Tumgik
#necip hablemitoğlu
gazetelinkmedya · 2 years
Text
Levent Göktaş Bulgaristan'da yakalandı: Yakalanmadan önce gazetecilere 7 sayfalık mektup yazmış!
Levent Göktaş Bulgaristan’da yakalandı: Yakalanmadan önce gazetecilere 7 sayfalık mektup yazmış!
Levent Göktaş Bulgaristan’da yakalandı: Yakalanmadan önce gazetecilere 7 sayfalık mektup yazmış! Necip Hablemitoğlu suikastı zanlılarından firari emekli albay Mustafa Levent Göktaş, Bulgaristan’ın Svilengrad şehrinde yakalandı. Yakınları Göktaş’ın Bulgaristan’a geçerken yakalandığını söyledi. Öte yandan Göktaş’ın yakalanmadan 3 gün önce bazı gazetecilere 7 sayfalık mektup gönderdiği ortaya…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
fotode · 2 years
Text
Kemal Kılıçdaroğlu saat 22:00'ye randevu verdi! Hablemitoğlu suikasti ve Levent Göktaş'la ilgisi ne?
Kemal Kılıçdaroğlu saat 22:00’ye randevu verdi! Hablemitoğlu suikasti ve Levent Göktaş’la ilgisi ne?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı çağrılara bir yenisini ekledi. Daha önce de Twitter’dan yaptığı paylaşımlarla vatandaşa seslenen Kılıçdaroğlu, bu kez de “Bu akşam 22.00’de, burada buluşalım” paylaşımında bulundu. Kılıçdaroğlu’nun akşam 22.00’ye Twitter’da vatandaşlara verdiği randevuda hangi konudan bahsedeceği bilgisine yer verilmedi. Ancak Kılıçdaroğlu’nun…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sezginer35 · 3 months
Text
Tumblr media
Uğradığı bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993’de yaşamını yitiren Gazeteci Uğur Mumcu’yu 31.yılında saygı ve özlemle anıyoruz.
Demokrasimizin güçlenmesi ve halkın doğru bilgi alması adına verdiği onurlu mücadelesinden bir adım olsun geri atmayan basın tarihimizin değerli kalemi Uğur Mumcu’yu kaybetmenin üzüntüsünü hala yaşıyoruz.
Uğur Mumcu, ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini uluslararası sermayeye ve yerli sermaye şirketlerine peşkeş çekilmesine karşı çıkarak, “Ben antiemperyalist ve Tam Bağımsız Türkiye’den yanayım!” diyerek ilkeli duruş sergilemiştir.
Mafya ve siyaset ilişkisine, teröre, yolsuzluğa, kökten dinci akımlara karşı, somut belgelere dayalı çalışmaları ve yayınladığı eserleriyle, hayatını, derin yapıların ortaya çıkarılmasına adayan Mumcu, bu yapıların ortaya çıkmasından korkan alçaklar tarafından katledilmiştir. Gazeteci ve aydın cinayetleri karanlık düzenin susturma yöntemidir.
Güçlüden yana değil haklıdan yana olan bir kalem olarak bu ülkenin menfaatlerini savunmuştur. 
Uğur Mumcu, gazeteciliğin yanında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savundu. İlkeli duruşu ve halkın yararına kullandığı kalemi daima onurlu şekilde var olmaya sürdürecektir.
Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ile Cumhuriyet için sözlerini sakınmayan demokrasi şehitlerimiz Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu, Turan Dursun ve Çetin Emeç’in yanı sıra faili meçhul cinayete kurban giden tüm  aydınlarımızı saygı ile anıyoruz.
Uğur Mumcu'nun katledilmesinin üzerinden yıllar geçse de üzerindeki sis perdesinin bilinçli olarak kaldırılmadığını bilmekteyiz. Bu cinayeti azmettirenler hala yargılanmamış olsa da, günü gelecek, tarih önünde aydınlara karşı yapılan katliamların mutlaka hesabını vereceklerinin altını çiziyoruz.
Alıntı
youtube
67 notes · View notes
okuryazarlar · 6 months
Text
Tumblr media
Türkiye’nin bugünkü duruma gelmesinde; Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Abdi İpekçi, Necip Hablemitoğlu ve Ahmet Taner Kışlalı gibi öncü aydınların menfur cinayetlere kurban edilmesinin çok büyük önemi vardı.
Bir anlamda değerli aydınların yok edilmesi; aşılması gereken en önemli kilometre taşlarındandı. On yıllara yayılan süreçte birer birer cinayetlere kurban verdiğimiz aydınların ortak değerleri; Atatürk, aydınlanma, Cumhuriyet, laiklik, tam bağımsızlık ve antiemperyalizmdi.
Yaşamını Atatürk devrim ve ilkelerine; çağdaşlaşma ile aydınlanma mücadelesine adayan değerli aydın, bilim insanı, eski Kültür Bakanı ve yazar Ahmet Taner Kışlalı'yı bombalı suikast ile katledilişinin 24. yılında saygıyla anıyor, kaybettiğimiz tüm aydınlarımızı bir kez daha özlemle yad ediyoruz. 🥀
85 notes · View notes
34-ist-34 · 9 months
Text
MESELE AĞAÇ DEĞİL
HALEN ANLAMADINIZ MI?
AKbelen'de ortaya çıkan çevrecilere sormak lazım ;
- Sarıyer'de, Beykoz sırtlarında, Saklı köyde, Zekeriyaköy'de, Marmaris'te, Bodrum'da Beyaz Türkler havuzlu villaları dikerken, golf sahalarını yaparken, 10 Binlerce ağacı keserken nerdeydiniz?
- Koç üniversitesi yapılırken, 58 bin ağaç kesilirken nerdeydiniz?
- Ekrem İmamoğlu İstanbul'un göbeğinde dikey bahçeleri sökerken nerdeydiniz?
- Sekülerler Bodrumda kaçak villalarını Ormanın ortasına dikerken, ormanları yok ederken nerdeydiniz?
- Yalova'da Atatürk'ün dikdiği koca Çınarlar kesilirken nerdeydiniz?
- Türkiye'de yakmadık orman bırakmayan PKK'nın temsilcisi HDP'liler ve yayın organları AĞAÇ katliamına hayır diyor ve çevreye sahip çıkmak için Akbelen'e gidiyorlar. Yuh artık.
