Tumgik
#ne güzel öptü ama..
sexcxsblog · 8 months
Text
ABİM VE BABAM KÜÇÜK AMIMI GÖTÜMÜ ACIMADAN SİKTİLER
Şimdi 22 yaşımda bir kızım, ismim şebnem. Anlatacağım olayı 12 sene önce yaşadım. Biz 2 kardeşiz abim benden 6 yaş büyük.Babamda annemle çok erken yaşta evlenmiş. Köyde yaşayan, çiftçi aileyiz. Köy yerinde olduğumuz için babam 16 yaşındayken dayısının kızıyla evlendirmişler. Annem babamda 4 yaş büyük. Zaten evlendikten hemen sonra abimi doğurmuş annem. Babamda ozaman 17 yaşında.Şu an 45 yaşında Babam tarlada falan çalıştığından vücudu çok kaslı vede çok yakışıklı bir adam. Neyse asıl anlatacaklarıma geleyim. Ben 10 yaşımdayım ama 7-8 yaşımdan beri ev işi ve ahır işini becerirdim. Abim ali de çok yaramaz ve sex düşkünü bir çocuktu. Onu 2 kere ahırda inek sikerken görmüştüm ama o benim gördüğümü görmemişti. Hatta bir kerede tarlada eşeği sikiyodu. Ben o gün süt sağmak için yine ahıra gittim. Ahırın içinde sağdığım inek birkenarda kuytu bir yerde Abim ahıra girdi beni görmüyor. Hemen diğer ineklerin yanına gitti pantolonunu indirdi. Siki o yaşına rağmen kocamandı. İneğin arkasına geçip kuyruğunu kaldırdı. İneklerde alışmış her halde hiç ses çıkartmıyolar.
Abim ineği sikmeye başladı. Bende onları seyretmeye başladım. O sıra bende amımı okşuyorum. Kendimden geçtim yattım samanların üstüne şalvarımıda indirdim amımı okşamaya başladım demekki çok zevk almışımki inlememle abimin ne yapıyon demesine kendime geldim. Baktım abim siki dışarda karşımda dikeliyo. Bende ona abi sen ineği sikerken benim hoşuma gitti demem le abim üstüme atladı. Beni okşamaya ve amımı yalamaya başladı. İnek sikmekten bıktım artık. Çok güzel amın var.şimdi seni amından götünden sikecem deyip öyle yalayıp emiyoki, amım götüm su içinde kaldı. bende küçük yaşıma rağmen içim tuhaf oldu bayılacak gibi oldum Meğer orgazm denen şey buymuş şimdi anlıyorum bunu. Abim benim hemen hemen yok gibi olan memelerimi emiyor, amımı okşayıp dilliyor derken o kocaman sikini amıma sokmaya başladı. Bende çok istiyordum artık. Abim bana samanların üzerinde yarağını öyle geçirdiki bağırdım ama o hiç umursamadı. Sikini amımın içine hepsini soktu. Başladı git gel yapmaya. Oh beee amın çok dar. sikim içine zor girip çıkıyo. Harikasın artık seni hergün sikecem yaşadım valla deyip pompalıyordu. Sonra içime boşalmaya başladı. Amımdan çıkarınca siki hep kan olmuştu. Benim amımdan da kanlı kanlı meniler dişarı akmaya başladı. Beni çömeltti abim. Samanın üstüne kanlarım epeyce aktı. Sonra durdu. Biz biraz samanların üstünde yattık. 10-15 dakika yada yarım saat geçti geçmedi abimin siki yine kalktı. Olmayan memelerimi emmeye başladı. Sonra beni domalttı.
Şimdi götünden sikecem dedi. Bende tamam dedim. Ne bileyim amımdan daha çok acıyacağını. Sikini tükürükleyip beni domalttı götüme sokmaya başladı. Ama siki çok büyük olduğu için 20-21 cm vardı. dediğim gibi yaşına göre çok kalın ve büyük bir siki var abimin. O sikini daracık götüme sokmaya başladı. Ben acıdan kıvranarak abi çok acıyor. Götümden sikme amımdan sik dedim. Yok olmaz götünüde sikmek istiyom diyerek bastırdı. Kafasının girmesiyle yırtıldım sandım. Bağırmamam için ağzımı eliyle kapatmıştı. Sikini bastıra bastıra götüme kökledi. 10 yaşımdayım ve kocaman sikli abim beni amımdan götümden acımadan sikiyodu. Ben inliyorum. Gözümden yaşlar akıyor abim götümü sikmeye devam ediyor.Öyle hızlandıki içimde taşakları şak şak diye ahırı inletiyor. Götümden çıkarttı amıma soktu. Amımıda sikti. Tekrar çıkartıp götüme soktu bu sefer daha kolay girdi götüme ve hızlı hızlı sokup çıkardı sonra aaah ohhhh diye diye götümün içine boşaldı. Her yerimi orada bulunan ineklerin sağmadan önce memelerini sildiğimiz bezle sildi, temizledi. Şalvarımı giydirdi. Kimseye söylemek yok tamamı dedi. Seni hergün sikecem. seninde hoşuna gidecek dedi. Bende tamam abi zaten çok güzel siktin hoşuma gitti dedim. Beni öptü aferim dedi. Daha sonra 2 gün sikemedi götüm amım çok acıdı bıraktık. 2 gün sonra yine ahırda sikti. Artık abim beni hergün ahırda, bazen tarlada, kimse yokkende evde sikiyordu. Aradan 6-7 ay geçti. Yine ahırda abimin altında inlerken babam bizi yakaladı. Vay demekki kızkardeşini sikiyosun haaa. Ulan nasıl alıyo senin kocaman sikini bu zilli demezmi. Abimde bende şaşırdık kaldık. Biz öylece kaldık. Benim am göt ortada abimin kocaman siki dimdik göbeğine değiyor.
Kala kaldık. Babam geldi yanıma çöktü. Amın da çok küçük. deyip ellemeye başladı. Babam ellerken ben gözlerimi yumdum. Sonra abime ver lan oradan bazi dedi. Abim bezi uzattı, babam amımı bezle temizledi çünkü az önce abimin siki çıkmıştı oradan. Temizledikten sonra küçücük amımı yalayıp emmeye başladı. Babam öyle güzel emiyo yalıyorduki ben zevkten kıvranmaya başladım. Ara sıra parmağını amımın içine sokuyor, ağzını bastıra bastıra amımı emiyor bir yandan da ohhh çok güzel, küçücük nasıl güzel sikilir bu am diyordu. Abimde bizi seyrediyo tekrar siki dikildi elinde okşuyarak bize bakıyor. Babam pantolonunu indirdi, sikini donundan çıkarttı kocaman siki vardı. Abiminki kadar değildi ama ona yakın büyüklükteydi. Sikini tükürükledi beni domalttı amıma sokmaya başladı. Baba yarağı yemek daha bir zevk verdi. Sikini yavaş yavaş sokmaya başladı. Biraz sonra sikinin hepsi küçük amıma girmişti. Babam ohhh, çok dar, harika, içinin sıcaklığı yakıyor sikimi diyerek pompalamaya başladı. O arada göt deliğime parmağını sokmaya başladı. Parmağı götüm girdi, abime lan bunun götünüde mi siktin deyince abim amını götünü sikiyom, dedi. Babam offf bayılırım göte, ananız götten vermiyo bende ara sıra senin arkadaşın ahmetin götünü sikiyom, demezmi. Ahmet abimin arkadaşı. Kız ahmet derler ona. Demekki babam erkekte sikiyomuş.
Biz dahada rahatladık. Artık rahat rahat sikişimize devam ediyoduk. Babam amımdan çıkarttı sikini götüme soktu. Ben bağırınca ohhhh bağırarak yarak yiyenler beni daha azdırıyo diyerek pompalamaya devam etti, sonra götümden çıkarttı amıma kökledi. 2-3 dakika sonra böğüre böğüre amımın içine menilerini akıttı. Artık abimin ve babamın ortak karısı olmuştum.Babam o gün beni 2 kere daha sikti. Bir kerede abimle beraber babam götüme abim amıma soktu tost yaptılar aralarında öyle siktiler. Babam ve abim 12 senedir beni sikiyolar. bazen beraber bazen babam tek bazende abim tek olarak beni sikmeye devam ettiler. Hergün sikiliyorum.Bazende beni tost yapıyolar ikisi birden sikiyor biri amımdan biri götümden yapıyor. Ençok babam götümden sikiyor. Abim daha çok amımı sikiyor. Babam bana hergün bir ilaç içiriyodu. Hiç aksatmıyordu. Bunu yaşım büyüdükçe anladım. Hamile kalmamam için kontrol hapıymış. Abim yakında evlenecek. Annem çok geç kaldın evlenmekte diyor. Abim evlensemde seni yine sikecem diyor. Bakalım sikecekmi. Babam 2-3 günde bir sikiyor.İsteyenlerim var ama babam vermiyo. Beni sikerkende seni evlendirmeye kıyamam. Ama evlenmek istersen bir şartla evlendiririm amını götünü bana siktirmeye devam edecen diyo. Bakalım belki evlenmem abimin ve babamın sikişleri beni çok mutlu ediyor. Evlensemde yine ikisinede siktiririm. Bakarsınız evlendikten sonraki durumları da yaza bilirim sizlere. Şunu rahatlıkla söyleye bilirim abi ve baba yarağı yemek insanı çıldırtıyor. Deneyin bakın göreceksiniz.
254 notes · View notes
Text
Bekaretimi İlk Sevgilime Verdim! (Sena 18 Y., Eskişehir)
Selam arkadaşlar. Ben Sena, 1.70 boyunda, dolgun ve çıkık popolu, yuvarlak göğüsleri olan, erkekleri kolayca etkileyebilen bir bayanım. Anlatacağım olay 16 yaşımda, Lisede okurken gerçekleşti. Okulumuzda oldukça yakışıklı erkekler vardı. Ama benim en çok ilgilendiğim, benimle de en çok ilgilenen ve sonradan bana ilgisini açıkca söyleyen Murat bir başkaydı. Murat 1.92 boyunda, omuzları geniş, spor yaptığı için kaslı bir vücudu olan, dudak ısırtacak derecede yakışıklı bir erkekti. Onunla tanışalı 2 ay olmuştu ve bizim aramızda hoş bir muhabbet oluşmuştu. Beni sınıftan alır, birlikte bahçeye çıkardık. Birlikte sigara içerdik.
Bir haftasonu arkadaşlarla buluşacaktık ve Murat da gelecekti. Birlikte bir kafeye gittik sohbet muhabbet derken yanıma sokuldu ve elini omzuma attı. Bende hafifçe kendimi ona doğru bastırdım. Bir süre öyle oturduk. Sonra yavaşça elimi tuttu ve kulağıma "Sevgilim olur musun prenses?" diye fısıldadı. O anda dünyalar benim olmuştu. Ben de onun kulağına uzandım ve sessizce, "Evet!" dedim. Artık bahçede, koridorda, kantinde hep el eleydik. İlişkimizin 8. ayında ilk defa öpüşmüştük. Ama ne öpüşme!
Yine parkın tenha olduğu bir saatte yan yana oturuyor, birbirimiz öpüyor, okşuyor, bir yandan da sohbet ediyorduk. Sonra Murat beni nazikçe belimden tutarak kucağına oturttu. Siki tam olarak amımın altındaydı ve taş gibiydi. Hissedebiliyordum. Sonra yavaşça işaret parmağıyla çenemi yukarı ittirip yüzümü yüzünün hizasına getirdi. Kulak mememi öptü ve "Seni istiyorum prenses!" diye fısıldadı. Sonra yavaşça dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Benim karşılık verdiğimi gönce nazikçe dudaklarımı öpmeye başladı. Ben de onu öpüyordum. Bir eli belimde, bir eli ise popomdaydı. Nazikçe okşuyordu. Benimse bir elim göğsünde, diğer elimse saçlarındaydı. Dudaklarımı emiyor, dilini ağzıma sokuyor, beni delirtiyordu. Dillerimiz resmen birbirini sömürüyordu. Nefes nefese kalmıştık. Başımı omzuna yaslamış nefesimin düzene girmesini bekliyordum. Murat ise bana iltifatlar ediyor, saçlarımı okşuyordu.
Aradan bir hafta geçmişti Murat beni evlerine çağırdı. Aileme, bir kız arkadaşımda kalacağımı söyleyerek, adeta uçarak Murat'ın evine gittim. Yaz mevsiminde olduğumuz için altıma mini şort, üstüme askılı üzerime 1 beden büyük gelen bir tişört giymiştim. İçime kırmızı bir tanga giymiştim, sütyen takmamıştım. Hafif makyaj yapmış, kırmızı bi ruj sürmüştüm. Saçlarımı açık bırakmıştım. Ayağıma da Vanslarımı giydiğimde tam bir afet olmuştum. Hemen Murat'a gittim. Güzel bir yemek hazırlamış masayı kurmuş, iki tane mum yakmıştı. Çok romantik bir ambiyanstı. Hemen yanıma geldi ve sarıldı. Çok hoş bir parfüm sıkmıştı. Kokusu beni benden alıyordu. Sonra yavaşça beni popomdan tutarak kaldırdı ve şehvetle öpmeye başladım. Bense kendimi kaybetmiş deli gibi inliyordum ve sırtını okşuyordum. Sonra yavaşça kucağından indirdi beni ve "Hadi yemek yiyelim!" dedi. Güle eğlene yemeklerimizi yedik, biraz da içtik.
TV'ye bir romantik komedi türünde film aktardı, izlemeye başladık. Kafasını göğüslerime yaslamıştı, bense saçlarını okşuyordum. Sonra bacaklarımı okşamaya başladı. Bu beni çıldırtıyordu. Aniden bana doğru döndü ve ben de mecburen kanepeye uzandım. Şimdi tamamen üstümdeydi. Vücudunun her hattını hissedebiliyordum. Sonra dudaklarıma yapıştı. Sanki hayatı buna bağlıymışcasına emiyordu. Elleri popomda doğruldu ve beni kucaklayıp yatak odasına götürdü. Beni yavaşça yatağa bıraktı ve tekrar üstüme çıktı. Dudaklarımı tekrar sömürmeye başladı. O kadar çok zevk alıyordum ki, adeta uçuyordum. O kaslı ve mükemmel vücudun altında sadece kıvranabiliyordum.
