Tumgik
#yangınlar
jupiterliyazar · 7 months
Text
Bu yangınlar etrafımı sarıyor
Biliyor musun
Yine de ben güçsüzlüğümü haykırmak istemiyorum
Tren istasyonlarında seferlerin gidişinde kalıyor aklım
Ben gidemiyorum
Ne istasyona ne de uzaklara
Cam kırıkları doluyor göğsüme
Kalbimin üstünde ağırlıklar taşıyorum
Gecenin acılı soluklarında nefessiz kalıyorum
Bir gökyüzü emanet bana
Korumak için
Yeniden ve yeniden doğuyorum
M.
27 notes · View notes
izahtanvareste · 3 months
Text
Kuş kaçışıyla kaç satırım ben
Bu
Uzağın
Yangınında
Sonundayım yine hep senin
Yine hepsinin sonunda
Gidiş yoluna verilmeyen notun
Kırılışıyım dönüş yolunda
Kaç harf kaldı gülsüz şiirim ben
Bu
Yangının
Uzağında
Şunun şurasında
kaç yarım
Bu yangının
Tam ortasında
Mirza Şâmil.
17Ocak’24
3 notes · View notes
gokyuzununelif · 8 months
Text
Susmak gerekir bazen içinde fırtınalar kopsada , yangınlar alev alev kalbinin her tarafını sarsada konuşmak fayda etmez susmak en güzel cevaptır her zaman
4 notes · View notes
seslimeram · 9 months
Text
Karanlığın Sahiciliği...
Tumblr media
Kurgu değil sahici ve sahiden bir dönüşüm ile hayatın zifiri karanlık kılınmasına devam olunuyor. Bedene yönelik doğrudan siyasi pratiklerle, yaşama eylemini daraltan, enikonu kuşatan ve sınırlayan bir tahakküm halinin ortasında ülke günden güne zifiri karanlık açık bir yıkıcılığın esiri kılınıyor her an. Yirmi bir yılı aşkın iktidar pratiğinin kazanılmış tüm o kazanıldığı bildirilen seçimlerin sonrasında o zifiri karanlığın biraz daha derinlerine doğru ilerlendiği meydana çıkar. Her eylem, her hamlede bir kere daha belirginleştirilmiş bir katran karanlığının yolunda yürünür. Gelmiş ve geçmiş ile bugünden yarını bütünleme birleştirme iddiasında olunurken tahakkümden medet uman aklın var ettiği her şey bütün o katran karasının sınırlarını da örnekler. Baş efendi ve beraberindeki zümrenin var ettiği, kurumsallaştırdığı cerahat bütünüyle yaşam eyleminin kökünün kazılması bildirilir. Biat, itaat edenlerden menkul salt soluk alıp verirken bir başına özgür olunan, böyle bir hürriyet bahsinin yanında köleliğin zaruri, mecburi bir istikamet kılındığı yerde karanlık zaten her yerdedir.
Tümden, bütünleşik bir yönelim sağlama alınır. Dediğim dedik çaldığım düdük denilip de bir yandan savuşturulan haklar, eşitlik ve adaleti katlederken öte yandan gündelik yaşamı belirgin bir biçimde sınırlandırmak yolunda yürünür. Bin dokuz yüz seksen dört yazınsal metninde ortaya çıkan imgelemler, bütünüyle yeni diye atfedilmiş olan ülkenin şimdisinin ayrışmaz ögesi kılınır. Orwell’in ileri görüşlülüğü değil aynı zamanda daha sonraları hep bir biçimde sökün eden akımların kökünde yer edinen, tehdit, tahakküm ve yalanlardan bir halde medet umarak yönlendirilen geniş kitlelerin tahayyülü bugünün ülkesinde kesin bir hakikat kılınır. Duraksamak nedir bilinmeden imal edilmiş olagelen tehdit döngüsünü tamamlayan, bütünlüklü bir denetim mekanizmasının insafına terk edilmiş olagelen hayat imgesini bildiren bir yerdir artık yeni nam ülke. Kapkaranlık bir döngünün ortasında tüm o yeniden yapılandırılan devletli mekanizmalarıyla birlikte ucube bir sarmalın imalinde en olmadık eşikler güncellenir. Düşünmenin engellendiği, eyleme geçip itiraz etme hakkı ve hududunun çoktan sınırlandırıldığı bir zeminde mutlak biat, tam teşekküllü itaat etme hali dışındaki seçenekler mahvedilir. Yeni yüzyılın bütün ol şahlanış nam tezahüratlarla bodoslamadan sureti hakikat kıldığı şey cerahatli bir istimlak halidir. Kurgu değil de sahi ama sahici bir dönüşümle katran karanlığında ilerleyen ülkenin binası günceldir, kayda geçsin.
