Tumgik
#unuttuklarımız
hhtcshnn · 7 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
8ekizinci-harika54 · 9 months
Text
Ekmek parası ve soğan ve unuttuklarımız ve unutacaklarımız ve....
☁️
Gunaydin mutlu sabahlar 🐞
152 notes · View notes
bedrierdem · 6 months
Text
Unutkan olduk vesselam!
Örneğin,;
Beş şeyi sevdik lakin, beş önemli şeyi de unuttuk gitti.!
Bu fani dünyayı sevdik, ama, Ahireti unuttuk.!
Malı, mülkü, maddiyatı sevdik sevmesine de, hesabını unuttuk.!
Leyla’yı severken de, Mevla’yı unuttuk.!
Günahlara öyle bir alıştık ki, tövbe etmeyi unuttuk.!
Saraylara, köşklere, lükse heveslendik ama, bu fani dünyada misafir olduğumuzu da unuttuk gitti.!
Sevdiklerimiz pek çok ama, unuttuklarımız da bir hayli fazla.
Tumblr media
32 notes · View notes
"Asıl sorun büyümek değil ki, büyürken unuttuklarımız"
~Küçük Prens~
112 notes · View notes
bohemkokusu · 1 month
Text
"Unuttuklarımız: nereye giderler acaba, nerededirler? —Öyle, unutulmuşlardır diye, toptan, hepten, çekip gitmiş midirler?
Hayır, tabii ki, izleri bizdedir, kalır bizde; kalırlar bizde, hiçbir yere gitmezler, gitmiş değillerdir:-
Unuttuklarımız, unutulmazlar zaten...."
13 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
GünAydınlar..
Ne çok unutkanlıklarımız var
Ne çok unuttuklarımız
Güne mutluluk güzellik dilemeden uyandıklarımız
Günaydını esirgediğimiz sabahlarımız
Yanından geçerken yüzünü unuttuğumuz merhabalarımız
Gülümsemek sevgiyle dokunmak sıcacık bir aydınlıkken
Ne çok birbirimize armağan ettiğimiz karanlıklarımız var
Ne çok insan olmaya ihtiyacımız...
Murat Bozoğlu
9 notes · View notes
kupnotlar · 6 months
Text
Kaç vagona sığar unuttuklarımız, söylesene, kaç peron sürer bizim yalnızlığımız?
Caner Yaman
4 notes · View notes
Text
"Asıl sorun büyümek değil ki, büyürken unuttuklarımız"
~Küçük Prens 🤴
2 notes · View notes
0uranustenkacmam · 1 year
Text
"Asıl sorun büyümek değil ki büyürken unuttuklarımız."
4 notes · View notes
ramazanserdar · 2 years
Text
Tumblr media
SUSURLUK BİR KİTAP OLSAYDI…
Mahir Ünsal Eriş, “Olduğu Kadar Güzeldik” isimli kitabında “Erdek bir kitap olsaydı bu çay bahçeleri ilk cümlesi olurdu onun” diye yazar. Ben de bu cümleyi ödünç alarak “Susurluk bir kitap olsaydı ‘ayran ve tost’ ilk cümlesi olurdu onun” diyorum.
Ayran-tost eşliğinde dinlenme tesislerinde yoldan geçen arabaları izlerken, Yalı Gazozunun, Dereköy Maden Suyunun hikayesini öğrenirdik.
Susurluk Postası, Susurluk’ta Halkın Sesi, Susurluk, Olay, Güneş, 24 Haziran, Doğan Gün, 5 Eylül, Kardeş; H.Şadi Kural’dan, Ahmet Kınay’a, Ahmet Parlakoğu’ndan Tahsin Ayyıldız’a günümüze kadar gelen tüm yerel gazetelerimiz haberleriyle, yazarlarıyla, kurucularıyla hepsi ayrı bir bölüm olurdu…
Bu şehre hizmete etmiş milletvekilleri, belediye başkanları sayfalarca yazılırken, 35 yıl Yeni Mahalle Muhtarlığı yapan ��brahim Turan’a da mutlaka yer verilirdi.
Hayatımıza iz bırakan öğretmenlerimiz anlatılırdı.
Bir şekilde hayatımızın hep içinde olan, kimileri mahallemizin, kimileri şehrimizin ekonomik önderleri; Tunalıları, Altunbaşları, Güneşleri, Sözerileri, Tatlıoğullarını, Yörükleri, Göçerleri, Seyfelileri okurduk.
