Tumgik
#işler ve günler
fikret-i · 6 months
Text
Maddi ve manevi anlamda iç açıcı olmayan çocukluk dönemi geçirdim. Gerçi gençlik dönemimin de pek sağlıklı bir dönem olduğu da söylenemez. Doksanlı yılların ortası, ilkokul yıllarımdı. Cadde üstünde kıraathane tarzında çay ocağımız vardı. Dükkânın kazancı iyi, işler yolundaydı. İşyeri amcamın, işletmesi babama aitti. Seçim senesiydi. Amcamla babam farklı siyasi görüştelerdi. Eskiden beri öyleydi ama bu sefer amcam, kendisinin dediği yönde oy vermesi noktasında çok ısrarcı oldu. Seçim oldu. Babamın oy verdiği kişi belediye başkanı oldu. Amcam ve çocukları bu durumu hazmedemedi iş yerinin boşaltılmasını istediler. Babam, bunun üzerine bir üst sokakta satılık olan arsayı aldı, büyükçe bir iş yeri yaptırdı. Kıraathaneyi buraya açtı. Tabi bu inşaat sürecinde çok zorlandı. Borçlandı. Kıraathane de beklenilen kazancın yarısını dahi kazandırmadı. Borçları ödemeye gücü yetemeyecek duruma geldi. İnşaat malzemelerini aldığı esnaf, ödeme tarihinde anlaşmalarına rağmen çok zam geliyor diye babamın borcunu faizlendirmek istedi. Borcuna karşılık faiz uygulamamak için babamın kiralayarak ticaret için diktiği yaklaşık yedi yüz kök kadar kavak ağacı vardı. Onu istedi. Birkaç seneye büyüdüklerinde yüklüce getirisi olacak o ağaçları babam vermek zorunda kaldı. Annemin öyle zoruna gitmişti ki. Ağlayıp duruyor, babama kızıyordu. Bu esnaf sadece bize değil birçok kişiye aynı gaddar yöntemi uyguluyordu. Çok sürmedi birkaç ay sonra bir trafik kazasında paramparça olarak can verdi. Ne diyelim. Azap çok zor. Ohh diyemiyor insan, Allah taksiratını affetsin. Bu esnaf evliydi çocuğu yoktu. Serveti, kardeşlerine yarısı da borç defterleriyle birlikte karısına kaldı. Adam öldü. Ödemeyi biraz daha geciktirebiliriz ümidindeyken. Kadın, ödeme günü kardeşleriyle kapımıza dayandı. Babam borcun bir kısmını daha ödeyememişti. Kadına, kardeşlerine biraz daha süre vermeleri noktasında talebini ne dediyse kabul ettiremedi. Elimde bir şey kalmadı, evde televizyon, buzdolabı var değerli olarak isterseniz onları alın dedi. Merhamete gelirler diye beklerken tamam deyip televizyonu ve dolabı sırtlayıp götürdüler. Yaşadığımız kâbusu izah edemem. Evde ablalarımın ve benim akşamları izleyerek eğlenip vakit geçirdiğimiz televizyonumuz gitmişti. Annemin eli ayağı sayılacak buzdolabımız gitmişti. Oracıkta hepimiz çöküverdik. Babam dirayetli durmaya gayret ediyor, yenisini, daha iyisini alacağım diye bizlere teselli vermeye çalışıyordu. Akrabalarımız, tanıdıklarımız mı? Ne demişler: “Düşmeye gör.” ‘Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini, akrabanın akrabaya kimse bilmez nettiğini’ diye söz var ya! Herkes sen iyiysen iyi, sen güzelsen güzel. Kıraathanede işler yolunda gitmeyince babam, iş yerini başkalarına kiraladı. Onlar da düzgün kira vermedi zaten. Borçları ödemek için ailecek sonbaharlarda Çukurova’ya pamuk toplamaya, kışları Kıbrıs’a fidan dikimi ve portakal işlerine, ilkbaharlarda Maraşaltı dediğimiz Narlı Ovasına çapa yapmaya. Benim üniversite yıllarıma kadar gidip geldik. İşler düzeldi ama. Bize kocaman kâbus dolu hatıralar bıraktı. Çok şükür sıhhatimiz yerinde, işler yolunda artık. O iş yeri eve çevrildi. Üst katını da tayinim memleketime çıktığı sene kendim daire yaptırdım orada oturuyorum şimdi. Arada hatıralarım canlanıyor, duygusallaşıyorum. O yılları düşünüp şimdiki halime de baktıkça çok çok şükrediyorum. Kader cihetiyle olması gerekiyordu, yaşamamız gerekiyordu o zorlukları. Bize çok şeyler kattı o zorlu günler. Hastalıkların, vücudu daha büyük illetlere karşı idmanlaştırdığı gibi bu zorluklar da bizi pişirdi. Ben mesela o zorluklar olmasaydı okumayacaktım. Faizin f sine, borcun b sine yaklaşmaktan korkuyorum. Ablalarımın da durumları iyi, onlar da iktisadı öğrendiler bir nevi. Anne babam da sağ ve sıhhatliler, kendi evleri, emekli gelirleri de var. Yaşayış itibariyle zor yıllar geçirsek de netice itibariyle güzel meyveler bıraktı o zorluklar elhamdülillah. Hülasa: İnşirâh Suresi 5. ve 6. Ayetlerinde belirtildiği gibi. Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.
Tumblr media
64 notes · View notes
Text
Tumblr media
⭐⭐⭐⭐⭐
Kur'an- Kerim, kıyamet gününü tasvir ettiği ayetlerde, o gün bazı yüzlerin ağarıp parlayacağı, bazı yüzlerin ise kararıp simsiyah kesileceği yönünde ifadelere yer verir.
Bu mecazî ifadelerle o günde bazı kişilerin sevineceği, bazılarının da üzüleceği anlatılmaktadır.
Dünyada Allah'a ve Resûlü'ne inanan, emirlerine uygun hareket edip güzel işler yapanların ahiret günü yüzleri ak ve alınları açık olacaktır. Bu kişilerin Allah'ın huzurunda utanacak ve üzülecek durumları olmayacaktır.
Allah'ın rahmetine erecekleri ve ebedi kalmak üzere
cennete girecekleri için sevinçli ve mutlu oldukları yüzlerinden belli olacaktır.
Yüzleri kararanlara gelince onlar, dünyada Allah ve Resûlü' ne inanmadıkları veya inandıktan sonra inkâra saparak Allah'ın emirlerine aykırı hareket ettikleri için pişman olup utanacaklar, üzüleceklerdir. Tabii ki o gün utanma, pişmanlık veya üzülme hiçbir fayda sağlamayacaktır.
Yüce kitabımız, işte bu hakikatleri,
o çetin gün daha gelmeden bizlere haber vermektedir.
