz bir rezalet olabilirdi. Tamer’in kemkümleri arasında Sinan arkadaşına aldırmaksızın odaya daldı. Yatakta çarşafları aceleyle üzerine çekmiş Ayçayla karşılaşınca, bir an şaşırdıysa da gülümseyerek,
– “Piraye gel bak kim var burada! Boşuna korkmuşuz.” Piraye de merakla odaya girdi ve Ayça’yı karşısında bulunca:
– “Off Ayça! Allah iyiliğini versin. Ödümü kopardın. Başına bir iş geldi sandım. Hadi kalk. Saat 11.”
– “Tamam, tamam. Niye bu kadar merak ettiniz ki? Çocuk değilim.”
– “Çocuk olmadığın her halinden belli.”
Sinan bu sözleri söylerken bir yandan da Piraye’ye çapkınca göz kırpmıştı.
Ayça hayatında bu kadar utandığını hatırlamıyordu. Evli barklı kadın başka bir erkeğin yatağında basılmış gibiydi. Kendini ucuz bir fahişe gibi hissediyordu. Durumun tuhaflığını farkeden Tamer,
– “Hadi çocuklar. Siz sahile gidin. Biz birazdan geliyoruz” diyerek Sinan ve Piraye’yi gönderdi. Ayça’nın yanına oturdu ve saçlarını okşayarak,
– “Hadi Ayça, asma suratını öyle. Hepimiz yetişkin insanlarız. Sinan’la da Piraye’nin birlikte olduklarını bilmediğini söyleme bana. Herkes istediğini yapmakta özgür.”
– “Evet ama.. Bilmiyorum. Ben evliyim.”
– “Olsun. Evliliğinde sorunlar olduğunu, ayrı yaşadığınızı Piraye anlatmıştı. Dert etme bunu.”
– “Demek Piraye herşeyi anlattı. Bravo! Onunla da konuşacak iki çift lafım olacak. Neyse, sanırım kimsenin kimseye bişey söyleyecek hali yok. Temiz havlun var mı?”
Böylece yarım saat sonra Ayça ve Tamer plaj kıyafetleriyle deniz kenarına indiler. Erkekler içecek birşeyler almak için uzaklaştıklarında Ayça,
– “Aferin sana Piraye! Tüm sırlarımızı anlatmışsın. Senin ağzında bakla ıslanmaz mı?”
– “Ne kızıyorsun ki! Kocandan ayrı yaşaman saklanacak bişey mi? Hem evli, hem de benimle tatilde olman kolay açıklanabilecek bir durum değildi.”
– “Boşversene. Sana güvenmiştim. Beni yanılttın.”
– “Kızım bırak şimdi namuslu taze pozlarını. Az önce gördük halinizi. Hah ha! Ay ilahi Ayça, hiç aklıma gelmezdi bu kadar çabuk yelkenleri indireceğin. Tebrik ederim. Doğru yolu buldun.”
– “Böyle konuşma. Kendimi fahişe gibi hissediyorum.”
– “Ne alakası var? İstediğinle yatarsın, bunda utanacak bişey yok. Ne demek fahişe gibi hissetmek, ben de Sinan’la yatıyorum. Fahişe mi oldum şimdi?”
– “Bu farklı. Sen bekarsın, ben evliyim.”
– “Farketmez. Senin evliliğin de bitmek üzere.”
– “Hayır. Ben Tolga’dan ayrılmayı düşünmüyorum.”
– “İyi ayrılma o zaman. Ama senin adına gerçekten seviniyorum. Güzel kadınsın. İnsan bu yaşları bir daha bulamaz. Hayatın tadını çıkarmak hakkın.”
Bu konuşmalar Ayça’nın biraz da olsa moralini düzeltmişti. Dörtlümüz bütün gün plajda kaldılar. Bol bol yüzdüler, kağıt oynadılar, uyukladılar, güneşlendiler. Kısacası iyi vakit geçirdiler. Saatler geçtikçe Ayça kendini rahatlamış hissediyordu. Neşesi yerine gelmişti. Tamer kendisine çok iyi ve centilmence davranıyor, onu rahatsız edecek hiç birşey yapmıyordu.
Böylece akşam üzeri güle eğlene odalarına yöneldiklerinde herkesin keyfi yerindeydi. Dün gece çok içip, yorulmuşlardı. Bu gece otelde kalacaklar, güzel bir akşam yemeği yiyip sohbet edeceklerdi. Bir saat sonra restoranda buluşmak üzere sözleşip odalarına dağıldılar.
Ayça odasında duşunu aldıktan sonra güneşte yanan vücuduna krem sürerken dün gece yaşadıklarını düşünüyordu. Bugüne dek yapacağını hiç düşünmediği birşey yapmıştı. Bir gün önce tanıştığı bir adamla birlikte olmuştu. Daha doğrusu birlikte olmamıştı da ona oral seks yapmıştı.
Üstelik daha önce kimseye yapmadığı birşeyi yapmış, Tamer’in spermlerini yutmuştu. Ve bundan da büyük zevk almıştı. Oral seks yaparken Tamer’in tam anlamıyla kendisine teslim oluşunu, çılgınlar gibi titremesini ve kasılmalarını unutamıyordu. Yaptığından pişmanlık duymadığını düşündü. Artık eski Ayça değildi ve bundan en küçük bir rahatsızlık hissetmiyordu. Yeni bir hayat, yeni olasılıklar, yeni heyecanlar ve zevkler kendisini bekliyorlardı.
Akşam yemeği çok neşeli bir havada geçti. Tamer ve Sinan sürekli espriler yaparak herkesi güldürüyorlardı. Ayça kendini uzun zamandır hissetmediği kadar mutlu ve keyifli hissediyordu. Piraye de halinden çok memnun görünüyor, Sinan’la kumrular gibi sevişiyordu. Ayça da Tamer’in arada elini tutmasına veya kolunu okşamasına izin veriyordu. Uzaktan izleyenler, masadakilerin yeni evli iki çift olduğunu düşünürdü.
Yemekten sonra bu akşam nereye gitsek muhabbetine geçildi. Bir süre karar veremeden konuştular. Sonunda Sinan,
– “Neden bir yere gitmek için bu kadar kasıyoruz ki? Bu gece de otelde kalalım. Birimizin odasında toplanalım. Mesela benim odamın manzarası çok iyi. Terasta sohbet ederiz. Kağıt oynayabiliriz. Ne bileyim, değişiklik olur.”
– Bu fikir herkesin hoşuna gitti. Bütün gün güneşin altında uzanmaktan, denize girmekten kendilerini biraz yorgun hissediyorlardı ve otelde kalma fikri gayet cazipti. Böylece kahvelerini Sinan’ın odasında içmeye karar verip, asansörle otelin en üst katındaki odaya çıktılar.
Terasın manzarası gerçekten güzeldi. Yaz akşamının tatlı serinliği yüzlerini okşuyordu. Kahvelerini içtiler. Havadan sudan konuştular. Saat 11’e doğru Sinan,
– “Bir fikrim var. Hadi bir oyun oynayalım” dedi.
– “Ne oyunu?”
– “Şişe çevirmece.”
– “Bildiğimiz şişe çevirmece mi?”
– “Aynen. Yıllardır oynamadım. Ne dersiniz, çok eğleniriz.”
– “Ben hiç oynamadım. Nasıl oynanıyor?”
– “Aman Ayça, nasıl bilmezsin? Herkes sırayla boş bir şişeyi yerde çevirecek. Şişenin ağzı kimi gösterirse, şişeyi çeviren ona bir soru soracak. Sorular konusu ne olursa olsun yanıtlanmak zorunda.”
– “Tüm sorular mı?”
– “Evet. İstisnasız. Hadi oynayalım.”
– “Ama önce boş bir şişe bulmamız lazım.”
