Tumgik
#pembe dünya
sitmee · 1 year
Text
Dün bir şey yüzünden aşırı üzülmüştüm baya kafama takmışım bu saate kadar aklımda vardı ve onun aslında düşündüğüm gibi olmadığını fark ettim
2 notes · View notes
yalnizgokyuzu · 2 months
Text
22/12/2022 hiç böyle ummamıştım. hayallerim vardı benim, umutlarım, gözlerimde hiç sönmeyecek gibi parlayan ışıltılar ve en önemlisi de kalbimi parçalayacak kadar sevgim. şimdi hepsi beni terk etti. sen gidince hepsi gitti. bir tek kalbimi her gün sızlatan sevgim kaldı. hayatın toz pembe olmadığını; bazen hayallerin, umutların, mutluluğun hiçbir önemi olmayacağını anladım. ama biliyor musun insan sevince, çok sevince baska bir ihtimale ihtiyaç duymuyor. onun için tek bir ihtimal oluyor her zaman ve o ihtimalin peşinden sonuna kadar koşuyor. tesadüfen olan bir bakışmanın bile günlerini hatta haftalarını nasıl değiştirdiğini fark edince yenildim diyor. ben bu sefer yenildim. bu öyle bir yenilmek ki en büyük zaferlerden daha çok mutlu ediyor. ama bu mutluluk git gide yerini acılara bırakıyor. o yoldan dönüş olmadığını çok geç fark ediyorsun. gözlerini ışıl ışıl parlatan için dünyalara karşına alıyorsun ama o karşına aldığın dünya başına yıkılıyor. bütün hayallerin, umutların tek tek yok oluyor. gözlerinde birer mezarlık oluşuyor yavaş yavaş. insan çok sevince çok çabuk kaybediyor. çok çabuk yeniliyor. ve bir daha ayağa kalkamıyor…
30 notes · View notes
nazenderr · 3 months
Text
Bazen Terörist İsrail güçlerinin yaptığı katliamı görmemek için İnstagram sayfamı silmek istiyorum, başka hesapta kullanmıyorum zaten. Ama ya unutursam diyorum. Görmek istemediğim bu gerçeklikten kendimce pembe bir dünya oluşturup o dünyaya kaçmak bir nepze rahatlatacak içimi sanıyorum, ama ya unutursam diyorum, duyarsızlaşırsam,kanayan bu yarayı yok sayarsam önce kendime ihanet etmez miyim? Utanmaz mıyım insanlığımdan? Başka biri için kaygılanmamak, üzülmemek, hep kendi mutluluğum için çabalamak, ne kadar mutlu edecek beni. Birinin yarasına bir duayla dokunamayacaksam, bir karınca niyetiyle dahi geçemeyeceksem bu dünyadan, ne anlamı olacak kendime ait bu mutlu dünyanın... Bu yüzden acıya ortak olmak, elimden geleni yapmak adına Unutmak istemiyorum... İşte bu yüzden onlarla birlikte ağlamak istiyorum. Dualarım ve kahırlarımla yanlarında olmak istiyorum.
32 notes · View notes
simena · 10 months
Text
Tumblr media
Emil Lindenfeld - Pembe Dünya
79 notes · View notes
dolunay66 · 6 months
Text
Tumblr media
Dünya mirası listesinde yer alan Retba Gölü, bilinen adıyla "Pembe Göl".
Senegal
45 notes · View notes
efekanyucel · 7 months
Text
Geceleri uykusuz kalır,
Hikayesi yarım kalanlar.
İçlerinde bir dünya yaratırlar,
Toz pembe ve yalandan dünyalar.
