Tumgik
#ne güzel gözlerin var
ysfogzdgrz51 · 2 months
Text
İyi geceler
Ne zamandır konuşmuyoruz farkında mısın ?
Ne sen yazmaya cesaret edebiliyorsun
Ne de ben şu gururumu yenebiliyorum.
Susuyoruz İşte tek yaptığımız bu
Bazen küçücük bir cümleye büyük anlamlar yüklüyoruz.
Bazen satır aralarında kaybettiğimiz benliğimizi arıyoruz.
Oysa ne güzel başlamıştık biz seninle hayata.
Ne çok hayallerimiz ortak yönlerimiz vardı hatırlar mısın ?
Hiç bir zaman iki simit aldırmamıştın bana
Tek simit yeter derdin bölüp yarısını bana verirdin.
Senden sonra hiç bir simidi tam yemedim.
Senin payını hep kuşlara martılara verdim.
Bazen İşte böyle aklıma düşüyorsun.
Dağılıp gidiyorum topla toplayabilirsen.
Yine aynı cafeye gidiyor aynı masaya oturuyorum.
Senli günlerimizi düşlüyorum.
Gözlerin geliyor aklıma muzipçe sözlerin
Sonra o şen kahkahaların çınlıyor kulaklarımda.
Meğerse ben seninle ne kadar çok mutluymuşum.
Şimdi o halimden hiç eser Yok.
Ben tepeden tırnağa seninle doluymuşum.
Şimdi daha iyi anladım bunu.
Şimdi daha sert vurdu yokluğun sol yanıma.
Neden bu hale geldik biz sahi neydi bizi ayıran.
Aptalca bir gurur mu ?
Saçma sapan bir inat mı ?
Neden böyleyiz ve neden ayrıyız biz ?
Ne arayıp ne soruyoruz ne de tek bir satır yazıyoruz.
Bugün nedense bir yazma isteği oluştu içimde.
Birlikte oturduğumuz masada sana içimi döküyorum.
Hâlaâ bitmeyen bitiremediğim bir şeyler var.
Nasıl dile getirsem hangi kifayetsiz cümleyi kursam.
Nerden başlayıp ner de bitirsem İnan hiç bilmiyorum.
Ben seni hâlâ özlüyorum galiba.
Hiç unutmanın kıyısından geçmedim.
Bir anlamı olur mu bir şey ifade eder mi ?
Senin için bir kıymeti varmı İnan hiç bilmiyorum,
Ben hâlâ seni seviyorum.
Galiba ben seni çok özlüyorum ....
Tumblr media
74 notes · View notes
34-mavi · 1 year
Text
இܓ Ya gözlerin aklımda *இܓ Yada aklım adında **இܓ Ya hayalin karşımda ***இܓ Ya Sesin kulagımda ****இܓ Ya ben çıldırıyorum ... ***இܓ Yada çok seviyorum **இܓ Ya sevmek çok güzel *இܓYada sevilen çok özel.
Tumblr media
SANALDA AŞK KANDIRMACASI ..
Yaşayan beyler bayanlar hepiniz kendinizi kandırıyorsunuz unutmayın evinizde karilariniZ kocalariniz var???
Geceleri onun için uykusuz kaldığınız, sabahlara kadar konuştuğunuz kişilere ne oldu evlendiniz mi?
O afilli aşk sözcükleri, ayakları yerden kesen güzellemeler, “şöyle yapacağım böyle yapacağım” diye yüksekten atmalar...
“Seninle kendimi çok iyi hissediyorum” diyenler neredeler ?
Sanal ilişkiler erkeğin doyuma, kadının ihanete uğramasına kadardır.
Erkek bir daha ki avına doğru yol alırken kadın ise hayal kırıklığıyla birlikte yarasına bant yapacağı kişiye kucak açar.
İşte sanalda ki hiyerarşik düzen ve çark böyle işliyor..
Kanmayın kardeşim buradaki erkeklere kanmayın. Kadın kılığında erkeklere anomin olup yazanlara tabi terbiyesiz kadınlarda onlarında geçmemek lazım
Sözüm kimseye hitaben değil gercekleri soyluyorum
522 notes · View notes
hisboslugu · 2 months
Text
desem ki, yeryüzüne beş peygamber geldi; beşincisi sensin. desem ki, iki kişi kaldık dünyada; ikincisi sensin. desem ki, birisi var yeri göğü var eden; o da sen olurdun. sana tapmak için kilden bir heykel yapardım güzelliğince. bilsem ki sen tanrı'dan iyisin, bilsem ki tanrı senden güzel değil. senin o kocaman kocaman gözlerin yok mu, nasıl duruyor boşluğunda arzuların anlamıyorum. nasıl nasıl bakıyor bana, böyle merhametten uzak. git diyorsun, nereye gideyim? ümitlerim ne olacak, bunca şiirleri kim söyleyecek sana, kim anlatacak dünyaya sığmayan güzelliğini? gitmek mümkün olsa da gitsem uzaklara, sevmesem seni bir daha, paramparça etsem yüreğimi cam gibi. sonra yaksam, savursam küllerini karlı dağlardan, açık denizlerden. yine seni severdim toz toz, yine sana tapardım küllerin ağırlığınca. bu oksijen gazı olmasa da olurdu ama beethoven gelmeseydi dünyaya seni bu kadar sevemezdim. ikimizin ortasında o duruyor; sağımızda birinci keman, solumuzda ikinci keman, karşımızda üçüncü keman. sonra orglar, flütler, kontrbaslar. sustur şu orkestrayı beethoven, şimdi dokuzuncu senfoninin sırası mı? bunca yalnızlıklar, bunca yoksulluklar benim işim değil. bu çirkinliği ben yaratmadım, ne de bu kahpe güzellikleri. bende sevmediğin ne varsa senden türedi. şu karanlık bakışlar, şu ellerin pisliği, şu dudaklarımdan çıkan iğrenç sözler; besbelli senin eserin. ne buldumsa sende buldum, kötülükten yana. ne öğrendimse senden öğrendim, seni sevdikten sonra başladım yaşamaya. seni tanrı yarattıysa beni kim yarattı? bu azabı kim verdi bana? çıngıraklı yılanların zehrini içtim, balinaların kusmuklarını. kükürt kokulu imkansızlıklar içindeyim oysa güzeldim tarihin ilk çağlarında. görsen şaşardın, öyle aydınlıktım, öyle iyiydim. kobalt mavileriyle doluydu yüreğim, kurşun beyazlarıyla. severdin beni, midye kabuklarının yeşilliğince. sonunda dediğim çıktı işte. samanyolu'ndan bir yıldız düştü dünyaya, sinekler gibi eziliverdi insanlar. her şey bir anda olup bitti, yapayalnız kaldık. ne radyo-aktivite, ne mantar şeklinde bulutlar, ne yaşamak sevinci, ne ölüm korkusu. sonunda üç kişi kaldık dünyada. sen, ben, bir de jiro'nun lesko'su. yine bana bakarken yüzün kızarıyor, toplum kurallarından kurtulamadın daha. bütün çayırlar bomboş. görmüyor musun? al başını dağlara çık, avaz avaz şarkı söyle sokaklarda. bir kibrit çak, bütün evler yansın. yüz bin yılın öcünü al bu şerefsiz dünyadan. sonra kaldır kendini, denize at. biraz serinle. sevebildiğim kadar insanım ben, on gram arsenik yeter canıma. beni düşünme. uzan mistral rüzgarlarının üzerine nünbüs bulutlar geliyor, kaç. uykumuz bölündü çırılçıplağız, kum fırtınaları başladı çin seddinin ötesinde. gölgemizi bir asya şehrinde unuttuk. taklamakan çöllerinde kaldı rüyalarımız. haydi git. yok olduk, iki olduğumuz yerde. haydi git. bir kalırsak yine var olacağız.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ümit - b.k.d.
