Tumgik
#stoa felsefesi
yorgunherakles · 1 month
Text
sana hiçbir şey yetmeyecek, sen de başkalarına yetmeyeceksin.
seneca - epistulae morales
17 notes · View notes
stoastili · 1 year
Text
Tumblr media
stoastili
3 notes · View notes
palermoo7 · 11 days
Text
Tumblr media
OKUMAK
Bir süre okumaktan (sistemli ve disiplinli ) uzak kalınca şimdilerde öyle özlemle okuyorum ki... her gün için hedef belirledim ve her konudan kitapları okuyorum. felsefede stoacıları, marksizmi. romanlardan suç ve cezayı, martin eden'ı, ayaşlı ve kiracıları. edebiyat dergilerinden ve hatta gündemi köşe yazılarını. eskiden de araştırdığım bir konuydu stoa felsefesi ama bu kadar yakından bakmamıştım olaya. farklı bir fikir veriyorlar kesinlikle. bu felsefeyi usta çırak şeklinde öğretmiş olmaları bizzat bu yolla filozof yetiştirmiş olmaları, bunu bir yaşam felsefesi olarak sistemli bir program gibi somutlaştırmış ve benimsemeye uygun hale getirmiş olmaları çok ilginç ve nitelikli geliyor bana.
sıkı bir şekilde okumalarıma devam edeceğim. okudukça hayattan keyif alıyor ve bizi üzen bizi değersiz hissettiren her ne varsa onların gerçek hakkettikleri aşağı dünyalara yolluyor sanki zihnimiz. bir ilaç gibi okumak yara nerdeyse orayı buluyor ve iyileştiriyor.
5 notes · View notes
yinedemeliha · 2 years
Note
Kitap önerir misiniz?
Şule Gürbüz “ Coşkuyla Ölmek “
Şule Gürbüz “Kambur “
Şule Gürbüz “ Öylemiy miş?”
Şule Gürbüz “ Kıyamet Emeklisi, I. Cilt “
Şule Gürbüz “ Zamanın Farkında “
Christa Wolf “Kassandra”
Oylum Yılmaz”Cadı”
Ursula K.Lequin”Lavinia”
Hannah Kent “Irmağın Cinleri”
Madeline Miller “Akhilleus’un Şarkısı”
Pat Barker “Kızların Suskunluğu”
Deniz Tarsus “ ayrıkotu “ “ İt Gözü”
Jorge Franco “ yara izleri “
Jerome Groopman “Umudun Anatomisi”
Renate salecl “ Kaygı Üzerine”
Donald Robertson “Rasyonel ve Bilişsel Psikoterapi Olarak Stoa Felsefesi”
Won-pyung Sohn “Badem”
Susan Sontag “ Bilincin Kapısını Aralamak”
Ahmet Hamdi Tanpınar “ Saatleri Ayarlama Enstitüsü”
Ahmet Hamdi Tanpınar “Huzur”
Pelin buzluk “deli bal”
Aysel Özakın “ Alnında Mavi Kuşlar”
Samiha ayverdi “ batmayan gün”
Peter Stamm “ Uzağın Ötesinde”
Peyami Safa “ Yalnınız”
16 notes · View notes
volta-volta · 1 year
Text
Stoacılık Nedir? Stoa Felsefesi; Fizik, Mantık ve Ahlakı Nasıl Bir Arada Ele Alır? - Evrim Ağacı
0 notes
felsefebilim · 3 years
Text
Prohairesis ve Dihairesis Kavramları
Tumblr media
Epiktetos, köle olarak doğup sonrasında kölelikten kurtulmuş bir filozoftur, kendi adı bilinmemekle beraber ona Epiktetos denmesinin bir nedeni vardır. Epiktetos, kelime olarak elde edilen, kazanılmış olan anlamına gelir... Yani Epiktetos, köleyken azat edilerek özgürlüğünü kendisi kazanmış ve bu adı hak etmiştir.
Köleyken bile felsefeyle ilgilenen ve Stoa Felsefesine ilgi duyan Epiktetos, stoacı anlayışa göre bir yaşan sürmüştür. O, düşüncelerinde -eski yaşamının da etkisiyle- kendi hayatlarımızın efendisi olmamız gerektiğini savunmuştur. Epiktetos’tan öğrencilerine kalan iki önemli kavram vardır. Bunlar prohairesis ve dihairesis’dir. Prohairesis, insanların diğer varlıklardan ayrılmasına sebep olan yetidir. İsteme, vazgeçme, hem fikir olma gibi eylem ve davranışları yapmamıza sebep olur. Prohairesis ışığında bu davranış ve eylemleri yapmamız ise dihairesis’dir. İyi ve kötü, prohairesis yetisinde bulunur. Yani burada halk dilinde bir tabirle; önemli olan niyettir de diyebiliriz, bu niyet bizim eylemlerimizin iyi veya kötü olmasına sebep olur. Buna dikkat etmiş ve Epiktetos’un bu iki kavramına göre yaşamış, iyiye yönelmiş olan kişiler, mutluluğa ulaşabilir.