Bu şehrin damakta iz bırakan lezzet ustaları; Aşçı Hilmi, Köfteci Fikri, Tatlıcı Ali yer alırdı sayfalarında…
Bir zamanlar park bekçisi Ahmet Güvendi’nin gözü gibi baktığı parkta oturup çay içtiğimiz ahşap masalar, sandalyeler kitabın bir sayfasını oluştururdu…
“Odunu Çataldağ’dan, unu Tunalı’dan, suyu Çaylak’tan…” diyerek kendine özgü manileriyle simit satan Hüseyin Dede, kitabın bir paragrafında mutlaka yer alırdı…
Çaylak demişken, orada Hıdırellezlerin kalabalık ama samimi pikniklerini okurduk.
Keçi Bayırındaki toplanma yerlerine giden keçilerin boynundaki çanların çıkardığı sesler tarif edilirdi ilerleyen sayfalarda…
Bir zamanlar sayıları yüz altmışı bulan at arabacılarımızın hazin sonlarını okurduk diğer satırlarda…. (Sahi şimdi kaç atlı arabacımız kaldı; dört mü, beş mi, yoksa daha mı az?)
Zevk Sinemasında, Şeker-İş’de, yazlık Meramses’de izlenen filmlerin ahşap panolarda asılı afişleri yer alırdı bir başka sayfada…
Şeker Fabrikasından Susurluk’un üstüne yayılan pancar küspesinin kokusu tarif edilirken, fabrikanın kuruluş hikayesi de Nuri Eroğlu olmadan yazılmazdı.
Katrancı Mehmet Pehlivanı, binlerce sporcu yetiştiren Adnan Büyükdemirel’i, Fehim Dikmen’i okurduk bir bölümde.
Yüzme havuzları yerine Kocadere’de yüzmeyi öğrenen, söğüt ağacından sipsi, mürver ağacından patlangaç, telden çeşit çeşit arabalar yapıp kendi yaptığı bu oyuncaklarla sokaklarda oynayan çocukları okurken;
Her yaz tatilinde kaymaklı veya pandispanya tezgahını saatlerce başının üzerinde taşıyıp, karpuz pazarında karpuz indirip, boyunlarına astığı beyaz sandıklar içinde -Roma sütten dondurma- diye sokaklarda sessizce bağırıp satarak harçlıklarını çıkarttıklarını öğrenirdik bir de…
Bir sayfa çevirirdik; tabelacılığın eskiden nasıl bir marifet olduğunu, nasıl yapıldığını, şimdikilerin her şeyi bilgisayardan çıkarıp hazırladığına bakıp Tabelacı Hafız Zekeriya Abinin hikayesini okurken ustalığına şapka çıkarırdık.
Agop Çeşmesinin, İstasyon binasının, Atatürk Heykelinin, Harp Hastanesinin, Demirkapı’daki Atatürk’ün kaldığı Taş Konağın tarihini okurduk.
Ayakkabıcılar Çarşısında, ayağınızın kalemle ölçüsünü alarak en âlâ deri ve köseleden yapılan ayakkabıları haftasına teslim eden ayakkabıcılarımız yer alırdı bir de…
Bakkal Salih Nogayların, Mehmet Tuncerlerin, Halim Kaptanların, Mehmet Özdellerin, Ahmet Çakarların, Şekerci Necdet Atayların, Terzi Bahattin Denizlerin yerini şimdilerde AVM’lerin aldığı yazılırdı…
Düğünlerimizin, kurtuluş şenliklerimizin olmazsa olmazları müzisyenlerimiz İpteşlerin, Göçmenlerin, Çalkanların klarnet seslerinin coşkusu anlatılırdı sayfalarında…
Selahattin Altınbaş’ın şarkılarına, Sabri Altınel’in şiirlerine yer verilirdi…
Susurluk bir kitap olsaydı…
Sadece anılarımız, hatırladıklarımız değil, unuttuklarımız da yer alırdı her bir sayfasında…
Ve son cümlesi; -Bu şehri çok sevin- olurdu…
Ramazan S.TOPRAKTEPE
2 notes · View notes
kimsinsenn · 1 month
Text
Çıkmaz oldukları için girmediğimiz sokaklar, adını bilmediğimiz şarkılar, üstüne gitmediğimiz korkularımız, yarın yaparım deyip te yapmadığımız işler, tutulmayan sözler, yarım bırakılan kitaplar, keşfetmediğimiz dil ve kültürler, yapıcağım deyip unuttuklarımız ve bir türlü unutamayacağımız hatta hatırladığımızda içimizi ısıtan o anları bal gibi de unutmamız gibi bissürü şey. Niye hep yarım kalıyor? Onların gizemi mi bu? yoksa biz onların olmamasını mı engelliyoruz?