34 notes · View notes
sophience · 7 months
Text
ne güzel gözlerin var, gece yarısında parlar.
104 notes · View notes
mecnun1cinar · 1 year
Text
Soru postu 👾
1-Keşke tanışmasaydım dediğiniz biri var mı
2-En büyük hayaliniz ne
3-Çoğunluğu mutlu etmesede sizi mutlu eden bir şey
4-Hayatınızda neyi değiştirmek isterdiniz
5-Bir sır söyle
6-Birine seni seviyorum de
7-Herkesin sevdiği ama senin abartıldığını düşündüğün dizi,kitap,film ?
8-En büyük pişmanlığınız
9-Mucizelere inanır mısın ?
10-Burçlar hakkında ne düşünüyorsun ?
11-Hangi takımlısın ?
12-Kendinle eşleştirdiğin film,dizi karakteri
13-Bir insanı ne değerli hissettirir?
14-Şok olduğun bir olayı anlat
15-Senin için özel bir şarkı ?
16-Kitap öner
17-Sevdiğin bir çizgi film
18-Yakışıkli veya güzel bulduğun bir blog ?
19-Sevmek mi Sevilmek mi
20-Seni herkesten farklı kılan bir özellik ?
21-Boş duvarı izlerken aklına ne geliyor?
22-Marvel mi DC mi?
23-Hangi ülkeyi veya şehri gezmek isterdin ?
24-Aşk senin için ne anlam ifade ediyor?
ŞARKI ÖNERİSİ
26-Firuze ~ Sezen Aksu
27-Gözlerin~ Barış Akarsu
28-Sen ve ben~Funda Arar
29-Sarıl Bana~Ferhat Göçer
30-Unutmamalı~Tarkan
31-Tutuklu~Sezen Aksu
32-Tablo~Çağan Şengül
33-Seni çok özlüyorum~Tuğkan
34-Beni sen inandır~Pinhani
35-Her şeyim~Pera
36-Endamın yeter~Kıraç
37-Kainat Güzeli~Ahmet Hatipoglu
38-Aşkın en güzel hali~Batuhan Kordel
39-Derya~Tuğkan
40-Seni kendime sakladım~Duman
199 notes · View notes
omurrhanim · 5 months
Text
canımdan çok sevdiğim,
bilmeni isterim ki bunlar en samimi duygularımdır, yalansız apaçık. gönül isterdi o güzel gözlerine bakarak dökülsün dudaklarımdan bu sözler. acısıyla tatlısıyla yaşanan onca şeyden sonra yeniden birbirimize dönmüş olmamız, benim için çok kıymetli. seninle geçirdiğim her an pahabiçilemez. dilerim birbirimize duyduğumuz hisleri yaşatabiliriz, bağlarımızı koparmayız. sözlerime Sabahattin Ali'nin duygularıma tercüman olan birkaç sözüyle devam etmek istiyorum: sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin. ben bu kadar bol hayat ve saadet yağmuru altında kendimi unutmuş gibiyim. şimdi ömrümün tek bir gayesi var: bir gün evvel sana kavuşmak, seni kollarımın arasına almak, güzel, temiz yüzüne saatlerce, senelerce hiç doymadan bakmak. ancak o zaman tam neşeli, senin istediğin gibi neşeli olabileceğim.
sana daraldığında yaslanabileceğin bir omuz, mutluluğunu acını heyecanını paylaşabileceğin bir dost, sırtını dayayabileceğin, her zorluğa göğüs gerebileceğin bir yoldaş olmak isterim. huzur ve mutluluk dolu bir ömrün olsun. gülüşün hiç solmasın, ne yaşarsan yaşa içindeki çocuğu kaybetme iyi ki doğdun hayatım yeni yaşın kutlu olsun❤️
hayatında değilim ama bir parçam hâlâ seninle.. geçen sene kutladığım mesajla tekrar kutluyorum doğum gününü, doğum günün kutlu olsun canımın içi ❤‍🩹
48 notes · View notes
kalbimin-incisii · 1 year
Text
Güzel Kadını Her Adam SEVER Ama Kadını Güzel Sevmeyi Her ADAM Beceremez
USTA..!!💞💛💞
Tumblr media
Öyle güzel dokundun'ki Bakışlarınla yüreğime 💞💛
Gözlerin mürekkep oldu Kirpiğin de kalemim..💞💛
Adını kurumuş bir gül gibi, Yüreğimde saklıyorum 💞💛
Bu sevgiyi senden uzaklarda Sensiz de yaşıyorum..💞💛
Ne sesin var, ne de kokun Hasretimsin iki gözüm💞💛
Hangi günahımın bedelini Yokluğunla çekiyorum..💞💛
Gönül mabedim yaralı Yüreğime ol merhemi 💞💛
Sen hala arafta gezinirken, 💞💛
Ben tavaf ettim gönül kabeni💞💛
117 notes · View notes
ertan2618 · 1 month
Text
Tumblr media
Güzel bir hikaye anlayana ..
Yıllar önce, çok uzaklarda bir adam varmış. Bu adam çalışmak amacı ile çok uzaklara gitmiş ve yıllarca çalışmış. Sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş. Bu çalışma sürecinde toplam 3000 akçe biriktirmiş ve evinin yolunu tutmuş.
