Tanrı saçlarından gülleri yaratmış. Kokusunu bahşetmiş köprücük kemiklerine. Cennetini dudaklarına vermiş. Cehennemi mutsuzluğundan yaratmış. Şefkatini ellerine vermiş. Cesaretini göğüs kafesinin en içine kalbine yerleştirmiş. Sevgisini her yaşına yaymış. Her yaşın ayrı bir durakmış, ben 16. durakta yakalamışım yaşamı. Kaçırdığım tüm duraklar için pişman, varacağım her durak için minnettar bir şekilde.
Roma'nın ünlü şairi Vergilius tarafından yazılan Aeneas Destanı, Roman tarihi açısından oldukça önemlidir. Bu destan, Roma şehrinin kuruluşunu ve aslında Romalıların kökenine değinir.
Bilindiği üzere Roma tanrıların çoğu Antik Yunan tanrılarıyla aynıdır, sadece birçoğunun ismi farklıdır. (Venüs - Afrodit, Athena - Minevra, Zeus - Iupiter gibi) Bu durum esinlenmekten ya da çalmaktan değil tam tersi Roma'nın kökeninin de Troya'ya dayanmasından kaynaklanır.
Aeneas Destanı'nın baş kahramanı Aeneas, Troyalı bir prensti. Harabeye dönen şehirden kaçarak Batı İtalya'da bulunan Latium'a ulaşır ve orada bir krallık kurar. Latinium Krallığı, Roma İmparatoruluğunun kurulduğu topraklarıdır ve imparatorluğun temellerini oluşturur, bu şehir imparatorluğa uzun süre başkentlik de yapmıştır.
Vergilius, Aeneas'ı tanıtırken onun annesinin tanrıça Venüs olduğunu söyler ve tanrıçanın Roma İmparatoru Augustus ile bir kan bağına sahip olduğunu da ekler. Destandaki bu detay da, Antik Yunan tanrılarının soy olarak Roma tanrıları da olduğununun göstergesidir.
Roma'nın kuruluşu ile ilgili bir diğer mit-destan ise ünlü Romalı tarihçi Livius'a aittir. Livius, miti de aslında Aeneas'a dayanır.
Antik Roma'nın aile tanrıçası olan Vesta adına ailelerin küçük kız çocuklarından seçilen ve adlarına Vesta Bakireleri denen bakirelerden Aeneas'ın soyundan gelen Rhea Silvia, savaş tanrısı Mars'ın (Yunan mitolojisinde Ares) tecavüzüne uğrar. Bu olay sonrasında ise ikiz oğulları olur. Anne, bir tecavüzün sonucu olan ikizleri, nehire bırakıp boğulmaya terk etmek zorunda kalır. Dişi bir kurt tarafından bulunup emzirilen ikizler Romulus ve Remus sonrasında bir çoban tarafından evlat edinilir. Büyüdüklerinde bir şehir kuracaklarının hayaliyle büyüyen çocuklar, bu şehre de Roma adını vereceklerini daha henüz küçükken karar vermiştir. Büyüdüklerinde ise kardeşlerden Romulus kurulan şehrin, Roma'nın ilk kralı olmuştur.
I
“Hepimiz tanrı kaldık, kimse mutluyum demesin.”
IV
“(Bir insan yaşanmamışlığı bulunca
Onu artık hiç kimse anlatamaz
Kalır sonsuz gücünün buyruğunda
Ve bütün kesinliklerin üstünde, yalnız
Dolaşır bir ateşböceği gibi kendi aydınlığında.)”
V
“Ve yaşam söylemekti bay yargıç
Bilip de söyleyemediklerimizi
Eski bir umut kadar eskidik. Ve eski
Yaralarımızı gösterelim size, çürüklerimizi
Koparılmış tırnaklarımızı bay yargıç
O soğuk karanlıklardan soğuk
Artakalan gözlerimizi
Ah öyle değil
Çünkü eski bir toplumbilimdi yargılanmak
Ve eski
Bir cehennemi uygulamaktı bizlere
Baş eğmez, ama yorgun bizlere.”
