Tumgik
#intihar mektubu
narkozlugece · 2 years
Text
Midem bulanıyor. Her an kusacakmış gibi hissetmekten bıktım. Bugün ilaç dozumu aştım. Hissediyorum, iyi değilim. Saatlerce uyumak ama onun öncesinde kusmak istiyorum. Belki kusarsam içimdeki her şey gider de temizlenirim diye. Nefes almak bile mide bulandırıcı. Yutkunamıyorum, boğazımda bir şey var ve gitmiyor sanki. Titreme geliyor ara ara ve durduramıyorum. Gitgide yok oluyorum. G i t g i d e y o k o l u y o r u m
60 notes · View notes
geceninsiyahsworld · 1 year
Text
Artık güneşin doğmasını bekleyecek gücüm kalmadı...
Ama siz yeni doğacak güneşi mutlaka bekleyiniz...
Stefan Zweig
10 notes · View notes
melankolikgenc · 2 years
Text
Unutmayın insanları yaşatan ayakta tutan en yakın olduklarıdır , aynı şekilde insanları öldüren yaşamaktan nefret ettirenler de onlardır.
13 notes · View notes
afili-filintalar · 1 year
Text
yapamadığım o kadar çok şey var ki nasıl olsa hepsini gerçekleştiremeyecektim ve yapamamanın acısı zehirleyecekti içimi
0 notes
bitmisimharbidenn · 1 year
Text
Nefes almakla geçen zamanları yaşamaktan sayıyorlar,oysa hiç biri farkında değil yaşayan bedenlerimiz içine hapsettiğimiz ruhlarımızın çoktan öldüğünün.Ben artık bunun farkındayım ve ruhumun bu hapishanede daha fazla boğulmasını istemiyorum...
33 notes · View notes
imkansizucurumlar · 10 months
Text
Aslında bedenen uykum yok ama sonsuz bir uykuya dalmak isterdim.
4 notes · View notes
dehrizen · 5 months
Text
sevgili ben,
bu mektubu sana uykumda yazıyorum. doğruyu söylemek gerekirse, iğrenç bir adamsın. varlığına artık dayanamıyorum. sana üç gün mühlet, ya değiş ya da intihar et!
her şey gönlünce olsun.
178 notes · View notes
ahhasret · 8 days
Text
Tumblr media
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi?
Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver…
Anneler olmayınca, evlerin yalnız dört duvardan ibaret olacağını da, annem gidince öğrenmiştim. Sabahları “Elinizi, yüzünüzü yıkayın, kahvaltı hazır” diyen olmadığı gibi, günlerce aç kalsan, “Aç mısın?” diye soranında olmadığını öğrendim.Öğrendiklerim içinde canımı en çok yakan şey ise, anne kokusu olmayınca, çocuklar kaç yaşında olursa olsun, büyüdüğüydü.
Ben altı yaşında büyüdüm.
Annem evi terk ettiğinden sanırım on gün sonra evimize polisler geldi. Söylediklerine göre, annem intihar etmiş. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir zarf varmış.
Zarfın üzerinde, kızım ve oğluma verilsin, yazıyormuş.
Ben o zamanlar okumayı bilmiyorum, nasıl okuyacağım? Abim okudu, mektubu dinlerken, ağladım. Abim de ağladı. Biliyor musunuz, ben en son o gün ağlamıştım ve şimdi bunları yazarken. Elimde o mektup, yeni bir mektup yazmama gerek yok. Annemin yazdıkları ile benim hayatım arasında fark yok. O genç yaşta intihar etmekten başka çare bırakılmayan kadın, ben yaşarken ölüme mahkûm kadın.
Annem, bizi terk edince, baba evine gitmiş. Babası sinirlenmiş. Kadın dediğin evinde otururmuş. Kadın dediğin, ağzı dolu kan olsa, kızılcık şerbeti içtim, demeliymiş. Ona o evde yer yokmuş. Annem dedeme yalvarmış. “Bir ay kadar kalayım, sonra bir çare bulurum, çocuklarımı yanıma alır, yeni bir hayata başlarım” demiş.
Vay! Vay! Vay! Kadın tek başına yaşayacakmış. Dedemin namusunu beş paralık edecekmiş, kahveye bile gidemez edecekmiş, ölsün daha iyiymiş.
