Küçüklüğümden beri onlardan farklı bir şeylerim oldu hep.Onlar gibi göz önünde olmak istemezdim çünkü korkardım.Onlar gibi biri benim için bir şey yapsın istemezdim çünkü yeterince iyi karşılık verememekten korkardım.Onlar gibi değer verdiğim şeyleri taşıyamazdım yanımda, ben onları evden bile çıkaramazdım çünkü kaybetmekten korkardım. Onlar gibi yeteneklerimin bilinmesini istemezdim çünkü eğer bekledikleri kadar iyi olamazsam gözlerinden düşmekten korkardım.
Şimdi de kendimden korkuyorum.Onlar gibi değil,kendimce.
Ben küçükken çok fazla zorbalığa uğradım. Ama beni en çok etkileyen abimin ve ablamın yaptığı “Sen evlatlıksın,seni çöpten aldık” şakasıydı. Ben bu şakayı hiç umursamıyorum gibi davranıp hep içime attım biliyordum şaka olduğunu ama işlemiş beynimin en derinine,derin bir şekilde. Ailemden çok ufak bir şey isterken bile çekiniyor,kardeşime söylüyorum o istiyor adımı vermeden,param olmamasına rağmen var diyorum gerekirse bütün gün aç dolaşıyorum. Bu olay ise bana bi küçük şakanın bile nelere sonuç doğurduğunu hatırlatıyor
İç güdüler bazen çok zarar verir. Özellikle kötü bir şeyin geleceğini hissettiğin zamanlar... Ama hayır iyi olacağım. Pes edeceğim sandınız değil mi? Edemem. Çünkü ben her düştüğümde küçük bir çocukkenki halimi düşündüm. Onun ne kadar korktuğunu. O yüzden hep kalktım. Ona şöyle söylüyorum 'Shh sorun yok, korkma. İyi olacağız. Hem düşmek de çok eğlenceli. Üzülmezsek mutlu olmanın ne anlamı var?'. Benim yanımda hep ben vardım. Ağlarken hep ben sakinleştirdim kendimi krizlerimi de hep ben kontrol altına aldım. Bazen ninni söyledim kendime, bazen kollarımı etrafıma sardım. Bunu buraya neden mi yazıyorum? Hayır, kendimi beğenmişliğimden değil. Size de bir şeyleri fark ettirebilmek için yazıyorum. Kendinizin yanında hep siz olacaksınız. Kendinize kötü davranmayı bırakın. Evet sevdikleriniz olacak, evet yanınızda bir sürü insan olacak ama her zaman size yardım edemezler. Kendinize iyi gelmeyi öğrenmelisiniz. Başarabilirsiniz. Bazen başaramadığınızı sanırsınız ama gerçekten güçlüsünüz. Hem düşmek de eğleceli :)
Genç yaşta birini takıntı haline getirip adına aşk diyosunuz. Aşk çok büyük bir kavramdır. Kafelerde el ele gezmek değil, kıskançlık krizlerine girmek değil, zorla oldurmaya çalışmak değil, en ufak birşeyde trip atıp köşeye çekilmek değil, gidenin arkasından aptal gibi ağlamak hiç değildir. Aşk çift taraflı yaşanır ve fedakarlık ister. Fedakarlık olmadan aşk olmaz, fedakar olmayana da aşık olunmaz. Saçma insanları takıntı haline getirip aşk kavramını basitleştirmeyin. Gençliğinizi böyle abuk subuk takıntılarla harcamayın. Kimse vazgeçilmez değildir, gideni kalmaya zorlamayın, gelmeyeni sevmek için kendinizi zorlamayın. Herşeyi hayatın akışına bırakın gençliğinizi yaşayın. Gelmesi gereken gelir, fedakarlıklar yapılır, planlar yapılır, aşk yaşanır, alışkanlıklar başlar ve hayatınız bu döngü içerisinde akıp gider. Hayat böyledir bu döngüye girmek için kendinizi zora sokmayın. Yaşıyosanız bilin ki size de sıra gelecek ve siz de bu döngüye dahil olacaksınız. Bu yüzden size sıra gelene kadar hayatınızı yaşayın, tecrübeler edinin, genç yaşta aşkın ne olduğunu bilmeden kendinizi hırpalamayın.
Küçükken özel güçlerimizin olmasını düşlememiz belki de “özel hissettirilme”ye olan ihtiyacımızdan kaynaklıydı. Büyüyünce de pek bir şey değişmiyor zaten. Genellikle yaralar hep aynı.