25 notes · View notes
denizeyuruyen · 19 days
Text
Tumblr media Tumblr media
📸 Nick Prideaux zaman zaman çok yalnızım kalbiye arsız sarmaşıklar gibi her sabah bıkmadan tırmanıyorum güneşin tahta perdesine mor çiçeklerle açılmak için dünyaya. güneş tozlar püskürtüyor koca ağzından aslında hiçbir şey görülmüyor kalbiye
kalbim kocaman bir kelebekti kalbiye bir elmasın içinde unutulmuş yıllar önce. pembe bir merhemle doğardı günler saçlarımı çözerdim, taze elmalar gibi soyardım bedenimi bahar, simit, salatalık, midye kokardı her yan dünya artık bir daha hiç bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı? hayatın kalbiye, o iri dudaklı çingenenin ellerini hiç tutamayacak mıyım bir daha? elmasın çatlarken çıkardığı sesi duyuyor musun, bedenime çarpan incilerin sesini? bir kadeh içindeki tozu üflüyor her şeyi bir veba salgını gibi hatırlayarak bekliyorum beklediğim neyse onu. zaman kalbiye, zaman şimdi kalbimde habire uzayan minare
zaman zaman çok yalnızım kalbiye bugün ağlayarak kurabiye yerken, çay fincanında kendimi seyrederken çay beni içti, bende çayı kalbiye ruhumdan çaylar aktı saatlerce aşık olduğu için kahve dökülüyordu terliklerine heinrich böll'ün palyaço'su mary onu bırakıp gitmişti, yalnızdı. sonra yosunun latincedeki adı laminarya'ydı... içimde gezinen salyangozun tırnakları her hatırladığım şey için bir santimetre uzuyor kalbiye aslında hiç istemiyorum ama ne yapsam rutubetim sözlere bulaşıyor kalbiye.
- Didem Madak - Kurabiye
10 notes · View notes
Text
Tumblr media
dünya üzerinde sevdiğin şeyleri say deseler ilk sıralarda gelir sanırım,,, berjere oturup pembe gökyüzünden süzülen kar tanelerini seyretmek
rabbim yuva nimetinin şükrünü nasıl ederiz..
10 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
هو ب ح ص س.
Kitabı okurken hep içimden dediğim subhanAllah zamanlarının kıymetini nasılda biliyorlar... Nasılda ibnül vaktlar🥺... Birisi konuşmak istese güneşi durdurursan seninle konuşurum diyorlar...Âlimler cilt cilt kitaplar yazıyo ya hani işte sebebi bu faydasız kişilerden faydasız konuşmalardan işlerden hep uzak duruyorlar. Bizde ise "zamanı öldürmek" kavramı türemiş. Pembe dizilere hapsolmuşuz. Peki Avrupa'nın zamanın kıymetini müslümanlardan öğrendiklerini söylemelesini hangi kefeye koyalım... Avrupa'ya bile öğretmişken dünya zevklerine mi aldandık😔... ahh rabbim vaktini dolu dolu geçirenlerden eyle bizleri.. faydasız ilimden faydasız insanlardan doymak bilmeyen nefisten sana sığınırız 🤲🏻 ilmiyle amel edenlerden eyle bizleri okuduklarını uygulayan Muhsin muttaki kullarından eyle
Eser Alimlerin zamana ne kadar kıymet verdikleri yaşadıkları hatıralar ile başlanıp Bediüzzaman Said Nursi, Mahmut Esad Coşan, Mehmet Zahid Kotku gibi alimlerin zaman hakkında düşünceleri nakledilerek sonlandırılmıştır... Birkaç alıntı;
Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise senin elinde sened yok ki, ona mâliksin. Öyle ise hakiki ömrünü, bulunduğun gün bil. s.110
Okuyanlar çok, fakat tatbik edenimiz yok!.. Zamanlarımız boşa gidiyor, gafletle kayboluyor. Bundan dolayı mesulüz. En kıymetli şey nefesimiz,en kıymetli varlığımız nefesimizdir; milyonlar kaybolsa zararı yok. s.122
Birinizi, ne dünya ne de âhiret işiyle uğraşmaksızın bir şey yapmaz görmek hoşuma gitmiyor.(Hz.ömer) s.97
İ'lem Eyyühel-Aziz! Senin iktidarın kısa, bekan az, hayatın mahdud, ömrünün günleri ma'dud ve her şeyin fânidir. Öyle ise, şu kısa, fâni ömrünü fâni şeylere sarfetme ki, fâni olmasın. Bâki şeylere sarfet ki, bâki kalsın. s.105
@zarif-talebe Ahiretliğimm💜Nahif yüreklimmm benim istifade edeceğim kitapları bulup hediye etmiyormusun ahh sen iyiki senn seni niteleyecek kelime varmıdır lisanımda, lügatımda..."heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok...ben sana gülüm derim, gülün ömrü uzamaya başlar "🍁🧡
25 notes · View notes
anonimbeyy · 1 year
Text
Hepimiz kirli bir mahalle olduğumuzdan şikayetçiyiz ama hiç birimiz evlerimizin önünü süpürmüyoruz.