Evine doğru giderken yolu büyük bir şehirden geçmiş. Yolda yürürken köşe başında birisi"Bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe"diye bağırıyormuş. Adam düşünmüş: 'Nasıl olur, bir nasihat 'ı bin akçeye satarlar, ben yıllarca çalıştım ve sadece 3000 akçe biriktirdim'
Bu işe pek aklı ermemiş ama merak işte. Duramamış ve adama bin akçe vererek o nasihat’i satın almış. Nasihat"KADERDE NE VAR İSE O ÇIKAR"ve yoluna devam etmiş...
İlerde yine köşe başında başka bir adam bağırıyormuş"Bir nasihat bin akçe"diye. Adam yine dayanamamış bin akçe de o adama vermiş ve ikinci nasihat 'ı da satın almış. İkinci nasihat da:"GÖNÜL KİMİ SEVERSE GÜZEL ODUR"
Son kalan bin akçesi ile de yoluna devam etmiş. Tam şehrin çıkışında yine köşe başın da bir adam bir nasihat’i bin akçeye satıyor. Adam bir parasına bakmış, bir de nasihati satan şahsa, dayanamamış ve kalan son akçesiyle de o nasihat’i satın almış. Son nasihatte:"HİÇ BİR İŞ ACELEYE GELMEZ".Parasız yoluna devam etmiş.
Şehrin çıkışında büyük bir topluluk ile karşılaşmış. Topluluk telaş içindeymiş. Yaklaşmış ve oradakilerden birine neler olduğunu sormuş. Oradan birisi açıklamış, demiş ki : Burada şehrin tüm su ihtiyacını karşılayan bir kuyu var, ama kuyunun içinde de canavar var.
Canavar suyu tutmuş, göndermiyor. Aşağıya kim indiyse bir türlü çıkamadı. Şimdi herkes korkuyor aşağı inmeye "Adam düşünmüş ve ilk satın aldığı nasihat aklına gelmiş. "Kaderde ne var ise o çıkar" aşağı inmeye karar vermiş. Aslında bu nasihatleri herkes bilir ama uygulayabilmemiz için belli bir bedel ödememiz gerekiyor. İnince canavar hemen yakalamış ve yerine götürmüş.
Demiş ki:
"Buraya gelenlerin hepsine bir soru sordum ve bilemediler. Eğer sen bilirsen seni serbest bırakırım.
"Bir dizine sarışın ve dünya güzeli bir kadın, diğer dizine de kurbağa koymuş ve "söyle bakalım hangisi güzel?" demiş.
Adam düşünürken aklına ikinci aldığı nasihat gelmiş ve "gönül kimi severse güzel odur" demiş. Bu cevap canavarın çok hoşuna gitmiş. Zira canavar, kurbağanın gözlerine aşıkmış. Adamı salmış ve suyu bırakmış.
Almışlar adamı krala götürmüşler ve ağırlığınca altın vermişler.
Adamımız yoluna devam etmiş ve nihayet evine varmış. Evinin camından içeri bakmış. Bir de ne görsün; karısı genç biri ile diz dize oturuyor. Hemen kılıcını çekmiş ve tam içeri girerken üçüncü nasihat aklına gelmiş "Hiçbir iş aceleye gelmez". Kılıcını kınına koymuş ve içeri girmiş.
Hoş beşten sonra karısına o genci sormuş. Kadın da: "Bey sen gittiğinde ben hamileydim ve bir oğlumuz oldu. Bu genç senin oğlun" demiş.
KADERİNİZ ve YOLUNUZ AÇIK OLSUN, HAYAT ACELE ETMEYE GELMEZ !
22 notes · View notes
zuleyha · 9 months
Text
Tumblr media
Not özelikle bu notu yazdım Uzun yazıları sevmeyen bir milletiz ama bu güzel hikayeyi okuyanlar gerçek hikaye eli öpulesi değerli insanlar hala varmış yoruma yazmada 1 nokta bırakabilirler mi ? İnsan kalanlar yardım sever dostlar
Kendisini karşılayan sekretere;
Nazif Beyle görüşmek istediğini söyledi.
Bunun üzerine sekreter birden ciddileşti: 'Nazif Bey mi?'dedi.
'Evet, Nazif Bey!' diye cevap alınca,
hüzünlü bir ses tonuyla 'Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu kaybedeli dört yıl oldu.' dedi.
Hiç beklemediği bu haberle bir acı saplandı yüreğine. 'Ya, öyle mi...?' diyebildi sadece.
Hicranlı bir suskunlukla bir müddet öylece kalakaldı. Gözlerine hücum eden yaşlar yanaklarından süzülüp göğsüne damladı. Kendisini toparlayıp 'Onun adına görüşebileceğim bir yakını var mı acaba?' diye sordu.
'Evet var, oğlu Selim Bey....'.
Titrek bir sesle 'Öyleyse Selim Beyle görüşebilir miyim?' dedi.
Görevli hanım, insanda saygı uyandıran bu kibar beyefendiye,
'Selim Bey oldukça meşgul bir insan, randevusuz görüşmek pek mümkün olmuyor; ama ben yine de kendisine bir haber vereyim”
' Dedi ve telefona yöneldi.. Sonra 'Kim diyelim efendim?' diye sordu.
'Kendimi ona ben tanıtmak istiyorum kızım.' cevabı üzerine sekreter dahili telefonu çevirdi.
Daha sonra, 'Selim Bey sizinle görüşmeyi kabul etti, lütfen beni takip edin.' dedi.
Beraber merdivenden çıktılar. İnce bir zevkle döşenmiş geniş bir salondan geçip büyük bir kapının önünde durdular, sekreter kapıyı açarak, 'Buyurun!' dedi.
O da içeri girdi. Kendisini ayakta bekleyen gence doğru hızlı adımlarla yürüdü, elini uzatarak,
'Merhaba, ben Prof. Dr. Mehmet Baydemir.' dedi.
'Bendeniz de Selim Cebeci... Lütfen buyurun, oturun.' dedi, genç iş adamı.
Mehmet Bey, kendisine gösterilen yere oturur oturmaz:
'Yirmi üç yıl, tam yirmi üç yıl... Vaktiyle bana burs verip okumama vesile olan insanın elini öpmek için bu ânı bekledim.' dedi ve dudakları titredi, gözleri doldu.
'Ama o büyük insanın elini öpmek nasip değilmiş, bunun için ne kadar üzgünüm anlatamam.'
Yaşarmış gözlerini kuruladıktan sonra Selim Beye döndü: 'Fakat en azından o büyük insanın oğlunun elini sıkmaktan da bahtiyarım.' Misafirin bu sözleri üzerine Selim Bey yerinden
fırladı, kulaklarına inanamıyordu. Kelimelerinin her biri birer hayret nidâsı gibi dizildi cümlelerine:
'Mehmet Baydemir demiştiniz değil mi, Tosyalı Mehmet Baydemir mi?' Profesör, delikanlının bu heyecanlı haline bir anlam veremeyerek başıyla 'Evet' dedi. Bunun üzerine Selim Beyin
gözleri sevinçle parladı.