- Mega starımız Tarkan dün Akbelen'e sahip çıkın diye twit atıyor, O zaman Ömerli'de satın aldığın 2 villanın bahçesindeki asırlık ağaçları keserken ÇEVRE ve AĞAÇ hasasiyetin nerdeydi? Ağçak çiçek böcek için twit atıyorsun, peki 15 Temmuz gecesi ülke darbeciler tarafından işgal edilirken,250 kişi öldürülürken neden bir twit atmadın, neden sesin çıkmıyordu?
- Kaz dağlarında maden çıkarmaya kalkarsanız ortalık ayağa kalkıyor, AĞAÇLARA ve ÇEVREYE zarar veriliyormuş, Peki Kaz dağlarında Şarkıcı türkücü, ünlülerin Triplex villaları dikilirken, Yüzlerce Ağaç onların villaları için kesilirken çevre hasasiyetiniz nerde?
- Bugün sözde çevre duyarlılığı tutup #Akbelen için twit atan ünlüleri siyasetçileri araştırın hepsinin ya Beykoz'da, Ya Sarıyer'de, Ya Bodrum'da, Ya Marmaris'te ormanın ortasında birer villası olduğunu, Ve o havuzlu villalar yapılırken yüzlerce ağacın kesildiğini göreceksiniz.
Siz hiç GOLF sahası için, Beykoz sırtındaki villalar ve özel havuzları için binlerce ağaç kesilirken eylem yapan bir çevreci gördünüz mü? Ama Yol, Köprü, Santral, Maden çıkarma söz konusu oldu mu çevrecilerimizin ağaç sevgisi tutuyor. İki yüzlü sahtekarlar.
- Yıllarca Bergama'da Altın çıkarmaya karşı çıktılar, En son Necip Hablemitoğlu bunların arkasında Alman vakıfları olduğunu ortaya çıkardı. O da suikaste kurban gitti.
- Cerattepe’de Altın çıkarılmasını engellemek için herşeyi yaptılar, Halkı örgütleyip maden çıkarılmasına karşı çıkan çevrecilerin Alman Vakıfları tarafından desteklenip, Almanya'da 15 gün eğitimden geçirildikleri ortaya çıkmıştı.
- Gezi parkı olaylarında AĞAÇ diye bütün Türkiye'yi sokağa döktüler, Sonra Gezicilerin temsilcileri hükümetle masaya oturdular, Peki Hükümetten ne istediler.
- Kanal İstanbul projesinden vazgeçilecek,
- 3.HavaLimanının yapımı durdurulacak,
- 3.Köprünün yapımından derhal vazgeçilecek,
- Enerji santrallerinin yapımı durdurulacak.
Şaka değil gerçek. Ağaç diye 20 gün boyunca ülkeyi ateşe verenler, Hükümetten Türkiye'nin ağaçlandırılmasını değil, Türkiye'yi uçuracak Bütün Dev projelerin durdurulmasını istiyorlardı. NE ALAKA? Sağı solu ateşe veren sığırlarda Ağaç çevre bitki böcek çiçek için kendilerine hergün 3 öğün yemek getirildiğini sahip çıkıldığını zannediyordu.
İşte bugün aynı TİYATRO #Akbelen'de sergilenmeye çalışılıyor.
Oktay Kılıç sayfasından
12 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Text
hic bir şey birdenbire olmadı, yavaş yavaş göstere göstere söyleye söyleye geldi,  'siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz' dendi demokrasi sandınız, bilim adamı ve yazarları vurdular. gazetecileri parçaladılar. sairleri sanatçıları yaktılar. kimin yaptığını düşünüp durduk... bilipte söyleyememe adında bir sanata tabi tutulduk, sessizlik ce suskunluk korkunun yeni tanımı oldu, kadına saldırdılar s çocuklara tecavüz ettiler, suskun toplum içinde yeter artık diyenler -karşı çıkanlar oldu onları yani bizleri de ''dine saldırıyor'' diye yaftaladılar, işte böyle bir sürece nasıl geldik diye kimse büyük düşünmedi, TOLUMUN AYDINLARI BİR BİR AVLANDI, AVCILAR VE NİYET BELLİYDİ görmezden gelindi....  Abdi İpekçi, Kemal Türkler, Çetin Emeç, Musa Anter, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Metin Göktepe...Faili meçhuller... Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Necip Haplemitoğlu ve Danıştay saldırısı... ŞİMDİ BU İSİMLERİ OKUYUP BÜYÜK BİR İÇ ÇEKEREK... YAZIK.... NECİP HABLEMİTOĞLU... ❤ özgürlükçü bakış açısı ile maruf bir kişiydi. alman vakıflarına, bilumum bölücü ve irticai oluşumlara, özellikle fethullahçılara takmıştı. katlinin destabilizasyon amaçlı olarak kullanılabileceği ihtimalini gözardı etmemek lazım... fetö ( o zaman fetö değil tabi hoca efendi diyorlardı) davası'nda müdahil sıfatını taşıyordu. "alman vakıfları ve bergama dosyası" adlı kitabında bergama'da siyanürle altın aranmasını protesto eden köylülerin arkasında yabancı güçler olduğu iddiasını ortaya atan gazeteciydi,.. 32. gün programında fetöcülerle yaptığı tartışmayı izleyin bakın o zamanlar muteber dedikleri bir soytarı hakkında Hablemitoğlu neler söylemiş.... Görsel'i de o nednele seçtim farkında olup izlyeseniz diye...
Tumblr media
3 notes · View notes
by-hulusi · 2 years
Text
OKUNMASI GEREKEN, ÖNEMLİ BİR YAZI.
•Alıntıdır
İLBER NEDEN DANIŞMAN OLDU
Aydınsız Cumhuriyetçiler: İlber Ortaylı ve Celal Şengör’e
“Cumhuriyetçi aydın” muamelesi yapmaktadır.
Entelektüel karanlığı gören değil, karanlıkta görendir.
Ö. İnce
Kendini Kemalist, Atatürkçü ya da cumhuriyetçi olarak tanımlayan okurlara şunları sormak isterim.
- Deniz Gezmiş’e eşkıya diyebilecek kaç Atatürkçü vardır?