Rabbim yardımcımız olsun ...Hayırlı Günler
____________🌺💞🌸______________
🎀
20 notes · View notes
surlar · 9 months
Text
Her şey yavaş yavaş daha iyi olacak. Uyanacaksınız ve göğsünüzde ağrıyan bir korku hissetmeyeceksiniz, daha hafif hissedeceksiniz. Sizi gülümseten küçük şeyleri fark etmeye başlayacaksınız: güneş ışığı, yumuşak pijamalar, sıcak çay, taze meyve ısırmak. Bu gibi şeyleri arayacaksınız ve hayatınız daha sıcak, daha dolu olacak. Hala yataktan çıkamadığınız günler olabilir, ancak bunlar daha az olacaktır - renkli bir dünyada küçük karanlık noktalar. eğer işler henüz çok iyi değilse, lütfen iyileşmenin yavaş olduğunu unutmayın. Kendinize biraz nezaket gösterin. Bunu hak ediyorsunuz.
54 notes · View notes
kalbimin-incisii · 1 year
Text
Ve... Vakit yine akşam 💞
Demindedir ömür 💞
Günler birbirini kovalarken 💞
Hayat bizi günün telaşına iter.💞
Ve zaman sessizce doldurur💞 Yaşanmışlıkları heybesine 💞
Bu günü de bitmemiş işler 💞
Yarım kalan umutlara yazdık💞
Anı defterine💞
Yarın mı💞
Rastgele.💞
Hayırlı Huzurlu Akşamlar Tumbir Ailem 🤍💞🤍💞🤍💞🤍💞🤍💞
Tumblr media
Hayatına fazla gün katmak senin elinde değil.🌸🤍
Ama gününe fazla hayat katmak senin elindedir.🤍🌸
Hayatından gün çalanlara değil,🌸 Gününe hayat katanlara değer vermek gerekir.🌸🤍
🤍Mutlu Akşamlar🤍
Tumblr media
150 notes · View notes
sonkezsaril · 8 months
Text
Aslında seninle tanıştıktan sonra her şey çok güzeldi. Seninle çok eğleniyorduk. Oyun oynuyorduk ve sohbet ediyorduk. Hem sen bana yazıyordun hem de ben sana yazıyordum. Ama ne olduysa bir gün sen bana yazmayı kestin ve hep ben yazmaya başladım sana. Bu da tabi ki senin benimle konuşmak istemediğin düşüncesini getirdi aklıma. Benimle zorla konuşuyormuşsun gibi hissettim. Bu durumda kim olsa aynı şeyi hissederdi aslında. Aradan biraz zaman geçti ve ben nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde sana bağlandım ve sevmeye başladım seni. Neyini sevdim inan bilmiyorum. Sesini mi, benimle konuşma tarzını mı yoksa yüzünü mü sevdim? Yüzünü sevmiş olamam çünkü o zamanlar yüzünü daha görmemiştim. Açıkçası sesin seni sevene kadar ilgi çekici de gelmiyordu ama seni sevmeye başladıktan sonra her gün sesini duymak ister oldum. Konuşma tarzın ise bir değişikti, benimle düzgün konuştuğunu pek söyleyemem. Bu yüzden neyini sevdiğimi bilmiyorum işte. Beni sevmeni istiyorum ama sonra düşünüyorum, 2 yıldır sevmeyen biri şimdi de sevmez. Bunu biliyorum. Zaten bunca yaşadığımız ve yüzleştiğimiz şeylerden sonra sevsen bile olabilir miyiz, işte bunu bilmiyorum. Seni sevmek çok güzeldi ama çok zordu. Senin için ağladığım zamanları atlatmak çok zordu. Kalbimin ağrısını dindirmek için ne yapmam gerektiğini sorguladığım zamanları atlatmak da zordu. En zoru ise sana kendimi anlatmak için çırpınmam ama her seferinde beni yanlış anlaman veya hiç anlamamandı. Hani sevmesen bile en azından beni anla isterdim. Ya da ümit verdiğin günler bana neler yaptığını anlayıp bundan vazgeçmeni isterdim. Seni sevmem bir hataysa evet, çok büyük bir hata yaptım. Ve bu hatadan aylarca da vazgeçemedim, hala da vazgeçemiyorum. Ama inanıyorum, seni bir gün unutucam. Nasıl yapacağımı bilmiyorum ama yapıcam bunu. Bana yazmadığın günler acaba neden yazmıyor diye kendi içimde düşünmekten hiç bir şey düşünemez ve hiç bir şeye odaklanamaz hale gelmiştim. Aslında bakarsan hala da öyleyim. Hala bana yazmıyorsun ve neden yazmadığını düşünmekten başka hiç bir şey düşünemiyorum doğru düzgün. Ama bazen bir şey düşünüyorum, o da acaba aynı şehirde olsak işler daha farklı olabilir miydi? Belki de olurdu. Buluşur ve birlikte zaman geçirir, eğlenirdik. O zaman belki beni sevebilirdin. Belki de sevmezdin. Sonuçta benim gibi birini neden sevesin ki? Gözünde muhtemelen güzel bile değilim. Beni asla sevmezdin. O yüzden aslında aynı şehirde olsak bile bir şey farketmeyecekti sanırım. Ama uzakta olmak koyuyor. Gelip sana sarılamamak, seninle konuşamamak ve seni görememek çok koyuyor. Yoldan geçen rasgele insanlar bile seni bir kaç saniyeliğine bile olsa görüyor ama ben seni görmek için 2 yıldır bekledim ve hala da bekliyorum. Bir kere uzaktan görsem bir daha seni rahatsız etmeyip seni görmemi hayatım boyunca düşünür onunla bile yetinirdim. Ama bazı şeyler olmayınca olmuyor işte. Zorlamamak lazım, bunu da biliyorum. Ama zorlasam bir şansım olur muydu diye de düşünüyorum. Muhtemelen olmazdı, çünkü zamanında çok zorladım. Seni hala çok seviyorum, neyini sevdiğimi bilmeden. Umarım bir gün içimdeki bu sevgi biter ve beni sevmeyen bir insanı sevmeye devam etmek zorunda kalmam. Umarım bir gün senden vazgeçebilirim.
35 notes · View notes
master1wayne · 7 months
Text
Gençlik Öfkesi S1 - B7.2
Gençlik Öfkesi S1 - B7.2
BÖLÜM 7.2 [BORÇ]
Şirkete geldiğimizde, daha önce babamın dava sürecinde aradığım Tuğba Hanım'ı aramıştım.
Kendisi şirkette iyi bir konuma sahip ve başarılı işler içerisinde bulunan, verdiği bilgiler doğrultusunda şirketin tek doğru dürüst kazandığı alanı, bana açıklamıştı.