Annem o akşam, çamaşır ipini hiç düşünmeden boynuna geçirmiş. Bunları yıllar sonra anneannem ölüm döşeğinde, ben on dokuz yaşında iken anlattı. Babam, annemin ölüm haberini alınca, hiç üzülmedi. Bizi yetiştirme yurduna vereceğini söyledi. Abim sekiz yaşındaydı ama her şeyi biliyordu. Biz artık orada yaşayacakmışız. Orası bizim evimiz olacakmış. Birbirimizden ayrılabilirmişiz, Kardeşler birbirini unutuyormuş. Biz unutmazmışız ama çok yıllar sonra birbirimizi tanımayabilirmişiz, onun için ikimizde annemin mektubunu saklamalıymışız.
Saklarız da tek mektup var, nasıl ikimizde saklayacağız, diye sormama gerek kalmadan, abim makasla mektubu boyundan tam ortadan kesti. Cümlelerin baş tarafı olan kısmını bana verdi. Cümlelerin baş kısmı bende olunca, ben okumayı öğrenince devamını tahmin edermişim. O zaten ezberlemiş.
Halam bizim yurda gönderileceğimizi öğrenince, bize geldi. Babama “Kız çocuğu yurda verilmez. ”Ben alayım hayatı” dedi. Kız çocuğunun yurda neden verilmeyeceğini de, halamla yaşamaya başladığımda anladım. Kız çocuğu demek, evde iş yaptırılacak bedava hizmetçi demekti. Halam, bir gün olsun ismimi söylemedi. İsmim, Uyuşuk olmuştu. Uyuşuk su getir… Uyuşuk şu tabakları yıka… Uyuşuk şu çoraplarımı bir güzel sabunla…
Abim ayda bir kez halama beni ziyarete geliyordu. Yurtta rahat olduğunu söylüyordu. Bende rahat olduğumu söylüyordum. Abim üzülsün istemiyordum. Acaba abim de, ben üzülmeyeyim diye mi, rahatım diyordu? Bunu sormaya hiç cesaret edemedim.
Okula başlamıştım. Sınıfta okumayı ilk öğrenen bendim. Nasıl öğrenmeyeyim, annemin mektubunu okuyacaktım. Mektupta, “Hayat güzel kızım, ben seni…” yazan cümlenin bu kısmından kesilmişti. Ben her gece yatağımda, o cümleyi farklı tamamlıyordum.
“Hayat kızım ben seni ÇOK SEVİYORUM.”
“Hayat kızım ben seni ÇOK ÖZLEDİM.”
“Hayat kızım ben seni BEKLİYORUM.” Cümleye eklediğim sözcüğe göre hayal kuruyordum. Hayallerimde hep mutluydum. İnsan mutsuz hayal kurar mı?
Ortaokulu bitirdiğimde, halam artık okula gitmeyeceğimi söyledi. Oysa ben okumak istiyordum. Okuyup, ayaklarımın üzerinde durabilmek ve abimle bir evde yaşamak…
O yaz mahalle bakkalı üç çocuklu Hasan Amca’nın karısı kanserden öldü. Çok üzüldüm. Üç çocuk ne yapacaktı, annelerinin kokusunu ne çok özleyeceklerdi. Anneler neden ölüyordu? O üç çocukta benim gibi isimlerini unutacak, uyuşuk mu olacaklardı?
Ben Hasan amcanın çocuklarına üzülürken, meğerse Hasan amcanın sözlüsü olmuşum. Sekiz bileziğe, üç bin liraya satılmışım. Yaşım resmi nikâh için küçük olduğundan, kırk gün sonra, imam nikâhı ile Hasan Amcanın karısı oldum.
On beş yaşındaydım. Hasan amcanın karısıydım. İki, beş, altı yaşında üç çocuğum vardı. Birde bir çocuğum olmasını öğütleyen halam… Benimde bir çocuğum olmalıymış ki, yerim sağlam olsun. Hasan amca başka kadınlara gitmesin.
Hasan amcadan ilk tokadı, Hasan amca dediğim için yedim. Bir kadın kocasına, “amca” der miymiş… Ben altı yaşında annem gittiğinde susmayı öğrenmiştim. Hiç der miydim, İnsan on beş yaşında bir kıza karım der mi, diye…
Hasan amca bana tokat attığında, üç çocuk babasının ayaklarına sarıldı. “Hayat ablamı dövme, o bizimle oyun oynuyor. Masal anlatıyor” diye yalvardılar. Ben, o çocukların ablasıydım. Masal diye anlattıklarım ise hayallerimdi.