55 notes · View notes
tp-kultur-sanat · 3 years
Link
Bu kitapta fragmanları yer alan ve Zenon'un yerine okulun başına geçen bir bilge daha var: Onun adı Kleanthes. Bu muhterem adam da bizim hemşerimiz sayılır. Çok güzel bir yöremiz olan Asos da doğmuştur. M.Ö 330-230 yıllarında yaşadığı söyleniyor yani neredeyse 100 yıl yaşamış gibi, yani yabancı sayılmaz, bizim topraklarımızın bilgesi yani.
Zenon okulunda demiş ki: "Var olan her şeyin ilk maddesi TÖZ dür" "ve tümüyle ebedidir" diye de devam etmiş. (Buradan Spinoza'ya da gidersiniz. Onuda bir başka kitapla anlatacağım nasipse).
Kartal Yolcu ___ Makalenin tümünü okumak için lütfen bağlantıyı tıklayın.
2 notes · View notes
felsefesitesi · 4 years
Text
DMY Felsefe yeni yazı gönderildi.
Yeni yazı paylaşıldı: https://www.dmy.info/aristo-mantigi-ve-organon/
Aristo Mantığı ve Organon
Aristoteles mantığı, klasik mantık, terim mantığı, kıyas mantığı(silojistik- tasım mantığı) olarak da bilinen geleneksel ve mantık(organon-araç) disiplininin ortaya çıktığı dönemdeki(MÖ. 4. yy) çeşididir. Stoa mantığının geç antikitedeki hakimiyetini saymazsak 19. yüzyıla kadar alandaki en hakim mantık çeşidi olmuştur. En etkili olduğu dönem ise Aristocu gelenekten beslenen İslam felsefesi ve dini metinleri temellendirmede bu disipline ihtiyaç duyan kilise teolojisinin etkisiyle Orta Çağ’dır. Aristoteles’ten beri. . . mantık tek bir adım ilerleyememiştir ve bu nedenle göründüğü kadarıyla kapalı ve tamamlanmış bir doktrindir. Immanuel Kant, Critique of Pure Reason, Bviii. 19.yy. Kant Aristoteles’in mantığa dair her şeyi keşfettiğini düşünür. Yeni Aristoculuk ve çağdaş
1 note · View note
felsefebulvari · 3 years
Text
Tumblr media
Stoa felsefesi ne anlama geliyor?
Stoacılar için insanın temel amacı mutluluktur. Mutluluğa ulaşmak içinse doğaya uygun yaşamak gerekir. Dolayısıyla doğaya uygun yaşamayı felsefi olarak benimsemişler ve dünya vatandaşlığını savunmuşlardır. "Mutluluk, dış koşullara bağlı olmamalıdır" önermesini dile getirmişlerdir.
1 note · View note
uncle53 · 4 years
Video
youtube
Stoa Felsefesi 3: Tufan Kıymaz
0 notes
semrasnl · 4 years
Link
Stoacılık, Stoa Felsefesi Nedir?
0 notes
yorgunherakles · 15 days
Text
öyleyse yenilmez olan kimdir? kendi mantıklı seçimleri dışındaki hiçbir şeyin üzmediği kişidir.
ryan holiday - stoacının günlüğü
13 notes · View notes
the-mustache-guy-la · 4 years
Text
Y.5. Einzelgänger Youtube Kanal Incelemesi
Tumblr media
Geçtiğimiz hafta itibariyle farkına vardığım bir durum da son dönemde izole bir hayat sürdüğüm oldu. Ve bu durumun yarattığı konfor alanını yıkmak için epeydir görüşemediğim insanları ama sosyal medya mecralarından, ama telefon mesajlarıyla, ya da yüz yüze buluşma imkanım varsa bir çay, kahve içmek bahanesiyle dürtüp görüşmek için kendimi zorladım. Çok da güzel oldu. Uzun süredir görüşemediğim epey bir insanla tekrar sohbetimizi tazeledik. Ve hatta ‘hasretle kucaklaştık!’.
