Tumgik
#minik ev
iekarus · 2 years
Text
Ben bu tuhaf insanlarla daha fazla aynı evde yasamak istemiyorum
9 notes · View notes
yokainn · 2 years
Text
bir şeyler...
3 notes · View notes
askokussko · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
dogtrainingblogs · 2 years
Text
Adam Yolda Ağrıdan "Mırıldanan" Minik Köpek Yavrusunu Aldı ve Onu Eve Götürdü
Adam Yolda Ağrıdan “Mırıldanan” Minik Köpek Yavrusunu Aldı ve Onu Eve Götürdü
Birçok insan evcil hayvanlarına bayılır. Ancak bazı aileler onları sokağa atarak ya da barınaklara vererek etik olmayan bir seçim yapıyor ki bu bir trajedi. Geceleri karanlık ve boş bir sokakta yürürken, Kuzey Afrikalı bir köylü yol kenarından gelen yürek parçalayıcı çığlıkları duydu. Ulumaların ardından, yolun kenarında acı içinde kıvranan ve ağlayan küçük bir köpek yavrusu keşfetti. Adam,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kamtarir · 20 days
Text
Aslında çok şey istemedim içerisinde minik ayakların olduğu bir ev ve birde penceresi gökyüzüne açılan gözler
43 notes · View notes
unpourlaroute · 4 months
Text
artık eve gelince bana benzeyen minik bir vatandaşın etrafta geziyor olması lazım gibi geliyor
62 notes · View notes
tipitip213 · 5 days
Text
Yasak Sırlar 9
arkasından sıkıca sarılıp sikimi pijamasından göt deliğine dayıyordum kocaman sikimi hissedip ıhh diye ses çıkardı annem benim meleğim canım annem bitanem deyip iltifatlar yağdırmaya devam ediyordum annem offf gökhan kurtuluş yokmu senden dedi önüne döndü elleri ıslak bana yüzüme bakıyordu oğlum burda olmaz dedim, annem rahatlamam lazım ne olur 5 dakka sikişelim söz uzatmıyıcam dedim yüzümü asarak ben onun hala minik yavrusuydum boyum çenesine anca yetişiyordu alttan yüzüne ağlamaklı acındırarak bakıyordum kabul etmesi için tüm kozlarımı oynuyordum
annem benden kurtulamayacağını anlayıp yirmi otuz saniye düşünüp tamam ama sevişme falan yok çabucak yapıcaz boşalıcaksın dedi, annemmm deyip boynuna sarıldım çocuklar gibi sevinçle burdamı yapıcaz anne dedim yok burda olmaz gelirlerse toparlanamayız sen yatak odasına git ellerimi kurulayayım geliyorum dedi ben sevinçle yatak odasına koştum yatağa oturdum salak salak yüzümde sırıtık bi ifade annemin gelmesini bekliyordum iki dakka sonra annem elinde altı yedi parça kağıt havlu içeri girdi kapıyı aralık bıraktı anne kapıyı kapasana dedim yok gelirlerse anahtar sesini duyalım dedi iyi dedim annem en iyisini bilirdi çünkü ben düşünememiştim bile, annem komidine peçeteleri bırakıp karşımda dikildi içime boşalma sakın tamamı korunmuyorum dedi nasıl yani anne dedim hamile kalabilirim boşalıcağın zaman kağıt havluya boşalacaksın etrafı pisletme sakın bak burası bizim ev değil çok dikkat edelim tamamı lütfen beni pişman etme gökhan dedi annem çenemi severek.
