bana iyi geldi ne demek sabahları bana içimdeki deşik etimdeki işaret sabahları bana son anda ölmemiş olmanın öfkesi sabahları bana sert sessiz harfler
Beni içeride taş atmaya benzeten evlerde üç kusurlu fotoğrafım vardı.. yani babamla annemin birbirine kırk yıl anlattığı üç masalım işte bu yüzden sana her an gülü simsiyah verebilirdim
Bilmiyor. Keşke bilse. O düşse, benim üç gün dizim ağırır. Haberi yok.
…
Bir yerden sonra öyle her şeyiyle ağır geliyor. Bir kere olsun tutsa, dese ki, "geçti, iyisin, merak etme" geçmese de inanırım, bilmiyor. Keşke bilse. "
Açık olmak çok zor , ihanete uğramak ise en zoru. Bütün güvenler ve kalpler kırılır, iyi bilirim, hem de çok iyi. Her şeye sahip olduğunu düşünürsün, aşkının üzerine yeminler edersin, boş sözler söylersin iyi bilirim, hem de çok iyi. Şimdi her şey bitti, geriye söylenecek bir şey kalmadı. Eğer beni küçük düşürme faslın bittiyse şimdi gidip söyleyebilirsin onlara, söyle tüm bildiklerimi,çatılara çık bağır gökyüzüne yaz, her şeyimiz gitti. Bir zamanlar mutlu olduğumu söyle onlara, kalbimin kırıldığını da, bütün yaralarımın açık olduğunu da. Söyle onlara, hayallerim imkansızmış. İmkansız.
Sonra işte özledim. Özlemekten kalbim ağrıdı. Kavuşamayacağınızı bildiğiniz özlemekler çok çirkin ve silahlı. İnsanın doğrudan canına nişan alıyor. Hatıralar her yerden kafama atlıyor, silindir gibi üstümden geçip iyice ezilmeme sebep oluyordu. Hepsinden kurtulmaya karar verdim. Bana aldığı tüm hediyeleri, dolaptaki birkaç parça kıyafetini, yazdığı notları, fotoğraflarımızı, son gittiğimiz sinema filminin biletini, her şeyi attım. Olmadı. Olmadığını, kendimi herhangi bir ayran kutusunun içine ağlarken bulduğumda fark ettim. Ayran içmeyi çok sever. Yani atmakla bitmiyor. Hiç beklemediğiniz bir anda bir şey, bir ses, bir koku, bir ağaç, ne bileyim işte bir ayran kutusu bile mahvolmanıza sebep olabiliyor. Akıl öyle şerefsiz bir şey ki nereden nereye çıkacağını asla kestiremiyorsunuz. Sustum sonra. İçime kaçtım. Kalbim otomatik bir su ısıtıcısının içinde mütemadiyen kaynıyordu. Her sabah bugün artık atmıştır düğmesi diye uyanıyordum ancak atmıyordu bir türlü. Öyle fokurdaya fokurdaya işe gidiyor, fokurdaya fokurdaya çalışıyor, sonra eve dönüp bütün gece fokurdamaya devam ediyordum. Bazı kriz akşamlarında aramayayım, bir şeyler yazmayayım diye ellerimi dövüyor, ısrar edip uzatırsam ağzımı burnumu kırıyordum. Söyledim ya, tuttum hep kendimi. Beni çok üzdü.
Hiçbir şeyden değil de, rüyamda hep iyileştiğini görüp çok sevinmekten, öyle çok sevinmekten ki sevinçten aklımı kaybetmemek için ne yapacağımı bilememekten, deli gibi atan kalbimi tutarak, bu bir hayalse dağılmasından korkarak, şimdiye kadar geçsin diye arkasından ittiğim zamanı iyiden iyiye uzatarak yavaşça yanına gelmekten, yeryüzünde ve gökyüzünde sevilecek ne varsa hepsini ‘’Kardeşim’’ kelimesinin içine doldurarak sana seslenmekten, bana dönüp, - ama öyle bir dönüp -, yüzünün her yeriyle gülümseyerek, duyduğum anda ne kadar unuttuğumu hatırladığım bir sesle ‘’Kardeşim’’ demenden, sen öyle deyince seni ne kadar özlediğimi, ama öyle böyle değil, şimdiye kadar hiçbir şeyi özlememişim gibi, bu özlemekler özlemek değilmiş gibi, kimse kimseyi bu kadar özleyemezmiş gibi özlediğimi fark etmekten, sonra bana kollarını açmandan, sana doğru uzanırken aramızdaki yarım metre hiç bitmeyecekmiş gibi, sanki sana yetişemeyecekmişim gibi, şimdi sarılmazsam bir daha hiç sarılamayacakmışım gibi korkmaktan, sarıldığım anda bütün dünyayı sarsacak kadar çok ağlamaktan, senin beni sakinleştirmek için saçlarımı sevmenden, ‘’ Yine rüya görüyorum di mi?’’ dediğimde ‘’Yok lan valla, bu sefer gerçek,’’ demenden, sen dediğin için her seferinde gerçek olduğuna inanmaktan, inanmamaktan başka çare bulamamaktan, üstünden çok zaman geçti diye artık kimselere anlatamadığım bu çok eskimiş derdimin nihayet bittiğini sanmaktan yoruldum. Çünkü insan uyanıyor.
Durdum sonra biraz öyle . Komik şeyler düşünmeye çalıştım . Düşününce buluyor insan . Güldüm biraz işte . Kendi kendine gülenlere deli diyenler insan değiller . Belki de insandırlar , emin değilim . Ama gülmeyen insanlardan çok korkuyorum . “Hayata katlanamadığımız için espri yapıyoruz ” demiş… Kim demiş ? Mühim değil , doğru demiş nihayetinde . Bu yüzden mi bu kadar gülüyorum yoksa güldüğüm için mi bu yüze varıyorum kuşkuluyum . Kaotik bir sebep-sonuç sarmalı bu .Yanisi gülünecek hiçbir durumu boş geçmiyorum . Böylece katlanıyorum. Görseniz her tarafım kat izi…