Tumgik
30.04.2024
Anaokulunun merdivenlerinden inerken Ayşe her tanıdığına selam veriyor. O selam verdikçe ben gülümsüyorum, canımın sıkkınlığı geçiyor. Çantasını aşıyor Ayşe, montunu da. Kapının önünde yanağıma bir öpücük konduruyor. Elimi uzatıyorum, çakıyor bir beşlik ve içeri giriyor. Arabadayım. Birazdan evde olurum. Bu defa işletim sistemini kontrol ederim. Belki yanlış sürümü indirmişimdir. Ondan kuramamışımdır yazılım altyapısını. Sonra oturum başvurusu için ev sahibine formu gönderirim. Tez düzeltmesine dahi vakit kalır bu gidişle. Hele şuradan bir çıkayım KRAAAkkgmmm.
Elektrik kablosundan asılan sol aynayı görünce kendime gelebildim. Şimdiki zamana ve buraya döndüm. Arabayı ağacın yanına park etmiştim. Tam toplayıp çıkmışım, önce düz çıkacağım yerde. Bunlar bahane. Akşam olunca anladım. Benim asıl kusurum bir yandan işi, bir yandan vizeyi, bir yandan tezi düşünürken bir yandan araba sürmeye çalışmak. Bugüne kadar bütün kazalarımı arabada yalnızken yaptım. Kafamda bin tilki vardı her defasında. Bir tane daha eklenmiş oldu.
Eve geldim. Ubuntu 22.04 yerine 24.04 indirmişim. Ondan kuramamışım CUDA'yı. Fuck you NVIDIA <3
İş bitti. Aynayı tamir etmeye gittim. Neler eksikmiş, neden tamir edemezmişim anladım. En azından elektrik bağlantısını keseyim, kabloyu yerinden çıkarıp auto-foldu iptal edeyim de bantlayıp kullanabilelim. Tamirhane 20 günden aşağı randevu vermez şimdi. Ama bunlar yarının işi.
Muhammed Ali abinin kamyonun yanına çektim. Akşama tavuk yiyelim. Kuzey Irak aksanlı Türkçesiyle bugün çocuklar yok mu dedi. Yok dedim abi arabayı vurdum da onu tamire uğraştım. Geçmiş olsun dedi. Mala gelsin kardeşim. Kimi gidiyor, geri dönemiyor. Benim gibi abi dedim. Bak ben gittim, geri dönemiyorum şimdi. Bir buçuk tavuk yap abi sen bize bu arada, 4 kişilik de patates.
Hava sıcak. Muhammed Ali ustanın üzerinde siyah bir sıfırkol. Yaşı var abimin ama karizma adam vesselam. Alnının terini bir beze sildi. Bir başka bez, patateslerin çelik kaselerini sildi. Gülümseyerek sordum: Abi senin emeklilik ne zaman? Bir otuz sene vardır herhalde.
Sen dedin otuz sene vardır, ben otttuz sene önce emekli olmuşum! hehhhehhe. Allah allah dedim ben de güldüm. Hayrola abi neden, nasıl oldun yanı. Ben dedi senden de gençtim Almanya'ya geldiğimde. İnşaatta çalışıyordum. Bir gün yine çalışıyordum. Sonra ben bir baktım hastanedeyim. Çevremde de belki 20 tane polis var. Her yer polis kaynıyor. Dedim ben noldu napmışım bu kadar polis var burada. Ama kaç zamandır oradayım onu da bilmiyorum. Bir gün mü, dokuz saat mı, bir saat mı?
Ayağa kalktım. Sonra baktım sağ ayağım yok, benim ayağım nerede dedim, ayakta duramadım. Aradım. Gözlerim karardı sonra. Gerisini hatırlamıyorum. Beni koymuşlar yatağıma. Sonra orada öyle bir sene kaldım. Bana ne oldu, neden oraya düştüm hala bilmiyorum, o kadar sene geçmiş. Oradan çıktım. İki sene de evden çıkmayı yasak ettiler. Kırmızı bir gömlek giydirdiler. Cebinde bir makine, yere düşecek kalacak olursam ambulans gelip beni mutlaka almak zorunda.
Neyin varmış peki abi? Beyin dediler. Benim, beyinde! diyerek iki elinin parmaklarını kafasının üstüne yerleştirdi. Daha fazlasını o da bilmiyordu anlaşılan. Beni öyle emekli yaptılar dedi. Ama benim hiçbir şeyim kalmadı. Gittim ben de Bosch'ta çalıştım. Masse de çalıştım. Ama ben biliyorum bana ne olmuş dedi. Bana elektrik çarptı.