- Fethullah Gülen’i övebilecek kaç cumhuriyetçi vardır?
- “Kenan Evren’in 12 Eylül’de her yaptığını onaylıyorum” diyecek kaç tane Kemalist vardır?
- “Bir insana dışkısını yedirmek işkence değildir” diyecek kaç “insan” vardır?
*
Son yazıma çok sayıda olumlu ve olumsuz tepki geldi (1).
Bu tepkilerin odağı Prof. Dr. Celal Şengör ve Prof. Dr. İlber Ortaylı idi. Yazımı olumsuz olarak eleştirenlerin ezici bir çoğunluğu kendisini Kemalist, Atatürkçü ya da cumhuriyetçi olarak tanımlayan okurlardı. Bu okurların hemen hemen hiçbiri yazılanların yanlış olduğunu söylemiyor ama “cumhuriyetçi” iki bilim insanının bu şekilde suçlanmasını eleştiriyorlardı.
*
Bir kitleyi dönüştürmek isterseniz o kitlenin aydınlarını, kanaat önderlerini, düşünce üreticilerini değiştirmeniz gerekir. Bir kitleyi körleştirmek isterseniz yapacağınız tek şey o kitleyi aydınsız bırakmaktır. Aydın, toplumun gözüdür.
Gazeteci-yazar Hrant Dink öldürüldüğünde Agos Gazetesi’nin başına onun yerine Etyen Mahçupyan getirilmişti. Kendisini sosyalist olarak tanımlayan, yüreği, midesi ve beyni bu topraklarda olan H. Dink’in yerine 1994 yılından beri İslamcı partilere oy verdiğini söyleyen başbakan danışmanı E. Mahçupyan (2)…
Soros’u öve öve bitiremeyen E. Mahçupyan (3) ile H. Dink’in Ermeni olmaları dışında ortak noktaları neydi acaba?
H. Dink öldürüldü ve onun yerini E. Mahçupyan aldı.
*
Cumhuriyetçi, Atatürkçü, Kemalist kitlelerin düşünsel önderleri Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu gibi yazarlar sırayla katledildi.
Bu bir dönüştürmedir. Bugün, sağdan sola siyasal yelpazenin değişik yerlerinde duran A. T. Kışlalı, U. Mumcu, B. Üçok, Türkan Saylan, N. Hablemitoğlu gibi aydınların boşalttığı yerlere Celal Şengör ve İlber Ortaylı gibi yazarlar konumlanmıştır. Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve Kemalist kitleler artık bu kişilerin düşüncelerini dikkate almaktadır.
Peki, bu insanlar kimdir?
*
EVREN'İN 12 EYLÜL DÖNEMİNDE YAPTIĞI HER ŞEYİ ONAYLIYORUM!
Bir söyleşide Prof. Dr. Celal Şengör (CŞ) şunları söylemişti:
CŞ: Kenan Evren’in 12 Eylül döneminde yaptığı her şeyi onaylıyorum. Evet, istisnasız.
- Şaka yapıyorsunuz.
CŞ: Hayır, efendim.
- İnsanlara dışkısını yedirmek?
CŞ: Hayır, hayır bir dakika. Bir kere dışkısını yedirmek işkence değil (4).
*
DENİZ GEZMİŞ EŞKİYADIR!
Prof. Dr. Celal Şengör aynı söyleşide şunları da söyler:
Yani ben bu memlekette, Deniz Gezmiş gibi bir eşkıyaya kahraman denildiğini gördüm!
*
Bu sözlere “cımbızlama” diyebilecek okurlar, linkteki söyleşinin tamamını okuyabilirler.
Sadece Mamak ve Diyarbakır cezaevlerinde neler yaşandığına şöyle bir göz atmak bile bu cümleden ve bunu söyleyenden tiksinmeniz için yeterlidir. Oralarda tutuklu ve hükümlülere neler yapıldığı, o insanların yazdıkları ve anlattıkları C. Şengör’ün ilgisini çeker mi acaba?
C. Şengör, cumhuriyetin tabutuna çivi çakan, bu ülkeyi tepeden tırnağa yeniden dizayn eden bir CIA darbesinde yapılanları onaylamaktadır; hem de “istisnasız” vurgusuyla.
Sayısız yargısız infazlar, en aşağılık işkenceler, sayısız işkenceden ölümler bile C. Şengör için “istisna” olmaya yetmemektedir. Kira davalarının bile en az 2 yıl sürdüğü bir ülkede, hiçbir kanıt incelenmeden 41 günde verilmiş bir idam kararıyla Erdal Eren’in asılması da bir istisna değildir.
12 Eylül’ün ve Kenan Evren’in yaptıklarının, dolayısıyla C. Şengör’ün “istisnasız” bir şekilde onayladıklarının listesi layıkıyla sıralanacak olsa koskoca bir ansiklopedi yazılması gerekir. Bu ansiklopedinin her cümlesi, insanı C. Şengör’ün bu cümlesinden daha fazla tiksindirecek kadar utançla dolu olur.
Bu bir kötülüktür. Bu, yüz binlerce insanın acısıyla alay etmek ve üzerinde tepinmektir.
Bugün cumhuriyeti zerrece savunan birinin 12 Eylül’e sempati duyması için ya çok bilgisiz ya çok vicdansız olması ya da aklını yitirmesi gerekir.
*
FETHULLAH GÜLEN ÖVÜCÜSÜ CUMHURİYETÇİ!
Bir söyleşide Fethullah Gülen’le görüşüp görüşmediği sorusunu İ. Ortaylı, gerek İstanbul'da gerekse Amerika'da fırsat buldukça F. Gülen'le görüştüğünü söyleyerek yanıtlar.
Prof. Dr. İ. Ortaylı, F. Gülen’le ilgili olarak şöyle devam eder:
"Ben Türk coğrafyası üzerine konuştum, eksik olmasın o da ilgiyle dinledi. Zaten her görüşmemizde bunları konuşuruz. Okulları konuşuruz. 1,5-2 saatlik görüşme yaptık.