İlaç sektöründe de çalışan Tuğba Hanım aslında, dünya'nın her yerinde bizlerin inşaat sektöründen çokça para kazanmasını sağlıyordu.
Tuğba beni kapıda karşılamış ve tatlı diliyle "Hoş geldiniz, efendim!" demişti. Ha bu arada eğer ki Tuğba kim nasıl biri derseniz sizlere özet geçebilirim, kısaca!
[2 kız çocuğu var, 44 yaşında, su yeşili gözleri ve küt kesilmiş kumral saçları var, ince yapılı bir kadın, orta yapılı memeleri ve biçimli bir göt yapısına sahip, birazcık minyon tipli bir kadın, 1.60 ya da 1.61 boy, bakımlı bir kadındır.]
Nasılsınız Tuğba Hanım? [Tu]
Tu: İyiyim efendim teşekkürler!
Sizden, bana odama kadar eşlik etmenizi, genel durumu, kazanç ve zararları kısaca anlatmanızı istiyorum.
Tu: Efendim, kurulumuz 17 kişilik bir ekip hepsi ayrı alanlarda çalışıyor, şu an diğer alanlarda kazanç var mı bilmiyorum.
Tu: Bunun nedeni Ahmet Bey, yani babanız hapse girdiğinden dolayı, şirketten bolca para çıkışı oldu, indirimli cezalar aldık, ne kadar babanız çaldığı paraları ödese bile, bizler hâlâ büyük bir yük sırtlıyoruz.
Peki şu an kurulda en yüksek kişi kim, yani elbet şu an geçici de olsa yöneten biri vardır.
Tu: Gökmen Türk, kendisi uzun zamandır babanızın yanında çalışıyor ve kurulda yönetim, söz hakkı ne varsa onun elinde efendim.
Anladım.
[Asansörden inince toplantı odasına doğru yöneldim.]
Tuğba Hanım, şu an 17 kişide burada mı acaba?
Tu: Evet, hepsi bugün burada yarım saat sonra olacak toplantı için geldiler.
Güzel, ben de orada olacağım. Şimdiden yerime geçiyorum.
Tu: Tamamdır efendim, birazdan görüşmek üzere.
[Yarım saat sonra]
Herkes toplantı odasına girmeye başlayınca, benim kim olduğumu bilmedikleri için, şaşkın bir tavırla yerine oturup aralarında kısık sesle konuşarak "kim bu?" diyordu.
Gökmen Bey gelince bana "Yanlış yerde oturuyorsun, kalk yerimden!" demişti. Yerimden kalktım ve Gökmen Bey'e elimi uzattım.
"Ben Holding'in yeni sahibi, Ahmet Şura'nın oğlu Burhan Aras Şura memnun oldum Gökmen Bey."
Gökmen, ne olduğuna şaşırmış eli ayağına dolanmıştı, bana baktı ve burası o zaman sizin yeriniz efendim dedi ve usulca yerine geçti.
Konuşma yapmak için ayağa kalktım:
"Hanımlar ve Beyler herkese iyi günler! Ben Aras Şura, bundan böyle babamın yerine ben geçmiş bulunmaktayım. Aranızda eğer ki okul okuyor, üniversite okumamış ya da bu alanda bilgisi olmayan biri, bizi nasıl yönetir fikri varsa haklısınız."
"Ancak, sizlere şunu söylemek istiyorum, babam ilköğretim mezunu yani, sizler de Yükseköğretim mezunusunuz, burada sizleri eziklemek gibi bir niyetim yok! Sadece olanları anlatıyorum."
"Yakında sizlerle daha çok toplantılar yapacağız, hatta şimdiden haber vereyim kurulumuzda değişikler olacaktı, gerek pozisyon, gerek isim."
"Elimde şu an kısa süre önce hazırladığım raporlar var ve hiç iç açıcı sonuçlar yok burada, yani şimdiden hazır olun, herkese iyi günler. İşinizi başarıyla yapınız!"
Konuşmamı yaptıktan sonra, herkesin yüzü buz tutmuş gibiydi, aralarında "olamaz, böyle yapamaz!" diye birbirilerine sitem ediyorlardı.
Ben toplantı odasında çıktıktan sonra, Tuğba Hanım arkamdan gelmişti, arkamdaki topuklu ayakkabı seslerini duyunca yavaşça döndüm.
Hayırdır Tuğba Hanım, bir şey mi söyleyecektiniz?
Tu: Biliyorum bu sizin kararınız fakat, bu biraz ağır bir karar değil mi?
Hayır Tuğba Hanım, son 6 yıllık süreçte şirket çok kaybetti, bence bu açık kapatılmalı. Hem siz niye bu kadar endileşelisiniz?
Tu: Efendim ben de kurulda bulunuyorum, uzun zamandır bu işi yapıyorum. Bu nedenle, eğer ki bizleri kovarsanız sözleşme gereği 10 yıllık süreç boyunca kimseyle çalışamayız.
Orası beni ilgilendirmiyor Tuğba Hanım, önümüzdeki ay sonu bütün kararları vereceğim, yeni düzen ve yeni isimler için.
Şimdilik iyi günler.
Tu: İyi günler efendim!
Şirketten çıkarken bugün spora ve psikoloğa uğrayacağım aklıma gelmişti. Ve kimsenin bunları bilmesini istemediğim için de arabayla gidemezdim.
Fakat aslında bu şirketin otoparkında bir sürü özel durumlarda kullanılmak için audi marka araçlar vardı.
Şoför'ü aradım ve geri dönmesini istedim. Hemen otoparka indim ve oradaki görevlilerle konuştum, bir tane anahtarı aldım ve arabaya gittim.
Aracı çalıştırdığım gibi hemen psikoloğa gitmek için tam gaz yola çıktım.
[30 dakika sonra]
Psikolog Hanım'ın kapısını çaldım ve içeri girdim. Simay Hanım her zaman olduğu gibi kenarda oturmuş bekliyordu.
Nasılsınız Simay Hanım?
Pg: İyiyim teşekkürler, siz nasılsınız?
Normal fakat aynı değil.
Pg: O da güzel bir durumdur, en azından kötüden iyidir.
Yani evet haklısınız!
Pg: Buyrun anlatın dinliyorum.
Hayatım son zamanlarda biraz zor olmaya başladı, duydunuz mu bilmiyorum babam hapse girdi.
O hapse girince de işlere ben bakıyorum nihayetinde.
Pg: Evet duymuştum.
Anneme bu sabah, beni yine eziklemeye babam kadar başarılı olamayacağımı söyledi.
Pg: Babanız dolandırıcı değil mi?
Evet ama annem bunu hâlâ unutuyor.