Abi görgü tanığı yok mu dedim. Yok dedi. Kime sorduysam ben bilmiyor. Patron diyor ben bilmiyor usta diyor bilmiyor işçi arkadaşlar ben bilmiyor. Ama benim kafama bir şey düşmedi, bir yanım yara olmadı. Ben nasıl bayılıp hastahanede geliyor? Başka bir şey değil, elektrik. Allahıma bin şükür. Benim şimdi hiçbir şeyim kalmadı. Abi geçmiş olsun. Sende de ne hikayeler varmış be abi dedim.
Sağvol. Çalışmaktan emekli de olabiliyordum, onu yapmadım dedi. Şimdi böyle kendi işime devam ediyorum dedi. Arkasını döndü ve ara ara hep yaptığı gibi patateslerin bulunduğu teli şöyle bir sarstı. Peki dedim abi, kardeşlerin, ailen nasıllar?
Benim çok abim var, bir de kardeşim vardı ama ben yalnız kaldım dedi ve acı acı gülümsedi. Niye abi gidemiyor musun ziyarete dedim. Yok dedi hepsi oldu Kindivisinden. Katliamda mı abi dedim. Evet katliam dedi Kindivisi. İki aileden de oldu, maalesef. Çuk kütü bir şey.
Kan davası mı abi? Heh, evet malesef Kan Davası. Barzani bitirmiş bizim kan davası dedi ama tam duyamadım. Nasıl abi Barzani mi katletti abilerini? diye sorunca gözleri büyüdü, yüksek sesle, heyecanla hayiiiir, yooo, o geliyor barış yapıyor. dedi. Ellerini kavuşturarak barışma jesti yaptı. Sonra Mesut Barzaninin ne büyük bir adam olduğundan ne kadar saygın bir halk adamı olduğundan bahsetti ama Barzaninin Kuzey Iraklıların gözünde nasıl bir kahraman olduğunu bilmeyen yoktur sanıyorum.
Neden oldu abi bütün bunlar peki dedim. Ağır ağır anlatmaya başladı. Dedi ki abim bir kadını sevmiş, evlenmişti. Ama sonra anlaşamadılar. Ayrı yaşamaya başladılar. Sonra karısının abileri geliyor abimi çok dövüyor. Abim de diyor ne yapalım polise gidiyor. Polis bu adamlara ceza yazıyor. Adamlar da kızıyor sonra bi' tanesi geliyor abimi vuruyor üldürüyor. Bunların aşiretinin reisi de aslında benim babamın yeğenidir. Babam onların dayısı.
Benim abimi öldürdü, benim öteki abim de gidiyor onlardan iki kişi öldürüyor derken yüzü iyice asıldı Muhammed abinin. Öyle başlıyor. Benim bütün abilerim öyle ölmüş. Bir de kardeşim. Bir ben kaldım. Ama Allaha bin şükür. Kötü ama, böyle oluyor. dedi. Ciğerimizi yaktı.
Derken bizim tavuklar patatesler hazır oldu. Bak bu iyisi, öteki çok pişmiş sana bunu veriyorum bu güzel pişmiş diye gösterdi Muhammed Ali abi, sağolsun.
Akşam Kuzeyli Kadın tavuklar bir başka lezzetli bugün dedi. Evet dedim, Muhammed Ali abi hususi seçti.
2 notes · View notes
29.04.2024
Dışarıda kıyamet kopuyor. 11000 kişilik bu kasabada bu kadar ses ya Almanların partilerinden ya da Türklerin düğünlerinden gelir. I will survive diyor sahte zenci gırtlağı yapan kadın.
Yarım gün çalışacaktım bugün. Kontratım öyle. Tam gün çalıştım. Çöp atmaya anca zaman bulabildim. Teze bakmadım. Papaz her gün pilav yemez.
Akşam oldu. Çocuklarla Minecraft oynadım. Kaptırmışım kendimi. Yatma vakitleri gelmiş. Bir külçe altın daha çıkaracağım diye uğraşıyorum. Kuzeyli Kadın geldi. Bu çocuklar ne zaman uyuyacak dedi. Şimdi bitti aha kapıyorum derken bir onbeş dakika daha. Geç oldu.
Sonra kitap okuduk. Ve yatış. Sanırım hasta olacağım. Sevmiyorum ulan hasta olmayı.
2 notes · View notes
28.04.2024
Uzun ve dolambaçlı rüyalardan çekilip, yemek masasına götürüldüm. Kuzeyli Kadın ve küçük yamakları mükellef bir sofra hazırlamıştı. Kaiserschmann'lı bir Pazar günü. Ben hariç herkes kurt gibi aç.
Sofraya oturdum. Gözlerim açılana kadar gördüğüm rüyaları tabletime yazdım. Kimse ellemedi, neden yemiyorsun diyen yoktu. Ben yazdım. Onlar yedi. Allah razı olsun.
