Tumgik
#kağıttan hayatlar
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kağıttan Hayatlar | Paper Lives
part 1 | part 2 | part 3
71 notes · View notes
bademsi · 2 years
Text
ortamda baba kelimesini kullandıktan sonra öğrendim ki babasını kanserden kaybetmiş biri var. hiç bir suçum yok ama bu içimdeki vicdan adı altındaki iç sesim susmuyor.
80 notes · View notes
blackdreams-2317 · 1 year
Text
Neden en mutlu anlarımız hep hüzünle sonuçlanıyor?
7 notes · View notes
incelmedenkopsunamk · 2 years
Text
Hayat çok güzel, eğer yaşanabilseydi..?
9 notes · View notes
asosyal-bir-kiz · 2 years
Text
Çöpten hayat kuranların hikayesi...
Bir adamın annesine kavuşturamadığı çocukluğu...
Tumblr media Tumblr media
🖤
8 notes · View notes
kitabinsonu · 2 years
Text
Hayatın yol ayrımlarından birinde
Korkunun dilindeki cesaretin eşiğinde
Yürüyorum kararımdan tedirgince
Ve bakıyorum yanımdaki çiçeklere umudun simgesiyle
12 notes · View notes
booncukhollywood · 1 year
Text
Çağatay Ulusoy, yeni dizisi Centilmen için imaj değiştirdi
Çağatay Ulusoy, yeni dizisi Centilmen için imaj değiştirdi
Çağatay Ulusoy, yeni dizisi Centilmen için imaj değiştirdi Uzun süredir ekranlardan uzak olan yakışıklı oyuncu Çağatay Ulusoy, Netflix’te yayınlanacak olan Centilmen dizisi için kamera karşısına geçti. Dizide jigoloyu canlandıracak olan Ulusoy, yeni rolü için saçlarını uzatarak sakalını kesti. Son zamanlarda Kağıttan Hayatlar, Yeşilçam ve Hakan Muhafız gibi projeleriyle adından söz ettiren oyuncu…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
sadhadia · 1 year
Note
başkaa en sevdıgın yemek okudugun en iyi kitap ve film
Hiçbirini seçemem ama en son izlediğim mary and max filmi çok etkilemişti beni
0 notes
kurtscrackers · 1 month
Text
HELLO PALS! Welcome to Kurt's Crackers, your #1 source for Unpopular OpinionsTM about the following shows/movies (and occasionally other things). I'm always open to messages, DMs, and tags, so feel free to say hello or holler YOUR opinions.
yes I named this blog after the cracker-obsessed henchman from Gaddar!!!!!!!!!!!!!!!!!!! he deserves it!!!!!!!!!!!!!!!!!!! he is iconic!!!!!!!!!!!!!!!
Tumblr media
CURRENTLY WATCHING:
Gaddar (LOVE IT, A+, 10/10, I am Filled With Delight)
COMPLETED SHOWS:
Maral: En Güzel Hikayem
İçerde (in Turkish; watching in English/Spanish when available)
Hakan: Muhafız
50m2
Cam Tavanlar/Love Reserved/Glass Ceilings
Hatırla Gönül (mostly)
Kübra
COMPLETED MOVIES:
Mahmut ile Meryem
Delibal
Anadolu Kartalları/Anatolian Eagles
Sadece Sen/Only You
7. Koğuştaki Mucize/Miracle in Cell #7
Kağıttan Hayatlar/Paper Lives
Yarına Tek Bilet/One-Way to Tomorrow
Kardeşim Benim
Sen Kiminle Dans Ediyorsun/Turkish Dance School
Biz Böyleyiz/The Way We Are
INCOMPLETE SHOWS:
Muhteşem Yüzyıl/Magnificent Century
Binbir Gece/1001 Nights
Medcezir (would continue if available)
Pera Palas'ta Gece Yarısı/Midnight at the Pera Palace
Terzi/The Tailor
Yeşilçam
CLIPS ONLY:
Yüksek Sosyete/High Society
Dogdugun Ev Kaderindir/My Home My Destiny
Çukur/The Pit
2 notes · View notes
oyunistan · 3 months
Text
Netflix Kübra dizisi için fragman yayınlandı
Çağatay Ulusoy seçilmiş kişi rolünde Daha önce aynı platformda Hakan: Muhafız, Terzi ve Kağıttan Hayatlar gibi yapımlarda yer alan Çağatay Ulusoy'un başrolde olduğu diziden uzun bir fragman geldi. Netflix Kübra dizisi için hikayeyi daha iyi anlayabileceğimiz bir fragman yayınladı. Dizinin fragmanına baktığımızda Messiah dizisini de anımsatan bir hikaye örgüsünün işleneceğini görüyoruz. Dizinin fragmanı ve bilgileri … https://bit.ly/3RVVTF3
0 notes
kurtlukiraz · 6 months
Link