Pg: Peki, isterseniz buraları birazcık geçelim tekrar hayatınızın geçmiş zamanlarına dönelim.
Ne anlatabilirim ki? Neredeyse pandemi öncesinden beri geliyorum.
Pek bir şey kalmadı artık. Ne anlattıysam sizlere bütün yaşanmışlığımı biliyorsunuz zaten.
Pg: Aslında doğru haklısınız. Peki babanızın bu gidişi nasıl hissettiriyor?
Güzel hissettiriyor. Çürüsün hapiste ona orada ne yapıyorlarsa yapsınlar.
Pg: Hımm, anladım.
Ne diyebilirim 18 yıl sonra özgürüm, ailem bana istedikleri şekilde hareketler yapamıyorlar.
Birazcık nefeslenmiş olabilirim bir nevi.
Pg: Ne güzel değil mi?
Bayaa iyi. :)
Peki sizin hayatınız nasıl geçiyor?
Pg: Klasik her gün sizlerin yaşadığının benzerini yaşayan insanlar geliyorlar, onlarla sorunları çözüp, yeni bir insan olmaya çalıştırıyorum onları.
Bunu söylerken Simay Hanım'ın boynunda bir morarıklık farkettim tıpkı bir sopa ile vurulmuş gibiydi.
Boynunda duran izi gördüğümü farkedince, bozuntuya vermeden kaşla, göz arasında orayı çekiştirerek elbisesiyle güzelce kapattı.
Aslında ne olduğunu sormak istedim fakat, belki de düşündüğüm şey değil de, farklı bir şey olabilir diye üstüne gitmek istemedim.
Bir süre daha konuştuktan sonra, yerimden kalktım ve kendisiyle vedalaşıp, aşağı indim.
Arkamdan bir sesle tekrar döndüm, Simay bana seslenmişti. Gümüş ve özel yapım bir kalem cebimden düşmüştü.
Onu bana doğru uzattı, sonra da önümden merdivenden inerek gitti.
Aşağı indim biraz o güzelim çam ağacı kokusunu içime çektim ve otoparka doğru gittim.
Arabama doğru yürürken bir adam beni uzaktan arabanın içinde izliyor gibiydi, yani uzaktan dediğim 10 metre ötede.
Fakat belki durum farklıdır beni değilde bir başkasına bakıyor ya da bekliyor diye düşündüm ve arabama bindim.
Arabayı çalıştırdığım gibi 15 dakika ötede olan kursa, yavaş yavaş arabayı sürüyordum.
Bir ara aynadan baktığımda aynı araç arkamdaydı, az öncekine kıyasla işkillenmiştim. Arabayı bir sağ sokağa sürdüm.
Arkamdan o da girmişti, sonra da sol sapağa girince o da girdi. Garip?
Yavaşça arabayı sağda duran boşluğa doğru çektim ve arabadan inip yere biraz eğildim kenarda duran koca bir taşı aldım öylece bekledim.
Adam yaklaşınca birazcık dik durdum ve hazırlandım, adam tam o esnada arabasını gazladı ve son hız sokaktan geçti gitti.
Bir süre durdum ve bekledim.
10 dakika sonra arabayı tekrar çalıştırdım ve kurs yerine gelmiştim.
Yavaşça kapıyı açtım ve direk soyunma odasına gittim, içerisi boş ve sakindi. Üstümü değiştirip çıktım ve aşağı kata indim.
Nadia altında kırmızı bir tayt üstündeyse siyah bir crop tarzı rahat bir şey vardı.
Hocam merhaba?
Na: Aras Bey, sonunda gelebildiniz nerelerdesiniz ya siz? (sinirli)
Hocam kusuruma bakmayın, ailevi sorunlar, dava vs. derken size uğrayamadım.
Na: Gel bakalım şöyle sen!
Yavaş adımlarla Nadia'nın karşısına geldim ve beklemeye başladım.
Bir anda bana atak yaptı ve dövüşmeye başladık, her hareketini savuşturuyor ve elimden geldiğince kendimi savunuyordum.
Na: Sana sadece savunmayı öğretmedim, karşılık ver hadi!
Bunu söyleyince beni denediğini tamamen anladım ve ben de karşılık verdim.
İkimiz de çok hızlı hareket ediyorduk sanki iki tane Ferrari yarışıyor gibiydi.
Uzun süren karşılıklı mücadele 20 dakikadır devam ettiği için yorulmaya ve terlemeye başlamıştık.
Ben son anda bir hareket ile Nadia'yı yere sermiştim.
Hocam boynuz kulağa geçiyor ha ne dersini-...
Bacağıma yaptığı bir hamle ile yere serilmiştim, Nadia tam üstümde duruyor nefes alış verişini hissedebiliyordum.
Göğüsleri, göğüs kafesime temas ediyordu.
Na: Daha değil fakat iyisin bir süredir yoktun ama çoğu öğrencime göre hızlı öğrendin ve bayaa iyisin Aras.
Sağ olun hocam!
Peki bugün neler öğreteceksiniz.
Na: Senin fazla bir hareketin kalmadi, yani öğreneceğin bir şey kalmadi.
Na: Büyük ihtimal 3 ya da 4 ay içinde senin belgeni veririz.
Teşekkür ederim hocam, hepsi sizin sayenizde oldu.
Na: Sadece benim değil, sen çok azimlisin ve çoğu yerde olduğu gibi burada da başarılısın. Şimdi 2 saatlik işimiz var hemen başlayalım.
Tamamdır hocam, hemen yapalım.
[Bu 2 saatlik süreçte bir sürü hareketi öğrenmek için tekrar ve tekrar yaptım sonra da bunları denedim]
Hocam başka bir şey var mı?
Na: Yok Aras üstünü değiştirebilirsin!
Tamamdır hocam.
Üstümü değiştirmeye gittiğimde arka koridordan ses geliyordu fakat önemsemeden ilerlemiştim.
Üstümü değiştirip çıktığımda görüşürüz demek için Nadia'nın yanına gidiyordum.
Tam içeri girecektim fakat, kafamı kaldırıp baktığımda 5 tane adam Nadia Hanım'ın etrafını çevrelemişti.
Konuşmaları dinlemek için biraz saklanıp bekledim.
(x adam: xa)
Xa: Bak borcunu ödedin ödedin, ödemezsen, alırım burayı senden.
Xa: Hatta tek burayı değil başka bir şey de alırım, özellikle bunu sen hiç istemezsin!
Na: Lutfen kocam aldi parayi, ben bir şey almadim! Benim haberim bile yoktu paradan.
Xa: Kocan aldı fakat kaçtı gitti burayı da ipotek ettirdi. Ya bu ay sonuna kadar 200 bin doları ödersin ya da alırım burayı senden.