– “Minibardan şarap alalım. Soğuk soğuk nefis gider.”
Böylece bizimkiler bir şişe beyaz şarabı aceleyle içtiler. Yaklaşık 20 dakika sonra hepsi Sinan’ın geniş yatağının kenarlarına yerleşmişlerdi. Piraye,
– “İlk ben çevirmek istiyorum” diye atıldı.
Diğerleri buna karşı çıkmadılar. Bunun üzerine Piraye şişeyi çevirdi, şişe epey bir dönüp, sonunda Sinan’ı gösterdi. Piraye şöyle bir düşündü.
– “Söyle bakalım Sinan. Bu oyunu neden oynamak istedin?”
– “Hmm. Aklıma geldi işte. Öylesine.”
– “Bu cevap sayılmaz. Adam gibi cevap ver.”
– “Ya, eskiden birkaç kere tatillerde oynamıştım arkadaşlarla. Çok eğlenmiştik. Hem bu oyun sayesinde insanlar birbirleriyle iyice kaynaşıyorlar.”
– “Sence biz yeterince kaynaşmadık mı?”
– “İyiyiz. Ama daha iyi olabiliriz.”
Sinan bu son cümleyi bariz bir gülümsemeyle söylemişti. Ardından şişeyi bu kez Sinan çevirdi. Şişe epey dönüp sonunda Ayça’yı gösterdi.
– “Ayça, şu konu artık netleşsin. Evli misin, boşandın mı? Kocanla birlikte mi yaşıyorsun, ayrı mısınız, yani nedir durumlar?”
– “Birden çok özel olmadı mı?”
– “Bu oyunun kuralı bu. Tüm sorular cevaplanmalı.”
– “Pekala. 6 yıllık evliyim. 2 aydır ayrı yaşıyoruz.”
– “Neden ayrı yaşıyorsunuz?”
– “Sorunu sordun, cevabını verdim. İki soru hakkın yok.”
– “Tamam.”
Bu sefer şişeyi Ayça çevirdi ve şişe Sinan’da kaldı.
– “Şimdi de sen söyle Sinan. Sorum bana sorduğunun aynısı.”
– “Ok. Ben de evliyim. Karımla birlikte yaşıyorum. That’s all!”
Şişe bu kez Tamer’de durdu. Sinan:
– “Tamer, eski dostum. Söylesene dün gece Ayça’la yattın mı?”
Bu soru üzerine, Ayça ayağa kalktı.
– “Saçmalama Sinan. Bu ne biçim soru? Kendine gel.”
– “Kızmasana Ayça. İstediğimi sorarım. Hem neden bu kadar tepki veriyorsun ki?”
– “İnsanların mahremiyetlerine tecavüz ediyorsun.”
– “Evet, ama bu oyunun güzelliği burada. Bekle gör, birazdan nasıl eğleneceğiz.”
– “Evet ama Ayça. Oyun bozanlık yapma. Şurada bizbizeyiz. Rahat olsana biraz.”
Bu son sözler Piraye’ye aitti. Ayça ne diyeceğini bilemedi. Hızla bir durum değerlendirmesi yaptı. Devam etmeye karar verdi. Nasıl olsa herşey ortadaydı. Sesini çıkarmadan oturdu.
– “Hadi bakalım Tamer. Cevabını bekliyoruz.”
– “Hayır. Yatmadım.”
– “Nasıl yani, yalan söyleme. O halde neydi sabahki durumunuz?”
– “Tek soru hakkın vardı. Başka zamana sakla.”
Ve şişeyi Tamer çevirdi. Şişe Ayça’da kaldı.
– “Bu akşam da çok şanslıyım. Tüm sorular bana soruluyor.”
– “Söylesene Ayça. Kocanla neden ayrı yaşıyorsunuz?”
– “Herhalde bu gece özel hayatımı didik didik etmeye karar verdiniz. Neyse, ne yapalım, bir kere başladık.”
– “Evet, cevabını alalım.”
– “Ayrı yaşıyoruz çünkü…Eee, çünkü beni aldattı.”
Bunun üzerine Tamer ve Sinan bir ağızdan,
– “Aaa. Olur mu öyle şey? Haksızlık bu. İnsan senin gibi birini nasıl aldatabilir?”
– “Oluyor işte!”
– “Hadi devam.”
Ayça şişeyi çevirdi ve sıra Piraye’ye geldi.
– “Evet Piraye hanım. Biraz da siz konuşun bakalım. Söyleyin bakalım, Sinan’la çıkıyor musunuz?”
– “Çıkmak mı? Birlikte olmayı kastediyorsan, evet. Sinan’la sevişiyoruz.”
– “Çok açık bir cevap oldu. Teşekkür ederim.”
– “Bişey değil.”
Piraye’nin sorusu Sinan’aydı.
– “Sinan, benimle birlikteyken kendini nasıl hissediyorsun? Sence biz yatakta iyi bir ikili miyiz?”
– “Piraye, bakıyorum direkt gidiyorsun. Güzel. Soruna gelince, seninle yatakta kendimi müthiş hissediyorum. Beni uçuruyorsun. Senin gibi muhteşem bir kadınla sevişmek beni inanılmaz mutlu ediyor. Umarım sen de benim performansımı beğeniyorsundur?”
Piraye sadece gülümsedi. Sinan şişeyi çevirdi ve şişe yine Ayça’da kaldı.
– “Evet Ayça. Yarım kalan hesabı görelim. Dün gece Tamer’le yatmadıysanız, ne yaptınız? Çok merak ettim.”
– “Korkunç bir adamsın Sinan. Bunu neden bu kadar merak ediyorsun?”
– “Boşver. Sen sadece soruma cevap ver.”
– “İyi. Tamer’le yatmadık. Oral seks yaptık.”
– “Wovvvv. Harika. Teşekkürler.”
Ayça kıpkırmızı olduğunu hissetti. Hepsi ona gülümseyerek bakıyorlar gibiydi. Konuyu dağıtmak için şişeyi çevirdi. Şişe Piraye’de durdu.
– “Piraye, az önce çok güldün. Sen söyle, Sinan’a oral seks yapıyor musun?”
– “Evet. Hem de her defasında. Oral sekse bayılırım. Laf aramızda bu konuda çok iyiyimdir. Değil mi Sinan?”
– “Evet canım. Ben hayatımda senin gibisini görmedim.”
Bizimkiler oyuna devam ederken, bir yandan da minibarı temizleme operasyonu yapıyorlardı. Kısa zamanda bu denli açılmalarında çakırkeyif olmalarının da payı vardı. Piraye’nin çevirdiği şişe Tamer’i işaret etti. Piraye,
– “Tamer. Sen hoş bir adamsın. Sanırım epey kadınla birlikte olmuşsundur. Söylesene Ayça’nın oral seksi kuvvetli mi?”
– “Piraye, bakıyorum sürekli belden aşağı çalışıyorsun. Neyse, sorunun cevabı evet. Hem de çok kuvvetli.”
– “Güzel.”
Şişeyi bu kez Tamer çevirdi ve tesadüf bu ya, şişe Ayça’da kaldı.
– “Ayça. Benden hoşlanıyor musun?”
– “Bence soru hakkını boşa kullandın. Bunun cevabını dün gece almıştın.”
– “Hahaha”.
Bir sonraki soruyu Ayça, Piraye’ye sordu.
– “Piraye, Sinan’la neden yatıyorsun?”
– “Çünkü beni tahrik ediyor. Müthiş bir kondisyonu var.”
Yeniden gülüşmeler. Ardından bir soru da Piraye’den Tamer’e geldi.
– “Tamer, sana oral seks yapmamı ister misin?”
Tamer kızardı. Ayça içten içe Piraye’ye müthiş bir öfke duydu. Resmen Tamer’e asılıyor diye düşündü.