Askılı tişörtümü çıkardı ve hiç zaman kaybetmeden göğüslerime yumuldu. Bense o zamana kadar hiç tatmadığım bir zevki tadıyordum. Göğüs uçlarımı emiyor, ısırıyor, zaman zaman tamamını ağzına almaya çalışıyor, alt yuvarlağını ısırıyor, beni adeta uçuruyordu. Sonra şortumla birlikte tangamı da indirdi. Hemen amıma yumuldu. Amımın ıslak olmasına aldırış etmeden çılgınca yalıyordu. Bense başını amıma bastırıp, delice inleyebiliyordum sadece. Dilini amımın içine sokuyor, klitorisimle oynuyordu. Ve ben kasıla kasıla, çığlıklarla orgazm oldum. Murat ise orgazm olmama aldırış etmeden halen daha amımı yalıyordu. Çok geçmeden tekrar orgazm oldum. Kafasını amımdan kaldırdığında yüzünde tutkuyla karışık çok tatlı bir gülümse vardı. Hemen kalktım udaklarına yapıştım...
Dudaklarımız ayrıldığı gibi onun boynunu, göğsünü yalaya yalaya aşağıya indim. Pantolonunun fermuarını indirdim, sonra da boxerını. Ve işte beni göklere uçuran Murat'ın yarağı gözlerimin önündeydi. Bileğimden daha kalın, uzun, oldukça heybetli ve damarlıydı. Kafası pespembeydi. Ellerini popoma attı ve "Şimdi sıra sende prenses!" dedi. Daha önce hiç sakso çekmemiştim, ama pørnø filmlerde çok izlemiştim. Murat'ın yarağının kafası anca ağzıma sığıyordu. Bir elimle taşaklarıyla oynuyordum, diğer elimle yarağına 31 çektiriyodum. Hemde yarağını deli gibi emiyordum. Ben emdikçe zaten dev gibi olan yarağı dahada büyüyordu. Emdikçe sıvıları geliyordu, çok tatlıydılar. Hepsini emiyordum.
Sonunda, "Yeterli!" dedi ve beni omuzlarımdan iterek yatağa yatırdı. Kulak memelerimi emmeye başladı, o sıradada göğüslerimi okşuyordu. Sonra boynuma doğru indi. Ben artık dayanamıyordum. Amım yanıyordu. "Sik beni aşkım, sik beni Murat. Erkeğim!" diye inliyordum. Üzerime uzandı, "Bakire misin sevgilim?" diye sordu. "Evet, ama bekaretimi sen al istiyorum, senin kadının olmak istiyorum!" dedim. Yavaşça kalktı, odadan çıktı. Geldiğinde elinde peçeteler vardı, "Bunlara ihtiyacımız olacak!" dedi ve gülümsedi. Aman Tanrım o kadar sexydi ki!
Üzerime çıktı, bacaklarımı ayırdı ve yarağını amıma hizaladı. Yavaşça sokmaya başladı. Başı girdiğinde sanki dünyam başıma yıkılmıştı. O kadar canım yanıyordu ki, o an attığım çığlık hala kulaklarımda. Bir süre öyle bekledi. O sırada kulak memelerimi emiyor, göğüslerimi okşuyordu. "Zor kısmı bitti birtanem, kafası girdi. Artık sen de zevk alacaksın!" diye fısıldıyordu. Sonra yavaşça daha da girmeye başladı. Tanrım o nasıl bir acıydı, sanki içimi yarıyordu. Sonunda tamamı içimdeydi ve içimi tamamen doldurmuştu. Rahim duvarımı zorluyordu. Eğildi ve göğüslerimi emmeye başladı. Sonra uzanıp peçeteleri aldı ve yavaşça sikini çıkardı. O an amımdan bir miktar kan aktı.
Sonra yavaşça tekrar soktu. Hareketlerinde beni incitmemeye, bilhassa zevk almama çok önem veriyordu. Hızlanmaya başladığında artık acının yerini zevk almıştı. Müthiş zevk alıyordum. Sonra pozisyon değiştirdik ve Murat ayaklarımı göğsüne koyup amıma kökledi. İlk seferki gibi yavaş davranmıyodu. Sanki bir tren pistonu gibi gidip geliyordu. Ve benim vücudumu bir titreme sardı. Orgazm olmuştum. Zangır zangır titriyor, durmadan kasılıyordum. Murat ise durmak bilmiyordu. En az yarım saat beni o pozisyonda sikti. Defalarca kez orgazm olmuştum.
Sonra o sırt üstü yattı ve benim üstüne çıkmamı istedi. Hemen çıktım. Yarağı kalın olduğu için kolayca alamıyordum. Resmen amımın duvarları yırtılıyordu. Yavaş yavaş oturup kalkarak yarısını aldım. O damarlı sert yarak beni kendimden geçirmişti. Birden tamamen oturdum üstüne ve derin bir, "Ohhhh!" çektim. Murat ise uzunca nefesini verdi. Ben hareket etmeye başladığımda Murat da boş durmuyor, göğüslerimi yoğuruyordu. Aman Tanrım! Göğüslerimi okşamasının etkisiyle sarsıla sarsıla orgazm oldum ve üzerine bıraktım kendimi. O ise durur mu? Alttan pompalamaya başladı, beni yine zevkin doruklarına çıkarıyordu. Hem pompalıyor, hem benle öpüşüyor, hemde vücudumu okşuyordu. "Mükemmelsin! Harikasın!" gibi şeyler söylüyordu.
Sonra beni yan yatırdı ve arkama yatıp öyle sikmeye başladı. Tanrım, en az bir buçuk saattir sikişiyorduk ve ben orgazmlarımın sayısını unutmuştum. Oysaki Murat'da ne bir kasılma, ne bir duraksama. Kaşık pozisyonunda da yarım saate yakın sikiştik. Artık dermanım kalmamıştı. Bacak kaslarım kasılmaktan yorulmuştu. Son orgazmımı olduktan sonra ona, "Aşkım ne olur artık boşal. İnan çok yoruldum, bayılacağım!" dedim. O ise, "Peki kadınım!" dedi ve misyoner olduk. Hızla gidip gelmeye başladı. Yarağı o kadar şişmiş ve uzamıştı ki, resmen kolum kadar olmuştu. Bense o anda sadece içimdeki sert yarağın zevkini çıkarıyordum. Beş-altı dakika daha gidip geldikten sonra ben son orgazmımı olurken, o da amımdan çıktı ve göğüslerime ve biraz da göbeğime fışkırdı. Ama ne fışkırma! Dölleri en az yarım çay bardağını doldururdu. Sonra yanıma yığıldı.
Bir süre nefesimizin düzene girmesini bekledik. Sonra bana doğru döndü ve dudaklarımdan öptü. "Harikasın birtanem. Keşke seni daha önce sikseydim!" dedi ve dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Yatak benim am sularım ve tükürüklerle dolmuştu. Çarşaf ise kaymıştı. Bu kadar çılgınca sikiştiğimizin farkında değildim. Beni kucağına aldı ve "Hadi banyo yapalım!" dedi. Beni kollarında banyoya götürdü. Önce o beni yıkadı, sonra ben onu yıkadım. Sonrasında çarşafları değiştirdik ve çırılçıplak birbirimize sarılarak uyuduk. Uyuduğumuzda zaten saat 05:30 idi. Sabah uyandığımda yanım boştu. Şortumu ve askılımı giydim. Bir baktım ki sevgilim bana kahvaltı hazırlıyor. Gel de böyle bir sevgiliyi sevme!
Murat ile halen devam eden güzel bir ilişkimiz var. O şu anda Anadolu Üniversitesi'nde okuyor. Ve bir aksilik olmazsa, seneye ben de onun okuduğu bölüme gideceğim :)
[Sena]
114 notes · View notes
istekligurbetci · 9 months
Text
Önce baldızı sonra Kayınçonun karısını 1 ! (Selahattin 47 Y., İstanbul)
Kayınpederlere yatılı gittiğimizde, baldızım Nilay'ın o beni azdıran götünü gördükten sonra birdaha unutamaz olmuştum. Ne zaman aklıma gelse sikim kalkıyor ve baldızımın götünü sikme fantazileri kuruyordum. Evet, ne yapıp edip baldızın götünü mutlaka sikmem lazımdı. Fakat aradığım fırsat birtürlü elime geçmiyordu. Baldızıma Üniversitede derslerinde çok başarılı olduğu için Fransa'dan özel bir kuruluşun bursunu teklif etmişler. Baldız da kayınpederlerle konuştuktan sonra kabul etmiş. Akademik kariyerini yükseltmek için okuluna Fransa'da devam edecekti. Bize geldiğinde karımla bu konu hakkında konuşuyorlardı, pasaport işlemleri için Ankara'ya gitmesi lazımdı. Karımla öyle konuşurlarken, Nilay'ı belki Ankara'da sikerim düşüncesiyle, karıma, "Ben götürürüm Nilay'ı Ankara'ya, zaten Ankara'da görüşeceğim bir firma var, epeydir erteliyordum!" dedim. Karar almıştık, Ankara'ya Nilay'la birlikte gidecektik.
Gideceğmiz gün arbamla erkenden yola koyulduk. Nilay sıkı kumaş bir pantolon giymiş, üstünde beyaz bir bluz, bir de siyah yelek vardı ve göğüsleri yine fora olmuştu. Bir süre yol katettikten sonra Nilay'ın da bana karşı bir zaafı olduğunu anladım, hep derin derin gözlerime bakıyor, arada bir bakışları sikime kayıyordu. Baldızım Nilay çok muzur, neşeli ve espirili bir kızdı, durmadan açık saçık fıkralar anlatıyor ve bana da anlattırıyordu. Ben anlatınca, "Çok komiksin be enişte!" :) deyip, bacağıma elini koyuyor, kasıklarıma dokunuyordu. Benim sik kalkmaya başladı tabii. Nilay kalkan sikime bakarak, "Enişte tuvaletin geldiyse bir yerde durda git istersen!" :) dedi. Ben utandım o an, "Yok Nilaycığım..." dedim. Sonradan düşündüm de, Üniversiteye giden bir kız sikin kalkmasıyla tuvalete gitmenin bir alakasının olmadığını bilmez mi? Bilir tabii, baldız bunu muzurluk olsun diye söylediğini adım gibi biliyorum. Bence sikimin kalktığının farkında olduğunu hissettirmek için söyledi bunu...
Neyse bu şekil espirilerle Ankara'ya vardık, Nilay'ın pasaport işlerini hallettik, ben de iş yaptığımız bir firmayla kısa bir görüşmede bulundum ve Ankara'da yapılacak işler bitmiş oldu. Normalde hemen İstanbul'a dönmemiz gerekiyordu, fakat Nilay, "Enişte yol çok yorucu, bu gece otelde kalalım, yarın döneriz!" dedi. Benim de canıma minnet tabii, belki otelde bir fırsat bulur sikerim düşüncesiyle hemen, "Tamam kalalım!" dedim. Bakanlıklarda biraz gezdikten sonra bildiğim güzel bir otele gittik. Resepsiyona vardık, 2 tane oda isteyecektim, Nilay beni kenara çekti ve "İki odaya gerek yok enişte, aynı odada kalırız, yabancı mıyız?" dedi. "Kızım ablan duyarsa ikimizi de öldürür valla!" dedim. "Yok yaa, aynı odada kaldığımızı söylemeyiz ki enişte!" :) diye ısrar edince, ben de tek oda tuttum ve çıktık odamıza...
Odaya ve banyoya falan şöyle bir baktık, eşyalarımızı koyduk. Önce ben bir duş aldım ve külodumla bornozu giyip çıktım banyodan, tabii aynı gün döneceğimiz için ikimiz de pijama falan almamıştık yanımıza. Benden sonra da baldızım duş aldı ve o da bornozla çıktı. Ben yatakta uzanmış TV seyrediyordum, baldız geldi yanıma uzandı. İkimiz de bornozlayız. Baldız pis pis sırıtarak, bornozumun üst kısmından elini soktu ve göğüslerimin kıllarıyla oynamaya başladı. Ben birşey olmamış gibi TV seyrediyorum, Nilay uyuz oldu ve "Enişte bana baksana bir!" dedi. Yüzümü baldıza çevirince dudaklarıma yapıştı ve uzunca öptü, "Nasıl, hoşuna gitti mi enişte? Seni arzuluyorum!" dedi. "Valla Nilay ne diyeyim, sizde kaldığımız o gün, o tangalı götünü gördükten sonra benim de sana karşı zaafım başladı!" diyerek ben de baldızı öptüm ve ateşli bir şekilde öpüşmeye başladık...
Baldız, "Ablamın sana artık yetmediğini biliyorum enişte!" dedi. Ben de, "Ablanın laçkalaşmış amını sikmekten sıkıldım, zevk vermiyor artık ve ablana sikim kalkmıyor! Ama o gece sizdeyken seni o halde görünce kalktı ve seni düşünerek siktim ablanı!" dedim. Baldız sırıtarak, "O gece ablamı çığlık çığlığa nasıl inlettiğini duydum enişte!" :) dedi ve bornozumun önünü iyice açarak elini külodumdan içeri soktu, kalkmış sikimi okşamaya başladı. Ben de onun bornozunu açtım ve pembe sütyeninden taşan göğüslerini kurtarıp yalamaya başladım. Taş gibi sert göğüsleri vardı, uçları fındık gibi sertleşmişti. Nilay göğüs uçlarını ağzıma bastırıyor, "Em enişte, ohhh! Ye onları!" diyordu. Nilay'ın bir göğüslerine bir dudaklarına yapışıyordum. Nilay da, "Evet enişte, ohhh!" diyerek sikimi külodumdan çıkarmış 31 çeker gibi asılıyordu...
Bir süre sonra doğrulduk, ikimiz de bornozları tamamen çıkarıp kenara attık. Baldızı boynundan öpmeye başladım, bir yandan da tangasının ipi arasına girmiş götünü elliyordum. Nilay beni sırtüstü yatırıp külodumu tamamen çıkardı, üzerime eğilerek sikmi eline aldı ve yavaşca yalamaya başaldı. İyice zevke gelmiştim, baldız yaladıkça sikim gittikçe sertleşiyor ve büyüyordu. "Woowww enişte, sikin de süpermiş!" diyerek yalamaya devam etti. Pembe rujlu dudaklarıyla sikmi emerken bir yandan da taşaklarımı avuçladıkça ben kendimden geçiyordum resmen. Memnuniyetimi, "Sen de az değilmişsin baldız, ne hünerlerin varmış öyle!" dedim. Nilay sikimi yalamayı bırakıp tangasını çıkardı, yatağa sırtüstü uzanarak bacaklarını ayırdı ve "Hadi enişte, biraz da sen yala!" dedi. Gözümü baldızın yeni traşlı kaymak gibi amından alamıyordum. Tabii ablasının laçkalaşmış amı nerde, tazecik genç kız amı nerde! Üstelik bildiğim kadarıyla da bakireydi henüz...