Hasan amca evden gidince, aynanın karşısına geçtim. Hasan demeyi öğrenecektim. Her Hasan, deyişimde aynada, Hasan amcanın, tepeden saçları dökülmüş başı, burnunun üzerine düşmüş gözlüğü, göbeğiyle görüntüsü belirliyordu. Ben her Hasan dediğimde suç işlemiş gibi utanıyordum. Hasan amcaya, Hasan diyemiyordum.
Aynanın karşısında deneme yaparken, Hasan amcanın altı yaşındaki oğlu yanıma geldi. “Hayat abla” dedi “Annem, babama bey derdi. Sende bey de.”
Bey, evet, evet bey iyiydi. Eğilip kara gözlü, hayallerimi masal diye dinleyen, Sami’yi öptüm. Beş yaşındaki Elif’i, iki yaşındaki Zehra’yı da çağırıp, onlara masal anlatmaya başladım. O gün masalıma; Tatlımı tatlı, güzel mi güzel altı yaşında, ismi Masal olan bir kız çocuğu varmış. Masal annesini kaybetmiş. Her yerde annesini aramış, bulamayınca hayaller ülkesine gitmiş. Masal, hayaller ülkesinde o kadar mutluymuş ki, bir daha gerçek dünyaya gelmemiş, diye başladım.
Masal, masalımda hep mutluydu. Hep gülümsüyordu. Her gün çocuklara Masal’ın masalını anlatıyordum. Çok mutluyduk.
Hasan amcada iyiydi. Artık, Bey diyordum. Zaman zaman öfkeleniyordu ama ben onun neden öfkelendiğini anlıyordum. O sekiz bilezik ile üç bin liraya bir masal abla satın almıştı. Oysa o, bir kadın almak istemişti.
Abim ziyaretime geliyordu. Her geldiğinde, annemin mektubunun yarısını vermek istediğini söylüyordu. Kabul etmiyordum. Mektubun diğer yarısını okursam, Masal hayal ülkesinden, acımasız dünyaya dönecek, mutsuz olacak gibime geliyordu. Benim tüm hayalim, mektubun diğer yarısı üzerine kurulmuştu.
Kırk yaşına geldiğimde, masalımı dinleyen çocuklarım büyümüştü. Sami doktor olmuş, tayini bir başka şehre çıkmıştı. Ne zaman mutsuz olsa, beni telefonla arayıp, “Hayat abla” diyordu “Bana masal anlat” Ben hemen Masal’ın hayaller ülkesindeki serüvenlerini anlatmaya başlıyordum.
Elif öğretmen olmuş, evlenmişti. Bir kız torunum olmuştu. İsmini Hayat koymayı çok istemişlerdi. İzin vermedim. Elif, “O zaman torunun ismi Masal, olacak” dedi. Torunumun ismi, Masal.
Zehra’m benim küçük kızım, veteriner olmuştu. “Hayat abla, hangi hayvan huzursuzluk yapsa, masal anlatıyorum, sakinleşiyor” diyordu. Zehra da evlenmişti. Bir erkek torunum olmuştu. Torunuma masallarımda ki, Masal’ın arkadaşının ismini koymuştu. Kahraman.
Kırk beş yaşımda iken, Hasan Amca yani Bey’im öldüğünde çok üzüldüm. Son sözü, “Hakkını helal et” olmuştu. “Hakkını helal et”
Tüm içtenliğimle hakkımı helal ettim. O iyi bir insandı.
Hakkımı, on beş yaşında kız çocuklarının evlenmesinde bir beis görmeyen zihniyete ve bu zihniyeti destekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı her gün şiddete maruz kaldığını bildikleri kızlarının boşanmasını namussuzluk sayan, kör zihniyete ve bunu djestekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı yaralı bir kuş gibi, çaresizce umutlarına düşmüş çocuklara merhametsiz davranan yüreklere helal etmiyorum...