Geçen yaz çekimleri ortaya çıktı, ilk aşamada Savaşım Çıkmazı isimle anılan Çağatay Ulusoy'lu film hakları netflix satın almıştı, kısa bir süre önce filmin adı Kağıttan Hayatlar olarak duyurulmuştu. Ercan Mehmet Erdem'senaristliğini yazıya döktüğü, Can Ulkay'in direktör koltuğunda olduğu yer Kağıttan Hayatlar, bütün engel ve bunların hepsiyle mücadeleyi bırakmayan ve çöp biriktirerek kendisi ile sokaklarda tanıştığımız sekiz yaşındaki Ali'nin yaşadığı, kaybetmeyen işçi Mehmet'in hikâyesi anlatılıyor. Filmin sanatçı kadrosunda Çağatay Ulusoy'bir yanında ayrıca Ali Doğrul, Ersin Ar Komutıcı, Turgay Tanülkü, Selen Öztürk şeklinde adlar içerir. 12 Mart'ta Netflix'te yayınlanacak filmin fragmanı aşağıdan ulaşabilirsiniz.
0 notes
how-much-for-a-whump · 4 months
Note
Happy Whumpmas (੭*ˊᵕˋ)੭*🎅⛄❄️!!! You have just been snowballed by a secret whumper. Help to keep the snowball fight going by anonymously sending this to five other whumpers with a whump-related question of your choice: Whumpiest movie you have ever seen?
HAPPY WHUMPMAS to you too!
The whumpiest movie I have ever seen?
Kağıttan Hayatlar. The main guy gets to experience physical, emotional whump and also an illness. So I would say there's a good amount of whump throughout the whole movie.
I don't watch a lot of movies, I'm more of a tv series person, so this is probably the whumpiest movie I've ever seen.
You can find the gifs here.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
14 notes · View notes
gundemburadadedim · 6 months
Link
Geçen yaz çekimleri ortaya çıktı, ilk aşamada Savaşım Çıkmazı isimle anılan Çağatay Ulusoy'lu film hakları netflix satın almıştı, kısa bir süre önce filmin adı Kağıttan Hayatlar olarak duyurulmuştu. Ercan Mehmet Erdem'senaristliğini yazıya döktüğü, Can Ulkay'in direktör koltuğunda olduğu yer Kağıttan Hayatlar, bütün engel ve bunların hepsiyle mücadeleyi bırakmayan ve çöp biriktirerek kendisi ile sokaklarda tanıştığımız sekiz yaşındaki Ali'nin yaşadığı, kaybetmeyen işçi Mehmet'in hikâyesi anlatılıyor. Filmin sanatçı kadrosunda Çağatay Ulusoy'bir yanında ayrıca Ali Doğrul, Ersin Ar Komutıcı, Turgay Tanülkü, Selen Öztürk şeklinde adlar içerir. 12 Mart'ta Netflix'te yayınlanacak filmin fragmanı aşağıdan ulaşabilirsiniz.
0 notes
blackdreams-2317 · 1 year
Text
Bir hayaldi belki, günlerimizi, umutlarımızı, bütün zamanımızı, bütün enerjimizi harcadığımız bir hayal...
Belki yarın gerçekleşecek belki de diğer umutsuz hayallerimiz gibi hiçliğe gömülecek bir hayal...
2 notes · View notes
seslimeram · 1 year
Text
Deprem...
Tumblr media
Sözü var eden takat tükeniyor bazen. En uzak, en olmayacak, en kendinizden öte sanılan şeyin / şeylerin ardılı sıra yağmur gibi var edildiği bir zeminde katran karanlığının ortası henüz varılamamış olduğu ayırtına varılıyor. Pazarı, Pazartesine bağlayan gece yarısında, sabaha karşı 7.7 şiddetindeki Maraş, Pazarcık merkezli depremin ardından çıkagelen ol ürkütücü tablo zaten bütünüyle her şeyi anlatıyor. Birbiri içerisine denk getirilemeyecek kadar açık / aleni bir yıkımın Pazartesi sabah saatlerinden itibaren var edildiği bir tümüyle bu toprağın hakikati gün yüzü bulur yeniden. Aleni kıyılan doğanın, yok edilmiş olagelen yaşam sahaları ve tümüyle sermayenin insafına terk edilmiş garabet yapıların birer tabut / mezara dönüştüğü, kırılan fay hattının her şeyi alt üst ettiği bir güncelliğe uyanılır. Maraş, Antep, Kilis, Malatya, Hatay, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adana, Adıyaman, Osmaniye ve civarlarını ve sınırın ötesinde El Bab’tan Afrin’e kadarki bir Kuzey Suriye topraklarını etkilemiş olan bir kıyametin yaşandığı saatler geçtikçe ortaya çıkar.