"Sana şimdi ince ayar çekeceğim baldız!" :) diyerek hemen yumuldum baldızın amına ve yalamaya başaldım. Klitorisini emiyor, amının dudaklarını yiyordum resmen. Am dudaklarını parmaklarımla aralayıp dilimi soktuğumda, baldız kıvranmaya başladı. O kadar küçük ve dar am deliği vardı ki, dilimi bile tümden sokamıyordum, kesin bakire olmalıydı. "Kız bu ne böyle, amın hiç açılmamış, kimseyle sikişmedin mi daha?" :) dedim. "Yok enişte, bakireyim daha, ama götümü çok deldiler!" :) dedi. Amını yalarken götünü de parmaklamaya başlayınca, Nilay titremeye ve o ince sesiyle inlemeye, küçük küçük çığlıklar atmaya başladı ve sonunda orgazm olarak ağzıma akıttı sularını. Amının sularını da yalayıp yuttuktan sonra Nilay'ı yüzükoyun çevirip göt deliğini yalamaya koyuldum. İki elimle götünün yanaklarını ayırıp, gömlek düğmesi gibi küçük büzüğünü dilliyordum. Bir yandan da, bunu götten nasıl siktiler acaba, götü sanki hiç sikilmemiş gibi duruyor diye düşünüyordum...
Parmaklayarak göt deliğini biraz alıştırdıktan sonra baldızı dörtayak üstüne getirip iyice domalttım ve arkasında yerimi aldım. Sikimi tükürükle ıslatıp, göt deliğine de bolca tükürdükten sonra, sikimin başını sokmaya çalıştım. Fakat bir türlü sokamadım, sikim zırt pırt aşağıya kayarak amını yokluyordu. Nilay korkuyla titrer vaziyette, "Enişte sakın önden girme, arkadan istediğin kadar yap!" diyordu. "Tamam hayatım, önden yapmayacam, fakat arkana da girmiyor!" dedim. "Dur enişte çekil, bana bırak!" dedi. Beni yatağa sırt üstü yatırdı ve kendisi bacaklarını ayırarak, yüzü bana dönük halde, ata binermiş gibi üstüme çıktı. Sikimi eliyle kavrayıp götünün deliğine denk getirip yavaşça sikime oturmaya başladı. Dudaklarını ısıra ısıra ve yüzünde buruk bir ifadeyle sikimin başını almıştı. Hafif hafif oturup kalka kalka sonunda hepsini aldığında gözlerini yumarak bir 'Ohhh' çekti...
Üstümde bir süre hareketsiz kaldıktan sonra inleyerek yavaş yavaş inip kalkmalara başladı. 3-5 dakika sonra artık resmen çığlıklar atarak zıplıyordu. Artık ben de alttan götüne hızlı hızlı pompalıyordum. Ben alttan bastıkça Nilay'ın çığlıkları bağırmalara dönüştü. Nilay artık kumandayı bana bırakmış, kendisi saçlarıyla oynuyordu. Arada bir, "Ohhh harikaaa! Bitirdin beni enişte!" diye inliyordu. Nilay'ın havada uçuşan göğüslerini sıkarak götünü bir süre bu pozisyonda siktikten sonra, bu sefer sırtını bana dönerek oturdu sikimin üstüne ve öne eğilerek ayak bileklerimden tutundu. Artık sikimin götüne giriş çıkışlarını daha net görebiliyordum. Bir süre sonra sikimi götünden çıkarmadan Nilay'ı dörtayak domalttım ve götünü sikmeye devam ettim. Hızlı hızlı götüne girip çıktıkça taşaklarım da amına çarpıyor ve makineli tüfek gibi 'şap şap şap' sesleri çıkıyor, Nilay'ın, "Of of enişte!" seslerine karışıyordu...
Yorulmuştum fakat boşalmama daha çok vardı, sikim götündeyken Nilay'la birlikte yan yattık, 66 olduk, biraz soluklandık. Nilay, "Off enişte, götümü patlattın, okuldan kaç tane erkek arkadaşım sikti bu götü, seninki gibi siklerini içimde dolu dolu hissetmedim!" dedi. Biraz dinlendikten sonra tekrar yavaş yavaş götüne girip çıkmalara devam ettim. Bu arada göğüslerini de yoğurmayı ihmal etmiyordum. Yeniden hızlanmaya başladığımda Nilay'ın çığlıkları da artmaya başlamıştı. "Nasıl baldız, o götünü sallayıp beni azdırmaya benziyor mu?" dedim. Baldız da, "Yok enişte, senin sikine helal olsun bu götüm!" diyordu. 66 pozisyonunda biraz daha siktikten sonra sırt üstü yatırdım ve am siker gibi götünü sikmeye devam ettim. Nilay'ın altımda gözleri kaymış, inleyerek dudaklarını ısırıyordu...
Götünü sikerken klitorisiyle de oynamaya başladım. Baldızın amından yine sular akarak orgazm olunca, "Baldız önden gireyim mi? Patlatayım mı?" dedim. Baldızın gözler birden kocaman açıldı ve "Yok enişte sakın ha! Annemler patlak olduğumu öğrenince biterim ben! Hem sonra evde kalırım, patlak bir kızla kim evlenir ki?" dedi. "Seni patlak halde almayacak adamın taa amına koyayım ben!" diyerek götünü hızlı hızlı sikmeye devam ettim. Artık ben de boşalmaya yaklaşmıştım sikimi götünden çıkarıp yukarı kaydım ve sikimi Nila'ya uzattım. Nilay sikimi ağzına aldığı gibi saksoya başladı. "Nilay geliyorum!" deyince ağzından çıkardı ve eliyle 31 çektirmeye başladı. "Hadi hadi!" diyerek hem asılıyor, hemde sikimin başına öpücükler konduruyordu. Sonunda boşaldım. Döllerim yüzüne fışkırmış, ağzı yüzü döl içinde kalmıştı. Nilay gülerek, "Enişte yüzüme süt sağmış gibi oldum!" :) dedi. Sonra sikimi tekrar ağzına aldı yalayarak temizledi. Nilay'ın yüzünü çarşafla sildim ve birbirimize sarıldık ve uyuduk...
Sabah kalktık birlikte banyoya duş almaya girdik. Baldıza bir kez de banyoda sabunlu sabunlu götten kaydıktan sonra İstanbul'a hareket ettik :)
[Selahattin]
188 notes · View notes
eylences-blog · 9 months
Text
Genç Misafirimiz Bölüm 2
Hava alanına giderken karım oldukça heyecanlıydı. Selim'i karşılamamız daha çoşkulu oldu bu sefer. Ne de olsa daha yakınlaşmıştık ilk ziyaretinde. Sarılıp öpüştük. Dilek'in davranışlarında pek çekimserlik hissetmedim. Konuştuklarımız bir şey değiştirmemişti.
Bir kaç gün geçmiş bu durumu kabul etmeye başlamıştım. Selim eve alışmıştı. Okulu yoktu. Gündüzleri çıkıp dolaşıyor daha kendi hayatı olmadığı için akşamları genellikle beraber yemek yiyorduk. Bir akşam eve geldiğinde Dilek de işten dönmüştü. Selim’in elinde kocaman bir çiçek Buket'i vardı.
-Dilek ablacığım, bunlar sana.
-Nerden çıktı bunla böyle?
-Bir neden mi olması lazım abla. Görünce seni düşündüm. Aldım.
Dilek, çiçekleri bir eliyle alırken ötekiyle de Selim'e sarıldı. Yanağından öptü. Selim de ona sımsıkı sarılıverdi. Bir eli karımın belinde, bedenleri tamamiyle bir birine değiyordu. Dilek’in üstünde incecik bir ev elbisesi vardı. Sütyensiz olgun göğülerinin aralarında ezildiğini gördüm. Selim de onu kulağının biraz altıdan öptü. Bir iki saniye kokusunu içine çeti. Bu çocuk gerçekten hissettiriyordu karıma onu istediğini. Benden de çekinmiyordu açıkçası. Rahattı. Prens gibi yetiştirilmişti zengin piç kurusu.
Yemek yerken aklıma Türk arkadaşlarımızın kızı geldi. Selim’le yaşıtlardı. Tanıştırmayı teklif ettim. Güzel bir kız olduğunu söyledim. Selim’in hoşuna gitti fikir. Açıkçası beni de çok tahrik giderdi Sibel. Tam bir afetti. Belki Selim'in sayesinde daha çok görürdüm kızı ben de. Karım kendisine ilginin azalacağını düşünüp istemese de belli etmedi. “Çok Iyi olur “ dedi.
Ertesi gün bir fırsat yaratıp gençleri tanıştırdık. Uyuştular. Bir iki kere dışarda buluştuktan sonra bir öğleden sonra Selim Sibel’i eve getirdi. Çoğu günler evden çalıştığım için evdeydim. Benimle biraz havadan sudan görüştükten sonra Selim bir şey gösterme bahanesiyle Sibel’i kendi bölümündeki odasına götürdü. Niyetleri belliydi. Ben de heyecanlandım açıkçası. 
 Aradan biraz vakit geçince dayanamadım. Ayaklarımın ucuna basa basa onun bölümüne gittim. Kapısı aralıktı. Yatak odasında değillerdi. Salonda kanepeye oturmuş konuşuyorlardı. İkisi de birazdan yapacaklarını biliyor, olayların o tarafa doğru gitmesi için yakınlaşıyorlar, şakalaşıyorlardı. Sonunda Selim ona sarılıp öptü. Ondan sonra her şey kendiliğinden hızla gelişti. Sibel de tahmin ettiğim kadar ateşli bir kızdı. Divanda alt alta, üst üste sevişir hale gelmeleri sadece saniyeler aldı. Hala elbiseleri üstündeydi. Ben heyecanla onları dikizlerken yatak odasına gitmesinler diye dua ediyordum. Teker teker elbiseler çıkıp yere atılmaya başladığında elim bacak arama gitmişti bile. 
 Bu yaşımda, gencecik çocukları dikizlemek utandırsa da nasıl olsa farketmezler dedim. Hele Sibel’in görmeyi hayal bile edemeyeceğim çıldırtıcı güzellikteki vücudu ortaya çıktıkça çakılıp kaldım yerimde. Dip diri taze göğüsleri, yuvarlacık kalçası ve incecik beli muhteşemdi. Uzun sarı saçları, narin omuzları… Selim de aşağı kalır değildi. Uzun boylu, atletik ve kaslı vücuduyla harika görünüyordu. Üstünde hala boxer ı vardi. Öylece sevişmeye başladılar. Nasıl enerji dolu, nasıl şehvetle sevişiyorlardı gençliklerini kıskandım. Selim birazdan boxer ını indirdi ve Sibel in bacak arasına girdi. göremiyordum erkekliğini. Sibel’e dayadı ve yavaşça girmeye başladı. Sibel irkildi. “Dur! Dur! “ diye ittirdi Selim’i refleksle. Selim geri çekilince onun bacak arasına bakıp şaşkın ve korkmuş bir ifadeyle,
-Oha! Bu ne ya?, dedi. Göremediğim için merak ediyordum. Selim,
-Büyük mü ?, diye sordu sanki bilmiyormuş gibi. “Delimisin? Hayatta alamam ben bunu”
-Alıştıra alıştıra yaparız canim.
-Buna ben bir yılda alışmam Selim. Ağzımla boşaltayım seni. Selim kasıklarını Sibelin ağzına getirip dayadı hala tam göremiyordum ama ağzına bile zor alabiliyordu kızcağız. Ama şimdi amının güzelliğini seyredebiliyordum Sibel’in. Traşlı, pırıl pırıl bir am Elimi kilodumun icine sokup 31 çekmeye başladım. O kadar azgındım ki 2 saniye de geliverdim. Görmelerinden korktuğum icin Selim’in gelmesini beklenmeden kaçtım.
Banyoya girip temizlenirken kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibiydi. Bir daha böyle bir şey yapmayacağım dedim kendi kendime. Tam bir rezalet olurdu yakalanırsam. Ama bir kaç gün sonra Sibel tekrar geldiğinde yine dayanamadım kapının önünde dikildim. Kapı yine aralıktı şansıma. Bir kez daha Sibel ve Selim’in güzel vücutlarını sevişirken seyredip 31 çektim ve hemen uzaklaştım.
Hafta sonu Dilek’in 29uncu yaşgünüydü. Arkadaşlarımızla bir restaurantta kutladık. Kalabalık değildi gurubumuz. Ama nezih, eğlenceli bir parti oldu. Büyük partiyi 30uncu yaşa saklıyorduk. Selim de katıldı bize, tabii yeni kız arkadaşıyla. Yaş günü olduğunu son anda söylediğimiz için hediye alacak fırsatı olamamıştı. Buna çok üzülmüş. Bize farkettirmeden kasaya gidip bütün yemeğin hesabını ödemiş. Hepimiz şaşırdık. Özellikle yüklü bir hesap olduğunu düşünürsek yaptığı büyük bir jestti ama beni zor durumda bıraktı masanın erkeği ve partinin sahibi olarak. Neden yaptın diye sitem ettik ama sonunda tabii çok teşekkür ettim.
Ertesi akşam Selim, Dilek’ten çok sonra eve geldi. Bu arada Dilek’le onu konuştuk. Evimizin düzeninin değişmesinden biraz rahatsız olduğumu biraz hissettirmeye çalıştım. Karımsa bu durumdan çok hoşlanıyordu.
-Aşkım, böyle genç yakışıklı bir çocuğun bana gösterdiği ilgiyi nasıl engellerim. Çok hoşuma gidiyor ilgisi. Keşke daha fazla gösterse. Akşamları yatakta benim daha azgın olmam hoşuna gitmiyor mu?