"Muhammet abi ne yaptı da bu adamlardan borç aldı ki? Allah'ım arada kadının başı yanacak... "
Adamlar bir süre daha konuştuktan sonra, çıktı gittiler. Hemen Nadia Hanım'ın yanına gittim ve yanına oturup neler olduğunu sordum.
Bana ağlamaklı bir şekilde durumu anlatmaya çalışıyordu.
Na: Ko-kocam, bitcoin ve b-borsa da yükseliyordu. Fa-fa-kat bir sabah uyandığımda, kendisini bilgisayar başında gördüm, kafasını ellerinin arasına almış a-ağlıyordu.
Na: Ne oldu dedim. Bana döndü ve "battık, büyük battık!" demişti.
Na: Ben toparlarız ederiz dedim tam 6 ay önce, her şey guzel gidiyordu fakat. Tam 1 ay önce kocam tekrar yatırım yapmak için tefeciden borç almıştı.
Na: K-kendisine n'olur tekrar girme şu işlere kaybederiz, yapma etme dedim. Gitmiş evi arabamı ve zamanında sattığım biriktirdiğim para ile bu binayı aldım, burayı da ipotek ettirmiş onlara.
Na: N-nasıl oluyor anlamıyorum, bir süredir gelip borcu öde, borcu öde diyorlar.
Na: Kocam nerelerde bilmiyorum 1 ay önce parayı aldıktan 3 gün sonra kayıplara karıştı bana sadece "annem'e gidiyorum döneceğim canım!" diye mesaj yazmıştı.
Na: Bu adamlar geldiği günlerde bir mektup geldi tam 10 gün önce;
"biliyorum, ne olduğunu anlamadın! Belki bana kızıyorsun ama o parayı ödeyecek param kalmadı yine battım, kalan 70 bin dolar ile borç ödeyemezdik, eğer ki dönseydim parayı alıp beni kurşuna dizlerlerdi. Seni seviyorum beni affet, artık dönemem" yazıyordu.
Na: Kocam beni borç batağına bıraktı ve gitti n'apacağımı bilmiyorum, Allah'im yardim et n'olursun...
Bunları dinlerken bildiğin şok olmuştum, Nadia Hanım çok tatlı ve akıllı bir kadındır. Onu bu hale sokmak, ne acı bir durumdu.
Kocası dönmeyecek o belli fakat, borçları nasıl ödeyecekti, eğer ki ipotek edilenleri verse kadının elinde ya da avucunda bir şey kalmazdı.
O an kendimin zengin olduğunu hatırladım, istediğim gibi para çeker ve istediğim gibi de harcayabilirdim kim ne diyebilir ki?
Nadia Hanım'ın çenesinin ucundan işaret parmağım ile tutup gözlerime gelecek şekilde kaldırdım ve;
"eğer ki para lazımsa, sizin için hiç düşünmeden karşılıksız para veririm! Yeter ki şu güzelim suratınızı ağlayarak mahvetmeyin, yazık değil mi şu gözyaşlarınıza!" dedim.
Nadia şok olmuş bicimde deniz mavisi gözlerini kocaman açtı ve gözlerime bakıp "ci-cidden mi? Yapabilir misin bunu?" demişti.
Gülerek "neden olmasın, hem sen bana neler öğrettin karşılık beklemeden, bunların bence bir bedeli varsa böyle ödenebilmeli" dedim.
Yüzü bir anda tarifsiz bir şekilde gülmüştü, Kollarını hemen sarmaladı sırtıma, yanaklarıma ıslak ve sıcak öpücükler konduruyordu her öptükten sonra "teşekkur ederim Aras, çok teşekkurler." diyordu.
"Bir an içimden umarım beni kandırmıyordur, çünkü ona ailemden bile çok güveniyorum."
"Uzun zamandır beraber sayılırız, beni eğitiyor ve hiç karşılık beklemiyor, aslında bunun için bile bu parayı hiç düşünmeden veririm."
"Neyse bu kadar düşünüpte yormayayım kendimi."
Sarılma faslı bittikten sonra Nadia elinin tersiyle gözyaşlarını silmiş ve yüzünde tatlı bir gülümseme olmuştu
bu gülüş için neler verilmez ki...
Yerimden kalktım ve çantamı yerden aldım, kendisi de kalkmış bekliyordu, ona baktım ve soru sordum" bu adamlar ne zaman gelecek tekrar olarak?" dedim.
Bana hemen "Bu ay sonu tekrar gelecekler!" demişti.
Tamam o zaman "para hazır olunca gelir senin yanında bekler ve onlarla görüşme ayarlayıp uygun bir yerde parayı onlara veririz." dedim.
Kendisi sevinçten çığlık atıp tekrar sarılmak için üstüme küçük kız çocuğu gibi atladı, fakat bir an dengemi kaybettim ve yere düştüm.
Nadia hemen endişelenip "iyi misin, istemeden oldu özür dilerim." dedi.
Ben de kendisinin sırtına ellerimi atıp vücudunu vücuduma bastırdım ve sarılarak sesli gülmeye başladım.
O da benim gülerek tepki verdiğimi görünce yumuşamış ve sesli gülerek karşılık vermişti...
-HERKESE İYİ SEYİRLER AMINA KOYAYAYIM-
26 notes · View notes
findikagaci · 6 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
bugün nöbetçiydim ve 7 saat dersim vardı. bu 7 dersin 4 tanesi 5. sınıflarlaydı. aslında bu yıl üç şube(a/b/c) 5.sınıf olacaktı ama bir sınıf daha açılmasına karar verdikleri için dört şube oldu. bunu öğrenince müdür yardımcısına gidip o sınıfı ben istiyorum dedim. o zaman boş günün olmaz dedi. olmasın dedim. tamam sınıf senin olsun o zaman ben öğleden sonralarını boşaltayım, nöbet günün hariç diğer günler eve öğlende gidersin dedi.* siz bilirsiniz dedim. öyle yapmış ders programını. bu yıl sene başında öyle çok ağlayıp, öyle çok stres yapmıştım ki elhamdulillah her iş yoluna girdi. sakinlikle ve güzellikle konuşmak, samimi olmak Allah’ın da izniyle işlerimi yoluna koydu. ama ben işler yoluna girene kadar aşırı stres yaptığım ve ağladığım için vücudum ilk rahatlama anında alarm verdi şimdi hasta yatıyorum. bugün çok zor dayandım. 5’lerle her şey hem çok güzel hem çok çıldırtıcı hem sinir bozucu hem de çok eğlenceli. sanırım bu yıl sabrımın son haddinde ders anlatacağım.