Yeni Yaşam Gazetesine bağlanalım: “HDP, Yeşil Sol Parti ve kentteki sivil toplum örgütleri İzmir’de doğa talanına karşı yaptıkları açıklamada, ‘Önce Lîce’de şimdi de Cudî’de hektarlarca alanın yok olmasına neden olan ateşin günlerdir söndürülmemesinin ardında, bölgeyi insansızlaştırma politikalarının yattığını çok iyi biliyoruz’ dedi.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ile Halkların Demokratik Partisi (HDP), Kurdistan ve Türkiye kentlerindeki doğa talanına karşı açıklama yaptı.
İzmir’de Alsancak Gar önünde yapılan açıklamaya Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, Milletvekili Burcugül Çubuk, önceki dönem HDP İstanbul milletvekili Musa Piroğlu’nun yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütü, siyasi parti temsilcisi ve yurttaş katıldı.
Açıklamada konuşan HDP Ekoloji Komisyonu üyesi Mehtap Alişan, 6 gündür Akbelen’de ağaçların kesildiğini ve bu sabaha kolluk ordusunun saldırısının yine başladığını söyledi. Alişan, “Buradan bir kez daha şu anda Akbelen’de direnen ve yalnızca Akbelen için değil, onurlu bir gelecek için mücadele eden kardeşlerimize selamlarımızı gönderiyoruz. Bir selamı da aynı talan zihniyetinin gerçekleştiği Cudî ormanlarında, her türlü yasaklamaya karşı kendi imkânlarıyla ormanlarını koruyan halka gönderiyoruz” dedi.
Önce Lîce şimdi Cudî
Kıyım pratiklerinin bizzat devlet güçlerinin yürütme ve koruması altında gerçekleştiğini vurgulayan Alişan, “Yaz döneminin başlamasıyla birlikte, Kürt coğrafyasında ardı ardına çıkan yangınların son örneği Cudî dağlarında yaşanıyor. Önce Lîce’de ve şimdi de Cudî’de hektarlarca alanın yok olmasına neden olan ateşin günlerdir söndürülmemesinin ardında, bölgeyi insansızlaştırma politikalarının yattığını bizler çok iyi biliyoruz. Keza, yaşam alanlarındaki yangına müdahale etmek için seferber olanların askerler tarafından engellenmesi, bölgenin tıpkı Akbelen’deki gibi yasaklı alan olarak ilan edilmesi, gözümüzün önünde sürmekte olan bu doğa katliamının hangi amaçla gerçekleştiğini açıkça gösterir niteliktedir” diye belirtti.
Cudî’den Akbelen’e kadar canlılığın sigortası olan ormanları korumaktan; rant, talan ve savaş düzenine karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceklerini kaydeden Alişan, “Orman varlığını koruyan Cudî ve Lîcê köylüleri ile İkizköy halkının bu haklı mücadelesini sahipleniyor ve her zaman yanlarında olacağımızı buradan bir kez daha bildiriyoruz. Gelin bu katliama sessiz kalmayalım” ifadelerinde bulundu.
