Bazen sevdiğimiz insanların bizi teselli etmesi ne kadar hoşumuza gidiyor değil mi.?
Peki bizi teselli edenin bizi yaratan olması ne kadar da kalbimizi ferahlatıyor. Sanki kalbimize biri inşirâh üflemiş.. Almış içindeki derdi tasayı bizim bile göremiyeceğimiz yere saklamış... 🫴🏻🍃
İşle ilgili bir şeyde hata yaptım. Hata yaparken bunun hata olduğunu bile bile devam ettim, istemedim yapmak.
Bu olaya böyle bakınca sen nasıl böyle bir şey yaparsın diye kendime çok kızıyorum. Ama bunu yapmamdaki sebep, normalde 8nsaat olan mesaimde usulsüzce 12 15 saat çalışmam. Bir an fırsat oldu ve onu değerlendirdim. Doğru değildi bilmiyorum ama bunlar da doğru değil. Yanlışı yanlış ile örtemem, biliyorum.
Kendimi rüyada gibi hissediyorum. Tüm kötü dikteler kulağıma geliyor. Stresten midem bulanıyor. Şefim bir şey demedi. Çok da önemli değil dedi, ama duyulacak birileri hesap soracak diye çok korkuyorum. Anksiyeteden uyanamıyorum. Tedirginim, neler olacak diye. Hata yaptığını kabul etmek çok zor. İnşallah konu kapanır, tekrarı olmayacak.
Hata yapabilirim, normal. Hata yaptığımı kabul edip bununla devam etmem lazım. Doğru değildi ama bir şekilde oldu ve bir daha olmaması için elimden geleni yapacağım. İhtimalleri düşünüp içimi karattmayacağım.
Ne yapıp önüme bakabilirim bilmiyorum? Kafamdan atamıyorum, biriyle konuşmaya çok ihtiyacım var. Bazen kendimi çok yetersiz, yeteneksiz hissediyorum. Kendime şefkat gösteremiyorum. Bu kötü düşünceye odaklanmak yerine neden böyle olduğuna bakmam lazım.
Yakın bir arkadaşıma yazdım şimdi, durumu anlattım.
Ben de insanım, hata yapabilirim. Bu hatamdan hiçkimse hiçbir şekilde zarar da görmedi bu arada. Sadece oldu işte. Darlandım.
Bir yerinizi masaya çarptığında sizin de hep aynı yeriniz acıyor mu? Birine kızdığınızda hep aynı kişiye öfkeleniyor musunuz? Bir şeyin eksikliğini hissettiğinizde hep aynı kişiye sitem ediyor musunuz?
Gözyaşlarınız inci gibi akarken neye ağladığınızı bile unutup kendinizi hep aynı sevgisizliğe ağlarken buluyor musunuz? Hissettiklerinizi değersizleştirenlere artık bir açıklamayı bile çok görüyorsunuz. Kolunuzu masaya çarpıyor, oturup saatlerce ben neden sevilmedim diye ağlıyorsunuz. İnsan değer verdiğinden bekliyor hep ilgiyi, sevgiyi.. Hastalandığında alt komşusu arayıp hal hatır sormadı diye içlenmiyor mesela. Böyle böyle büyüyor ama asla alışamıyor. Bütün bir ömür neden sorusu ile savaşıyor.
Sonra bir şey oluyor. Bir düğüm çözülüyor, incelen bir ip kopuyor. Farkedilmeyen, zamanında sarılmayan, belki bir üflense iyileşecek olan yaralar kangren oluyor. Kanıyor, kanıyor.. Ve sonrasında da kesilip atılıyor. Kesip attığınız her şey acımaya devam ediyor, elinizle yokladıkça eksikliği hissediliyor ama artık kanamıyor.
Bazen maalesef kesip atmak gerekiyor. Anneniz, babanız, kardeşiniz, eşimiz, evladınız.. Bu kim olursa olsun eğer kangren olmaya başlamışsa, eğer kanayan yaralara merhem olunmuyorsa daha fazla kanatmak anlamsızlaşıyor. Değersizlik hissi, incinmişlik yarası bir ömür sizinle kalmaya devam etsede beklenti azaldığı için daha büyük hasarlara sebebiyet vermiyor.
Kangren olan yaraları, kesilip atılan uzuvları olan herkese selam olsun.
Buradayım. Buradayız. Bir inşirah duası kadar birbirimize yakınız.
Nereden başlasam ne anlatsam bilmiyorum. İçimde hep Allah’a yakınma durumum var. Bir yandan ne verirsen razıyım teslimiyeti bir yandan yardım et feryadı… Kendim için hayrı bilmiyorum Allahımmm. Sen en güzelini verirsin Allahım. En güzel muhtaçlığım sana.