Ben her zaman için söylerim, kendisi inanıyor. Sakin birisi. Belirgin konularda hassas. Bu eğitim konusunda falan. Merak ederim sorarım, bana anlatır. Bu çok önemli bir şey, bir cemaat liderinin, her şeyden önce bir öğretmenin sakin ve sabırlı olması lazım. Mühim meselesi bu. Gerisi ilgilendirmez kimseyi. (5)”
*
İ. Ortaylı bunları söylediğinde Yarbay Ali Tatar, ayrıntıları artık bilinen komplolarla hapse atılmış, bu durumu onuruna yedirememiş ve protesto etmek için yaşamına son vermişti. İ. Ortaylı’nın ekranda F. Gülen’i övdüğü o günlerde, F. Gülen’in müritleri, yüzlerce insanı sahte delillerle hapse atıyor, işkence yapıyor, anaokulları giriş sorularına kadar her türlü sınav sorusunu çalarak yandaşlarını devletin kılcal damarlarına kadar yerleştiriyorlardı.
*
Bir an düşünün:
U. Mumcu’nun F. Gülen’i övdüğü bir satır, bir cümle, bir yazı ya da bir ima var mıdır?
A. T. Kışlalı’nın böyle bir şey yaptığını aklınıza getirebilir misiniz?
Kemalistlerin geçmişteki kanaat önderlerinden herhangi birinin F. Gülen’i övdüğünü okudunuz mu?
Aksine T. Saylan’dan N. Hablemitoğlu’na U. Mumcu’dan A. T. Kışlalı’ya kadar her biri Fethullahçı çeteye karşı yıllarca ısrarlı bir şekilde toplumu uyardı. 1999 yılında T. Saylan bu tehlikeyi dillendirdiğinde onu din düşmanı ilân ettiler (6). N. Hablemitoğlu, 1999 yılında aşağıda linkleri verilen programlarda yaptığı uyarılardan 3 yıl sonra katledildi (7,8).
U. Mumcu’nun bu konuda sayısız yazı yazdığını bilmeyen yoktur.
Bugün isimlerini art arda sıraladığımız bu Kemalist/cumhuriyetçi yazarların ortak noktası öldürülmüş olmalarının yanında siyasal İslam’a ve Fethullahçı çeteye karşı açıkça, kıvırtmadan net tavır almaları ve bu tehlikelere karşı toplumu ısrarla, yılmadan ve bıkmadan uyarmalarıydı.
Bu aydınlar yıllar öncesinden canları pahasına bu uyarıları yaparken 2006 yılında Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Toktamış Ateş ile birlikte editörlüğünü üstlendiği “Barış Köprüleri” adlı bir kitapta Fethullah Gülen’i ve okullarını övüyordu:
“Buna karşın bir takım insanların inandığı, beğendiği bazı şeyler olunca, inanılmaz derecede yardım sağlanıyorsa, keseyi açıyorsa burada dikkat edilmesi gereken bir şey var demektir. Şimdi Fethullah Gülen Hoca “okul açınız! Bu lazımdır!” dediği an bir sürü insan keseyi açıyorsa bunu önemsemek lazım. (9)“
*
Elbette hepimiz gibi İ. Ortaylı’nın da yanılma hakkı vardır. Ancak bu konuda herhangi bir özeleştiri yaptığını gördünüz mü? Güçten ve güçlüden yana olmak, nabza göre şerbet vermek bir aydın tutumu olamaz. Hiçbir kitle, bu tip kanaat önderlerine layık değildir.
İ. Ortaylı, özeleştiri yapmayı bir kenara bırakın, Fethullahçılar suç örgütü ilan edildikten sonra bile bu konuyu gündeme getirenlere kızgınlık göstermektedir (10).
AKP’lilerin, Fethullahçılarla olan yakın ilişkilerinden sıyrılmak için “kandırıldık” demesi, sık sık alay konusu edilir. İ. Ortaylı’nın böyle bir beyanı dahi yoktur.
F. Gülen’e yaptığı övgüleri, onun okullarını övmek için yazdığı kitap, “tarihçidir, herkesle görüşmesi normaldir” diye açıklanabilir mi? “Kandırıldık” diyen AKP’lilerle alay ediliyorsa “kandırıldım bile demeyen” İ. Ortaylı’ya gösterilen bu sınırsız hoşgörü neyin nesidir?
Bu, kendini kandırmaktır.
*
“HÖDÜK”, “BİR B.K BİLMEZ” AMA BİRLİKTE KİTAP YAZILIR!
Mustafa Armağan adlı kişinin Atatürk ile ilgili hakaretlerine İ. Ortaylı şöyle yanıt verir:
“Herif kendine göre tarihi çarpıtıyor. Bunlar cahil adamlar, ne bilirler tarihi. Bir b.k bildikleri yok. Ne okuyacak ne bilecek. Allah'ın hödüğü suratına baksan halde turp sattırmazsın. (11)”
Cumhuriyetçi kitleler de bu sözleri alkışlamaktadır. Ancak burada “küçük” birkaç ayrıntı vardır.
İ. Ortaylı “hödük”, “cahil”, “bir b.k bilmeyen”, “pazarda turp bile satamayacak adam” dediği bu kişiyle birlikte “Resmi Tarih Yalanları” ve “Tarihin Sınırlarına Yolculuk” adlı iki kitap yazmıştır (12,13).
Ayrıca İ. Ortaylı, “Gelenekten Geleceğe” adlı kitabının önsözünde, “hödük”, “cahil”, “bir b.k bilmeyen” ve “pazarda turp bile satamayacak adama”, “Dostum Mustafa Armağan” diye hitap eder (14). Resmi Tarih Yalanları kitabının editörü Cem Küçük olup yazarları arasında Mehmet Şevket Eygi, Yavuz Bahadıroğlu, Nevval Sevindi gibi isimler de vardır.
İ. Ortaylı, “hödük”, “cahil”, “bir b.k bilmeyen” ve “pazarda turp bile satamayacak adam” diye nitelediği M. Armağan’ın “Petersburg’da Osmanlı İzleri” adlı kitabına önsöz de yazmıştır (15).
Bu durumda İ. Ortaylı’ya şu soruyu sormak gerekir:
Bu M. Armağan ne zaman “cahil” ve “hödük” oldu?
Birlikte kitap yazdığınızda “bilgili” ve “turp satabilir halde” miydi?