– “Bilmiyorum. Sanırım evet. İsterim.”
Böylece bu sorudan itibaren Tamer’le Piraye açık açık oynaşmaya başladılar. Sinan bundan hiç rahatsız olmuyor, her halinden gayet eğlendiği belli oluyordu. Ayça herkese kızıyordu. Kadınsı güdüleri de ayaklanmıştı. Piraye’nin ilgi odağı olması, onun da havalara girmesi sinirine dokunuyordu.
Saat gece yarısını geçmişti. Minibar boşalmış, herkes ciddi ciddi sarhoş olma noktasına gelmişti. Sinan yeni bir öneri getirdi.
– “Bence oyunu biraz değiştirelim. Şişe kimde kalırsa hem soruyu cevaplasın, hem de üstündeki giysilerin bir parçasını çıkarsın.” Piraye hemen:
– “Bana uyar.” Tamer,
– “Bana da.”
Ayça işlerin kontrolden çıkmaya başladığını düşünüyordu. Şu anda kalkıp gitmeyi düşündü. Ama bunu yapamazdı. Korkan o olmamalıydı.
– “Bana da uyar.”
– “Harika. O halde devam edelim.”
Sıra Sinan’daydı ve soru Piraye’ye gitti.
– “Hiç grup seks yaptın mı?”
Piraye önce ayakkabılarını çıkardı, ardından cevapladı.
– “Hayır. Ama denemek isterim.”
Ardından sıra Tamer’e geldi.
– “Tamer, benimle ne zaman sevişmek istiyorsun?”
Ayça içinden “oha” demekten kendini alamadı.
– “Sen ne zaman istersen.”
Tamer t-shirtünü çıkardı. Şişeyi çevirdi ve soru Ayça’ya gitti.
– “Ayça, Piraye ile sevişirsem bana kızar mısın?”
– “Hayır. Neden kızayım? İstediğini yapmakta özgürsün.”
Ayça da ayakkabılarını çıkardı. Soru Piraye’ye gitti.
– “Piraye, neden bu kadar isteklisin?”
Piraye güldü ve gömleğini çıkardı. Siyah sütyeni dolgun göğüslerine çok davetkar bir görünüm veriyordu.
– “Sence ben çok mu istekliyim. Bence sen de en az benim kadar isteklisin. Neyse, istekliyim çünkü tatildeyiz ve eğlenmek istiyorum.”
Bir sonraki soru Sinan’aydı.
– “Sinan sen de Ayça’la sevişmek istiyor musun?”
Sinan direkt pantolonunu çıkardı. Slibinin içinden penisi kocaman görünüyordu. Bir an herkesin gözü ona takıldı.
– “Evet. Ayça’yı arzuluyorum. Belli olmuyor mu? Hahha!”
Şişe Ayça’yı gösterdi.
– “Ayça benimle sevişir misin?”
Ayça artık herşeyin kontrolden çıktığını biliyordu. Ama sonuna dek gitmeye kararlıydı. Küpelerini çıkardı.
– “Olabilir. Baksana, Piraye’yi çok mutlu etmişsin. Onun zevkine güvenirim.”
– “Vaay, iyi cevap.”
Ayça’nın çevirdiği şişe Piraye’ye yöneldi.
– “Piraye, söylesene nereye kadar soyunacaksın?”
– “Arkadaşlar, Ayça çok iyi oynamaya başladı. Ayçacığım, sonuna kadar diyorum sana.”
– Ve Piraye muhteşem bacaklarını zaten pek de gizlemeyen eteğini bir çırpıda çıkarıverdi. Artık üzerinde sadece siyah sütyeni ve g-stringi kalmıştı. İtiraf etmek gerekir ki, harika görünüyordu.
Erkeklerin nefes alış verişleri hızlanmıştı. Sıra Tamer’e geldi.
– “Tamer, hiç anal seks yaptın mı?”
– “Yapmadım. Denemek isterim ama fırsat olmadı.”
Tamer de pantolonunu çıkardı. O da kazık gibi olmuştu. Üzerinde sadece külodu ve ayakkabıları vardı. Şişe Piraye’ye gitti.
– “Piraye, merak ettim de. Seninle yapacağımız oral seksten sonra, bir ara, anal sekse izin verir misin?”
– “Al işte! Hahha. Hiç bu kadar eğlenmemiştim.”
Bu sözler Sinan’a aitti.
– “Olabilir. Bu biraz senin ikna kabiliyetine bağlı.”
Piraye ağır hareketlerle sütyenini kopçalarını çözdü ve askıları omuzlarından sıyırıp çıkardı. Şimdi herkes büyülenmiş gibi ona bakıyordu. Göğüsleri harika görünüyordu. Piraye’nin sorusu Sinan’a gitti.
– “Sinan, Tamer’le ikinizi birlikte istiyorum desem, ne dersin?”
– “Hmm. Sen ikimize birden yeteceğine inanıyorsan, neden olmasın?”
Sinan’ın sorusu Ayça’yaydı.
– “Ayça, bugüne dek kaç farklı erkekle yattın?” Ayça önce gömleğini çıkardı. İçinde beyaz renkli sütyeni vardı. Cevabını verdi
– “Dört…” Ayça, sorusunu Sinan’a yöneltti.
– “Sen bu kadar özgür hareket ederken, eşin de şu an senden daha yakışıklı olduğunu düşündüğü biriyle sevişiyor olsa, buna nasıl tepki verirdin?”
– “Güzel soru. Sanırım benden daha yakışıklı bir erkek onu istemezdi.”
– “Farketmez. Varsayalım dedim.”
– “Ok. Buna çok kızardım. Ama bilmiyorum. Belki de olabilir. Hiç düşünmemiştim.”
– “Ok.”
Bu arada Sinan t-shirt’ünü de çıkarıp, sadece külotla kaldı. Sorusu Piraye’ye gitti.
– “Piraye, sen, ben ve Tamer sevişirken, sence Ayça’da bize katılmalı mı?”
Piraye cevap vermeden önce kahkahayı koyverdi. Çok sarhoş olduğu her halinden belliydi. Ayağa kalktı; üzerinde sadece külodu vardı. Sinan ve Tamer nefeslerini tuttular. Ayça merakla ve ilgiyle izliyordu. Az sonra kendi başına da benzer bir durum gelecekti. Piraye arkasını döndü. G-string’inin saklamadığı poposu inanılmaz güzellikteydi. Eli g-string’in yan ipine gitti ve bir hamlede ipi çözdü. Siyah bez parçası kalçalarının arasından kayıp gitti. Artık çırılçıplaktı. Bir anda yüzünü gruba döndü. Aşk üçgeni muntazaman traşlanmıştı. Sadece dibe doğru simsiyah kıllar vardı. Bir an ayakta kalan Piraye yerine oturdu. Artık oyuna çırılçıplak devam edecekti.
– “Bence katılmalı. Halinizden anladığıma göre siz çok azdınız. Ben tek başıma sizinle başa çıkamam.”
Piraye’nin sorusu Sinanaydı. Tamer,
– “Ooo. Hile mi yapıyorsunuz? Sen ona, o sana.”
– “Merak etme, çıkaracak giysisi kalmayanların soruları bir yanlarındakine gider.”
Piraye sorusunu sordu.
– “Sinan, Ayça’la sevişirsen, sana en çok ne yapmasını istersin?”
Sinan cevap vermeden önce külodunu çıkardı. Ayça karanlıkta balkondan az buçuk görmüş olduğu penisin büyüklüğü karşısında şok oldu. Kocaman, kazık gibi sertleşmiş, kıllı bir şeydi.
Bir an aklından bu dev penisi emmek geldi. 2 gündür Piraye’yle birlik olup, kendisiyle dalga geçen Sinan’a bu işin nasıl yapıldığını göstermek istedi. Sinan’ın sesi düşüncelerini böldü.