Bunlar varken sözün kerameti neye yarayacaktır ki! Binalar, enkaz yığınlarına dönüşen, umutlar, sessizce silinmiş gitmiş hayatlar varken, günün getirdiği bir yardım çabasının tam da orta yerinde, imkansızlıklar, büyük devlet nidaları (siyaseten söylemeye gerek dahi yok) boşa düşerken, Maraş, Elbistan merkezli 7.6 şiddetinde bir ikinci deprem daha meydana gelir. Yıkımın vahim tablosunun üstüne eklenmiş bir başka acı daha bütünüyle tüm kameralar kayıttayken var edilir, canlı canlı. Yıkılmaya ramak kalmış olan binaların kağıt gibi çökmesi seyrettirilir. Binbir türlü maniple etmeye açık kılınmış deyim yerinde ise devlete toz kondurmayan yayınlar var edilirken, büyük yüzyılın arifesinde basbayağı dımdızlak terk edilen hayatlar ekranlardan taşar. Acının sınırsızlığı, elemin dört bir yanı kuşatmasına da sansür uygulanamaz artık. Kentlerdeki kağıttan imal edilmiş gibi olagelen yapıların birer ikişer devrilmesinin, bitişik, birbirine tutunarak ayakta kalma mücadelesi veren insanların umutlarının da nasıl birdenbire sönümlendiğini gördüğünüz vakit isyana duramayan bir ülkede her şeyin olabileceği / kıyametin kıyısına kadar gidilip nizamın hiç bozulmayacak olduğu gerçekliğe kavuşturulur. Kimin yası sahiden ne zaman tutulur? Her hangi durumda bir itiraz yükseltilebilir gerçekten?
Memleketin baş yöneticisinin daha depremin ardından üçüncü gün var ettiği nefret temsili duraksamayan hiddetle, hadsizler, şerefsizler sayıklamaları, o da kesmeyip bu makamda olmasam çok daha farklı konuşacağım yollu gönderileriyle zaten esas duruşta durmaya devam eden ülkeden de nem kapabileceğini gösterir. Seksen altı milyona yaklaşmış olan bir ülkeyi kucaklamak, böylesi bir katran karanlığında bu halle midir? Hep mi sille tokat, hep mi itham, yafta ve aşağılama nedir yani, neyin nesidir. Gökay Başcan’ın BirGün’deki haberinden aktaralım: “Merkez üssü Maraş olan iki depremle Türkiye derinden sarsıldı. Tablo her geçen saat vahimleşiyor. Depremin en çok etkilediği yerlerden biri olan Hatay’ın Samandağ ilçesinde yurttaşların sokaklarda elektriksiz, susuz, yakıtsız bekleyişi sürüyor. BirGün, depremden en çok etkilenen ve yıkımın izlerini derinden taşıyan Hatay’da yurttaşlar çaresiz bırakıldıklarını, devletin kendilerini kaderlerine terk ettiğini, arama-kurtarma ekiplerinin yetersizliğini, yakınlarını enkazdan kendi imkânlarıyla kurtardıklarını, su ve erzak sıkıntısı olduğunu ve olumsuz hava koşullarıyla mücadele etmekte zorlandıklarını dinledi.
...Trafiğin Hatay’ı geçtikten sonra Samandağ’a yaklaşırken azalması ilçenin kaderine terk edildiğini ortaya koyuyor.
Samandağ Terk Edilmiş Gibi
Saat 21.00 sularında ulaştığımız Samandağ sokakları adeta bombalanmış ve terk edilmiş bir kente giriyormuşuz gibi hissettiriyor. Kente sevinç, üzüntü ve öfke çığlıklarıyla girdik. Yerle bir olmuş sokaklardan geçip merkezdeki akaryakıt istasyonunun yanında durduk. Durduğumuz yerde göze çarpan ilk şey metrelerce uzun kuyruklarda bekleyen depremzedelerin yakıta ulaşma sorunu oldu. Geceyi arabalarında geçiren depremzedeler ısınmak ve yardım ulaştırmak için sınırlandırılmış yakıt için uzun kuyruklar oluşturmuş. İstasyonun marketinde tek ürün dahi kalmamış. Tuvaletler ise kullanılamayacak durumda. Kentte elektriksiz ve susuz yaşam mücadelesi veren binlerce yurttaş tuvalet ihtiyacını gidermeye ve telefonlarını şarj etmeye çalışıyor.
