bir güz istasyonunda
mantomun içine saklanarak
kasımpatılara ve raylara düşen
yağmur damlalarına bakıyorum
bozkır biriktiriyor günlüklerim
birazdan toynaklarından tozu
tüylerinden teri silkeliyerek
son kez düdük çalarak ve son kez
çarkı çarka vurarak, soluk soluğa trenler
dizginleri gerilmiş atlar gibi peronda duracaklar
üşümek günündeyim
meğer ben hep trenler çizmişim ömrüme
ya da hiçbir istasyonda inmeyen yolcuymuşum
şehirler geçmişim içinde insanı yok
insan geçmişim şehrinden haberi yok
boşuna ad koymuşum boşuna tarihmişim
bozkır biriktiriyor günlüklerim
bu ayrılığı kim taşıdı buraya kadar
çok gitmişliğimden, az gelmişliğimden midir
gülşen bağlar, yeşil bostan ummuştum daha
raylar gözlerimi sürüklerken peşinden
kim oturuyor bende, neyi beklemekteyim
üşümek günündeyim
adını başkasından öğrenen birisiyim
sözümü hatırlasam, orası yurdum olacak
bir aşkım vardı onu tende sattılar
şahinler çoktan göçtü bağdatların yolundan
bir tebessüm yolla onu örtüneceğim
bozkır biriktiriyor günlüklerim
trenleri hangi mezarlığa koyarlar
çürür mendil, tükenir yol, gölgeler ıslak
düdükleri hangi makamında ayrılığın
güz dediğin nedir yazı anlamaktan başka
her şeyi yanıma alıp yeni yazlara gideceğim
“Sizin karşınızdayken, yüreği ağzında, ağzı kulaklarında ve aklı sadece sizinle dolu olan, yürekleri sevgi dolu, sevgiye aç insanları sevin.” Diyor romantik ruhlu ve yüreği tıka basa sevgi dolu bir güzel yurdum insanı, ne de güzel diyor.
***Bir çocuğun yüreğindeki gibi, gerçek, içtenlikli, saf ve en temizinden olan sevgi ile.***
Yurdum insAnı biri ona seslendiğinde efendim der, birbirine canım der, gülüm der, gönlüm der, aşkım der, özüm der, hatta eskiden hûû der imiş.. Gezin dünyayı bu sözleri başka yerde bulamazsınız çünkü karşılığı burda Anadolu'da var...
Çoğu insan sevmez ama ben bu yazıları seviyorum ya mutlu ediyor. Gaziantepli yurdum insanı muazzam. Haklısın reis sonuna kadar. Fotoğraf o kadar güzel ki yakınlaştırma çektiğim için bulanık çıktı.
Türkiye’yi ve edebiyatını çok seviyorum. Verdiği hava ve samimiyet başka hiçbir yerde yok. Simitçisi ayrı, çayı ayrı; yurdum insanı olmasa ben ne yapardım
***Hayat her şeye rağmen devam ediyor, öyle yada böyle. Siz siz olun, hayatınızda oluruna bırakılması gereken yada oluruna bırakılmasında yarar gördüğünüz ve ayak bağı olabileceğini düşündüğünüz tüm unsurları, oluruna bırakın diyor bir adı da tecrübe olan bir gönlü güzel yurdum insanı. Gereğinden fazla düşünmek, gereğinden fazla sevmek vede gereğinden fazla önemsemek, genellikle insan oğlunu yaralar ve yıpratır. Olaylar karşısında ne kadar olumlu düşünür, ne kadar soğukkanlı olur ve ne kadar akılcı davranabilirseniz, bir o kadar da güçlü olursunuz ve duygularınızı ne kadar az belli ederseniz, bir o kadar da değerli olursunuz diyor, ne de güzel diyor.***
Maviye boyanmak, mavi olmak nasıl güzeldir, sanki o maviye dalınca dıştan içe mavi olur insan, arınır, yıkanır. 5 yıldır geleneksel hale gelmiş mavi tur dostlarımızla yine maviye kavuştuk. Yukardaki satırlar felaket, kış, karanlık, acı, hastalık, pandemi, herşeyi unuttururcasına maviyle ilk kavuşma anındaki duygularımın kelimelere dökülüşü. Sanki balık oluyor, hafifliyorum ve tepeden tırnağa mavi oluyorum. Bu duygularla başlayan derin mavi, sevgi ve dostlukla birleşince, daha da güzelleşiyor.
Böyle hafiflemiş, bir süreliğine de olsa tüm düşüncelerden arınmış haldeyken, Bedri Rahmi koyuna geliyoruz. 1950 lerden başlayarak Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat gibi dostlarıyla ilk mavi tur serüvenini başlatanlardan Bedri Rahmi Eyüboğlu. Bu turlar sırasında Göcek’te çok beğendiği Taşyaka koyunda bir kayaya bir balık figürü çiziyor. Ve o günden sonra o koy, onun adıyla anılıyor.
Bedri Rahmi deyince, ilk aklıma gelen karadut şiiri, halbuki ondan önce resimleri gelmeli. Tam bir sanatçı, yazıyor, çiziyor. Yurdum insanını en güzel çizenlerden, desenleri akla ziyan. O da benim gibi mavi sevdalısı, bir de balıkları var ki, renk renk, desen desen. Bu koya gelmişken balığını görmeden, gidip ona dokunmadan, ve bu güzel insanı anmadan olmaz. 1974 yılında yapmış bu balığı. Zaten ölümsüz olan adını, bu sefer taşa yazmış. Hep bir balık resmi diye biliriz ama içinde başka figürler de var. Bir yerde okumuştum dikkatli bakınca altı farklı figür görülüyor diye. Ben sadece bir küçük balık, bir ahtapot ve bir tavşan görebildim.
Birgün yolunuz düşerse, çıkıp kayadaki balığı seyredin, belki size birşeyler söyleyecektir. Adını sonsuza yazmanın nasıl bir duygu olduğunu, yanıbaşındaki dallarını hasret gidermek istercesine denize uzatmış ağaçla olan dostluğunu, o ağacın altındaki tahta masada ne sevdalar yaşandığını anlatacaktır, gözlerinizi kapatıp dinleyin ve ustaya saygı duruşunda bulunun. Bir de unutmadan bakın bakalım balığın içinde kaç tane figür görebileceksiniz.