'Babamla sizi uzun yıllar aradık; ama bulamadık.' dedi.
Profesörün yanına gelerek iki eliyle elini tuttu, candan bir dost gibi sıktı ve 'Sizi karşıma Allah çıkardı.' dedi.
Bu sözler profesörü çok şaşırtmıştı
'Uzun yıllar beni mi aradınız? Peki ama neden?' dedi.
Selim Bey gülen gözlerle profesöre bakarak
'Bizdeki emanetinizi vermek için...' deyince, profesörün şaşkınlığı iyiden iyiye arttı.
'Emanet mi?' dedi.
Selim Bey cevap vermeden yerine geçip telefonu çevirdi. Karşısındakine
'Gelebilir misiniz?' deyip telefonu kapattı.
Mehmet Bey, Şaşkın gözlerle Selim Beye bakarken kapı çalındı, odaya iyi giyimli bir bey girdi.
Selim Bey ona yanına gelmesini işaret etti, sonra kulağına bir şeyler fısıldadı. Gelen kişi bir şey söylemeden geldiği kapıya yöneldi. O çıkarken Selim Bey, misafiriyle tatlı bir sohbete başladı.
Sohbetleri koyulaştıkça, çehrelerindeki şaşkınlık, yerini birbirlerine Hasret kırk yıllık ahbapların yeniden buluşmalarındaki sevinç, samimiyet ve güvene bırakmıştı. Mehmet Bey yurt dışındaki tahsilinden, araştırmalarından ve yirmi üç yıl boyunca her yıl büyüyen memleket hasretinden bahsetti. Sonra Nazif Beyin duvardaki portresini göstererek,
'Bu günlerimi şu büyük insana borçluyum.' dedi. 'Bana yalnızca maddî destek vermedi, mânen de beni hiç yalnız bırakmadı. Yurt dışında tahsil görürken yanlışa her yeltendiğimde hayalen yanımda hazır oldu. 'Sana bunun için burs vermedim.'
Diyerek bana istikamet verdi. Ona her namazımda dua ediyorum.' dedi ve gözlerini Nazif Beyin duvardaki fotografına mıhladı. Sonra gözleri portrenin altındaki ilk anda mânâ veremediği diğer tabloya kaydı.
Son derece şık bir çerçevenin içinde, bazı yerleri yamalı ve tamir görmüş oldukça eski bir çift çorap duruyordu.
Biraz daha dikkatli baktığında çerçevede bazı cümlelerin de sıralandığını fark etti:
'Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra...'
Selim Bey, kendisine bir soru sorduğu için başını ona çevirdi; fakat aklı tabloda kalmıştı.
Selim Beye cevap verirken tabloya bir daha baktı. İkinci cümle de birinci cümle gibi üç nokta ile bitiyordu:
'Bir müddet sabredeceğiz, sonra...'
İyice meraklanmıştı. Bu ilk görüşmeleri olmasaydı, yanına gidip Tabloyu iyice inceleyecekti; fakat bu uygun düşmez, düşüncesiyle Yalnızca sohbet arasında göz ucuyla merakını gidermeye çalışıyordu.
Ancak her seferinde biraz daha artan bir merakın içinde kalıyordu. Üçüncü cümlede:
'Bir müddet yürüyeceğiz, sonra...'
diye yazıyor ve altta böyle birkaç cümle daha sıralanıyordu.
Artık aklı hep tablodaydı. Sonunda dayanamayıp,
'Selim Bey merakımı mazur görün. Şu tabloya bir mânâ veremedim.' dedi.
Selim Bey kendisine has bir gülüş ile misafirine baktı, derin bir nefes alarak
'Malumunuz, babam varlıklı bir insandı. Oldukça iyi bir hayatımız vardı. Sonra ne olduysa her şeyimizi kaybettik.
O zenginlikten geriye hiçbir şey kalmadı. Köşkümüzdeki hizmetçiler de gitti. Yemekleri artık annem yapıyordu. Hatırlıyorum da bir sabah, kahvaltıya sadece zeytin koyabilmişti. O zengin kahvaltılarımıza bedel, yalnızca zeytin...
Şaşkınlık içinde, 'Başka bir şey yok mu?' diye sormuştum. Bu soru karşısında annemin hüngür hüngür ağlayışı gözümün önünden hiç gitmiyor. Annemin ağlayışı karşısında babam: 'Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra...' dedi ve durdu, güçlü bakışlarını üzerimizde gezdirdi,'Alışacağız.'dedi.
Ve iştahla bir zeytin alıp ağzına attı. Birkaç gün sonra haciz memurları gelip köşkümüzü de elimizden aldılar. Kenar bir mahallede küçük, eski bir eve taşındık. Doğru dürüst bir eşyamız da kalmamıştı.
Annem bezgin bir sesle:
'Bu evde hiçbir şey yok! Burada nasıl yaşayacağız.' Diye haykırdı. Bunun üzerine babam:
'Bir müddet sabredeceğiz, sonra alışacağız.' dedi
Gittiğim özel okuldan ayrılmış, bir devlet okuluna yazılmıştım. Sabahleyin okula servisle gitmeyi umarken, babam elimden tuttu, 'Bu ilk günün, okula beraber gideceğiz.' dedi. Yürümeye başladık.
Okul oldukça uzak gelmişti bana, yorulup geride kaldığımı hatırlıyorum. Babam kim bilir hangi düşüncelere dalmıştı. Geride kaldığımı fark etmemişti. Biraz sonra fark edince bana döndü. İsyan dolu bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Bir an bana ızdırapla baktıktan sonra, yanıma geldi. Bir şey söylemesine fırsat vermeden, kızgın aynı zamanda nazlı bir tavırla,
'Yoruldum.' dedim.
Babam oldukça sakin bir şekilde: 'Bir müddet yürüyeceğiz, sonra alışacağız.' dedi.
Babam her sabah erkenden çıkıyor, geç saatlerde ancak dönüyordu. Döndüğünde ise küçük odaya çekiliyor, bazen saatlerce orada kalıyordu. Çoğu zaman buradan gözyaşları içerisinde çıktığını görüyordum.
Bir gün, merakıma yenilip babamın küçük odasına girdim. Yerde bir seccade, seccadenin üzerinde de bir tespih vardı.
Duvarda ise Arapça bir ibarenin altında şu yazı vardı:
'Allah borcunu ödeme niyetinde olanın kefilidir.'
Babamın dediği gibi oldu, zor da olsa zamanla alıştık. Bu hal birkaç yıl sürdü.
Bir gün babam eve çok farklı bir yüz ifadesiyle geldi.