Gün Semray
28 notes · View notes
girifit · 6 months
Text
yine başa döndüğümü biliyorum. ama sana yemin ederim çok çabalıyorum. her gün aynada biraz daha eridiğimi görmek ne kadar canımı yakıyor, biliyor musun sen. her geçen gün gözlerimdeki ışığın yerini kaplayan kırmızılar görmek, çevresini saran mor halkalara sahip olmak mesela. öyle kolay geçmiyor geceler. bazen bir balkonda paket bitiyor, ben yanıyorum. bazen bir tavanı izlerken yastığımdaki denizde boğulmayı diliyorum. bak, sen bilmiyorsun tüm bunları. daha önce anlatmadım sana. ama içimde bir şehir yıkılıyor gibi ve ben tüm enkazların altında kalıyorum. ruhumdaki kesikleri saracak gücüm kalmadı. bırak, izin ver kanasın her yanım. öpülmez yaralarım. sevmez de kimse beni. bir kaç dayakla geçen günleri biliyorum bak ben. kan kustuğum geceleri tanıyorum. hepsi daha dün gibi. kimseyle konuşmak hatta yüzünü dahi görmek istemiyorum. içip her şeyi unutmak istiyorum. silsin her şey zihnimden. biraz ağlayayım. bıraksın beni, çeksin ellerini üzerimden. kaçıncı sigarayı yakmam gerek biraz olsun geçmesi için. biraz dağınığım, affet. cümleleri toparlayamıyorum. zihnim karmakarışık. ellerim de titriyor hafiften. ama alışkınım bunlara, dert etme pek. biraz dağıtacağım, geçer umuduyla. anneme bağıracağım. babama kızacağım. içimdeki nefret dinmeyecek. hep bir şeyler yapacağım ama bunlar beni bir adım ötesine taşımayacak. olduğum yerde saydığımı söylüyor herkes. adım atmamış, değişmemişim. yalan olduğuna inanmak istiyorum. ama hayır, belki de hayatımdaki tek doğru bu. bir bilinmezdeyim. annem kızıyor sürekli, bağırıyor, kırıyor, döküyor. benden bir bok olmayacağını söylüyor. gülüyorum. haklı, biliyorum. ilaç bağımlısı bir hastayım onun gözünde, artık kabul ediyorum. bir şeyleri aştım. ama sevgisizlik hâlâ bir duvar gibi önümde. ipler benim elimde değil. ben hariç herkes oynuyor hayatımla. günler önce yazdığım intihar mektubu kalbimi kırk bir yerinden bıçaklıyor. ben ölemiyorum. bir mezarda, bir tabutun içinde hissediyorum kendimi. özenle atıyorlar toprağı üzerime. özenle yerleştiriyorlar bedenimi. beni diri diri gömüyorlar. ben sesimi çıkartmıyorum. şimdi gül geç bu satırlara. ben biraz dağıtacağım. bir sigara daha yakıp yanacağım. belki de biraz öleceğim. kim bilir.
95 notes · View notes
narkozlugece · 2 years
Text
Ataklarım arttı. Ne yaptığımı, neden yaptığımı hatta neden yaşadığımı bilmiyorum. Herkesi üzüyorum ve zarar veriyorum. Uzaklaşsınlar benden, mümkünse arkalarına bile bakmadan kaçsınlar. Ben kendime bile gelemezken size nasıl geleceğim? Yorgunum.
58 notes · View notes
ppurpledrankk · 3 months
Text
Eşi ile intihar hapı içip intihar eden Stefan Zweig'in intihar mektubu;
Tumblr media
"Artık güneşin doğmasını bekleyecek gücüm kalmadı ama siz yeni doğacak güneşi mutlaka bekleyiniz."
28 notes · View notes
Text
bir gün intihar mektubu yazarsam sonuna şöyle bir şey yazacağım; "tetiği ben çektim, ama beni siz öldürdünüz."
121 notes · View notes
Text
Bir intihar mektubu okumuştum,sonunda şey yazıyordu;"Tanrım,bana kollarını açar mısın? Sarılacak kimsem kalmadı kollarına geliyorum."
32 notes · View notes
imkansizucurumlar · 10 months
Text
Her bitiş , bir bitiştir.
6 notes · View notes
ruhumolu · 11 months
Text
Bi intihar mektubu yazsaydıniz son cümlesi ne olurdu?
32 notes · View notes