öyle güzel çocuklar var ki bu çocukların anneleri ne yapıyor, nasıl yapıyor da böyle çocuklar yetiştiriyor diye hayret ediyorum. ahmet zahit’ten 4-5 yaş büyükler ve çok küçükler ya. ne işiniz var okulda, gidin oyun oynayın diyesim geliyor bazen.
bugünün olayı emirhan’ın gelip sarılmasıydı. sen nasıl böyle tatlı dillisin, ne güzel kelimeler buluyorsun dedim, o da sarıldı.
yoklama alırken bedirhan dedim. hocam bana bedo deyin, ortamlarda beni böyle bilirler diyor.
1 metrelik boyları var türlü türlü lafları var.
bugün müdürün okulda yaşadığını öğrendim. çamaşırlarını yıkayıp mescite asıyormuş haftasonları. gece üst katın mescidinde ya da kütüphanedeki çekyatta yatıyormuş. spor salonuna geçen yıl duş yaptırmıştı ama orada sıcak su yokmuş, orada yıkanıyormuş. bütün bu ayrıntılar dedikodu şeklinde dilden dile aktarıldığı için öğreniyoruz biz de. adama hem kızıyorum hem de hayatına dair bu şeyleri öğrendikçe üzülüyorum. çocukluğundan beri böyle bir hayatı, yurtlarda kendi kendine yaşamış. bir ailesi var ama yok. üstelik de okulda sevilmediğini biliyor.
neyse,
bu yılımı öfke kontrolü yılı ilan ediyorum. kendime daha sakin bir sene diliyorum.
*geçen yılki çektiğim sıkıntıları çatır çatır söylemeseydim bu yıl nazımı bu kadar çekmezlerdi. bu güzelliğin geçen yılın meyvesi olduğunu düşünüyorum. inşallah bu yıl ahmet zahit hiç hasta olmaz. nolur Allah’ım.
32 notes · View notes
seyyahe-iavare · 7 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
28 ve 29. Günler/13-14 Eylül
Birşeyler oturuyor yavaş yavaş ben özüme dönmeye başlıyorum bir bebeğin ilk adımları gibi de olsa hamd olsun. Her iki gün de tam vaktinde uyanıldı. Neden çifter çifter yazmaya başladığım hakkında benim de pek bi fikrim yok. Olsun böyle de iyi hiç olmamasından. Bu şehri sevme ve benimseme çabalarıma bir yenisini ekledim. İHH'da güzel işlere niyetlendik çok şükür. Anneler Okuyor grubuna katıldım böylece hep okumalarımı düzenler ruhumu besler hem kaliteli insanlarla tanışırım dedim. Hayr olur inşallah bakalım ♥️ Dün gözümüzü kü...eye açtık:) Tatlıya karşı irade oluşturmayı başarıyorum sanırım artık. Eşime yaptığım tatlıdan dün yalnızca iki çatal aldım. Bi önceki gün kömbeyi kırıp sadece bir parça yedim ve yetti. Öncesinde elime bi kömbe alıp baktım ve onu bırakıp kalkıp üzümlü kefir yaptım bunlar dünya için küçük ama benim için oldukça büyük adımlardı. Bu hafta görece daha hareketliyim. Ama bi yandan hasta olmamaya direniyorum. Dün Ömer Hamza babasıyla konuşurken telefonu aldı ve sadece burun deliklerini görebildiğim bir ev turu yaptırdı :) Annesiyle mecburi muhatap etti beni yine önce ben selam verdim neyse Seyyahe bırak o sana çalışsın diyorum kalbime. Neyse şapşik telefonu yere koyup dedesinin yeni aldığı motorunu gösterrmeye falan çalıştı. Çocuk kalbe şifa, görebilmek hissedebilmek nasip olsun.
Yaa ben buraya irmik helvası pardon dalgonluk kahvesi üstadı @beyazagacsercesi nden onayını aldığım kahveyi koydum ama ondan onaylı olduğunun notunu düşmeyi unuttum 😅
23 notes · View notes
bedrierdem · 6 months
Text
ÖNEMLİ ŞEYLER!
1. Bunlardan en az beş tanesi her gün gerçekleştirmeli
2. İlaçla yaşamaktan kaçının.
3. Randevularınızı önceden ayarlayın.
4. Hafızanıza güvenmeyin; mutlaka yazın.
5. Aracınızı, bozulmadan servise götürüp bakım yaptırın.
6. Her kilidin yedek anahtarını yaptırın ve belli yerlerde bulundurun.
7. Daha sık ‘hayır’ deyin.
8. Yapacaklarınızı öncelik sırasına sokun.
9. Zamanınızı israf etmeyin.
10. Öğle ve akşam yemeklerini basitleştirin.
11. Kötümser insanlardan uzak durun.
12. Önemli evrakın birden fazla fotokopisini çektirin.
13. Evde çalışmayan ne varsa tamir ettirin.
14. Yapmaktan hoşlanmadığınız işler için yardım isteyin.
15. İhtiyaçlarınızı önceden belirleyin.
16. Bir defada yapılması zor büyük işleri, küçük parçalara ayırın.
17. Etrafı toplayın, dağınıklıktan kurtulun.
18. Gülümseyin.
19. Bebekleri gıdıklayın.
20. Dost bir kediyi veya köpeği okşayın.
21. Kendinizi, bütün soruların cevabını bilmekle yükümlü hissetmeyin.
Bazı şeyleri de bilmeyin.
22. Karşılaştığınız insanlara, onların hoşuna gidecek bir şey söyleyin.
23. Yağmur yağmasını isteyin; yağınca yağmurda yürüyün.
24. Arada bir çarşı hamamına gidin.
25. Kendi kendinize, nerede eski günler, her şey daha güzeldi demekten vazgeçin.
26. Verdiğiniz kararın ne anlama geldiğini iyi düşünün.
27. Kendinize güvenin.
28. Nüktedan olun.
29. Sizi mutlu edecek bir şey yapmayı yarına bırakmayın.
30. Hiç tanımadığınız insanlara yürekten bir merhaba deyin.
31. Eski bir arkadaşlarınızla karşılaşınca ona sıkıca bir sarılın.
32. Hava açıksa, gece yıldızları seyredin.
33. Bir şarkıyı ıslıkla çalmayı öğrenin.
34. Arada bir şiir okuyun.
35. Kendinize bir demet çiçek alın. Bir çiçek koklayın.
36. Yardım istem ekten çekinmeyin; alamazsanız üzülmeyin.
37. Görünüşünüze özen gösterin.
38. Her şeyi kararında yapın; ifrata kaçmayın.
39. Nerede gerekiyorsa, orada mutlaka gerekli emniyet tedbirini alın.
40. Daima daha iyisini yapmaya çalışın, ama mükemmeliyetçi olmayın.
41. Resim ve heykel sergilerini gezin.
42. Ayakkabınızı boyatın.
43. Berbere gidin.
44. Kendi kendinize bir şarkı mırıldanın.
45. İyi bir müzik dinleyicisi olun.