Galiba hepsi biz onları saklandıkları o andan çıkartana kadar orada kalmaya devam edecekler. Andre Gide' ın diliyle; Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyince insan, okyanus keşfedemez.
0 notes
voeuvldhuteirs · 1 year
Text
eskimiştim eskilitdim-
antikanın değersiziydim onların gözünde-
unutmayın eskimiş bir mevsim çoğu için yaşamaya değmez-
veya daha doğrusu unuttuklarımız yaşatıyordu bizden geride kalanı-
bir güneş doğmakta batarken yaşam izleri-
anım sızlıyordu yanım kırılmıştı-
anlamaktan öte anlaşılacak yaşatıyordu kendini-
ve ben ruhumu yitirirken kaçak bir durumda-
ruhuma kattığın anlamı anlamak mıydı cennetin kayıp hislerine kavuşmak-
_
0 notes
nildasiirayinleri · 1 year
Text
DÜŞ KRALLIĞI
Bazı bildiklerimiz
Bazı gördüklerimiz
Bazen unuttuklarımız
Bazı insanlar, derman
Bir kalp ki, ruhu inci
Ruhu çiçekli
Ruhu, içimin aynası
İmkansızın ötesinde
Düş krallığı,
Gözü şah, sözü öz.
Nicedir bilemedim
Bazı hayatlar yalnız
Yalnız kurt, ormanın derinliğinde
Yolu hep ışık
Karanlığın içindeki güç
Gücündeki şiir taneleri
Bir şarkının ezgileri, esareti.
Mor bir serzeniş benimki
Ve ellerinde mor sümbüller
Damla damla süzülür toprağıma
Tohum olur açar bahçemde.
NİLDA ERZİN
1 note · View note
efsunar · 1 year
Text
Yaşlandıkça değerlenen, fakat hâlâ yeteri kadar kıymet görmeyen tuhaf gecelerimiz var bizim. Zaman geçtikçe çürüyen özlemlerimiz.
Korumak için sakladığımız, bir köşede unutulmaya yüz tutmuş hasretimiz…
Yaşlandığımız için değil, geberiyor ruhumuz, sırf unuttuklarımız için…
Tamamen unutana kadar yaşayacağız,
Unutamadıklarımız kadar insanız…
1 note · View note
aynodndr · 1 year
Text
Ne çok unutkanlıklarımız var
Ne çok unuttuklarımız
Güne mutluluk güzellik dilemeden uyandıklarımız
Günaydını esirgediğimiz sabahlarımız
Yanından geçerken yüzünü unuttuğumuz merhabalarımız
Gülümsemek sevgiyle dokunmak sıcacık bir aydınlıkken
Ne çok birbirimize armağan ettiğimiz karanlıklarımız var
Ne çok insan olmaya ihtiyacımız...
Murat Bozoğlu
5 notes · View notes
yinedemeliha · 2 years
Text
Tumblr media
”Hatırlanan anılar kadar unutulanlar da şekillendirir hikayemizi. Bir resmî resim yapan renkler kadar tuvaldeki boşluklardır. Hatırlamadıklarımız, elediklerimiz, bastırdıklarımız manzaraya şeklini verir. Hikayemizin iyileştirici bir versiyonunu unutmanın ve hatırlamanın yeniden dengelenmesi ile yazabiliriz. Bizi etkileyen olaylardan çok anılarımızdır. Anılarımız ise bizim bugün yeniden ve yeniden çizdiğimiz desenlerdir. Geçmiş, olup bitmiştir. Olaylar değişmez, zaman geri alınmaz. Ancak zihindeki geçmiş değiştirilebilir. Psikoterapi, belleğin yeniden dokunduğu bir tezgahtır. Geçmişi yeniden örmek,örülmüşleri çözmek, iplerin ucunu başka yerlere bağlamak mümkündür. İnsan anıları tarafından yaratılmış bir bilinç değil, anılarını yaratan olarak kendi gerçekliğini yeniden inşa edebilir.”
34 notes · View notes