Çocuklarımızın namaz kılmadığından ve anne babaya isyan ettiğinden şikayetçiyiz oysa onları komşunun çocuğu ile başarı konusunda kıyas etmekten küçükken camiye elini tutup götürmeye vakit bulamadık.
Kimsenin kitap okumamasından şikayetçiyiz oysa evlenirken bir kütüphanenin değil eşyaların en güzel çeyiz olduğunu düşündük ve kitaplığı değil devasa ekranlı televizyonları evin baş köşesine koyduk.
Çocuklara kitap okumadıkları için kizarken bir yandan Facebook açılı telefon elimizdeyken uzandığımız koltuktan dizi izledik.
Beklemedik bir ezanı, yeni bölümü çıkacak diye bir diziyi beklediğimiz kadar sonra çocuklar biz neye değer veriyorsak onlarda ona değer verdi ve tv kustukça kustu pisliğini, öğretti bizim çocuklara...
Domuz etini yemedik , başımıza silah dayansa yemezdikde ama giybetini ettik akrabanın, pembe yalanları sorun etmedik güzel ahlak dini kaldı çocuğun zihninde domuz etinden ibaret.
Uzar gider böyle belkide... Hep çağı , zamanı, dünyayı şikayet ettik! Oysa bu çağda bu zamanda bu dünya da yaşayan bizlerdik! Görmedik asla kusurumuzu. Oysa bir şeyleri değiştirmek istiyorsan KENDİNDEN BAŞLA!
59 notes · View notes
kubkubra · 1 year
Text
Keşke kendimle tanışabilseydim. O küçük kız çocuğunu tanımak için nelerimi vermezdim. O zamanlar neyin ne olduğunu asla anlamamasına rağmen, ne güzel atlatmıştı tüm problemlerini. Yalnız kalmayı her tercih edişinde, kafasında kendine ait dünyasında, aslında tonla insanla beraberdi o. Sorunları bu şekilde halletmeyi seçmişti. Kafasında kurduğu küçük bir dünya ona yıllarca yaşamayı öğretmişti. Hala yaşamayı öğreniyorum tabi. Sorunlarım, hayal kırıklıklarım , halledemediğim tonla şey var. Fakat ben o minik kız çocuğu kadar güçlü müyüm? Emin değilim. Kafama kilit vurduğum o toz pembe dünya’ya bile sığamıyorum artık. Kendimle ve dışardan kimseyi kabul etmediğim, çünkü edersem gerçek kirli dünya’nın kirini benim fevkalade dünyama bulaştıracaklarını düşündüğüm insanlarla şuan baş başayım. En kötüsü onları kendi dünyama Almak istiyorum ama kilidimi kaybetmiş gibiyim. Hiçbir yerde bulamıyorum…. Ve ben o küçük kız çocuğunu çok özlüyorum…
H.