– “Bence Ayça’nın muhteşem kalçaları var. Bana arkadan vermesini isterim.”
Ayça hariç herkes gülüştü. Ayça sesini çıkarmadı. Sıradaki soru Tamer’e yöneldi.
– “Tamerciğim, eski dostum, söyle bize dün gece Ayça sana oral seks yaparken neler hissettin?” Tamer cevabı bekletmeden verdi.
– “Zevkten öleceğimi sandım. İnanılmaz güzeldi. Bu kadar yetenekli olduğunu tahmin edemezdim.”
Ve Tamer de külodunu çıkardı. Sadece ayakkabıları kalmıştı. Onları da çıkardı. Artık Ayça hariç herkes çırılçıplaktı. Ayça sıranın her halükarda kendisine geldiğini biliyordu. Bu oyuna devam etmeye de pek gerek kalmamıştı. Ayağa kalktı. Herkes heyecanla kendisini izliyordu. Sessizlikten odadakilerin nefes alışları duyulabilirdi. Beyaz bermudasının düğmelerini açtı, bermudayı nefis kalçalarından sıyırıp çıkardı. Artık üzerinde külot ve sütyeni kalmıştı.
Ayça’nın içkiden başı dönüyordu. Olanları ve olacakları yargılama yeteneğini neredeyse kaybetmişti. Tek bildiği artık eski Ayça olmadığı, tüm duvarlarını yıktığı ve içinin seks isteğiyle tutuştuğuydu.
Bardağının dibinde kalan içkiyi yudumladı. Tamer’e doğru ilerledi. Arkasını döndü, eğildi ve hareketleriyle Tamer’den sütyeninin kopçalarını açmasını istediğini belli etti. Tamer elleri titreyerek Ayça’nın sırtına uzandı. Birkaç saniye becerip kopçaları açamadı. Piraye kıkırdamaya başlamıştı.
Sonunda kopçalar açıldı, Tamer ellerini Ayça’nın omuzlarındaki askılardan geçirdi, sütyeni hızla çıkarıp koltuğa fırlattı. Ayça’nın çıplak göğüsleri ortamda yeni bir heyecan dalgasına yol açtı. Sinan kendisini tutamayıp,
– “çok güzel” diye mırıldandı.
Ayça, Sinan’a döndü ve nefis biçimli göğüslerinin tüm güzelliğini sergileyerek ona doğru ilerledi. Bir an durakladı, şu yaptıklarına inanamıyordu. Para karşılığı tutulmuş bir fahişe gibi üç kişinin önünde striptiz yapıyordu. Lakin, vücudunu saran ateş bu tür düşüncelere fazla şans tanımıyordu. Yatağın en ucunda oturan ve penisi çatlayacakmış gibi sertleşmiş Sinan’ın yanına gitti.
– “Sen de kalanı çıkarır mısın?” Sinan kulaklarına inanamadı.
– “Memnuniyetle.”
Ve hiç oyalanmadan Ayça’nın külodunu bacaklarından aşağı kaydırıverdi. Artık Ayça da diğerleri gibi çırılçıplaktı. Sinan 30 cm önünde duran Ayça’nın pırılpırıl aşk üçgenine hayranlıkla baktı. Artık kendisine engel olamayacaktı. Kimseye aldırmadan Ayça’yı poposundan kavradı ve kendisine çekti. Açlıktan çıkan bir hayvan gibi başını Ayça’nın kadınlık organına gömdü ve tüm gücüyle öpmeye, yalamaya, emmeye başladı. Parmaklarını da kalçalara geçirmişti. Ayça inleyerek kendini koyverdi.
Yine de bir an kendini Sinan’dan kurtarmayı başardı. Yatağa sırtüstü uzandı, bacaklarını açtı ve kendini tamamen serbest bıraktı. Sinan hemen üzerine atladı ve kaldığı yerden Ayça’yı yalamaya başladı. Dilini vajinanın her yerinde gezdiriyor, salyalarını akıta akıta yalıyordu. Ayça zevkten kıvranıyordu.
Sinan, dilini vajinanın içine sokup çıkarmaya, Ayça’yı diliyle becermeye başlayınca, Ayça gırtlağından yükselen çığlığa engel olamadı. Doludizgin bir orgazma koşuyordu. Hayatının en hızlı orgazmına. Gözlerini sımsıkı kapadı. Karanlıkta tek ayrımsadığı, içine aşk temposuyla girip çıkan sıcacık, ıslak dildi.
Başı dönüyordu. Gözlerinin önünde bir kaleidoskopa bakar gibi renkler, şekiller uçuşmaya başladı. Daha fazla dayanamadı ve müthiş bir orgazm dalgasıyla zangır zangır titremeye başladı. Kadınlık sıvıları bir sel gibi Sinan’ın ağzına boşalıyordu. Sinan, bir yandan şapır şupur yalamaya devam ediyor, bir yandan da,
– “Bu ne hız be kızım? Meğer sen neymişsin? Çok da tatlıymışsın. Her kadının tadı bu kadar iyi olmaz. Kaç aydır boşalmadın sen? Ama dur bak, ben de sana herşeyi içireceğim” diyordu.
Sanki dakikalar süren bu orgazmın ardından Ayça’nın beyni boşalmıştı. Her yanını tatlı bir rehavet kaplamıştı. Fena halde çişi geldi. Toparlanıp kalktı. Sinan hemen,
– “Nereye?”
– “Tuvalete. Çok sıkıştım.”
– “Ha, tamam. Ben de bir an gitmeye niyetlendin sandım da.”
Ayça ayağa kalkarken dakikalardır ilk kez etrafına baktı. Piraye ve Tamer yerde halının üzerindeydiler. Tamer sırtüstü uzanmıştı. Piraye eğilmiş, vargücüyle Tamer’in penisini emiyordu. Ayça onları izlemekten kendini alamadı.
Piraye gerçekten bu işte çok iyiydi. Tamer kendinden geçmiş, mutlulukla gülümsüyor, dün Ayça’nın ağzına boşaldıktan sonra bugün de Piraye’nin dudaklarının arasında olmaktan müthiş bir zevk alıyordu. Piraye arada bir penisi ağzından çıkarıyor, çabucak nefes alıyor, ardından penise tükürüp kayganlaştırıyor, yeniden ağzına alıp emmeye devam ediyordu. Bir iki denemeden sonra penisi köküne kadar ağzına almayı başarmıştı.
Tamer titriyor, inliyordu. Sinan yerinden kalkıp, Piraye’nin arkasına geçti. İki eliyle Piraye’nin başını tutup, Tamer’in penisine bastırmaya, tempoyu ayarlamaya başladı. Piraye dünyayı umursamaksızın işine devam ediyordu. Gırtlağına kadar soktuğu penisi yutacakmış gibi iştahla emiyor, ağzının her noktasıyla penisi hissediyor, vantuzluyordu. Tamer kasılmaya başladı.
– “Aaahhhh! Durma Piraye, harika. Geliyorum. Geliyorum. Ohhhhh!”
Piraye bunun üzerine birden penisi ağzından çıkardı ve kendi haline bıraktı. Tamer’in gözleri yuvalarından oynadı. Ağzını açtı ama konuşamadı. Piraye Tamer’in dönülmez noktaya geldiğini anlamıştı ve alacağı zevki artırmak için penisi kendi haline bırakmıştı.
Tamer bir epilepsi hastası gibi kasıldı, sarsıldı ve bir anda spermlerini Piraye’nin yüzüne, dudaklarına fışkırtmaya başladı. Piraye hiç kıpırdaman yüzüne fışkıran, şiddetle adeta yüzünü tokatlayan spermleri izliyordu. Tamer o kadar yoğun ve uzun süre boşaldı ki, Piraye’nin dudakları, burnu, çenesi spermle kaplandı.