- Edip Cansever, Tragedyalar
(Sonrası Kalır I / Bütün Şiirleri)
- Görsel: Peter Mitchev
okumak istersen oku ama bu manyağın birinin parmağından döküldü
Bilmiyorum muhtemelen kafayı yedim hiç birşeyden zevk almıyorum .Ne güzel havadan ne lezzetli bir yemekten nede bir kitaptan kütüphanedeki kız yanıma geldi "insanları sevmiyormusun" dedi nasıl anlamıştıki bunu "yani bi bakıma öyle dedim ben ve diğer insanlar ikinisinide sevdiğimi söyleyemem " dedim nasıl anlamıştıki" anladım "dedi biraz sohbet ettik sonra yanımdan ayrıldı garipti insanları ve kendimizi sevmek zorundamıydık yada tanrıyı sevmek zorundamıyız şöyle düşünün sevgili dostlarım kilden bir figür yaptınız diyelim daha sonra bu kilin bir şekilde canlanmasını sağladınız kile ben "senin yaratıcınım bana ibadet et ,dediklerimi yap ve sana yol göstermesi için göndereceğim kile inan ve onun yolundan git onu sev " Ah evet evet işte herşey burada başlıyor ya bizim sevgli kilimiz var olmak istemediyse ya bizim sevgili kilimiz yaratıcısına ibadet etmek istemediyse bu bir seçenek olamazmı elbet olabilir ama neden cezalandırılsınki sırf istediğini yaptığı için yaptığı yanlışmıdır ?yoksa tanrı yanlış olduğunu söylediği içinmi tanrıya itaatsizlik etmesi yanlıştır ? Kil yaratıcısını sevmelimidir sevgili dostlarım bunu zorunlu kılan nedir ?
Platon, Timaeus adlı eserinde doğanın yartılış sürecine değinmiştir. Onun mitsel öğelerle iç içe geçmiş olan evrenbiliminde nedenler ve yaratıcı öğeler yer alır.
Kendi özgün devinimi olan Dünya, yaratıcı şeylerden üretilmiş olduğu için onların niteliklerini taşır...
Tanrı-Demiurge, dünyanın var oluş nedenidir. Fakat o yaratıcı değil, mimardır. (Demiurge, Yunanca’da zanaatkar anlamına gelir.) Çünkü Platon, dinamik bir varoluş sürecinden bahseder. Bu bağlamda da dünyanın yoktan var edilmediğini belirtir. Tanrı, sadece dünyanın üzerinden çeşitli etkinliklerde bulunmuştur, onu dizayn etmiştir, mimarıdır.
Platon’a göre iyilik Tanrı’dan gelir, Tanrı göksel bir yaratıcı olmamasına rağmen dünyadaki iyiliğin kaynağıdır. Kötülüğün sorumlusu ise Tanrı değildir. Kötülük, maddeseldir.
Tanrı, hırsı olmayan saf iyi olduğu için dünyayı kendinden ve diğer yaratıcı öğelerden örneklemiştir. Dinamik dünya durmadan değişen yapısını yaratıcı öğelerin olasılıklarına borçludur..
7.
Bu dünyada kalacak kadar bilge,
hayatı göze alacak kadar göçebe,
bir incinin peşinde ve derin
kaybolacak kadar kendi içinde,
ve suyla ilgili küçük bir imada
bile akıp gidecek kadar yoğun...
İnsan, ustası değilse nedir
yitirdiği her şeye önceden
veda edebilmenin?
Fakat Tanrım galiba
bize bizden de önce
sen veda ettin!
- Haydar Ergülen, Tanrı'ya Mektup
(Hafız ile Semender)
Korku insanların tanrılara, şeytanlara ve kötü ruhlara tapmalarını sağlar.
Korkuyu dinin içine yerleştiren sömürgeciler ise insanları korkutarak kendilerine hizmet etmelerini sağlarlar.
Tüm sömürgeciler aynı zamanda korku üreten şirk ve ruhban sınıfıdır.
Şirk ve ruhban sınıfı sayesinde din korkunun kılıfı yapılmıştır.
Oysa din sevgi ve özgürlüğün kılıfıdır.
Yaratan yarattığına sevgisini, şefkatini ve merhametini yaşarken neden esirgesin?
Esirgeyecek ise neden yarattı?
Yaratan insanları us ve duyunç donanımı ile yaratmış iyi ve kötüyü seçmekte serbest bırakmıştır.
Us ve duyuncunu kullanmayan her insan yaşamın içinde cezasını zaten çekmektedir.
Dinleri niyetlerine uygun kullananlara göre öteki dünya da cehennem ve cennet bu dünya da başka bir amaç için kullanılan bir cezanın cezasıdır.
Dini niyetine alet edenler bu sebeple insanlara zulüm etmektedir.
Bunun cezasını çekenler öteki dünyada cehennem korkusu ile aldatılmış olmaları kendi akılsız ve duyunç dışı tutumlarıdır.
İnsan cehennemini seçimleri ile yaşamın içinde kendi üretir.
Sayısızca ırk ve dil yaratan tanrıyı tek dil bilen bir tanrı haline getirmek yaratana karşı şirk koşmak tanrıyı diğer dilleri bilmiyor diye aşağılamak demek değil midir?