annem gerçekten beni çok seviyordu tamam annecim dedim ben sabırsızlanıyordum salaklaşmıştım heryerde sıkıştırdığım anneme elimi bile süremiyordum annem beni anlamış olacakki kenara kay deyip önümde piijamasını kiloduyla birlikte dizlerine kadar indirdi dizlerinin üzerinde yatakta domalık pozisyon aldı hadi geç arkama dedi benim nutkum tutulmuştu koca kalçalar kahve rengi göt deliği pembe am dudakları elimin altındaydı nefes kadar yakındım götüne kalçalarına dokundum götünün deliğinin yakınlarına öpücük kondurdum annem hadi gökhan diye sert bir tonla beni uyardı bende kkeleyerek tamam anne dedim hadi sok artık gelen olucak dedi, hemen sikimi çıkardım sikim kalkmıştı ama hafif sertleşmemişti heyecandan amına dayayıp itmeye sokmaya çalıştım ilk defa bir ama girecektim ve bu öz annemin amıydı kocaman kalçalarının önünde küçücük vücüdumla london rose ve jordi nin sikiştiği gibi bi görüntü vardı resmen bir türlü sokamamıştım annem anlamış olacakki elini alttan sikimie attı kalkmamış bu dedi heyecanlandım anne dedim tamam bişey olmaz dedi rahat ol beni düşün amımı düşün hep istediğin şeyi düşün dedi eliylede sikimi ileri geri yapıyordu gerçekten sex konusunda çok iyidi sikin nihayet kalktı.
aşkım dedi annem ustalıkla sikimi sulanmamış deliğine hizaladı kendini sikime doğru bastırıp sikimide amına sokmaya çalışıyordu ben sadece annemi izliyordum ellerim kocaman kalçalarında okşuyup yoğuruyordum gerçekten çok acemiydim annem çok kuru diyip terse dönüp sikimi bi hışımla ağzına aldı annem sikimi yalıyordu acayip şaşırmıştım ıslak ıslak sikimi yalarken annem yüzüme bakış attıp sikimi bırakıp tekrar kalçalarını geriye doğru çıkardı kabak gibi amına hadi sok şimdi dedi eline bıraktığı tükürüğüde amına yaydı sikimi tutup deliğine dayıyınca kayganlıkla sikimin başı löp diye içine girdi annemden kısık sesle ohhhhhh diye bi inleme çıktı bende anneemm dedim oğlummm dedi tekrardan annemin ben arkasından git gel yapıyordum annem ıh ıh ıh diye yavaş yavaş sesler çıkarıyordu hadi yavrummm dedi annem biran önce boşalmamı istiyordu annem hadi oğlumm hadi yavrum dedi annem sik beni sok annene ver yarrağını bana gibi kelimeler söylemiyordu hala utanıyordu biran önce beni boşaltmak istiyordu bembeyaz kalçaları önümde ileri geri lambır lumbur her soktuğumda sallanıyordu oğlum hadi biri gelicek boşal dedi tama annem seni çok seviyorum karım benim dedim ilk defa karım demiştim anneme annem güldü ay karın yesin seni hadi oğluşum benim dedi hoşuna gitmişti galiba zevkle anne boşalıyorum dedim hızlanmaya başladım hayatımda böyle bişey yaşamamıştım ilk siktiğim amdı.
51 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
//////
meral, liseden arkadaşım. akıllı kızdı, ta o zamanlardan yalnızlığı överdi. hiç yakın arkadaşı yoktu. sevgilisi de yoktu. aşkı yererdi.
arada sırada, canı çekerse, bir tek bizim eve gelirdi. türk kahvesi severdi, biz o zamanlar hep kola içerdik. kocaman salonumuz varken benim minicik odamda oturmak isterdi. yatağın, peteğe yakın ucuna bağdaş kurar, pencereden dışarıya bakarak hayatından ne kadar memnuniyetsiz olduğunu, geleceğinden umutsuz olduğunu anlatırdı. elinde gitarı, arada bir tıngırdatırdı. hep kahve fincanını ters çevirir, falda hep aynı şeyi görürdü ‘’bak yüreğim kararmış’’
diğerleri bunalım meral adını takmıştı ona. o da bilirdi bu takma ismi ama ses etmezdi. içten içe severdi bu ismi. öyle görünmek hoşuna giderdi sanki. emin değilim, ben hep öyle hissettim. sormadım ona. ona soru sorulmazdı çünkü. kalın, siyah hırkasına iyice sarınır, ellerini, sadece parmak uçları görünecek şekilde içeri çeker, bir şey anlatmak ister gibi bakardı.