Ağlamaklı bir yüz ifadesi vardı. Her birimize bir paket getirmişti. Köşkten ayrıldığımız günden beri ilk defa paketlerle eve geliyordu. Bizi bir araya topladı.
'Bugün, benim için ne mânâya geliyor biliyormusunuz?' dedi, kelimeleri boğazına düğümlendi, gözlerine yaşlar hücum etti. Sözlerini kesmek zorunda kaldı. Her birimize hediyelerimizi teker teker verdi ve bizi ayrı ayrı kucaklayıp yanaklarımızdan öptü, kendisi de bir koltuğa oturdu. Cebinden gazeteye sarılı bir şey çıkardı. O sırada da ağlıyordu. Hepimiz şaşkınlık içinde babama bakıyorduk.
Gazeteyi açtı, içinden bir çift yeni çorap çıkardı.
Bu gözyaşlarıyla, bir çift çorabın alâkasını kurmaya çalışırken babam, beklemediğimiz bir şey yaptı.
Çorabı burnuna götürdü, kokladı, kokladı. Arkasından hıçkırarak ağlamaya başladı.
Hepimiz şok olmuştuk, tek kelime bile söylemeden bekledik. Babam nihayet kendisini topladı ve 'Bir zaman önce, büyük bir borcun altına girmiştim. Borcumu ödeme niyetiyle yeniden çalışmaya başladığım zaman kendi kendime 'bütün kazancım, borçlarımı ödeyinceye kadar alacaklılarımın hakkıdır. Onların hakkını vermeden ayağıma bir çorap almak bile bana haram olsun.' demiştim. Bugün ise, Allah'ın yardımıyla, borcumu bitirdim. Artık kimseye tek kuruş borcum kalmadı.' dedi. Sonra gözyaşları içinde ayağındaki çorapları çıkarıp yeni çoraplarını giydi. Ben de o eski çorapları hem aziz bir baba yadigârı, hem de bir ibret sembolü olarak sakladım. Bu çoraplar her gün bana: 'Paralarını ödeyinceye kadar bütün kazancım alacaklılarının hakkıdır.' diyor'.
Selim Beyin bakışları bilinmez âlemlere dalarken o, nemlenen gözlerini kuruladı, sonra dönüp duvardaki siyah-beyaz fotografa hayran hayran baktı.
'Babanız sandığımdan da büyükmüş Selim Bey. Ben olsaydım öyle müreffeh bir hayattan sonra anlattığınız gibi bir darlıkta, herhalde çıldırırdım.
'Selim Beye döndü ve
'Siz ne yapardınız?' diye sordu.
Selim Bey kendisine has tebessümü ile:
'Bir müddet zeytin yerdim, sonra...' dedi ve gülümsedi.
O sırada kapı çalındı, biraz önceki beyefendi elinde bir Kutuyla içeriye girdi. Kutuyu elim Beyin masasına bırakıp çıktı. Selim Bey yerinden kalkıp kutuyu alarak Mehmet Beye uzattı.
'Buyurun, yıllarca size vermek istediğimiz emanetiniz.' dedi. Mehmet Bey bilinmez duygular içerisinde kutuyu açtı. İçinden kadife bir kese çıktı. Keseyi açıp içini kutuya boşalttığında merakı iyiden iyiye arttı.
Keseden birkaç tane cumhuriyet altını ile bir not çıkmıştı. Mehmet Bey hassasiyetle katlanmış kâğıdı açıp okumaya başladı.
Sevgili Mehmet Bey oğlum,
Bazen istediğimizi yaparız, çoğu zaman da mecbur olduğumuzu...
Tahsil hayatınız boyunca size burs vermeyi taahhüt etmiştim. Ancak eğitiminizin son altı ayında size burs verme imkânını bulamadım.
Bir müddet sonra imkânlarıma yeniden kavuştum; lâkin bu sefer de size ulaşamadım. Dolayısıyla size borçlandım ve borçlu kaldım. Eğer böyle bir borcu gözyaşı ve ızdırapla ödemek mümkün olsaydı,ben bu borcu fazlasıyla ödemiş olurdum. Zira sevgili oğlum, bu altı aylık zaman diliminde bursunu verememenin ızdırabıyla kaç gece ağladım.
Her neyse, bursunuzu tarihlerindeki değeriyle altına çevirdim. Bu altınlar sizindir.
Bunlar elinize ulaştığında, borçlarımın tamamını ödemiş olacağım.
Sevgilerimle, Nazif Cebeci.
Mehmet Bey neye uğradığını şaşırmıştı.
Bu büyük insanın yüceliği karşısında bir çocuk gibi yalnızca ağlıyor, ağlıyordu. Selim Bey de bir hayli duygulanmıştı. Onun da yanaklarından yaşlar süzülüyordu.
Bir ara yaşlı gözlerle babasının siyah-beyaz portresine baktı.
Kendisine yıllarca hüzünle bakan gözleri, bu sefer sevinçle bakıyor gibiydi.
Peki ya siz olsanız ne yapardınız?
Bir müddet zeytinle idare edebilir miydiniz?
Uzun yazıları sevmeyen bir milletiz ama bu güzel hikayeyi okuyanlar yoruma nokta bırakabilirler mi ?
79 notes · View notes
spayki · 1 month
Text
Tumblr media
Kadınlara;
Ewan 22 yaşına o sene basmıştı, kendinden emin çok zeki ve çok çekici bir genç adam olmanın asaletini taşıyordu. 10 gün sonra Kore'deki bir savaşa katılmak üzere ülkesinden ayrılacaktı. Hiç bir şeyden korkmuyordu ama duygusallığı nedeniyle, ülkesinden ayrılma fikri zor geliyordu ona.
Ağır adımlarla büyük kütüphaneden içeriye girdi, bir kitap alıp oturdu ve okumaya koyuldu. Gerçekten de çok güzel temalara değinmiş etkileyici bir kitaptı elindeki, ama daha da güzel olanı kitabı daha önce başkasının da okumuş ve bazı yerlere notlar almış olmasıydı. Okuyanın notlar aldığı bölümler Ewan'i da derinden etkiliyor, notları okudukça sarsılıyordu. Kim olabilirdi bu? Hemen kütüphane görevlisine gitti ve daha önce kitabı okuyan kişinin kim olduğunu öğrendi. Holly adında bir kadındı, adresini aldı ve eve varır varmaz bir mektup yazdı:
'Büyük Kütüphanede bir kitap okudum. Eklediğiniz notlar karşısında hayranlık duyduğumu belirtmeliyim. 10 gün sonra Kore'ye gidiyorum, sizi tanımak ve sizinle mektuplaşmak istiyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum.'