“Dostum” diye hitap ettiğiniz kişi, birlikte kitap yazdıktan hemen sonra mı “hödükleşti”?
M. Armağan’ın kitabına önsöz yazdığınız sırada M. Armağan “tarihten anlıyor” muydu?
*
NABZA GÖRE ŞERBET VERME ÜSTADI
Hiç kıvırtmaya gerek yok; bu nabza göre şerbet vermektir. M. Armağan eskiden neyse şimdi de odur, ne olduğu o zaman da ortadaydı, şimdi de ortadadır.
Hesap yapan İ. Ortaylı’dır. Dün çıkarları gereği her türlü işbirliğine girdiği kişileri, aralarında sanki hiçbir ilişki yaşanmamış gibi bugün aşağılaması bir aydın tutumu değildir.
İ. Ortaylı bütün bu manevraların sonunda ve hesapçılık sayesinde mutlu sona ulaşmış ve tarih alanında 2017 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü almıştır (16).
İ. Ortaylı’yı ateşli bir şekilde savunan bazı cumhuriyetçilerin bu ödülü şaşkınlıkla karşılaması çok gariptir. İ. Ortaylı, kendi içinde gayet tutarlıdır. Tuhaf olan İ. Ortaylı’nın yaptıkları değil, kimi cumhuriyetçilerin ona “cumhuriyet aydını” muamelesi yapmasıdır.
*
Hiçbir yükseliş ya da cinayet boşa değildir.
Onlarca Fethullahçıyı göz göre göre general yapan sistem, sakıncalı oldukları gerekçesiyle H. Dink ve U. Mumcu’yu onbaşı dahi yapmamıştı. Kimin ne kadar sakıncalı olduğunu anlamak için 15 Temmuz’u yaşamaya gerek yoktu.
Katledilen aydınlar, bunları yıllar öncesinden açıkça söylemiş, yazmış, ortaya koymuştu.
*
KARANLIĞA AYDINLIK DİYEN “AYDIN”
Aydın, karanlığı gören değil, karanlıkta görendir. Cumhuriyetçi kitlelerin “karanlığı gören” aydınlarını tek tek katlettiler. Onların yerini alanların bir kısmı, bırakınız karanlığı görmeyi, bu topluma “karanlığı aydınlık” diye gösterdiler.
*
Bugün cumhuriyetçi kitlelerin kanaat önderi olarak aldığı bu yazarlar, liberallerin “bayrak sallayan, cırtlak sesli İzmirli Kemalist teyze” diye karikatürize ederek aşağıladığı o sıradan vatandaş kadar bile öngörülü değillerdi. Olur olmaz yere onu bunu “cahil” diye aşağılayan, şimdilerde her gün televizyonlarda konuşan ve cumhuriyetçilerin kanaat önderi muamelesi gören İ. Ortaylı, o “teyze” kadar bile refleks göstermemiş, aksine cumhuriyet yıkıcılarıyla açıkça işbirliği yapmıştır.
İ. Ortaylı, sözcüklerden yapılmış cilalarla, canavarı parlatıp topluma şirinmiş gibi göstermiştir. İ. Ortaylı, “dikkat canavar var” diyerek toplumu uyaran insanların yanında olmadığı gibi, uyaranları yutmak için açılan canavarın ağzındaki dişlere övgüler düzmüştür.
Canavara karşı çıkanların kılavuzu, canavarı besleyip büyütenler olamaz.
*
AYDINSIZ CUMHURİYETÇİLER
Prof. Dr. İ. Ortaylı kendi alanında önemli bir kişidir. Prof. Dr. C. Şengör jeoloji ve doğa bilimleri konusunda son derece bilgilidir ve değerli bilgiler vermektedir. Zaten hiç kimse bu bilim insanlarının kendi uzmanı olduğu alanlardaki beyanlarına söz söylememektedir.
Ancak aydın olmak, mükemmel bir jeolog ya da seçkin bir tarihçi olmak demek değildir. Aydın olmak bir tutumdur. İ. Ortaylı ve C. Şengör’ün tutumları, “cumhuriyetçi aydın” sıfatıyla tamamen ilgisizdir.
Sadece bir saptama olarak şu rahatlıkla söylenebilir:
Bugün kendine cumhuriyetçi, Kemalist, Atatürkçü diyen kitlelerin aydınları yoktur. Bu kitleler aydınsızdır. Milyonlarca cumhuriyetçi, el yordamıyla aydınlarını aramakta ve ne yazık ki İ. Ortaylı gibi kişilere sarılmakta, bu insanlarda keramet aramaktadır.
Bu ülkenin en canlı kesimlerinden yüzü Aydınlanmaya, akla ve bilime dönük milyonlarca insan, bu değerleri sahiplenmeyen kişiler tarafından yönlendirilmektedir.
Cumhuriyetçi kitleler bugün bu yazarların hipnozundan çıkmalı ve reflekslerini en azından o “İzmirli teyze”nin refleks düzeyine yükseltmelidir.
Cumhuriyetçi kitleler aydınlarını ve kanaat önderlerini seçerken çok dikkatli olmaları olmak zorundadır.
Çünkü aydınını doğru seçmeyen kitleler körleşirler.
2 notes · View notes
gundemarsivi · 4 months
Text
Tumblr media
Yarın Yok
✍🏻 Anıl Güven
https://www.gundemarsivi.com/yarin-yok/
“… Türk gencinin geleceği aynı zamanda laik, demokrat, Müslüman ve modern olma kapasitelerine çok bağlı olacaktır.”
Türkler/ Yerasimos
Kendisiyle baş başa, yalnız kalan bellek ya çıldırır ya da kendini yok eder. Ulusumuzun en karanlık günlerindeyiz. Onurlu, düşünen Türk aydınları suskun.