-Gidiyor tabii. Ama kıskanıyorum da biliyorsun. Kontrolü kaçırmayalım diye diyorum.
-Hiç Merak etme aşkım. Her şey çok güzel olacak.
Bana sarılıp kulağıma,
-Seni çok seviyorum. diye fısıldadı.
Rahatlamıştım nedense. BIrazdan Selim geldi. Elinde bize göstermemeğe çalıştığı bir paket vardı. Sormadık. Sofra zaten hazırdı. Oturup yemeye başladık. Yemeğin sonunda selim ayağa kalktı elindeki küçük kutuyu Dilek’e uzattı.
-Dilek ablaciğim doğum gunun kutlu olsun.
Kutunun üstündeki markayı görünce ikimizde afalladık. Ünlü Fransız mücevhercisinin en ucuz takısının bile binlerce dolar olduğunu biliyorduk.
-Çok küçük bir şey.
Dilek şaşkınlık içinde aldı. Kutuyu açar açmaz, “İnanmıyorum sana” dedi heyecanla. Görebildiğim kadarıyla çok güzel iki elmas küpeydi. Bu değerde hiç bir mücevheri olmamıştı Dilek’in şimdiye kadar.
-Takabilirmiyim abla?
Masanın öteki tarafına geçti. Karım şaşkınlıktan daha teşekkür bile etmemişti. Ağzı kulaklarında, eliyle saçını yana çekip boynunu hafifçe eğdi. Öteki eliyle tuttuğu kutuyu Selim’e doğru uzattı. Selim küpenin birini alıp Dilek’e daha da yaklaştı karım onun nefesini boynunda hissediyor olmalıydı. Bir eliyle karımın kulak memesini tuttu. Küpeyi yaklaştırdı. Ucunu ağır ağır gezdirip deliği buldu. Ayni ağırlıkta ittirerek deliğe soktu. Sadece nefeslerinin sesi duyuluyordu. İtinayla arkasının kilidini taktı. Dilek öteki kulağını çevirdi. Ağır ağır öteki küpeyi de taktı. Ben sessizce izliyordum olanları. Selim, Uzaktan bakmak için bir adım geriye çekilirken son bir hareketle eliyle hafifçe karımın kulağını okşadı.
-Çok yakıştı Dilek abla. Hakikaten.
Dilek hemen aynaya koştu heyecanla. Çok mutluydu. Ellerini kulaklarına götürüyor. Kendine değişik açılardan bakıyordu.
-ÇOK GÜZELLER! ÇOOOOK GÜZELLER!
Sonra Hızla Selim’e koşup boynuna sarıldı.
-Çok teşekkür ederim Selim’ciğim! Çok teşekkür ederim! Canım benim! Muhteşem! Sen Bir Tanesin!
Selim’i öpücüğe boğmaya başladı yüzünün her yerini öpüyordu.Yanakları ruj içinde kalmıştı Selimin. Çenesi ve dudağının yanları da. Sonunda çoğu dudağının yanlarını hedefleyen öpücüklerle bıraktı Selim’i. Selim de çok mutlu görünüyordu. Ben ne diyeceğimi bilemedim. Kabul etmemek gerektiğini düşünüyordum böyle pahalı bir hediyeyi. Ama karım o kadar mutluydu ki şu anda birşey diyemezdim.
O akşam karım benimle kulaklarında yeni küpeleriyle sevişti. Selim’in ismi dudaklarından hiç eksik olmadı. Karımı yine ağzımla getirdim. Boşalırken Selim, sevgilim seninim” diyordu. Bunu ilk defa söylüyordu. Devamı var.
58 notes · View notes
bedrierdem · 6 months
Text
GÜNÜN HİKAYESİ
OKUDUĞUNUZA DEĞECEK GÜZEL BİR HİKAYE....
Adam akşam iş çıkışı eve gitmek üzere yola çıktı.
İşyeri ile dolmuş duraklarının arası çokta uzak sayılmazdı.
Paltosunun cebinden bir sigara çıkardı yaktı.
Derin bir nefes çekti ve yürümeye başladı.
Akşam trafiği heryer karışık, sıkışıktı.Kısa bir zaman sonra dolmuş duraklarına vardı.
Köşede seyyar bir balıkçı bağırıyordu .Hadi istavrit 50, istavrit 50. Adam düşündü akşama balık yemek iyi olurdu
Hem kızıda eşide çok severdi balığı.Kendide bayılırdı doğrusu evde o sıcacık neşeli ortamda balık ziyafetine.
Kardeş ver bakalım dedi 1 kilo istavrit.Balıkçı beyim dedi;
1,5 olmazmı? Adam gülümsedi belki param yok dedi.
Balıkçı bunun üzerine canın sağolsun beyim dedi canın sağolsun .Balıkçı balıkları tartarken tezgaha adamın yanına yaşlı bir teyze geldi. Üzeri başı halini anlatırcasına eski , püsküydü.Evlat dedi banada balık alırmısın?
Tabi dedi teyzeciğim adama seslendi balıklar 3 kilo oldu bir bana 2 teyzeye tart bakalım.
Balıkçı balıkları poşetlere koyarken teyze dedi adam ekmeğin var mı senin? Yaşlı kadın sessiz kaldı önce sözler çıkmadı ağzından sanki bir an takıldı... Yok evladım dedi zorda olsa.
Adam dur dedi teyze az bekle.
Koştu adam bir çırpıda o yoğun trafiğin içinden sıyrıldı markete girdi 4 tane ekmek aldı.
Aynı hızla geri döndü ekmekleride balıkları almış olan yaşlı teyzeye verdi. Sordu sonra teyzeciğim başka bir ihtiyacın varmı? Kadın elini yırtılmaya yüz tutmuş kimbilir kaç yıllık olan pardesösünün cebine attı adamın gözlerine baktı, utanıyordu, eziliyordu ve elinde olmadan bunu belli ediyordu.
Adam gülümsedi o ne teyzeciğim bir bakayım dedi.
Kadın cebinden bir ilaç şişesi çıkardı evladım dedi birde şu gözdamlam var dedi alamıyorum 2 ay oldu.
Ver dedi adam teyzecim sen az daha dur bakalım burada.
Tüm bunlar gerçekleşirken balıkçı şaşkin gözlerle olan biteni izliyordu ve duygulanıyor bir garip oluyordu.
Tezgahında her zaman ilişik duran tabureyi aldı otur dedi teyze o aslan parçası gelene kadar, kadın sağol evladım dedi oturdu.Eczaneye girdi adam bu ilaçtan var mı dedi...
Eczacı evet efendim dedi raftan aynı şişeden bir ilaç aldı verdi.
Bu defa acele etmedi adam çünkü karşı kaldırımdaki teyzenin balıkçının taburesinde oturduğunu görmüş rahatlamıştı.
İçinden ah be dedi ah yurdum insanı.
Verdi ilacı teyzeye bu defa sormadı ne var başka eksiğin diye elini cebine attı ne kadar parası varsa verdi yaşlı kadına öptü elini bindirdi bir dolmuşa evine uğurladı .Kadın dua ediyordu adama ALLAH Razı olsun evladım diye ve ağlıyordu yanağından akan yaşlar o eski pardüsenin omuzlarına düşüyordu ama mutluydu.
Adam tam dolmuşa yönelecekken durdu ve balıkçıyla gözgöze geldiler. Bu olaylar olurken balıkların parasını vermeyi unuttmuş dahası tüm parasını yaşlı kadına vermişti.
Balıkçı gülümsedi hadi abi uğurlar olsun.
Konuşmaya gerek yoktu durum meydandaydı, konuşmadan anlaştılar.
İyi akşamlar diledi adam dolmuşa yönelirken güleç bir yüzle ,bir kaç adım daha attı yine durdu.
Cebinde ne dolmuşa binecek ne eve ekmek alacak parası vardı.Düşündü şükretti haline zaten şunun şurası evide en fazla yaya olarak 30 dk tutardı.Hafiften bir yağmur çiselemeye başlamıştı. Sakin adımları hızlandı , hızlandı, hızlandı.Köşedeki telefon kulübesinin önünde durdu .Cüzdanından pek fazla kontörü kalmamış telefon kartını çıkardı , çevirdi tuşları kızı çıktı karşısına hadi babacığım neredesin diyordu meraklı meraklı.
Adam yavrum dedi geliyorum annene söyle bu akşam balık yiyeceğiz.Kız olur babacığım dedi hadi çabuk gel.
Adam tekrar eve yöneldi yağmurda artmıştı.
Sıkı sıkı tuttu balık poşetini ,bir eliyle rüzgarda Uçuşan paltosunun yakasını kavradı yürüdü ,yürüdü.
Durdu yine kafasını göğe kaldırdı ALLAH'ım dedi sana şükürler olsun.
Ne olur Bana bu gücü hep ver diye dua ederken, duygulandı , mahsunlaştı, yanağından akan yaşlar caddelerde akıp giden yağmura karıştı....
Alıntı
23 notes · View notes
Text
iyi ki..
sevgilim iyi ki hayatıma girmiş. gerçekten o dipsiz kuyudan beni elleriyle çekip çıkarmış 4 yıl bana dayanmış. o dört yılda ben kaç kere dipsiz kuyulara koştum yarıladım da o beni her seferinde çekti kurtardı bağrına bastı. saf sevgisine layık olurum umarım. gerçekten sevmek bu olsa gerek. öyle emek ede ede bu ilişkiyi ve beni kurtardı. şükür sebebim.. her ölüme adım atacağım dediğim de bana yaşamın ne kadar güzel olduğunu gösterdi, öptü sarıp sarmaladı beni kendime sevgisi ile getirmeye çalıştı çok çabaladı. çok zor şeyler yaşadım yaşıyorum bazen nankörlük ediyorum her hayattan kopuşumda ama ısrarla eli hep üzerimde kalbi hep kalbimde oluyor. gerçekten başıma gelen tek en güzel şey ve ilk ve son şansım. sevgi her şeyi iyileştirmiyor seven emeğiyle iyileştiriyor. sevmenin en güzel hakkını veren adama sahibim. fakat her zaman karanlığı seçen biri olarak onu da yoruyorum. özür diliyorum bu hayattan bu yaşadıklarımdan bana yaşatılanlardan maruz kaldıklarımdan mahrum kaldıklarımdan. ne eksiğim varsa hep serdar koştu tamamladı yaşamak istediklerim için çabaladı. sevgi neydi sevgi emekti...