lise bitip de şehri terk ettiğimde, bana mektup yazmıştı meral. ilk yıl kazanamamıştı üniversiteyi. tam yedi mektup yazdı bana. hepsi karamsar, hepsi küskün… bir yandan yeni bir hayatım olduğu için sevinirken bir yandan suçluluk duyardım. gözden ırak gönülden de ırak olur ya, zamanla çıktı hayatımdan meral.
birkaç ay önce, sevgilim maça gittiği için evde sıkılıp, bir filme gittim. tek başıma filme gitmem pek, o gün öyle oldu. salona girip en yakınımdaki kişiyle iki koltuk boş bırakarak izledim filmi. ara verildiğinde ön, çaprazımda oturan birinin bana baktığını fark ettim. o’nun meral olduğunu fark ettiğimde ‘’allahım ben de mi böyle yaşlanmış görünüyorum’’ diye geçti içimden. bencilceydi belki ama ilk bunu düşündüm.
ağır ağır yanıma geldi, koltuğu açıp oturdu. sarılmak istedim ben, ama o eliyle şöyle bir yüzümü tuttu, uzun uzun baktı. sonra da’’hadi kalk bir şeyler içelim, film pek iyi değil zaten’’ dedi.
hemen topladım eşyalarımı, çıktık. heyecanla, istanbul’da ne işi olduğunu, ne zamandır burada olduğunu, neler yaptığını sordum ona. yine sessiz durdu bir süre, ‘’önce bir içki isteyelim de konuşuruz nasılsa’’ dedi.
içkiler gelene kadar masadaki peçeteleri, minik vazoyu, içindeki beş dal papatyayı evirip çevirdi. içkiden ilk yudumunu alınca ‘’hiç değişmemişsin’’ dedi ilk önce. içimde bir rahatlama hissettim önce, sonra kızdım ona. hakaret miydi bu iltifat mı anlayamadım. bu kız ne zaman dolambaçsız konuşacaktı.
ben hızla hayatımı özet geçerek, onunkini dinlemek istediğimi söyledim. ilk kez, beni uğraştırmadan, sanki odamdaki yatağın ucunda oturmuş da fal kapattığı fincanın soğumasını bekler gibi başladı anlatmaya
‘’bugün hastanedeydim. aslında bakarsan son bir buçuk aydır ordaydım. hani hep ölmekten bahsederdim ya, ölmek kolaymış be, ölümü beklemek zoruymuş.
dur olmadı böyle, sondan başlanmaz. başa döneyim, biliyorsun ankara’ya gittim üniversite için. tam bana göre bir şehirdi aslında. yalnız kalmak için dünyanın hangi şehri en idealdir deseler, ankara derim. öyle severim. ilk üç yıl aynı lisedeki gibiydim. tek eksiğim senin gibi biriydi. ilk kez seni sevdiğimi fark ettim biliyor musun, komik. ama söylemedim sana işte, bilirsin söyleyemem böyle şeyleri. o sıralarda serdar diye biriyle tanıştım. aşk kaltaktır derdim ya, kaltakmış. beni düşünsene bir adamın peşinden dünyayı dolaştım. okulu unuttum, kendimi unuttum, dünyayı unuttum. varsa yoksa serdar. kendime aynada bakmadım o zamanlar. aslında baktım, ruj bile sürdüm hatta. ama başka biriydim. hani sen ilk aşkını anlatırken klişeleri kullanıyorsun diye kızıyordum ya sana, klişenin dibine vurdum.
uzatmayayım daha fazla. sonunda istanbul’a geldik. zaten doğru düzgün paramız da yoktu. sokaklarda müzik çalarak kazanıyorduk paramızı. bazen de orda burada çıkıyorduk işte. tünelde bir ev tuttuk. bir oda bir teras. köpek bağlasan durmaz. ama güzeldi be. daha kötülerinde de kaldık. altı yıl aynı adamın yüzüne baktım. her bakışımda nasıl olur da daha önce fark etmem dediğim güzellikler gördüm.