Emek ve Demokrasi Güçleri’nden açıklama
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri de, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada konuşan Büro Emekçileri Sendikası (BES) İzmir Şube Başkanı Mustafa Güven, orman katliamlarına karşı direnenlerin engellendiğini ifade ederek, gözaltılara tepki gösterdi. Güven, “Cudî yangınına müdahale edin ve halkın yangına müdahalelerine engel olmayın. Doğa katliamlarına karşı mücadele ederken gözaltına alınanları derhal serbest bırakın. Akbelen’ de asker jop sallıyor, TOMA tazyikli su sıkıyor. Yaşlı köylüler dövülüyor, yerde sürükleniyor. Gözünün içine gaz sıkılıyor, gerçeği görüntüleyen gazeteciler engelleniyor” dedi.
Bir kırılgan iklim döngüsü içinde var edilen fecaatler kesmiyor bir de derin ayrımların var edildiği eşikler, saldırılar ve karşı hamleler çıkageliyor. Kurgu değil sahici ve sahiden bir dönüşüm ile hayatın zifiri karanlık kılınmasına devam olunuyor. Behemehal var edilmiş o Akbelen’in YK Enerji nam sermayenin ta kendisini örnekleyen Limak ve İC holding nam yapılara peşkeş edilmesindeki acelecilik gibi, Cudi ve Lice’de de birbirinden farklıymış gibi görünse de benzeş bir insansızlaştırma gayreti sökün ediyor, ettiriliyor. Birisinde bir hayat membasının kökü makinelerle kurutulup, artık dünyada geçerliliği azaltılmış olan bir fosil yakıt için heder ediliyor. Her şey talana yem kılınıp, sermayenin insafına terk-i diyar ediliyor. Bir diğerinde doğal yaşam alanları, artık T.C. için dert olmaktan çıktığı zikredilen bir örgüt için, türlü bahanelerle yok ediliyor. Yangınlar çıkartılırken, hayatın var olduğu bir sahnenin yıkımı kesintisizleştiriliyor. Dert örgüt mörgüt değil doğrudan bir başka coğrafyada, Kürd halkının var olduğu bir bölgedeki yaşam deneyimini denetim ve gözetim altına almak olarak işlevselleştiriliyor. Her yangın, her kırım, her kesim, talan ve nicesi yüz koca yıldır devam olunan bir kimliksizleştirme deneyiminin de son ekine hali hazırda dönüşüyor.
Bir başka yerde var edilen yıkımı da ilave edeli. Şubat deprem felaketinin ardından bir biçimde istimlak edilmek istenen, Arap Alevilerin yoğunlukta olduğu Antakya’nın Dikmece köyünde geçtiğimiz Haziran ayı içerisinde art arda iki yangın çıkar. Tesadüfi olması bir yana, hesap kitap barındıran bir mutenalaştırma, yerinde dönüşüm adına bu defa zeytin tarlalarına, buğdayın yetiştirildiği bereketli topraklara göz dikilir. O günlerde kısaca haber verilmiş olan yerde geçtiğimiz günlerde topyekun istimlak için köylülere kolluk personeliyle birlikte baskın gerçekleştirilir. Köylülerin direnişi neticesinde yıkım ekiplerinin gerisin geriye yollandığı yerde yaşatılanların devamını T24’ten aktarmaya çalışalım.
Antakya’nın Dikmece köylüleri, TOKİ’nin kalıcı konut yapması için zeytinlik ve tarım arazilerinin kamulaştırılmasına karşı direnişlerine bugün de devam etti. Köylüler, kamulaştırılma kararı verilen tarım arazilerinde toplanarak köy meydanına doğru alkışlarla yürüdü. Çiftçilerden Aysel Sabahat Olgun, “Burada toplanmamızın amacı bütün arazilerimizin alınması. Şu an benim 35 dönümüm gitmiş durumda. Diğer tarım alanlarımız, zeytinliklerimiz ve oturduğumuz yerler hepsi risk altında. Burada toplanmamızın amacı birlik, beraberlik içerisinde bu toprakları vermemek. Bizim gelir kaynaklarımız, tarım alanlarımız" dedi.