21 notes · View notes
ayysmn35 · 1 year
Text
İlk sikilişim bölüm 2
hareketlerimi Ali’nin    niyetinden de emin olabilmek için yapmaya başladım. Üzerimdeki şort biraz bol olduğu için Aliye frikik vermem hiç de zor olmuyordu. Bacak bacak üstüne atıp biraz yana doğru eğik oturduğumda baldırım kalçama kadar Ali’nin gözlerinin önüne seriliyordu. Ali bir yandan anlatırken bir yandan baldırlarımı seyretmeye başlamıştı. Artık gözlerini de kaçırmıyordu. Oldukça   az tüylü ve esmer tenli bacaklarımın bu şekilde açıkta olması ve bir erkek tarafından arzuyla seyredilmesi içimdeki tüm kadınlık duygularımı azd��rıyordu. Yavaşça bir elimi bacağımın üzerine koydum ve hafif hafif    hareket ettirmeye başladım. O anlattıkça ve bacaklarımı, baldırlarımı seyrettikçe ben azıyordum ve bir süre sonra resmen kendi bacağımı okşar hale gelmiştim. ‘Sen neden hiç anlatmıyorsun?’ demesiyle irkilmiştim . ‘Bilmem’ dedim. ‘Senin anlattıkların kadar güzel şeyler yaşamadığımdan,    herhalde dedim. Biralarımız bitmişti Aliyle birbirimizin gözlerine bakıyorduk. İkimizde hala emin değildik ve birbirimize bunu sorar gibi bakıyorduk. Sessizliği bozan o oldu ve Ayhan yanlış anlamazsan senden bir şey rica etmek istiyorum dedi. Tabii dedim Ben şöyle uzansam  biraz masaj yapabilir misin dedi Bu açıkça bir davetti ve gözlerimin içi parlamıştı Olur dedim Yüzüstü uzandı. Belinin yan tarafında kalan boşluğa oturarak ellerimi sırtına götürdüm ve omuzlarından aşağıda doğru hareketlerle masaj yapmaya başladım. .    Ellerim Ali’nin omuzlarındaki ve sırtındaki kasları adete keşfediyordu ve bundan büyük zevk almaya başlamıştım. Ağzımın kuruduğunu hissediyordum. Dilimi sırtında gezdirmeyi    hayal ediyordum. Ali bir anda sırtüstü döndü, ne olduğunu bile anlamamıştım Çok teşekkür ederim Ayhan dedi  Bu gece beni yalnız bırakmadığın için çok mutluyum Gülümsedim ve hiç önemi yok dedim  Benim için de değişiklik oldu hem ben de sıkılmıştım yalnız kalmaktan’.Yavaşça doğruldu ve yanağıma küçücük bir öpücük bıraktı Buna tepki vermememden cesaret alacağını ümit ediyordum. Bu öpücüğü daha ileriye götürmesini    çok istiyordum, erkek olarak bunu yapmak ona düşerdi. Kanepede yarı uzanır bir şekilde dirseklerinin üzerinde bir süre durdu. Beni izliyordu Bense yüzümü yere eğmiş halının desenlerini inceliyordum. Sessizliği bozan yine o oldu ve Ayhan senden çok hoşlandım dedi Tekrar yavaşça doğruldu ve yanağımla dudağım arasında bir yere bir öpücük daha bıraktı  Artık benim de bir şeyler yapmam gerekiyordu ve tüm cesaretimi toplayarak elimi elinin üzerine koydum Bende senden çok hoşlandım dedim Elini tutarak ayağa kalktım. Onunda ayağa kalkması için davet ediyordum. O da kalktı. Bekaretimi vermek istediğim erkeğime yaklaştım ve    kollarımı boynuna doladım Başımı omuzlarına yasladım ve yüzümün hemen birkaç santim uzağında duran boynundan öptüm O da ellerini belime dolamıştı. .    Ve ellerini belimin üzerinde hareket ettirmeye başlamıştı.  Kalçalarımı okşuyordu Bu kadarıyla bile aldığım zevk beni çıldırtıyordu. Bu gece benim ve erkeğimin gecesi olacaktı Daha önce böyle bir şey yaşadın mı diye sordu hayır dedim. ‘Ben de dedi ve bu kez tam dudaklarımdan öptü O bunu yaparken ben gözlerimi kapamış daha fazlasını istediğimi belli etmeye çalışıyordum Tekrar dudaklarımı öptü ama bu sefer bir öncekinden daha uzun ve ıslak bir öpücüktü  Ben de karşılık verdim  Yavaşça boynuma ve oradan da göğsüme inmişti. Her yerimi  emiyordu. Meme uçlarımdan birini küçük küçük ısırırken diğerini parmaklarıyla eziyordu, diğer elini ise bacaklarımda ve kalçamda gezdiriyordu beni kucağına  aldı Yatağına kadar beni kucağında götürmesi çok hoşuma gitmişti ve gözlerinin içine gülümseyen gözlerle bakarak mutluluğumu hissetmesini
39 notes · View notes
Text
Sümeyye’ye dedim ailemle birlikte merkeze geliyorum ciddi misin sen dedi evet dedim çok sevindi kendisi de tam hatırlamıyorum ya evdeydi ya stajdaydı biz ailemle birlikte Afyon merkeze saat 11.30 civarı ulaşmıştık bende ailemi merkezde bıraktım Sümeyye’yi almaya akarçaya gittim Sümeyye ile buluştuk her zaman ki gibi kocaman sarıldık o kokusu hala burnumda tüter içime çektim doya doya sonra beraber minibüse bindik ailemin olduğu yere gittik minibüste çok heyecanlıydı bana nasıl görünüyorum gibi sorular soruyordu diyordum sen her zaman ki mükemmelsin diyorum o gün işi olduğundan dolayı geç kalmıştı biraz ama nasıl mahçup olmuştu ailemin yanında yüzü felan kızarmıştı kusura bakmayın sizi de beklettim diyor bizimkiler olur mu kızım ne demek diyorlar çok güzel anlaşıyorlardı Sümeyye dedi sizi biraz gezdireyim bizimkilerle beraber yürümeye başladılar etrafı gösteriyor anlatıyor ben de biraz geriden geliyorum arkalarından içimde böyle huzur dolu bir duygu vardı Sümeyye ve ailemi o şekilde görmek beni çok mutlu etmişti bizimkiler Sümeyye’yi çok sevmişlerdi Sümeyye aynı şekilde bizimkileri çok sevmişti tam bir mutlu aile tablosu gibiydi o an ki mutluluğumu tarif edemem saat artık 4.30 gibi olmuştu Sümeyye merkezde gezdirebildiği kadar yere götürdü bizi Erva yeğenim daha 7-8 aylık olduğundan dolayı bizimkiler fazla rahat hareket edemiyorlardı artık biz gidelim dediler ben dedim siz gidin Bolvadin’e ben gelirim otobüsle bizimkileri uğurladık Sümeyye bizimkiler gitti Sümeyye’yi tuttum kendime doğru çektim öyle sarıldım ki hiç bırakmayacak gibi çok mutlu etmişti beni dedim inşallah bir gün senin ailenle de Kayseri’ye geldiğiniz de bende böyle olacağım dedim umarım bizimkiler seni sevdiği gibi senin ailende beni sever dedim oda ben seni seviyorsam onlar her türlü severler dedi sonra yanağımdan öptü acıktın mı dedim evet biraz dedi nerede ne yiyelim dedim yeni bir yer açılmış çok seveceksin dedi tuttu elimden chiky diye bir yere götürdü tavuk döneri fazla sevmem ama Sümeyye götürdü ya beni dünyanın en lezzetli dürümünü yemiş gibi hissettim çünkü Sümeyye’nin dediği yaptığı her şey bana en mükemmeliymiş gibi geliyordu hala da öyle yemeğimizi yedik oturduk sonrasında saat yavaştan geç olmaya başlamıştı dedim hadi seni eve bırakayım daha o sıralar Erkmen’de oturuyorlardı dedi sen otogara geç son otobüs kalkacak yetişemezsin bende o mevkiden bir yerden bineceğim dedi yok bırakayım hiç olmadı minibüse bindireyim dedim kızdı izin vermedi beni kendisi otogarın orada bıraktı sonrasında kendisi gitti bende Bolvadin’e geçtim ablamın tanıdığının vesilesi ile bir yerde kalacakmışız ev fazla büyük olmadığından dolayı ve onlarda uygun görülmediğinden dolayı annemleri ablamları başka bir evde kalmaya götürdüler biz babamla beraber orada ki iki insanla kaldık akşam üzeri adam babamla beni oturma odasına davet etti dini sohbet ediyorlarmış benim de dini konularla pek bir ilgim alakam yoktur adam bir başladı konuşmaya o hadisten giriyor o sureden çıkıyor felan ama beni hiç sarmıyor ne yapayım ne yapayım kendimi öksürtmeye başladım dedim müsadenizle ben tuvalete gideyim sonra adam geldi iyi misin felan yoldan geldim ya biraz da yorgunluk var müsadenizle ben dinleneyim dedim adam yatak felan sardı bir koltuk üzerine ben oraya geçtim rahata ermiştim babam içeride hala adamlarla beraberdi sonra telefonum çalmaya başladı iki defa üst üste Sümeyye aradı ilkinde meşgule attım oyun oynuyordum ilkinde ikincide aradı bakmadım saatler sonra cevap verdim yeni gördüm birşey mi oldu diye yalan gördüm ama açmadımsonra yazdı gidiyorsun merak ettim mesaja cevap vermiyorsun da şöyle böyle kız haklı sonuna kadar ben yine bin türlü bahane uyduruyorum hayır köpek gibi seviyorum ama ilgi alaka sıfır kıza karşı yarın gelecek misiniz ona göre plan yapacağım edeceğim dedi bende bir sorayım dedim tamam dedi ben yine saçma sapan şeylerle uğraşıyordum babam geldi uyudu ben sormayı unuttum gece saat 2 olmuş Sümeyye beni aradı daha senden cevap bekliyorum birşey söyleyecek misin artık diye ben suçu kendimden atmak için babamlara suçu yıkmaya çalışıyorum
8 notes · View notes
melody-in-oslo · 1 year
Text
Pyramus ile Thisbe
"Bir zamanlar kara dut ağacının yemişleri kar gibi beyazdı.
O dutlar nasıl oldu da ansızın renk değiştirdi, bilir misiniz?
Garip, garip olduğu kadar da üzücü bir öyküdür bu, gencecik iki sevgilinin ölümünü anlatır:
Doğu ülkelerinin en güzel kızı Thisbe ile en yakışıklı delikanlısı Pyramus, Semiramis'in ülkesi Babylon'da yaşarlardı;
Evleri birbirine öylesine yakındı ki, birinin duvarı aynı zamanda ötekinin de duvarıydı.
Komşulukları zamanla aşka çevrildi.
Evlenmek istediler, anneleri, babaları bırakmadı.
Ama aşk yasak tanır mı hiç?
Alevi ne kadar örtülse ateşi o kadar yakıcı olur.
Tutuşan yürekler soğur mu bir daha?
Pyramus'la Thisbe'nin evlerini ayıran duvarda ufacık bir delik vardı;
İki sevgili geceleri o delikten konuşabiliyorlardı.
Karanlıkta dudaklarını deliğe dayıyor, bir yandan öteki yana öpücükler gönderiyorlardı.
Sabaha kadar, şafak yıldızları söndürüp de günün ilk ışıkları çimenlerdeki çiyi kurutuncaya kadar, birbirlerine aşklarını fısıldıyorlardı.
Sonunda artık bu duruma dayanamaz oldular, bir gece kaçmaya karar verdiler.
Ninos'un mezarı yanındaki bir dut ağacının altında buluşacaklardı.
0 gün içleri içlerine sığmadı; güneş batıp da karanlık çökünce Thisbe evden sıvıştı, mezara geldi. Pyramus oralarda yoktu.
Genç kız, sevgilisini beklerken ansızın bir kükreme duydu.
Arkasına bakınca ay ışığında bir dişi aslanın durduğunu gördü.
Karnını yeni doyurmuştu aslan, ağzı kanlıydı, besbelli mezarın yanındaki kaynaktan su içmeye geliyordu, öyle korktu ki Thisbe, hemen kaçtı;
ama kaçarken de sırtındaki örtüyü düşürdü.
Aslan geldi, örtüyü parçaladı, sonra dönüp ormana gitti.
Bir süre sonra Pyramus göründü.
Ne o? Yerde Thisbe'nin örtüsü vardı, üstelik kan içindeydi.
Bir kuşku kapladı delikanlının yüreğini, ama Pyramus aslanın yerdeki ayak izlerini görünce bu kuşku büyük bir üzüntüye, anlatılmaz bir yasa döndü.
Hep kendinin yüzündendi, daha önce gelip Thisbe'sini tehlikelere karşı koruyamamıştı.
Örtüyü ald�� eline; 'Seni ben öldürdüm' dedi.
Kılıcını çekti sonra, dut ağacının yanına gitti,
'Sen de benim kanımı içeceksin şimdi' dedi.
Kılıcı bütün gücüyle göğsüne sapladı.
Fışkıran kanlar ağaçtaki dutları kızıla boyadı.
Aslandan korkup kaçan Thisbe, sevgilisini bekletmemek için mezar başına döndü.
Beyaz dut ağacını aradı bulamadı; bir kara dut ağacı vardı orada.
Önce yanıldığını sandı, ama gözleri yerde yatan Pyramus'a ilişince bir anda neler olduğunu anladı.
Sevgilisinin kollarına attı kendini, uzun uzun dudaklarından öptü.
'Ben geldim, Pyramus' diye bağırdı, 'ben geldim, bak, ben, Thisbe'.
Pyramus bin güçlükle gözlerini açıp son bir kere baktı Thisbe'ye...
Sonra ölüm geldi, göz kapaklarını kapadı.
Thisbe kılıcı aldı eline;
'Benim için öldürdün kendini' dedi, 'ama ben de cesurum, benim de içim aşkla dolu.
Ancak ölüm ayırabilirdi bizi; oysa şimdi o birleştirecek'.
Üstünde daha Pyramus'un kanı kurumamış olan kılıçla kendi kendini vurdu.
Anneleriyle babaları da, tanrılar da acıdılar iki sevgiliye.
Anneleriyle babaları, ölülerini yakıp küllerini bir kaba koydular.
Tanrılar da, onların anısını sürdürmek için, bütün ülkelerde kara dut ağaçları yetiştirdiler".
8 notes · View notes
irtifuck · 7 months
Text
6 EKİM 2022
"Melisa... Melisa...!"
Berk, Hato'yu kendi odasına koyduğu için içi rahat, hamster'ın kafesini açmak istiyordu. Öyle çok istiyordu ki! Sanki bu hareketi, küçük yaratığa sürekli koşup durmanın ama kendini o çarktan çıkaramamanın salaklığını gösterecek, ve özgürlüğün kıymetini anlatacaktı.
"Ben artık özgürüm, bence sen de öyle olmalısın," diye kafesin kapısını açtı, ama farecik beklediğinden hızlı çıktı kafesten. Berk, göz açıp kapayıncaya kadar süratle masadan geçti, "Melisa!" demesine kalmadan, kendini yere atmıştı farecik...
"Allah kahretsin ya, kafama tüküreyim! Ne bok yemeye açtım ki o kafesin kapısını!"
Ozan'dan sonra, o camı şipşak yeniletmeyi akıl etmişti, neyse ki farenin oradan kaçacak bir durumu yoktu. Aksi gibi, zil de çalmaya başladı; kapı aynı zamanda yumruklandığı için, Berk gözleri halen farenin üzerinde, "Patlama be!" diyerek kapıya yöneldi.
"Ne o, artık kapıyı bile sonuna kadar açmıyor musun yüzümü görünce?" diye soran Hazal'dı.
"Geç başımın belası, geç..." diye onu hızlıca içeri çekti Berk. Hazal, bu yaptığına anlam verememişti ama hoşuna da gitmişti. Fakat bu hoşnutluk, yerde dolanıp duran bir fareyi görünceye kadardı...
"Annecim!" diye bağırarak koltuklardan birine çıktı.
"Ya alt tarafı küçük bi' fare!" diyen Berk, dolaptan peynir almaya gitti. "Klasik yöntemler her zaman işe yarar."
"Oğlum, burayı hayvanat bahçesine mi dönüştürmek niyetin!"
"Sana ne! Yahu, ev benim, özgürlük benim, istediğimi yaparım, siz ne karışıyorsunuz!" diyen Berk, peyniri kafese koydu. Kafesi yere indirdikten sonra, Melisa kafesinden içeri girdi. Berk, Melisa'yı Kenan'ın odasına götürdükten sonra, kaşla göz arası bir fare sesi çıkararak Hazal'ı korkuttu.
"Şaka şaka...!" diye kızın karşısındaki koltuğa yayıldı. Hazal, kaşlarını çatarak kendi koltuğundan indi, tedirgin bir şekilde oturdu. "Tozluyaka'da gördüğüm o fare baskınından sonra bir daha asla düzeltemedim bu fobimi!"
Neler söylediğini dehşetle fark eden Hazal, ellerini ağzına götürdü ama, çoktan kaçmıştı kelimeler ağzından...
"Ne dedin ne dedin sen, bir dakika..." diyen Berk doğruldu. "Sen... bir zamanlar Tozluyaka'da mı oturuyordun? Ve evinizi fareler bastı, öyle mi?"
"Baban zaten biliyor... onun gibi tehdit edeceksen, et sen de..." dedi Hazal. "Sen beni ispiyonlasan da ben sana kızmam... Bak Berk, biz seninle aynıyız... sen, bir kızı en büyük sırrıyla tehdit edebilecek kadar kötüysen, ben de bana attığın tokadı affedecek kadar kötüyüm..."
"Birincisi..." dedi Berk. "Benim seni tehdit ettiğim falan yok... onu bırak, babamın seni tehdit ettiğinden haberim bile yok... Şerefsiz ya... ikincisi... saymaktan bıktım gerçi de, sana tek tek anlatıyorum ki, laflarım tek tek o kalın kafandan girsin... Sana son kez söylediğim gibi, bizden ne köy olur Hazalcım, ne de kasaba, ama sen illa kendine hakaret ettirtmek istiyorsun ya! Evimden de, hayatımdan da defol Hazal!"
