Tumgik
#kitaptan satırlar
gecelereanlatonu · 2 months
Text
Sadece 'seviyorum' demek için değil,gerçekten kalpten sevmek lazım. Dost için de sevgili için de. Aradaki bağı kuvvetlendiren bir laf değil,kalpte hissedilen heyecan duygusunun karşılıklı olmasıdır.
11 notes · View notes
jupiterliyazar · 9 months
Text
Tumblr media
19 notes · View notes
ibrahimli11 · 4 months
Text
Bir dəfə soyuqluq gördüyünüz insanla aranızda həmişə qış fəslidir. Arada gün çıxır, ay doğur, ulduz işığı, hərdən ocaq istisi də gəlir, amma buzlar ərimir.
© Vüsal Hicran-Qara sevdam
9 notes · View notes
abiiss · 2 years
Text
𝐾𝑎𝑙𝑏𝑖𝑛𝑖𝑛 𝑜𝑘𝑦𝑎𝑛𝑢𝑠𝑢𝑛𝑑𝑎 𝑦𝑢̈𝑧𝑢̈𝑦𝑜𝑟𝑢𝑚 𝑦𝑎𝑙𝑛𝚤𝑧 𝑣𝑒 𝑐̧𝑎𝑟𝑒𝑠𝑖𝑧. 𝐻𝑒𝑟 𝑎𝑛 𝑏𝑜𝑔̆𝑢𝑙𝑢𝑦𝑜𝑟𝑚𝑢𝑠̧ 𝑔𝑖𝑏𝑖 ℎ𝑖𝑠𝑠𝑒𝑑𝑖𝑦𝑜𝑟𝑢𝑚 𝑔𝑜̈𝑧𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛𝑑𝑒𝑛, 𝑘𝑜𝑘𝑢𝑛𝑑𝑎𝑛, 𝑠𝑒𝑠𝑖𝑛𝑑𝑒𝑛, 𝑠𝑎𝑛𝑎 𝑎𝑖𝑡 𝑜𝑙𝑎𝑛 ℎ𝑒𝑟 ℎ𝑎𝑛𝑔𝑖 𝑏𝑖𝑟 𝑝𝑎𝑟𝑐̧𝑎𝑑𝑎𝑛 𝑢𝑧𝑎𝑘𝑘𝑒𝑛. 𝐾𝑎𝑙𝑏𝑖𝑚 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑢̈𝑙 𝑜𝑙𝑢𝑝 𝑜 𝑜𝑘𝑦𝑎𝑛𝑢𝑠𝑢𝑛 𝑑𝑒𝑟𝑖𝑛𝑙𝑖𝑘𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛𝑑𝑒 𝑘𝑎𝑦𝑏𝑜𝑙𝑎𝑐𝑎𝑘 𝑣𝑒 𝑠𝑒𝑛 𝑏𝑢𝑛𝑢 𝑏𝑖𝑙𝑒𝑚𝑒𝑦𝑒𝑐𝑒𝑘𝑠𝑖𝑛. 𝑆𝑎𝑛𝑎𝑑𝑎 𝑎𝑛𝑙𝑎𝑡𝑎𝑏𝑖𝑙𝑚𝑒𝑦𝑖 𝑜 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 𝑐̧𝑜𝑘 𝑖𝑠𝑡𝑒𝑟𝑑𝑖𝑚𝑘𝑖 𝑓𝑎𝑘𝑎𝑡 𝑦𝑎𝑝𝑎𝑚𝚤𝑦𝑜𝑟𝑢𝑚. 𝐵𝑖𝑟 𝑔𝑢̈𝑛 𝑦𝑎𝑝𝑎𝑐𝑎𝑔̆𝚤𝑚 𝑎𝑚𝑎 𝑜 𝑔𝑢̈𝑛 𝑔𝑒𝑐̧ 𝑜𝑙𝑚𝑎𝑚𝑎𝑠𝚤 𝑑𝑖𝑙𝑒𝑔̆𝑖𝑦𝑙𝑒, 𝑠𝑒𝑛𝑖 𝑠𝑒𝑣𝑖𝑦𝑜𝑟𝑢𝑚 𝑐𝑖𝑔̆𝑒𝑟𝑝𝑎𝑟𝑒𝑚.
4 notes · View notes
mevann · 2 years
Text
El değiştirecek kitaplar edinmeyi hep sevmişimdir.