46. Kendi kendinize yetmeyi öğrenin.
47. Her gün biraz idman yapın; her fırsatta yürüyün.
48. Dünyanın en yetenekli insanı olmadığınızı kabul edin gerekiyorsa
elimden ancak bu kadar geliyor deyin.
49. Yeni moda birkaç şarkınn sözlerini ezberleyin.
50. İşe erken gidin. 51. İşe her gün aynı yoldan gitmeyin.
52. Amirinizden izin alıp bazen işten erken çıkın.
53. Kırlarda dolaşın.
54. Maça gidip bağırın.
55. Başkaları dilemeden, siz onlara iyi günler dileyin.
56. Teşekkür edin.
57. Arabanıza güzel koku yayan bir alet koyun.
58. Evde kendi kendinize yemek pişirin, güzel bir sofra kurun, sonra
da afiyetle yiyin.
59. Başkalarını adam etmekten vazgeçin.
60. Severken karşılık beklemeyin.
61. Sinemada film seyrederken patlamış mısır atıştırın.
62. Bir ağaç, olmazsa bir çiçek dikin.
63. Şişmanlamayın .
64. Hatıra defteri tutun.
65. Bir hela temizleyin.
66. Kağıttan bir uçak yapıp uçurun.
67. Bir derneğe veya kulübe girin, arkadaş edinin, toplantılara katılın..
68. Mutlaka yeterince uyuyun.
69. Az konuşun, çok dinleyin.
70. İş arkadaşlarınıza ve dostlarınıza iltifatı esirgemeyin.
71. Bir güne yapılacak çok şey tıkıştırmayın.
72. Acelesiz yaşayın; daha önünüzde yaşanacak çok güzel günler var.
73. Stresli davranmak, doğuştan gelen değil, sonradan kazanılan kötü
bir huydur; bunu unutmayın.
74. Son söz: Öfkeyi, kendinize zevk edinmeyin
Prof. Dr. İmer OKAR
Tumblr media
18 notes · View notes
musfika-hanim · 4 months
Text
saat sekiz ve bir saat önce mutfakta dört ocak birden çalışıyordu. birinde akşam yemeği, diğerinde küçük kızçeye beslenme için hazırlık, ötekinde dernek kahvaltısı için birkaç şey. evet an itibari ile akşam yemeği tamam, beslenme tamam, dernek için kahvaltı hazırlığı tamam. on beş yirmi dakikaya evden de çıkarım inşallah. erken kalkmanın ekmeği yenmiştir.
hayırlı cumalar, bereketli günler, hayırlı işler. ayağınıza taş değmesin 🌼
12 notes · View notes
tefaanii · 1 year
Text
HER KOYUN KENDİ BACAĞINDAN ASILIR…!!!!
Behlül Dânâ Hazretleri, çarşıda, pazarda halk içinde dolaşırken insanlara nasihat eder, yanlış hareketlerden sakındırmak için onları ikaz ederdi. İkazları bazı insanların damarlarına dokunuyor, gururları inciniyordu.
Bir gün, halka, doğru yolu göstermek için söylediği sözlerden rahatsız olanlar, Hârûn Reşîd’e gidip Behlül Dânâ Hazretlerini şikâyet ettiler:
“Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi hâlimize bıraksın. Bizi ikaz edip durmasın. Sonra her koyun kendi bacağından asılır.”
Bu şikâyetler üzerine Hârûn Reşîd, Behlül Dânâ’yı çağırtıp halkın istediğini bildirdi. Behlül Dânâ hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etti. Birkaç koyun alıp kesti, bacaklarından mahallenin köşe başlarına astı.
Câhil insanlar, hikmetini anlayamadıkları, sırrını çözemedikleri söz ve hareketleri gördüğü birine hemen “deli” damgası vururlar. Behlül Dânâ’nın bu hareketini de anlayamayan halk gülerek şöyle dedi:
“Deliden başka ne beklenir, yaptığı işler hep böyle zaten!”
Aradan günler geçtikçe, asılan hayvanlar kokuyor, bundan ise bütün mahalle zarar görüyordu. Bozulan etlerin kokusundan durulmaz hâle gelince, aynı şahıslar, Hârûn Reşîd’e gidip durumu anlattılar:
“Yâ Emîrü’l Mü’minîn! Behlül’ün astığı koyunların kokusundan duramıyoruz. Bizi çok rahatsız ediyor. Şuna söyleyin de, onları astığı yerden kaldırsın!”
Hârûn Reşîd, Behlül’ün böyle bir hareketi neden yaptığını merak ediyordu. Hem halkın şikâyetini bildirmek, hem de böyle yapmasının sebebini öğrenmek için Behlül Dânâ’yı saraya çağırttı. Behlül gelince, Hârûn Reşîd sordu:
“Yâ Behlül! Mahalleye astığın koyunların kokusundan halk çok rahatsız oluyor. Böyle bir şeyi neden yaptın?”
Behlül Dânâ Hazretleri şu cevabı verdi:
“Ey mü’minlerin emîri! Ben bir şey yapmadım! Sadece her koyunu kendi bacağından astım. Fakat görülüyor ki, her koyun kendi bacağından asılsa da bütün çevreyi rahatsız ediyor, herkese zarar veriyor. Bir kötünün zararı sadece kendine olmuyor, herkese zarar veriyor. İnsanların bunu anlaması için böyle yaptım. Herhalde anlamışlardır!”
Şikâyete gelenler hatâlarını anladılar. Bir daha Behlül’ün nasihat ve ikazlarına itiraz etmediler
52 notes · View notes
keemlenyekun · 5 months
Text
Değişik
Günler ve aylar kovalıyor yılları. "Farkında bile değiliz" diye klişeleri kullananlar mutludur. Basit ve sade hayat yaşayanlar mutlu olur.
Güncellenelim. Ayrıntıya sonra gireriz sayın defter.
Öncelikle vakıfbankın anlamsız şekilde beni bloke etmesi devam ediyor. Kredi ve kredi kartı gibi hiç bir hizmetinden yararlandırmıyor. Sadece eski maaş hesabım açık. O kadar. Merkezlerinden gelen cevap hep aynı: uygun değil. Hangi karara binaen uygun değilim diye sorun diyorum cevap yok. Bddkya şikayet ettik aynı sonuç. Dur bakalım bir de bankalar birliğine yazalım. Sadece sinir olduğumdan uğraşacağım. Yoksa karta ya da kredi kartına ihtiyacım yok.
Aihmden gelen parayı çatır çatır yedik. Hanıma telefon. Bana sanki 1000 müvekkilim varmışcasına hayvan oğlu hayvan bir renkli yazıcı. Bir kaç mücevherat. Arabama film çektirdim. Cikss oldu. Kartvizit bastırdım. Sonuç olarak elde var sıfır. Ahahahah.