Geçen hafta içerisinde de bir süredir görüşemediğim bir kaç arkadaşımla buluştum. Bunlardan birisi de eski dans partnerim oldu. Kendisiyle olan dostluğumuz farklı milletlerden olsak dahi oldukça kuvvetli temeller üzerine kurulu bir dostluk. Kendisiyle gündelik uğraşlar, hayat nasıl gidiyor, neler yapıyoruz, dans vs konuları konuşulurken, ben tabii ki yüz yüze sözlü iletişime geçtiğim hemen herkese yaptığım gibi yine, farkına varmadan, sazı elime alıp, susmak nedir bilmeden konuşmaya başlamışım. Ve dans ettiğim dönemde de genellikle ortamda Türkçe konuşan tek kişi olmamdan ötürü, İngilizceme yüklenmiş olduğum birkaç yılın sonrasında artık Türkçe’deki akıcılığım ve dominasyonumu İngilizce’de de yakalamaya başladım. Sohbetimizin belli bir noktasında benim muhabbetimi gözünüz kapalı dinleseniz, herhalde kırlarda, dağda, bayırda hoplayıp zıplayan bir ceylan gözünüzün önüne gelirdi. Çünkü o esnada bir konudan bir başka konuya atlıyordum sürekli, ama bu geçişler muhabbetin doğal akışında o kadar güzel ve zarif oluyordu ki bunu fark eden bilinçaltınız ister istemez duyumsadığınız olayı, ceylan metaforuyla somutlaştırmayı tercih ederdi diye tahmin ediyorum.
Bu atlayıp zıpladığım konulardan birisi de Kıbrıslı Zenon tarafından geliştirilen ‘'Stoacılık’’ felsefesi oldu. Benim de bir iki senedir hakkında okumalar yaptığım bu felsefe akımı özellikle Klasik Dönem de oldukça etkili oluyor Akdeniz Havzasındaki medeniyetlerde (Yunan, Roma, Kartaca gibi). Temelinde bütün evrenin bir olması ve bir harmoni ve denge içerisinde olma kabulu vardır stoacı görüşün. Evreni oluşturan her bir parçanın, maddenin doğası gereği yerine getirmesi gereken bir görevi vardır. Bu listeye insan da dahildir, insanın da doğası gereği yapması gereken bir takım şeyler vardır. Ve bu sebepledir ki Marcus Aurelius (Roma İmparatoru) ‘Meditasyonlar’ adlı kitabının 5. kısmında miskinlik yapan insanın, çalışmaktan kaçtığı için doğasına aykırı hareket ettiğini dile getirir. 
Stoacıların görüşüne göre (bu noktada Budist öğretilerle ve hatta Sufi geleneğiyle de örtüşüyor.) mutluluk şu anda olanları kabul etmek, ve kendimizi korku ve arzu gibi duygu ve durumlara kaptırmamakla mümkün olur. İnsanın doğası gereği yapması gereken şeyler var, sosyalleşmek, yemek yemek, su içmek, uyumak, üremek, çalışmak gibi. Bunlar aksamaya başlarsa sebep olduğu harmoni bozukluğu, mutsuzluk gibi durum ve duyguları tetikliyor. Buradan da stres bozukluğu, bunalım ve depresyon gibi sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Stoacı yaklaşım ise kendi hayatımız da dahil olmak üzere çevremizde olan biten olaylar sayısız parametreye ve koşula bağlı gerçekleşiyor diyor. Yani, aslında, bir olay, kişi veya durum üzerinde kontrolümüz varmış (bir şeyler yaparak değiştirebilmek, daha iyi ya da daha kötü yapmak) gibi görünmekle birlikte, o sürece etki eden parametreleri düşününce, bu durumlar üzerinde kontrol sahibi olunabilineceği fikri bir illüzyondan öteye geçemiyor. 