neyse, yine aynı konulara girmeyeyim. bir akşam eve döndüm. kapıyı açtım, kapımız direkt terasa açılıyor. tırabzana oturmuş bana bakıyordu. gülümsedi, ellerini iki yana açtı, sen güzelsin hayat değil diyerek geriye bıraktı kendini. ‘’
meral öyle bir söyledi ki bunu, sanki ‘’eve girdim, sular kesikti’’ der gibi. göğsüm hızla inip çıkmaya başladı, ellerim titredi, nefes almakta zorlandım. böyle bir hastalığım vardır benim, meral de bilir. hemen su uzattı bana. hafifçe gülümsedi, saçımı gözümün önünden çekti. adamla ilgili hissettiklerini anlatırken ilk kez onun ağzından böyle şeyler duyduğum için zaten heyecanlanmıştım. aniden bunu söyleyince allak bullak oldum. sadece ‘’sonra?’’ diyebildim. sanki sonrasını anlamamışım gibi.
‘’o kapının önünde ne kadar kaldım bilmiyorum. demek ben hayata tutunmak için serdar’a yapışmışken o yavaş yavaş kopuyormuş. ve bana hiçbir şey söylememiş. çok kızdım ona. inip bakmadım bir süre. bir bağırış sesi, beni kendime getirdi. ağır ağır indim beş katı, apartman kapısı sıkışmıştı yine, zorlandım açarken. başında birileri vardı, ambülâns yolda dediler. ölmedi adam. tam kırk üç gün daha yaşadı. yaşamak denirse buna.
hiç ağlamadım, öfkemden sıra gelmedi kedere. ölmek kurtuluş da, intihar aşağılıkça be kızım. geride kalana yapılan bir zulüm, işkence. başka bir şey değil. geride kimse kalmadıysa yap tabi, çek fişi kurtul. ama ben vardım, ben varım sanıyordum.
diyeceğim o ki, gözyaşı dökmedim belki ama her yerim kanadı günler boyunca. her fotoğraf, her şarkı, her anı kanattı beni.
neyse, bir içki daha içer miyiz?’’
‘’şimdi ne yapacaksın, nerde kalıyorsun, bana gel, bir şeye ihtiyacın var mı’’ gibi şeyler söyledim. muhtemelen ben bunları söylerken onun kafasının içinden kamyonlar geçiyordu. ‘’yapılacak işlerim var, kalkalım’’ dedi. hesabı ödemek için uzandım, elime sertçe vurdu. cebinden buruş buruş olmuş paralar çıkardı. geriye beş lira ve birkaç bozukluk kaldı elinde. paraya baktım, bakarken yakaladı. gülümsedi. telefonunu istedim. verdi. benimki hala vardı onda. bir kere bile aramamıştı ama. söyledim bunu, güldü. ‘’sen de bir kere bile telefonunu değiştirmemişsin be kızım’’ dedi.
ayrılırken sarıldı bana. ‘’arayacağım seni, bir sonraki içkiler benden olacak’’ dedim. ‘’ara’’ dedi. anlattıklarında bazı boşluklar vardı. atlamış mıydı, unutmuş muydu bilmiyorum. uzun uzun sessiz kalıyordu anlatırken. yol boyu bunları düşündüm. tam apartmanın kapısını açarken bir cümle patladı kafamda
‘’ ölmek kurtuluş da, intihar aşağılıkça be kızım. geride kalana yapılan bir zulüm, işkence. başka bir şey değil. geride kimse kalmadıysa yap tabi, çek fişi kurtul’’
ellerim titreyerek telefona sarıldım. m harfi ne kadar uzaktaymış. buldum, aradım. bir kadın çıktı, ‘’meral’’ dedim. ‘’yanlış sanırım ben selin’’ dedi. sesi meral olamayacak kadar neşeliydi.
//////
32 notes · View notes
sanri · 22 days
Text
bu dünyadan çok çok büyük beklentilerim yok, karnımın doyacağı, kendimi geliştirebileceğim düzeyde bir iş, kendimi yanında koşulsuz güvende ve mutlu hissettiğim bir eş, mutluluğumuza ev sahipliği yapabilecek minik bir yuva. dahasında gözüm yok.
14 notes · View notes
alkolikreaksiyonlar · 11 months
Text
Ulan çok mutluyum 1 hafta önce sevdiğim 3 gündür aradığım kediyi buldum soktum içeri simdi banyosunu yaptirdim üstümde kurulaniyor birlikte eve gidicez minik yavruşu sahiplendim yeni bir evladim var artık 🖤
38 notes · View notes
peltekse · 7 months
Text
Eve gelir gelmez beni görmek için odama koşan minik bir prenses var.. Allah'ım çok teşekkür ederim bu harika nimet için..
#halabalı #gülnihâl
16 notes · View notes
leyliminguncesi · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Haziran ayına birazcık geç veda edildi.
Bu yıl öğretmenlikten istifa edip farklı bir hayat rotası oluşturuldu. Ne kadarı gerçek olur ne kadarı gerçek olmaz bilemiyorum lakin bunu bize zaman gösterecek. Keşke dememek için bu adımı atmam gerekiyordu. 16 Hazirandan bu güne kadar bir parça aylaklık etmiş bulunuyorum. Ama nasıl güzel geldi. Nasıl iyi geldi. Anlatamam. Yasamak lazım bu huzuru :) meğer ben yıllardır bu kararı bekliyormuşum.
Eşimle birlikte bayram kaçamağı olarak üç şehir gezme imkânı bulduk. Ben her gördüğüm güzelliğe âşık olarak baktım. Allah’ım çok güzel diyerekten tatlı yorgunlukları hissetmedim bile. Lakin tilki misali dönüp dolaşıp kürkçü dükkânına giriş yapmış bulunmaktayız. Eve dönünce de memleket hasreti çekmiş gurbetçiler gibiydik. Canım evim, yuvam diye dolaşıp yorgunluğu attım.
Haziran iki bin yirmi üç;
Mihraplı da sevdiğim öğretmen arkadaşlarımız ile akşam pikniği yapıldı.
Kursa başlanıldı.
Evliliğimizin ikinci yılı bitti.
Yılsonu gösterimiz çok güzel bir şekilde tamamlandı.
Antalya’dan avokado alınıp ilk kez denendi (mezesi lezzetli)
Tavsiye üzerine farklı bir şampuana geçildi.
Tarım kredinin çikolatasına âşık olundu. (denediğim en lezzetli çikolata: P)
Konya altı plajından minik taşlar toplanıp evdeki bambu çubuklarımın vazosu süslenildi.
38 notes · View notes
yantekerlek · 3 months
Text
yeni kabanımı, spor ayakkabılarımı ve giyilmesi gereken diğer şeyleri giydim. anneme de "anne ben yürüyüşe çıkıyorum geliyor musun" dedim. "evet" dedi. sonra iki saniye sonra "hayır" dedi. iki saniye sonra ise "evet" dedi. çok çabuk fikir değiştiren bir annem var. o birkaç saniyede "çıkmıyorum lan dışarı filan" dememe yetecek kadar fevrilik sahibesiyim. fakat aman fevriye hanımlığımı ekseriyetle bastırabilecek kemale erdim artık.