Deprem bölgesinde yeni konut yapımı için orman alanları ile zeytinliklerin imara açılmasını öngören düzenlemenin 14 Temmuz’da TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin ardından deprem bölgesi Hatay’da tarım arazilerine konut yapımı için adımlar atılmaya başladı.
TOKİ’nin kalıcı konut yapması için Hatay’ın Antakya ilçesinin Dikmece köyü arazisinin bir bölümü için kamulaştırma kararı alındı. Jandarma eşliğinde iş makinaları ile dün köylülerin tarım arazilerine girildi. Arazilerine iş makinalarını sokmayan köylüler önlerine barikat kuran jandarmayı alkışlarla protesto ederken, köylülerin direnişi üzerine iş makinaları geri çekildi.
Köylüler bugün de aynı iş makinalarının arazilerine girmelerine karşı sabahın erken saatlerinde tarım arazileri ve zeytinliklerinde toplanarak nöbet tutmaya başladı. İmara açılan zeytin bahçelerinde toplanan köylüler, köy meydanına yürüyerek kararı protesto etti. Bazı köylüler de traktörleriyle alana geldi.
Köy meydanına yürüyüş gerçekleştiren vatandaşlar Akbelen’de direnen köylülere de selamlarını yolladı.
Tarım arazisi istimlak edilen köylülerden Aysel Sabahat Olgun ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi: “Burada toplanmamızın amacı bütün arazilerimizin alınması. Şu an benim 35 dönümüm gitmiş durumda. Diğer tarım alanlarımız, zeytinliklerimiz ve oturduğumuz yerler hepsi risk altında. Burada toplanmamızın amacı birlik, beraberlik içerisinde bu toprakları vermemek. Bizim gelir kaynaklarımız, tarım alanlarımız… Atalarımız bu toprakları elbiselerinde 50 yamayla gezerek biriktirip almışlar. Satmaya kıyamamışlar. Çocuklarına miras olsun diye… Sadece tek yaptığımız toprağımızı savunmak ve bunda da kararlıyız. Bizim yetkililerden istediğimiz, bu projelerin tekrar gözden geçirilmesini istiyoruz. Hiçbir zaman devletimizin karşısında olmadık. Askerimizle de devletimizle karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Biz sadece huzurlu bir şekilde yaşamak istiyoruz.”
Bir dönüşüm hali ki sürekli etrafını yutmaya ant içiyor. Bir devinim ki öyle böyle değil o doğrudan tahakküm nesnelliğinde yaşam iradının köküne kibrit suyu dökülüyor. Aysel Sabahat Olgun’un bahsettiği gibi atalardan kalanın hiç edilmesinin yolu kamulaştırma, devletin malı kılma, deprem konutu bina etme vesair atfetme halleriyle birlikte bağnazca bir zulmü reva görerek var edilmek isteniyor. Batı Türkiye’deki şirket talanını, Bakur Kürdistan’ında terörü ileri sürüp doğanın bütünlüğüne yangınlarla müdahaleyi, yıkımı bir biçimde depremden kurtulmuş insanları yerlerinden yurtlarından en önemlisi de geçimleri için temel dayanak addettikleri topraktan alıkoyarak onu yok etmeye çabalayarak bir sarmal bina ediliyor. Ülkenin yaşamla olan ilintisinin önüne setler çekilmeye devam ediliyor. Binalar yükseltilecek bahsinin etrafında o bölgenin kimliksizleştirilmesi, denenip de var edilmiş Türkleştirme çabasının bir başka tezahürü, devletin gölgesinin değmesi var edilmek isteniyor. Bütün bu hallerin toplamında o vatan bir ev olma vasfını muhafaza edebilir mi, sahiden var mıdır böyle bir şey, bunca kıyamet koparken.