Mesela, karnınızın doyması sizin markete gidip bir şeyler almanıza bağlı, bu olay sizin para kazanmanıza bağlı olduğu gibi, aldığınız ürünleri üretenlerin bu ürünleri göndermeye devam etmesine de bağlı. Ama o ürünlerin üretilmesi de, farz-ı misal, yağan yağmur miktarına, topraktaki minerallere, arsada çalışan işçi sayısına, çok böcek olup olmamasına vs derken sizin bir öğün için karnınızı doyurabiliyor olmanız aslında harika bir ahenk içerisinde tıkır tıkır çalışan ve birbirinin ön koşulu olan bir sürü olay ve durumun doğru şekilde gerçekleşmesine bağlı. İşte hayatınızdaki attığınız her adımı, yaptığınız her işi ve içerisinde bulunduğunuz her durumu böyle düşünüp analiz etmeye kalkıştığınız taktirde içinden çıkılması zor ve hafzalanızı yorup sizi yıpratacak, pek de gerekli olmayan bir süreç yaşamış olursunuz. Stoacıların şu ‘‘an’’ ile barış içinde yaşamaktan kasıtları, gerçekleşen hemen her olay ve durumun onlarca parametreye bağlı olmasın ve kişinin bu parametrelerden sadece birkaçına etki edebilir olduğunun farkına varıp kabullenmesinin, bireysel mutluluğun bir gerekliliği olduğu oluyor. Bu farkındalık sistemin kendi ilerleyişinde olması gereken sonuca ulaşacağı ve bu süreçte bireyin yapabileceği en iyi şeyin kendi payına düşen işleri en iyi şekilde yapması ve diğer parametrelerin devreye girip sonuca gitmesini beklemesi oluyor. 
Yani bir okulu kazanmak istiyorsanız yıllarca çalışacaksınız, sınava girip elinizden gelenin en iyisini yapacaksınız. Bunları yapınca siz yapmanız gerekenleri tamamlamış oluyorsunuz. Onun sonrasında diğer katılanların performansları, sizin istediğiniz okulu bu sene kaç kişi tercih etmiş ve okul kaç kontenjan açmış gibi bir sürü sizin hiçbir şekilde etki edemeyeceğiniz başka parametre devreye giriyor. Geldiğimiz noktada bu yaklaşım kulağınıza çok kaderci gelmiş olabilir ama değil. Eğer ki, sizin hedefinizi çok fazla sayıda değişkene bağlı bir matematik denklemi olarak düşünürsek ve bu parametrelerin sadece bir tanesi sizin kontrolünüzde ise yapabileceğiniz en mantıklı şey kontrolünüzündeki parametreyi en işinize yarayacak değere yakın tutmaktır. Çünkü okulu tercih eden öğrenci sayısına, okulun kontenjanına veya okulu tercih eden diğer çocukların performanslarına bir etki etme şansınız yok. O zaman bu konularda stres yapmanın da kimseye bir faydası yok, kendinize olan zararı haricinde. 
İşte Stoacı akımın süzüp özüne ulaşsak geleceği nokta bu oluyor. Hayatın akışının bu şekilde olması aslında yaptığı işleri düzgün yapanların kafalarını rahat tutabilmelerini sağlıyor, çünkü gelecek olan sonucu olabilecek en olumlu şekilde etkilemiş olduklarının bilincinde oluyor bu insanlar. Bu hafta mercek altına aldığım ‘‘Einzelgänger’’ adlı kanalın ise üzerine içerik hazırladığı ana konu Stoacılık, stoa akımı, stoacı filozoflar ve modern psikoloji. 
Stoacı yaklaşımı sadece Antik Yunan ve Roma dönemi perspektiflerinden ele almıyor Einzelgänger, yeri geliyor Budizm, yeri geliyor Taoizm öğretileriyle kıyaslamalar yapıyor. Bunlara ek olarak, özellikle, son birkaç aydır videolarında 20. yy’ın önemli Psikiyatrist ve Psikanalistlerinden olan Carl Gustav Jung’un çalışmalarına ciddi anlamda başvuruyor. Ve Stoacılığın yaklaşımıyla modern psikolojinin yaklaşımlarını bir birleriyle ortak paydalarda toplamaya ve kıyaslamalara dönük içerikler hazırlıyor. 
Son dönemde benim de çok faydalandığım bir kanal olması sebebiyle Einzelgänger’ı ve yine çok faydalandığım bir felsefe akımı olduğu için de stoacılık akımını dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım bu yazımda. Psikoloji ve felsefe profesyonel uzmanlık alanımın oldukça dışında alanlar olmalarından ötürü çok cüretkar olmamaya ve konuyu daha yüzeysel ele almaya çalıştım (yanlış bilgi veya yönlendirme yapmamak adına.). Eğer ki, bu konu ilginizi çektiyse ve daha detaylı bilgi edinmek istiyorsanız ve İngilizceniz varsa Einzelgänger ve benzeri kanalları takibe almanızı tavsiye ederim. Sadece Türkçe’ye hakimseniz de her şey yolunda, o zaman da mümkünse sahaflardan Epiküros, Seneka ve Markus Aurelius’un kitaplarının eski baskılarını bulup okuyabilirsiniz. Yeni baskılarından bence uzak durulmasında fayda var, çünkü özellikle Stoacılık akımının bir felsefe akımı değilde, kişisel gelişim tekniği (ki kişisel gelişim net tanımı olmayan ve istismara çok açık bir kavram) olarak görülmeye başlanmasından kaynaklı kitapların yeni baskılarında da (İngilizceler dahil) metinlerin deforme edildiği veya tercümelerde gerekli hassasiyetlerin gösterilmediğinden çok sık bahsediliyor. Belli sitelerde farklı tercümelerden metnin aynı kısmı alınıp incelendiğinde, genellikle, yeni baskılarda tercüme yapılırken mananın korunması kaygısının pek de hakim olmadığı anlaşılabiliyor. 
