Allah'ım bize öyle bir inkılâp ver ki artık mazlumlar mazlum değil muzaffer olsun. Allah'ım bize öyle bir diriliş nasib et ki Fatihler mezarlarında alkış tutsun. Allah'ım İslam dünyasını ayağa kaldır. Allah'ım kör gözlerimize basiret ver. Allah'ım yarım yüzyıllık uykumuzdan uyandır.
Zilletten yorulduk, maskenetten düçar-ı gam olduk. Biz bu olmamalıyız. Biz bu olmamalıyız. Bizi sen kaldır. Kaldır. Bu son olsun. Bu zulümler artık son olsun...
Hala seni sevdiğini ve konuşmak istediğini bildiğin halde artık bunların bi öneminin olmadığını fark etmek çok koyuyor mesela gitmemesi için çabaladığın uğraştığım birinin arkasında bıraktığı enkazı görmezden gelip daha da kötü olacağını bile bile daha da çok üstüne gelişi çok koyuyor bile bile evim dediğiniz yeri ateşe verip küllerini dahi bırakmayana kadar yaktığını görmek çok koyuyor mesela
Diyarbakır'dan dün gece gelen arkadaşım her arayana 'burası serin' diyo delircem😅 ben nefes alamıyorum. Bu sıcakta dışarda çalışmak zorunda olanlara sen yardım et Allah'ım 🤲🏻
araya gün koyayım gitmeyeyim diyordum ama yine havuza mi gitsem?🥲 hayır esmiyo mu desen esiyo ama sıcak esiyo 🤦🏻♀️ böyle olunca hep aklıma şey geliyo 😔 sen yakma Allah'ım amin 🤲🏻
Gelme diyecektim, geldin. İyi ettin geldiğine .Neredeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et.Tutuşabiliriz, işte ilk ateş gözlerine düştü sonra dudaklarına ,saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl...
Gelme diyecektim, geldim. İyi ettin geldiğine. Nerdeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz, işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl. Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz. Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yine de memnunum. İyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi. Ellerini ver, ellerini. Öpüşmeye susadım. Tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni. Titreme, yanıyorsun.
Yavaş yavaş herkesi kaybettim sanki aslında öyle de değil sanki.. Beraber yaptığımız bir çok şey vardı beraber yürüdüğümüz yollar, mesella yemek yerken kaşığı nasıl tutuyor, çayı şekerli mi şekersiz mi içiyor höpürdeterek içiyor bazıları mesela. Hangi kitapları daha çok seviyorlar, kitap okurken onları izlemeyi bile özledim. Kitapları nasıl tutarak okuduklarını da mesela, beraber bir şeylere gülüyor, üzülüyor, dert yanıyoruz, uzun uzun sohbetler bazen de yarım kalıyor sonraya kalıyor evet sonra da devam ediyoruz kalınan yerde. Her şey onlarla yan yanayken ne kadar da güzeldi! Ama sonra yollarımız ayrıldı her biriyle dağıldık her biri bir yerde ve öyle çok özledim ki onlarla temas etmek bir şeylere, en çok da gülüşlerimizin temas etmesini. Hâlâ konuşurum bir çoğu ile ama artık Nasılsından öteye gitmiyoruz. Hâtâ çok geç dönüyor oldum soramaz oldum da bu onları hiçbir zaman bendeki yerini değiştirmedi ama sanırım ben göremediğim temas edemediğim bir çok şeyi de kaybettim..
gelme diyecektim, geldin. iyi ettin geldiğine. neredeyiz? bir şehir yanıyor, dikkat et. tutuşabiliriz. işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl. yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz. aranmakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. yine de memnunum. iyi ettin geldiğine. taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi. ellerini ver, ellerini. öpüşmeye susadım. tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni. titreme, yanıyorsun. koluma yat, sağ erkek koluma, güçlü erkek koluma. dağılsın saçların, bırak. nasıl olsa onları da öpeceğim tutam tutam. kulak memelerini, gür kaşlarını, dudaklarını da öpeceğim. dolgun dudaklarını seven, gözlerini, artık yaşamıyoruz. belki de yaşamak bu, bizim bilmediğimiz. öyleyse yeni yeni başlıyoruz yaşamalara, derin nefes almalara, o ölümsüz olmalara. bir ekşi elma ısırıyordum, dişlerim kamaşıyordu omuz başlarını gördükçe ve biraz sen oluyordum sevdikçe, sevildikçe. "ışığı söndür." diyordun, inadına yakıyordum. yalvarıyordun, çıldırıyordum. hiç ağlamadın. ağlasan ne değişecekti? ama ağlamadın işte yükseldin, yüceleştin. tanrılaştın bir yerde. öyle güzeldin anlatılmaz. alnımdan ter boşanıyordu, saçlarım yapış yapış olmuştu. yüz merdiven inip yüz merdiven çıkıyordum bir dakikada. derin bir kuyudan su çekiyordum. bir mağara ağzından sana sesleniyordum. karanlıklar içinde birbirimizi aydınlatıyorduk. sağır bir zamandı yaşadığımız. sağır ve merhametsiz. kör bir geceydi yumruklayan kapıyı, kör ve dilsiz...