37 notes · View notes
umutsuzkediyim · 7 months
Text
Tumblr media
kayboluşumun beşiğini sallıyorum bu akşam
büyüyor yavaş yavaş
sırtında parmak izleriyle zamanın
bir tekir kedi ile beraber
seyrediyorum hayatı:
o meleklerin cebinden düşen anahtardı,
son zikrin halkası
Allah’ın son hatırası
o bizim kaçırdığımız fırsattı
uğurböcekleriyle parmak uçlarında
küçümsedi hep ona olan aşkımı
gözünün yaşına bakmadan şimdi ben
kovuyorum ihtiyarı
ardımda kırık bir ayna
üvey anneleri hayatımın.
batsın diye güneşe tempo tutan o kız çocuğu..
evden kaçışımın pembe spor ayakkabıları vardı.
hüzün neydi sanki o zaman
artık kullanılmayan dikiş makinesi annemden kalma.
ölüm neydi sanki o zaman
bir önseziden başka.
evden kaçabilirsin çocuk,
ama kaderden asla!
babam
çıkarılmış bir adam bütün fotoğraflardan
kader neydi sanki o zaman,
masada açık unutulmuş
turuncu kulaklı bir makastan başka.
bir ağaca bakıyorum şimdi
başladığı yerde bitiyor dünya
alışıyor dil şimdi
azı dişinin bıraktığı boşluğa.
bastırıldı nihayet hayatın kadife kalesinde çıkan isyan.
söküyorum şimdi sözleri birer birer
kalpten kalbe giden yolu kapayan.
kalbim, anlatılmaktan usanmış,
yıldızı sönmüş bir komedyendir artık,
dilencinin önünde kahkahalar atıyor,
kirli bir mendille çıkınlaşmış şimdi dünya.
hayretle bakıyorum kedinin gözlerindeki çapağa,
geri vermiş hayata çaldığı şiirleri,
ne zaman aşkı tersinden okusam
anlıyorum kediler bile meğer alışmış bu yokluğa
sallayıp duruyorum bu akşam kayboluşumun beşiğini,
gönüllü hemşire birinci sigarasına.
sarhoşum kadehlerde biriken tozla
çekil diyorum kağıda, çekil,
içer ve zehirlenir
ne zaman gözlerimden mürekkep damlasa.
kalbime dokunuyorum bir kelebeğe dokunur gibi
yetmez mi acaba bu dökülen pullar aşka?
yoksa şu sızıyı
sobası tüten evin şiirinde mi saklasam?
şu sardunyanın kırmızı çiçek açışına
yetmez mi acaba ah kör olmuş bir türk filminde ağlasam?
ne zaman sorsam,
anlıyorum kediler bile meğer alışmış zamana.
dünyayı bir salyangozun izlerinde dolaşsam,
elimde parlak bir harita
hiçbir atlasta henüz yer almamış.
ardımsıra yollara hayalimin kırıklarını bıraksam
yeter mi bu izler beni kendime getirmeye acaba?
Didem Madak
8 notes · View notes
fikret-i · 1 year
Text
Tumblr media
Sadelik deyince, az odalı ve az eşyalı bir ev aklımıza geliyor. Oysa sadeleştirmemiz gereken onca şey var ki eşyalara sıra dahi gelmez. Haberleri açıyorsun dünyanın diğer ucundaki annesini kaybetmiş bir yetim, belgesel açıyorsun arslanın pençesinde parçalanan bir ceylan yavrusu hüzün yağmuru hep. Yahut başkalarının toz pembe hayatları, eğlenceleri, seyahatleri, tatilleri izledikçe imreniyorsun, kendine bakıyorsun ki yok. Bir ümitsizlik ve çekememezlik çöküyor. Açıyorsun sosyal medyayı, a dan z ye bütün platformlarda da hesapların da var maşallah... Aaaa falanca kişi filancaya kızmış, hakaret etmiş, iltifat etmiş...
İnsan diyorum ne kadar çok yük olmayacak alakasız şeyleri kendine yük ediyor. Kendi yükünü dahi taşımada zorlanırken başkasının yüküne gönüllü hamallık ediyor. Evet sadelik, sadece eşyalardan değil, bir çok şeyden kendini soyutlamaktır. Eskiden halvethaneler olurmuş ya. Buralar, kendini dış dünyaya kapatma, dikkatini dağıtacak dünya metalarından soyutlanma, kendini dinleme, kendi telkinini, tefekkürünü yapma, ilme yoğunlaşma yerleriymiş. İşte böyle bir sadeliğe talip olmalıyız. Yoksa başkalarının hayatlarında kendimizi kaybederiz.