Sonra ben de yedim. Kalktık. Ömer'e Pokemon kartı oynamak için eküri lazımmış. Oynadık. Alelacele çıktım. Tez düzeltmeleri yapmak için kafeye gittim.
Önce tez arkadaşımla bir saatlik haftalık değerlendirmemizi yaptık. Sonra tek başıma çalıştım. Dikkatim hiç dağılmadı. Elhamdülillah. Ben çalışırken yaşlı teyzeler geldi yan masaya.
Dört yaşlı teyze. Her biri önce masaya kuruldu, sonra yiyecek almak üzere kalktı. Dönüşümlü olarak her biri benimle yalnız kaldı. Beni süzdü ve sorna konuştu. Ve her biriyle aynı sohbeti yaptık.
"Genç beyefendi, birazdan burada çok gürültü olacak, çalışabilecek misiniz?"
"Evet, çok teşekkürler beni düşündüğünüz için. Ama benim o gürültüye bir nebze olsun ihtiyacım var. Ayrıca müzik dinliyor olacağım."
"Ah evet kulaklığınız varmış!"
Gerçekten de muhabbetleri koyuydu. Müziği kapatıp dinledim molalarımda. Birinin annesi Kuşkonmazí ayıklamadan, patatesi kabuğuyla, maydonozu sapıyla pişirmiş.
-Aman anne napiyorsun dedim ama çok güzel olmuştu.
-Kuşkonmazı ayıklamadan mı? Asla kesmez dişlerim. Yiyemem.
-Ah öyle söyleme nasıl da yumuşacık ve lezzetliydi.
-Sahi mi? Mutlaka deneyeceğim!
90 yaşındaki alman teyze arabasından güçlükle çıktı, yürütecinin yardımıyla butter brezelini yemek üzere otoparktan kafeye geldi ve uzun sürede de olsa kafede ayırttığı masasına ulaştı. Kendisinden yirmi yaş küçük dört hanımın toplandığı masanın yanından geçerken latife olsun diye "Hallooo! Gute Mooorge!" dedi gülerek. Muhatapları şakasına memnuniyetle mukabele ettiler. Gülerek "Guten morgen!!" dediler. Saat 14.30du. Bıyık altından ben de gülümsedim.
Aklıma Münih Tramvayında rastladığım iki yaşlı teyze geldi çünkü. İtalyada bir sucuk (salamı) yemişti biri ve tadının yaşlı ölü bir eşeği andırdığını söylemişti. Üçümüz birbirimize baka baka tekrar tekrar wie eine alte Esel diye diye kahkahalar atmıştık.
Akşam oldu. Eve geldim. İçime karanlık hisler oturdu. Dişimi sıktım ve çocuklar uyuyana kadar somurtmadım. Ömerle, Ayseyle, Aybükeyle şakalaşıp durdum. Yemekten sonra kitap okuyup yatırdım onları. Sonra salona döndüm. Kuzeyli Kadın anladı.
Kuran okuyalım dedim. Sametin babası öldü. Tamam dedi.
Okuduk. Rahatladım. Bunalmıştım dedim. Yüzünden anlaşılıyor dedi. İki haftadır sende başka bir hal var.
Kalbinizi kırmadım inşallah dedim. Yok dedi. Herşey senin için çok yeni. Ama üstesinden geleceksin. Şükrettim.
1 note · View note
27.04.2024
Bu ay maaşım yarım yatacak. Bu sayede tezin düzeltmelerini neredeyse bitirmiş oldum. Adil ticaret.
Bu şartlar altında Cumartesi gününü evde kalıp ders çalışarak geçirmek akıl karı bir iş olabilirdi. Ama bir günü bize ayıralım. Kuzeyli Kadın'ın lunaparka gitme teklifini reddetmedim.
Lunaparkta iki gruba ayrıldık. Benle Ömer takıldık, Ayşeyle annesi. Aybüke de bir onlarda bir bizde kaldı. Ayşe de Ömer de binebilecekleri herşeye binsinler diye gezdik durduk. İyi de oldu. Yürüdük.
Hız trenlerden birine binerken sekiz yaş altı çocukların binmesine müsade edilmediğini gördük. Ömer'in boyu yetiyordu aslında ama bunu bir defa kafaya taktı. Dedim boşver olm bir de illegal bir şey yapalım iyidir arada sırada. Binemezsiniz derlerse binmeyiz hem, hapse atacak değiller ya. Tamam dedi. Ama bir sebepten ikna olmadı. Tam bineceğimiz sırada yine baba galiba beni almayacaklar falan dedi.