Her neyse bu hafta ki yazım gerek akışı, gerekse muhtevası münasebetiyle biraz yoğun oldu. Ama umarım beğenmişsinizdir ve beslenmişsinizdir. Önümüz hafta bir başka yazıda görüşmek üzere,
Esenlikler ve keyif sizinle olsun.
tmg
0 notes
angelburns666 · 6 years
Note
Stoa felsefesi der ki: "Önemli olan etkilemek değil,etkilenmemektir." Bu felsefeye katılıyor musun
aslında bu felsefe hakkında bi bilgim yok ama anladığım kadarıyla katılıyorum diyebilirim
1 note · View note
guncelpdfindir-blog · 6 years
Text
Stoa Felsefesi
Stoa Felsefesi Stoa okulu, Batı düşünce dünyasının temelinde bulunan Antik Yunan kültününün belli başlı düşünce okullarından birini oluşturur. İ.Ö. 4. yüzyılda yaşayan ve Aristoteles’in çağdaşı olan ilk Stoa filozoflar, Attika yarımadasına dışardan gelmiş yabancılardı; belki de bu nedenle, farklılıları ortadan kaldırmadan ama aralarında belli bir ayrıcalık da gözetmeksizin tüm insanları kucaklamayı amaçlayan bir insancılık, Stoa felsefesinin başlıca temalarından birini oluşturmuştur. Stoa düşüncesi felsefeyi; mantık, fizik ve ahlak olarak üç genel başlıkla değerlendirip işler. Aristoteles’in tümellere ve mutlaklığa dayalı mantığının uzun yıllar boyunca egemen olduğu düşünce tarihinde, Stoa mantığının zaman ve olayalara dayalı koşullu önermeler üzerinde yapmış olduğu çalışmalar , özellikle 19. yüzyılla birlikte yeniden ele alınmış ve mantık çalışmalarının çeşitlenip gelişmesinde belirgin bir rol oynamıştır. Stoa düşüncesinin temel anlayışlarından birini oluşturan ”doğayla uyum içinde yaşamak”, doğa-insan ilişkilerinin çok yönlü bir biçimde değerlendirildiği günümüze bir çok bakımdan ışık tutacak niteliktedir. Dijon Üniversitesi profesörlerinden Jean Brun’nün hazırlamış olduğu bu çalışma, Stoa okulunun tarihçesini ve çeşitli dönemlerini belli başlı temsilcileriyle birlikte verirken, Stoa felsefesinin mantık, fizik ve ahlak öğretilerini de ayrıntılarıyla bize sunuyor. Kitapta ayrıca Stoa düşüncesine ilişkin kapsamlı bir kaynakça da yer alıyor.
Stoa Felsefesi
0 notes
felsefebilim · 3 years
Text
Stoacılarda Epistemoloji
Tumblr media
Stoacılar, empirist (deneyimsel) bir bilgi görüşüne sahiplerdir ve bilginin duyular, deneyimler aracılığıyla kazanılabileceğini savunurlar. Sezgiyle, anlık doğrudan kavrayış anlamına gelen katalepsis, bilgi anlayışlarının temelinde yer alır. Katalepsis, kelime olarak anlama, tam anlamıyla kavrama anlamına gelir.
Onlara göre, şeyler ruh üzerinden belirli izlenimler bırakır. Bu izlenimler, ruh tarafından kavranmalıdır. Bu kavranma da duyular ve deneyimler aracılığıyla olur. İzlenimlerin, ruh tarafından kavrayıcı bir onayı olmaksınız bilgiden söz edilemez.Yani izlenim, ruha tümüyle nüfuz etmiş olmalıdır. Bu bakış açısıyla Stoalılar, Atomculara yakın bir bilgi anlayışı teorisi sunmuşlardır.
36 notes · View notes