Bir kitap almaya karar verdiğimde yolum ilk önce sahaflara düşer.
Herhangi bir bölümünde denk geldiğim altı çizilmiş bir kelime, cümle veya paragraf görünce sadece yazarın bu kitabı oluşturmadığı kendisinden sonra bile insanların kitaba katkıda bulunduğunu düşünürüm.
Bu yüzden kitap edinmeyi seviyorum ama sahiplenmeyi değil.
Tumblr media Tumblr media
Bu kitabı aldığım gibi okumuştum. Bir daha okudum. Ben doğmadan 5 yıl önce alınmış. Alıp okuyan kişiden 28 yıl sonra elime geçmiş. Kim bilir benden sonra kimin eline kaç yıl sonra geçer.
Benden önce alan acaba şuan ne yapıyor?
5 notes · View notes
albay34-blog · 2 years
Text
Rahşan / Mehmet Çetingüleç
Rahşan / Mehmet Çetingüleç
RAHŞAN / Mehmet ÇETİNGÜLEÇ (Sabah kitapları 2000) Metin Çetingüleç’in kaleme aldığı “Rahşan” adlı kitaptan altını çizdiğim satırlar. * Önce Rahşan hanımla paylaştığı düşüncelerini 15 Nisan 1970 te meclis kürsüsünde dile getirdi “Gitgide yaygınlaşan siyasal zorbalıkların, saldırganlıkların, cinayetlerin, devrimcilik ve solculuk adına yapılanları da,din ve milliyetçilik adına yapılanları da bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
huzursuzhayaller · 4 years
Text
Tumblr media
754 notes · View notes
Text
Tumblr media
“İnsanoğlu müstesna bir armağan olan bilim ile donatılmıştır; donatılmıştır ki doğanın ihmal ettiklerini ruhunun kudretiyle telafi etsin.”
17 notes · View notes
kafametrobus · 5 years
Text
Tumblr media
25 notes · View notes
azadpenaber · 2 years
Photo
Tumblr media
🌙 Sayfalar sana mezar Satırlar musalla taşındır Hadi git... ~ @azadpenaber . . . . . . . . #azadpenaber #helbest #șiir #poem #poetry #poesie #poésie #poème #gedicht #écriture #söz #şiir #sözler #şiirler #gününsözü #gününşiiri #alıntı #kitaptansözler #kitapsözleri #kitapalıntısı #kitapalıntıları #kitaptanalıntı #şiirkitabı #kitaptan #helbest https://www.instagram.com/p/Ca23ZAXMJCP/?utm_medium=tumblr
2 notes · View notes
andeliib · 3 years
Text
Tumblr media
Her yerini not almak zorunda kalınca, baktım ki olmuyor kendisine kırmızı bir kurdele taktım.
Kitapların içi karıştırılmaz. Onlar ziyaret edilir. Ara ara kendisini ziyaret edip kendime getirme niteliğinde olan ve baştan sona bir olay anlatmak değil de konu konu ele alınmış, şimdiki zamanların deyimi ile deneme şeklinde yazılmış bir kitap. Kıymetli Ebu'l Ferec İbnü'l Cevzî yaşanmışlıklarını ve bu yaşanmışlıklarla edinilen tecrübelerini yazıya dökerek bizlere servet emanet etmiş.
İbnü'l Cevzi, Hatırlı Satırlar kitabı için;
"Ben bu kitabı aklıma gelen düşünceleri avlayıp kayda geçirmek için yazdım. Faydalandıracak Allah Teâlâ'dır.Şüphesiz O kullarına çok yakın, isteklerine icabet edendir."demiştir
(Rabbim faydalananlardan olmayı nasip etsin.)
Kısacası kitap bir olayı yada her hangi tek bir konuyu ele almadığı için neresini anlatsam bilemediğim bir kitap.Her cümlesi çok kıymetli.
Ve sanki ;
Bir yol var ve bu yola girmiş kişi nerelerde tehlike nerelerde engel olduğunu bilir ya hani işte onları not etmişte,, kendinden sonra gelenlere rehber olsun o tehlikelere uğramasın, engellere takılmasın,,oldu da takılırsa ne yapılırsa kurtulabilir onları anlatmış" gibi bir eser.
En çok vakit israfına değinildiği dikaktimi çeken kitaptan beni etkileyen bir kaç cümle bırakayım;
•Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Kalbine Sor."
