Mavi soğuk, sakin durgunluğunda içindeki huzuru korumaya çalışıyor. Turuncu emin adımlarla gökyüzü telaşında hızlıca ilerliyor. O muhteşem an geliyor. Kısa ve güzel bir gün batımında buluşuyorlar.
Sığındığım evimsin sen benim. Ne zaman yorsa beni şu yaşama telaşı, ne zaman korkutsa yaşam koşup sana sığınırım. Bilirim sımsıkı sararsın beni. Geçer tüm bu telaş ve korkular. İnsan insanda dinlenebilirmiş, bir insan diğer bir insana ev olabilirmiş seninle öğrendim.
Umut etmek önemli, içimizdeki o güzellikleri muhafaza edebilmek. Yaşayabilmek önemli, korkusuzca ve inatla. Tırnaklarını geçire geçire sımsıkıya tutunmak hayata. Vicdanı özgürleştirmek, yeşertmek beslemek ve büyütmek önemli, telaşla yürürken karanlık bir sokakta yavru bir kedinin sesine doğru koşabilmek önemli. Tam bitti dediğin anda düştüğün yerden onca yaraya rağmen kalkabilmek önemli. Törpülememek önemli, her duyguyu dibine kadar yaşamak dolu dolu sevmek, hıçkıra hıçkıra ağlamak, bağıra çağıra kızmak önemli. Yitip gidenlerin arkasından özlem duymak önemli, özlemi içinde taşıyabilmek o özleme rağmen devam edebilmek yoluna. İçinde var olmuş olan seni her karışına kadar bilmek, her zerresine kadar yaşayabilmek önemli.
‘‘ Kaçmak, uzaklaşmak istiyorum. Öyle mânâsız, öyle gürültülü, öyle telaşlı bir hayat ki bu!’’ ‘’… oradan oraya koşuşmadır gidiyor. Durup dinlenme yok… Nasıl olur da hayatımdan memnun olabilirim? İnanmazsınız, düşünmeye bile vakit yok.’’
Balkonda rüzgâr ile köşe kapmaca, yıldızlarla elim sende oynadık. O kadar çok koştuk ki güneşi de sobeledik. Bak yine sabahı ettik. Güneşler içimize doğsun diye hep bir telaş. Artık biraz sakinleş be sevgili kendim. Bi sakinleş.