Fikret İ.
42 notes · View notes
hisboslugu · 10 months
Text
aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda. içimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy, birkaç köy sular altında. kalbimin doğusu, her resme güneş çizen bir çocuktu. gam yükünün kervanları yürürdü dudaklarımda, kavruk ve çatlaktı dudaklarımın toprakları. ölümün ötesinde bir köy vardı; orda, uzakta, kalbimin en doğusunda. şimdi bana yalnızca dertli türkülere duyduğum karşılıksız aşk kaldı. güzel beyaz bir tay doğururdu her sene hafızam. yorgundu oysa. durmadan, durmadan hatırlamaya koşmaktan. kalbimin doğusunda bir yalan dünya vardı. okyanusları mavi olmayan. benim için hayat, kalbi kalpazanlıktan kırk sene yatmış çıkmış bir adamdı. geçmişim acıyor şimdi, yalnız benim değil, benim ülkemin geçmişi de acıyor mesela. bilirdim oysa ilk badem ağaçları çiçek açar baharda. bilirdim çiçek satan çingene kızlarını, onlar bütün şimdileri, bütün zamanlara bir gül parasına satardı. oğlan kıza bir gül alsa bilirdim, odur en kırmızı zaman. adına aşk diyorlardı, kalbimin en doğusunda bir yalan dünya vardı. kim bir şairi kırsa şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela. bilirim kim dokunsa şiire eline bir kıymık saplanacak. bilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman. yorgunum oysa, durmadan kendime bir tunç uyak aramaktan. aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda. boş salıncaklar gibi gıcırdayarak konuştum karanlıkla, kediler gibi mırıldanarak. alkolden bir denize bıraktım kalbimi kırmızı bir sandal gibi, arka sokaklarda sarhoş konuştum karanlıkla. avuçlarımla konuştum, Allah büyüktür diyen insanlar gibi. kedi dili bisküvilerinin bir pastayla konuşması gibi yumuşak ve kremalı konuştum onunla. baharda leylaklar açardı boynumda, mor ve pembe konuştum karanlıkla. gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim, sözler vardı içimde işe yaramayan, sözlerle konuştum karanlıkla... önce söz yoktu kalbimin en doğusunda, sözler... bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
9 notes · View notes
papatyamsirem · 9 months
Text
Bugün dünya pembe günü falan mı herkes pembe giyiniyor
12 notes · View notes
yantekerlek · 2 months
Text
uzun bir şey
teheccüt şovmenliğimi uygulamaya dökemedim maalesef. erken de uyudum halbuki. yatağa geçtim saat 9 gibiydi. dedim şu bölümü bitireyim. çok tatlı olma potansiyeline sahip 4 bölümlük bir dizinin birinci bölümünün son 20 dakikasını izleyecekken gözlerime nolduysa saniyeler içinde tatlı uyku oturdu göz kapaklarıma. kız çekil diyorum ı ıh. ya bi dur gel yastıkta bekle diyorum ı ıh. tamam dedim telefonu bırakıp ruhu dünyadan ayırdım. alarm kurma yalan oldu. alarm kuramayıp uykuya dalarken alarm kurmadım ya şeklindeki fikrim toz pembe bir bulut olarak burnumun üstüne çöküverdi. erken yatıyorsun yantebalım sen gece saat 5 dedi miydi zınk diye gözleri açarsın boşveeer diye de bi şey fısıldadı kulağımdan onu da duydum. ama onu da bulutun bi parçası sanıp hımhımhğm diye uyku öncesi mırıldanmasıyla onayladım. şeytan şerefsizi olma ihtimali var topun. lan zaten görüyorsun ki tatlı nefsimin uykusu gelmiş belli uyuyacak. sana göre bi iş yok. ne gelip fısıldıyorsun. hiçbir fırsatı da kaçırmıyor. ille bi fısıldayacak.