Sûbhanallah..😌
Elde edildikten sonra kalp de bir çeşit bulanıklık bırakan dünyalık ta hayır yoktur.
•Allah'ım ilim ve amel hususunda beni umduğuma kavuştur ve bunlardan istediğim kadarına ulaşmam için ömrümü uzat.
1 note · View note
birhakir · 3 years
Text
Tumblr media
Siz kadar güzel efektler yapamıyorum. Bilmiyorum neden ama olmuyor. O yüzden attığım fotoğrafların kalitesi ile değil yazdıklarımın neticesi nispeti ile bakın lütfen.Bugün bu kitaptan bir kaç not paylaşacağım. Sizden istirhamım ise bu kitabı bir kez bile olsa okumanız. Beşinci okuyuşum, doymadım. Öğrendin mi derseniz? Öğrenemedim de. Satırda kalmaz elbet sadra da yansır içtenliğinde okuyorum. Dua edin, gayrı sadra geçsin âh ettiren şu satırlar.
8 notes · View notes
mervezell · 5 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Arka planda erkek kardeşimin bizi sabote etmesini saymaz isek keyifli bir okuma yapıyoruz kızkardeşimle. Erkek kardeşim ise şunu çevir burda ne demek istiyor diye sürekli başımda.. Geçen hafta aldığım bu kitaba kaptırdım kendimi. Daha önce yazarın Çeçenistan ile ilgili serisini okumuştum. Ama Allah'ım kitaplar o kadar pahalanmış ki. Gitgide sadece bir artış var. Uzun zamandır roman okumamıştım. Bilginin romana dönüştüğü satırlar aslında. İçinde bilmediğim birçok kelime, tarihi dipnotlar ve isimler ile araştırılacaklar listem sadece artış halinde. Salt bilgilere doyduğum şu son aya nazaran biraz düşüncelerimi dağıttı.Kız kardeşim de Sahabe ikliminin müptelası son 1 haftadır. Gün içinde kitaptan bir sahabe okumaya çalışıyorum bende. İlk kim bitirecek diye de bir rekabet halindeyiz. Büyük ihtimalle o önce bitirir. Geçen gün Hz. Osman bölümünde o kadar etkilenmiştim ki.. Onun o naifliği, inceliği.. âh Allah'ım.. ve çok amin Allah'ım..
9.6.19/
23 notes · View notes
ibrahimli11 · 2 years
Text
Başıma gelenleri, hayatın bana yaptıklarını, kayıtsızca ve yüzümde hafif bir gülümsemeyle seyrediyorum.
~Fernando Pessoa
29 notes · View notes
abiiss · 2 years
Text
𝐻𝑒𝑟𝑘𝑒𝑠 𝑏𝑒𝑛𝑖𝑚 𝑑𝑢𝑦𝑔𝑢𝑠𝑢𝑧, 𝑠𝑜𝑔̆𝑢𝑘, 𝑠𝑒𝑣𝑔𝑖𝑠𝑖𝑧 𝑏𝑖𝑟𝑖𝑠𝑖 𝑜𝑙𝑎𝑟𝑎𝑘 𝑡𝑎𝑛𝚤𝑚𝑙𝑎𝑟. 𝑇𝑎𝑛𝚤𝑚𝑙𝑎𝑟𝑘𝑒𝑛 𝑎𝑐𝑎𝑏𝑎 𝑔𝑒𝑐𝑒, 𝑦𝑎𝑔̆𝑚𝑢𝑟𝑢𝑛 𝑎𝑙𝑡𝚤𝑛𝑑𝑎, 𝑦𝑎𝑙𝑛𝚤𝑧, 𝑦𝑜𝑟𝑔𝑎𝑛𝚤𝑛 𝑎𝑙𝑡𝚤𝑛𝑑𝑎𝑘𝑖 𝑠𝑒𝑠𝑠𝑖𝑧 𝑐̧𝚤𝑔̆𝑙𝚤𝑘𝑙𝑎𝑟𝚤𝑚𝚤 𝑑𝑢𝑦𝑚𝑢𝑠̧ 𝑣𝑒𝑦𝑎 𝑔𝑜̈𝑟𝑚𝑢̈𝑠̧𝑙𝑒𝑟𝑚𝑖?