Neredeyse tamamı, kendilerini bir kuytuya kapatmış durumda. 12 Eylül öncesini ve daha sonrasını düşünüyorum, en zor koşullarda, ertesi gün öleceğini – öldürüleceğini bilmesine karşın sözlerini kimseden esirgemeyen direnç anıtlarıyla büyüyorduk:
Ahmet Taner Kışlalı
Doğan Öz
Bahriye Üçok
Bedreddin Cömert
Ümit Kaftancıoğlu
Uğur Mumcu
Turan Dursun
Kemal Türkler
Muammer Aksoy
Çetin Emeç
Abdi İpekçi
Cem Ersever
Onat Kutlar
Metin Göktepe
Necip Hablemitoğlu
Kahraman Maraş / Malatya / Çorum / Sivas katliamları…
Bu listede adı bulunan ve bulunmayan, öldürülen Türk ulusunun değerli, iyi yetiştirilmiş evlatlarının önünde saygı ile eğilmeliyiz. Bu değerlerimiz yok edildikten bu yana toplumsal yapımız değiştirildi.
Önce bir kurgu sahneye konuldu Fethullah Gülen cemaati eliyle; TSK’nın Atatürkçü Kemalist yapısı yıkıldı.
AKP kendi içinde devleti yönetecek kadrolardan yoksundu. Bunu aşmanın bir yolu vardı. O da iyi yetiştirilmiş, laiklik ve Atatürk karşıtı bir yığın İskenderpaşa ve Fethullah’ın denetimindeydi. Bu iki cemaatin sırtını sıvazladılar önce; İslamcı bir modernizmle toplumu tanıştırdılar! Yollar, köprüler, yol kameraları, tüm ülkede dijital bir alt yapı ile kitleler sıkı bir biçimde denetim altına alındı!
Kim, nerede ne kadar harcama yapıyorsa veri aynı anda sözde devletin maliyesince görülüyordu!
Başörtüsüne özgürlük olarak bakan sol güruh tüm güçlerini İslamcılardan yana kullandılar; albenili görselliğin çekiciliğine kapıldılar! İhaleler, halkın, kamunun malları yok ederine el değiştirirken $ havada uçuşuyordu…
Devletin işlevselliği tek bir kişinin eline verildi. O günden sonra ne Fethullah’a ne neoliberal solculara gereksinim kalmamıştı. Bunların da AKP‘nin sırtından atılması gerektiğini gören kemik kadro; darbe düzeneğini eyleme dönüştürdü!
Geçmişi anlatmanın ya da anımsatmanın yararı yok artık. 21 Yılda satılabilecek ne varsa sattılar. Bu arada Ortadoğu’nun da eşbaşkanı da bizdendi… Ülke anlamsız bir savaşın içine girdi!
Sınır ötesinde öldürülen askerlerimizin ne için öldüklerini bugün bile bilmiyoruz. 40 Yıldır bir nakaratı bize yutturdular; PKK terör örgütü ile düşük yoğunlukta savaşıyoruz: Ama binlerce gencimiz hayatlarının baharında toprağa verildi.
Hiçbir namuslu politikacı çıkıp: Biz Amerika ile savaş halindeyiz diyemiyor. Neden? İşte sorun burada başlıyor. Siyasal erk ülkeyi talan ederken, şahsi hesaplarına geçirdikleri servetlerini koruyabilmek için emperyalist güçlerin her dediğini onaylamak zorunda çünkü!
Öldürülen 12 vatan evladı TBMM’deki hiçbir partinin umurunda değil. Onların (tamamı) belediye seçimlerini ”nasıl kazanırız?”ın ardındalar.
İçimdeki ses bu çocukların seçim için kurban verildiğini söylüyor bana…
Bir dönemin çok entel içişleri Bakanının Vali ile telefon konuşmasını anımsayınız!…
Arkası önü yok edilmiş bir ülkede yaşıyoruz. Yarınımız yok artık! Ya halk olarak sokağa ineceğiz; ya da teslim olacağız. Yarın yok!…
Anıl Güven
0 notes
haytaogluyunus · 4 months
Text
Tumblr media
ANMA:
BUGÜN 18 ARALIK (2002)
1977 YILINDA YÜZBİNLERİN SÜRGÜNÜ KİTABIYLA TANIDIM NECİP HABLEMİTOĞLU’NU.
AKADEMİSYEN, YAZAR, TÜRK MİLLİYETÇİSİ
NECİP HABLEMİTOĞLU’NU
RAHMETLE ANIYORUM.
Necip Hablemitoğlu (28 Kasım 1954, Ankara - 18 Aralık 2002, Ankara), Türk tarihçi ve yazar.
Evinin önünde uğradığı suikast sonucu 18 Aralık 2002 tarihinde öldürülmüştür. Katil zanlıları arasında değerlendirilen şüpheli Nuri Gökhan Bozkır, Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından Aralık 2019'da yurt dışında yakalanıp[1] adli süreçlerin tamamlanmasının ardından 26 Ocak 2022 tarihinde Türkiye'ye getirilerek emniyete teslim edilmiştir.
Necip Hablemitoğlu, Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yaptı. Orta Avrupa ve Balkanlar'da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve Türk şehitlikleri konularında alan çalışmaları yürüttü ve bu konularda çeşitli projelerde aktif rol aldı. Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesinde doçent doktor öğretim görevlisi olarak yirmi yıl süresince Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi dersleri verdi.
Kendisi gibi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ile evli olup Kanije ve Uyvar adlarında iki kız çocuk babasıydı.
0 notes
avetruth · 7 months
Text
Necip Hablemitoğlu. Çarlık Rusyası'nda Türk kongreleri (2005)
Tumblr media
Necip Hablemitoğlu. Çarlık Rusyası'nda Türk kongreleri (2005) https://www.avetruthbooks.com/2023/09/necip-hablemitoglu-carlik-rusyasinda-turk-kongreleri-2005.html?feed_id=17490
0 notes
ssblog33 · 1 year
Photo
Tumblr media Tumblr media
Hablemitoğlu Cinayeti: Kritik İki İsim O İfadeye Eklendi mi?!
20 yıl önce evinin önünde katledilen Yazar-Akademiysen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu cinayetinin çözüldüğü söyleniyor.
https://www.sunsavunma.net/hablemitoglu-cinayeti-kritik-iki-isim-o-ifadeye-eklendi-mi
1 note · View note
gazetelinkmedya · 2 years
Text
Oyun mu gerçek mi? Peker ve Göktaş karşı karşıya geldi: Ey Saraydaki ...