Gerçekten de yüzü küçük duruyor Ömerin. Boyu sekiz yaşındaki alman çocuklarından bile uzun ama bakışlarının masumluğu rahatlıkla ele verebilir onu. Bak dedim şurada sekiz yaşında çocuklar var. İstersen onları taklit edebilirsin. Ellerini ceplerine sokmuşlar, sen de yapabilirsin. Babalarının elinden tutmuyorlar mesela, sen de yapabilirsin ve etrafa bakınıyorlar, bakınabilirsin.
Ömer önce bir deneyecek gibi oldu, sonra bana çok öfkeli bir bakış fırlattı. Çok bozulmuş. Hayır baba, kimseyi taklit etmek istemiyorum dedi. Hem bak, herkesi geçiriyorlar. Bakmıyorlar dedi. Gülümsedim. Binene kadar kaşları çatıktı. Hoşuma gitti.
Sonra bindik, koluma sarıldı. Girişteki hız tünelinden geçerken hatıra fotoğrafı çekmişler. Ömer'in saçları uçuşuyor, dişleri birbirine kenetlenmiş, yüzü gerim gerim gerilmiş, koluma yapışmış duruyor :D Ben de koltuğa anca sığıyorum, iyice tutunmuşum bağırıyorum. Minicik kalıyor oğlum yanımda :)
2 notes · View notes
25.04.2024
Dünün yorgunluğunu atabilmiş olmama şaşırarak uyandım. Ich bin noch immer müde von Gestern / such aber Netflix nach einem Western. Demeden yani. İyi gidiyorum bu ara sanırım. Elhamdülillah.
İki gün üst üste tutturdum düzenimi. İşe de çalıştım, teze de. Çocuklarla da ilgilendim. Ömeri okula iki gündür yürüyerek bırakıyorum yine. havalar düzeldi, çocuklar iyileşti. ezberimizi de okuduk, kitabımızı da. Bunları bugün de başarırsam üç günlük bir seri tutturmuş olacağım. Üç gün tesadüf değildir.
Ömeri okula bıraktım. Çöpü attım. Otobüste biraz yazı yazayım dedim. Tek koltukta rahat edemedim. boşalan çiftli bir koltuğa geçmek istedim. Meğer biri kusmuşmuş oraya. Pantolonuma ve ayakkabıma bir miktar kusmuk bulaşmış olabilir. Olsun. Bugün yarım gün çalışacağım zaten. Öğleden sonra başka bir şehirde kursu var Ömerin, ona yetişeceğiz. Bir de arabanın lastiklerini kontrol etmem lazım.
Lastikleri dün değiştirttim aslına bakarsan. Eğer bir sorun çıkarsa ararım hemen müesseseyi. Böyle olmaz derim ben sizin müdavim müşterinizim. Stammkunde.
İş bayağı iyi geçti. Az zamanda çok işler başardık. Bana atanan iki iş parçasını kapattım. İlk PR ımı açtım. Çalışma arkadaşlarımdan övgü bile aldım.
Sonra koştur koştur eve gittim. Yemek yemem, namaz kılmam ve sonra arabanın lastiklerinin basınçlarını kontrol etmem lazımdı. Sonra da Ömer'i kursa götürecektim.
Eve vardım. Çocuklar playstation oynuyor. Telaş içindeler. Onbeş dakikaları kalmış, ev yapmaları lazım. Yardım istediler. Yardım ettim.
Sonra yemek yedim biraz. Kuzeyli Kadın geldi, başından geçenleri anlattı. Yemek yaptı bir yandan. Yorgun görünüyordu. Çocukların derdi biter mi tabi. Ömer'i götürürken yanıma Aybüke'yi de almayı teklif ettim. Kabul etmedi.
Ömer'i de alıp çıktım. Yolda şarkı dinledik. Önce Von Wegen Lisbeth, sonra AnnenMayKantereit sonra Ceza. Neyim Var Ki yi dinlerken Ömer işte benim en sevdiğim şarkı dedi. Sonra bana sordu. Bir bahçemiz var ne demek baba dedi. Bir tarafı çiçekli bir tarafsa çöl. Ne demek. Ben de anlattım.
Türkiyeyi anlatıyor dedim. Türkiyenin bir tarafı dünyanın en müreffeh ülkeleriyle doluyken öbür yani dünyanın en sıkıntılı coğrafyasıdır. Avrupa ve Ortadoğu arasında olduğu için "sınırda kalmışlardanız biz hep sınıfta kalmışlardan, sıkıntı çekmişlere yakın bir yerde." diyor. Türk olmak böyledir oğlum dedim. Sınırda yaşarsın.
Kurstan çıkışta hocasıyla görüşmem vardı. O sırada tabletimi Ömer'e verdim. Çok uzun süre sonra Ömer bir resim yapmıştı döndüğümde. Çocuk gibi sevindim. Öptüm.