Akbelen’den, Cudi’ye, Lice’den Dikmece’ye, Datça’dan Beykoz’a pek çok yere, pek çok farklı doğal bitki örtüsü, yabanıl hayata bir biçimde kolluk eliyle, sermaye gayretiyle tüm o devlet denilen cumhurun seçtiklerinin inisiyatifinde yıkımlar bina ediliyor. Sahiden aklı yutan, lal kılan bir cerahatli tahakküm hamlesiyle yaşam zehirlenmeye devam olunuyor iş bu coğrafyada. Yüzüncü yılını arşınladığı söylenen cumhuriyet pratiğinin içinin boşaltılıp aralıksız bir biçimde değneğe dönüştürüldüğü yerde mutlak teslimiyet için zaman mekan hiç fark etmeksizin saldırılar olağan kılınıyor. Normalini çoktan zayi etmiş olagelen bir menzilin gerçeklikten kopuşunda bir eşiğin daha aşılması söz konusu edilir. Bütün bütün tastamam kesintisiz bir cerahat sarmalına dönüştürülen yerdeki hayatın ta kendisi un ufak olunur. Yirmi bir yıllık iktidar deneyiminin suna geldiği yegane şey olan karanlığın her ne şekilde var edildiği de, güncellendiği de, yönlendirilip bizlerin demirbaşı kılındığı da artık açıktır, alenidir. Kurgu değil sahiden, sahici bir katran karanlığına meyleden yerde hayat mefhumunun geleceği ne olacaktır, düşünür müydünüz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Dikmece Köyünden... - İleri Haber
0 notes
Text
Yine yangınlar, yine ben..
61 notes · View notes
tamamsenkazandn · 1 year
Text
Güzel söz duvardan sekse tutulur da insandan sekince tutulmuyor.
20 notes · View notes
perfavor · 2 years
Text
yalancısın düzenbazsın sen
beni üçkağıta getirmeye çalışıyorsun
bu tek başına alabileceğin bi karar değil ki
bu ikimizin alabileceği bi karar
11 notes · View notes
aklimkaristi · 2 years
Text
nefes alan çok, kurtuldum sanan geride kalıyo
9 notes · View notes
yantekerlek · 2 years
Text
bölümü izlerken hafif bi mantık hatası yakaladım gibi ama tadım kaçar diye üzerinde durmadım pek. hiçbir şey olmamış gibi izlemeye devam ettim. ama yüzüme hayvan kadar bir mantık hatası var mimiği oturdu. izlerken zorlanıyorum. neyse devam.
5 notes · View notes
helinistik · 11 months
Text
A SINIFI YANGINLAR
Tumblr media
A Sınıfı yangınlar genellikle köz gibi yanan katı organik yangınlardır. (Örneğin kömür, odun, ot, kumaş kağıt gibi) Başlıca özellikleri köz oluşturmalarıdır. A Sınıfı katıların yanabilmesi için, tutuşma sıcaklığına kadar ısıtıldıklarında pirolize olurlar ve daha sonra yanan yanıcı gazlarını salarlar. Bu nedenle katılar ne kadar çok yüzey alanı ısı ile temas edip yanıcı gazlarını açığa çıkarırlarsa o kadar kolay yanarlar. İnce odun parçaları kütükten daha kolay yanar, rendeden çıkan talaşlar parlar ve toz haline getirilmiş talaşlar havada asılı kaldığında toz patlaması oluşturur.  - Yanma çeşitleri Read the full article
0 notes
alllisko · 1 year
Text
1 note · View note
julietinkirikkalbi · 5 months
Text
aramızda dağlar, yollar, hatta ve hatta yangınlar dahi olsaydı aşardım. aramızda olan sendin. seni nasıl aşacaktım.
226 notes · View notes
nebez · 2 months
Text
Her şey, Yaratıcı'nın elinde çıktığında iyidir; insanoğlunun elinde bozulur... (Jean Jacques Rousseau)
Depremler, seller, yangınlar vs imtihan olduğu doğrudur. Ama din imtihanı değil, mühendislik imtihanıdır.
Tumblr media
106 notes · View notes
cervenecaja · 3 months
Text
yangınlar söndürür bakışların
62 notes · View notes