müzeyyen hiç flört etmiyordu. gözlerini kaçırmıyor, heyecanlanmıyor, dili sürçmüyor, dudaklarını ısırmıyor, kendinden bahsetme konusunda en küçük bir heves göstermiyordu.
ya beni etkilemek gibi bir derdi yoktu yada beğenilmeye çok alışkındı.
“bir kere de bana sen rahat ol ben halledicem denseydi keşke. bir kere de benim sırtıma bi yastık koyulsaydı, en güzel köşe bana ayrılsaydı. çok isterdim bunu.”
“benimle tanıştığında upuzundu saçları. sonra kısacık kestirdi. bir daha hiç uzun görmedim. sigara içmeyi beceremezdi hiç ama kabul de etmezdi bunu. hızlı yürüyemez, bir adım gerimde kalırdı. küçük adımlarla,aramızdaki binlerce kilometrelik mesafeyi kapatmaya çalışırdı. ne güzeldi o anlarda. ne ben yavaşlardım ne o koşardı.”