Holly'den olumlu cevap geldi ve mektuplar ardı ardına yazılmaya başlandı. Her yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkileniyor, yüreklerini birbirlerine biraz daha açıyorlardı. 2 sene bu şekilde geçip gitti. Ewan ve Holly birbirlerine belki binlerce mektup yazmış, her mektuptan ayrı tatlar almışlardı.
Ewan'ın ülkeye geri dönme zamanı gelmişti, son mektubunda Holly'i görmek istediğini yazdı.
'Ancak seni tanıyabilmem için bana bir resmini gönder lütfen' diye ekledi. Holly buluşmayı kabul etti fakat resmi göndermedi.
'Resmin ne önemi var ki? Bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi? Yakama kırmızı bir çiçek takacağım.' dedi.
Günler birbirini kovaladı ve Ewan ülkeye döndü. Trenden indiği ilk anda gözleri Holly'i aradı. Bir müddet bakındı, sonra kalabalığın arasından şimdiye dek gördüğü en güzel kadın belirdi.
Uzun boylu, çok güzel, uzun sarı saçlı, masmavi iri gözleri ve mavi elbisesiyle muhteşem bir kadındı. Kadına doğru bir adım attı, ama yakasında hiç bir şey yoktu.
Kadın onun gözlerine baktı ve
'Merhaba denizci, benimle gelmek ister misin?' diye sordu.
Tam o sırada güzel kadının omzunun üzerinden, yakasında kırmızı çiçek olan kadını gördü. Kısa boylu, şişman sayılacak kiloda, gri kısa saçlı, tozlu uzun pardösüsü ve kalın bilekleriyle öylece duruyordu.
Ewan şaşkındı, az önce hayatında gördüğü en güzel kadından bir teklif almıştı ancak karşısında da yüreğine aşık olduğu kadın duruyordu.
Kendini toparladı ve yanından geçen dünyalar güzeli kadına aldırmadan ilerledi. Elinde Holly'le birbirlerini tanımalarını sağlayan kitap vardı. Elini uzattı,
'Merhaba Holly' dedi gözlerinin içi gülerek.
'Pardon' dedi kadın. 'Ben Holly değilim. Az önce buradan geçen sarı saçlı mavi elbiseli bayan yakama bu çiçeği taktı ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi.
Sizi garın çıkışındaki cafe'de bekliyormuş...
Sevgili kadın arkadaşlarım
Kadınlar gününüz kutlu olsun.
Dileğim karşınıza adam gibi adamlar çıksın.
Tumblr media
30 notes · View notes
bilinmezzlik · 9 months
Text
Sevgi gerçekten en kıymetli ihtiyaç. Bir gece vakti mutfakta eşin elinden öpmeli. Gözlerine uzun uzun bakıp anlamalı. Yani hayatta daha ne gelmeli ki başa karşındaki kişiyi gülümsetmekten, huzur ve mutluluk sağlatmaktan başka. Her şey bu sevgi ile oluşuyor o olmadan her yer gaddarlık, her yer bencillik kokuyor. Bu değerli hediyeyi muhafaza etmeli en güzel şekilde koruyup büyütmeli. Sevmek için bir çok bahanesi var insanın. Sevgisine karşılık bulanlara ne mutlu.
57 notes · View notes
koray-ayd · 3 months
Text
Tumblr media
Tarhana Bulgur Gelme Bana Langır Lungur ne kadar Güzel Gözlerin var kalkta iki çay doldur☺️☺️☕️🍫☕️🍫☕️🍫☕️🍫☕️🍫☕️🍫
32 notes · View notes
nesirov · 2 years
Text
Bu bir soru-cevap postudur. Sorularınızı alayım.
1-) Kendinde değiştirebileceğin herhangi bir şey olsaydı bu ne olurdu?
2-) Diyelim ki bir ormanda akşam üstü trafik kazası geçirdin ve tek başınasın. Hattın çekmiyor ve ormanın içinde şehre giden bir tabela gördün. Günün aymasını mı beklerdin yoksa tabelayı o sıra takip edip şehre mi giderdin?
3-) Yaşadığın en kötü olay yaşanmasaydı sence ne olurdu?
4-) En son ne zaman ağladın?
5-) Söylediğin en büyük yalan neydi?
6-) Ailenden sakladığın bir sırrın var mı?
7-) Giyim tarzın nasıl?
8-) Tumblrda en son kiminde konuştun?
9-) Hiç birinin numarasını duvara yazdın mı?
10-) Kendi kendine konuşur musun?
11-) Sence insan hangi durumda evlenmeli?
12-) Bana 3 tane dizi önerir misin?
13-) En son dinlediğin 3 şarkı?
14-) Yabancı müzikler mi yerli mi?
15-) Bir türlü sevemediğin oyuncu?
16-) Eşcinseller hakkında ne düşünüyorsun?
17-) Sen türkiyenin başına geçecek olsaydın ilk neyi değiştirirdin?
18-) Eski sevgilinin en sevmediğin özelliği?
19-) Piyano mu keman mı?
20-) Resim çizebiliyor musun?
21-) Hangi yeteneğe sahip olmak isterdin?
22-) Yeniden doğma şansın olsaydı nasıl bir ailede doğmak isterdin?
23-) Hiç kendi cinsinden hoşlandın mı?
24-) Yakın arkadaşına söylediğin bir yalan oldu mu? Olduysa ne ?
25-) Kendin ile arkadaş olmak ister miydin?
26-) En son izlediğin dizi?
27-) Hiç ölmek ile alakalı yazı yazdın mı?
28-) Hiç ölmek istediğini birine söyledin mi?
29-) En sevdiğin öğretmeninin en sevdiği öğrencisi olduğunu öğrensen tepkin ne olurd u?
30-) Hiç okuldan kaçtın mı?
31-) Hiç disipline gittin mi?
32-) En son kime değerli olduğunu söyledin?
33-) Kendini seviyor musun?
34-) Yanında olup sarılmak isteyeceğin kişi?
35-) Tumblrdan en değer verdiğin 3 kişi?
36-) Hiç tumblrdan biriyle tartıştın mı?
37-) Dişlerin güzel mi? Fotosu var mı?
38-) Bir yeteneğe sahip misin?
39-) Sence bir travma atlattın mı?
40-) Karşı cinsten olan sevgilinin aslında karşı cinsten olmadığını öğrensen tepkin ne olurdu?
41-) Google geçmişini buraya atar mısın?
42-) Youtube geçmişini buraya atar mısın?
43-) Tumblrda engellediğin ilk kişi kim?
44-) Sana aşık olan kaç kişi var?
45-) Erkeklerde neye düşersin?
46-) Kızlarda neye düşersin?
47-) Hiç ölmek istedin mi?