Oyun mu gerçek mi? Peker ve Göktaş karşı karşıya geldi: Ey Saraydaki …
Oyun mu gerçek mi? Peker ve Göktaş karşı karşıya geldi: Ey Saraydaki … Necip Hablemitoğlu suikastiyle ilgili gözaltı kararının çıkmasının ardından kaçarak kayıplara karışan emekli Albay Levent Göktaş, adına açılan sosyal medya hesabından saat 22:00’da bazı açıklamalarda bulunarak isim vermeden bazı şahıslara yönelik tehditlerde bulundu. Göktaş, saat 22.00’da yaptığı paylaşımda “Bazıları bu gece…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ozel-buro · 1 year
Text
FAİLİ MEÇHULLER DOSYASI /// Özer AKDEMİR : GÖKTAŞ'IN TUTUKLANMASI İÇİN NEDEN 2 YIL BEKLE NDİ ????
FAİLİ MEÇHULLER DOSYASI /// Özer AKDEMİR : GÖKTAŞ’IN TUTUKLANMASI İÇİN NEDEN 2 YIL BEKLE NDİ ????
Özer AKDEMİR : GÖKTAŞ’IN TUTUKLANMASI İÇİN NEDEN 2 YIL BEKLENDİ ???? 18 Aralık 2022 Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı sanığı Albay Levent Göktaş Bulgaristan’dan Türkiye’ye iade edildi. Göktaş’ın adının suikast iddiasında ilk geçtiği zamanla tutuklama talep edilen zaman arasında tam iki yıl olması dikkat çekiyor. Necip Hablemitoğlu suikastı soruşturması kapsamında hakkında kırmızı bülten çıkarılan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
fetvayadiren · 1 year
Text
PLANLI İSTİHBARAT OPERASYONUYLA İNŞA EDİLEN “HİCRET İKLİMİ”NİN “II” TAŞIYICI SÜTUNU
Başlangıç notu 1: Aşağıda okuyacağınız analizin PDF versiyonu yarın sabah dropbox linki olarak burada yayınlanacak. Linklere dair önemli not: Bazen Tumblr sebebini bilemediğim bir şekilde tıklanan linklerin ön tarafına  bazı karakterler ekliyor. İlgili linkin ait olduğu internet sayfasına erişmek için linki kopyalayıp, adres çubuğuna yapıştırabilir veya linke tıkladıktan sonra adresin başına eklenen karakterleri silebilirsiniz.
PLANLI İSTİHBARAT OPERASYONUYLA İNŞA EDİLEN “HİCRET İKLİMİ”NİN “II” TAŞIYICI SÜTUNU
https://fetvayadiren.tumblr.com/  adresindeki kişisel blogumda Hablemitoğlu suikastının izini sürdüğüm
10 Mart 2022 tarihli 29 sayfalık (https://fetvayadiren.tumblr.com/post/678364730863353856/neci-p-hablemi-to%C4%9Flunun-%C3%B6zel-yaptirdi%C4%9Fi-son)
ve o analizin devamı mahiyetinde 29 Haziran 2022 tarihli 124 sayfalık (https://fetvayadiren.tumblr.com/post/688427369745301504/fethullah%C3%A7i-i-vmeni-n-ezoteri-k-denklemlerle-%C3%B6r%C3%BClen)
iki ayrı deşifre analizin devamı mahiyetindeki yeni bir deşifre analiz için, Hablemitoğlu soruşturmasıyla ilgili iddianameyi okumaya başladığımı 29 Kasım 2022′de sosyal medya üzerinden duyurmuştum(https://imgur.com/a/Z8Z9Fqt). 
Yaklaşık bir hafta sonra 5 Aralık 2022′de yayınladığım bir sosyal medya duyurusunda, Çetin Doğan'ın ailesinin Balyoz Kumpası’nda internet üzerinden davaya dair her türlü bilgi, belgeyi toplumla paylaştıklarını hatırlatıp, benzeri bir uygulamanın Hablemitoğlu soruşturmasında da çok faydalı olacağını naçizane ifade ettim(https://imgur.com/a/UgfG3aM).
İddianameyi okurken tespit ettiğim “Mustafa Özcan’a ait bir sayısal kripto”yu 5 Aralık 2022 tarihli ve “Ahmet Tarkan Mumcuoğlu”nun verilerinde “tesadüf olamayacak bazı sayısal kriptolardan bir tanesi ile Mustafa Özcan'ın sayısal kriptosu arasında ezoterik hat”tın söz konusu olduğunu da 7 Aralık 2022 tarihli iki farklı sosyal medya duyurumda(https://imgur.com/a/h2TlS7w) dile getirdim.
Fethullahçı ezoterik kriptolojiye dayananbazı hesaplamalara binaen, “Gülen’in ABD’ye gidişiyle Öcalan’ın Türkiyeye iadesi”nin ilişkilendirildiği yorumlara katıldığım için, Hablemitoğlu suikastının işlendiği tarihte Mustafa Levent Göktaş’ın Antalya’da biraraya geldiği eski New York Başkonsolosu Ömer Önhon’un yazdığı "Büyükelçinin Gözünden Suriye" başlıklı kitabın okunması gerektiğine dair şahsi görüşümü 6 Aralık 2022 tarihli sosyal medya duyurumda paylaştım(https://imgur.com/a/Npbt3g6).
8 Aralık 2022’de yayınladığım bir duyuruda(https://imgur.com/a/7Ipqbkx), iddianameyi okurken tespit ettiğim sayısal kriptoların, kısa süre önce yayınladığım analizlerde vurguladığım 
"Fethullahçı ezoterik yol haritası"nda Necip Hablemitoğlu üzerinden "hicret iklimi"nin sınırlarının çizildiği
yönündeki analitik bulgumu teyit eder mahiyette olduğuna işaret ettim. Eski AKP milletvekili “Ramazan Toprak”la ilgili çok önemli bir ifadenin iddianamenin son sayfalarına kadar vurgulamamasını yadırgadığımı, hakeza Mehmet Narin'in Konya ve Antalya seyahatleriyle ilgili ifadesinde “izah edilemeyen yaklaşık 24 saatlik bir boşluk”u savcılığın fark etmediğini ve/veya gözardı ettiğini üzülerek gözlemlediğimi belirtip, dosya üzerinde bir siyasi gölgenin var olma riskine vurgu yaptım(https://imgur.com/a/7Ipqbkx). Aranot: Bahse konu 8 Aralık 2022 tarihli sosyal medya duyurumda iddianameye dair analizimi 2 hafta içinde yayınlamayı planladığımı yazmış olsam da, hala üzerinde çalışmaya berdevam.
