Bugün yine doğanın büyülü kucağında dolaşırken geceye dair birkaç düşünce paylaşmak istedim. Gökyüzündeki yıldızların, ayın nazlı gülümsemesinin altında insanın içini huzur kaplamaz mı? Gecenin sessizliği, rüzgarın hafif esintisiyle birleşince, içimdeki türküleri dinlemekten alamıyorum kendimi.
Biliyorum, hayatın koşturmacası içinde bazen doğanın bu büyüsünü gözden kaçırabiliyoruz. Ama belki de ara sıra durup etrafımızdaki güzellikleri fark etmeliyiz. Belki de gecenin karanlığında kaybolup, kendi içimizdeki aydınlığı bulmalıyız.
Sizce de doğa ve gece, bizlere derin düşünceler sunmuyor mu? Paylaşmak istediğiniz düşüncelerinizi bekliyorum.
İnsan her gün güzel yemekler yapamaz, her öğün yemek yiyemez. Hatta bazen de çok özendiği bir yemek bu şekilde tencerenin dibinde kalabilir. İşte bu tarz durumlarda kişinin kendine olan inancını yitirmeden yeni bir yemeğe karar vermesi gerekir.
Peki sizin hayatınızda, hikayemde anlattığım yemek tasviri yerine koyduğunuz bir kişi var mı?
Bilmek ve hatırlamak, birbiri ile ilintili eylemlerdir. Tam da bu yüzden, "İnsan sadece hatırladığı şeye sadık kalabilir ve sadece bildiği şeyi hatırlar." diyor yazar. Kendinizi bilin, sevgiyi hatırlayın ki iyiliğe daima sadık kalın.
"İnsan derdini anlatamaz bazen. Doğru sözcükleri bulamaz. Öyledir. İşte bu yüzden yazarlara, şairlere sığınır. Daha evvel de demiştik; onlar ne müthiş anlatırlar halimizi, vaktimizi. "Ama yüreğimi bir şey, bir demirden avuç da sıkmıyor değil hani." der Sait Faik. Bir iç sıkıntısı daha güzel nasıl anlatılabilir? İyi ki yazarlar, şairler, öyküler ve romanlar var."