Tamer’in kasılmaları bitince Piraye hala kazık gibi sert olan penisi dudaklarının arasına aldı ve derin derin emerek içindeki son spermleri de çekip çıkardı. Ve ardından profesyonel bir porno oyuncusu gibi çenesindeki, burnundaki ve dudaklarındaki spermleri parmaklarıyla toplayıp, ağzına soktu. Bir damlasını bile ziyan etmeden hepsini yuttu. Gülümseyerek Tamer’e baktı. Tamer zevkten ve mutluluktan kendinden geçmişti. İki partner nefeslerini toplamak için hareketsiz kaldılar. Sinan,
– “Ben de istiyorum” diyerek dev penisini Ayça’ya uzattı. Ayça,
– “Bir dakika Sinan. Tuvalete gideyim” diyerek koşarcasına uzaklaştı.
Yarım dakika sonra geri döndü ve yatağa sırtüstü uzandı. Başını yatağın kenarından hafifçe aşağı sarkıttı. Sinan’a gelmesini işaret etti.
– “Hadi Sinan. Bekliyorum. O kocaman şeyi ağzıma sok.”
Sinan bir an bile tereddüt etmedi ve hızla denileni yaptı. Yatağın kenarına geldi ve bir hamlede penisinin yarısını Ayça’nın ağzına yerleştirdi. Zevkle titredi ve elleriyle de Ayça’nın göğüslerini yoğurmaya başladı. Ayça tüm maharetini göstermeye kararlıydı. Aldığı pozisyon sonucu Sinan’ın penisinin neredeyse tamamını hiç zorlanmadan ağzına alabiliyordu. Zaten kıpırdamasına da pek gerek yoktu; Sinan ritmik hareketlerle penisini Ayça’nın boğazına kadar sokup çıkarıyor, bir yandan da,
– “Ohh Ayça! Bak, nasıl da sikiyorum ağzını? Harikasın,” diye konuşup duruyordu.
Ayça arada sırada midesinin bulandığını, kusacak gibi olduğunu farkediyordu. Sinan’ın penisi bugüne dek gördüğü en büyük ve kalın penisti.
Arada ağzında biriken salyalara engel olamıyor, nefes alması için Sinan’ın verdiği kısa aralarda tükürerek ağzını boşaltıyordu. Bu sayede Sinan’ın penisi iyice kayganlaşıyor, Ayça’nın gırtlağına kadar rahatça giriyordu. Sinan ritmini hiç bozmadan penisini sokup çıkarmaya devam ederken, Ayça becerebildiği ölçüde penisin gövdesini yalıyordu. Sinan’ın kıllı taşakları burnuna ve gözlerine değiyor, görüş açısını neredeyse sıfırlıyordu.
Birden göğüslerinde sıcak bir temas hissetti. Bunlar Sinan’ın dakikalardır göğüslerini kavrayan elleri değildi. Güçlükle penisi ağzından çıkarıp, başını kaldırdı. Gördüklerine inanamadı. Piraye ve Tamer iki yanına uzanmışlar, göğüslerini aralarında paylaşmışlardı. Piraye sağ göğsünü, Tamer sol göğsünü emiyor, yalıyorlardı. Ayça şoke oldu. Bugüne dek başka bir kadının vücuduna seks amaçlı teması hiç olmamıştı. Ayrıca, aynı anda birden çok kişiyle hiç sevişmemişti. Ama şu an, sanki sözleşmişler gibi 3 kişi birden onunla sevişiyorlardı.
Piraye’nin dilinin meme uçlarına teması hiç de rahatsız edici değildi. Aksine, çok hoşuna gitmişti. Bu arada Sinan’ın dudaklarını dudaklarında hissetti. Sinan Ayça’nın üzerine eğilmiş, arzuyla dudaklarını öpüyordu.
Ayça müthiş bir heyecanla karşılık vermeye başladı. Sinan ve Ayça çılgınca öpüşüyorlardı. Sinan’ın dili Ayça’nın tüm yüzünde geziyor, sonunda yeniden ağzına giriyor, Ayça’nın ağzının her noktasını keşfediyordu. Ayça’da hırsla Sinan’ın dilini emiyor, tükürükleri birbirine karışıyor, dilleri çılgınca dansediyordu.
Bu arada Tamer Ayça’nın göğüslerinde aşağılara indi. Göbek deliğini uzun uzun yaladı. İlerledi, kadınlık organını pas geçti ve bacaklarına yöneldi. Şimdi Tamer Ayça’nın günlerdir hayranlıkla izlediği nefis bacaklarıyla ilgileniyordu. Bir santimetrekaresini bile atlamadan kasıklarından ayak bileklerine kadar tüm bacakları öptü, kokladı, yaladı. Baldırlarını, diz arkalarını uzun uzun emdi, hafif hafif ısırdı. Sonra, ayak parmaklarının tek tek emmeye, ağzına almaya başladı. Önce tek tek, sonra ikisini üçünü birden emiyordu. Dilini fırça gibi kullanarak, tabanlarını yalıyor, topuklarını ısırıyordu.
Bu arada Piraye’de boş durmuyordu. Yavaşça Ayça’nın kadınlık organına ilerledi. Usta hareketlerle vajinasının başlangıç noktasını, kanatların birleştiği yeri emmeye, yalamaya başladı. Dilini bastırarak Ayça’nın içine sokacakmış gibi yapıyor, sonra vazgeçip yalamaya devam ediyordu.
Ayça’nın ayaklarını uzun uzun tadan Tamer de Piraye’ye katıldı. Şimdi iki dil birden Ayça’yı yalamaya başladılar. Piraye Ayça’nın poposunun altına bir yastık koyarak yükseltti. Böylece iki deliği aralarında rahatça paylaştılar. Piraye, Ayça’nın vajinasını, Tamer ise arka deliğini iştahla yalamaya, emmeye, öpmeye devam ettiler.
Ayça çılgına dönmüştü. Başı dönüyor, zevkten gözleri kararıyordu. Sinan’ın yeniden ağzına verdiği penisini köküne kadar emmeye, ağzında uzunca bekletip yalamaya hız verdi. Bu arada Tamer ve Piraye bir yandan Ayça’yı yalıyorlar, bir yandan da tutkuyla öpüşüyorlardı.
Ayça’nın vajinası vıcık vıcık olmuştu. Kadınlık sıvıları Piraye ve Tamer’in dilleri arasında paylaşılıyor, ikili birbirlerinin dillerini çılgınca emiyordu.
Birden Piraye kendini Tamer’den ayırdı ve hızla yukarı yöneldi. Sinan’ın hızla pompaladığı Ayça’nın yüzüne yaklaştı ve salyalardan sırılsıklam olmuş yanaklarını, boynunu yalamaya başladı. Bunun üzerine Sinan penisini Ayça’nın ağzından güçlükle çıkardı ve iki kadının birbirlerini öpmelerini sağlamak için başlarını birbirlerine yaklaştırdı.
Ayça bir an tereddüt ettiyse de karşı koymadı ve arzuyla yanıp tutuşan iki kadının dudakları kenetlendi. Ayça hayatında ilk kez bir hemcinsiyle öpüşüyordu ve bundan müthiş zevk alıyordu. Dilini Piraye’nin sıcacık ağzına sokuyor, ıslak dilini emiyordu. Piraye’nin dilinde kendi kadınlık kokusunu, tadını hissediyordu ve bu da hoşuna gidiyordu. Piraye ise hem Ayça’yı büyük bir ateşle öpüyor, hem de arada dilini Ayça’nınkinden kurtarıp, Ayça’nın burnunu, yanaklarını, çenesini yalıyordu.
