''Verdiğiniz mücadelenin içine değil, dışına bakarlar. Başına değil, sonuna yetişirler. Seferi değil, zaferi önemserler. Dağdaki yokuşu görmezler de tepeye göz dikerler. Bir tek Allah bilir düşe kalka çıktığınız yokuşları .."
Ben, Hasan, tartıcıbaşı Muhammet'in oğlu, ben, Giovanni Leone de Medici; bir berberin sünnet ettiği, bir papanın vaftiz ettiği ben. Şimdi Afrikalı diye anılıyorum ama Afrikalı değilim. Avrupalı da, Arabistanlı da değilim. Bana Granadalı, Faslı, Zeyyath da derler, ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan değilim. Ben yolların oğluyum.
Yavaş yavaş azaltıyorum gönül kuşağımda seni; bir kerede çok sevmek yanılgısına düşmüşken kalbim, artık azaltmak aşaması gıdım gıdım büyüyor içimde. Daha az merak ediyorum, daha az özlüyorum, daha az sevmeyi seviyorum seni. Çünkü sen, bu kadarsın; bu kadarla sınırlı kalansın, kalmalısın.
Yavaş yavaş çekiyorum sana bahşettiğim anlamları; sen ve diğerleri; aranızda sadece bin yalan fark var. Skor sende... Başkasına müsait bir yaşamın yirmi dört saate gömülen gerçeği olmuşsun; dürüstlüğün bile yalnızca ona soyunmuş. Bende kaç kilometre daha yürüyebilirsin bu aşkı?
Ağlamıyorum mesela. Kahkaha atabiliyorum; zaman, yine sensiz işliyor; bu kez, tamamen ebediyen... Sen benim, gönül yaramda asılı kalmış ve okunmamış dileğimdin. Kabul olmadın. Bir kez, sadece bir kez gözlerinde kendimi aşkla görmekti dileğim; okunmadın, kabul olmadın. Dualarım terk etti bu aşkı; ateist oldular sevdalara... Taptıkları umutların abdestini gökyüzüne doğru aldılar; teyemmüm cinayetinde 'Düz' bir gidişle imtihan edildi yok oluşun...
Bir kez, son nefesini verirken bendeki gerçek aşkta; sana, "Sevgilim" diyebilir miyim? Diyemem. Lal, ölümün kokusuyla kolonya olur, bayılırız ayrılıklara. Haydi, başkasının sevdiği; azalırken, nefesin asil bir vedayla kalır bende, yokluğunun bile hatıralarıyla...
Hoş öl, başkasının yâri; bu aşka yavaş ölümler yakışır.
Kilometrelerce sen biriktirmişim aklımda; aklım bende, kalbim o şehrin senli gülümseyişinde... Ver bana, kalbimi...