"Son sözlerin bunlar mı?" diye sordu genç kız.
"Evet."
Hazal, çantasını alarak kapıya doğru yürüdü. Onu açmadan önce, son bir kez döndü, "Bu arada..." dedi. "Başın sağ olsun bir kez daha, Berk. Annenin ölüm yıldönümünü unutmadım."
"Hazal, bak..." diye hızla ayağa kalkan Berk, Hazal'a yetişememişti... yüzüne çarpıldı kapı. Genç kız çıkıp gittikten sonra, "Allah kahretsin!" diye bir tekme savurdu kapıya. "Allah seni kahretsin kayıp çocuk!"
Ve Berk'in bedduaları, hakikaten de tuttu.
Kendisine gelen bir telefon, V.N. adındaki bir kişinin, Vefa Akın'ın cinayetini üstlendiğini söylüyordu.
Berk, babası aleyhinde verdiği ifadeyi gözden geçirmeye çağrılıyordu...
*****
Aynı Gün
Ali, deniz kenarında zorla simidini kemirirken, "Benim yaptığım simitlerden daha güzel mi bari?" diye bir ses duyuldu.
"Hiç kimse senin kadar güzel simit pişiremez anne..."
Derya, oğlunun kafası atınca nereye gittiğini tahmin edebilecek kadar yakından tanıyordu Ali'yi... eh, Ali şanslı bir evlattı. "Yani bana kızgın değilsin?" diye oğlunu öptü Derya.
"Ben sana hiç kızmadım ki... ben, annemi bir kalemde silip atacak biri değilim. Ama ben sana çok, çok kırıldım anne..."
"Belki saçma sapan bir şeyden oldu... ama sonuçta sana ben söyledim Ali. Bu gerçeği, o katilden duymadığına seviniyorum..."
"Neye seviniyorsunuz Derya teyze, söyleyin de ben de sevineyim..." diye bir ses geldi.
"Cemre!" diye kıza sarıldı Derya. "Sen ner'den buldun bizi? Hayır, doğru soru: Daha iyisin ya?"
"Ne diyordu Arap..." diye sırıttı Cemre. "Zıpkın gibi, fişek gibi!"
"Bu kız da iyice Tozluyakalı oldu ha, Ali... Niye öyle dikiliyorsun yalı kazığı gibi oğlum, ben varım diye utanma, ha'di koklaşıverin gayri!"
Annesinin taklidi, nihayet güldürmeyi başarmıştı Ali'yi. Cemre'ye sarıldı. Derya'nın baş başa bıraktığı gençlerden, ilk adımı atan Cemre oldu. "Bu ilk kavgamızdı..."
"Valla, isterdim ki ellerimde çiçekler olsun ama... simit yer misin?"
"Simit mi..." dedi Cemre. "Simide bayılırım!"
Ve simidin çoğunu, gerçekten de büyük bir iştahla yedi. "Cemre..." dedi Ali. "Ne kadar zor hastalıklarla uğraştığını biliyorum. Ama hatırım için, Bulimia ilaçlarını da aksatma..."
"Ötekilerini de aksatmam, anladım Ali," dedi Cemre. "Ben de olan bunca şeyin arasında, bir de beni düşünmeni istemem... yani... Eğer anoreksik bir kızla, bir psikiyatrik ilaç bağımlısıyla falan birlikte olmak istemezsen, seni anlarım..."
"Nasıl yani?"
"Eğer şu anda ayrılırsak, ben hiç üzülmem," dedi. "Çünkü yolun çok başındayız. Arap'la Duru gibi yani... biz de 'toksikleşmeden' ayrılabiliriz... Yani... bu senin için köprüden önceki son çıkış... ama eğer 'Tamam' değil de 'Devam' dersen, işte o zaman ölene kadar benden kurtulamazsın, haberin olsun. Çünkü ben sana gün geçtikçe âşık oluyorum..."
"Yanılıyorsun Cemre..." dedi Ali. "Yolun başını falan çoktan geride bıraktık..." Ona üçüncü öpücüğünü verdi. "Ben de sana çok âşığım, ve bizi ancak ölüm ayırabilir."
*****
Kolejli gençler, sınıflarından içeri girdikten sonra sıralarında notlar buldular. Hazal, hemen gözlerini Ege'ye çevirdi. "Yine mi senin işin!"
"Hayır, kızım ya, saçmalama, ben bıraktım o işleri!"
Genç kız, elindeki kâğıdı açtı. "Seni çok seviyorum," yazıyordu.
"Böyle demiştin bana. Yani, ben sana zorla söyletmiştim... kimden geldiğinin önemi yoktu, sadece üç kelimeye ihtiyacım vardı, 'Seni çok seviyorum...' Ve sen söyledin onları bana Hazal. Bunun için teşekkür ediyorum. Ama sevmemelisin. Sana yaptığım her şey için özür diliyorum... Sırrın bende güvende... Eğer bir gün kim olduğunu kabul edip, bunu dürüstçe itiraf etmeye karar verirsen, seni kucaklayacak kayıp bir dostun olduğunu daima bil..."
Çağrı'ya, "Eğer geriye dönüp de, hayatımda bir günü değiştirme şansım olduğunu söyleseler, tek bir günü seçerdim..." diye yazıyordu. "O uyuşturucuları aldığımız günü. O uyuşturucular yüzünden Cemre'yi aldattım, o uyuşturucular yüzünden bütün bu boktan olaylar zinciri yaşandı, ama bana iyi bir ders oldu... sense o dersi alamadın Çağrı. Annenle babana kızdıkça esrara sarıldın, Leyla'ya kızdıkça kokaine sarıldın... ve daha neler neler... Leyla'nın da yardıma ihtiyacı var Çağrı. İkinizin de var. Onu bilmem ama, sen ailenle yüzleşebilirsin... dikil karşılarına. Tek bir evlatları olduğunu, onu da kaybetmemeleri gerektiğini söyle onlara, yoksa benim gibi kayıp bir çocuk olursun..."
Ege'ye, "Hayatında adrenalin istediğini biliyorum," deniyordu. "Sen gerçekten de bir dâhisin... ama zeki insanlar, çok çabuk sıkılırlar boş işlerden. Seni anlayabiliyorum, ama böyle olmaz... bundan sonra gizli-kapaklı işler çevirme. Sevdiklerini kandırma en azından... tabii bu kayıp çocuğu hiç sevdin mi, onu asla bilemeyeceğim."
"Eee, sana bir not yok mu?" diye sordu Cemre'ye Hazal. Berk ortalıklara görülmediği için, ilk defa ortalığı ayağa kaldırmaması, Cemre de dâhil bütün sınıf ahalisini şaşırtmıştı.
"Hayır, yok."
"Dolabına bakmayı denedin mi? Belki oraya bırakmıştır notunu..."
"Bıraksa da um'rumda olmaz, Cehennem'e kadar yolu var," dedi Cemre.
Fakat Berk'e Melisa'nın kafesini açtırtan merak, Cemre için de geçerliydi. Teneffüste, dayanamayarak dolapların oraya gitti.
"Burada bir şey yok..."
Ama öğrencilerin, bir dolapları daha vardı. Spor salonundaki... yeni yapılmıştı. Spor salonu tadilattan çıktığından beri, öğrenciler oraya kişisel eşyalarını koyabiliyorlardı.
İşte tam da bu dolabın içinden, piyanocuların kullandığı türden bir saat çıktı.
"Berk de piyano çalıyor..." diye fısıldadı Cemre. Korkutucu mesajı, büyük bir sakinlikle karşılamıştı. "O burada mıydı?"
*****
Önder, Nesrin'den duydukları üzerine okulda değildi. Tam bir haftalık izin vermişti kendisine, ne de olsa müdürden sonraki en yetkili kişi oydu. Nesrin, önce inkâra gitmiş, sonra Vefa'yla ilgili bildiklerini anlatmıştı eski kocasına.
"Vefa, zengin bir aileden bursunu alıyordu biliyorsun..." demişti. "Boşuna Vefa dememişler adına... tanışmak istemiş bağışçılarıyla. Adam bir psikologmuş... Vefa da, 'Fırsat bu fırsat,' diye düşünerek, onunla ölüm korkuları üzerine konuşmak istemiş olmalı... Adam, Vefa'yla görüşmelerini kaydetmiş, kendi sesinin asla kayıtlara yansımamasına dikkat ederek..."
"Peki, bu adam sana ner'den değdi?" diye sormuştu Önder. Nesrin'in açıklamalarını yeterli bulmamıştı. "Ege'yi dark web'de bulduğu gibi, seni de orada bulacak hali yok ya!?"
"Yok... elbette yok..." demişti Nesrin. "Önder ben... o psikologun müstakbel eşiyim."
"Ne, sen o adamı tanımakla kalmadığını... bir de onunla evleneceğini mi söylüyorsun?!"
"Önder, kıskançlığın sırası mı şimdi..."
"Asıl şakanın sırası değil Nesrin! Benim Derya'ya âşık olduğumu biliyorsun!"
"Vay, yüksek sesle itiraf edebilecek duruma gelmişsin yani!"
"Nesrinciğim, lütfen konuya dönelim..." dedi Önder. "Ne bu adamın adı? Vefa'nın bağışçısı olan psikolog kim!"
"Sen onu zaten tanıyorsun..." dedi Nesrin. "Tanıdığın en zengin psikolog olur kendisi ..."
Önder şok olmuştu.
Yakından tanıdığı tek bir psikolog vardı.
Çok yakından...
Çok zengin... ve de çok güçlü...
Kenan'dan bile...
"Efe..." diye kekeledi. "Ege'nin babasıyla evleniyorsun sen...!"
*****
Berk, o notların veda notları olup olmadığını anladıklarından emin değildi. Sadece üç kişiye göndermişti, diğerlerine veda etmiyordu.
"Pes ettim, kaçıyorum sanma kayıp çocuk..." dedi portmantodaki aynaya. "Cemre'yle Ali'nin senin için ne kadar değerli olduğunu biliyorum, o yüzden, onlara 'Elveda' demedim... bir tek Hato'yu alıyorum yanıma..."
Ozan'ın emanetini, Önder hocaların kapısına bırakmayı uygun görmüştü.
Kafesi tutmayan eliyle, çantasını sırtlandı. Eli, kapının kulpuna uzandığında, avukatla karşılaşacağını bilmiyordu.
Bizzat Zeki Bey'di gelen.
"Zeki Bey...?" diye elindeki çantayı yere düşürdü. "Hangi rüzgâr attı sizi buraya?"
Berk için, düşmanının dostu düşmanıydı. Bu avukatı hiç sevmezdi. "Berk Bey, size bazı haberlerim var..." dedi Zeki Bey. "Babanızla ilgili..."
12. BÖLÜMÜN SONU...
1 note · View note
sexcxsblog · 1 year
Text
NASIL BAŞLADI-4
Memelerimi yalayıp yuttuktan sonra beni kaldırıp yatağa fırlattı. Azgın bir boğa gibiydi. Sırt üstü yatıyordum. Fikret abi bacaklarımdan kaldırıp götümden amıma doğru yalamaya başladı.
-bal kutunu yerim senin kim sikecek bu amı
-sen sikeceksin Fikret abi ohhh. Telefonu eline aldı ve video çekmeye başladı.
-arkadaşlar Şuan bir bakire kızın amını yalıyorum birazdan sikmeye başlıcam diyip önce amımı sonrada onu yakarken video çekip bir kenara bıraktı. Ben orgazm oluyordum aşırı iyi yalıyordu amuşumuu.
-hoşuna gitti mi orospu
-evet Fikret abi
-sokayım mı amcığına yarrağımı parçalayım mı amını He
-evet parçala amımı kadın yap beni abi.
-e o zaman benden günah gitti. Dedi eline kamerayı aldı
-16 yaşında arkadaşımın bakire kardeşinin amını şimdi sikicem bu orospuyu kadın yapıcam dedi ve amıma doğru yarrağını bastırmaya başladı.
-Fikret abi ben bu yarrağa alamayacağım galiba çok büyük
-anına koyduğum orospusu o zaman yiyemeyeceğin yarrağın altına girmeyecektin diyerek bastırmaya devam etti ve bir yandan da hala video devam ediyordu. Fikret abi geri çekildi herhalde o da anladı girmeyeceğini sikmeyecek diye düşünürken bi kuvvetle amıma şak diye soktu o kılların arasında yükselen o koca yarrağını. Bende o acının etkisiyle bir bağırdım. Fikret abi Tokat atıp
-sus amına koduğum babanı uyandıracaksın. Bunu derken yavaş git gel yapıyordu. Kamerayı amımdan akan kanlara yaklaştırıp
-artık bu orospu bakire değil bozdum hahaha.
Sikini çıkarıp gitti yıkadı bezle de benim amımı sildi. Sonra o koca yarrağını tekrar amıma sokup sikmeye başladıı.
-bitirdin beni Gül amın daracık sıcacık tam sevdiğim gibi. Yavaş yavaş köklüyor içimde boş bir yer bırakmıyordu. Am dudaklarım sanki yarrağına sakso çekiyordu. Müthiş bir görüntüydü. Orgazm üstüne orgazm yaşıyordum. O kadar suyum akmıştı şlap şlap diye ses çıkıyordu.
-Gül işte bu sese aşığım ohh nası sikiyorum seni ama
-sik orospuyu Fikret abi parçala amımı ohh
-sen daha dur güzelim daha çok yiyeceksin bu yarrağı ben o mükemmel amının tadına baktım kolay kolay bırakmam.
Fikret abi geliyordu
-içime boşal abi dölle karını hamile bırak
-geliyorum orospu aggghhh
Sonunda içime boşaldı ama ne boşalmak. Bi bardak nerdeyse. Video çekmeye başladı yine
-evet arkadaşlar orospuyu siktim bozdum şimdide döllerimi içine akıttım. Çok güzel bir o bal kutusundan krema akıyor.
Videoyu kapattı bana döndü. Dudaklarımdan öptü. O yorgunlukla yattığı gibi uyudu. Ben duş alıp öyle yattım. Yatarken artık bakire olmadığım aklıma geldi. İstediğim kişiyle rahatça sikişebilecektim. Beni Fikret abi bozmuştu. Hak etmişti de. Çektiği videolar aklıma geldi gittim baktım telefonuna yine pezolar adlı gruba atmış. Önce bakireliğimi bozarkenki videoyu atmış
M-amk fındık gibi amı nasıl aldı senşn o kocaman yarrağını
A-offf bende sikmek istiyorum bu orospuyu
M-kanka bari götü bize bırak onu biz bozalım he
Sonrasında döllediği videoyu atmış
M- amına koyayım ne tatlı amı var aq ya bu arada helal olsun Fikret orospunun hakkından gelmişsin.