Zahiri planda Necip Hablemitoğlu’nu hasım kabul ettiği varsayılan cepheye tutulan fener sayesinde suikastın aydınlatılmasında mühim bir mesafenin katedildiğinin aşikar olduğunu, öte yandan Hablemitoğlu’nun O TARİHTEKİ DOSTLARINA ve HATTA KENDİSİNE fener tutulmadığı müddetçe suikastın bütünüyle aydınlatılamayacağını ve suikastın izahında kullanılan “... o kitabı yayınlamaktan vazgeçiremedikleri için ...” mealindeki zırvaların suikastın “KOZA”sı olmaktan öte bir anlamı olmadığını 13 Aralık 2022 tarihli duyurumda vurguladım (https://imgur.com/a/Nu8d3pG). 
Suikastın ezoterik tasarımında “Hablemitoğlu - Abramowitz - Göktaş” hattının olabileceğine 17 Aralık 2022 tarihli duyurumda, “MİT müsteşarlığı ve/veya müsteşar yardımcılığı teklifiyle alakalı CV’sini almak üzere dönemin Başbakanı Gül’ün Hablemitoğlu suikastının arifesinde kendisine Konya’da verdiği randevunu”n 20. yıldönümü ve dahi “Şeb-i Arûs” olan tarihte Mustafa Levent Göktaş’ın Türkiye’ye iade edildiğini 18 Aralık 2022 tarihli duyurumda ve Nuri Gökhan Bozkır’ın “yanında büyüdüğü ve amcası gibi bildiği baba dostu” hakkında henüz konuşmaya başlamadığını 20 Aralık 2022 tarihli duyurumda ifade ettim(https://imgur.com/a/unYpe5L).
29 sayfalık 10 Mart 2022 tarihli ve 124 sayfalık 29 Haziran 2022 tarihli iki deşifre analizde, “hicret iklimi”nin inşası için Necip Hablemitoğlu’nun 80′lerde özel olarak seçildiğine dair ortaya koyduğum çeşitli verilerin EN ÖNEMLİSİ ve DAHİ İLKİ, kendisinin doğum tarihiyle “hicret” kriptosu arasındaki denklemdi. Fethullahçı ezoterik kriptolojinin önemli verilerinden “27” ve “11”in birlikte ifade edilmeleriyle elde edilen “27/11”/54′ten sonra görülen ilk şafakta doğan Necip Hablemitoğlu’nun doğum tarihine(veya herhangi bir doğum gününe), Fethullahçı kriptolojinin “kutlu doğum” kriptosu olan “27/4”/XX eklendiğinde Gülen’in İzmir Kestanepazarı ve dahi Pensilvanya Kestane Kampı’nda gördüğü ilk şafakların kriptosu olan “26/3”/XX tarihine ulaşılmakta.
“Hicret iklimi”nin inşaa edildiği dönemde Necip Hablemitoğlu’nun en yakınındaki isimlerden biri ve yapıldığı iddia edilen “MİT müsteşarlığı teklifi”, “çeşitli tehditler” vb. konularda sırdaşı olan Ergun Poyraz’ın, ezoterik kriptoloji düzlemi dikkate alındığında "hicret iklimi”ndeki işlevine binaen, kendisinin seçiminde de benzeri bir ezoterik denklemin söz konusu olabileceğini düşündüm. Ergun Poyraz’ın internetten ulaştığım doğum tarihi ise, “ana rahmine düşme” metaforu ihtiva eden 1957’nin Regaib Kandili’nde Gülen’in -kendi beyanına göre- “nurculuğa kabulü”nün 7.  yıldönümüne denk gelmekte. Kendisinin doğum tarihine(veya herhangi bir doğum gününe) Fethullahçı kriptolojinin  “hicret” kriptosu eklendiğinde, Fethullahçı kriptolojinin “kutlu doğum” kriptosuna ulaşılmakta. 
Hablemitoğlu ve Poyraz için doğum tarihleri üzerinden yapılan hesaplamaları özetleyelim: 
Necip Hablemitoğlu’nun “27/11”den sonra görülen ilk şafaktaki doğum tarihine (veya doğum gününe) “hicret” kriptosu ilave edildiğinde “kutlu doğum” kriptosuna ulaşılırken,
Ergun Poyraz’ın, Gülen’in -kendi beyanına göre- “nurculuğa kabulü”nün yıldönümü olan doğum tarihine(veya doğum gününe) “kutlu doğum” kriptosu eklendiğinde ise “hicret” kriptosuna ulaşılmakta.
Bu durum söz konusu "II” ismin bir planlı istihbarat operasyonuyla inşa edilen  “hicret iklimi” için yapılan tasarımda “II” taşıyıcı sütun olarak düşünülmüş ve bu çerçevede özel olarak seçilmiş olabileceklerini düşündürmekte.
Tumblr media
1 note · View note
guzelhaber · 1 year
Text
Necip Hablemitoğlu suikastı davası terör mahkemesinde görülecek
Necip Hablemitoğlu suikastı davası terör mahkemesinde görülecek
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve emekli Albay Levent Göktaş’ın da aralarında bulunduğu 10 sanık hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianame, 21 Kasım’da Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Ancak mahkeme, cinayetin FETÖ’nün amaçları doğrultusunda işlendiği gerekçesiyle “görevsizlik” kararı verdi ve dava dosyasının terör davalarının görüldüğü ihtisas mahkemesine…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pusancatholic · 1 year
Text
Hablemitoğlu suikastı faillerinden Levent Göktaş Türkiye'ye iade edildi
Hablemitoğlu suikastı faillerinden Levent Göktaş Türkiye’ye iade edildi
Son dakika haberi! Ankara’da 18 Aralık 2002’de evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastının faillerinden olan ve kırmızı bültenle aranırken Bulgaristan’da yakalanan Mustafa Levent Göktaş,Türkiye‘ye iade edildi. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’dan kalkan ve Göktaş’ın da içinde bulunduğu uçak, saat 23.55’te İstanbul Havalimanı’na indi. Göktaş’ı,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes