Tumgik
#bir şeyler katabilirim onlara
insomniaren · 8 months
Text
[insomnia günlükleri. 12 / tarih: 16 Ağustos 2023]
gece 4 suları..
Siz de bazen hayatınızdaki insanları çok fazla düşünüp analizliyip sonra kendinizden soğuyor musunuz? Yani, bu bazılarına saçma gelebilir ama herkesin iyi olduğu en az bir şey var sadece hobiler açışından -resim, müzik vs.- söylemiyorum. Birinin özgüveni çok güzel mesela, iletişim becerileri çok iyi, biri sürekli bir şeyler okuyor izliyor yeni şeyler öğrenmek için sürekli uğraşıyor, biri desen o kadar kaliteli bir insan ki resimde iyi müzikte iyi okulunda iyi, birinin genel kültürü çok iyi her türlü konudan sabaha kadar sohbet edebilir ve keyif alabilirsiniz. Saymadığım daha birçok şey var ve yani bazen diyorum ki vay canına, bu insanlar gerçekten bana bir şeyler katabilir. Memnunum da bundan ama sonra dönüp kendime bakıyorum, benim neyim var? Ben onlara ne katabilirim? Muhtemelen hiçbir şey. Kendimi genel anlamda geliştirmek istiyorum, yetersiz gözükmek istemiyorum, küçümsenmek istemiyorum, hep bir şeyler yapmak istiyorum araştırmayı falan da çok seviyorum aslında ama nerden başlayacağımı hayatım boyunca hiçbir zaman bilemedim. Tıpkı bu yazıya nerden başlayacağımı bilemediğim gibi.
Bazen çok boş konular hakkında endişeleniyormuşum gibi geliyor -ki büyük ihtimalle öyle de- ancak bu endişeleri alıp götürmüyor, kafamın içindeki kasırgayı durdurmuyor. Engellememe yardımcı olmuyor. Hayatta hiçbir zaman stresten kurtulamayacağımızı biliyorum ya da korkulardan, endişelerden. Hiçbir zaman tamamen mutlu olamayacağımızı da biliyorum. Her zaman iyi şeylerin yanında kötüler de olacaktır. Her şekilde zaman geçiyor değil mi? Ve bunun hakkında yapabileceğimiz en ufak bir şey yok. Zaman geçiyor ve geçen zamanın içinde yapmadığımız her şey için pişman olacağız. İnsan bazen ruhunu çok derinden etkileyen bir olayla karşılaştığında bir tünelin içinde o tünelin ucunda da sadece onu mahveden şeyleri görüyor ve bu hiç geçmeyecek hiç bitmeyecek gibi geliyor. Ben de o bitmeyeceğine inananlardanım. Pişman olacağımı bile bile konfor alanımdan çıkmayı reddediyorum. Çünkü konfor alanımda istediğim kadar beni üzen şeyleri düşünüp kötü ruh halimle beni daha da aşağı itecek şeyler yapabilirim, istediğim kadar melankoliye boğulabilirim. Bunlar bana kötü hissettirse de tanıdık hislerin içinde kendimi huzurlu ve güvende hissetmemi sağlıyor. Çünkü eğer o alandan çıkarsam, bekleyen sorumluluklar, baş etmem gereken insanlar, verilmesi gereken önemli kararlarla boğuşmam gerekecek. Bu yetişkin dediklerimizin her gün baş etmek zorunda kaldıkları şeyler değil mi?
Bazı insanlar şöyle der, geleceğimi hiç iyi göremiyorum. Bu geleceği görememek değil sadece orda hiçbir sey yok. Tamamen boş ve bu görememek değil sanki direkt orada olması gereken şey orada yok işte, sanki hiç var olmamış.
On sekiz yaşındayım ve bu yaşıma kadar hep büyümüşüm gibi davrandım. Almam gerekenden fazla sorumluluk aldım, sanki her şeyin yükünü taşıyabilecek kadar güçlüymüşüm gibi davrandım. Zihnimin ağırlığı beni rahatsız etmiyormuş gibi davrandım. Ama güçlü olmak zorunda değildim. Sanırım ben on sekiz yıllık hayatımda ilk defa büyümüş gibi davranmak, güçlüymüş gibi yapmak istemiyorum. Sürekli geçen zamanın içinde sıkışıp kalmış gibi hissediyorum. Yerimde durduğumu sanıyorum ama sanki kendimden uzaklaşıyor gibiyim. Üstelik daha kendimi bulamamışken, henüz yaşamaya başlayamamışken.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
ozamanbenyokum · 4 years
Text
Bir işi tam yapmak mı? Yoksa her işi biraz biraz yapmak mı?
Bu konuya döneceğim elbet. Fakat öncelikle bu yazının nereden çıktığına değinmek istiyorum. Malum şu aralar Anadolu Üniversitesi’nin ikinci üniversiteye kayıt zamanı. (Süreyi uzatmışlardı ve sanırım bu gece bitiyor) Ve tabi ben de bir çılgınlık yapıp tekrar üniversiteye kaydoldum. Bunu okuyanların benim hakkımda ne düşündüklerini tahmin edebiliyorum. Ama kimse umurumda değil. İnsanların ne düşündükleri de. Sonuçta insanlar hep düşünür ve hep konuşur. Siz ağızlarının payını verseniz de umursamasanız da. Dünyadaki her şey ama her şey hakkında bir yorumları bulunur bazı insanların. Onlar hayata yorum yapmaya gelmişlerdir sanki başka hiç işleri güçleri yokmuş gibi.
“Okumaya Doymadın”
Buradaki “okumanın” roman, öykü, şiir okumanın olmadığını biliyorum. Nitekim onlara da doyamam. “Üniversite okumaya doyamadın” anlamında kullanılıyor bu cümle. “E ne zaman iş hayatına atılacaksın”, “X işini kurdu bile”, “Keşke Y üniversitesini bırakmasaydın, şimdiye mühendis olmuştun” ve daha neler neler. Evet biliyorum, iş hayatına atılmam belki de para kazanmam mümkün olmadı daha. Şu an zaten parayı düşünmüyorum. Düşündüğüm tek şey ise “Daha ne kadar kendime katabilirim?” 
Yüksek Lisans mı Yeni Lisans mı?
Yazının başında bir soru sormuştum. Yineliyorum: Bir işi tam yapmak mı yoksa her işi biraz biraz yapmak mı? Bir işte, meslekte uzmanlaşmak müthiş bir duygu(?) Sevdiğim, yakınımda olanlardan birkaçı  yüksek lisans yaptı, yapıyor. Konu belirlemişler ve o alanda yükselmek istiyorlar. Yani “Bu işi tam yapmak istiyorum” diyorlar. Ben gibilerse her çiçekten bal almak isteyen arı gibi. “Oradan da öğrenebilirim, bunu da yapabilirim.” Bu yüzden belki de farklı üniversitelerin farklı bölümlerini okudum, okuyorum. İstediğim meslek ayrı, o biricik. Fakat yine de “Daha neler katabilirim” şeklinde düşünüyorum. İnsanların fikirleri, istekleri doğrultusunda hayatlarını yönlendirmeleri güzel şey. Ne istiyorlarsa onu yapsınlar, hayat gerçekten bir kere ve kısa. Bir işi tam yapmak ya da her işi az az yapmak... Bu aslında çok da önemli değil.
 Bunları yazarken aklıma yaşadığım bir olay geldi. Ama anlatmak bile gereksiz. İnsanların bana her şekilde iş konusu yüzünden laf sokmaya çalıştığını anlayabiliyorum. Ve bunu öyle sakin şekilde yapıyorlar ki, inanılmaz. Ben sinirlendiğimde daha çok geriliyorum ve kekemeliğim artıyor, o arada da karşı atağa geçmeyi unutuyorum, aklımdaki söyleyeceğim şey uçup gidiyor. Hani bazen gece yatarken o gün yaşadığınız kavga ve tartışma sırasında söyleyemediğiniz şeyler akla gelir ve “Ah, keşke şöyle deseydim” dersiniz ya evet, genelde yaşadığım pek de farklı olmuyor. Ama sanırım ben de öğrenebilirim; sinirlenmeden, sakin bir o kadar da soğukkanlı şekilde laf sokmayı. Yukarıda kimsenin umurumda olmadığını yazdım. Fakat bazen bazı insanlar işte tam da bundan anlıyor. Kimseyi üzmemek, kırmamak için ağzından çıkan her lafa dikkat eden birisinden okkalı laflar duymak şaşırtıcı olabilir ha ne dersiniz?
1 note · View note
ikikcr · 4 years
Text
giriş yapalım
Merhabalar, eğer herhangi biri bunu okuyorsa tabii. Karşımdaki hayali kişiye bir şeyler anlatırcasına takılayım bari. Bu blogu tekrardan hayata geçirmemin nedeni aslında kafamdan geçen şeylerin kafamı çok meşgul etmesi (duygusallık veya hayatımda zorluk yaşadığımdan falan değil, cidden çok alakasız ve normalde akla gelmeyecek şeyler diyelim), bunları aktaracak saçma sapan konuşabileceğim bir yere ihtiyaç duymam ve normal bir blog açmayı uzun süredir istiyor olmam fakat başka bir blog sitesi oluşturmaya üşenmem. Genelde çok fazla konuşmayı sevmem çok samimi olmadığım kişilerle fakat samimi olduğum kişilere alakalı alakasız bir şeyler anlatmayı çok severim. Ama onların kafalarını da çok fazla karıştırırım, o yüzden onları da kendimi de bu durumdan kurtarmak da istedim açıkçası. Bu girişimden de biraz anlayabileceğiniz gibi çoğu şeyi başka şeylerle karıştıra karıştıra veya yarım yamalak anlatırım, bu durumu düzeltmek için son birkaç aydır çok fazla çaba sarf ediyorum. Umarım başarılı olabilirim. Ayrıca son zamanlarda başkalarına bir şeyler anlatırken “ulan bunu niye anlattım ki ben şimdi” diye kendimi çok fazla sorguluyorum. Veya ne bileyim, biraz da kelimelerle aramı eskiden olduğu gibi yakın tutmayı da istiyorum. Eskiden çok kitap okur, çok yazardım. Bu alışkanlığımı yaklaşık 2 yıldır falan kaybetmiş durumdayım, kelimelerden bir hayli uzaklaştım. Umarım kelimeler beni affeder, barışırız ve  ben de kendimce verim alabildiğim şekilde yazmaya devam edebilirim diyelim. Tesadüfi olarak bunu okuyacak birileri olursa onlara başta sabır diliyorum, ikincil olarak da umarım farklı bakış açıları veya fikirler katabilirim akıllarınıza diye umuyorum. Çünkü insanın insandan başka kaynağı olmadığını çok yakın sürede öğrendim, biz birbirimize düşünce, fikir, kültür, geleneklerimizle zenginlikler kattıkça varız. 
Yine çok güzel karıştırdım konuyu, kendim hakkında bir fikir verebildiğimi düşünüyorum şuan.
0 notes