A-abi offf offf
Mesajları okurken yine azmıştım. Gittim Fikret abinin yarrağını yalamaya başladım. Hem sertleşti. Fikret abi baktığımda o hala uyuyordu. Sonra onu yana çevirdim. Koynuna girip yarrağını amıma sokmaya başladım. Amım henüz alışamamıştı o koca yarrağa. Ben uğraşırken Fikret abi yarrağını bir hışımla amıma soktu.
-doymadın mı sen orospu
-hayır Fikret abi
-güzel sabaha kadar sikicem seni ohh
-yubbi
-yubbiyi göstercem sana amına koduğumun orospusu.
Bacağımı kaldırdı seri bir şekilde sikmeye başladı. O gece Fikret abi beni 3-4 defa sikti. Sabaha doğru ben odama geçtim.
109 notes · View notes
Text
Karim ve Baldiz
Selem arkadaşlar  biz İstanbuldan ben Volkan 28 karim  merve 27  baldizim meltem 30  .Anlatacaklarim gerçek ve halen yaşanan sex hayatimizdir .
Biz karimla üniversite yıllarında tanışıp  guzelbirlikteliğimizi evlilikle sonuçlanmıştık karim zengin bir ailenin küçük kızı biraz şımarık ve hür ruhlu bir yapıya sahip bende Ankarada doğmuş büyümüş tutucu bir aileden gelen birisiyim birbirimizi severek evlendik .Düğün hediyesi babam  sahibi olduğumuz binadan bir daire hediye etti buda sorunların başlangıcı oldu karimla ailem arasında anlaşmazliklar olmaya basladi  .Karimla ikimizin arasi superdi ve sex hayatimizda super herturlu fantaziyi kurup uyguluyorduk en çok istediğimiz 3 lü sex hariç . Diş doktoru olmuştum arkadaşımla bir yer açtık güzel gidiyordu iş hayatımızda ama bir gün eve geldiğimde karim ağlıyor eşyalarını toplamış ben dayanamıyorum artık ailene dedi konuştuk olanları anlattı ben ailemin yanına indim sordum sorun ne diye annem gelin gibi olmadı hiç açık giyiyor falan babam bize göre aile deyiller dedi ben ikimiz birbirimizi seviyoruz sizdede  öyle olacak dedim kabullenin artık dedim yukarı ciktim karımı İstanbula ailenin  yanına götüreyim biraz kafan dağılsın dedim buraktim .
Zaman geçtikçe ipler geriliyordu daha çok babam boşanin olmaz böyle demeye başladı  ben hafta sonları istanbula gidip gezip otelde cilginlargibi sevisiyorduk bazende annesinden kalıyor baldiz ve annesiyle babasıyla daha samimi olmaya başladım  5 hafta böyle geçti  perşembe günüydü kayinpeder telefon açtı oğlum hafta sonu istanbula gelince bize gel direk konuşacaklarim var dedi tamam dedim .Karımı aradım ne oldu diye  oda yok birsey ikimizin geleceği için konuşacak senle dedi ben perşembe  öğleden sonra istanbula gittim akşam oradaydım  yemek masası hazırdı bir yandan yemek yerken kayın peder konuya girdi hemen  oğlum ikinizin bu durumu iyiye gitmiyor sana teklifim var size buradan daire alcam birde  kendi adına dış doktoru merkezi açman için destek olurum  buraya istanbula yerleşin dedi .Ben bir yandan ailemin tepkisi bir yandan güzeller güzeli karim  düşünürken kayın valide istersen gidip bakalım evinize beğenirsen maddi açıdan biz  herseyi karşılayacağız siz mutlu olun yeterki dedi .Neyse gittik lüks deniz manzaralı güzel yerdi onlarda yakındı zaten ben ikna olmuştum ama babamın vereceği tepkiyi biliyordum sonra geri eve geldik kayın peder  kararını ver tapu işlemleri için haber bekliyorlar benden dedi  bende tamam dedim .Karim baldiz ben gece kulübüne gittik biraz eylendik onları eve buraktim karimla biraz konuştuk lütfen aşkım kabul et burda istediğimizgibi yaşarız istedigin bütün fantazileri yaparız dedi biraz seviştikten sonra herseyimi yapcaz dedim evet aşkım istedigin herseyi dedi anlamıştı nedemek istediğimi ama güzel dul ablasını kast etmemiştim ben  baldiz o sırada kahve getirdi kahve içte  öyle git kendine gelirsin dedi oda katıldı bizle sohbete bize ben sizgibi birbirini seven bir evlilik yaşayamadım lütfen birbirinizi bırakmayın dedi karim o sirada beni dudağımdan öptü sonra ablasının dudagindan ben sadece yutkundum şaşırmıştım  ben karim için herseyi göze alırım bizi kimse ayıramaz dedim ve gece 1 olmuştu ben yarın işlerim var gideyim dedim yolda aklimda gözümün önünde sadece karimin ablasını öptüğü sahne vardı  sabaha karşı eve geldim 3 saat uyup kalkıp hasta randövülerim vardı öğleye kadar işlerimi bitirdim eve gittim tekrar uydum akşam uyandığımda karim  video göndermiş açtım ben şok olmuştum baldizla karim  tam benim karımı hayal ettiğim şekilde am dudakları birbirine sürterek sevisiyorlardi  ikiside sen de gel katıl bize diyordu baldiz burda olmaz evinizde ilk gecesi olabilir ama diyordu beni ikna etmek için her yolu deniyorlardi ben 5 sefer tekrar  izledikten sonra karımı aradım gercekmiydi ben ruyami gördüm dedim hayır aşkım gerçek senin için supriz yaptık dedi ben de sözünüzü tutarsanız tamam dedim .Biz dünden razıyız seni bekliyoruz ama bir sorun var  burda kaldığım sürece yalayıp yutuyor beni her gece ablam dedi . Bende şimdi babalara  geçiyorum onlarla konuşacağım babana söyle başlayın tapu işine dedim çok sevindi . Babamlara atlattım istanbula gidiyorum falan diye tahmin ettigimgibi kızdı iç guveği olmuşsun aferim sana defol gözüm görmesin dedi bende çıktım gittim arkadaşıma telefon açtım dış doktorunu ona devredeceğimi istanbula gideceğimi söyledim bir yerde buluşup konuştuk kafaları çektik o gece sonra istanbula gittim pazartesi  işlemler başlattık temizletip Ankara'daki ev eşyalarını getirmek için bir firmayla anlaştım 10 gün içinde hersey bitmişti yerleştik ilk akşam yemeğini karimin ailesiyle beraber yemiştik terasta kayinpederle küçük bir kaçamak yapıp viskilerimizi içip  sohbet ettik sonra musade istediler kalktılar baldiz kalmıştı ama   biraz oturup sohbet ettik içmeye devam ettik karimla ikisi kalkıp geliyoruz bekle bizi burda dediler yarım saat sonra yatak odasına gel aşkım diye mesaj  gelmisti kalkıp gittim trans paran fantazi sex kıyafeti ile yatakta uzanmış beni bekliyorlardı karimin yanına uzandım ikisi öpüşüyorlardi bende karımı okşuyor kulak memesini boynundan öpüyor bir yandan baldızı izliyordum karim elimi ablasının kalçalarına götürdü ben okşayarak göğüslerine doğru ciktim birbirimizi öpmeye başladık üçumuzun dili birbirine dolanmışti sanki baldızı ortaya aldık üzerindeki çıkarıp çırılçıplak kalmıştı karim bir taraftan ben diyer taraftan göğüslerini emiyor amini okşuyorduk sonra aşağı doğru indik karimla beraber baldızı am dudaklarını yapıyorduk sonra ben karimin arkasına geçtim onu yalamaya başladım bacaklarını açıp am dudakları birbirine surtmeye başladılar onların izlemesi aldığı zevk benim hayalimdeki gibiydi hersey yanlarına yatıp onları izliyordum sonra taş gibi olmuş sikimi yalamaya başladılar ikisini izliyordum karim baldiza ilk sen dedi baldiz sikimin üzerine oturdu sonra karim kafama oturdu baldızı yanan kaygan ami sikimin üzerinde zipliyordu bende karimin arka deliğini am dudaklarini emiyor yaliyordum sonra karim sikime oturdu baldiz yüzümdeki dudaklarimdaki karimin zevk sularını yalayıp yutuyor öpusuyorduk o na sende gel hadi dedim kafama oturmasını söyledim sikimin üzerinde zıplayan karimla bir birlerini okşuyor öpüşüyorlardi bende baldızı am dudaklarından akan zevk suyunu emiyor arka deliğini yaliyor dilimi içine sokuyorum zevk aldığı inlemesinden çıkardığı seslerden belliydi sonra kalktip ikisini yan yana domalttip sert sikmeye başladım sırayla baldiza arkadan izin varmi dedim açık büfe istedigin yerden dedi yavaşça sikimi arka deliğine bastırdım karim kalcasını iki eliyle açıyor yakından izliyordu çık diye bir sesle arka deliğine kaymisti sikim biraz bekledim  yavaş yavaş pompalamaya başladım çıkarıp krem sürüp tekrar girdim baldiz daha çok zevk alıyor karim ablasının  am dudaklarını okşuyor bir yandan bizi  izliyordu fazla geçmeden ikimizde boşaldik  ben son damlasına kadar içinde bekledim sonra ucumuzde nefes nefese uzandik herkez mutluydu dinlendik duşa gidip birseyler içip ikinci postaya başladık birbirimizi yaliyor sevisiyor yatakta düğüm olmustuk  ilk karımı sonra baldızı orgazm etmiştim sonra karim kendi isteği ile anal yapmak istedi karim ara sıra yapsakta benim istemem  yüzünden zorunlu yapardı bu sefer yalayıp yavaşça girdim sanki arka deliği sikimi vakumlargibi gitgel yapıyordu karim önümde baldiz altında göğüslerini emiyor bir yandan amini koşuyordu karim  bir anda hizlanarak orgazm oldu ben arka deliğinden çıkıp baldızı parmakları arasından amina girdim iki elimle omuzlarından tutarak sert sikmeye başladım daha çok lütfen aşkım sert işte böyle diye inliyor du amindan çıkıp arka deliğine girdim tekrar kısık sesle ohhhhh çok güzelmiş birdaha yap aynısını dedi amina sert bir kaçkez girip sonra arka deliğine girdim hızlanarak pompalamaya basladim o sirada boşaldik ikimizde ilk defa böyle orgazm oluyordu karim yatağa uzandık  baldiz ben karim bitkin haldeydik sabah 4 olmuştu  ucumuzde uyup kalmışız uyandığımda saat 11 di not yazmışlar biz annemgile kahvaltıya gidiyoruz akşama iyi dinlen aynısından istiyoruz yazmışlar kalkıp duş aldım eczanesi arkadaşımın önerdiği viagra türü hapı ve kayganlaştirici aldım akşam bizde tekrar başladık bu sefer daha profesyonel ve istekliydi ikisi  o günden sonra her fırsatta yapıyoruz vibrator ve belden başlamalı sex oyuncağı aldık sırayla tost yapıyoruz 
344 notes · View notes
benbengibiyim · 11 months
Text
Akasya ile Toprak
Uçurumun kenarında yaptıkları bir konuşma geldi adamın aklına, “Ben hep böyleydim biliyor musun?” dedi kadın sırtını sevdiği adamın göğsüne yaslayıp. “Nasıldın çiçeğim, hep çok güzel mi?” kadın, “Hayır, be adam!” dedi  kıkırtısını saklayamayarak. “Ben hep böyleydim, sessizdim. Sessiz doğmuşum, bir kulübe köşesinde. Sessiz yaşıyorum, otobüslerin cam köşelerinde, sınıfların en arkasında, kalabalıkların en tenhasında ve sessizde gideceğim bir gün bu dünyadan. Ağlamayacağım mesela. “Neden ben?” diye sormayacağım, kabul edip sessizce bekleyeceğim olacakları.” Adam, sevgili sevgilisinin saçlarına gömdü önce burnunu sonra narince öptü, saçlarının her bir tutamını. “Sessiz doğmana yapabileceğim bir şeyim yoktu, sessiz yaşamana izin verdim, çabalamadım çünkü bir tek ben duyayım, bir tek ben göreyim istedim seni ama eğer olurda bir gün gidersen öyle bir gürültü çıkaracağım ki senin için, her yer senin adınla inleyecek, bilmeyenler öğrenecek; Akasya, Akasya, Akasya… Peşinden bende geleceğim sonra, hem de elimde kırmızı bir akasya ile.
Sonrasında Akasya sevdiği adama, Toprak’a sitemde bulunmuştu. Gülmüştü, öpmüştü, sarılmıştı… Şimdiyse Toprak yanında Akasya’sı olmadan oturuyordu. “Çiçekler susuz yapamaz.” demişti Akasya, Toprak’ın ona aldığı pembe ve kırmızı akasyaları sularken. Haklı mıydı Akasya? Çünkü şu an kendisi de derin mi derin suların içerisindeydi. Peki ya Toprak ne yapacaktı, Akasya’sı olmadan? Çiçeksiz bir toprak kurumaya, yok olmaya mahkûmdu, bunu söyleyen ise Akasya’dan başkası değildi. Saatine baktı Toprak, 17.03. Bir dakika kalmıştı Akasya’nın isminin tüm şehirde yankılanmasına ve o bir dakika öylesine akıp gitti, Toprak’ın ölüm fermanı imzalandı, Akasya’nın ismini herkes duydu. Tam da Toprak’ın istediği gibi. Üç kez yankılandı ismi tüm bu koca şehirde; Akasya YAĞMUR, Akasya YAĞMUR, Akasya YAĞMUR…  Toprak’ın var olmuş ve var olacak olan tek aşkı Akasya YAĞMUR. Sonrasında ise koca bir sessizlik… Toprak ayağa kalktı önce, paltosunu çıkardı ve arabasının koltuğuna bıraktı. Sağ koltukta duran kırmızı akasya demetini aldı eline, tekrardan geçti denizin karşısına. Bekledi, saat 17.06 oldu o ise kendinden emin, tereddütsüz, korkusuz, sert adımlarını attı. Gitmesine tek bir adım kalınca arkasını döndü, akasyalarını sıkıca tuttu ve konuştu; “Akasya YAĞMUR, demiştim sana eğer bir gün gidersen herkes duyacak seni diye. Geliyorum Akasya’m, geliyorum çiçeğim, geliyorum sevgili sevgilim… İkisi de sonsuzlukta karşılaştılar böylece. Haklıydılar onlar, bir çiçek toprak olmadan yapamazdı, çiçeksiz bir toprak ise yaşayamazdı..