2 notes · View notes
yusufserkan · 5 years
Text
Selim Acar…
“Bir anda kolumu kaldıramadım, vurulduğumu anladım, kurşun göğüs kafesimin altına girmişti, zor nefes alıyordum, ölümü beklemem gerekiyor galiba diye düşündüm, birinin ‘Selim öldü' dediğini duydum, ‘ben ölmedim' diyemedim, sesim çıkmıyordu, meğer vücuduma üç kurşun girmiş, uzuv kaybım var, iç organlarım parçalanmış, askerden sonra dört yıl serseri mayın gibi kendimi aradım, neredeyim, neler oluyor diye günlerimi geçirdim, tek tek şehit arkadaşlarımın mezarlarına gittim, oraya mı aitim, buraya mı aitim, algılayamıyorum, bazen kendimi tuvalet kağıdı gibi hissediyorum, kendi vatanımızı savunduk ama, sanki paçavrayız.”
Erhan Atik…
“İnsanların duyarsız olması beni çok üzüyor. Kimi insanlar ‘bana ne, benim için mi vuruldun' diyor. Bu cümle beni bitiriyor.”
Erol Aydın…
“Davul zurnayla gittim, koltuk değneğiyle döndüm, bazı insanlar ‘devletten maaş alıyorsun, daha ne istiyorsun?' diyorlar.”
Erol Ayhan…
“Karaciğer, bağırsak, böbrek, kalp, ortopedi, beyin, sinir cerrahisi, üç ay içinde 41 ameliyat oldum, bacağımı diz üstünden kestiler, yıllar geçti, hâlâ vücudumdan şarapnel parçaları çıkıyor, biz gazileri biz gazilerden başka kimsenin anlamadığını gördüm.”
Reşat Bakır…
“Sinir uçlarım çok hassastı, protez taktığımda çok canım yanıyordu, sürekli evdeydim, dışarı çıkamıyordum, ama çocuklar anlamıyor ki… Oğlum yanıma geldi, ısrar etti, birlikte parka gittik, banka oturdum, salıncağa binmek istiyor, kaydıraktan kaymak istiyor, onunla birlikte oynamamı istiyor, bakıyor, etrafındaki babaların hepsi çocuklarını kucaklarına alıyor, oğlum da aynısını istiyor, hadi gayret edeyim dedim, kaldırmak istedim, ikimiz birlikte düştük.”
Mehmet Çamkerten…
“Vuruldum, sırtüstü yerdeyim, o anda sol yanıma el bombası düştü, kalkmak istedim, kalkamadım, şehadet getirdim, el bombası patlamadı… Şimdi televizyonda seyrediyoruz, bir belediye otobüs şoförü iki kolu bir bacağı olmayan gaziye ‘şerefsiz' diye bağırabiliyor, 16 arkadaşım boşuna şehit olmuş, boşuna gazi olmuşuz.”
Rafet Değerli…
“Korucuların köyünü bastılar, oraya gittiğimde şoke oldum, sobanın kuzinesinden altı aylık bebeği çıkardım… Köyden ayrıldık, 10 dakika gitmeden mayına bastım, sol ayağım, ayak bileğim, parmaklarım, tarak kemiğim, hepsi gitti, dizime kadar yanıktı. 2000'li yıllara kadar gazinin anlamı vardı, nereye gidersek, devlet kurumlarında müdür bile kapıda karşılardı, güleryüzle buyur ederdi, gazinin şu an anlamı da yok, değeri de yok.”
Metin Erdem…
“Şarapnel geldi, gözüm aktı, babam şehit oldum diye sela verdirmiş köyde, mezarımı kazdırmış, bugün bile hâlâ kafamı hissetmiyorum, sonra gidip Abdullah Öcalan'la müzakere yaptılar!”
Fazlı Ersan…
“Çatışmaya girdik, elim koptu, şuurumu kaybettim, bir ara bulutların arasında gidiyordum, herhalde şehit olduk gidiyoruz dedim… Türk-Kürt çatışması diyorlar, benim hanımım Kürt, ne çatışması? Bir ortama girdiğimizde gaziyiz diyoruz, vebalı gibi bakıyorlar. Artık polis bile gaziye saygı göstermiyor.”
Zekeriya Gökyar…
“Belim kırıldı, felç oldum, 19 yıldır yatağa bağımlı yaşıyorum, şu kadarını söyleyeyim, hakkımı helal etmiyorum.”