Çok da komik bir resimdi. Oğlum komikliği, gülmeyi sever. İki cihanda gülsün inşallah.
Bu aralar dalıp dalıp gidiyorum çocuklarıma bakarken. Ömer'e, Aybüke'ye, Ayşe'ye ayrı ayrı. Sana olup olabilecek en güzel koku demişti bir arkadaşım bebek kokusu için. Günahsız insanın yüzü de öyle. Sana olup olabilecek en güzel seyir.
Al dedim arabadayken de yap. Bu ne dedim. Sponge Bob'u çizmiş. Nasıl gülüyor söylerken ama. Bir de yıldız çizmiş. Bu da Patrick diyor. Gülüyor yine. İyi dedim madem sen çizedur ben alışveriş yapayım.
Eve geldik yemek yedik. Yorgunluk başgösterdi. Sınırım bozuldu. Havadan nem kapacak kıvama geldim. Hemen gidip yattım yarım saatliğine. Yorgun bir baba tehlikelidir, kimseyi incitmek istemem.
Uyandığımda çocuklar uyumuştu. Bir tek Aybüke'm vardı uyanık. Pudding yaptım ben ve Kuzeyli Kadın için. Çırpma telinde kalan pudingten Aybükeye tattırdım.
Dilinin üzerinde gezisi sırasında gözlerinin büyüyüşünü, yüzünün ciddileşişini, sonra birden kafasını çevirip kocaman gülümsemesini görmeniz lazımdı. Sanki birisi ona iltifat etmiş de cilve yapıyor gibiydi. Ömründe ilk kez çikolata yedi kızım. Bir ömür unutulmayacak bir andı.
4 notes · View notes
24.04.2024
Sürekli tweet atmayı düşünen bir adam dünyayı nasıl geride bırakabilir?
Namazın çıkmasına 10-15 dk kala uyandım. Abdest alırken aklımda şu yukarıdaki soru vardı. Çünkü abdest almak dünyayı geride bırakmaya çalışmaktır. Dünyadan üzerimize biriken ne varsa yıkarız ve uzaklaştırırız.*
Ama mesela bugün şu tweeti mi atsam düşüncesini kafamdan kovamazsam, kıldığım namazı nasıl iyileştirebilirim? Aslında aklıma gelen asıl şey bu değildi sanırım. Sanırım babasının ölümünden bahseden arkadaşımın söylediği seydi.
Bir muhasebeci olan babasının cenazesi sırasında bir ağırlık hissettiğinden bahsetmişti. "Bu dünyayla daha çok işi vardı. Onları henüz çözememişti. Öldü ama burada kaldı, ben öyle hissettim." demişti. "Annem mesela öyle değildi. Annemin cenazesinde bir göğe süzülüş hissetmiştim. Çok yumuşak huylu, sevecen bir kadındı. Huzur içinde öldü" demişti.
Hristiyan agnostiği olan bu adamın kendi ebeveyni hakkındaki yorumu ne kadar isabetlidir, orasını ancak Allah bilir. Ama bahsettiği haller birtakım gerçeklere denk düşüyor. Bu kesin. O sözleri duyduğum günden beri bunları düşünüyorum. "Ben hangisi gibi öleceğim?" diyorum.
Kabaca bir cevap vereyim, şimdi için. Hemen şimdi ölürsem, sanırım doktora tezinin düzeltmesini teslim etmeye çalışırken olmuş olacağım. 7 yıllık bir emel bu.** Acaba aklımda bu fikirlerle ölürsem, dünyayı geride bırakabilecek miyim? Belki evet, belki hayır.
Sanırım özel sektörde işe girmek bu açıdan bana hayli yardımcı oldu. Aamaaan, koyayım götüne doktoranın. Ekmeğimizi kazandık işte, daha da yeter, elhamdülillah. Derim herhalde öleceğimi anlarsam. Çok ani bir ölümde ne olur bilemiyorum. Ama bu hususu düşünmekten vazgeçmemem gerektiğini biliyorum.*** Gözleri açık gitmek deyiminin anlamına denk düşecek bir ölümden sıyrılmak, gökyüzüne süzülebilmek için.
06.36 - Ludwigsburg, Almanya
* Değil mi? Bilmiyorum. Kulaktan dolma bir bilgi benimkisi. Ama zararsız ve makul geldi, ben de inandım. Tipki Allahuekber derken ellerimizi geriye atışımızdaki tavır gibi. Ona da benzer şekilde inandım. Bunlara dair deliller varsa bulmak isterim.)