Yine beklenilen aihm kararı çıktı. Tabi ki yalçınkaya kararı. Çok güzel karar. Kime fayda sağladığından bağımsız hukuki anlamda oldukça güzel karar. Ülkemizdeki hukuku sadece saçma bir beka algısı içine yerleştiren hukuk mesleğini icra edenlere (hukukçu demeye dilim varmadı) ders niteliğinde bir karar. En başından beri söylediğimiz durumu özetler bir karar olmuş. Kastı çok iyi incelemiş aihm. Ders verir gibi. Neden kastın olmadığı ve bir terör örgütü kararının olmadığı tarihte terör örgütü üyeliği suçunun kasıtla işlendiği kabul edildi? Bu kadar özetlik bir karar tabi ki değil. Aslında uzun uzun da yazdım. Ama taraf olduğum için hukuki olmuyor yazılar. Bir noktada hakaret etmeden duramıyorum. Ahahahah. Küfür ediyorum. Tutuklayanlara, ihraç edenlere. Süründürenlere. Öyle haram olsunlar falan basit geliyor. Kararı okumadan yorum yapan sayın bakanın cahilliğini ise kararın 177 sayfa oluşuna bağlıyorum. Bu karar çok uzun mesele.
Yüksek lisansta veremediğim 4 ders var. Belki bu derslerin birisinde bu kararı inceleyip bilimsel bir makaleye dönüştürebilirim.
Tabi ki oğlum izin verirse. Şimdi ofisimi evde kurduğum için. Bilgisayarıma her el sürdüğümde oğlum çılgına dönüyor. Baba baba baba deyip klavyeye vuracakmış. Dokunamadığı takdirde basıyor kıyameti. Bu durumda benim çalışmam imkansız durumda tabi ki.
Ve son günlerde zevkten dört köşe olduğum bir haber silsilesi var. Canım sıkıldıkça açıp açıp gülüyorum. Küfürler eşliğinde. Puahahahahahah. Bu haber tabi ki istanbul cbs hskya gönderdiği rüşvet ihbar mektubu. Lan çok komik ya. Ama asıl komik olan rüşvet alan yargıçların varlığı değil. Çünkü bu bilinen bir vakıa idi zaten. Komik olan yargıda birliğin parçalanmış olması. Birbirlerine düşmüş olmaları. Birileri birilerini yine yiyor. Asıl zevkli olan bu. İçimin yağlarının eridiği kısma geldik gibi. Öyle bir zevk. Öyle bir haz. Rüşveti bilmeyen var mıydı ya bu arada. Özellikle uyuşturucu davalarında bir kaç avukatın nasıl işler yaptığını yargı camiasının içerisinde olan herkes çok iyi bilmiyor muydu? Fetö borsası bir zamanların kahraman savcısı batoyu zengin etmiş yeni haber yapıyorlar misal. Yağlar eriyor. Bak buradan da eridi. Puahahahshshsh. Yalnız bunlar birinci elden yaşadıklarımız. İçerdeyken haber yollayanlar vardı misal. 2016nın parasıyla 500 bine mesleğe iade ediyorlar diye. Şerefimizi satmadık allaha şükür. Yargımız canımız yargımız. Asıl sıkıntının tertemiz harika yargıçların sesini korkudan çıkarmıyor oluşu. Cesur olmayan yargıç olmasın bilader. Gitsin başka bir şey olsun. Yok atanma yok bilmem ne korkan adam yargıç olmasın.
Dolmuşuz boşaldık. Bak aklıma geldi yine ya. Başsavcının mektup harika ya. Puahahahahshsh.
Bak şimdi neşemiz yerine gelmişken. Nasıl harika bir futbol ayı yaşadık ya biz. Her allahın günü galatasaray manchester özeti izliyorum ilaç niyetine. Aman allahım. Anti depresanım ya benim bu takım. Depresanım ise samsunspor. Dur onu karıştırma. Belki alman hoca bizi kümede tutar.
Evettt. Kahvaltılık sos yaptık. Köyde eğlendik. Üstüne samsun meydanda boş boş oturdum. Böyle güzel bir ayı geride bıraktık.
Vesselam.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
7 notes · View notes
mehmet147 · 1 year
Text
Yeni güne bismillah
Tüm güzel insanlar gününüz hep çok güzel ve aydınlık geçsin
Allah hayırlı huzurlu sağlıklı ve bereketli bir cuma geçirmeyi nasip etsin inşaAllah
Hayırlı sabahlar hayırlı günler hayırlı işler hayırlı cumalar olsun selam ve dua ile kalın inşaAllah
Tumblr media
40 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media
Günaydın,
Yeni işimde ilk bir ayım doldu ve bugün nihayet tam maaş aldım. İşlere yavaştan alışmaya başladım,sahiden Ar-Ge’de olunca günler araştırma ile geçiyormuş bundan çok keyif alıyorum. Sanırım yaptığım işi seviyorum ancak ortamı pek keyifli bulmadım. Belki de henüz bunun için çok erkendir ya da iş ortamı işte ne zaman güvenilir ve keyifli insanlar oldu ki, bu güya profesyonel dünyada diyip, en sevdiğim kahve kupamdan bir yudum alıp patriarchy ile mücadeleye devam edeceğiz gibi görünüyor .
22 notes · View notes
kalbimin-incisii · 11 months
Text
Tumblr media
Kaldırıyorsa tutup elinden Hayat...!
Devam et diyorsa kaldığın yerden, Bir kahve yetiyorsa gülümsemeye,
Bir sokak kedisi hatırlatıyorsa
direnmeyi,
Solacağını bile bile açan bir gül kadar, Yaşamaya cesaretin olmalı....
Hayırlı geceler Tumbir Ailem 🪷🧡🪷
Tumblr media
Ve vakit yine gece..
Demindedir ömür...
Günler birbirini kovalarken, Hayat bizi günün telaşına iter.
Ve zaman sessizce doldurur yaşanmışlıkları heybesine,
Anı olur...
Bugünü de bitmemiş işler,
Yarım kalan umutlarla yazdık, Anı defterine...
Yarın mı? Rastgele 🪷🧡
114 notes · View notes
aynodndr · 1 month
Text
Tumblr media
Ve, vakit yine akşam;
Demindedir ömür.
Günler birbirini kovalarken,
Hayat bizi günün telaşına iter.
Ve zaman sessizce doldurur,
Yaşanmışlıkları heybesine, anı olur...
Bugünü de bitmemiş işler,
Yarım kalan umutlarla yazdık,
Anı defterine...
Yarın mı ? Rasgele...
Nursel Tosun
5 notes · View notes