48-) Hiç ölmeyi denedin mi?
49-) Buzdolabının önüne gözün kapalı git, gözün kapalı rastgele bir şey al ve aldığın şeyin fotosunu buraya at.
50-) Tumblrda hiç birine blogun kötü diyerek anonim oldun mu?
51-) Tumblrdan bazı insanlarla sırf ayıp olmasın diye konuşuyor musun?
52-) En son hangi hayalin seni yarı yolda bıraktı?
53-) Hiç aşık oldun mu?
54-) Sence insanlara gerçek kendini gösteriyor musun?
55-) Sana yakın bir kitabı al, son sayfasındaki son cümleyi buraya yaz.
56-) En sevmediğin ve en sevdiğin dizi isimleri?
57-) birini öldürecek olsan kimden başlardın?
58-) Hangi dizideki hangi karakterin hayatı senin hayatın olsun isterdin?
59-) Anlat bakalım, neden tumblr?
60-) Eğer tumblr’ın kurucusu olsaydın ilk ne yapardın?
61-) En son ileti attığın kişi kim?
62-) Engellediğin son kişiyi buraya etiketler misin?
63-) Sana 1000 lira verseler çiğköfte dondurma ve sütü acı biber ile yer miydin?
64-) Gözlerin ne renk?
65-) Kilon ve boyun kaç?
66-) Dünya dışında hangi gezegende olmak isterdin?
67-) Ablan, abin veya kardeşin var mı?
68-) Blogunun sesi açık olan blogları buraya etiketler misin?
69-) Bu ilk blogun mu?
70-) Dünyaya yeniden gelecek olsaydın, nasıl bir görünüşün olsun isterdin?
71-) Dün gece kaçta Uyudun?
72-) Oturduğun şehir?
73-) Oturmak istediğin şehir?
74-) En son kimi özledin?
75-) 75 yaşında geldiğinde sence nasıl biri olursun?
76-) Profil fotoğrafı olarak neden bunu seçtin?
77-) İnsanlar sana anonim olunca ne hissediyorsun?
78-) Kendini anlatmaya çalıştığında hangi özelliğini vurguluyorsun?
79-) Sence dünya daha iyi bir hal alacak mı?
80-) Niye insanlar bu halde?
81-) Bir anime karakterinin gerçek olmasını isteseydin bu hangisi olurdu?
82-) Anonimden birine hakaret ettin mi?
83-) En son çekindiğin 2 fotoyu buraya at.
84-) Yazı yazıyorsan, en son yazdığın yazıyı buraya at.
587 notes · View notes
besiktas77 · 4 months
Text
Tumblr media
Ben seni neden mi Sevdim.?
Ben seni bir okyanusun derinliğinde buldum da sevdim
Parlak bir inciydin benim için
Paha biçilmez bir inci
Ben seni soğuk ve yağmurlu bir günde
Seni düşünürken gülüşündeki sıcaklığın içime dolup da
Beni sardığı bir anda sevdim.
Seni sadece selvi boyun, siyah saçların ya da kara gözlerin
Güzel bir yüzün var diye değil.
Fikirlerinle, konuşmandaki güzelliğin ve benim o kor halde yanan yüreğimle sevdim.
Ben seni derinden ve hissederek sevdim.
Her kalp atışımda vücudumun dört bir köşesine yayıldığını
Beni sardığını her nefes alışımda ciğerlerime işlediğini bilerek sevdim.
Seni kış gecelerinin o soğuk yatağında birlikte uyuyup beni ısıttığın
Yaz sıcağında uyuyamayıp sıkıntılarım olduğun
Ve rüyalarımda buluştuğumuz gecelerde sevdim.
Seni ellerinden tutup kanımın kaynadığı
Kalbimin yerinden fırlayacağını hissettiğim anlarda
O ıslak dudaklarınla beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim.
Korkuyorum, evet;
Seni kaybetmekten ve seni daha fazla üzmekten,
Bir çiçek misali ne ellemeye ne de koparmaya kıyamıyorum.
Uzaktan seyrediyorum çünkü;
Seni daha fazla incitmekten korkuyorum.
Ömründe yaşadığın mutluluğu, huzuru sana yaşatamamaktan korkuyorum.
Seni sevmekten değil,
Dostluğunu suistimal etmekten,
Seni kaybetmekten ve değerini bilememekten ve Yüce Rabbime hesap verememekten korkuyorum.
Belki de çok fazla korkuyorum.
Çünkü ben ilk defa Seviyorum 🥀🌻🌼
Attilâ İlhan
22 notes · View notes
hisboslugu · 25 days
Text
sen varken ben günaha inanmadım hiç. olup biten şeyler var, bir de feci pişmanım. kal yanımda, çöl hâlâ yağmur yağmasın. köprü koydum aşımız hep dinamit kokuyor. bu şehri ellerinle düzeltemezsin. kovan yasta, kraliçe vefat etti az önce. çiçeklere bu durumu anlatamazsın. bir tren bir tünele girer, sonra kaybolur. ellerin dert görmesin, durma, beni yağmala. durma, beni yağmala, çiçekler ümitlenir. sevgilim kaktüs kes, ç��lün işi rast gitsin. ürkme akacak kandan. hayat, kılçığıyla yenir. sen varken billahi varamadım günaha. çok aradım, çok aradım, çok aradım, çok... gökten zülfikar yağsa yeryüzü temizlenir. beni nefsimden tutma, susuzluğum geçiyor. sevgilim, ağlamayı ben bu çölde öğrendim. çok ağladım, çok ağladım, çok ağladım, çok... sevgilim, bundan böyle günah falan yok. sen yoksun, ben yokum, onlar hele hiç yoklar. beni annem merhamete doğru doğurdu. ali’yi gözlerine bakarak yenemezsin, çünkü ali zülfikar’ı düşmanın hep nefsine, hep nefsine doğru savurur ve saplardı. hüseyn’e ağlamayan, ağlamayı ne bilsin. keder büyür, yokuş birden aşağıya dikleşir. merhamete dair ne varsa silikleşir. bir kervan çöle girer, çöl birden derinleşir. ey gözümü göz yapanın dostu, damadı. çok günah işledim, belki seni göremem. seni görmek günahla ilişiksiz olmalı. ben hüseyn’in başına kurban olurum. şahit kalır, zeynel olur güzel kardeşim. sonra senin alnın gider bin secdeyle kırılır. susuz kalan bir aslan fesheder bir ormanı. eli hançer tutan kendine sırt aranır. arkeolojik bir kuşkum bile yok; dünyanın ilk gözyaşı kerbela’ya akmıştır. hüseyn’e ağlamayan, henüz ağlamamıştır. ali oğlu hüseyn’in başını okşuyorken… ali güzel başını okşuyorken hüseyn’in… dedesi mütebessim öyle uzaktan… fatma’nne yaralı bir anne ceylan. hasan tutmuş sıkıca kardeşinin elini. sevgilim… benimle birlikte ağlar mısın?