** Tul-i emel dedikleri şey bu mu?
*** Bak aklıma tweet atmak geldi. Twitter'da peyda olmuş İlahiyatçılardan bir tanesini düşündüm. Oradan bir felsefeci geldi aklıma. Engagement farming yaparak nasıl ünlü oldukları geldi aklıma. İnsanları öfkelendirecek şeyler söyleyip, kendilerini linçleterek ilgi odağı olmayı, bu sayede takipçi kazanmayı başaran aşağılık insanlar. Neden aşağılık? Başkalarının duygularını şahsi emellerine alet ettikleri, onların haklarını ve menfaatlerini hiçe saydıkları için. İnsanların ekranları başında kendilerine sövüp saymaları, onlar için kaçınılacak bir durum olmadığı için. Peki ben? Komik, hikmetli, dokunaklı yahut tuhaf sözler yazmaya çalışıp etkileşim kazanmaya gayret eden ben, kimseyi incitmeyi yahut rahatsız etmeyi göze almayarak aşağılık olmaktan kurtulabilir miyim? Düşünmeye değer.
3 notes · View notes
17.04.2024
Bu aralar günlerim Aybüke'yi özlemekle geçiyor. Onun o içine bakıldığında anında gülen gözlerini özlüyorum. Olur olmaz herşeyi yemek üzere açılan minicik ağzını. Uykusu gelince koca insan gibi gözlerini ovuşturan yumuk ellerini. O katman katman, yumuşacık kollarını. Ara ara çıkardığı fısıltıyla şaşkınlık arası sesleri. Altın sarısı saçlarını. pamuk gibi yanaklarını. Komik göbeğini, marshmellow gibi yumuşak etlerini.
Evden erken çıktım. Otobüste Kuran okudum. Türkiye'de olsa okumazdım muhtemelen, bir riya şüphesi olurdu. Ama otobüstekilerin birçoğu kurani herhangi bir arapça yazıdan ayırmaktan aciz olduğundan rahatsın. Bir de hikaye okudum. 1950 lerin alman öykülerinden. Ama eğlenceliydi. Güldüm birkaç kere.
iş ezdi geçti beni yine. yüksek dikkatle geçirilen 8 saatin ardından kafam ütülenmişti. herkesin yardımcı olmak isteyişi çok iyi geliyor, ekip yetkin ve yardımsever arkadaşlarla dolu. bu iyi.
1 note · View note
16.04.2024
İşteki ikinci gün. Anlatacak çok ama çok şey var. ama erkenden herşeyi anlatmak istemem sanırım. İlk gün biraz hastaydım. biraz da korkularım vardı sanırım. uzun zaman çalışmamaktan mı, özgüven eksikliğinden mi, görece bilmediğin konularla yüzleşmenin verdiği tedirginlik mi bilemedim. ama yasemin abla bir mention attı twitterdaki "işe başladım tweeti"me ve cesaretim yerine geldi. bir gayem var, hatırladım. Unuttuğum şeyler de oldu ama.
Mesela bugün Kuzeyli Kadın'ın çalışma günü. Evden çalışıp Aybükeyle ilgilenme sözüm var yani. ama unutmuşum. Ben perşembe sanıyorum onu. Bilgisayarı da ofiste bırakmışım. N'olacak şimdi. biraz düşündüm ve en mantıklı çözümün bir an evvel şehire gidip bilgisayarı alıp gelmek olduğuna kanaat getirdim. çılgın kısmi bu değil ama. çılgın kısmi Aybükeyi de alıp, çocukları bırakıp, oradan doğrudan şehire, arabayla gidecek olmam.
Neyse kendi düşen ağlamaz dedim yola çıktım. Bir buçuk saat sürdü Stuttgart'a varmam. Arabayı park ettiğim sırada dişlerimi gıcırdatmaya başlamama az kalmıştı. Bir saatliğine park etmek için makineye 5 euro ödedik.
Aybüke'yi kanguruya koydum. Ana kucağı mı diyorlar işte ona. bir de baktım ki bizim pakize dört gözle bekliyormuş bu anı. Fıldır fıldır etrafına bakınıyor geleni geçeni iyice inceliyor. çok hevesli gezmeye, gezenti kızımız.
Ben hızla yürüdüm, o da kangurunun içinde hoplaya zıplaya, yanakları titreye titreye yol aldı. hiç ama hiç şikayetçi olmadı. Ofise vardım. Pilimi pırtımı toparladım ve hızla çıktım.
Geri dönüş yolu boştu, İş başlamadan yetiştim. Aybükeyi yatırdım. Kuzeyli Kadınla birlikte çalışmayı özlemişim.
Yeni bir işyerinde çalışıyor olmanın insana verdiği heves var. Her sorunun üstesinden geleyim, herşeyi çözeyim istiyorum. bütün enerjimi harcıyorum. teze de vakit ayırmam lazım.