ha ne diyordum işte teheccüt de nasip bi yerde. bir de yeteri kadar çabayla karmazsan herhangi bir hedefi, o şeyin nasip olma ihtimalini gayretle emzirmezsen çelimsiz bir niyet olarak eteğinden ayrılmaz isteğin hesap sorar. amaaa "ben yapacağımı yaptım, elimden geleni yaptım" diyebilirsen niyetin tostoparlak tombul yuvarlak olarak sana musallat olmadan başkasına da zarar vermeden yuvarlanır gider. ben bu niyetle napacağım yapıştı kaldı eteğime demezsin. yuvarlanırken yakalamak istersen gel dersin sana doğru yuvarlanır. oy yerim oni.
paragrafı karadenizsel bir kelimeyle bitirdim çünkü şu an uyku içine geçtik ve ulan ne alakaysa tirabizondayız. rüyamda. rüyalarım genellikle ikametgah adresimde olur: fatih. rüyalarımda da yengeç burcuyum ananasını satayım 🍍 (burçlara inanır mısın ben inanmam). ikametgah dışında olduğumda ise nerede olduğumu bilmem. lokasyon belirsizdir. yerle gök arasında bi yerdeeee. ah bu ben kendimi nerelerde buls... çağrışımı kes. devam. tirabizondayız. annem ve 95 model kızkardeşim de benimle. ama onların benimle olduğunu rüyanın başlangıcında acı bir şekilde fark ediyorum. rüyama uykudan uyanarak başlıyorum rezalet bi duygu. lan zaten uyuyorsun rüyanda da uyuduğunu görmezsin.
neyse uykudan uyanarak başlıyorum. etrafa bakıyorum. şehirlerarası bir otobüs. mola verilmiş, sanırım mola bitmeye yakın ki herkes otobüste. şoför hareket ediyor. aniden ayağa kalkıp yaaaaaa! bi dakika annemler gelecek diyorum. şoför umursamıyor. yaaaa annemler diyorum. şoför bey anlamıyor musunuz diyorum. tirabizonlu olduğu için anlamıyor olabilir çünkü ben sivaslıyım. giresun'u da karıştırmam gerekir ama onu karıştırmayalım şimdi. şoför beni anlamıyor veyahut iplemiyor ya da daha ileri bir derece ve şoförün olayını anlatan bir ifade kullanacağım neyse şimdi onu da boşver. otobüs epey hızlı. annemler yol kenarında şemsiyeli bir tezgahtan organik şeylere bakıyorlar. cama vuruyorum, yumrukluyorum. koşmaya başlıyorlar. koşuyorlar lan nasıl bu kadar hızlı koşuyorlar. heee rüya tamam. şoföre küfrediyorum. annemlere koşun diyorum. otobüstekilerin umru da değiliz bu arada. yazıklar olsun. yetişemediler annemler.
uykudan uyandım sanki bi ara. çok zorlandığım rüyalarda acıyla ruhum yerine gelir. öyle oldu. çünkü rüyaya geri dönmeye çalıştım. şoföre küfretmeye devam ediyorum. hem de rüyaya geri dönmek için gözlerimi sıkıyorum ama olmadı. jsdkdkflf ta taaaa yunanistan'dayım. bu ilk defa oluyor bana ya. CNBC-e'de olurdu iki film birden kuşağı. iki tane filmi peş peşe verirdi kanal. onun gibi bir şey oldu. ne ara daldım uykuya da yunanistan'da rüyaya başladım bilmiyorum. bu ilk yurtdışı rüyam. gide gide mal gibi yunanistan'a gittim öfff. bunlara aşırı kılım ve bütün işgal piçlerine. dostluk sevgi kardeşlik dünya barışı yaa.. o eskide kaldı diyenin de neyse bi şey demiyorum. okuyucuya küfredilmez. o kadar okumuş. nezaketen susuyorum.