minik çantama minicik cüzdanım sığmadığı için cüzdandan biraz nakit, bir banka kartı, bir kredi kartı aldım. kimliğime baktım. bu işlemi her yaptığımda kimliğime bakıp ne işe yarayacak diye sorguluyorum. sonra ölürsem çantamda bulunsun diyorum. yeterli bi sebep oluyor alıyorum. yine öyle yaptım. bazen öldüğümde kötü niyetli kimselerden birinin çaktırmadan çantamı alıp kaçtığını, dirilip "bak hiçbir işe yaramadı kimlik, boşa almışım görüyor musun..." deyip tekrar öldüğümü hayal ederim. sonraaa akbilimi aldım. bir de telefonumu aldım fotoğraf filan çekerim diye. fatih'in haliç'teyiz neticede, açık hava müzesi. anahtarlığımı almadım telefonumu çizer. telefonumun ekran koruyucusu çirkinleşmişti. abim dedi ki öyle kullan telefonu gerçekten kullandığını hissedersin dediğinden çıkarmıştım. zaten annem de yanımda anahtar onda. yürüyoruz sahilde. yürüyoruz. annem dedi ki "soğukmuş". bence de soğuktu. anneme dedim ki "hadi eyüp'e geçip portakallı kurabiye alalım", "tamam" dedi. tramvaya geçtik. "ben dolu gelirse binmem" dedim. 2 dakika sonra geldi. dolu. binmedik. annemle eve dönmeye karar verdik. arkamızdan bi köpek geliyordu, tramvay çitleri sebebiyle deniz kıyısına geçemedi. üzüldük. bizi ısırma gibi bir çabası yoktu ama adettendir tırstık. yol boyunca arkamızdan geldi, topaldı. annem bakma artık dedi. yine de baktım. ağacın arkasına saklanıp tramvaydan geçebileceği aralıktan geçecek mi diye bakalım dedim. annemle saklanıp bakmaya başladık. kadının biri aniden köpekle karşılşıp hunharca ve hızla akan trafiğe yola atladı. Allah'tan bir şey olmadı. ulan eğlencesine izlediğimiz bir köpek yüzünden az daha korkunç bir kazaya şahit olacaktık. Allah'ım sen muhafaza.
neyse anneme dedim ki "anne ben yukarı fatih'e çıkayım da kitap alayım" dedim. "100 sayfalık bir kitap 80-90 TL biliyor musun" dedim. "alacağım kitap 400 sayfa, 200 küsûr TL" dedim. "iyiymiş" dedi. annemi de kendimi de ikna ettim. fatih otobüslerine baktım gelmedi. hep çapa, hep vatan otobüsleri. neyse dedim "anne ben de seninle geleyim. kitap almak dışında modumu yükselten diğer faaliyetim sıcak çikolata içme. onu yaparım" dedim. "baban sabah 'süt yok' diyordu" dedi. yıkıldım. marketler bizim maalleye bilmem kaç fit uzaklıkta. üffff.
annem dedi ki "kartımı vereyim mi?" ay ne güzel teklif. "ver" dedim. verdi. ilk marketi kasa sırası sebebiyle eledim. ikinci markete baktım kasa boş. fıldır fıldır sütü aldım. yaldır yaldır kasaya koştum. kasa sıra olmuş. lan ne ara....... neyse sıraya geçtim. kadının biri boş kasaya geçti. elindekileri koydu. biraz bekledi. sonra benim iki önümdeki adama dedi ki "kolum ağrıyordu, ben buradaydım da kolum ağrıyordu, şuraya koydum aldıklarımı, kolum ağrıyordu" dedi. kolum ağrıyordu'yu o kadar çok söyledi ki kadından sekiz on kol filan çıktı. örümcek gibi bir şey oldu. o, o kadar çok tekrar edince hipnotize oldum itiraz edemedim. MAL GİBİ BAKAKALDIM. ne kadar kolay yalan söyledi lan o dedim. şimdi bu kadar kolay yalan söyleyen, hak yiyen bir kadına itiraz etsen düşünsene. üffff manyak bir kötülük potansiyeli vardır bunun dedim. MAL GİBİ bu seviyeye nasıl geldiğini düşünmeye devam ettim. poşet isterken de düşündüm. "temassız var okutayım" derken de düşündüm. kasa yanındaki yer fıstıklı krokanları poşete atarken de düşündüm. sütün üzerindeki yağlı yazısına bakarken de düşündüm. iyi yaşıyoruz ya yine bu kadar kötülüğe, kötüye rağmen. verilmiş sadakamız, edilmiş duamız var. iyi yaşıyoruz. maşallah.
9 notes · View notes