Bu muhteşem manzara karşısında kendinden geçen Sinan penisini kadınların dudaklarına uzattı. Böylece Sinan’ın penisini Ayça ve Piraye birlikte yalamaya başladılar. Hem öpüşüyorlar, hem yalıyorlardı. Sinan’ın koca penisi kazık gibi olmuş, çatlayacak gibi gerilmişti. İki kadının birbirine karışan tükürüklerinden yağ gibi kayganlaşmış, pırıl pırıl parlıyordu.
Bu arada Tamer de keyfine bakıyor, bir Ayça’nın, bir Piraye’nin deliklerine yöneliyordu. Biraz Ayça’nın kalçalarını öpüp, ısırıyor; bu arada Piraye’nin ön deliğine parmaklarını sokuyor, sonra bu sefer mesela Piraye’nin arka deliğini emerken, Ayça’yı parmaklarıyla beceriyordu.
Herkes çılgına dönmüştü. Ayça Sinan’ın penisinin kocaman olmuş, kıpkırmızı başını emiyor, Piraye ise gövdesini boydan boya yalıyor, taşaklarını ağzına alıp uzun uzun emiyordu. Sinan gerçekten kendini tutmakta çok zorlanıyor, bu anların zevkini doyasıya çıkarmak için kendini boşalmamaya zorluyordu.
Piraye birden arkasında sıkı bir acı hissetti. Tamer birkaç dakikadır yalayıp, tükürerek ıslattığı arka deliğine tüm gücüyle yüklenerek penisinin başını Piraye’nin arka deliğine yerleştirmişti.
Piraye acıyla inledi. Uzun zamandır anal seks yapmamıştı. Ama şu an hiçbir şeyi reddedecek halde değildi. Seks için her şeyi yapacak kadar azmıştı. Penisinin başını bir süre Piraye’nin arka deliğinde hareketsiz tutan Tamer,
– “Evet Piraye. Oyunda istediğimi şimdi alıyorum,” diyerek yeniden yüklendi ve penisinin neredeyse tamamını Piraye’nin arkasına gömdü.
Piraye o sırada Ayça’yla öpüştüğü için çığlık atamadı ama arkasında korkunç bir sızı duydu. Bu sızı kısa sürede yerini en az onun kadar güçlü bir zevk duygusuna bıraktı. Tamer ritmik bir şekilde arka deliğinde gidip gelirken tatlı tatlı yaylanmaya başladı.
Bu arada Piraye’nin konsantrasyonun bir süre için bile olsa Sinan’ın penisinden uzaklaşmasından yararlanan Ayça, bu harika penisi tek başına somurmaya başladı. Artık Sinan’ın spermlerini tatmak için sabırsızlanıyordu.
Tüm maharetini kullanarak penisin tamamını ağzına alıyor, hızlı hızlı başını oynatıyor, Sinan’a ağzıyla mastürbasyon yaptırıyordu. Sinan’ın penisinin ucunda beliren ilk sperm taneciklerini Ayça iştahla mideye indirdi.
Sinan’ın artık dayanacak hali kalmamıştı. Penisini Ayça’nın tutkulu ağzından ve dudaklarından kurtardı ve sadece başını yalamasına izin vererek 31 çekmeye başladı. Ayça merakla ve hevesle bekliyor, önündeki koca penisin başını tatlı tatlı yalıyordu.
Sinan birden inlemeye ve kasılmaya başladı. Ayça gelmekte olan sperm selini Piraye’yle paylaşmamak için hemen penisi ağzına aldı. Sinan başını arkaya attı ve muhteşem bir zevkle boşalmaya başladı.
Spermleri Ayça’nın damağına çarpıyordu. Ayça bir an yutkunamadı ve penisi ağzından çıkardı. Sinan fışkırırcasına gelmeye devam ediyordu. Spemleri Ayça’nın saçlarına kadar fırlıyordu.
Tamer’e zevkle arka deliğini becerten Piraye de bu selden payını almak için ağzını Sinan’ın penisine uzattı, bir an Ayça’nın uzaklaşmasını fırsat bildi ve penisi ağzına alarak Sinan’ın spermlerinin son dalgasını yakaladı.
Ayça zevkten kendini kaybetmişti ve Piraye’ye spermlerin bir kısmını kaptırmak hoşuna gitmemişti. Piraye’nin başını kendine çevirdi ve dilini dudaklarının arasından içeri soktu. Bu spermlerden yeterince alamamış olan Piraye’nin de işine geldi ve iki kadın aç kurtlar gibi birbirlerini yalamaya, ağızlarındaki henüz yutulmamış spermleri paylaşmaya başladılar.
Manzara muhteşemdi. Sinan’ın bol ve koyu kıvamlı spermleri Piraye ve Ayça’nın dilleri arasında köprüler oluşturuyordu. Sinan’ın kasılmaları ve inlemesi epey sürdü.
İki kadın birbirleriyle işlerini bitirdikten sonra, yeniden Sinan’a döndüler ve sırayla penisini emip, yalayarak pırıl pırıl temizlediler. Zevkten kendinden geçen Sinan yataktan uzaklaştı ve halının üzerine sırtüstü uzanarak dinlenmeye çalıştı.
Bu arada gördüğü sahneler karşısında aklı başından giden Tamer son derece seri hareketlerle Piraye’nin arkasını becermeye devam ediyordu. Piraye yüzünü yatağa gömmüş, gözlerini kapamış, kendini tamamen Tamer’in penisine teslim etmişti.
Ayça ise hızını alamamıştı. Piraye’nin arkasına yöneldi ve Tamer’in penisini çıkarıp kendi işaret ve orta parmaklarını Piraye’nin arkasına soktu. Bir yandan da Tamer’in penisini emmeye başladı. Penisi uzun uzun yalayıp emdi ve vıcık vıcık olana dek kayganlaştırdı. Sonra da bir hamlede yeniden Piraye’nin arkasına soktu. Hem de köküne kadar!
Tamer inleyerek bu muhteşem deliği becermeye devam etti. Çok kısa bir süre sonra dayanamaz oldu ve penisini çıkarmadan Piraye’nin arka deliğini sıcak sıcak doldurmaya başladı. Bu sırada Ayça da Tamer’in bacaklarını arasına başını sokmuş, önüne gelen her yeri istisnasız yalıyordu.
Tamer kendisine dakikalarca gelen bir süre boyunca boşaldı, boşaldı. Sanki iliklerinin kuruduğunu hissediyordu. Sonunda penisini Piraye’nin arka deliğinden çıkardı. Ayça bir hamlede penisi ağzına aldı ve emerek son damlaları da çıkardı ve yuttu. Sonra hiç iğrenmeden Piraye’nin arka deliğinden sızan spermleri de yalayarak temizledi. Az sonra ortada sperm niyetine hiç bişey kalmamıştı.
Kısa sürede iki kez boşalan Tamer sırtüstü yığıldı ve uyuklamaya başladı. Ayça ise iyice azmıştı ve hiç ara vermeden Piraye’yi kendine çekti. Vajinasını Piraye’nin ağzına uzattı ve Piraye de hiç itiraz etmeden Ayça’nın vajinası yalamaya başladı. Bir kaç dakika içinde Ayça zevkten çılgına dönmüştü. Mutlaka birleşmek istiyordu.
Olanları uzandığı yerden izleyen Sinan da çoktan sertleşmişti. Bunu farkeden Ayça yerinden kalktı ve doğru Sinan’ın yanına gitti. Bir çırpıda Sinan’ın penisini ağzına alarak ıslattı ve birleşmeye hazırladı. Çabucak kucağına çıktı ve penisini içine aldı.
Hayatında hiç bu kadar büyük bir penisi içine almadığından önce biraz zorlandı. Kısa sürede alıştı ve müthiş bir zevkle erkeğinin üzerinde yaylanmaya başladı. Sinan da sırtüstü uzanmış hayatın tadını çıkarıyordu. Piraye de geldi ve Sinan’ın başının üzerine çömeldi. Böylece ortaya yepyeni ve harika bir manzara çıktı.