Ama şimdi çocukları kursa götürme vakti. Ömeri judoya bıraktım. Ayşe de annesiyle müzik kursuna. Onlar kurstayken aybükeyle tavuk almaya gittik. muhammed ali ustanın tavuk çevirme kamyonunun önünde sıraya girdik. arkamızda ve önümüzde birkaç kişi bir süre sonra.
hemen arkamızda saçlarını kırmızıya boyamış, sigara içen bir kadın var. Aybükeyle bakışıyorlar. Aybüke kucağımda, yüzünü göremiyorum ama kadına nasıl dikkatle bakıyor olduğunu tahmin edebiliyorum. aralarına girmiyorum.
Sonra sonra ses de çıkarmaya başladı bizimki. kadın da güldü. Öyle olunca ben dönüp gülümsedim nezaketen. Kadın "biz flörtleşiyoruz" dedi. Ben de "izin verdim" dedim. Güldük. Sonra sıra bize geldi.
Muhammed Ali abi Aybükeyi güldürmek için çok uğraştı. Aybükem aslında yabancılara her zaman gülmez. o yüzden biraz temkinliydi başlangıçta. Muhammed ali abiye yüzünü gizleyip ce-e yapmasını söyledim. ise yaradı. Aybüke güldü. abi çok mutlu oldu. zulasından mavi bir balon çıkarıp verdi. bebisimi erkek zannetti :D olsun. bu soğukta bu kadar giyinebildik, sen bizi bir de ev gezmelerinde gör tavukçu amca.
2 notes · View notes
13.04.2024
uzun uzun uyudum.
hastalanmaktan kılpayı kurtuldum.
pazartesi ömerin doğum günü. bi dolu hediye aldım. hepsini aslında kendime aldığımı biliyorum. hatta ömere bir çocuk çakısı alacaktım, hızımı alamayıp bir de kendime çakı aldım.
birkaç gündür çocuklar yattıktan sonra açıp oynuyorum bir vida mı sıkacağım onunla sıkıyorum bir kağıt mi keseceğim onunla kesiyorum. baya tatlı bir heves.
çocukların odasındaki lanet jaluziyi tamir ettim. tamir edemezmişim gibi geldi başlangıçta, ama tamir ettim. sonra niye edemeyecektim ki dedim geri dönüp bakınca.
hediye paketleyeceğiz bu akşam. yarın da teslim.
Ömerle bu sene bir kampa gitmek istiyorum baba oğul, bu yaz. bakalım nasip olacak mı.
1 note · View note
12.04.2024
ömerin bütün arkadaşları minecraft delisi. kendisinin de öyle olduğunu söylemeye gerek yok. bir kıyak yapayım dedim. herkese steve maskesi yapmaya karar verdim. 20 ye yakın kare şeklinde karton kestim 24x24 cmlik. bir de parmağımı kestim. haftaya kadar vaktim var hepsini halletmek için diye acele ettim, ondan oldu.
Kuzeyli kadın zombi de yapalım diyor. bir de kız yapalım diyor. steve kız ve zombi. olur. yapalım.
0 notes
11.04.2024
Ablamlara veda günü. Herkes uyurken evden ayrıldım. Yolda uzun zamandır okuyup bitiremediğim bir hikayeyi bitirdim. Türkçem yetmedi, anlayamadım. Olsun.
Çalıştım. Bir düzeltme yaptım, iki tanesini de yapıp bitirmeye yaklaştım.
Eve döndüm. Ablamları aldım. Yolumuz tek yön bir buçuk saat sürüyor. Ayşeyi benimle gelmeye ikna ettim. Kuzeyli Kadın Ömeri kursa götürecekti. Aybükeyi yanına alacak olması işini yeteri kadar zorlaştıracaktı.
Yolda ayşe neşeyle dışarıyı seyretti. Yeğenim Malik de hep onunla sohbet etmeye çalıştı. Ben de Ayşenin fotoğraflarını çektim. Ablacığım karşılıklı oturabileceğimiz koltukları teklif etmişti ama ben reddetmiştim, orası dedeler nineler için diye, yanlış değil. ama yalan, çocukların interaksyonuna müdahale edecek takatım yok, manevra kabiliyeti de kısıtlı bavulla otobüste.
Ablam tramvaya geçeceğimiz sırada biz buradan gideriz, siz zahmet etmeyin dedi. kabul ettim. boğazımda acı bir tat var çünkü. eve gidip bol bitki çayı içecektim.
Dönüş yolunda ayşe uyudu ben de onun resmini yaptım. Kazağını güzel çizdim bence. Bizim durağa geldik, sırtımda taşıdım. Karşımıza yere düşmüş bir ultra yaşlı amca çıktı. Ayseyi bıraktım, apartmana gönderdim git dedim doğruca kapıya.