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
17 notes · View notes
sexcxsblog · 1 year
Text
NASIL BAŞLADI-12
Sabah olunca yine okula gider gibi çıktım evden. Bu sefer kahveden birilerini bulacaktım. Kahveye doğru yürüdüm. İçeriye baktım bir grup 40-45 yaşlarındaki amcalar okey oynuyordu onların yanına gittim.
-ya amcalar bana da öğretir misiniz.
Ordan gözlüklü bir amca yanında oturan delikanlılıyı kaldırıp attı
G-buyur kızım sen otur o zaten çok oynadı.
Esmer maho ağa gibi tipli bir adam yanındakine bu o değil mi diye fısıldadı. Yanındaki uzun boylu adam da kafa salladı. Amcalar ufaktan bana oyunu öğretti. Başlamaya yakın
E-Nesin’e oynuyoruz
U-hesabına tabi olum
G-yenilen grup hesabı öder
Ben lafa girdim
-ya ben yanıma para almayı unuttum.
G-onu hallderiz bir şekilde hadi oynayalım.
Bütün gözler benim üzerimdeydi. Dolgun memelerim gömlekten dışarı fırlayacak gibiydi. Oyun esnasında ben gizlice bir düğmeyi de çözdüm. Artık bazı hareketlerde mememin ucu net görünüyordu. Oturduğum masa ve sandalye konum olarak diğer masalardan uzak sobanın arkasında kalıyordu. O yüzden rahattım dilediğimce bu amcaları azdırabilirdim. Bacak bacak üstüne atıp sexy bacaklarımı gözlerine sokuyordum. Okey de bitince sevinçten yerimde zıplıyor memelerimi sallıyordum. Bazen memelerim gömlekten dışarıya fırlıyor amcalara gösteri yapıyorlardı. Farkına varınca amcalarım kusura bakmayın diyip yavaş yavaş içeri sokuyordum. Kahvedeki diğer kişiler bizden bir haber oyunlarını oynayıp muhabbet ediyordu. Yavaştan yanlarımda oturan amcalar tebrik niyetiyle bacağımı okşuyorlardı. Bende takmamazlıktan geliyor bundan cesaret alan amcalar ellerini daha yukarı getiriyorlardı. Göz ucuyla baktığımda hepsinin yarrakları çadır kurmuş girecek dar bir delik arıyordu. Biraz daha oynandıktan sonra oyunun kaybedeni ben çıktım ya da kendi aralarında anlaştılar.
G-kızım sen kaybettin hesaplar senden
U-olum kızın parası yokmuş ya
E-başka türlü öder diye sinsice güldü.
Gözlüklü amca kulağıma yaklaşarak
-benim bi kulübe var orda amcalarla takılıyoruz istersen sende gel borcunu orda ödersin
-nasıl ödeyeceğim ki
E-orda öğrenirsin dedi ve yine sinsi sinsi güldü.
Önce ben ardımdan onlar çıktı. Ben arkalarından gittikleri yere doğru yürüyordum. Sonunda geldik. Tahtadan küçük bir evdi. İçeri girdik. Beni aralarına aldı el şakaları yapıyorlardı. Ben de kikirdiyor oturduğum yerde sanki gıdıklamıyormuş gibi bir oyana bir bu yana sallanıyordum. Bu esnada da memelerim yine yerinden fırladı. Bu sefer yerine koymadım. Amcalar sallanan memelerimi tutup okşamaya başladılar.
G-of şu memelere bak amına koyayım bizim karıda yok böylesi.
Bense hala şımarıyor gülüyordum.
U-ben dayanamıyorum
Diyip bir mememi ağzıma aldı hayvan gibi yalamaya başladı bundan cesaret alan
G-bende amına koyayım
O da diğer mememi yalamaya başladı. Ben aşırı zevk alıyordum.
E-ooo demek bana amı kaldı diyerek esmer amcada amıma aldı.
Üç kişi her yerimi yalıyordu. Ben uçuyordum. Sonra pantolonlarını çıkartıp koltuğa oturdular.
G-hadi bakalım kızım yalama sırası sende.
Hepsinin yarrakları birbirine benzer orta büyüklükteydi. Bu beni biraz üzmüştü. Ben koca yarraklara alışmıştım. Teker teker hepsinin yarraklarını yaladım bir güzel. Sonra gözlüklü amca beni kucağına aldı bşr yandan amıma koyuyor bir yandan da memelerimi yalıyordu. Bende yarrağının üstünde zıplıyordum.
G-orospuya bak sen yarrağımın üstünde Ceylan gibi sekiyor.
Ardından uzun boylu amca yarrağını birden götüme kökledi. Ben çığlığı bastım. Altıma beni siken gözlüklü amca suratıma tokat attı
G-amına koyduğumun orospusu bizim başımızı mı yakacaksın
U-orospu bir daha bağırırsan seni sike sike gebertirim.
Uzun boylu amcada arkadan götümü pompalıyordu. Esmer amcada yarrağını ağzıma sokup bana sakso çektiriyordu. Üç deliğimde doluydu. Çok geçmedi bütün deliklerime boşaldılar hemde bardak bardak. Ben yığılıp kaldım onlarda sigara içmeye başladılar. Ağzımdan amımdan götümden dölleri akıyordu. Sigarasını yarısında söndüren uzun boylu amca beni domaltıp amımı sikmeye başladı. Amımdan şlop şlop sesleri geliyordu.
U-olum ne döllemişsin be orospunun amcığını vıcık vıcık olmuş.
Hem sikşyor hemde sözde iğreniyordu. Diğerlerini güldürmek için bazen yavaş yavaş bazen de sert sert pompalıyordu. En sonunda yarrağını çıkarıp ağzıma verdi ve boşaldı. Hepsini yaladım yuttum. O da üstünü giyinip kulübeden ayrıldı. Sonra gözlüklü amca geldi o da götümü sikmeye başladı çok uzun sürmedi çıkarıp ağzıma verdi ve patladı. Çıktı gitti. Sn son esmer amca kaldı baktı her yerim döl içinde direk ağzıma verip boşalttı. Bende perişan halde üstümü giyip evin yolunu tuttum. Her yerim ağrıyordu. Birkaç gün bu sikiş bana yeterdi bile. Ertesi sabah evden çıkmadım. Tehlikeli olabilirdi devam ettirirsem. Artık bir şekil evimize girip çıkan biri ile sikişmek zorundaydım.
141 notes · View notes