Sinan bir yandan Piraye’nin önüne gelen iki deliğini yalıyor ve emiyor, bir yandan da Ayça’yı tatlı bir tempoyla beceriyordu. İki kadın ise zevk içinde birbirleriyle öpüşüp, dilleşiyorlardı.
Yaklaşık on dakika süren bu pozisyonun sonunda Sinan yeniden kasılmaya başladı. Ayça’yı üzerinde hoplatıyordu. Zevkten gözleri karardı. Piraye de boşalmaya başlamıştı ve kadınlık sıvıları Sinan’ın bütün yüzünü kaplamıştı. Ayça içinde yükselen müthiş bir orgazmı hissediyordu.
Az sonra Sinan ve Ayça neredeyse eşzamanlı olarak orgazm oldular. Ayça, Sinan’ın ılık spermlerinin içine aktığını, taa en derin noktalarına kadar fışkırdığını hissediyordu. Kendisi de zevkten kasılıyor, gözleri kararıyordu. Dakikalar süren bu orgazmlar sona erdiğinde herkes yorgunluktan tükenmişti. Zaten içkiden de fena halde sarhoş olmuşlardı.
Ayça en son üçünün birden yatağa çıktıklarını ve çoktan uyumuş Tamer’in yanında sarmaş dolaş uzanarak kendilerini uykuya teslim ettiklerini hatırlıyordu.
Ayça uyandığında saat 9’a geliyordu. Bir an nerede olduğunu anlayamadı. Sinan’ın odasında, onun yatağındaydı. Yanında Piraye, Sinan ve Tamer vardı. Herkes çırılçıplaktı. Sinan yüksek sesle horluyordu. Odanın havası sigara, içki, insan, ter, sperm kokuyordu. Ayça’nın fena halde başı ağrıyordu. Ses çıkarmadan yataktan çıktı. Hepsi derin bir uykuda olduklarından Ayça’yı duymadılar. Odanın çeşitli yerlerine dağılmış külodunu, sütyenini, bermudasını, gömleğini, küpelerini, ayakkabılarını aldı ve banyoya gitti.
Aynaya baktı, kendini hiç böyle görmemişti. Makyajı akmış, sarı saçları darmadağındı. Yüzünün her yanında kurumuş sperm ve salyalar vardı. Hali berbattı. Uzun uzun yüzünü yıkadı. Duş almak istiyordu ama bunun için kendi odasına gidecekti. Çabucak giyindi. Kimseyi uyandırmadan odadan çıktı ve kendi odasına gitti. Uzun bir duş aldı, vücudundaki dün geceye ait tüm kalıntıları temizledi. Yine de temizleyemeyeceği şeyler vardı. Kalçalarında, boynunda, göğüslerinde ve bacaklarında kimi belli belirsiz, kimi oldukça dikkat çekici diş izleri vardı.
“Yapacak bişey yok,” diye düşündü. Aceleyle toparlanmaya başladı. Eşyalarını bavula rastgele doldurdu. 15 dakika sonra resepsiyondaydı.
– “Check-out yapmak istiyorum. Numara 314.”
– “Henüz 3 gününüz daha var Ayça hanım.”
– “Evet biliyorum. Acele bir işim çıktı, ayrılmak zorundayım.”
– “Tabii. Lütfen bekleyin.”
10 dakika sonra Ayça otelin çağırdığı taksinin arka koltuğunda şehir merkezindeki THY acentasına doğru ilerliyordu.
Piraye, Tamer ve Sinan sabah Ayça’yı bulamayınca epey meraklandılar. Havuz kenarına, sahile, restoranlara baktılar. En sonunda akıllarına resepsiyona sormak geldi. Resepsiyondaki kız Piraye’ye adına yazılmış bir not verdi.
“Sevgili Piraye, Dün gece yaşadıklarımız benim için çok fazlaydı. Yalnız kalmak, düşünmek ve bazı kararlar almak istiyorum. Senden ricam adresimi, telefonumu filan Sinan ve Tamer’e vermemen. Onları bir daha görmek veya adlarını duymak istemiyorum. Kendine iyi bak. Ayça.”
– “Gitmiş.”
– “Nereye?”
– “Bilmiyorum, otelden ayrılmış.”
– “Dün gece pek neşeliydi oysa!…”
– “Kendi bilir. Hadi biz kahvaltıya gidelim. Kurt gibi acıktım.”
Share this:
3 notes · View notes
redwinecupcake-blog · 5 years
Text
SİZ FARKINDA OLMASANIZ DA BİZ DÜNYADA Kİ EN GÜÇLÜ YARATIKLARIZ. NEDEN Mİ? ÇÜNKÜ BİZ KADINIZ!
Güçlüyüz. Başarabiliriz. Herkese, her şeye kafa tutabiliriz. Ne demiş Ajda Pekkan ‘’Başım yukarıda meydan okuyorum hayata ve sana...’’ 
Telefonum çaldı.. Arayan ismi lazım değil bir tanıdığım. Ee nasılsın hava su muhabbetleri derken konu asıl konuya geldi. Bu kadın aşka dair inancını, zamanında yaptığı hatalar yüzünden kaybetmeye çok yakın bir kadındı. Belki diyeceksiniz ki ne yaşadı? Hayatta evlat acısı var, hayatta ölüm var.. Evet doğru hayatta ölüm var, evlat acısı baba acısı var ama bazı manevi acılar insanın içinde çok derin iyileşemeyecek yaralar açar. Karakterini değiştirir. Hislerini, hissettiklerini her şeyini değiştirir. 
Velhasıl kelam olayı anlatmak istiyorum. Diyelim ismi sevim olsun. Sevim sıkıntılı bir evlilik geçirdikten sonra olaylı bir boşanmanın ardından çocuklarıyla ailesinin yanına taşınmıştı. Onun için hiç bir şey kolay değildi. Bir kaç yıl sonra kendi evine çıktı çocuklarını yanına alarak. bu süre zarfında sanal ortamdan bir adamla tanışıyor. 18 yaşında bulduğunu sandığı o tertemiz sevgiyi o adama vermek istiyor, ona layık görüyor. Evet adam evli. Evet adamın da 2 çocuğu var. ama Sevim çok seviyor. Çünkü Sevim evli olduğu zamanlarda kadınlığının özgüvenini kaybetmiş bir kadındı. Kocası chat sitelerinden, oyun sitelerinden, hani bu mikrofonla konuşulan 2000 li yılların chat siteleri vardı ya işte onlardan karısının yanına gelmeyen bi insandı. Defalarca aldattı sevimi. Bir ara kimsenin haberi olmadan evden çıkıp gitti. Sonra öğrendik farklı bir şehir’e gitmiş. Ve konuştuğu kadının evli olduğunu öğrendik ve üstüne evli olduğu adamla kocasının yakın arkadaş olduğunu anladık. 
Demem o ki bir adam düşünün.. Veyahut bir kadın..
Adam bir kez bile kadınına iltifat etmiyor. Bir kez bile kadının yaptığı fedakarlıkları görmüyor.. Dövüyor sövüyor. Psikolojik şiddet hatsafada. Peki o çocuklar. Dünyalar güzeli çocuklar. Ne psikoloji ne başka bir şey. Kadının yanına koynuna sokulmayan bir koca. Koca evde iki yabancı. Koca kapıyı kilitliyor chat sitelerinden çıkmıyor, kadın ise her gün işine gidiyor geliyor, çocuklarını okuldan alıyor götürüyor, yemeğini yapıyor, derslerini gösteriyor. Bütün eve yetmeye çalışıyor.