Adamın kolundan tutan birileri vardı, ben de tutayım dedim. Her şey yolunda mı diye sordum. Bana yadırgayan bakışlarla karşılık verdiler. Ne salak soru bu, adam yere düştü, hiçbir şey yolunda değil der gibi. Ama götü kırılıyor yaşlıların düşünce abi, bir iki saat içinde oluyorlar pıhtı atıyor kalbe falan. Neyse adamın bir iki adım öteye düşen anahtarını kendisine teslim edip sıvıştım.
Ayşe eve çıkmak üzereydi yetiştim ardından. Sonra eve girdik namaz kıldım. Ömeri götürdüm kursuna.
Oradan döndük misafirliğe gittik. Üç dört saat de orada oturduk bayram gezmesi. Sonra oradan dönüş derken ben bugün baya bir yol yaptım.
Eve geldiğimde boğazım kaşınıyordu. Bir çay içtim, bir anti histaminik aldım bir de magnezyum. Üzerine bir de uyku hapı. Bu gece iyi uyumam lazım.
1 note · View note
Tumblr media
Layk alınca mutlu olup olmadığımı merak eden varsa söyleyeyim. Layk alınca mutlu oluyorum :d
0 notes
Belki de bazı acılar kağıtta kendilerini yazdıracak kadar iyi durmuyorlardır.
Şifa
Bir dönem saadetin yazı ile ifade edilemeyeceğini ve bu sebepten çok içsel bir güdü ile mutluyken, hafifken hiç paylaşım yapılmadığını, eğer içinde bir şüphe, bir tereddüt yahut kaygı varsa o kurtla birlikte yazmak ve kendi kendine sorduğun soruları birilerine, bir yerlere aktarmak ihtiyacı hissedildiğini düşünürdüm. Artık değil. Saadet gene o yazdırmayan uyuşukluğuyla yaşanıyor ama her tedirginlik bir yazıya dönüşmüyor. Üzüntüler oturduğun o kanepeden dışarıya sızmıyor, bekleyiş o hırkanın içine hapis, o pencere ve sen yüzyüzesin, içinde bıkkın bir yorgunluk, yazıya dönüştüğü anda kalıcı olacağını düşündüğün o korkunç his. Yineleyip güçlendirmek istemiyorsun ama o içindeyken de inim inim inliyorsun.
Yazmak şifa ise yazmaktan kaçmak bin kat şifa.
Yazılacak milyon tane kırgınlığın hangi birini aktarayım.
Unutulsunlar.
Amin.
4 notes · View notes
15.01.2022
Bugün herşeyi başardım. Ama mutlu olmayı başaramadım.
Bu söylediğim doğru olsa iyi olurdu. Ama değil. Başaramadığım çok şey var. Öyle bilmeden başaramadığım değil. Bariz bir şekilde başarısız olduğum şeyler. Öyle önemsiz şeyler de değil. En iyi, en tartışmasız biçimde başarmam gereken şeylerdi. Mutluluğu siktiret, ama bunlar başarmam gereken şeylerdi. Başaramadım.
Iyi bir kul olamadım. Iyi bir baba olamadım. Iyi bir eş olamadım. Iyi bir dinleyici olamadım. Iyi bir şoför adayı olamadım. Iyi online gamer olamadım. Iyi bir uyuyucu olamadım. Iyi bir okur olamadım. Iyi bir öğrenci olamadım. Iyi bir dayı olamadım. Iyi bir evlat olamadım. Iyi yaptığım şeyler de olmuştur oldu ama.
Iyi bir arkadaştım şüphesiz. Veysel bence buna şehadet edecektir. Iyi bir komşuydum. Sami bey ve eşi ve dahi Mehtap hanım böyle söylerdi bence. Bu hususlarda zaten hep başarılıydım ben aslında. Iyi bir tüketiciydim muhtemelen. Iyi bir apartman sakini, iyi bir LEGO dükkanı müşterisi. Bunları da başardım.
1 note · View note
Tumblr media
Kedimiz Merlin
Erkek kedimiz MERLIN'i özlüyoruz. Akşamında eve dönmediği 1 Eylül gününden beri kayıp. Onu gördüyseniz yahut hakkında bilginiz varsa lütfen bize haber verin.
Özellikleri: Merlin nispeten büyük bir kedidir. Beyaz patileri, Beyaz gerdanı ve beyaz ağzı dikkat çeker. Onun dışında tamamen siyahtır ve sarı yeşil gözleri vardır.
0 notes
26.08.2021
Türk oldugum icin özür dilemeyecegim.
2 notes · View notes
27.08.2021
Sabah 5. Sabit fikirli olmaktan memnunum.
0 notes