Akasya isteyerek gitmemişti bu diyarlardan, hayat dolu bir kızdı o. O en güvendiği insan, annesi tarafından ölümün kollarına itilmişti. Geçmişte küçük bir kulübe köşesinde Akasya’sının yaşaması için çaba verirken, şimdiyse onu ölüme bırakmıştı. Bunlar Akasya ve Toprak buralardan gittikten iki ay sonra açığa çıkmıştı ama Toprak bunları zaten biliyordu, Toprak sevgili sevgilisinin nasıl biri olduğunu biliyordu. Akasya hayat doluydu Toprak’ın ise hayatı doluydu, çiçeği ile. Hayatı boşalınca Toprak da gitmişti, tekrar hayatını doldurmaya, çiçeği ile. Akasya tam da dediği gibi ölürken hiç ağlamamıştı, kabul etmişti ve sessizce olacakları, annesinin onu öldürüşünü beklemişti, öyle gitmişti. Toprak ise arkasında çiçeği için çıkarttığı büyük bir gürültü bırakarak göçmüştü buralardan…
 ***
Akasya: Akasya çiçeği genel olarak saf, temiz sevgiyi ifade eder. Güzel duyguların simgesidir.
-Akasya (Pembe veya kırmızı): Güzellik, zarafet ve incelik demektir. Seni beğeniyorum anlamına da gelmektedir.
-benbengibiyim-
3 notes · View notes
seanvolf · 1 year
Text
Daha 4 yada 3 yaşındaydım. Hiç unutmuyorum o günü. Her zamanki gibi mahalledeki arkadaşlarımla dışarıda oyun oynuyorduk. Sonra babam işten geldi elinde bir poşetle. Babamın yanına koştum kollarımı açarak . Babamda bana sarılabilmak için diz çöktü , kucağına atladım. Dizine orturttu, elindeki poşette ne olduğunu sordum. Süpriz dedi kalktı ayağa, elimden tuttu evin önüne geldik. Bodrumdan küçük sarı bisikleti getirdi. Ve arka tekerine yeni öğrenenler için destekli iki teker almış onalrı taktı. Anlamıştım artık bisiklet sürmeyi ögrenecemtim. Çok heyecanlanmıştım fakat bir yandan ya süremezsem endişesi vardı. Sonra babam bisiklete oturttu beni işini bitirdikten sonra, nasıl tutacağımı ne yapacağımı anlattı. Korktuğumu söyledim ben yapamam baba dedim. Oda bana ben seni tutacağım korkma, bak arkandayım tutuyorum seni, düşmene izin verir miyim ben güzel kızımın dedi ve öptü. Içimdeki korku gitti çünkü arkamda babam vardı biliyordum. Ve babam arkamdayken Herşeyi korkmadan yapabilirdim. O bana birşey olmasına izin vermezdi. Sürmeye başladım arkamda babam vardı rahattım. Sürdüm , sürdüm ve sürdüm. Mutluydum baya ilerlemiştim. Sonra durdurdum bisikleti arkama baktım ve babam annemle birlikte bana gülümsüyordu. Bisikletten indim ve babama koştum sarıldım. Bak baba sürdüm gördünüz muü dedim. Öptü gördüm dedi. Hep o günden sonra yalnız sürebildim bisikleti korkmadim. O gün anlamıştım istersem bir şeyleri tek başıma başarabileceğimi. Kimse olmadan da yapabilirmişim. O günden sonra her gün baktım, gözlemledim babam bize daima kimseye ihtiyacımızın olmadan kendi ayaklarımızın üzerine durabileceğimizi öğütledi ve öğretti. Bana hayatimda almam gereken, öğrenmem gereken en güzel şeyi öğretti. Seni seviyorum baba me yaparsan yap ne yaşatırsan yaşat nefretim öfkem kinim hiçbirisi kalmıyor kırdın evet çok ağlattın bir yanım hala kanadı kırılmış kuş gibi ama hala seni çok seviyorum..
3 notes · View notes
heysqe · 2 years
Text
Adam işten çıkmıştı. Yoğun bir iş gününün ardından tek istediği eve gidip sıcak bir çay içmekti. Bütün gün yağmur yağmıştı yeni yeni diniyordu. Giderken sahilde simit satan bir çocuk gördü. Çocuğun yanına doğru adımladı. Bir simit bir de çay aldı. Bir banka oturdu ve yemeye başladı. Biraz sonra önünden bir çiçekçi kadın geçti. Sepeti pembe kamelyalarla doluydu.
Adam ne yapıp yapıp hatırladı. Bir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz...
...
Hafif yağmurlu serin bir gündü. Akşam vakitleri gelmiş gün boyu çalışan insanlar teker teker evlerine dağılmaya başlamıştı. Martıların son çığlıklarını duyuyordum.
Hayatım bir monotonluktan ibaretti. Sabahları işe gider akşamları eve gelirdim. O yüzden bazenleri eve giderken hep gittiğim fırın yerine biraz aşağıdaki fırına giderdim bazense farklı mahallelerden geçer evin yolunu değiştirirdim.
O günde daha önce geçmediğim bir mahalleden geçiyordum. Eski ama ışıltısını kaybetmemiş evleri vardı. Çocuklarının top koşturduğu, dayıların kahvehanede çok oturdukları için hanımlarından bağırtı yedikleri renkli bir mahalleydi.
İlerideki kaldırımda bir şapka gördüm. Gittim baktım bir erkek şapkasıydı. Kim bilir kimin şapkası. Etrafa bakındım kimsecikler yoktu. Belki sahibi gelir diye bulduğum yere bırakacaktım ki ara sokakta bir evin penceresi açıldı.
Bir kadın gördüm. Sonuna kadar beyaz. Simsiyah gece gibi gözleri, yeni açmış kamelyalar gibi pembe dudakları... Uzun ince ellerini pencerenin pervazına yaslamış gövdesini sokağa uzatıyordu. Sonra kafasını benim olduğum tarafa çevirdi. Gözleri gözlerimi yakıp geçtikten sonra elimdeki şapkaya düştü. Sakın bir deniz gibi serin ve güzel sesiyle bana seslendi. Daha önce hiç birisi bana bu kadar güzel seslenmiş miydi? Sadece tek bir kelimesiyle kalbimin etrafını sarmış, güzel sesini kulaklarıma mühürlemişti. Bilinçsizce birkaç adım attım ona doğru.
"Elinizde şapka bana ait. Biraz orada bekleyin lütfen." sadece kafamı sallayabildim. Ya sesim uçup gitmişti ya da konuşmayı unutmuştum başka açıklaması olamaz değil mi? Biraz sonra demir kapının açılış sesini duydum ve telaşlı adımlarla yanıma geldi. Şapkayı eline alıp kontrol ettikten sonra "Teşekkür ederim." dedi ve kafasını hafifçe aşağı yukarı salladı. Tam o sırada kulağının arkasından bir tutam saç düştü yüzüne. Uzanıp tutmak istedim, düzeltmek istedim. Ama elim hareket bile etmedi. Beni durdurmak istedi sanırım. Biliyordu gerçekleri. Demir kapının kapanma sesiyle kendime geldim. O andan sonra hiç bilmediğim, bana yabancılığını hissetirmekten çekinmeyen duygular eşliğinde evime gittim.
Üstünden bir hafta geçti. Kalbim sürekli gitmek istedi. Gözlerim tekrar görmek, kulaklarım tekrar duymak istedi. Ama bedenim hiç itaat etmedi. Hep dik başlı davrandı.
Bir gün yine işten döndüğümde kapımın kenarına bırakılmış kamelyalar gördüm. Pembe kamelyalar... Kalbim tekledi, ellerim terledi ve kendimi yolda buldum. Ona giderken buldum. Hafif bir şimşek çaktı peşinden de yağmur başladı. Tek nefeste vardım evinin önüne. Balkondaki çamaşırları topluyordu ıslanmasınlar diye. Üstüme yağan yağmur kesildi ben oracıkta onu izlerken. Sonra bir gölge belirdi arkasında. Bir erkeğin elleri sardı ince belini, öptü zarif boynunu. Hemen oradaki ağacın gölgesine sakladım kendimi. Ellerim kalbimi sökmek ister gibi tutuyordu gömleğimi.
Pencere kapandı. Perde kapandı. Ben kaldım. Dizlerim dayanamadı kalbimin ağırlığına çöktü olduğu yere. Kendime kızdım ama en çok da kalbime kızdım. Yanılttı beni. Olsa olsa babasının şapkasıdır dedi inandırdı beni. Ah şu salak beni! Sürükledi peşinden şimdi yasını ben tutuyorum. Gözlerim kaldırımdaki su birikintisine takıldı. Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda. Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı.
...
...Adam düşündü. Yıldızların yıldız olduğu vardı o gece. Adam yıldızlara basa basa yürüdü. Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı.
Tumblr media
7 notes · View notes
uslubirkedicik · 2 years
Text
Oldukça endişeliydim. Sahibim uyuyordu ama uyanmak üzere olduğuna emindim. Sahibim uyurken büyük bir hata yapmıştım. Sahibimin telefonu ile oyun oynarken üstten gelen bildirime girmiştim. Mesaj açılmıştı. Korkuyordum "Ya sahibim kızarsa". Yataktan kalktım ve dizlerimin üzerinde sahibimin uyanmasını bekledim. Sahibim yavaş yavaş gözlerini açmıştı, beni dizlerimin üzerinde görünce hafif bir tebessüm oluştu yüzünde. Ah, öyle güzel gülümsüyordu ki içim gidiyordu. Farkında mıydı acaba bu güzel gülüşün ve bende bıraktığı etkinin. Yatağın yan tarafına hafifçe patpatladı. Köpek gibi yürüyüp yatağa çıktım. Ve her zaman yaptığım gibi ilk önce sahibimin ellerini sonra dudaklarını öpüp kasıklarında yerimi aldım. Sahibimin yüce yarrağını yalamaya başladım. Sahibim saçlarımı tutup kafamı daha çok bastırıyordu. Boğuluyordum sanki, oldukça sertti. Daha da hızlandı ve boğazıma kadar sokup o ilahi sesi ve en leziz tadı bana bağışladı. Popoma sert bir şaplak attı ve "Aferin köpeğim" dedi. Şimdi içimdeki endişe sanki küçülmüştü. Sahibim kalktı, duşa girdi. Ve belinde havlusu ile geri döndü yatağa uzandı. Telefonunu istedi, uzattım. Korkuyla bakıyordum. Nefes alışverişim hızlanmıştı. Sahibim bana döndü ve "Söylemek istediğin bir şey var mı köpeğim?" diye sordu. "Özür dilerim efendim. Siz uyurken oyun oynuyordum telefonunuzla, o sırada bildirim geldi ama ben yanlışlıkla mesajı açmış oldum lütfen affedin." Ağlayarak yalvarıyordum. Sahibim beni kucağına aldı, dizlerine yatırdı ve "Say!" dedi. 50 kez şaplak atmıştı efendim. Canım çok yanıyordu. "Bir daha ben uyurken yataktan çıkma, bana sarılmaya devam et. Ve yaptığın hataları ben sormadan söyle." Çok korkmuştum ama sahibim bana çok iyi davranmıştı. Hemen ayağa kalkıp kocaman öptüm sahibimi. Ve koşa koşa mutfağa geçtim. Sesini duyabiliyordum, gülüyordu. Sahibime layık bir kahvaltı hazırladım ve ayakta beklemeye başladım. "Bugün izin veriyorum masada oturabilirsin ama önce üzerini çıkar. Hep diyorum evde bir şey giyme diye!". Çok heyecanlıydım sahibimle birlikte oturup kahvaltı yapacaktım. Soyundum ve sahibimin yanına oturdum. Birlikte kahvaltı ediyorduk. Birden ne olduğunu anlayamadım ve sahibim elimden tutup kaldırdı masadan. Ocağın yanına götürdü, ocağı açtı ve saçlarımı ellerinde toplayıp ocağa doğru hafifçe bedenimi eğdi. Çok korkuyordum "Ya yanarsam, çok kızdırdım kesin yakacak beni." öyle çok düşünce geçiyordu ki zihnimden. Sahibim birden içime girdi, ileri geri gittikçe ısıyı daha fazla hissediyordum. Amım fazlasıyla ıslanmıştı. Sahibim hem çok sert hem de çok hızlıydı. Sona yaklaşıyordu. İçime şiddetle boşaldı. Ocağı söndürdü ve kafamı çevirip yüzüme tükürdü. O kadar iyi hissediyorum ki. Sahibimin tükürüğünü bütün yangınımı almıştı yüzümden. Ayaklarım titremeye başladı, boşalıyordum ve sahibim kucakladı beni. Banyoya götürdü. Beraber duşa girdik. Öyle yorgun hissediyordum ki. Ayaklarımın gücü gitmiş gibiydi. Banyodan çıkıp yatağa yattık. Gözlerim kapanıyordu. "Sahibim içime girer misiniz, lütfen. Sizi hissederek uyumak istiyorum." Sahibim ilk önce saçlarımı sonra dudaklarımı öptü. Bir anda amıma girdi. Birkaç kez git gel yaptı. İnlemelerimi duydukça gülüyordu. "Yine mi sikilmek istiyorsun orospum?" Bu soru karşısında tek bir cevap verilebilirdi. Kafamı sallayarak "Hav hav hav havvv " dedim. Sahibim gülerek git gel yapmaya başladı. Çok sertti ama çok hoşuma gidiyordu. Dayanamayıp boşaldım. Bir zaman sonra sahibim de boşaldı içime. Çıkmaması için kollarını tutmuştum. Sahibim üzerime uzandı ve huzur dolu bir uykuya bırakmıştı kölesini... 🌼✨
6 notes · View notes