neyse yunanistan'dayım. bu kez en küçük kardeşim esma ileyiz. kendisi 2000'li. 28 aralık 2000. yani 2001 bence. ama babam koşa koşa nüfus müdürlüğüne gidip bi kızım daha oldu ooooh deyince esma hayatına 2000'li olarak devam etti. şu an yaşı çok tatlı bi yaş. fakat rüyamda küçük çocuk haliyle duruyor. tekli bir bank. büyük tahta bir sandalye gibi bir şey. yunan'dan ne beklersin zaten. ona ikimiz oturuyoruz. kaç yaşında bu. 8 en fazla. yoruldun mu diyorum esma'ya. deniz kenarındayız filan esiyor. uykulu gözlerle yoruldum diyor. lan ne alaka ne alaka skflflfl bankın arkasından teyzem geliyor. hangisi bilmiyorum. ama teyzemlerden biri. bizi alıyor eve götürüyor. ev sarı ışıklı ama etraf neredeyse turuncu oluyor yansıyan ışık sebebiyle. evdeki eşyaların rengi çok sıcak, kusturacak derecede turuncu. ışık da görevini yapıyor yapacak bir şey yok. ortada bir oda. odanın tammm ortasında yer sofrası. sofra da dolu mis gibi. etrafı da kuzenlerimle filan dolu. bi tek hacer'in yüzünü seçiyorum. diğerlerinin yüzü bulanık alınlarında kuzen yazıyor A4'le.
hacer'i hepsinden çok sevmiyorum reelde. hepsini seviyorum çünkü. onu ekstra olarak takdir ediyorum çünkü benden bir yaş küçük. boy boy üç adet kızı var ve kızlarını çok güzel yetiştiriyor. kızlarıyla çok iyi anlaşıyorum. zaten benimle anlaşamayan çocuk gitsin bi kendisini sorgulasın öhm neyse. herhalde bilinçaltımda netlemek için hacer seçildi. devam. hamur işi bir şey yiyorum. bu arada oturduğumuz orta odadan bir sürü kapı açılıyor. hepsi başka bir odaya. odalardan birine bakıyorum biri uyuyor. meçhul biri. kapıyı kapatıyorum. sofraya dönüyorum. hamur işi bir şey yiyorum ama ne yediğim belli değil. mest olarak yiyorum yalnız. cacıkla yiyorum. hatta diyorum ki biraz daha cacık varsa ben daha fazla yerim. sabah namazından sonra anneme rüyamı anlatırken. yunan cacığı mı yiyorsun caacikaaa ahsjrkdldlahahah filan dedi. rüyamı anlatırken rüyamla dalga geçilmesinden hoşlanmam. neyse anamsın. bu arada bu rüyanın içinde hâlâ bi yandan üzgünüm. çünkü annemler tirabizon'da kaldı. ikinci rüyamda bunun hüznü var. çok içli bir insanım ya. napacağız benimle bilmiyorum.
sonra hacer'in kuzeni -bu kim lan, bu kızı hiç tanımıyorum ama alnındaki A4'te hacer'in kuzeni yazıyor- ayran yapmaya mutfağa gidiyor. ayran'ı kahve gibi yapıyor kişi sayısınca. bana da soruyor ister misin ayran diyor. olur bi bardaklık yoğurt da bana koy diyorum. sonra diyorum ki cacık varsa ben aslında cacıkla devam edeyim diyorum. var diyorlar. benim ayran iptal o zaman diyorum. kız mutfaktan onaylıyor kafa sallıyor. rüyam da burada bitiyor. üzüldünüz di mi. şak diye biter benim rüyalarım. biraz daha olsa biraz daha okurdunuz ama bitti işte. bi rüya tabircisi yok ki tabirleteyim müthiş rüyamı. hayrolsun. rüyayla amel olunmaz zaten de bi tabir güzel olurdu. hayrolsun. rüyayla amel olunmaz ama Allah hayra tebdil eylesin. amin.
5 notes · View notes