Kadir Garip…
“Reklam panolarına ‘referandumda evet demek, şehit ailelerine ve gazilere pozitif ayrımcılık demektir' diye yazmışlardı, tam tersine, durumumuz daha da kötüleşti. Sokakta gördüğüm çocuklar bana afacan afacan baktığında, lanet okuyorum bu hayata… Bana ‘baba' diyecek bir çocuk sesi duymak istiyorum. Kullanamadığım bacaklarıma inat, koşup zıplayan bir evlat istiyorum, çok mu?”
Emrah Güneri…
“Patlamayla havaya uçtum, elime şarapnel isabet etmişti, acıdığını hissettim, eldivenimi çıkarırken bir asker botu gördüm, tanıdık geldi, ayaklarıma baktım, kan fışkırıyordu. Ayağım kesildi. İnsanlar bizi gazi olarak görmüyor, sadece engelli olarak görüyor.”
Yunus Kara…
“Sol ayağım kömür olmuş, sağ ayağım diz üstünden kopmuş, üstümde sadece boş palaska kalmıştı. Şimdi haklarımız öylesine kısıtlı ki, istediğimiz protezi bile alamıyoruz, ayağımın canlısını verdim, sahtesini alamıyorum!”
Ömür Karaman…
“20 yaşımda askere gittim, 37 yaşındayım, 17 senedir tedavi görüyorum, 20 defa ameliyat oldum, yüzde 93 engelliyim, hiç sosyal hayatım olmadı, evliliği düşünmeye vaktim bile olamadı, bütün ömrüm, gençliğim hastanede geçti, milletin onurunu, namusunu korurken bu hale geldik, şimdi çevremde bazıları ‘Ömür'ün psikolojisi bozuk' diyorlar, ben de ‘Allah kimseye benim yaşadıklarımı yaşatmasın da, varsın beni anlamasınlar' diyorum.”
Selami Karanfil…
“Gazi olarak onurlu şekilde yaşayamıyoruz, milli bayramlarda bayrak asacak cesaretim bile kalmadı, Mustafa Kemal Atatürk'ün olmadığı yol, karanlıktır. Türkiye maalesef yoldan çıktı.”
Hüseyin Kocalar…
“Ayağıma baktım, yok. İnşallah rüyadır diye dua ediyordum ama, rüya değildi. Hükümet bize iyi gözle bakmıyor. Biz ne yaptık vatanımızı korumaktan başka?”
Sabahattin Külah…
“Benim ayağımı alan adamlar şu an Meclis'te!”
Bektaş Oruç…
“Şehit için isyan etmiyorsun, gazi için isyan etmiyorsun, ‘bu çocuk 20 yaşında kör olmuş, kolu bacağı kopmuş' demiyorsun, ne yapayım böyle halkı, ne yapayım böyle devleti!”
Kadir Özbayar…
“Kafamdam vuruldum, gazi sayılmıyorum, gazi olabilmek için illa kaçakçı mı olmak lazım?”
Cengiz Özerden…
“Belediye otobüsüne bir kere bindim, otobüs şoförü ‘geç geç bedavacı' dedi, bir daha belediye otobüsüne binmedim.”
Hüseyin Sevik…
“Kimseye muhtaç değilken, kucakta taşınmaya başladım, biraz sesimiz çıksa, ‘sana iş veriyoruz, maaş veriyoruz, daha ne istiyorsun?' diyorlar, bu saatten sonra bana dünyayı verseniz ne olur.”
Ömer Sevinç…
“51 ameliyat geçirdim, 14 yıldır hastanede yaşıyorum, ne zaman çıkacağım belli değil, bir gözümü, iki bacağımı kaybettim, şimdi bize ‘gazilik sektör oldu' diyorlar! Hesabını biz soramıyoruz ama, yüce Allah soracaktır.”
Cemil Şenoğlu…
“Artık yarım insanım, hükümet bizden çok teröristleri önemsiyor.”
Ersin Taştan…
“Adamlar gözümüzün içine baka baka ‘ben Pkk'lıyım' diyor, biz ‘gaziyim' demeye utanıyoruz.”
Engin Tunç…
“Bu ülkede gaziler lehine çıkartılan yasa var mı? Ben hiç duymadım.”
Hüseyin Turan…
“Mayına bastım, ayağımı gördüm, avazım çıktığı kadar bağırdım, kabullenemiyordum, o an ölmek istedim, böyle yaşayamam diye düşündüm, GATA'ya getirildim, bir gün tuvalete gittim, elimi yüzümü yıkamak istedim, aynaya baktım, korkudan bağırdım, meğer yüzüm, saçlarım, kaşlarım yanmış, farkında değildim. Bugün Türkiye'ye bakıyorum, meğer kaybettiklerimizin hiçbir değeri yokmuş.”
Yavuz Yücel…
“Vatanseverlik mi azaldı, toplum mu çıkarcı oldu, bilemiyorum.”
Halil Mısırlı…
“Millet bizi unutmasın, hayattan başka bir şey istemiyorum.”
Değerli arkadaşım Koray Gürbüz tarafından kaleme alınan “Unutmayın” isimli kitaptan satırlar bunlar.
Okurken darmadağın olduğunuzdan eminim ama, gerçekler böyle.
Koray astsubaydı.
Bir değil, iki kere gazi.
1991'de Şırnak Gabar'da vuruldu, henüz 18 yaşındaydı, dört ameliyat oldu, geri döndü.
1996'da Siirt Karadağlar'da pusuya düştüler, 18 şehit verdik, Koray'ı öldü diye çatışma bölgesinde bıraktılar, ölmedi.
Bir böbreği yok, dalağı yok, safrakesesi yok, bağırsaklarının bir bölümü yok, karaciğerinin yarısı alındı, bacaklarında ve kollarında parçalı kırıklar vardı, altı ay komada kaldı, 23 defa ameliyat oldu, sol bacağı iki santim kısa kaldı, sol tarafı boydan boya hissetmiyor, sol kolunu kullanamıyor.
Çünkü…
14 kurşun ve şarapnel girip, çıkmıştı!
Türkiye rekoru, gazi Hacı Altıner'e aitti, 1951'de Kore'de vücuduna 14 kurşun yemiş, ölmemişti. Koray bu rekoru egale etti.
Yılmaz Yiğit mesela, değerli adaşım…
Adı gibi yılmaz, soyadı gibi yiğit.
2007 yılıydı.
Şırnak'taydı.
“Üs bölgesini aldık, terörist grupla teması bekliyorduk ki, bulunduğumuz bölge havaya uçtu, önceden patlayıcıyla tuzaklamışlar, 21 kişiydik, 21'imiz de serilmişti, vücuduma elektrik verilmiş gibi hissettim, sol koluma baktım, sol kolum yok, bacağıma sanki kaynar su dökülmüştü, baktım, bacağım yok, doğrulmaya çalıştım, ayakucumda çukur var, baktım, bacağımın parçaları duruyor çukurda, kelime-i şehadet getirdim, çatışma devam ediyordu, tüfeğim dedim, tüfeğim nerde, sağ kolum erimiş plastik gibi damlıyordu yere.”
O an fark etmemişti Yılmazım…
Sol gözü de gitmişti.
Ya da mesela… “Yarın bizi yazmayı unutmuyorsun değil mi ağabey?” diye ısrarla telefon eden, değerli kardeşim İzzet Ertunç.
1996'da Batman'da mayına bastı.
İki bacağını da kaybetti.
Geçen yıl Anıtkabir'e geldi.
Tekerlekli sandalyesiyle merdivenleri aşabilmesi mümkün değildi.
Varlığıyla onur duyduğumuz deniz kurmay albay Ali Türkşen oradaydı.
İzzet'i sırtına aldı, Atatürk'ün mozolesine çıkardı.
Kahramanın sırtında kahraman…
En büyük kahramanımızı selamladılar.
Bugün 19 Eylül.
Gaziler Günü.
Mustafa Kemal'e TBMM tarafından “gazi” unvanının verildiği gün.
Bizler sadece, Mustafa Kemal'in askerleriyiz.
Bizler sadece, Mustafa Kemal'in askerleriyiz.
Onlar “gazi” Mustafa Kemal'in askerleri.
Vatan denilen kavram…
Şehitlerimizle birlikte, bu insanlarımızdır.
Belediyelerdeki, ihalelerdeki hırsızlıklardan komisyon istemiyorlar.
Alt tarafı senede bir gün, hatırlarının sorulmasını istiyorlar, hepsi bu.
Sayın açılımcı hükümetimizden, lütfedip biraz da gazi açılımı yapmasını rica ediyoruz!
Oğulları pkk'ya katılan annelere gösterilen sımsıcak ilginin, hiç olmazsa birazcığının, gazilerimize, annelerine, eşlerine, evlatlarına gösterilmesini rica ediyoruz!
4 notes · View notes