Gece boyunca dolaştığımız sokaklarda, tüm kentin yıkılmasına rağmen birkaç binada enkaz çalışmasının sürdüğünü gördük. Yanlarına yaklaşıp selam verdiğimizde ‘Hangi gazete?’ diye soruyorlar. Ana akım medyanın yanlış bilgilerle halkı yanılttığını belirten depremzedeler, “Halimizi objektif şekilde yazmayacaksanız, hiç çekmeyin” diyor.
Beni Yurttaşlar Kurtardı
Enkazdan 30 saat sonra kurtarılan Hatice Temizkan ise şunları söyledi: “Eşim içeride. Çocuklarım çıktı. Çok berbat bir şeydi. Küçücük yerde sular içinde kaldım. Hayatta kalmayı başardım. Ufak tefek yaralarım var çok ciddi yaralarım yok. Herkes çıkacak ben biliyorum. Herkesin yaşayacağından da eminim ben bu apartmanda. Uğur Mumcu, Pınarbaşı Mahallesi Gün 17 Apartmanı. AFAD yeni geldi beni yurttaşlar kurtardı. Oğlum da birkaç kişiyi kurtardı apartmanın içinden.”
İlk 24 Saat Müdahale Olmadı
Samandağ’a bağlı bir köyde yaşayan, felaketin ardından yardım etmek için merkeze gelen Mehmet Çapar, “Merkezin neredeyse yüzde 80’i yıkıldı. Yıkılmayan binalarda da ağır hasar aldı. İlk 24 saat hiçbir müdahale olmadı. Kendi imkânlarımızla yurttaşları enkazın altından çıkarmaya başladık. AFAD yoktu. Belediyenin imkânları yoktu. Hâlâ yakınlarımıza ulaşmaya çalışıyoruz, enkaz altındakileri aramaya devam ediyoruz. Bütün arkadaşlarla görüştük. Burada beklenen ölü sayısı 6 bine yakın. Ciddi bir sayı. Az önce birini çıkardık, enkazda sağlıklı bir şekilde. Zamanında müdahale edemediğimizden daha önce ses aldığımız binalardan insanları ölü olarak da çıkarabiliyoruz” dedi.
Devletten Hiçbir Şey Görmedik
Her şeyi dayanışmayla çözmeye çalıştıklarını belirten Çapar şunları söyledi: “Gıda sorununu hem buradaki gençlerin hem de çevreden gelenlerin yardımlarıyla çözmeye çalışıyoruz. Kıyafet, çorap, bere, mont, kışlık giyecek getirdi arkadaşlar. Böyle bir dayanışma içindeyiz. Devletten hiçbir şey görmedik. Devletin varlığını hissetmedik. Hiçbir kurum, kuruluş yoktu. Kendi imkânlarımızla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bugün jandarma ve sahil güvenlik bize çok yardımcı oldu. Onun dışında kimseyi göremedik. Yerel yönetimlerin itfaiyeleri geldi, özellikle Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin.”
Depremzede Hüseyin Gümüş de yalnız bırakıldıklarını anlattı. “Deprem her yeri vurdu ama Samandağ’ı da vurdu” diyen Gümüş, “İlk 3-4 saat bazı operatörlerde internet vardı, arama yapabiliyorduk. Birkaç saat öncesine kadar ben internete bağlanamadım, telefon görüşmesi yapamadım. Bütün yakınlarım nasıl olduğumu merak ediyordu, kimse ulaşamadı. Burada belki de enkaz altında kalan birçok kişinin telefonu yanındaydı. Biz dışarda olmamıza rağmen arayamıyorken enkaz altındakilerin yardım istemesi mümkün değil” ifadelerini kullandı.