Bir gün bir şey oluyor. Bu kocanın yaptığı haltları, aldattığı kadının kocası öğreniyor. Olanlar oluyor. Olaylar büyüyor. Adam Sevimi arıyor, bi şekilde buluyor numarasını. İntikam planları velhasıl kelam derken bunlar baya baya konuşuyor. Sonra ikisi de birbirinden hoşlanmaya başlıyor. Sevim sevilebileceğini anlamaya başlıyor. Her sabah mutlu uyanıyor, Sevim makyaj yapmaya çalışıyor. Fakat adamla farklı şehirlerdeler. Bir gün oluyor.. Sevim ‘’ Ben ne yapıyorum benim çocuklarım var’’ diyerek aslında hiç başlamayan ilişkiyi bitiriyor. Çok üzülüyor ama yasak olduğunu biliyor.
Yıllar geçiyor.. Koca yine aynı koca. Değişmiyor. Kapısını kilitleyip odasından dışarıya bile çıkmayan kendini sadece sanal aleme adayan, oyun sitelerine odaklayan hayatta hiçbir başarısı olmayan bi adam. 
Sevim yine aynı bütün fedakarlıkları yapan, bir evi çekip çeviren çok güçlü bir kadın. 
Bir gün..
Bir adamla tanışır. Adam o kadar iyi gelir ki Sevime. Artık çocukları biraz daha büyümüştür. YIllar boyunca ne bir sevgi, ne bir ten, ne kadınlığını hissetmiş bir kadın. Bu sefer kendini kaptırır. Kaçamak buluşmalar, görüşmeler, sahte telefonlar vesaire. Bana bunu anlatmaya karar verir ve bu olayı ilk bana söyler. Çünkü etrafında ona değer veren, onu anlayacak kimse yok. 
Anlattı olayları böyle böyle. Dedi ki ‘’Nasıl olacak olamaz, yasak olduğunu tehlikeli olduğunu biliyorum. Ben evliyim, benim iki çocuğum var ama karşı koyamıyorum.. Yeniden doğmuş gibi hissediyorum, kendime geliyorum.. Sanki zehirli sarmaşıklarımdan kurtuluyor gibiyim ama yapmamam gerek biliyorum.’’ diyerek ağladı. 
Hayır dedim. Sen çok iyi yapıyorsun. Bu zamana kadar yaşamadıklarını yaşayacaksın. Yaşa, gör. Çok mutlu ol. Sen kadınsın dedim. Gücünü göster! Ne hissediyorsan, kalbinden ne geçiyorsa onu yap çünkü sen harika bir insansın ve o adam her şeyi hakediyor.
Ee bende verdim gazı devam etti ilişkileri kaçamak kaçamak derken  kocası yakaladı, öğrendi. Ayrıldılar. Kocası neredeyse bıçaklıyordu. Polisler falan derken olaylı bir ayrılık yaşandı. Evet ailesinin yanına gitmek zorunda kaldı, çocuklarını da aldı. 
Neyse daha sonra çocuklarıyla kendi evine taşındı derken bahsettiğim sanal ortamdan tanıştığı adamla 2 yıl birlikte hayat yaşıyorlar. E adam evli. Evet çok ayıp ama ne yapsın bu kadın ne yapsın. Yine mi kendini durdursun. Hiç mi mutlu olmasın? Sürekli engeller sürekli olaylar hiç mi revaha ulaşmasın. yanlış olduğunu biliyorum çok yanlış ama yapmış ne denir iş işten geçince?
2 yıldır güzel bir ilişki yaşayan sevimle sevgilisi, sevimin çocukları beraber yaşamaya başlarlar. Sonra zamanın birinde adam parası olmadığını iddia eder kendini acım acım acındırır. Sevim napsın garibim.. Ben sana kredi çekerim der. 2 defa kredi çeker. Yaklaşık 30 milyar. Parası olduğunda sevim öder olmadığında adamdan ister falan derken bir aile olur bunlar. Adam öyle güzel rol yapar ki çocuklar bile onu o kadar benimsemiştir ki. Evde ne yapılırsa yapılsın hep bir fazla yapılırdı o da gelir diye. Sevim anahtarın tekini o adama da verir. Bizim bu ev diye. O adamında evinde sevgi görmediğine inandığı için en azından ona senin sevgi dolu bi ailen sevgii dolu bir yuvan var demeyi böyle bir yolla göstermeyi düşünmüştür.
Sonra
Sonra bir gün Sevim sabah işe gider. Akşam eve gelir. Geç olur yatmaya hazırlanayım derken bi bakar yastığın altında siyah saç telleri. Şaşırır, anlam veremez. Günlerce düşünür nasıl? Bir olur iki olur üç olur artık en sonunda Sevim çarşafta yırtık olan bir yeri yatağın arkasına sıkıştırır. Diğer gün tekrardan işten evine gelir. bu sefer yatakta ki yırtıklığın bozulup öne geldiğini görür. Kan beynine fışkırır. Ne yapacağını ne düşüneceğini bilemez. Sonra adama yazar; ‘’bizim evde bak değişik şeyler oluyor, saç telleri buluyorum yastığın altında’’ falandır filandır. Adam ‘’ anahtarı başka birisine mi verdin’’ der. Sevim ‘’ sen beni ne sandın ben o... muyum da millete anahtar dağıtacağım’’ der. Sonra Sevim açılır. ‘’Bak ben salak değilim neyi nereye koyduğumu iyi bilirim. Yatağın yırtık yeri öyle ön tarafta olmaz bari yatağın yırtığını tekrar arkaya getirseydiniz’’ der ve kapatır. Adam yeminler eder, vallahiler billahiler. Kadın ‘’ öyleeyse yarın aşağıda ki dükkanın kameralarına bakacağım!’’der. Adam yoktur ne diceksin dir bilmemne dir demeye başlamıştır. En sonunda bi yalan uydurur. Sözde muhasebeciyle sekreterini getirmiş sonra gitmiş. E doğal olarak Sevim de benim evim kerhane evimi diyor. Haklı. Sonra diğer gün Sevim kameralardan bakıyor ne var ne yok. Adam bir kadınla beraber içeriye giriyor. Ah Sevim ah... Ne görsün. Adamın yanında gelen kadın  aslında sevimin de arkadaşı. Ortak arkadaşları. Adamın en yakın arkadaşının sevgilisi. Defalarca aynı sofrada yemek yiyip, aynı çaydan içen insanlar. Ne yapsın ne etsin. 
Adama mesajı attı 
Tamam bitti,  kendine iyi bak hayatında mutluluklar.. Hayatımda bana yaşattığın zararların hepsini öde bilmem ne de giden gitti gelen geldi. Yani o adamdan o para geri gelir mi. Adamın söylediği cevap peki? ‘’Pazartesiye kadar bana yazma sabırlı ol.’’ Bu gün pazar, yarın dananın kuyruğu kopacak sabırsızlıkla bekliyorum. Peki Sevim ne yapar?
Pazartesi gününe bütün arkadaşlarını çağırır. Hepiniz saat 5′te benimlesiniz de. Tabi ki kimse kırmaz tamam derler. Bu süreçte adam bunu her yerden engellemiş tabi.
Ah Sevimcim.. Pazartesi gelse ne olacak salı gelse ne olacak? Olay çıkartrırım parayı vermezse, karısına çocuklarına giderim diyor. E zaten bu kadın alışmış. 23 yaşında çocukları var. Ne yapacak bu yaştan sonra ayrılacak mı. Parası yok, işsiz güçsüz. İnsanların en azından huzurunu bozmaya gerek var. Onların ne suçu var. Bakalım yaını bekleyelim. Yarın bizi ne karşılayacak. 
Senin için başkasını aldatan adam, seni de başkasıyla aldatabilir. Ne kadar zor olsa da kabullenmek zorundasın Sevim.
0 notes