Bugün cuma öncesi yaptığım paylaşımda müslümanların ticari ahlâkına gönderme yapmıştım, ne tesadüfdür ki bugün cuma hutbesinde hoca efendi ticaret de dürüstlük, ticaret de merhametli olmak, helal kazanç üzerine güzel nutuk attı! Kimler dinledi, kaç kişi kaç gün uyacak bu nasihatlere göreceğiz! o zaman hadi hayırlı akşamlar😊
İntihardan bir önceki gün "Artık sabahı da kaplıyor acı." diye kısa bir not düşen Pavese 27 Mayıs'ta günlüğüne şunları yazar: Güçsüzlüğüm ve hiçbir şeye bağlanamayışım yüzünden bir girdabın içinde girdim; güçsüzlüğümü seyrediyor, onu iliklerimde hissediyorum, beni ezen bu sorumluluğu yüklenemiyorum. Bunun tek çözümü var: İntihar
Edebi kariyerinin doruğunda olmasına rağmen özel hayatı karışıktı Pavese'nin. Sonu olmayan aşk ilişkileri onu bunaltmıştı. Torino'daki otel odasında bütün özel kağıtlarını yok edip 21 adet uyku hapını alarak intihar etti.
Pavese'nin eserlerini incelediğimizde kendi ölümünü bize sindire sindire haber verdiğini anlayabiliyorduk. Pavese içinde bulunduğu buhranı şu satırlarla anlatır:
Bir şey sona ermek üzere. Oturmuş sigaranı tüttürürken içini kemiren, seni tedirgin eden bir şey olduğunu seziyorsun. Gündelik hayatın dertleri mi seni korkutan? Hayır. Seni korkutan içindeki boşluk. Ben hiçbir zaman dünyayı umursamadan hayatın tadını çıkarabilen rahat bir insan olmadım. Şu dünyada henüz değerini kaybetmeyen çok az şeye karşı anlayışsız duyarsız ve duygusuz olan insanların bulunması beni neredeyse çıldırtacaktı. Bundan böyle kendi içimde bir çıkış noktası aramanın boşuna olacağı duygusuydu bu karmaşık duruma ilk tepkim. Birtakım şeylerden düzenli ve inançlı olarak vazgeçen insan, hayatını işte bu vazgeçtiği şeyler üzerine kurar. Gözü yalnız bunları görür. Yaşadığım farkındalık şuydu; İntiharı düşünen bir insan için en kötü şey kendisini öldürmesi değil, bunu düşünüp yapmasıdır. İntihar düşüncesi bir alışkanlık haline gelince ortaya çıkan manevi çöküntü kadar aşağılık bir şey yoktur. Sorumluluk, vicdan, irade gelişigüzel yüzüp durur bu ölü denizde, sulara gömülse bile rastgele bir akıntıyla yeniden ortaya çıkar. Acının düzenli vuruşları başladı işte yine. Her akşam hava kararırken yüreğim gece oluncaya kadar sıkışıyor. Acının çirkinleştiğini, alıklaştırdığını, ezdiğini fark ediyorum. Bir zamanlar dünyayı duymamı, yoklamamı, ona yaklaşmasını sağlayan her duyum sanki kökünden kesilip kangrenlenmiş gibi...
Ve son olarak şunu yazar Pavese: Bir insanı küçük düşürmenin en korkunç yolu, onun acı çektiğine inanmamaktır.
ahlaki değerlerin kaynağı sadece insanın kendi aklıdır. bu yüzden birçok farklı figür ahlak yasası vardır. iki insanın belirli bir süre içinde tanışıp vakit geçirmesi ve ayrılması ahlaksızlık değildir. ahlaksızlık iki insan arasındaki cinsel olaylar hiç değildir. bu metin "naptın götürdün mü kızı"diyen bir dağ ayısına yazıldı. kendileri kutsal atfettikleri kitapların kendi hayatlarına çizdiği çizgiler ile yaşayıp insanları da hep bu çizgilerin arasına çekmek isterler. fırsatını bulduklarında ise kutsallarını kenara koyup eleştirdiklerini ve fazlasını yaparlar. fiilleri nesnel olarak ahlaksızlıktır hatta bu fiillere karşı argüman belirtip daha sonra bununla yaşamak büyük ikiyüzlülüktür. bu tür insanlar evrensel olan ahlak yasasına göre kötüdür, bir insanı nesneleştirecek kadar vicdansızlardır, davranışları etik değildir, kendi tanrılarına karşı tutumları kabul etmeseler de şirktir bu da onları inançsız yapar ve son olarak gerçek bilgiye ulaşma çabasında bulunmadıklarından cahillerdir. kısaca temel ilkelerine aykırı olduklarından dolayı bu insanlar ahlaksızdır. ben ise, kant'a göre ahlakın kaynağının insan aklı ve insan olduğuna katılıyorum ve bu kişilerin ahlaksız olduğundan dolayı insan dahi olmadığı çıkarımını yapıyorum. siz de mümkünse bu tip kişileri hayatınızdan çıkarın..