Poz Vermek İçin Gelmesinler
Arkadaşının ailesini enkaz altından kurtarmak için il dışından gelen AFAD Gönüllüsü Mehmet Şenalan, “AFAD, UMKE buraya fotoğraf çektirmek için uğruyor, sonra gidiyor” dedi. Girdikleri enkazdan 2’si sağ 1’i ölü 3 kişi çıkardıklarını belirten Şenalan, “Gece 02.00’ye kadar AFAD, UMKE’den kimse gelmedi. 02.00’de sadece fotoğraf çektiler. Buradaki hiçbir binada teknik bir çalışma olmadı. ‘Sesimi duyan var mı?’ diye buradaki gençler bağırıyor. Zaten ses duyduğumuzda da “Elimizle, ayağımızla, tırnaklarımızla kazıyoruz. Kimse buraya poz vermek için gelmesin” diye konuştu.
Bir başka depremzede ise yaşadıklarını şöyle ifade etti: “Çaresiz kaldık. Devlet hiçbir şekilde bize yardım etmiyor. Ölülerimiz var. Molozların altında 3-4 yeğenim ve eniştem var. Bir tane vinç istedik onu bile devlet bize çok gördü.”
Bir tek haberden birkaç satırlık alıntı dahi yaşatılmış insan elli kırımın da her nasıl, her ne şekilde güncellendiğini bildirir. Devletin, onu var ettiğini bildiren yönetim katının alenen vurdumduymazlığının her nasıl hayatlara mal olduğu artık biliniyor. İlk yirmi dört saatlik sürecin heder edildiği bunca afaki kılınırken, bir yandan yukarıda gördüğünüz gibi hallere rehin ediliyor insanlar öte yandan belirsiz bir karanlık / açlığa / yoksunluğa. Ulaşılamamış köyler, hiçbir zaman kaile dahi alınmayacak oldukları zikredilmeye devam olunan imdat feryatlarının kıyısında, ne kefen, ne naaş torbası, ne de tek bir umut kıvılcımı geriye bırakılıyor. Yaygın medyanın, daha ilk günden itibaren “mucize” haberlerine kanalize edilip, sorumluların sorumluluklarını hatırlatmasına dahi zemin bırakılmayan bir ülkede hangi yaranın farkına ne zaman varılacaktır, iş işten geçmesin! Bütünüyle aralıksız olarak bir haftaya yakın bir zaman aralığında binlerce canın kurtuluşuna tanıklık edilirken o bina, şu ev, beriki meskeni harap viran edenlere dair tek satır kelamın edilememiş olmasının ucuz mavrası ne olacaktır ki!
Her hamlenin ardılı bir başka cerahatli yıkıma çıkageliyor. İlk yirmi dört saatlik nedeni bir biçimde muğlak kılınan müdahale etme şansı kenara terk olunduğu, değerlendirilmek bir yana konuşulmadığı için on binlerce yurttaş can verir. 1999 Gölcük ve 2001 Düzce depremlerinden sonra bir kere daha sesimi duyan var mı çağrısına rehin edilmiş milyonlarca insan söz konusu edilir. Bir kere daha gücü yeten ülke denilen yerin aslında doğal bir afet sonrasında derin bir acizlik içerisinde kaldığını gördüğümüz hakikattir artık. Yedi koca gün geçiyor, yirmi bin civarında insanın resmi rakama göre can verdiği bildiriliyor. On altı milyon civarında bir nüfusu barındıran, enikonu tekstilden, ara ürünlere, gıdadan, kimyaya pek çok endüstrinin de bir geçiş / üretim merkezi denilen yer / sahaların dümdüz olduğu ülkeye uyanılıyor. Boşa doluya nutuklar atılıp durulurken, her şey çözülecek buyrulurken, sahada çalışan afet kurtarma ekiplerinin gayreti, son kertede hayat kurtarma mücadeleleri, sıcak aş çıkartabilmek için didinenler, eksik tamamlamak için ele alınan sivil inisiyatifler dışında sadece acı var edildi bir haftada. Bütünüyle söz naçar kalıyor. Onca yazılması gereken şeye bir ara verelim; Bugün yas günü. Henüz acının hangi arafındayız, her neresini arşınlıyoruz bunu dahi bilmeden geçiyor günlerimiz. Bütünüyle enkaz başında bekleyen halklarız. Kötülüğü var edip, ne var canım fıtrat diye kestirip atanların elinde oyuncak kılınan hayatlardan birer mucize beklemeye devam ediyoruz. Sırasıyla başı sağ olsun insanların, başımız sağ olsun hep birlikte. Her şey ortada...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Ümit BEKTAŞ – Reuters – Kaynak: Southern China Morning Post
1 note · View note
dakikamagazin · 1 year
Link
Çağatay Ulusoy, yeni dizisi Centilmen için imaj değiştirdi
0 notes